Elitler Sınıfı - Cilt 10 - Bölüm 8 & 9 - Bekleyiş
Cilt 10 – Bölüm 8 – Gergin bekleyiş
Özel sınavın verdiği gariplikten dolayı sınıftaki atmosfer çok farklıydı. Içeri girer girmez gerginliği, iliklerinize kadar hissedebiliyordunuz.
“Günaydın, Kiyopon.”
“Günaydın.”
Haruka ile selamlaştıktan sonra sırama oturdum. Sınıftaki öğrencilerde bir tuhaflık sezemiyorum şuan.
Şikayet oylarıyla hedef olarak seçilme düşüncesi, sınıf içi bağları koparacak, hatta dostluk bağı olanları birbirinden ayıracaktı. Sınav bitene kadar bu gergin hava hiç gitmeyeceği gibi, sınavdan sonra bile bir süre sürebilirdi.
[Sınıf çok kasvetli değil mi?]
Haruka bana özel mesaj gönderdi.
[Garip bir durum var mı?]
[Şuan yok. Ama herkes dikkatli davranıyor, fark ettin mi?]
Sınıfta kimin ne zaman sizi dinleyeceğini bilemezdiniz. Bu yüzden de kime oy kullanmak istiyorlarsa, dile getirmemişlerdir.
[Belki yarın bir şeyler öğreniriz.]
[Olabilir.]
Bu kısa konuşmamızdan sonra telefonu cebime koydum.
Haruka ile sınıfta olay çıkartmadan sessizce yerimizde oturup fırtınalı havanın geçmesini bekleyeceğiz.
Tabii, bu sessiz kalışımıza sınıf arkadaşlarımız da izin verirse, plan bu.
✩ ✩ ✩
Öğlen molası geldiğinde, kütüphaneye doğru yola koyuldum.
Ayanokōji grubuyla vakit geçirmek güzeldi ama; arada bir ayrı takılmanın da iyi olacağını düşünüyorum. Dahası, kütüphanede benim kadar kitap okumayı çok seven bir arkadaşım da var.
Tahmin ettiğim gibi, Shiina Hiyori de bugün kütüphaneye gelmiş.
Rastgele raftan bir kitap alıp bir kenarda oturdum, içine göz atıyorum. Eğer içeriğini beğenirsem de, kitabı ödünç alacağım.
“Tünaydın, Ayanokōji-kun.”
Öğlen molasının yeni başlamasıyla, kütüphanede az öğrenci olunca, geldiğimi hemen fark ederek yanıma geldi. Elimdeki kitabın türünde bir kitap da tutuyormuş.
“Her zamanki gibi kitap kurdu moduna geçmişsin.”
“Eh, kütüphane cennet gibi olunca...”
İzin isteyip yanıma oturdu, Hiyori.
Onunla yan yana bir süre kitap okumaya koyulduk. Kitap aşığı öğrenciler için, burada sohbet etmek normal bir durum değildir. Kitap okumanın, bir nevi iletişim kurmak, muhabbet etmek, olduğunu söylesem abartmış olmazdım.
Birbirimizle sohbet etmeden öğlen molasının bitimine yakın kitap okuduk.
Yaklaşık yarım saat geçtiğini tahmin ederek, konuştum:
“Okula dönmenin zamanı geldi galiba.”
“Galiba.”
Saate baktıktan sonra, biraz daha zaman olduğunu fark ettim.
“Bu arada, Hiyori. Sana sormak istediğim bir konu var.”
“Buyur, sor?”
Ne soracağımı merak ederek kafasını kitaptan kaldırdı.
“Ryūen’in şuanki hali...”
“Ryūen-kun mu…? Açıkçası, durumu hiç iyi değil.”
“Yani, D sınıfının okuldan attırmayı istediği ilk kişi o mu...”
“Evet. Nerdeyse herkes ona şikayet oyu kullanmaya karar verdi.”
“Peki, Ryūen bu konuyu olduğu gibi kabulleniyor mu?”
“Galiba, evet kabulleniyor. Okuldan sonra kütüphaneye gelir oldu. Arada bir konuşuyoruz. Yüzde yüz eminim desem yeridir.”
Kafede okuduğu kitabın kütüphane mührü olduğunu görmüştüm. Hiyori ile iletişim halinde olduğunu tahmin etmiştim. Doğru düşünmüşüm demek.
“Peki sen ne düşünüyorsun bu konuda, Hiyori?”
“İşin üzücü yanı, okuldan birinin atılacağına engel olamayacağımız gerçeği. Birini kaybedeceğimiz gerçeğini kabullendim, hatta o kişi ben bile olabilirim….. D sınıfının yükselişi için, Ryūen-kun’a ihtiyacımız olduğu da ayrı bir gerçek.. kafam çok karışık…”
Ryūen’e dair olumsuz düşünceleri olsa da, onun potansiyelini ve yeteneklerine güveniyordu.
Ben de, Ryūen’in Hiyori’ye hiç sert davrandığını görmedim..
“Kusura bakma soruyorum ama D sınıfının şuanki durumundan dolayı endiş-”
Cümlemi değiştirmek için durdum.
“Yani, Ryūen’in okuldan atılmasını istemiyorum desem daha doğru olur.”
Buraya kadar gelip Hiyori ile görüşmeme gerek yoktu hiç. Ama istedim ki Ryūen’e neler olduğunu öğreneyim, bir fikir edineyim.
“Ne kadar çok arkadaşımız kalırsa, o kadar iyi değil mi..?”
“…evet.”
Tuhaf hissediyorum.. sonuçta arkadaş değil rakibiz.
“Uhm…”
“Hm?”
“Şey… benim gibi birisine bu sözler düşer mi bilmem ama…”
Söylemekte zorlanıyor olsa da, Hiyori devam etti.
“Ayanokōji-kun, okuldan atılma olur mu…? Bu yaşananlardan sonra, arkadaşım olarak seni kaybetmek istemiyorum.”
“Elimden geleni yaparım, okuldan atılmamak için.”
Hiyori’nin endişesini bir nebze olsun hafifletmek için cevap verdim, ardından sınıflarımıza dönmek için yollarımızı ayırdık.
✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩
Cilt 10 – Bölüm 9 – Belirsizlik
Dersler bittiği halde ortamdaki gerginlik devam ediyordu. Sıra komşum Horikita durumu umursuyor mu bilmem ama her zamanki gibi eşyalarını toplamaya başladı.
Böyle bir sınavdan tek başına alnının akıyla çıkmak zor iken, Horikita ekip kurmayı düşünmüyor gibiydi.
Hatta en karamsar senaryoda, Sudō ona övgü oyu verebilecek tek garanti kişi desem yeridir.
Tam bu sırada aklıma… Horikita’nın geçen gün Ryūen ile yaptığı konuşma geldi.
Ondan edindiği bilgiler ile, onun kişisel yetersizlikleri, nasıl bir strateji uygulayacağı konusunda bana fikir verdi. Galiba, bu sınavı herkesten farklı bir şekilde, uzun ve zor bir yoldan, atlatmak istiyor.
Başarılı olabilirse, kendi stratejimi de onunkine katar, tüm sorumluluğu da Horikita’nın üzerine yıkabilirim.
Etrafa bakıp Horikita’nın sınıfı nasıl değerlendirdiğini anlamaya çalıştım.
“Bana fikir sormaman garip geliyor. Bu sınavı düşünmüyorsun herhalde?”
Daha bir gün olmasına rağmen, Horikita’da bir değişiklik var mı öğrenmek istiyorum.
“Fikir sorsam bile, bizzat düşüneni söylemiyorsun ki.”
“O da doğru.”
Horikita da kolayca fikir vermeyeceğimi anlamış.
“Dahası…. sınıf arkadaşlarınla konuşup yardımlaşabileceğin bir sınav değil ki bu.”
“Çoğu öğrenci övgü oylarını garantilemek için grup kuruyor ama.”
“Herkes istediğini yapmakta özgür.”
Horikita eşyalarını toplamayı bitirdikten sonra yerinden kalktı.
“Peki, ne yapacaksın?”
“Elimden ne geliyorsa onu.”
Bu sözlerinden sonra sınıftan çıktı.
Biraz meraklanınca arkasından gittim.
“Ne oldu?”
Onu takip ettiğim için şaşırıp hoşnut olmamış gibi bakmaya başladı ve kaşlarını çattı.
“Ne yapacağını merak ettim de.”
“Böyle şeylere karışmazsın normalde, hayırdır?”
Neden diye mi soruyor… nasıl bir strateji uygulayacak onu anlamaya çalışıyorum. Bu kadar basit ki. Hamle yaparsa, destek de vereceğim hem.
Tabii, kendi hamlelerimden ona bahsetmeyi düşünmüyordum.
“Herhangi bir gruba katılmadın değil mi? Sana yardım edebilirim.”
“Bu mu yani? Kendi dahil olduğun gruba beni de mi alacaksın?”
“Birini daha aramıza katmak bizi zora sokmaz.”
“Teklifin için teşekkürler ama kalsın. Şuan başka birinin peşindeyim.”
Çok kararlı konuşuyor.. Fakat yapabilecekleri sınırlı ve ordan oraya sürüklenme ihtimalinden dolayı gergindi.
Amacı her ne ise, hedefine ulaşmak için aradığı eleman ben değildim.
“Sen…”
Bu sefer daha sert kaşlarını çattı.
“Anlamadım?”
“Beni takip etme.”
Sertçe beni azarlayıp durmamı söyledi. Bu saatten sonra onu takip edersem, öfkesine maruz kalırım.
Onun gidişini izledikten sonra koridordaki pencerenden dışarı baktım.
“Yurda döneyim bari.”
“…Biraz konuşabilir miyiz, Ayanokōji-kun?”
Hirata yanımda belirdi. Arkamızdan o da mı geldi diye düşünmeden edemedim.
Zamanlamasına bakılırsa, Horikita ile ayrılmamı bekliyordu herhalde.
“Zamanın varsa, okuldan sonra konuşalım.”
Hirata’dan gelen nadir bir teklifti, hayır demek olmaz. Başımı sallayarak onaylayınca, Hirata derin bir oh çekti.
Sınıftaki çözümsüz gerginliği atlatmakta en çok zorlanan öğrencilerden biriydi.
“4.30 gibi Keyaki AVM’nin güney girişinde görüşelim?”
“Olur.”
Buluşma yeri de ayarladığımıza göre, burada konuşmaya uygun konu değilmiş. Zaten etrafta da okuldan çıkıp ya yurda ya da kulüplere dağılan öğrenciler vardı.
Keisei’gil ile okuldan sonra görüşmeyi düşünüyordum ben de. Gecikeceğimi söyledim. Sınıfa geçince Hirata arkadaşlarıyla konuşmaya başlayınca, direkt olarak Keyaki AVM için sınıftan çıktım.
✩ ✩ ✩ ✩
Soru: Ayanoukoji, neden bu sınavda Horikita’ya yardım etmek istiyor dersiniz? Peşinden koşuyor falan.
✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩