The Angel Next Door Spoils Me Rotten - Bölüm 15 - Meleğin Lütfu
Bölüm 15 – Meleğin Lüftu?
Çevirmen: Kanemochi Yuna
“Önceki gün için çok teşekkür ederim. İşte bana ödünç verdiğin parka ve pantolon.”
Mahiru, akşam yemeğini her zamanki gibi bir kese kağıdıyla birlikte tupperware içinde teslim etti.
Çantanın içinde başka bir şey de görebiliyordu.. muhtemelen geçen cuma ona ödünç verdiği parka ve jarse pantolon. Görünüşe göre onları düzgünce katlamıştı.
“Hm, yaran nasıl?”
“Artık acımıyor. Tamamen iyileşene kadar ağır egzersiz yapmayacağım.”
“Bu iyi. Beden eğitimi dersinde kenarda oturduğunu hatırlıyorum, değil mi?”
“Evet.”
Mahiru tedbir amaçlı onları uzaktan izliyordu ki yapılması gereken de buydu. Acı çekiyor gibi görünmüyordu ama ayak bileğine biraz dikkat ediyordu.
Muhtemelen henüz tamamen iyileşmemişti.
Amane onaylayarak başını salladı ve sonra o zamanki gülümsemeyi hatırladı.
“Ama sanırım Melek gerçekten popüler. Bir gülümseme bütün erkekleri heyecanlandırdı.”
“Sana bana öyle hitap etmemeni söylemiştim… Ben de dertliydim. Bu kadar sevinmeye değer bir şey miydi?”
“Eh, onlara güzel bir şekilde gülümsediğinde böyle olur işte. Kadowaki onlara el salladığında kızların ciyakladığını görmedin mi?”
“…Kadowaki… Ah, şu gerçekten popüler olan mı?”
Mahiru ilgisiz görünüyordu, daha doğrusu hiç ilgilenmiyordu. Onu hatırlamıyordu ve ancak Amane’nin açıklamasından sonra hatırlayabildi.
Melek kadar değildi ama Kadowaki okulda nispeten ünlü bir çocuktu, bu yüzden onun adını duyunca onu tanımaması şaşırtıcıydı.
“Onunla hiç ilgilenmiyor musun?”
“Hayır, farklı sınıflardayız ve anlaşabilme şansımız pek yok.”
“Hmmm? Ama diğer kızlar onunla ilgileniyor ve onun iyi biri olduğunu söylüyorlar.”
“Sonuçta yakışıklı biri. Onunla hiç konuşmadım ve onunla hiçbir ilişkim olmadı. Onun benim için hiçbir önemi yok.”
“Bu konuda oldukça küstahsın.”
“İnsanlar sırf görünüşleri yüzünden birbirlerine aşık olabiliyorsa sen nasıl bana aşık olmadın?”
“Ah, demek şimdi ne kadar tatlı olduğunun farkına varıyorsun.”
Ancak Mahiru’nun sözlerinin ağırlığı vardı.
Güzel bir görünüm, birine karşı hisler beslemek için bir sebepti fakat aşık olmak için değil.
Bunu kabullendikten sonra Mahiru’nun güzel bir kız olduğunu kabul etmek zorundaydı ama Mahiru’nun bu konuda bir miktar farkındalığa sahip olmasına ve aslında bu düşünceye katılmasına biraz şaşırmıştı.
“Etrafımda her zaman bir kargaşa var ve istemesem de bunu görüyorum. Objektif olarak, görünüşümün fena olmadığını anlıyorum ve bunu ihmal etmiyorum.”
Mahiru’nun sesinde en ufak bir kibir belirtisi bile yoktu
Aslında muhtemelen güzelliğini korumak için elinden gelen her şeyi yapmıştı.
Yüzü güzeldi ama bununla yetinmedi.
Saçları, Melek lakabına yakışan bir haleye sahip görünüyordu, cildi mükemmel ve kusursuzdu. Her zaman ev işi yapıyordu ama elleri sertleşmiyordu ve tırnaklarını kesiyordu.
Güzel, kıvrımlı bir vücudu vardı ve bu bir günde elde edilebilecek bir şey değildi.
“Haklısın, az önce açıkça söylediğin şey gerçek ve ben bundan rahatsız değilim. Peki bu övülmekten utanmadığın anlamına mı geliyor?”
“Başkalarının beni çok fazla övmesini sadece sinir bozucu buluyorum.”
“Bu kadar güzel olmanın mutlaka sorunları vardır.”
“Bununla birlikte gelen ödüllerle birlikte, o kadar da kötü değil.”
“Başkasının işiymiş gibi konuşuyorsun…”
“Ne? Utangaç bir bakışla ‘öyle değil’ diye cevap vermem daha mı iyi olur?”
“Hayır, kişisel olarak bunun sana gerçekten garip geldiğini biliyorum.”
“Sanırım öyle. Ayrıca sana karşı böyle davranmamın da anlamsız olduğunu düşünüyorum.”
“Evet.”
Mahiru filtrelenmemiş konuşma tarzını düzeltirse kendini şatafatlı hissedecek ve Amane ona okuldaki diğer erkeklerin davrandığı gibi davranırsa tüyleri diken diken olacaktı. Şu an olduğu gibi kalmasını umuyordu.
Alışkanlık kesinlikle korkutucudur. Eğer burada da okuldaki Melek gibi davransaydı, bunu gerçeküstü bulurdu.
Mahiru Amane’nin okulda tanıdığı Melek değil, önünde bulunan kişiydi.
Her ikisi de bunun daha iyi olduğu sonucuna vardı, bu yüzden Amane kendisine getirilen tupperware’a baktı.
Her zamankinden daha büyük bir porsiyondu ve içinde birkaç yemek vardı. Bu noktada sadece artıklardan çok, hazır yemek bento kutusu gibiydi.
“Bugünki oldukça fazla.”
“Sonuçta benimle ilgilendin.”
“Sana bu konuda endişelenmene gerek olmadığını söylemedim mi… Ah, kroket var.”
Kroket asla küçümsenmemeli.
Genellikle garnitür ve yaygın olarak satılırdı, ancak yapımı sıkıcıydı ve evde pişirilmesi en sıkıcı yemek olmasıyla ünlüydü.
Patatesleri buharda pişirmek, kızartmak, dana eti ve soğan gibi malzemeleri eklemek, şekillendirmek, soğutmak, hamura bulamak ve derin yağda kızartmak gerekiyordu… Bir sürü sıradan ve sıkıcı adımdı.
Yemek yapmayı bilmeyen Amane, annesinin bunu yapmasının ne kadar zahmetli olduğunu görmüştü.
Bu nedenle annesi, kendisi ne zaman yaparsa yapsın çoğu zaman bunu yapmak konusunda isteksizdi.
“Dondurulmuş şeyleri birlikte kızarttım.”
“Yani sen de kızarmış tavuk yaptın?”
“Evet.”
Amane’nin yalnız yaşarken yediği tek kızarmış yiyecek dükkanlardan alınan garnitürlerdi ve el yapımı olanları aldığı için gerçekten minnettardı.
Eğer biraz daha açgözlü olsaydı, onu taze ve çıtır olduğu zaman pilavla birlikte yemeyi isterdi.
“…Yine de taze yapılmış bir şeyler yemek istiyorum.”
Hijyenik kaygılardan dolayı yiyecekleri tupperware’a koymadan önce soğutuyordu ve kendisi de yemeden önce yeniden ısıtmak zorunda kalıyordu. Bir fırın gevrekliği taklit edebilirdi, ancak tavadan yeni çıkan bir şeye hiç benzemiyordu.
Elbette bu da çok lezzetliydi ama tavadan taze olarak yiyebilseydi en iyisi olurdu.
Başka bir niyeti olmadan sadece kendi isteğini ağzından kaçırdı ama Mahiru kaşlarını çattığı için biraz fazla ileri gitmiş olabilirdi.
“Evine girmemi mi istiyorsun?”
“Bunu söylemedim. Benimle yemek paylaştın ve senden bunu yapmanı istersem bu çok fazla olur.”
Tüm şüpheleri ortadan kaldırmak için omuz silkti ve bunu reddetti. Mahiru avucunu çenesinin altına koyarak aşağıya baktı.
Bir şey düşünüyor gibiydi ve Amane’nin gözlerine bakmadı.
“…Yarısı.”
“Hm?”
“Her birimiz malzemelerin maliyetinin yarısını paylaşırsak senin evinde yemek pişirmeyi düşünebilirim.”
Mahiru sonunda bunu söyledi ve sözlerindeki canlılık Amane’yi şaşkına çevirdi.
Bu sadece bir şakaydı.. ya da kazara ağzından kaçırdığı bir fikirdi ama Mahiru’nun bunu bu kadar ciddi düşünüp kabul etmesi onu şaşırtmıştı.
Normalde birisi hiç tanımadığı bir çocuğun evinde yemek pişirmek ister miydi?
Yemek konusu bu şekilde daha etkili olsa bile hâlâ karşı cinstendi ve aralarında yakın bir ilişki yoktu. Elbette huzursuz olurdu.
“Bak, senden çok fazla şey aldığım için masrafların yarısını paylaşmaktan fazlasıyla mutluyum… yine de bunu tehlikeli bulmuyor musun?”
“Eğer bir şey yaparsan seni ezerim. Fiziksel olarak. Geri dönüşü olmayan bir şekilde.”
“Vay be, beni korkutuyorsun.”
“Sonuçta ben yapmasam bile sen hiçbir şeye kalkışmayacaksın. Okuldaki durumumu anlıyorsun, değil mi?”
“Eğer sana bir şey yaparsam, ölürüm.”
Amane ile Mahiru arasında büyük bir popülerlik farkı vardı. Mahiru bu konuda zayıf bir kızdı. Eğer Mahiru, Amane’nin ona bir şey yaptığını söylerse Amane’in bir daha okula adım atamayacağına şüphe yoktu.
Sosyal intiharın sonuçlarını biliyordu. Sonuçta o aptal değildi, en azından kendini kontrol edemeyen biri değildi.
Daha doğrusu kendisinin böyle bir niyeti yoktu.
“Ve ayrıca…”
“Ve ayrıca?”
“Benimle ilgilenmiyor gibisin.”
Ciddi yüz ifadesiyle birleşen sonuç onu alaycı bir şekilde gülümsetmişti.
“Ya benim tipim olduğunu söyleseydim?”
“Benimle durmadan konuşurdun, ben de mesafemi korurdum.”
“Yani sanırım bunu fark ettin.”
“Eh, şimdilik güvenli bir insan olduğunu biliyorum.”
“İltifat için teşekkürler.”
*Sanırım bu sorun değil.*, diye düşündü ama aslında Mahiru’ya bir şey yapmaya niyeti yoktu, o yüzden bunu inkar etmedi.
Doğal olarak tavadan yeni çıkmış akşam yemeği için bu fırsatı değerlendirecekti. Zararsız çocuk unvanını giyerken aynı zamanda onunla birlikte yemek yeme ayrıcalığına da kavuştu.