Sıradanlığın Kıyısında - Bölüm-2
Huzur istemekle huzur elde edemeyeceğimi tabii ki biliyordum ve bunu bilmek bana acı veriyordu.
İstediğim şeye ulaşmak için yürümem gereken yolu bulamıyordum ama yerimde saymaya devam edersem hedefime asla ulaşamazdım.
Nerden başlamalı ki…
Yavaşça gözümü yanımdaki kızın üniformasına çevirdim.
Bizim okulumuzun üniformasından giyiyordu.
‘Bizim okul‘ demek ha…
8 ay önceki halime bunu söylesem hayatı boyunca ilk defa içten bir şekilde gülebilirdi belki…
Ama şu anda benim sırıtışım içten değildi…
Bu sözü garipseyecek kadar rezil bir insan olduğumu düşündüp sinirlendiğimden sırıtıyordum.
‘Sinirlerime hakim olmalıyım ve harekete geçmeliyim yoksa bir sonraki huzur trenini beklemem gerekecek’diye düşünüp geçmişle zihnim arasındaki perdeyi çektim.
Yavaşça kızın okuduğu kitaba baktım.
‘İnsanlığımı yitirirken’ Osamu Dazai.
Patavatsızca hareket edersem çuvallayacağımdan adım gibi emindim.
Her zamanki gibi her hareketimi planlamalıydım.
Etrafımı gözlemledim, kız okuduğu kitabın sonuna gelmek üzereydi.
En mantıklısı kitabı bitirmesini bekleyip konuyu öyle açmaktı.
Bir süre sonra kız yavaşça kitabı kapattı.
Bana yardım etmesi için hiç aramız olmayan Tanrı’ya hayatımda ilk defa yalvardım.
“İronik bir depresifliği var bu kitabın.”
“Değil mi?” dedi kız, başını kaldırıp gülümseyerek.
“Sanırım bu kitabı ilk kez okuyorsun. Ben Dazai’ yi çok seven bir insanım, düşüncelerini duymak isterim”
Şaşkınlıktan gözleri açılan kız bana merakla sordu.
“İlk defa okuduğumu nereden anladın?”
“Paragraf ve diyalog sonralarda durup düşünüyordun.Okuma hızın normalin altındaydı ve fazla odaklanmıştın. Günaydınıma bile başını kaldırmadın. Bu nedenle ilk okuman olduğunu düşündüm.”
“Vay canına. İyi bir gözlemcisin sanırım… Ya da bir sapık?”
Neyse ki bu cümleleri benim gibi birinin bile ironi olduğunu anlayabileceği şekilde kurmuştu.
Fazla mı abarttım acaba?
İnsanlar bu kadar gözlem yapmadan nasıl hayatta kalabiliyorlar aklım almıyor.
Doğduğum günden itibaren etrafımı kavramam emredildi.
Sürekli etrafımı izleyip sonraki hareketlerimi düşünüyorum.
İnsanların gerçekten etrafını iyi gözlemlemeden hayatta kalabileceğine inancım kalmayana kadar beni eğitmişlerdi.
Şuanda bu cümleye nasıl karşılık verebilirim.
‘En iyisi ortamı yumuşak tutmak’ dedi iç sesim.
“Küçükken çok fazla dedektifçilik oynadım sanırım.” dedim zoraki gülümsememle.
Yol boyunca bir süre daha konuştuk.
Çok zorlanıyordum.
Hedefe yönelik bir konuşma gerçekleştirme, konuşmaya yön verme, karşımdaki kişiyi oynatma dürtülerimle kavga ediyordum.
10 dakikalık sıradan bir sohbet bile adeta suyun altında elim kolum bağlı kalmışım gibi hissetmeme neden olmuştu.
Söylediği her şeyin ikinci bir anlamı olup olmadığını düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum.
Otobüs durduktan ve ayrıldıktan sonra nihayet rahat bir nefes alabilmiştim.
En azından konuşmayı hiç pot kırmadan ve ipleri elime almadan yönlendirebilmiştim.
Tam olarak arkadaşım olmasa da sohbetimin olduğu biri olmuştu.
Bunu düşünmek az önceki hislerimi baskılamamı sağladı.
‘En çorak topraklarda bile çiçek bitebiliyor demek’ diye geçirdim içimden.
Bunları düşünürken bir yandan etrafımı gözlemeye koyuldum.
Okul 4 katlı ve U şeklindeydi, büyük bir bahçesi ve sportif alanları vardı bahçenin diğer bir yarısında ise okul yurdu bulunuyordu.
Krem-kahve renk paletiyle boyanmış okul binası gerçekten bu prestijli okulun nâmını gözler önüne seriyordu.
İnsanlar etrafta sohbet ediyor,gülüyor, eğleniyordu.
Bu görüntülere şahit oldukça yine içim daralıyor,umudum sönüyordu.
Kendimi çok soyut bir birey gibi görüyordum.
Bu kadar insan arasında benim varlığım ve ya yokluğum sorgulanabilecek düzeydeymiş gibiydi.
Herkes en azından birisiyle etkileşime geçiyor, normal bir insan gibi davranıyordu.
Otobüste konuştuğum kızı gördüm, tam konuşmak için seslenecekken aklıma ismini sormadığım geldi…
Sosyal yaşamı geçtim, lise yaşamının bile benim için imkansız bir olgu olduğunu hissetmeye başlamıştım.
İç sesim bana yardımcı olmak yerine ‘Buraya ait değilsin!’ diyordu bana.
Ama zihnim böyle eğitilmemişti.
Umudumu kaybetmemem gerekiyordu.
‘Hedefine giden yolda gerekirse kendi düşüncelerini bile susturmalısın.’
Acaba bu sözleri söyleyen adam okulda sosyalleşme korkusu için bu sözünü hatırladığımı görse nasıl hissederdi?
İronik.
Her şey çok ironik.
Sinirden sırıtmaya başladım ama akabinde hemen kendime geldim.
Sakin kal, bu en iyi yaptığın şey…
Açılış töreni saati yaklaşıyordu.
Yavaşça kürsüyü izlemek için sınıfımın sırasına doğru yürümeye başladım.