Our Second Master - Bölüm 2: İkinci Ustamız Yaralandı!
Ön Sözlük;
Yang Yi Qi -> Taşkın, çoşkun,
Yorum: Cuk oturmuş…
Yang Fang -> şahlandıran kişi,
Yorum: Manidar…
Büyükanne Feng -> Büyükanne dekor,
Yorum: “…”
Yuan Sheng -> Kaba ilkel kişi,
Yorum: Büyük oyunu görün!
Maymun’un çincede fiil karşılığı Hou’da -> Aptalca ve komik davranmak demek.
Yorum: Bence isimler tesadüfen değil gibi ha siz ne dersiniz?
Bölüm 2: ikinci Ustamız Yaralandı!
Ayrılmadım. Ayrıca neden ayrılmadığımı da bilmiyordum. Belki de ikinci genç efendiyi sorduğumda yaşlı bayan Yang’ın döktüğü gözyaşlarındandı.
Daha sonra, tüm insanlar ayrıldı -sadece hizmetçiler değil, kadın aile üyeleri bile baba ocaklarına döndü- yaşlı bayan Yang da birkaç hizmetçi kızı aldı ve ayrıldı.
Ayrılmadan önce bana, lütfen bu yerle ilgilen. Bir süre sonra, ikinci genç efendi geri dönecek dedi.
Ama birinci genç efendi ayrılmadı. Yang efendinin geride bıraktığı Yang Ailesinin bu kadar kolay çökemeyeceğini söyledi. Karısına ailesinin yanına dönmesini ve onun için geri döneceğini söyledi. Şahsen bunu sadece karısını teselli etmek için söylediğini düşündüm. Kalan hizmetçiler -ben, büyükanne Feng ve Birinci genç efendinin bir hizmetçisi- sadece üç kişiydi. Birinci genç efendinin karısı bile gitmişti.
Birinci genç efendinin hizmetçisinin adı Yuan Sheng’di. Bir gün ev işleri yaparken neden kaldığımı sordu, cevap vermedim. Ona neden kaldığını geri sordum.
Birinci genç efendiye minnet borcu olduğunu ve nankör olamayacağını söyledi. Sonra bana, benimde İkinci genç efendi’ye minnet borcum olduğu için mi kaldığımı sordu. O sırada sadece güldüm.
Minnettarlıktan bahsetmiyorum bile -benim için İkinci genç efendiden- intikam almak istemiyorsam zaten çok iyiydi. Ama bunu söylemedim çünkü söylersem açıklamak için boşa enerji harcamak zorunda kalacaktım.
Ben de evet, İkinci genç efendi bana büyük bir iyilik yaptı ve bu minnet borcunu unutamam dedim. Yuan Sheng bunu duyduktan sonra beni kenara çekti ve fısıldadı.
“Demek sende sadık bir hizmetçisin. İkinci genç efendiye senin tarafından bakılacak.”
Bir an için dondum, bu sözler hafife alınamazdı, bu yüzden ona “Neden?” diye sordum.
Yuan Sheng’in ifadesi pek doğru değildi ama bana yine de cevap verdi.
“İş sırasında bir şeylerin ters gittiğini biliyorsun değil mi? Sadece imparatorun sevkiyatı gecikmekle kalmadı, düşmanlarla da karşılaştılar.”
“Ne düşmanı?” diye sordum.
“Kim bilir, meyve veren ağaç taşlanır. Yang Ailesinin güç kaybettiğini gören biri, dönüş yolunda onları soymuş. Yang Efendinin kurtulma şansı bile yoktu, o öldü… ah…”
Sadece iç çektim ve tekrar sordum, “Ya İkinci genç efendimiz?”
Yuan Sheng “İkinci genç efendi hayatını kurtarmayı başardı ama…” diye yanıtladı
Gerçekten ona okkalı bir tokat atmak istedim. Taksit taksit konuşmasana be adam.
“Ne oldu?”
“Onun sakat kaldığını duydum” diye devam etti.
O gün, büyük bir şaşkınlık içindeydim. Yuan Sheng, İkinci genç efendinin bacaklarının ciddi şekilde yaralandığını söyledi.
Biraz iyileşmişti ve Hangzhou’ya geri dönüyordu. Hesaplamaya başladım, ne kadar ciddi yaralandı? Kırıldı mı? Koptu mu? O zaman, bunun hakkında çok derin düşünmedim.
Sadece bacakları yaralanmışsa bir süre yatakta yattıktan sonra iyileşeceğini düşündüm. İkinci genç efendinin öfkesini bildiğimden, kaç tekme yemem gerektiğini merak ediyordum.
Bu yüzden, hâlâ içtenlikle İkinci genç efendinin çabucak iyileşeceğini umuyordum. Çok saf olduğum ortaya çıktı. İkinci genç efendinin döndüğü gün kapıyı açtım.
Doğrusu, onu hiç fark etmedim. Tek ineğin çektiği bir araba vardı. Eski püskü kıyafetleri olan ellili yaşlarda bir sürücüsü vardı. Bir dilenci olduğunu düşündüm ve dedim ki, “Efendim, başka bir yere gitmelisiniz, zaten yemek bile pişiremiyoruz.”
Yaşlı adam elini salladı ve arkayı işaret etti. Kalın bir yabancı aksanla, “Bunu buraya getirmeye geldim. Bana iki tael vermek zorundasın.” dedi.
Arkaya döndüm ve arabanın pirinç samanıyla dolu olduğunu gördüm, bir parça kıyafet görünüyor gibiydi ama umursamadım. Yanına gittim ve “Bu ne, seni kim çağırdı?” dedim.
Arkasında yatan kişiyi gördüğümde, sahte mallar sattığını ve onu nasıl kovalayacağımı düşünüyordum. “… İk..İkinci…İkinci….İkinci… genç… efendi?”
İkinci genç efendi uyanık mıydı bilmiyordum ama gözleri sonuna kadar açıktı. Hiç kıpırdamadı, gözünü bile kırpmadı. Gerçekten ürperticiydi. Saçları darmadağınıktı ve yüzü o kadar zayıflamıştı ki eski görünümünü tamamen kaybetmişti. Vücudunu kalın bir saman tabakası örtmüştü.
Beni görmezden geldiğini görünce, onu taşımaya yardım edip etmeme konusunda tereddüt ettim. Ama yaşlı adam bağırdı.
“Bayan, yavaş ol! Onu öldürmeye mi çalışıyorsun.”
Anında sinirlendim -sapasağlam adam- onu nasıl öldüreyim. Ama saman tabakasını kaldırdığımda yaşlı adamın sözlerinin ardındaki mânâyı hemen anladım.
Kalbimi sakinleştirdim ve yardım etmesi için Yuan Sheng’i bulmaya gittim. İkinci genç efendiyi eve taşırken, tüm yol boyunca tamamen ifadesizdi.
Sahte bir insan olup olmadığı belli değildi. Yuan Sheng İkinci genç efendiyi geri getirdikten sonra, yaşlı adama parasını verdi. Akşam, Birinci genç efendi geri döndü ve İkinci genç efendinin halini gördüğünde, gözyaşlarını tutamadı. İkinci Genç Efendi’nin başucuna oturdu ve ağladı.
“Küçük kardeşim, küçük kardeşim…” Aslında ona önce bir doktor çağırmamız gerekip gerekmediğini sormak istedim. Ama umutsuzca ağladığını görünce ağzımı açmadım. Birinci genç efendiyle karşılaştırıldığında, İkinci genç efendi çok daha sakindi. Sadece tavana baktı, ağlamayı bırak, tek bir mimiği bile oynamadı.
Kapıda bekledim ve kapı aralığından İkinci genç efendiye baktım. Bu hala bizim İkinci genç efendimiz mi? Sonunda Yuan Sheng’in ciddi kelimesiyle ne kast ettiğini anladım.
Daha önce, hala İkinci genç efendinin iyileşebileceğini düşünüyordum. Şimdi İkinci Genç Efendi’nin hâlini görünce, sadece çok saf olduğumu düşünebiliyorum. İkinci genç efendi sakattı, aşırı derecede sakattı. Bunu nasıl söylemeliyim – İkinci genç efendinin sadece yarısı kaldı.
İki ayağı da gitmişti. Sol taraf sağa göre biraz daha iyiydi, yarım bacak kalmıştı ama sağ bacağı tamamen gitmişti. Eskiden İkinci genç efendiye bakmak için başımı kaldırmam gerekirdi ama şimdi onun boyu benim göğsümdeydi.
Daha sonra, Birinci genç efendi nihayet İkinci genç efendi için bir doktor çağırmayı akıl etti. Yang Ailesi darmadağın olduğundan, iyi bir doktor tutamazdık. Avare bir hekim ona bakmaya geldi.
İkinci genç efendi yaralarına bakılacağı için, alt yarısına herhangi bir kıyafet giymedi. Adam, Birinci genç efendiye ikinci genç efendi’nin hayatının geri kazanıldığını ve onunla özel olarak ilgilenmesini söyledi. Gerçi artık onlara genç efendi dememeliyim, Yang efendi ölmüştü.
Birinci usta, adamı uğurladıktan sonra bunu İkinci ustaya söylemek için eve döndü, ama İkinci usta bunu tamamen görmezden geldi.
Birkaç gün sonra Birinci usta, İkinci ustayla konuşmaya fırsat bulamadan, bir iş için evden ayrılmak zorunda kaldı. Ayrılmadan önce bana İkinci Usta’ya bakmamı, iki ay sonra döneceğini söyledi.
Birinci Usta, Yuan Sheng’i de götürdü ve sadece İkinci Usta ve ben kalmıştık. Oh, ve büyükanne Feng. Ama büyükanne Feng neredeyse hiç konuşmazdı, bu yüzden az daha onu unutuyordum.
Birinci ustanın emrini -bana emir vermemiş olsa bile İkinci ustayla ilgileneceksemde- kabul ettim. Kim benden hizmetçi olmamı istedi ki? Önceki günlerde, İkinci Ustayla Yuan Sheng ilgilenmişti. İlk gün odaya girdiğimde, tüm oda leş gibi kokuyordu.
Pencereleri açtım ve yatakta yatan İkinci Usta’ya, “Rüzgarın içeri girip havayı temizlemesi için.” diye açıkladım.
İkinci Usta tabii ki beni görmezden geldi. Ardından, ona yemeğini yedirdim. Sahte bir insan gibiydi, gözlerinde bir odak olmadan ağzını açıp kapatıyordu. Akşama merhemi odasına getirdiğimde İkinci ustaya, “İkinci usta, bu hizmetçi şimdi merhemi sürmenize yardım edecek.” Dedim. Sonunda bir tepki verdi.
İkinci Usta’nın gözleri hareket etmeye ve bana doğru dönmeye başladı. Yanına gittim ve battaniyesini kaldırmak üzereydim. Ben daha bir hamle yapamadan, alçak bir sesle, “Git,” dedi.
Aslında bunu söyleyeceğini tahmin etmiştim. Ama tabiki amiyane tabirle kadınlığa bok sürdürmemek ve Yuan Sheng’in sadık hizmetçi dediği kişi olmak için kolay kolay ayrılamazdım. Kaşlarımı kaldırdım ve nazikçe konuştum, “İkinci usta, yaralarındaki merhemin değiştirilmesi gerekiyor. Bu acıtabilir, lütfen tahammül edin.”
Sonra battaniyeyi kaldırdım ve güçlü bir irin kokusu aldım. Belliki Yuan Sheng insanlarla nasıl ilgileneceğini hiç bilmiyordu. Merhemi tuttum ve İkinci Usta’nın yaralarına hafifçe sürmek için en büyük çabamı kullandım.
Merhemi daha süremeden, İkinci Usta’nın bacağının sallandığını gördüm. Ve sonra, büyük bir güç tarafından geri itildim. Düştüğümde merhem etrafa sıçradı. İkinci Usta’nın kolları oldukça uzundu. Başımı kaldırdım ve İkinci ustanın darmadağın saçlarıyla, bana orman kaçkını ölümcül bir canavar gibi vahşice baktığını gördüm.
“Sana gitmeni söylemiştim.”
Ayrılmak mı -tabii ki hayır. İkinci Usta’nın öfkesinin ne kadar vahşi olduğunu çok iyi biliyordum, ne de olsa yıllardır onun yumruk torbasıydım. Ona gerçekten bu iteklemenin düşündüğü kadar acı verici olmadığını, bana daha önce attığı tekmelerin bundan çok daha güçlü olduğunu söylemek istedim.
Ve sonra aniden fark ettim ki, artık beni tekmeleyemediği için İkinci Usta’dan korkmuyor muydum? Bunu düşünürken merhemi tekrar hazırladım ve İkinci Usta’nın ayakucuna döndüm. Daha akıllıydım -Budist iki kez aynı delikten ısırılmaz- merhemi yatağın ucundan ağırı sürdüm.
İkinci usta kollarını kullanmaya çalışsa bile bana ulaşamazdı. Gerçekten zekiydim. Neredeyse onu neşelendirmek istiyordum, çünkü İkinci Usta gerçekten kızmıştı. İki kolu yanlardan kendisini destekliyordu ve duruşu, sanki doğrulup benden kurtulmak istiyor gibiydi.
Ancak, korkmuyordum. Şu anda gerçekten çok zayıftı. Üstelik bacaklarındaki yaralar henüz iyileşmemişti, kırmızımsı siyahtı, bakarak bile her yerim ağrıyordu. Oturup yaralarını baskılarsa, ölüm kadar iyiydi.
Bu yüzden sakince merhemi sürdüm. Aslında merhemi sürerken biraz utandım. Sonuçta, küçük ikinci usta hiçbir şey giymiyordu.
Her ne kadar avluda bana maymun denilse de ben hala bekar bir maymundum. İkinci ustanın çıplak vücudunu görünceyi bırak, şimdi düşünürken bile biraz gerginleşiyorum.
İkinci Usta’nın o kısmı… Bunu ancak muhteşem olarak tanımlayabilirim. Ama şimdi karşılaştırınca, İkinci ustanın bacakları daha dikkat çekici bir manzaraydı.
Merhemi sürmeye konsantre oldum. Merhemi her sürüşümde, İkinci Usta biraz inledi. Daha da fazla sürdükçe İkinci Usta’nın tüm kalçası titremeye başladı, çığlık çığlığa titriyordu. Bir bakış atmak için başımı kaldırma cesaretini gösterdim. İkinci ustanın yüzünün korkunç bir şekilde solduğunu, alnındaki damarlarının açığa çıkarak zonkladığını ve yüzünün soğuk terle dolu olduğunu gördüm.
Tarifsiz bir acı içinde olduğunu tahmin ettim ki beni azarlayacak gücü bile yoktu. Merhemi sürmeyi bitirdikten sonra yemek hazırlamak için mutfağa gittim.
Odaya döndüğümde, İkinci usta hala ölü bir balık gibiydi, gözleri sonuna kadar açılmış şekilde yatakta uzanıyordu.
İkinci Usta’nın dudaklarının arasına bir kaşık yulaf lapası koydum. İkinci Usta elimi tersledi. Neyse ki, kaseyi dikkatlice korudum ve sıcak, yulaf lapası üzerine dökülmedi.
“İkinci Usta, biraz ye.”
İkinci Usta, “Git” dedi.
Ne yapacağımı bilmiyordum. Daha önce olsaydı, İkinci usta benden ayrılmamı isterse, mümkün olduğunca çabuk ayrılırdım. Ama şimdi… gidersem İkinci Usta’ya ne olacaktı? Ancak başka bir çarem yoktu. Zorla merhem sürebilirim ama yemek için ne yapacağım. Bekle… zorla mı? Gerçekten de, zorla.
Yulaf lapasını bir kenara koydum ve soğuyana kadar bekledim. Böylece, zorla geri itip dökerse vücudunu haşlamazdı. Bir süre sonra kontrol ettim ve yeterince soğuduğunu hissettim. Bu yüzden kaseyi tekrar aldım.
İkinci usta muhtemelen daha önce bir maymun tarafından aşağılanma deneyimini hiç yaşamamıştı, gözleri çok düşmancaydı ve ben sadece içimden İkinci usta, sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim demekle yetindim. Ardından, ona zorla yemek yedirmeye başladım.
ÇN: Öncelikle detayları açıklamak isterim. Genç efendi varislere atıfta bulunuyor, usta daha çok miras almışlar için en azından ben öyle tercih ederim. Yang Efendi, yang usta olarakta karşılık bulabilir bu yüzden yang efendi ölmeden önce genç efendi kullanımı daha makuldü. Daha sonra 2.usta için açıklarsak bir bacağı yarım öteki bacağı komple kesilmiş durumda bu yüzden psikoloji olarak allak bullak. Ve anladığım kadarı ile yuan sheng pek özen göstermediği için yaraları biraz kötüleşmiş ki zaten kendisi işbirliği yapmıyor çokta anormal değil.