Elitler Sınıfı - Cilt 10 - Bölüm 14 & 15 - Büyük Grup
Cilt 10 – Bölüm 14 – Büyük Grup
Öğle molasında, Ayanokōji grubuna katıldım. Bu küçük sohbetimizde konu tabii ek özel sınavdı.
İlk olarak sınıftaki garip atmosferden başladık konuşmaya. Bugün Keisei’nin bilgi toplama günü olduğu için, büyük grubun oluşum sinyalleriyle ilgili bilgi vermekle başladı.
“…Demek öyle. Zaten dünden daha neşeli oldukları belli oluyordu.”
“Ama… hala emin değiliz… değil mi?”
“Evet. Büyük bir grup kurulmamış da olabilir. Kurulduğu halde henüz hedef seçilmemiş de olabilir. 2 seçenek var diyebiliriz.”
Çıkarımlarımız sabah sınıfta yaşananlara göreydi.
“Peki, kiminle iletişime geçmeli ya da ne yapmalı?”
“Çok zor soru ya. Yanlış birini seçtik diyelim, liderleri fark edip olaya müdahale edebilir. Bu durumda da aramızdan birini hedef alabilirler.”
Keisei kaçınmamız gereken en önemli noktaya vurgu yaptı.
“Bizim büyük gruba davet edilmememizin bir sebebi olmalı.”
Büyük grup için, hedef ve yakınındakileri grubuna davet etmenin bir manası yoktu. Tabii, 39’a 1 olması kesin sonuç getirse de, arkadaşları olan insanlar var.
“Ya….onların hedefi, bizim çevremizden biriyse?”
Haruka herkese gözlerini kısıp hınzırca gülerek baktı ve tekrarladı.
“…Ya….onların hedefleri bizden biriyse…”
“Y-yeter, Haruka-chan…!”
Airi’nin korkusunu geçiyorum, Haruka’nın şakası komik değildi.
“İlk günden grup kurup yavaşça grubu büyütmüş olabilirler. Bugün de safları belli etmek istemişlerdir.”
Keisei’nin tahmini mantıklıydı. Bir günde bu kadar hızlı değişim çok zordu. Yavaşça gruplaşıp insanlara güven vererek büyütmüşlerdir grubu. Dediği gibi, grubun sınav açıklanır açıklanmaz kurulmuş olma ihtimali yüksekti.
“Gruplarını büyütmeye devam edeceklerse, içimizden biriyle en kısa zamanda iletişime geçecekler demektir.”
“Ya aramızdan birini hedef alacaklarsa? Onlara yardımcı olmazsak bizi tehdit ederlerse falan ne yapacağız…? …biz de direniyoruz diye bizi de potaya atarlarsa?”
Akito beklenen o ürkütücü soruyu sordu.
Haruka: “Biz çoktan birbirimize arka çıkmayı seçtik, sonuç belli neyi soruyorsun?”
Akito : “Ya…onların hedefi sensen, Haruka?”
Haruka: “İyi… ama… bu okulda arkadaşlarıma ihanet edecek kadar kalmak istemiyorum. Beni seçerlerse, karşı çıkarım.”
Biraz çekinerek Haruka, Akito’nun sorusunu cevapladı.
“Aynen. Ben de size ihanet etmem.”
Gerginliğine rağmen, Airi başını bir hışımla sallayarak fikrini dile getirdi.
“Ya sen, Keisei?”
Biraz düşündükten sonra, Keisei;
“…ikinize de katılıyorum ancak iş uygulamaya gelince her şey değişiyor. Bu sınavda birimiz hedef seçilirsek, buna engel olmamız mümkün değil. Arkadaşlarımıza ihanet etmemek tabii ki önemli ama bir kişi gidecekken daha fazlasının gitmesine gerek yok bence...”
“Hmm… Kiyopon, sen ne düşünüyorsun?”
Herkes dönüp bana baktı. Herkesin fikrini tek bir noktada birleştirmenin doğru olduğunu düşünüyorum.
“Haruka’nın düşüncesini doğru bulmuyorum.”
Haruka: “Yani… büyük gruba girmek için bize ihanet mi edeceksin, ne diyorsun sen!? İhanet!!!”
“Hayır, başka gruba dahil olup bir arkadaşımı okuldan attırmam söz konusu bile değil. Onlarla sözde bağ kurmaktan bahsediyorum. Onlara karşı çıkıp olay çıkartarak hedef tahtası haline gelmektense, aralarına girip ne olduğunu öğrenmek, ona göre hareket etmek daha mantıklı geliyor.”
Duygulara ket vurup durumu mantıklı bir şekilde idare etmek gerekiyor.
“Onlarla iş birliği yapıyormuş gibi davranarak, kaç kişiden şikayet oyu garantilediklerini, kime kullanacaklarını, gruba daha kimleri dahil etmek istediklerini…gibi bilgileri edinebiliriz. Bu bilgilere ihtiyacımız var..?”
Haruka: “…Evet.”
Az önce sinirlenen Haruka, sakinleşip öfkesini yatıştırdı.
Öfkelenerek bir yere varılmaz. Ne demiş atalarımız, öfkeyle kalkan zararla oturur. En iyisi karşı tarafın teklifini kabul edip bilgi almak; ona göre hareket etmekti.
Zaten böyle gidersek, kimi seçtiklerini de öğrenemeyeceğiz.
“Oylama anonim olacağı için, bizim onlarla iş birliği numarası yaptığımızı da anlayamazlar.”
Kendimizi garantiye almak için çok iyi bir seçenekti.
“Düşüncen bizi kurtarabilir, evet.”
Başımı sallayarak onayladım.
“Dahası, büyük grup ihtiyatlı gidiyor. Ilk günden kurulduğunu düşünürsek, kuran kişi epey dikkatli hareket ediyor demektir. Açıkça bildirimde de bulunmadılar. Hirata ile Horikita’nın da bu durumdan haberi yok.”
Horikita bir şeylerin ters gittiğini anlasa da, Hirata’nın bihaberdi olanlardan. Açıkçası, Hirata’nın fark etmesini bekliyordum ama…
“Hirata herkese nötr baktığı için ona yaklaşmıyorlardır. Hatta ondan destek isteseler, anında grubu dağıtır.”
“Yani, burdan da…grubu kuran kişinin çok zekice düşündüğü belli oluyor.”
“Harikasın, Kiyotaka-kun. Tüm bunları düşünebildiğine inanamıyorum!”
Airi alkış tutarak sevindi.
“Evet, haklı. Sabahki garipliği sezen ben değildim, Kiyotaka idi.”
“Dedim ya. Arkadaşım olmadığı için, küçük detaylara çok takılıyorum, fark ediyorum. Dahası, böyle bir büyük grubun varlığı da kesin değil. Belki sadece tahmin ediyoruzdur.”
“Yine de dikkatli olmakta fayda var.”
“Off, sabahtan beri içim daraldı. Başka bir şeyden konuşalım artık?”
Akito telefonuyla oynayarak derin bir of çekti.
Herkes başını sağa sola salladı.
“Cık cık. Konumuz değişemez. Aramızdan birisi sınıfa veda edecek, bu gerçeği bile bile eğlenemeyiz.”
Gergin hava tüm planlarımız, olumlu düşüncelerimize, rağmen değişmeyecekti.
“Sen böyle deyince, daha çok geriliyorum…”
“Sen niye bunu dert ediyorsun, Airi? Sana bir şey olmayacak.”
Haruka, onun sakinleşmesini istediği için, nazikçe konuşup kafasını okşadı.
“Ama…”
“İkimizi kıyaslıyorum. Benden nefret edenlerin sayısı senden
nefret edenlerden çok.”
Akito, başını sallayarak sözünü onaylayınca, Haruka ters ters ona baktı.
Airi: “Yine de…”
Akito savunmaya geçerek: “Ne? Kendi ağzınla söyledin işte, ben ne dedim?”
“İnsan kendi söyleyince, garip gelmiyor ama başkası söyleyince zoruna gidiyor.. sanki bilmiyorsun?”
“…peki, tamam.”
Haklı bir serzenişe karşı direnemeyen Akito, hemencecik pes etti.
Onları böyle görünce, Airi kendine olan güvenini daha çok kaybetti sanki.
“Haruka-chan… çok güzelsin…zekisin….alımlısın… iyisin…”
“Hayır, hayır.. böyle şeyler demene gerek yok.”
Haruka şaşırsa da, Airi’yi teselli etmeye devam etti.
“Kızlar siz kendiniz için boşa endişelenmeyin. Size gelene kadar bir sürü çocuk var sınıfta.”
Keisei de teselli için sohbete katıldı.
“Evet, bazı çocuklar… çok tehlikeli durumda. Siz boşa canınızı sıkmayın.”
“Evet ya. Kızlara kıyasla erkekler–– Hey, şu Hirata-kun değil mi?”
Haruka tam ne diyor diye dikkat kesilince, baktığı yöne kafamızı çevirdik.
Etraftan ve kendinden bihaber, tek başına yürüyen Hirata’yı gördük. Her zaman başını dik tutup gülümseyen çocuk ne hallere düşmüş. Yüzü asık, boynu büküktü.
“Ne bekliyorsunuz ki? Sınav onu mahvetti.”
“Boşa çözüm aramaya çalışıyordur. Çok farklı birine dönmüş.”
Hirata gözden kaybolana dek izlemeye devam ettiler.
“Kendisi atılmayacağı halde, sorumluluk üstlenir gibi bir hali var. Ya da nasıl desem, kendisine fazla yükleniyor..”
“Birisi okuldan atılacak ve bunu önlemek mümkün değil.”
Sanki Hirata’ya acıyarak bakıyorlardı.
Onların konuşmasını dinlerken bir mesaj geldi. Numara kayıtlı değil bende.
“Kusura bakmayın, birisiyle görüşmem gerekiyor, beni çağırdı.”
“Kim?”
Sözlerim Haruka’nın dikkatini çekmiş olacak ki gözlerini kısarak bana baktı, sorguya çekti.
Airi de endişeyle bakmaya başladı.
“…Horikita. Sınavla alakalıdır herhalde.”
“Oh. Güzel.”
Haruka açıklamamı duyunca hemen kısa kesip konuyu kapattı.
Horikita’nın birkaç gün önce Ryūen ile görüştüğü sahneyi hatırlamıştır.
Onları bırakıp kafeden ayrıldım.
✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩
Cilt 10 – Bölüm 15 – Tavsiye Verecek Birisi
Bulaşacağım yer dinlenme bölgesi olarak geçiyordu. Özellikle bahar ve sohbahar zamanlarında çok estiği için, burayı tercih eden çok az oluyordu.
“Buraya çağırdığım için özür dilerim.”
“Ne demek, asıl bu havada beklettiğim için ben özür dilerim.”
“Zaten ben buluşalım dedim, sorun yok.”
Görüştüğüm kişi Horikita soyadını taşıyordu, evet. Ama Manabu Horikita.
“…Selam.”
Tachibana başını eğerek selam verdi.
İkisi de konseyi bırakmasına rağmen Tachibana, Manabu’nun peşinden ayrılmıyordu. Aralarındaki bağın, işçi-işverenden öteye geçtiğine şüphe yoktu.
Tachibana genelde sert bir tavır takınırdı ama şimdi çekingen bir hali var. Bu çekingen tavırlarının asıl sebebi, Nagumo’nun tuzağına düşüp A sınıfını zora soktuğu için miydi acaba?
“Ek özel sınav başlamış sizde.”
“Çok hızlı yayılıyor haberler, yakında bitecek hatta.”
“Birkaç çömez gelip bizden yardım istedi. Ama kimsenin yardım edecek hali yok.”
“Çömezlere kişisel puan verecek gönlü bol senpailer yok demek.”
“Çok zor. Özel sınavlar her yıl düzenlense de 3 yıllık bir serüven olarak bölündüğü için, herkesin şartları çok zor. Dahası, okulun yenilerine sınav bilgisi sızdırmak da yasak.”
Tahmin ettiğim gibi, bariz belli olan bir konuydu. Duyarak emin oldum.
“11’lere yapılacak özel sınav, büyük ihtimalle sahip olduğumuz kişisel puanlara dayalı olacak. Şuan alt sınıfları düşünecek halde değiliz.”
Tachibana’nın tavrının neden kötü olduğu şimdi anlaşıldı. Hatası yüzünden sınıfı 20 milyon kişisel puandan olmuştu. Haliyle kendini kötü hissediyordur.
“Ö-özür dilerim, keşke daha iyi bir performans gösterebilseydim…”
Pişmanlık ve suçluluk duygusuyla, Tachibana başını eğdi.
“Gerek yok, yeter artık.”
“Ah, p-peki…”
Kaç kere özür dilediyse azarladı, Manabu.
“Kız kardeşinle görüşüyor musun?”
“Suzune ile görüşmüyoruz.”
“Bu sınav çok farklı oldu. Ona tavsiye verecek birine ihtiyacı var.”
Horikita acınası haldeydi. Ryūen ile olan görüşmesinden bile bu çıkarımda bulunmak kolaydı. Ondan bilgi almayı bırak, Ryūen ağzını payını verip onu susturdu.
“Sen varsın ya, Ayanokōji?”
“İmkansızı istiyorsun. Horikita ile biz çok farklıyız.”
“Onunla ben mi aynıyım yani?”
“En azından benden daha çok benziyorsun ona.”
“…”
Sessizlik hakim olunca, söze giriştim.
“İstese de istemese de zor bir karar vermesi gerekiyor. Ona yardım edip onu yönlendirecek tek kişi de sensin.”
“Haklı olabilirsin ama buna, kendi karar vermeli.”
Haklıydı. Kardeşini karar vermeye zorlayamazdı. Her şeye karar verecek olan kişi, Horikita Suzune idi.
“Eee, beni niye çağırdın?”
Bu soğuk havada uzun süre havadan sudan konuşmak için çağırmadığı kesindi. Kız kardeşiyle ilgili de konuşmak istemediğine göre… en iyisi sadede gelmek.
“Nagumo hakkında konuşmak istedim. Hamle yapıp yapmadığını fark ettin mi?”
“Bu konuyu yüz yüze konuşmak zorunda mıydık?”
Tachibana: “Aslında, yüz yüze görüşmek isteyen bendim.”
Garip bir şekilde, bu buluşmanın sebebini öğrendim şimdi.
Tachibana: “Sana verdiği değeri gözlerimle görmek istedim.”
Tachibana’nın gözlerinde öfke vardı. Manabu Horikita isteğini kabul edip benimle görüşme ayarlamıştı ona. Belki amacı onun olgunlaşmasını sağlamaktır.
“Bana verdiği değeri mi? Beni büyük ihtimalle saygısız birisi olarak görüyordur sadece.”
Tachibana: “Bunun bilincindeyim, bu kadarını ben de fark edebiliyorum.”
Net ve kesin bir sesle bu cümleyi kurması…beni üzmedi değil.
Tachibana: “…farklı bir bakış açısından bakmaya karar verdim. Belki göremediğim bir potansiyele sahipsindir falan. ”
Manabu: “Ayanokōji ile tekrar görüştün, fikrin değişti mi?”
Tachibana: “Açıkçası, hayır.”
“Bunu diyeceğini biliyordum.”
Ikisinin sohbeti benim kafamı karıştırdı. Garip ama rahat bir ortamda olduğumuzdan mıdır nedir, Manabu Horikita hafifçe gülümsedi.
Manabu: “Ayanokōji’nin asıl değerini mezun olacağımız için, göremeyebiliriz.”
“Siz ikiniz mezun olsanız da pek bir değişiklik olmayacak.”
Tachibana :“Bence de olmaz.”
Tachibana düşüncesini dile getirerek hemfikir olduğunu söyledi.
Beni sırf bunun için mi bu soğuk havada çağırdılar.. En azından Tachibana’nın suçluluk duygusunu gördüm diyeyim, kendimi kandırayım falan, ne yapayım ya.
Tekrar lafa girdim.
“Nagumo bana takılmıyor çünkü sana saplantılı şuan. Bence bir kez olsun onunla yarışın da bu işi kendiniz çözün. ”
A sınıfından mezun olmak üzere olan birisinden istenecek şey değildi. Ama Nagumo’nun saldırıya geçeceği de kesin yani.
Hatta, geçmiş olmalı..
Tachibana: “…Nagumo-kun, son günlerde 11/B ile çok içli dışlı. Kampta yaptığı gibi, onlara arka çıkacağını düşünüyorum.”
Ezeli düşmanı Horikita Manabu’yu B sınıfına düşürmek için, Nagumo 11/B sınıfına destek çıkabilirdi. Şikayetimi dile getirdim;
“Sürekli bir şeyler oluyor. Bense huzur içinde zaman geçirmek istiyorum.”
Manabu: “Huzurlu olmak istiyorsan önce, Nagumo problemini ortadan kaldır… bu konuyu görmezden gelemezsin.”
Manabu Horikita, gelecek yıl kötü şeyler olacağından yüzde yüz emindi.
Manabu okuldan ayrıldıktan sonra, kazanma hırsıyla yanıp tutuşacağı bir rakibi olmayacağı için, Nagumo’nun sert bir tavır takınıp canı ne isterse onu yapacağını düşünüyordu.
Bir nevi, kendimi sağlama almazsam, paçayı kurtarmam zor anlamına da geliyordu.
“Elimden geleni yaparım.”
Ona şimdilik böyle bir cevap verdim.
✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩