Elitler Sınıfı - Cilt 1 - Kısım 3, Part 1
C’est une grande habileté que de savoir cacher son habileté.
Yeteneğini gizlemeyi bilmek, büyük yetenektir.
(Réflexions ou Sentences et Maximes morales (1664), François, duc de La Rochefoucauld)
“Vaay, havuz!”
Öğlen arası bittikten sonra, Ike ve diğerlerinin uzun süredir beklediği yüzme dersi saati geldi çattı.
Şehvet düşkünlüğünü gizlemeye bile çalışmadan, Ike heyecanla ayağa kalktı.
Grup yüzme salonunun kapalı olduğunu gördü. Ben de onları arkadan gizlice takip ediyordum. Ya da takip ettiğimi sanıyordum.
“Beraber gidelim, Ayanokouji.”
“Ha? Oh, t-tabi.”
Ike’n davetinden dolayı tereddüt ettim. Ama onları soyunma odasına kadar çabucak takip ettim.
Sudou hızlıca kıyafetlerini değiştirmeye başladı. Yıllardır basketbol oynayarak yaptığını iddia ettiği, kaslı vücudu görülüyordu. Eğer onun vücudunu sınıftaki diğer erkeklerin vücuduyla kıyaslarsak, onun vücudu daha güçlü kuvvetli gözüküyor.
Öğrenciler, kendilerini bornozlarla sarmaladılar. Bir tek Sudou iç çamaşırıyla dikeliyordu. Bu yarı çıplak halde, mayosunu çantasından çıkarttı. Görür görmez, farkında olmadan konuşuvermişim.
“Sudou, utanmıyor musun?”
“Hayır, Olabildiğince hızlı giyinmeye çalışırım. Eğer kendini saklamaya çalışırsan, dikkatleri üzerine çekersin.”
Çok haklı. Soyunma odasında çabucak kıyafet değiştirmeye çalışan birisiyle büyük ihtimalle dalga geçilir.
“Tamam, hadi gidelim.”
Sudou soyunma odasından çıktı. Ben de üzerimi değiştirmeyi bitirdim.
“Bu okul gerçekten harika! Şehir havuzundan bile daha güzel!” (ÇN: sanırım özel yüzme havuzlarından bahsediyor.)
Ike şortunu giyip geldikten sonra, 50 metrelik havuzu görünce çığlık attı.
Su çok kristal kadar berraktı ve dalgalı değildi, malum kapalı havuz. Ne kadar mükemmel bir tesis.
“Kızlar nerde? Hala gelmediler mi?”
Ike kızları arıyordu, havayı bir köpek gibi koklayarak.
“Üzerlerini değiştirmek vakit alıyor haliyle.”
“Hey, kızların soyunma odasına dalsam, ne olur sizce?”
“Seni döve döve bi’ kalırlar, sonra da sana dava açarlar.”
“… Böyle gerçekçi bir cevapla, fantezimi bozmasan.”
Bu cevaptan dolayı ürperdi.
“Eğer kızların mayolarına uzun uzun bakıp durursan, senden nefret etmeleri çok yüksek.”
“Bakmayacak erkek var mı ki!? … Eğer saçma bir hata yaparsam, ne yaparım…”
Eğer böyle bir şey yaşanırsa, büyük ihtimalle Ike’den mezun olana kadar nefret edilir.
Bir saniye, NE? Bir şekilde gayet doğal olarak Ike ve grubuyla konuşmaktayım ben.
İstememiş ve grubuna katılamamış olsam da, bu grubun içine bir şekilde sürüklendim galiba.
Bu an, sonunda arkadaş edinmeyi başardığım an olmalı.
“Vaay~ Burası, ortaokulumdaki yüzme havuzuyla kıyaslanamaz bile~”
Erkekler üzerlerini değiştirdikten birkaç dakika sonra, bir kızın sesi duyuldu.
“Sonunda- sonunda geldiler mi!?”
Ike gardını almış bekliyordu. Eğer kendini bu kadar açık edersen, onların senden nefret edeceği bariz belli.
Aslında, ben de biraz meraklıydım. Hasebe, Kushida ve az çok da Horikita için.
Özellikle de Hasebe için—ona bir göz atmamda hiçbir sorun yok ya.
Ancak herkesin umutları, beklenmedik bir olayla ihanete uğradı.
“Hasebe burada değil! Ne, neler oluyor!? Doktor!”
Telaşlı gözüken Doktor, 2.kattaki gözlem güvertesinde etrafa baktı.
Ike ve grubu da etrafa bakındı, kızların her an ortaya çıkmalarını umarak.
Yine de——. Hiçbir yer de yoktular.
Doktor endişeyle bir sağına, bir soluna baktı. Hala üzerini mi değiştiriyor? Yoksa…
“Doktor, ar-arkanda!”
“N-n-n-n-NE!?”
Ike, bir çığlık atarak parmağıyla işaret etti, bir şey fark ettiğini belirterek. Evet, Hasebe de gözlem güvertesinde, Doktor’ un yanındaydı.
Teker teker, tüm kızlar 2.katta göründüler. Sakura’da yukardaydı.
“Ne, bu nasıl… Durum ne!?”
Ike, bu olayların inanılmaz tersine dönmesinden dolayı, elleriyle yüzünü kapayıp olduğu yere yıkıldı.
Hasebe kendine güvenen bir kıza benziyor. Ayrıca erkeklerin merakına karşı da hassas biri. Erkeklerin gözetlemelerinden hiç memnun olmadı bence.
“Büyük cicikler görebilirim, sanıyordum~!”
Ike intihara kalkıştı. Hasabe’nin olduğu tarafa doğru acı acı, can çekişiyormuş gibi bağırdı.
Kızlar arasında fısıltılar arttı. Daha önce de dediğim gibi, bu kadar kendisini belli ettiği için kızlar ondan nefret edecekler bence.
“Ike, üzülme zamanı değil. Daha çok kız var!”
“E-evet. Herkes olur. Kötü hissetmek için doğru zaman değil!”
“Evet!”
Yamauchi ve Ike arkadaşlıklarını onaylarcasına tokalaştılar.
“Siz ikiniz, ne yapıyorsunuz? Komik gözüküyorlar.”
“Ku-ku-kushida-chan?”
Kushida araya girdi.
Okulun mayosuyla, Kushida’nın kıvrımlı vücudu rahatça görülüyordu.
Kısa bir süre içinde, tüm erkekler Kushida’yı dikizlemeye başladılar. Cicikleri yaklaşık D ya da E ayarındaydı. Tam olarak bilemiyorum ama tahmin ettiğimden daha büyüktüler.
Kalçaları da beklentimden büyüktü. Neyse, gözlerimi hemen başka yöne çevirdim.
Ah, bugün hava gerçekten çok güzel ya.. Dünya barışı, mükemmel.
… Vücudunuzun bazı kısımları tepki gösterirse, işte o zaman büyük sorun çıkar.
“Neden yüzünde garip bir yüz ifadesi var?”
Horikita yüzüme baktı, şüphelenerek.
“Şuan iç savaş yaşıyorum da.”
Horikita’nın vücudunu gördüm. Manzara fena değildi. Evet, fena değil.
Çok uzun süre dikizlemiştim, bu yüzden kendimi sakinleştirmeye çalışıp, kendimi kontrol etmeye çabaladım.
“…”
Bir nedenden dolayı, Horikita vücuduma baştan aşağı baktı.
“Ayanokouji-kun, spor yapıyor musun?”
“Eh? Hayır, yapmıyorum. Övünmüyorum ama okuldan-eve kulübünün bir üyesiydim yani.”
“Böyle diyorsun, ama.. gayet açık bir şekilde kasların, spor yaptığını gösteriyor.”
“Belki de iyi genlerim vardır?”
“Durumun, bu olduğunu sanmıyorum.”
“Ne, kas fetişi mi var sen de? Durum bu mu? Hayatın üzerine yemin eder misin?”
“Eğer inkâr etmek için bu kadar ileri gidersen, sana anca inanırım…”
Memnun olmamış gibiydi. Ayrıca insanlardan anlayan bir hali var.
(ÇN: Fetiş : eskiden inanılan büyülü nesne.)
“Horikita-san, yüzmede iyi misin?”
Horikita’nın yüzünde garip bir ifade olmasına rağmen, sessizce Kushida’ya cevap verdi.
“Ne iyiyim, ne de kötü.”
“Ortaokuldayken, yüzmede hiç iyi değildim. Ama çok pratik yaptım ve şuan daha iyiyim!”
“Anlıyorum.”
Horikita ilgili olmadığını belirten bir cevap verip Kushida’dan uzaklaştı.
Konuşma hiçbir şekilde ilerlemesin diye kısa kesti.
“Evet, arkadaşlar. Toplanalımー”
Bir öğretmen, tüm öğrencileri bir araya toplayıp derse başladı. Belki de beden eğitimi öğretmenidir. Ama kızları kendine çeken bir tipe benziyor.
“16 kişi, evet. Daha fazla kişi olursunuz sanıyordum ama. Olsun. ”
Dersi asan öğrencilerin olduğu belliydi. Ama hiç umursamadı.
“Biraz ani olacak ama siz ısındıktan sonra, yeteneklerinizi gözlemleyeceğim. Siz de yüzeceksiniz.”
“Hmm.. hocam, ben yüzemiyorum ama…”
Bir çocuk, mahcup bir halde elini kaldırıp konuştu.
“Öğretmeniniz olarak, yaza kadar nasıl yüzebileceğinizi size öğreteceğim. Endişelenmeyin.”
“Yüzmeyi öğrenmeye ne gerek var… Denize gidemedikten sonra.”
“Bu çok kötü. Şuan yüzmede iyi olup olmamanız önemli değil, ben zaten herkesin öğrendiğinden emin olacağım. Yüzmeyi öğrenmek kesinlikle işinize yarayacak. Bunun garantisini veriyorum, arkadaşlar.”
Yüzme öğrenmek işimize mi yarayacak? Evet, yüzmek öyle ya da böyle yararlı bir şey sanırım.
Yine de, öğretmenin bu şekilde söylemesinden dolayı, biraz garip hissettim.
Eh, umutsuz yüzücüler için çare olma zorunluluğu hissetti galiba.
Herkes ısınma egzersizlerini yapmaya başladı. Ike daha net görebilmek için kızlara bakmayı sürdürüyordu.
Sonra, 50 metre yüzmemiz için bize talimat verildi. Yüzme bilmeyen öğrencilerin, suya ayaklarını sokmalarına izin verildi.
Geçen yazdan beri, havuza girmemiştim. Havuza girdiğimde, suyun sıcaklığına çabucak alışıp, yavaşça yüzmeye başladım.
50 metre yüzdükten sonra, herkesin bitirmesini bekledim.
“Hehehe, mükemmel bir başarı. Gördün mü? Benim süper yüzüşümü!”
Sıradan bir yüzmeydi. Ike, havuzdan kendinden çok memnun bir yüz ifadesiyle çıktı. Hayır, diğerlerinden hiçbir farkı yoktu yüzüşünün.
“ Nerdeyse herkes yüzebiliyor gibi.”
“Üzgünüm, Sensei. Ortaokuldayken, bana ‘uçan balık’ derlerdi.”
“Anlıyorum. O zaman birbirinizle yarışmaya biran önce başlayabilirsiniz demektir.”
50 metre serbest, cinsiyete göre grup olun.”
“Y-yarışma mı!? Ciddi misiniz?”
“ Birinci gelene bonus olarak 5,000 puan vereceğim. Ama sonuncu gelen kişi, ek dersler almak zorunda kalacak. Kendinizi ona göre hazırlayın.”
Yüzmede iyi olanlar neşelenirken, iyi olmayanlar heyecanlanmamıştı bile.
“Çok fazla kız öğrenci olmadığı için, sizleri 5er kişilik 2 gruba ayıracağım. En hızlı yüzen kişi de birinci olacak. Erkekler için, ilk 5e girenler, son bir final için yarışacak.”
Okulun, ödül olarak puan vermesini beklemiyordum. Belki de dersi eken öğrencileri cezalandırmak içindir. Ne kadar da güzel düşünülmüş bir plan.
16 erkek ve 10 kız öğrenci vardı, yüzme bilmeyenler hariç.
Kızlar yarışmaya başladığında, erkekler kenar çizgilerine oturup, kızlara tezahürat yapmaya… hayır tabi, kızları değerlendirmeye başladılar.
“Kushida-chan Kushida-chan Kushida-chan Kushida-chan Kushida-chan. Hahahaha.”
Ike, Kushida’ya kafaya takmış gibi gözüküyordu.
“Korkutuyorsun, Ike—sessiz ol.”
“A-ama Kushida-chan dehşet güzel. Cicikleri de gerçekten çok büyük hem de.”
Kushida, erkekler arasında popüler olmayı hemencecik başarmıştı. Onun kadar popüler olan birisi var mıdır şuan acaba?
Eğer mevzu bahis sadece yüz güzelliği olsaydı, Horikita kesinlikle ilk sırada olurdu. Ama onun kötü karakteri, popülerliğini öldürüyor. Yine de, az da olsa popüler, başlangıç çizgisinde dikilirken, ona tezahürat eden birkaç kişi vardı.
“Arkadaşlar, bunu aklınızdan çıkarmayın! Bugünün fap aracı güvende!” (ÇN: mastürbasyon)
“Evet!”
Yüzmede, erkekler daha da yakınlaşıyorlardı, nasıl oluyorsa artık.
Hirata kızlara bakmayan tek kişiydi.
Islık çaldı ve 5 kız havuza daldı. Başta liderlik eden Horikita şimdi 2. Çizgideydi. Liderliğini açık ara mesafe ile korudu. Ve birinci geldi.
“Oh! Horikita başardı!”
Yaklaşık 28 saniyede yüzdü. Oldukça hızlı. Nefes almada zorluk bile çekmeyen Horikita yavaşça havuzdan çıktı.
Erkekler, havuzdan çıkarken hareket eden vücuduna dik dik bakıyorlardı.
Ben de farkında olmadan ona baktım. Çünkü o bir kızdı. Orada bir şeyler vardı. Evet.
Sonra ikinci yarışma. Kushida 4.çizgideydi. Erkekler el sallayıp, yüzlerindeki kocaman gülümsemelerle ona tezahürat ediyorlardı.
“Vaaaaaaaaaay!”
Bunlar agresif olan erkekler. Bazıları kızların bacak aralarına bile bakmaya çalıştı.
Herkes kendini tanıtırken, Kushida herkesle iyi geçinmek istediğini tüm sınıfa açıklamıştı. Dileği yerine gelmiş gibi. Etrafındaki tüm erkeklerle dostça sohbet ediyordu. Kushida’nın insanları kendine çeken bir aurası var.
2.yarış başladı. Daha çok tek taraflıydı. Onodera olarak bilinen kız, ezici bi’ zaferle galip geldi. 26 saniye yaparak çok güzel bir rekor elde etti. Kushida’nınki 31 saniye idi, kötü değildi ama 4. oldu.
Havuzdan çoktan çıkmış olan Horikita ile konuşmaya gittim.
“Bu çok kötü, ikincilik. Yüzme kulübü üyeleri çok insafsız görünüyorlar.”
“Pek öyle değil. Kazanmak ya da kaybetmek umurumda değil. Kendine güvenin var mı?”
“Evet. Ama sadece sonuncu olmamak için.”
“… Bu gurur duyabileceğin bir şey değil. Ayrıca erkeklerin kazanmakla kaybetmeyi daha çok umursadıklarını sanardım.”
“Başkalarıyla yarışmaktan hoşlanmıyorum. Ve zaten, sorun çıkacak şeylerden uzak kalıyorum.”
Birinci olmak için çabalamaktan çoktan vazgeçmiştim. Şu anki tek hedefim: ek dersleri almak zorunda kalmamak.
Beni 2.çizgiye yerleştirdi hoca, Sudou ise 1.çizgideydi. Sudou’nun hızına yetişmek imkânsızdı, bu yüzden denemedim bile. Sonuncu olmamak için ortalarda kalmayı hedefledim. Bunu aklımda tutarak, havuza atladım.
50 metrelik uzunluğu harika bir hızla bitiren Sudou, sudan başını kaldırıp baktı. Kızlar ve erkekler, hayran kaldıklarını belirten sesler çıkartıyorlardı.
“Bu mümkün olabilir mi, Sudou? 25 saniyede bitirdin.”
Bense 36 saniyede tamamlamıştım. Yaklaşık 10. Sıradaydım. Harika, ek derslere katılmama gerek yok artık.
“Sudou, yüzme kulübüne katılmak istemez misin? Eğer pratik yaparsan, çok daha iyi yarışabilirsin.”
“Sadece basketbol oynamayı planlıyorum. Yüzme sadece eğlencesine.”
Hızlı yüzmesine rağmen, hiç terlemeyen Sudou sakince havuzdan çıktı.
“Ah, Sudou çok iyi refleksleri olduğu belli.”
Kıskanan Ike, Sudou’yu dirseğiyle dürttü.
“Kya—!”
Kızın birisi, bağırdı. (heyecandan).
Hirata başlangıç çizgisinde.
Sudou’nun vücudu erkekler tarafından beğeniyi toplamışken, Hirata’nın vücuduysa kızlar tarafından beğeni toplamıştı. Hirata zayıf olmasına rağmen kaslıydı. Ona zayıf maço erkek denebilir. Hirata’ya yapılan tezahüratları duyulurken, Ike tükürür gibi yaptı.
Sudou da hoşnut olmayan bir surat ifadesiyle Hirata’ya bakış attı.
“Eğer kazanırsan, seni mahvederim. Sana gerçek gücümü gösteririm.”
Hani yüzme eğlencesineydi…
Hoca başlama ıslığını çaldığında, Hirata mükemmel bir atlayış yaptı. Hirata kulaç atarken, onun tarafını tutan kızlar tezahürata devam ediyordu. Yüzme şekli anlamsız bir şekilde harika duruyordu.
“Şaşırtıcı derece de hızlı.”
Sudou sakince yorum yaptı. Her neyse, Hirata oldukça hızlı bir yüzücü. Diğer 4 çocuk, ondan baya uzakta kaldılar. Onun yarışmadaki liderliği, kızların tezahüratının daha da artmasını sağladı.
Hirata beklentilerimi aşarak birinci geldi. Tezahüratların sesleri kapalı salonda yankılanıyordu.
“Hocam, kaç saniyede tamamladı?”
Ike merakla sordu.
“Hirata… 26.13 saniye.”
“Tamam. Hadi gidelim, Sudou. Sen kazanabilirsin! Adaleti sağla!”
“Bu iş ben de. Onu bir güzel yenip, şöhretini yerle bir edeceğim…”
Sudou, Ike’ın konuşmasından gaza geldi. Ama Hirata’nın bir yarışı kaybetmesi, onun popülerliğine gölge düşürmeyecektir.
“Hirata-kun, çok harikaydın! Sadece iyi bir futbolcu değil aynı zamanda çok iy ibür yüzücüsün!”
“Öyle mi? Teşekkür ederim.”
“Hey, Hirata-kun’a neden sevgi dolu gözlerle bakıyorsun!”
“Ha? Onu süzüp duran sensin!?”
“Ki—!”
Ve böylece devam eder. Hirata’nın popülerliği sınırlarını aştı. İzlemesi de ayrı bir şok ediciydi.
“Durun, arkadaşlar. Benim için kavga etmeyin. Ben herkese aitim, Herkesle iyi geçinmek istiyorum. Sırf yüzmede iyiyim diye benim için kavga etmenize gerek yok.”
Koenji ne duydu bilmiyorum ama tezahüratların kendisi için yapıldığını sandı.
Gülümsemesini tazeleyip, başlangıç çizgisine geçti.
“Hey… Neden Koenji o hızölçerleri takmış…”
“N-nee?”
Hızölçer takmak serbestti okulda, ama kimse kullanmamıştı şimdiye kadar. Kızlar bakışlarını, Koenji’nin kalça kemiğinden çektiler.
Her neyse, 3. Yarışmada, Koenji yarışmanın ilgi odağıydı. Başlamadan önceki duruşu, bir atletin duruşuna benziyordu.
Ama sadece duruşu değil, Koenji’nin vücut yapısı bile Sudou’nunkinden daha iyiydi.
Fizikleriyle övünen erkekler, Sudou da dâhil, onun yüzüşünü imrenerek izliyorlardı.
“ Yenmeyi veya kaybetmeyi önemsemem ama kaybetmekten hoşlanmıyorum da.”
Sudou kendi kendine mırıldanıyordu. Islığın çalmasıyla, Koenji mükemmel bir dalışla suya attı.
“Vay!”
Sudou, Koenji’nin saldırgan yüzme tarzına şaşırdığını belli eden bir ses çıkardı. Hirata da şaşkın şaşkın bakıyordu. Hızı gerçekten etkileyiciydi. Tabii, Sudou da hızlıydı. Zaman ölçülürken, hoca birkez daha kronometresine baktı.
“Süren… 23.22 saniye.”
“Her zamanki gibi, karın, sırt ve psoas kaslarım formunda. Fena değildi.” (ÇN: psoas kaslarını kapsayan vücut bölgelerini tekrarlıyor aslında.)
Havuzdan çıktıktan sonra, Koenji gülümseyip saçlarını taradı.
Nefes alış-verişleri normal seyrindeydi, sanki hiç yüzmemiş gibi.
“Gaza geldim…!”
Kırdığı rekor başkası tarafından geçilince, kavgacı ruhu onu ele geçiriyordu. Açıkçası, Koenji’yi yenmek için sadece Sudou’nun şansı vardı.
Finallerden daha çok, Sudou ve Koenji arasında bir rekabet olacak.
“Koenji-kun ile Sudou-kun’un ikisi de hızlı oldukları için, finalleri çok merak ediyorum.’’
“Ah, evet.”
Finallerin başlamasını beklerken, Kushida konuştu.
Mayo giymiş çok sevimli bir kız yanımda olduğu için, kalbim küt küt atıyor, acil durum safhasına giriyordum.
“Hmm? Ne oldu? Yüzün biraz kızarmış… Yoksa, hasta falan mısın?”
“Hayır, öyle bir şey değil…”
“Yine de, sanki bir gariplik var sen de… Neden nisan ayında yüzme dersleri alıyoruz ki zaten?”
“Çünkü mükemmel bir kapalı havuzumuz var. Bu arada, Kushida çok hızlıydın, ortaokuldayken yüzmede iyi olmadığını düşünmeyi imkansız kılacak kadar.’’
“Sen de, Ayanokouji—oldukça hızlıydın.”
“Hayır, ben sadece normal bir yüzücüyüm. Spor yapmayı da çok sevmiyorum.”
“Öyle mi? Ama Ayanokouji-kun çok iyi görünüyor vücudun. Zayıf olmana rağmen, Sudou’nun vücudu kadar seninki de kaslı.”
Kushida aniden bana baktı. Horikita’nın bana baktığı anlarda on kat daha gergindim.
“Hiçbir özel sebebim yok; Bununla doğmuşum. Gerçek bu.”
Sohbetimiz, fiziksel sağlığım üzerinde gerçekleşti. Çok gergin olmama rağmen, garip bir şekilde tatmin olmuştum. Çok kısa bir konuşmaydı, ama zaten Kushida ile yalnız konuşmak isterim.
“Vaay, Koenji hızlı. Sudou galip gelir diye düşünüyordum. Ama… nasıl olur, Ayanokouji!”
Koenji, Sudou’yu yaklaşık 5 metre farkla kazanmış gibiydi. Yorum yapan Ike aniden şeytani bir bakışla bana doğru döndü.
“Ne, neden ben? Ben bir şey yapmadım.”
“Sorun bu değil!”
Elerini omuzlarıma dayayarak, bir şeyler fısıldadı.
“ Kushida-chan benim hedefim, önümde engel olma.”
Sana engel falan olmaya çalıştığım yok. Bu dünya da mümkün olan şeyler de var, mümkün olmayan şeyler de. Kushida’nın Ike gibi birine şans verecek kızlardan olduğunu sanmıyorum.
Tabii ki, bana da şans vermez.
(ÇN: 1) Animede yer alan alıntıları kendim eklemeye karar verdim, çevirinin orijinalinde bulunmamaktadır 2) Alıntının çevirisi, direkt Fransızcadan-Türkçeye çevrilmiştir.)