Bilge Okuyucu - Bölüm 8 –Baş Kahraman (3)
Bölüm 8 –Başkahraman (3)
Lee Hyunsung ile Han Myungoh’ın gözlerinin içine bakıp konuştum.
“Demir kapının arkasındaki çocuk tarafından mı öldürülmek istersiniz yoksa dışarıya çıkıp şansımızı denemek mi? Siz seçin?”
“N-nee…”
“Dokja, diğer vagondaki kişinin düşmanımız olduğuna emin misin?”
Çelik Kılıç ortaya çıktı. Lee Hyunsung’un hiçbir gruba lider olamayışının bir sebebi vardı.
“O da hayatta kalan insan, belki tanışırsak…”
Konuşmaktansa vagonun içindeki kan gölüne baktım.
Lee Hyunsung fark edip o da etrafına bakındı. Ardından…
“…Haklısın. Hadi bir çıkış yolu bulalım.”
“Gi-gidelim! Çabuk!”
Her vagonda aynı olay yaşanmıştı. Bizim gibi ‘böcek’ bulma şansına sahip kaç vagon olabilirdi ki?
“Kırık bu!”
“Kahretsin!Buradan çıkamayız!”
Lee Hyunsung ile Han Myungoh’un çığlıklarını dinlerken ben de kapıları kontrol ettim.
Bariyer kaldırılmıştı, kapıları açmaya çalışabilirdik.
Vagonlar arası geçiş kapıları hariç toplamda 8 giriş çıkış kapısı vardı.
…kontrol etmediğimiz 3 kapı kalmıştı.
Kung!
Demir kapı en fazla 1 dakika daha dayanırdı, açılması an meselesiydi.
Baş kahraman olmasını bir kenara bırakırsak, daha en baştan bu kadar güce sahip olmasına şaşırıyordum. Sert bir demir kapıyı kırabilmesi olağan üstüydü.
“Dokja! Burası―”
Çalışan bir şalter bulduk.
“Hayır!”
Açma kapama düğmesi çalışıyordu. Ama kapıda sadece küçük bir hareketlenme oldu. Kapı tamamen açılmayıp beşte biri açıldı.
“…bozulmuş bu kapı.”
“Diğerleri ne durumda?”
“Bu kapı tek çaremiz gibi.”
Belki çocuk çıkabilirdi ama yetişkinler için bu aralıktan dışarı çıkmak imkansızdı.
Han Myungoh ile Lee Hyunsung aralığı daha çok açmak için birlikte güç uyguladılar ama başaramadılar.
[Toplam Puan: 4,700]
Puan kullanmanın amaçlarından birisi de istatistikleri güçlendirmek, arttırmaktı.
Bense 2,700 puan dayanıklılık seviyemi 10’a çıkartmak için kullanmıştım çoktan..
Bu kalan puanımı gücümü zenginleştirmek için kullanabilirdim.
Fakat ilerde ne olacağını bilmeden puanımı bunun için harcamak doğru bir karar değildi.
Geriye tek bir çare kalıyor.
“Lee Hyunsung. Bir yeteneğini kullan.”
“Efendim? “Yetenek mi…”
Hemen karakter listesini aktive ettim.
[Yetenekler – Karakter Listesi Aktive Edildi.]
[Karakter Bilgisi]
Ad: Lee Hyunsung
Yaş: 28.
Sponsor Takımyıldızı: Kılıç Ustası.
Kişisel Yetenekler: Adaletsizliğe Göz Yuman Asker (Genel)
Yetenekleri: Süngü Yeteneği Lv. 2, Kamuflaj Lv. 2, Sabır Lv. 2.
Mühür: Dev Dağ Vuruşu Lv. 1
İstatistikler: Dayanıklılık Lv. 8, Kuvvet Lv. 8, Çeviklik Lv. 7, Büyü Gücü Lv. 5.
Genel Değerlendirme: Genel değerlendirmesi iyi. Adalete göz yummasına rağmen takımyıldızı seçimi yapmıştır.
Lee Hyunsung’nın bilgileri hemen ekranımda açıldı. Çok şükür hikayedekiyle aynı sponsoru seçmiş.. Sevindirici.
“Yetenek ekranını açtığında fark etmişsindir bir sürü bilgi var. Lee Hyunsung, sen bir askersin. Mutlaka kullanabileceğin bir iki yeteneğin vardır.”
“Şey… kullanabileceğim bir şeyler var gibi ama nasıl kullanacağı―”
“Yeteneğini kullanmayı düşün yeter.”
“…İşe yarayacak mı?”
“Evet. Az önce ben öyle yaptım.”
Lee Hyunsung cevap vermedi odaklanmaya başladı.
“Haaap!”
Lee Hyunsung kapıyı tutar tutmaz kol kasları belirginleşti. Dev Dağ Vuruşunun gücüydü bu.
Aslında dev dağ vuruşu yetenek değil, ‘mühür’dü. Takımyıldızının ona verdiği bir güç.. Onay ‘yeteneğini’ kullan dedim çünkü dikkat çekmek hiç istemiyordum.
Dudududu.
Demir kapıyı bükerek açmaya başladığı için, demirin sıkışma sesi işitildi.
“Neee? Bu adam ne güçlü böyle!”
“Oldu! Harika!”
[Karakter‘Lee Hyunsung’ size güvenmeye başladı.]
[Karakter‘Lee Hyunsung’a dair bilginiz arttı.]
Şüphe yerine güvenilirliğim artmaya başladı demek. Lee Hyunsung tahminimden daha kolay bir insan çıktı, güzel.
“Hadi, inelim!”
Rahatlık çöktü üstüme.
Lee Gilyoung’u, Lee Hyunsung’a emanet ettim.
“Lee Hyunsung. Çocuğu sırtında taşır mısın?”
“Tabii.”
Demir kapı kırılıp açılmak üzereydi. Şuan kapı için mi endişelensem…ilerisi için mi emin olamıyordum.
[…Ah, şaka mısınız? Biliyordum bir şeyler karıştıracağınızı.. Ayrılmayın demedim mi ben size. Kahretsin! Senaryo başlamadı daha-]
Dokkaebi, Dongho Köprüsünde havalanırken sinirlenmişe benziyordu.
“Offf! Size dedim ben! …çıkmayalım diye!”
Han Myungoh, korkarak elleriyle vücudunu korumaya çalıştı.
Ama endişelenecek bir durum yoktu ortada.
[Off. Ne diyebilirim ki… çok şanslı insanlarsınız.]
Gerçek şu ki…metro kapısı açılır açılmaz, yeni senaryo başlamıştı.
[Yeni senaryo başladı!]
+
[Senaryo #2 – Kaçış]
Kategori : Alt
Görevler: Yıkık köprüden geçerek Oksu İstasyonuna Ulaşma.
Süre: 20 dakika.
Ödül: 200 puan.
Ceza: ???
+
“Dokja, bir gariplik var. ‘yıkık köprü’ deniyor ama köprü hala…”
“Boş ver koş! Çabuk!”
“T-tamam!”
Yoo Sangah haklıydı. Köprü hala sağlamdı. Yani… ‘köprü yıkılacaktı’.
“Dokja, hadi çabuk!”
“Geliyorum.”
Köprü yıkılmamıştı çünkü biz metrodan erken inmiştik.
Dokkaebi hazırlık süresinin 10 dakika olduğunu belirtmiş, bizse kapıyı 3 dakika kala açmıştık.
Buna korkaklık denebilirdi. Ama bu senaryoyu kısayoldan gitmeden geçemeyeceğimizi biliyordum.. Özellikle de Yoo Sangah ve Lee Gilyoung gibi 2 ayak bağım varken.
“Lee Hyunsung, asker olduğun dayanıklılığından belli oluyor.”
“Tamam yorma kendini. Enerjini kaybedeceksin.”
Lee Hyunsung önden çocukla beraber koşuyordu. İstatistiklerine yatırım yapmadan dahi kuvvet, dayanıklılık ve çevikliğini 23’e çıkararak canavar gibi birisi olduğunu kanıtlıyordu.
Geride sırasıyla, Han Myungoh, Yoo Sangah ve ben vardım. Vaktinde köprüden geçebileceğimizi umuyorum.
“Ah, bu neeee?”
Han Myungoh’un çığlığı duyuldu. Han Nehrinin ortasında sadece dışarıya su sıçrayan bir girdap vardı.
Girdabın içinde de dev bir canavar duruyordu. İhtiyozor’du.
Pencereden gördüğümüz ithiyozordan 2 kat daha büyük olması… şuan beni endişelendiren tek şeydi.
Deniz yılanı değildi, bu kesindi….. Deniz komutanıydı.
Deniz yılanı 7.seviye bir canavar olarak bilinirdi.
9.seviye bir yaratıkla başa çıkmak çok zordu.. ki 7.seviye bir canavar karşısında, sıradan bir insanın kendisini savunma şansı dahi olmazdı.
Bu canavarı, bu bölümlerde yakalamak imkansızdı… hatta şöyle diyeyim, bu canavar yakalanması gereken bir varlık bile değildi.
Ku ku ku ku!
Han Nehrinde tsunami yaşanıyor gibiydi. Su yükseliyor, ihtiyozor suyla beraber hareket ediyordu. Su tüm gücüyle köprünün bacaklarına baskı yapıyordu.
“Köprü yıkılıyor!”
“Koşun! Tamamen yıkılmadan karşıya geçebiliriz!”
Ortalama 200 metrelik bir mesafemiz kalmıştı. Eğer doğru hesap ettiysem bu hızımızla köprü tamamen yıkılmadan karşıya geçebilirdik.
[Oyunu kolaylaştırırsanız, eğlencesi mi kalır.]
Tabii, planım değişiklikleri kapsamıyordu…
[Senaryonun zorluğu arttırıldı.]
[Senaryo zorluğu: E -> D]
Dokkaebi’nin kahkahası yankılandı.
[Koşup bitireceğinizi mi sandınız? Biraz heyecan katalım!]
[Kötü Niyetli Ölüler Getirildi.]
[Etraftaki toprak siyah eterle dolduruldu.]
[Şeytani insanlar uyandırıldı!]
Arkamızdan ayak sesleri gelmeye başladı. Yoo Sangah kendi kendine mırıldandı.
“Z-Zombi?”
Zombi gibi büyük bir kitle arkamızdan geliyordu. Bir kısmı bizim vagondan insanlardı.
“Biraz daha hızlı olmalıyız! Hadi!”
İhtiyozor ile aramızda 100 metreden az kalmıştı. Lee Hyunsung, çocukla beraber sınırı geçmişti. Geriye kalan bizlerdik.
Han Myungoh bağırdı.
“S-sizi pislikler!”
Arkamızdan gelen insanlar kötü niyetle uyandırılmış varlıklardı artık.
Sadece vagondan insanlar olsaydı kaçmak kolaydı ama…
“Kuweeeoooh!”
Köprüde ölen insanlar da zombiye dönüşmüşlerdi.
Lee Hyunsung’un geçtiği yer de bu varlıklarla dolmuştu.
Yaklaşmakta olduğumuz ihtiyozor ile bu varlıklara baktım.
“…herkes yere yatsın.”
Geç kalmıştım..
Kwaaaaang!
İhtiyozor köprünün bacağını ısırdığında, köprü inanılmaz bir gürültüyle sarsılıp sallandı.
İhtiyozorun pulları, Han Nehrini toz dumana katan sarsıntının içinde parıldıyordu. Kan kokusuyla beraber etrafa su fışkırıyordu.
Sendeledim. Ardından kafamı kaldırıp etrafıma baktım.
Toz dumanı dindikten sonra manzara daha netleşiverdi.
Parçalanmış beton ve çelik yığınları.. köprünün bacağındaki zombilerin iskeletleri…
Yıkılan köprü..
“…Dok…ca…?”
Yoo Sangah ile Han Myungoh da başlarını kaldırdılar.
Han Myungoh’un bacakları yara almış gibiydi. Olduğu yerde kıvranıyordu.
Lee Hyunsung ile Lee Gilyoung’un bize seslenir gibi bir halleri vardı. Büyük ihtimalle güvenli bölgede oldukları için seslerini duyamıyorduk.
…şimdi ne yapacağım…?
Yıkık köprü için hazırlık yapmıştım. Ama Han Myungoh ile Yoo Sangah’ı hesaba katmamıştım. Beraber kalacağımız aklıma gelmemişti.. off.
Bu sırada bir ses duyuldu.
[Bir karakter, takımyıldızlarından yardım aldı.]
[Takımyıldızının senaryosu ‘Deus Ex Machina’ aktive edildi.]
Sesle beraber Dongho köprüsünün kalıntılarından ışıldayan bir köprü oluşuverdi.
+
[Deus Ex Machina – Çift Köprü]
Açıklama: Takımyıldızı tarafından inşa edilen köprüdür. Sadece ‘çift sayılı’ insanlar köprüden geçebilir. Köprüyü ‘tek kişi’ geçmeye kalkarsa, köprü kaybolacaktır.
+
“Dokja. Başım… aniden―”
Tam olarak kendinde olmayan Yoo Sangah ile göz göze geldim.
İşte o zaman ne olduğunu tahmin edebildim.
Deus Ex Machina. Takımyıldızı, senaryoya müdahale etmek için epey çaba harcamıştı.
“…bu, Yoo Sangah’in sponsoru.”
Hangi takımyıldızı Yoo Sangah’ı varişçisi olarak seçip yaşamasını istemişti merak ediyordum.
Deus Ex Machine… hayatta kalmanın yollarında nadir görülen bir fenomen olarak geçiyordu… ve Yoo Sangah çoktan ölmesi gereken birisiydi.
Yoo Sangah’ın arkasındaki güçlü takımyıldızı kimdi acaba?
[Bu Kişi, ‘Karakter Listesinde gösterilemiyor.’]
[Bu Kişi, ‘Karakter Listesinde yer almıyor.’]
Merakım gittikçe artıyordu.
Onun bilgilerini göremiyorum? Neden ki? Özel birisi falan diyeceğim ama… Yoksa kendisi bariyer mi koydu? Öyle bir bariyer koyduysa … demektir ki o… hayır bir dakika. Belki de sebebi…
“Dokja, şimdi ne yapacağız?”
Yoo Sangah ne yapacağını bilemiyordu.. benimde düşünmek için çok fazla zamanım yoktu.
Ku ku ku ku!
Han Nehrinde girdap devam ediyor, ihtiyozor köprünün diğer bacağına yöneliyordu.
Dilimi ısırıp köprünün açıklamasını tekrar okudum.
Köprüden geçmek için ‘çift’ olmak gerekiyordu..
‘Deus Ex Machina’, takımyıldızlarının trajedi sever tarafını gösteriyordu.
Üçümüzün de hayatta kalması imkansızdı.
Han Myungoh ile göz göze geldik.
Birinin ölmesi gerekiyordu.
*******