Vampire Hükümdarı - Bölüm 57 - Lunette
Günler Noah için pekte rahat geçtiği söylenemezdi. Hatta yorucu dahi kabul edilebilirdi. Önceki hayatında katliamdan katliama koşan bir iblisken, doğal olarak gezgin bir yaşam sürüyordu. Bu yüzden evi temizleyip, toplamak gibi sıkıcı işlerle uğraşması gerekmemişti. Bu hayatında da ne yazık ki annesi öyle bir şey öğretmemişti. Zaten nasıl bir anne evdeki leş kokusundan kurtulmayı öğretebilirdi ki?
Neyse ki sistem bunun için bir görevle çıkagelmişti.
[(İsteğe Bağlı) Güzel Kokan Bir Ev]
[Gereklilik – Şunları elde et:
1x Bahar Kokulu Dağçiçeği
5x Köksöktüren
1x Gül Kokan Mantar]
[Ödül: Güzel bir koku yayan bir tılsım yapımı]
Malzemelerin geneli ölümlülerden bile elde edilebilecek basit eşyalardı. Bu yüzden kısa bir dışarı çıkma sonucunda tüm eşyaları kolaylıkla elde etmişti ve koku işini hızla çözmüştü. Ev artık daha güzel kokuyordu. Fakat ne yazık ki tek iş kokuyla bitmiyordu. Burayı temizlemek oldukça vakit alacaktı.
Bu sebepten ötürü normalde öldürme maksadıyla istediği iki köleyi temizlikçi olarak kullanmaya karar verdi. Bu fikir hala en başından beri Lunette tarafından onay görmese de Noah’ın başka seçeneği yoktu. Ona göre ikisi de gelişimci iken vakitlerini böyle gereksiz işler için harcamamalılardı.
Ve böylece o iki köle, hizmetçi olarak çalışmaya başladı. Evi toparladılar. Ne yazık ki henüz yeterli paraları olmadığından mobilya alamadılar. Bu yüzden yemek yiyecek yerleri yoktu. Fakat neyse ki yatağa bir şey olmamıştı. Sadece koku sinmişti ve sinen çarşaftanda hızlıca kurtuldular.
Böylece nispeten huzurlu bir düzen kurulmuştu. Noah’ın kan açlığının git gide düşmesi dışında hiçbir sorun yoktu.
[Kan İhtiyacı: %30]
Normalde kan bu kadar hızlı düşmüyordu. Fakat ani kullanışından itibaren düzenli bir şekilde düşmeye başlamıştı. Vücudunda kan enerjisinin dolaşım yapmasından kaynaklı olabileceğini düşünüyordu Noah ama bu hipotezini ispatlaması mümkün değildi.
Her neyse şimdilik bu kan ihtiyacı için bir çözüm bulması elzemdi. Kısa bir süre düşündü ve aklında seçenekleri tarttı. İlk seçenek kölelerinin kanını tüketmekti. Kısa vadede iyi bir çözüm olabilirdi ama bu iki insan kölenin Julia gibi Savaşçı soyu bulunmadığından çabucak kuruyabileceğine emindi.
Diğer bir seçenek kan iksiriydi. Kan iksirleri gerçek kan kullanarak değilde çeşitli otlar kullanarak yapılan kan ihtiyacını dindiren bir iksir türüydü. Daha önce köyde vampirlerinde olduğuna emindi Noah ki muhtemelen onlarda bu iksirden tüketiyorlardı. Noah hiç ihtiyacı olmadığı için ne sormuştu ne de Lunette söylemişti ama olduğuna emindi.
Hızla bu seçeneğide kafasından eledi. Evet, kan iksiri bir çözüm olabilirdi ama bu onu uzun vadede güçsüz düşürecekti. Kan her türlü ihtiyacı olduğu bir şeydi. Güçlenmek için, her şey için gereklilikti.
Bu yüzden ne yapması gerektiği konusunda tereddüde düştü. İki seçeneğinde eksileri ve artıları vardı. Zamanı gittikçe azalırken bir karar vermesi gerekiyordu.
Noah tüm bunları düşünürken tabii boş durmuyor, aynı anda gelişimde yapıyordu ve gelişim hızı… tek kelimeyle hızlıydı!
Noah şu sıralar gerçekten güçsüz hissediyordu. Temelini sağlamlaştırması önemliydi. Biliyordu. Fakat bilmesine rağmen hızlanmak zorundaydı. En azından burada kendini koruyabilecek kadar.
Bu yüzden delicesine mana ve kan enerjisi tüketerek gelişimini arttırmaya çalışıyordu. Kan enerjisi ayrıca kan özü oluşturmaya çalışsa da Noah ısrarla onu bozuyordu. Bunun sebebiyse ek kan enerjisi harcamak istememesiydi. Şu an için kan enerjisi önemliydi.
Günlerdir yaptığı meditasyonlar sonucunda temel kurmanın sınırına gelmişti. Tek gereken son bir atılımdı. Ancak bunu yapabilmesi için kana ihtiyacı vardı.
‘Kölelerden birini mi öldürmeliyim?’
Noah emin değildi. Tek başına olsa öldürmekte bir sorun duymazdı da bunun Lunette’yi kötü etkilemesinden endişe ediyordu. Daha yeni ona karşı hissettiği korkuyu atlatmışken üstüne bunu yapmak iyi bir sonuç vermezdi.
‘Bir dakika! Lunette mi..?’
Aniden bir aydınlanma yaşadı ve o yaşadığı aydınlanmayla teorisini doğrulamak için sisteme döndü.
‘Sistem bana Lunette’nin en son incelediğin tanımını göster. Hemen.’
[Kullanıcıyla “Lunette” isimli kişinin tanımlanmasına yetecek kadar bir yakınlığı bulunmamaktadır.]
Alacağı cevabı zaten bekliyordu. Bu yüzden hızla yanıtladı.
‘Biliyorum, bana sadece şunu göster. Düzenli kanını emmeme müsait mi?”
Sistem bir süreliğine sessiz kaldı.
‘Hadi ama sistem. Bunu yapabileceğini ikimizde biliyoruz. Ayrıca her türlü işine gelmiyor mu?’
Sistem bir süre daha sessizleşti. Sonraysa küçük bir panel zihninde belirdi.
[Lunette]
[Irk – Kabus, ????????]
[Sürekli kan tüketimine müsait.]
Gördüğü yazıyla sırıttı.
Sevinçle ‘Güzel, seni seviyorum sistem.’ dedi ve gözlerini sonunda açtı. Sanki aylardır meditasyon yapmış bir keşiş kadar yorgun hissediyordu. Bu yüzden yataktan fırladı ve vücudunu biraz hareket ettirdi.
“Meditasyonun bitti mi Noah?”
Aniden duyduğu sesle irkildi. Sonra en başından beri yatağının yanında oturan Lunette’yle yüz yüze geldi.
“Evet, beni korkuttun.”
Lunette’nin parlak safir gözleriyle karşılaşırken cevap vermekte zorlandı. Gözlerinden ona karşı olan ilgisi ooldukça belli oluyordu. İçinden bir ses hızla atılmasını söylüyordu ama o bunu yapmayacaktı. İçindeki kan isteğine direnmeye devam ediyordu.
Noah’ın istemsizce yaptığı hafif sallanışı fark eden Lunette ne olabileceğini düşünüp köydeki bazı vampir çocukları hatırladı.
‘Onlarda kan istekleri belirmeye başladıklarında böyle davranıyordu. Kana mı ihtiyacı var?’
Meraklı bir şekilde düşündü. Noah ise ona bakan bakışlardan kaçınıp konu açmayı tercih etti.
“Eee, ne yapıyordun? Beni sapık gibi izlemek dışında yani.”
Lunette cevap vermeden önce yanakları kızardı.
“Burası gerçekten sıkıcı. Yapabileceğim en keyifli şey seni izlemek olunca…”
O anda farkında olmadan bir pot kırdığını fark etti. Hızla kendini düzeltmek için “Yanii, yapabileceğim en keyifli şey derken, izlemek anlamında. Seni izlemeyi seviyorum.” derken daha da batırdı.
Lunette’nin bugün çok fazla pot kırdığını görünce Noah gülmeden edemedi. Normalde bu tarz davranışlar sergileyen birisi değildi. Bu etkileyiciydi.
“Haha! Demek istediğini anladım. Dert etme. Bende gerçekten sıkıldım işin aslı. Ancak Manayı Hissetmeye ulaşana kadar bir şey yapmam söz konusu bile değil. Bence sende gelişim yapmalısın.”
Noah’ın tavsiyesi üstüne Lunette acı bir şekilde gülümsedi.
“Ben… Gelişim yapamıyorum.”
Bu cevabı beklemeyen Noah şaşkına döndü.
“Neden?”
Direkt ilk sorusu bu oldu. Lunette de bu soruyu bekliyordu.
“Dantianım mühürlü. Annemin anlattığı hikayelere göre atalarımızın yaptığı büyük bir hata sonucu bu cezayı almışız. Yapabileceğim bir şey yok.”
Noah, cevabı alınca kaşlarını çattı. Daha önce böyle ırkların varlığından haberdardı. Ancak Lunette de bunun olması imkansızdı. Evet melez olduğu diğer ırk böyle olabilirdi ama kabus ırkı her türlü gelişim yapabilen bir ırktı.
Noah bir şey dicekken kapının önünde bir çift bakış hissedince duraksadı ve bakan kişiye döndü.
“Ne var Lisa?”
Sert tondaki sorusunu duyan Lisa ismindeki kadın titredi.
“E-efendim, özür, özür dilerim. Sizi rahatsız etmek istememiştim. Sadece birisi geldi. Sizi soruyor. Bunu söylemek istemiştim.”
Eminim bu kadının ondan neden bu kadar korktuğunu merak ediyorsunuzdur. Bu onun daha önce yaptığı bir deneyle ilgili. Kadın ilk geldiğinde hızla ona küçük bir bağlayıcı mühür yapmıştı. Bunu yapmasına rağmen bu kadın kibirli bir takım davranışlarda bulunmuştu. Noah da doğal olarak onu cezalandırmıştı.
Cezalandırması… Tek kelimeyle acımasız ve ahlaksızca olarak nitelenebilirdi. Fakat bu sonranın konusu.
Noah, gelen olduğunu duyunca sesinin tonunu yumuşattı.
“Kim geldi? Adını söyledi mi?”
Lisa hemen cevap verdi.
“Gelen kişi adını söylemedi. Fakat kendisi tahminimce bir yarı elf.”
Noah aldığı bilgiyle kısa sürede ilgisini yitirdi.
“Kov gitsin.”
Noah’ın cevabını duyan Lisa hemen korkuyla koşarak ilerledi. Noah ise Lunette’nin yanına sokuldu o sırada.
Kalp atışları hızlanırken ‘Çok yakın!’ diye düşündü.
‘Acaba yapmalı mıyım? Bu kadar yakınken…’
Lunette’nin neler düşündüğü hakkında bir fikre sahip olmayan Noah ise o sırada elini, Lunette’nin sol omzuna koydu ve manasıyla hissetmeye başladı.
Temel kurmada bunu yapmak, saçma derecede zahmetli ve çok mana tüketen bir işlemdi ancak Noah sadece bir şeye hızlıca bakacağından mevcut manası yeterli gelebilmesi lazımdı.
Omzundan giren garip bir enerji hissedince zihnindeki garip düşünce treni durdu ve acı bir şekilde gülümsedi. Ona inanmamasını bekliyordu zaten. Bu yüzden bir müdahale etmeyip kendisinin görmesini istedi.
Mana hızla içinde dolaştı ve Noah sahidende dantiana girmesi gereken kanalın olmadığını fark etti. İlk başta şaşırdı. Ancak yine de inanmak istemedi.
Manayı daha da indirirken bir kanal bulmak için uğraştı. Vücutta çok fazla mana damarı vardı. Bu mana damarlarına aynı zamanda mana sistemi de deniyordu. Mana damarları bir çok yerden dantiana bağlıydı. Bu sayede rahatlıkla bir gelişimci gelişim yapabilirdi.
Ne yazık ki bu Lunette de yoktu. En azından erişebildiği kanallarda öyleydi. Noah daha da ilerlemek istedi. Ancak manası su gibi gidiyordu. Neredeyse tükenmenin eşiğindeydi. Derince nefesler alıp alıp veriyordu.
“Hah, hah! Bulacağım. Eminim var.”
Kararlı bir şekilde aramasından Lunette oldukça etkilendi. Onun gelişim yapmasını bu kadar istemesini anlayabiliyordu ve bu onu baya etkilemişti. Yine de yapabilecekleri bir şey yoktu. Olmayınca olmuyordu. Noah’ın kendini onun için yıpratması gözlerini yaşarttı.
Usulca “N, Noah… Zorlama kendini. Yok işte.” dedi. Fakat Noah inanmayı reddetti. İllaki bir yol vardı. Her zaman bir yol olmuştu ve de olacaktı.
‘Nerede bu… Nerede lan bu!’
Manayı hızlı tüketimi baş ağrısı yapmaya başlamıştı çoktan. Sağlam iradesiyle yine de bir şekilde dayanabiliyordu ve tam da manası bitmek üzereyken bir boşluk buldu. Kanalın nerden geldiğine hızlı bir bakış attığında zihni tamamiyle boşaldı.
Mana akışını da o boşalmayla birlikte kesti. Noah’ın aniden boşlaşan bakışlarını anlamayan Lunette, ona doğru döndü ve “İyi misin Noah? Kendini yıpratmana gerek yok. Sorun değil.” dedi.
Bulamamanın verdiği umutsuzlukta olduğunu düşünüyordu Lunette. Fakat durum tamamiyle farklıydı.
Noah kısık bir sesle “Buldum…” diye mırıldandı. Fakat zihni gerçekten düşünme sürecini yavaş işliyordu. İki hayatında da hiç böyle bir şey görmemişti.
Lunette ilk başta anlamayarak “Neyi buldun?” diye sordu. Hemen ardından yüzü inançsızlıkla dolarak “Yoksa…” cümlesini devam ettiremedi.
Noah ağırca başını salladı. O sırada boşluğundan istifade zihnini kan arzusu istila etmeye çalıştı. Fakat onu kısa sürede bastırdı ve bu düşünce sürecinin hızlanmasına sebebiyet verdi.
“Evet, evet gelişim yapabilirsin. Hatta farkında olmadan zaten yapıyorsun ama bu çok garip!”
Noah’ın şaşkınlıkla haykırışı Lunette’yi oldukça meraklandırdı. Oldukça heyecanlı bir şekilde sorularını yağdırdı.
“Nasıl yani? Gelişim yapabiliyor muyum? Öyleyse neden manayı hissetmiyorum?”
Noah ona cevap vermeden önce biraz nefes alıp verdi. Aşırı bir mana tüketimi yaşamıştı.
“Bunun sebebi… Hah, emdiğin manayı kullanamaman. Nasıl açıklayacağımı bilmiyorum. Bu gerçekten çok garip. Dantianını kullanamıyorsun fakat oradan düzenli bir şekilde manayı emip, depoluyorsun. Bu da dolaylı olarak eforsuz bir şekilde alem atlıyorsun demek. Ama bu tek yol yüzüne kullandığın mana boşa gidiyor.”
Lunette anlamadı. Noah anlamadığını bildiğinden açıklamaya devam etmeden önce bakışlarını uzaklaştırdı ve biraz daha nefes alıp verdi.
“Vücudunda çeşitli mana damarları vardır bildiğin üzere. Bu damarlar sayesinde manayı çekip kullanabiliriz. Fakat sende kullanım götürebileceğin neredeyse tüm damarların girişi kapalı. Sadece dantianın altındaki mana damarı açık.”
Lunette, annesinden şifa konusunda sağlam bir eğitim almıştı. Bu yüzden konunun nereye geldiğini biraz düşününce fark etti ve yüzü pancar gibi kızardı. Onun kızaran yüzünü görünce ne olduğunu zaten anladığını fark edip acı bir gülümsemeyle “Evet, gerçektende öyle.” dedi.
Böylece Lunette hayatının en utanç verici şeyini öğrenmiş oldu.