Elitler Sınıfı - Cilt 10 - Bölüm 16 - Yaş Tahtaya Basmak
Cilt 10 – Bölüm 16 – Yaş Tahtaya Basmak
O akşam duştan çıktıktan sonra telefonumu elime aldım. Kei’den bir sürü cevapsız arama ekranda belirdi. Nerdeyse her dakika art arda aradığını fark edince, acil bir durum olduğunu düşündüm.
Saçımı gelişi güzel kuruttuktan sonra, onu aramaya karar verdim ki—telefonumu elime alır almaz beni aradı.
“Alo?”
“Aman beyimiz telefonunu hiç açmasın!?!”
Biraz sinirini öfkesini belli etti.
“Sürekli aramışsın. Paniklediğine göre, bir sorun var herhalde.”
“Tabii, paniklerim. Çok kötü bir şey oldu, Kiyotaka.”
Ses tonu değişerek, endişe verici bir hal aldı.
“Kötü derken?”
“Bu işin arkasında kim var bilmiyorum ama… Kiyotaka… okuldan atılman için sana oy topluyorlar.”
“Öyle mi?”
“Yoksa… çoktan fark ettin mi?”
“Yok, ilk kez senden duyuyorum. Birinin hedef seçildiğini az çok anlamıştım. ”
O birinin…ben olduğunu yeni anladım.
“Peki nasıl bu kadar sakin olabiliyorsun?”
“Bana kaç kişinin oy atacağını biliyor musun?”
“Tam olarak bilmiyorum… ama galiba sınıfın yarısı. Hatta bu konudan bahseden olursa, bir sonraki hedefin o kişi olacağına dair tehditler ediliyor.”
Beni köşeye sıkıştırmaya çalıştıklarını düşünürsek, ortada ciddi tehditler olması normaldi. Sınıfın çoğunluğunu ikna edebildiler mi acaba?
Eğer ikna ettilerse, Ayanokōji grubu ve Kei’den alacağım oyla, sonuncu olmaya yine hak kazanıyorum demektir.
“Bana söylüyorsun, seni de hedef almasınlar sonra.”
Bu durumun yaşanması için benim Kei’den duydum demem gerekirdi tabii…
Bu işin arkasında kim ya da kimler var bilmiyorum ama gayet başarılı iş çıkarttıkları kesin.
Birinin adını verip onu okuldan attırmaya zorlamak kolay iş olsa da, pratikte uygulaması zordu. Bu işin arkasındaki kişi, sınıftan atılacak kişinin adını verip onun için oy topladığı için, etrafı onu ‘kötü karakter’ olarak düşünür. Bir de hedefin yakın arkadaşı ya da adalet duygusu ağır basan birine denk geldiler mi… bu zeki fikrin sahibini ortaya çıkartmak, neden bu seçimi yaptığını sorgulamak için uğraşmak kaçınılmazdı.
Birisi yargılanırken karşı tarafın da eli boş durmaz. Özellikle de aramızdaki ‘kötü’ kim diye sorgularken, işler karışır. Kimsenin eli armut toplamaz yani.
Işte tam da bu yüzden grubumdaki sivri dilli Haruka ile Akito, inisiyatif alıp kimsenin adını vermediler. Başta Airi’nin doğrucu davut olması sebebiyle, şikayet oyları için seçim yapmakta bile zorlanmıştık. Tüm grup adayları konuşup ortak bir karar almak en doğrusuydu ve öyle yaptık.
Dahası, beni hedef alan kişi, kendisi hedef olmaktan korkmuyor demektir.
“Bir şeyler yapacaksın değil mi???!!!!… yaparsın demiii konuşsana?!!”
“Bilmem… tüm sınıf bana karşıysa düşüneceğim bir şeyler.”
10 övgü oyu toplamakla, kalan şikayet oylarını ekarte edebilmem zordu.
Bu büyük grup, büyük ihtimalle övgü oylarını grup içine dağıtacaktır..
Kısacası, okuldan atılmakla karşı karşıyayım.
“Haber verdiğin için sağ ol.”
“Ne demek… lafı olmaz da… ne yapacaksın?”
“Ne mi yapacağım? Bilmiyorum.”
“Şu mükemmel çocuk rolünü kesmeyi bıraksan artık. Senin de kusurların var, tamam mı? Ben olmasaydım, şuan haberin bile olmadan okuldan atılacaktın?!!!”
“İşte bu yüzden varsın.”
“Oh… peki, peki…”
Elimin ulaşamadığı yerlere rahatça ulaşabildiği için, Kei ile iş birliği yapıyordum zaten.
“Sonra konuşuruz.”
“Tamam.”
Telefonu kapattım.
8 martı konuşmak istiyordum ama vazgeçtim. Önce neden hedef seçildiğimi bir bulayım.
“Peki, madem…”
Telefonumu nazikçe tutup saksıyı çalıştırdım. İletişime geçeceğim kişi, stratejimi belirleyecek.
Büyük grubun kurucusu ya da şakşakçılarıyla görüşmem söz konusu bile değil. Alakasız birisi de işimi görmez…
“…o zaman…”
Kişi listemden birini seçip arama tuşuna bastım. Öncelikle, yapmam gerekenleri bir yapayım.
Kısa süre içinde, karşı taraf telefonu açtı.
“Efendim?”
Hiç değişmeyen ses tonuyla telefonu açan kişi, Horikita Manabu idi.
“Ek sınavla ilgili acil konuşmamız gerekiyor.”
“Bir saniye.”
Telefondan çeşmenin açık olduğunu anladım. Su sesleri geliyordu. Yaklaşık 10 saniye bekledikten sonra sesler kesildi.
“Bulaşık yıkıyordum da, şimdi bıraktım.”
“Seni böldüm o zaman, özür.”
“Kötü bir durum var demek.”
Manabu Horikita ile daha bugün görüşmüştük. Birkaç saat önce onunla görüştüğümde konudan bahsetmediğim için, bir sorun olduğunu hemen anladı.
“Sınıfta bir sorun var. Büyük bir grup kurup birini hedef almışlar.”
“Sınavın doğası gereği, büyük gruplar kurulması kaçınılmazdı.. kim hedef seçilmiş?”
Büyük ihtimalle kız kardeşinin adını vermemi bekliyordur.
“Ben.”
“Hiç komik değilsin.”
“Şaka yapmıyorum ki. Sınıfın yarısı beni hedef almış çoktan.”
“Ne?”
“Zor durumdayım. Sana danışmak istedim.”
“Benim elimden bir şey gelmiyor demeye mi getiriyorsun?”
“Aynen öyle.”
Aslında, bir şeyler yapmak için onunla iletişime geçiyordum.
“Benden ne bekliyorsun? Böyle sınavlarda sana yardımcı olamam ki.”
“Aslında yapabileceğin bir şey var.”
Ona bir teklif sundum. Kabul edip etmemesine göre başka bir plan yapacağım.
“…anladım, demek amacın bu.”
“Kötü bir teklif değil bence. Hem senin için de bahane olur.”
“Evet, işime gelmese, kabul etmem zaten.”
“Ne eski öğrenci konsey başkanı olarak yetkini kullanmak zorundasın ne de bana direkt olarak yardım etmen gerekiyor. ”
Manabu Horikita gibi zeki ve yetenekli bir öğrenci, ona açıklama yapmadan da niyetimi anlar.
“Bu stratejiyi hedef sen olsan da olmasan da kullanacaktın herhalde.”
“Evet, zaten seni arayacaktım. Hatta bugün de konuşmayı düşünüyordum ama..…”
“Tachibana var diye vazgeçtin?”
Sağda solda laf edecek birisi değildi ama yine de onun yanında bahsetmek istemedim.
“Bir de zor durumdayım diyorsun, ha. Yalana bak.”
“Her şey, yarına bağlı. Senin yardımın olmazsa, strateji değiştirmek zorunda kalacağım. Sen de biliyorsun ki öne çıkmaktan pek hoşlanmıyorum.”
“…Tamam, yarın harekete geçerim.”
“Çok sağ ol. Bu işin arkasındaki kişiyi öğrenince seni tekrar ararım.”
Manabu Horikita ile konuşmamı bitirip telefonumu şarja taktım.
“Bu işi tamamladım dersek..…”
Sınav açıklandığından beri, düşündüğüm stratejiyi uygulamaya soktum.
Sınıftaki çürük elmayı, gereksiz öğrenciyi, okuldan attırmak için bir hamle..
Malum hedef tahtası olunca, stratejinin başarı oranını arttırmak şart oldu. Şimdi sıra Kushida’yı aramaya geldi.
“Merhaba, Ayanokōji-kun. Bugün beni arayacağını tahmin ediyordum.”
“O zaman neden aradığımı da biliyorsundur?”
“Evet, seni harcıyorlar.”
Tam tahmin ettiğim gibi, hedef seçildiğim Kushida’nın da kulağına gitmiş. Zevkle konuşmasına devam etti.
“Oh, aramızdaki iş birliğinden dolayı benden bilgi beklemiyorsundur, inşaallah? Sana bilgi verirsem, bir sonraki hedef ben olurum, nasıl vereyim sana bilgi~”
Tabii, bu bana bilgi vermemesi için bir bahaneydi.
“Sana kim söyledi hedef olduğunu?”
Kushida benden bilgi almaya çalışıyordu.
“Anonim bir arkadaş.”
Kushida : “Huh~ Peki, o anonim arkadaş sana neden söyleme gereği duymuş?”
Bunu mu soruyor gerçekten… sessiz kaldım, ona cevap verecek değilim.
Kushida : “Çok zekisin demi, Ayanokōji-kun? Ağzından laf kaçırmamak için çırpınıyorsun.”
“Ne sormak istiyorsan sor, lafı eveleyip gevelemesene?”
Kushida : “Peki.. bu işin arkasındaki kişiyi söyledi mi? Ya da kaç kişinin sana karşı oy kullanacağını?”
….Kushida, Kei’nin söylediklerinin en ince detaylarını öğrenmek istiyordu. Bu sayıyı öğrenerek kaç kişinin bilgi sızdırabileceğini düşünerek, bilgi veren kişiye ulaşmaya çalışacak.. yemezler.
Kushida: “İkimiz de birbirimizi kandırmaya çalışıyoruz galiba.”
“Yoksa bu işin arkasında sen mi varsın, Kushida?”
Kushida: “Oh! Ben niye sana karşı olayım? Beni bilmiyor musun sanki, ben sınıfın barış ve güven sembolüyüm~”
Işin arkasında o olmasa da, o kişiye yakın olduğu kesindi.
“Bu da doğru. Sen olsaydın, Horikita’yı hedef seçerdin. Beni ne yapacaksın.”
Kushida: “Ahaha, aynen öyle! Benimle konuşmanın riskli olduğunu bile bile aradın. Zor durumda olduğunu biliyorum da benden ne istediğini bilmiyorum?”
“Bu işin arkasındaki ismi öğrenmek istiyorum.”
Kushida: “Bilmenin sana bir faydası yok ki?”
Kushida olaylara çabuk adapte olan birisi olarak, onu kendi yanıma çekmem zordu.
“Lütfen söyle kim.”
Kushida: “Israrcısın ama Ayanokōji-kun, arkadaşlarıma ihanet edemem.… Heh.”
Kushida şeytani bir kahkaha attı.
Kushida: “Sana istesem de söyleyemem demek daha doğru olurdu herhalde.”
“Yani?”
Kushida: “Bu işin arkasındaki ismi bilen tek kişi benim. Sana adını nasıl vereyim?”
“…demek öyle.”
Kushida: “Anladın galiba.”
Bu işin arkasındaki kilit isim, Kushida’ya güvenerek sır olarak saklamasını istemişti. Yani, adını verirse, kimin verdiğini şıp diye anlar.
Kushida’nın yardımıyla da, benimle bağlantısı olmayan herkesi gruba dahil etmişler. Sınıfın ona güvenini de hesaba katarsak, hızlıca büyük grup kurmasına şaşmamalı.
Kushida: “Zaten eninde sonunda öğrenirsin? Sana söylemesem de, bir şey değişmez.”
“Yok. Sen söylemezsen nerden öğreneyim? Bu işin arkasındaki kişi kendisini saklıyor, anlattığın kadarıyla… bu yüzden her şeyi sana bırakmışlar?”
Kushida: “Aklından geçenleri söylüyorsun değil mi?”
“Seni tanıyınca, az çok saksıyı çalıştırmam gerektiğinin farkına varıyorum.”
Kushida’ya sormakla aradığım elemanın adını öğreneceğimi biliyordum. Tabii, adını vermeyeceğini de. Biraz suyu bulandıralım bakalım.
“Birini okuldan attırmak için bir gruba dahil olacağını beklemiyordum, şaşırdım doğrusu.”
Kushida: “Eh, ben de zor duruma düştüm. Onların teklifini geri çevirseydim, zor duruma düşecektim. Bana teklif sundukları halde, reddedersem bana daha kötü dönüşünün olacağını düşündüm. Göz göre göre, yaş tahtaya mı basayım~”
Detaylı düşünüp karar vermesi gereken bir duruma düştüğü kesindi..
Kushida: “Harekete geçmek de zordu. Senin okuldan atılmanı istemiyorum, Ayanokōji-kun, fakat benden yardım isteyenleri de geri çeviremem. Dahası, bu zayıf noktamdan vurdular beni. Onlara ihanet edersem, beni de hedef alırlar diye endişelendim.”
… Kushida gibi birisi sınav sonuna kadar tarafsız kalabilirdi. Ama başkasına yardım etmeyi seçmesi…beni rahatsız etti.
Burdan da tek bir sonuç çıkıyor: Kendisini korumak için böyle bir işe kalkışmış. Bu işin arkasındaki kişinin teklifini reddetseydi, büyük gruba dahil olmasına izin verilmeyebilir, dışlanabilirdi.
Grubu kontrol altına almak için, içinde yer alması onun için en doğru seçenekti. Risk alsa da… değerdi.
…Kushida için, gururu ve öne çıkma arzusu her şeyden üstün geliyordu. İnsanlara hükmetmektense, onlar tarafından övülüp pohpohlanmayı tercih ediyor; kendisini herkesten üstün görmekten zevk alıyordu.
Kushida: “Anladın herhalde neden yardımcı olamayacağımı.”
İsmi verirse, ilk ve tek suçlanacak kişi Kushida idi. Aklını güzel çelmişler.
“O zaman, seni aradığım için özür dilerim. Hem de epey geç aradım, kusura bakma.”
Kushida:“Ooooo? Hemen vaz mı geçiyorsun?”
“Sana zahmet vermek istemiyorum zaten yardımcı olamam dedin.”
Kushida: “Bensiz kim olduğunu çözebileceğine inanıyor musun peki?”
“Hiç sanmıyorum. Büyük ihtimalle yapamam.”
Geri çekilerek müşkül durumda olduğumu ona hissettirdim ki Kushida’nın ağzından yararlı birkaç şey öğrenebileyim.
Oltaya gelmediyse, yapacak bir şey yok; vazgeçeceğiz. Zaten bu işin arkasındaki kişiyle benim stratejimin bir bağlantısı yok. Sadece ismini öğrenirsem, işlerimi daha çok kolaylaştıracak o kadar.
Kushida: “Ne yapsak ki…”
Kushida duraksadı. Oltaya geldi gibi.
Kushida: “Eh, Ayanokōji-kun, sen benim yoldaşımsın. Söyleyeyim.”
Böylece ben de geri çekilmekten vazgeçtim. Madem konuşacak, öğrenelim.
“…neden fikrini değiştirdin?”
Kushida: “Nasıl bu işin üstesinden geleceksin merak ediyorum. Fakat bu iş başıma kalırsa, seni asla affetmem. Anladın değil mi ne demek istediğimi?”
“Kimden düşman edinmemem gerektiğini öğreneli çok oldu.”
Yüzünde hınzır bir gülümseme olduğuna yemin edebilirim ama kanıtlayamam.
Kushida: “Yamauchi-kun.”
Bu işin arkasındaki ‘görünürdeki’ ismin adını verdi. Zaten benim emin olmam da zordu bu isimle.
“Yamauchi, huh?”
Kushida: “Şaşırmadın sanki.”
“Atılmaya aday birisi. Kendisini korumak için böyle bir hamle yapmasına şaşırmadım.”
Kushida: “…şimdi rahatladın mı?”
Merakla sordu.
“İsmi verdin vermesine de…kafamda taşlar yerine oturmadı. Yamauchi gibi birisinin seni kandırmasına ihtimal veremiyorum. Senden yardım istediğinde reddetmen gerekirdi. Onun gibi birisine yardım ettiğin için kendini çok büyük riske atıyorsun bence.”
Kushida hınzırca gülmeye devam edip kendi kendisine sorar gibi konuştu :“Acaba neden onu reddetmedim..?”
“Asıl bu isteğin arkasındaki kişinin Yamauchi olmadığını, başka birisi olduğunu fark etmiş olabilir misin?”
Kushida telefonu ilk açtığından beri benimle dalga geçerek, eğlenerek konuşuyordu. Şimdiyse sesi ciddileşti, tavrı değişti.
Kushida: “Fark etmişsin.”
“Sakayanagi’nin Yamauchi ile iletişime geçtiğini tüm sınıf gördük.”
Sene sonu sınavlarından birkaç gün önce, Yamauchi’yi görmek için sınıfa kadar gelmiş, tüm sınıfta bu dedikodu günlerce sürmüştü.
Kushida’ya, Sakayanagi ile olan bağımı açık etmeden ikna edici bir cevap verdim.
Kushida: “Şaşırdım ama doğru düşünüyorsun. A sınıfından Sakayanagi-san, Yamauchi-kun’u destekliyormuş. Ben de o kızı kendime düşman edinmemeye çalışıyorum.”
“Sakayanagi’nin onu desteklediğini nerden biliyorsun? Yamauchi mi dedi?”
Kushida: “Yok, Yamauchi-kun sır gibi saklıyor. Ama beni biliyorsun işte. A sınıfından birisinden haber aldım. Sakayanagi-san’ın onu kullanarak C sınıfında olay çıkartmaya çalıştığını söyledi.”
Şimdi taşlar yerine oturuyor.
Yamauchi’nin Kushida’yı seçmesi de Sakayanagi’nin planları dahilindedir. A sınıfından Hashimoto, Kei ile aramdaki ilişkiden şüphelenen kişi olarak Sakayanagi’ye bu durumdan bahsetmiş, onu uyarmıştır. Eğer amaçları, benim haberim olmadan grup kurmaksa, her şeyi düşünmeleri lazımdı.
Bu durumda Kei’nin gruba davet edilmemesi gerekiyordu?
Böyle bir durumda da hedefin ben olduğumu anlamam zaman alırdı.
Kushida: “Sakayanagi seni rastgele mi seçti? Yoksa kasıtlı mı?”
“Allah bilir niye beni seçti.. onunla pek iletişim kurmuşluğum da yok. Belki göze batmayan birisini seçmek istemiştir.”
“Eh, olabilir. Horikita-san, Sudō-kun, Satō-san, ve arkadaş grubun dışında, sana riski alarak durumu anlatacak kimse yoktur. ”
Sakayanagi’nin ipimi çekmek için uğraşıyor olması garip geldi.
Geçen neden yarışmamızı erteleyelim diye yaklaştı? Verdiği sözü tutmama pahasına, beni yenmek mi istiyor acaba?
Bana saldırdığı zaman, yarışmayı reddedeceğimi biliyor olması lazım. Yamauchi’yi piyon olarak kullanıp bana karşı savaş başlatması demek, anlaşmamızı bozduğu anlamına geliyordu.
Bundan da çıkan diğer anlam ise, anlaşmamızın yalandan ibaret olduğudur.
Sonra kapışalım diye yarışmamızı bir sonraki sınava erteleyerek, tuzak kurmaya başlamış.
…açıkçası, Sakayanagi’yi tanıdığım kadarıyla, böyle arkadan bıçaklayarak kazanmakla tatmin olacak birisi değil.
Burdan nasıl bir anlam çıkartmam gerekiyor acaba..?
“Çok yardımın dokundu, Kushida.”
Kushida: “Kendini savunurken dikkatli ol ve okuldan atılma!”
Telefonu kapatıp yatağıma fırlattım.
“Benim için hazırladıkları onca plana rağmen, benim stratejimde tek bir değişiklik olmadı.”
Şimdi bu işin sırrı da çözüldüğüne göre, bilgiyi Manabu Horikita’ya paslayıp bu işe bir son vermesi için harekete geçirmek kaldı.
✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩
Herkese şimdiden mutlu ve huzurlu bayramlar diliyorum!