Elitler Sınıfı - Cilt 11.5 - Bölüm 3 - Dişe Diş, Kana Kan
Cilt 11.5 – Bölüm 3 – Dişe Diş, Kana Kan
Dün.
Etkinlik seçimi sınavının sonuçları netleştiği gün, birisine telefon açtım.
“Alo?”
Sakin ve net bir yetişkin sesi kulağıma geldi. Sakayanagi Arisu’nun babasına telefon açmıştım.
Tsukishiro’nun oyununa düşen eski Başkan Sakayanagi.
Telefon numaramı tanımıyordur.
“Geç saatte aradığım için özür dilerim. Ben, Ayanokouji. Sizi uzun süredir göremedim de.”
Beni hatırlasın diye özenle cümlelerimi seçtim.
“Hmm? Ayanokouji?…Ayanokouji Kiyotaka mısın?”
Soyadımı ve sesimi duyunca, başkan Sakayanagi anlayıp şaşkınlığını dile getirdi.
Onu öylesine aramadığımı belli ettim hemen.
“Aniden aradığım için özür dilerim.”
“Yok, önemli değil. Sadece aramana şaşırdım. Telefonumu nerden buldun?”
“Kızınızdan okuldan kiminle iletişime geçebilirim diye bir numara istemiştim. Sizin numaranızı verdi. ”
Final sınavından yurda dönerken Sakayanagi’den istemiştim.
“Başkan olarak kızınıza numaranızı vermişsiniz.”
Kızının tarafını seçecek kadar ileri gideceğini sanmıyorum… fakat, kızını bu kadar çok mu seviyor diye düşünmeden edemedim?
Eh, tabii ben böyle düşünüyorken başkan Sakayanagi’nin cevabı çok farklı oldu.
“Ne? Yok canım. Kızıma numaramı vermedim ki.”
Şaşırarak inkar etti.
“Ne zaman ve kimden almış acaba?”
Başkan Sakayanagi zoraki bir gülümsemeyle söyleyince, numara yapmadığını düşünmeye başladım.
“Numaranız gizli mi kalmalıydı?”
“Eh, öğretmenler biliyor da… bilgiler de tutuluyor olmalı..”
O zaman bulması zor olmamıştır. Sakayanagi Arisu bir yerde görüp not almış olabilir.
Fakat kafamı karıştıran bir konu var. Başkan Sakayanagi, kızına dahi adaletli davranmaya çalışan birisi olarak, sırf yardım istiyor diye yardım edecek birisi değildir.
Madem kızı, babasının telefonunu kaydetti… ve en önemlisi ona bilgi vermiyor, arayıp sormuyorsa, neden numarası var?
Sakayanagi’ye babasının numarasını istediğimde, hemen kabul etti.
Acaba… Sakayanagi, başımın belaya girip ondan babasının numarasını isteyeceğimi mi fark etti?…
“Peki… bu aramanı neye borçluyuz?”
Arisu’nun telefon numarasına nasıl ulaştığındansa, neden aradığıma odaklanıyor.
Bir öğrencinin, direkt olarak başkana ulaşması pek duyulmuş bir şey olmadığı gibi, hoş karşılanan bir durum da değil haliyle.
“Öğrenciler, okulun yetkilileriyle görüşemez diye bir kural yoktu değil mi?”
Önce bu konuyu bir netleştirelim.
Eğer kural var deyip konuşmayı reddederse, bu sohbet burada bitecek.
“Böyle bir kural olmadığı için, seni dinliyorum buyur.”
Güzel. Şimdi konuşabiliriz.
“Fakat… sohbetin uzun sürmemesinden yanayım. Konu nedir?”
Kafası karışsa da, aradığım için beni suçlamadı. Tabii, okulda böyle bir kural olmamasının büyük bir etkisi var.
“Başkan Sakayanagi, hatalarınız olduğu öne sürülerek ev hapsine mahkum edilmişsiniz diye duydum?”
“Bir öğrenciye göre direkt bu konuya girmen hoş değil. Hem cevaplamak zorunda da değilim.”
Sorumu cevaplamayı kibarca geri çevirdi. Fakat, bu sorum tartışmak istediğim konuyla doğrudan bağlantılı.
Biraz üsteleyelim bakalım.
“Rica etsem, sorumu cevaplar mısınız?”
“…Ayanokouji Kiyotaka, amacın ne bilmiyorum ama sana cevap vermek zorunda değilim.”
“Öğrencilerin bilmesi uygun olmayan bir konu mu?”
“Evet, seni ilgilendiren bir konu değil.”
Başkan Sakayanagi’nin şuanki pozisyonu ve öğrencilerin yaşadığı sorunun hiçbir bağlantısı olmadığı için, böyle reddetmesi doğal bir tepkiydi.
“Bu sözlerinizin farkındayım ama benim de bu soruyu sormak için kendimce sebeplerim var.”
Önce, Başkan Sakayanagi’ye durumumu söylemeliyim.
“Sebebin ne bilmiyorum ama bu okulun bir öğrencisi olduğun gerçeği değişmiyor. Sakayanagi de sorsaydı, değişmeyecekti. Bizim aramızda tek bir bağ var, öğretmen-öğrenci bağı.”
Ciddileşerek konuyu vurguladı. Ne kadar sakin ve başarılı bir yetişkin olduğunu bu nazik sözlerinden anlamak mümkün.
“Sizin ve benim aramdaki tek bağ, öğretmen-öğrenci ilişkisi. Bunu tabii ki unutmuş değilim.”
Özel bir durum olduğu için, telefonu kapatmasına izin veremem.
“O zaman, bu görüşme bitmiştir. Bugünkü konuşmayı ben hafızamdan sileceğ——”
“Hayır, lütfen kapatmayın. Telefonu kapatırsanız, okuldaki yabancıdan asla kurtulamayacağız.”
Başkan Sakayanagi garipsesin diye özellikle farklı bir kelime kullanarak dile getirdim.
“Yabancı derken?”
“Müdür Vekili Tsukishiro’dan bahsediyorum.”
Direkt sadede geldim, daha fazla suyu bulandırmanın manası yok.
“….Tsukishiro ne yaptı ki?”
Bir anlığına da olsa ses tonundaki değişimi fark ettim.
Tsukishiro ile olan bağı, aralarında geçen her ne ise, hemen aklına gelmiştir.
“Öğrenciler arasındaki önemli bir sınavda, Müdür vekili Tsukishiro, sımava müdahale ederek sonuçları değiştirdi. Bilmiyor muydunuz?”
“Hiç duymadım. Tsukishiro sınava mı müdahale etti? Neler oluyor böyle…”
Başkan Sakayanagi bu konudan bihaber görünüyordu. Gerçek niyetimi bilmediği için, aldığım en iyi cevap bu oldu.
“Hata yapmakla suçlanıyorsunuz ama Müdür vekili Tsukishiro ilk fırsatta hata yaptı. Belki de adalet olgusuna kafayı fazla taktığınız için, ne istediğini, neden onun bu okula geldiğini fark edemediniz. ”
Başkan Sakayanagi’nin hafif duraksamasından düşüncelere daldığını anladım.
Beyaz oda sayesinde aramızda bir bağ olsa da, onun gözünde sıradan bir öğrenciden farkım yoktu. Özellikle de, yetişkinler arasında yaşanan konuları, benim gibi bir öğrenciyle konuşmak istemeyecektir.
Tek bir istisna ile—- tüm bu konuların ucu bana dokunuyor.
Başkan Sakayanagi de bu durumun farkındadır. Fakat gözle görülür hasarlar almadıkları için, okul yetkililerinin ellerinden bir şey gelmiyor.
“Tsukishiro neden böyle şeyler yapsın ki? Güçlü bir adam zaten. Beni sebepsiz yere hedef alacak birisi değil. Bu okula gelip öğrenciler arasındaki bir sınava mı müdahale edecek? Mantıklı bir sebep göremiyorum.”
İşte beklediğim cevaplar döküldü ağzından.
Bu konuda bana bilgi vermeye niyetli miydi değil miydi bunu anlamaya çalışıyordum.
“Tsukishiro’nun bu okula gelmesinin tek amacı beni okuldan attırmak.”
Onunla ilgili edindiğim bilgiyi paylaştım.
“Kanıtın yoksa, söylediklerine inanmam mümkün değil.”
“Sizinle anlaşmak için basit sudan sebepler sunamayacağımı biliyorum ama o adam beni okuldan attırmayı kafaya koymuş. Adalet de umrunda değil.”
Bu sözlerimin onda etkisini, Başkan’ın babama dair bilgisi belirleyecek.
Sadece birbirlerini uzaktan tanıyorlarsa, ne demek istediğimi asla anlamayacaktır.
Sohbetlerimize göre, az çok nasıl cevap verebileceğini de kestirebiliyorum. Başkan Sakayangi, babamı iyi tanıyor.
“Diyorsun ki sensei…yani baban seni okuldan almaya çalışıyor?”
Az önce kurduğu cümleden bilmezden geldiğini anladım.
Tsukishiro’nun babamın kontrolü altında olduğunu söylememiştim ki..
Babama dahi konuyu getirmemişken, o konuyu babama bağladı. Kanıt da burda işte.
“Son final sınavına müdahale etti demiştin, çok zararı oldu mu?”
Başkan Sakayanagi’nin okulda yaşananlardan haberi yoktu tabii.
Haberi olsaydı, bir çözüm bulurdu.
“Detaylı açıklayayım size.”
Özel sınavda Tsukishiro’nun, okulun sistemine müdahale ederek cevaplarımı değiştirdiğinden, sahip olduğum koruma puanını almak için, başarıma engel olduğundan bahsettim.
Tek bir maça müdahale etmiş olsa da, 1 yıllık çabamızı etkilemiş olduğunu, o bir maçın başarısıyla, sınıfımız üst sınıflara yükselmiş olacağını vurguladım.
Yaşananları anlattıkça, tepkileri kötüleşmeye başladı.
Bir öğrenciyi okuldan atmak için Tsukishiro, sınava dahil olmuş, sonucu değiştirmişti.
Dahası, burada da bitmiyordu.
Bu okulda kaldığım sürece, bunların ardı arkası kesilmeyecek ki.
Bu daha başlangıç yani.
“…Olay bu?”
Normal şartlar altında olsaydık, öğrenci şakası deyip gülüp geçiştirilirdi.
Fakat, Başkan Sakayanagi beni ve babamı çok iyi tanıyordu.
Bu olayın yaşanma ihtimalini tartacak güce ve bilgiye sahipti.
“Madem böyle diyorsun, sözlerine inanıyorum. Bu okula seni attırmak için gelmiş… ve yeni bir sistem kurmuşlar…o sistemde de….”
Yeni siste;m okul ve öğrenciler için dense de, amacı beni okuldan attırmak içindi.
“Sırf seni okuldan attırmak için her şeyi göze alıyor diyorsun değil mi? Beni neden aradığını şimdi anladım. Bir öğrenci olarak, senin elinden gelen bir şey yok bu konuda.”
Başkan Sakayanagi de bizzat elimin kolumun bağlı olduğunun farkındaydı.
“Beni aradığına göre, yardım istiyorsun?”
“Öyle denebilir.”
Dişe diş, kana kan istiyordum.
Bu okulda yaşanan sorunlar, bu okul içinde çözülecek.
Müdür vekili ile başa çıkabilecek bu okuldan birisi gerekiyordu.
“Önce bir soru sormam gerekiyor... daha doğrusu, bir konudan emin olmalıyım.”
“Buyurun?”
Sorusuna cevap verebilir miyim bilemiyorum ama tatmin olacağı bir cevap vermeye hazırım.
“Tsukishiro gibi sınavlara dahi müdahale eden birisiyle savaş vermek senin için zor olacak. Bana ulaşmak zorunda kaldığına göre, durum ciddi. Fakat, bir o kadar da sakinsin.”
Hafif duraksayıp devam etti.
“Yanlış anladığını düşünerek özellikle söylüyorum. Beklentini karşılayacak ne güvenim ne de pozisyonum var.”
Ne demek istediğini anladım.
Başkan Sakayanagi, Tsukishiro’ya karşı çıkacak gücü yoktu. Bunun için aradıysam, yanlış kapıdasın demeye getiriyordu.
“Hatalı olduğum iddia edilerek ev hapsindeyim. Sana yardımım dokunmaz. Beklentin yüksekse, karşılayamayabilirim.”
Gerilmesin diye özellikle niyetimi belli ettim.
“Sizden yardım isteseydim, dediğiniz doğru olurdu.”
“Efendim?”
“Şimdiye kadar bu okulda öğrenci olma niyetiyle kalıyordum. Bu okula 3 yıl boyunca sıradan bir öğrenci olma umuduyla girdim hatta.”
Bu okula gelme niyetimi, asıl sebebini söyledim.
“İlk defa kendi amacıma ulaşmanın sevincini de yaşadım.”
“…Eh, bu kadarını bildiğim için seni okula almıştım zaten.”
Nasıl oldu bilmesem de, bu yardımı için ona minnettardım.
“Fakat müdür vekili işime karışırsa, bu okulda sıradan bir öğrenci olarak kalmam mümkün olmayacak.”
Tsukishiro beni henüz bilmediğim konulardan beni vurabilir; işime sürekli çomak sokabilirdi.
Tsukishiro’nun elinde yetkisi olduğu sürece, ona karşı alacağım önlemler yetersiz kalabilirdi.
Kısacası, şuan bu okulda bulunduğum pozisyonda pek güçlü değilim.
“Bu yüzden beni aramadın mı?”
“Sizi Tsukishiro’yu durdurun diye aramadım. Karşı taraf kuralları çiğneyerek oynuyorsa, ben de misilleme yapacağım. Sonuç olarak da, okul bu fırtınanın ortasında kalarak ister istemez dahil olacaktır.”
“Yani beni arama sebebin…”
“Çıkacak herhangi bir olayda, destekçi arıyorum diyelim.”
Tsukishiro’yu başımdan def edin diye aramadım Tsukishiro’yu okuldan attırırken başıma gelebilecek olaylardan dolayı bana destek olsun diye aradım.
Bana saldıran birisine karşı bıçak çektiğimde <nefsi müdafaa> olduğunu bilen bir 3. tarafa ihtiyacım var.
Burada da devreye okul giriyor.
Başkan Sayakanagi, joker kartım olacak diyebilirim.
Tsukishiro’yu ortadan kaldırabilirsem, Başkanlığa geri dönebilir.
Başkan Sakayanagi için, onun üzerindeki şüphelerin giderilmesinde benim aktif rol almam işine gelecektir. Ben de şiddete başvurma yanlısı değilim zaten.
Bir liseli çocuğa bel bağlamak istemeyebilir, bunun da şimdi önüne geçeceğim ve endişesinin yersiz olduğunu belli edeceğim.
“Tsukishiro’yu durdurabilir misin ki? Bir öğrenci için kolay bir iş değil…”
Müdür vekili olarak yüksek bir rütbeye sahip olan Tsukishiro’yu alt etmek kolay olmayacaktır. Öğrenciler, bir sınavdan kalsa okuldan atılıyor ama… bu durum onun için geçerli değil.
Sürekli de etrafta dolaşmadığı için, ona ulaşıp saldırma şansım da az.
“İlk saldıran ben olamayacağım için, Tsukishiro’nun hamlelerine göre yol alacağım.”
“Peki onu alt edebilecek misin?”
“Yapabileceğimiz birkaç şey var. Öncelikle savunmamızı güçlendirmeliyiz.”
O adamdan emir alıyorsa, Tsukishiro’nun saldırması an meselesidir.
1-2 yıl süren bir mücadeleyle beni okuldan attırmasının kimseye faydası yok çünkü. Kesin yenmek istiyorsa, ilk iş, nisan ayındaki sınavlarda olacaktır. Onu yenebilirsem, zora sokmama gerek kalmayabilir.
Fakat çıkmaza girdiğini fark ederse, ağır önlemler alarak karşılık verecektir.
“Zamanının kısıtlı olması, en büyük zaafı olacaktır.”
Ben o zaman gelene kadar, çoktan onu alt etmiş olacağım..
“Bir öğrenci olarak okul görevlilerine böyle şeyler söylemen hoş karşılanmaz. Hatta sert tepkiyle karşılaşırsın. Sırf sensei’nin oğlu olduğun için, ses çıkartmıyorum.”
“Saygı duyulması gereken herkese, saygılıyım. Fakat sınavımıza müdahale eden birisine karşı saygı duymamı beklemeyin.”
Başkan Sakayanagi , doğal karşıladı.
“Saygı duymayacağım, affetmeyeceğim diyorsun da Tsukishiro’ya karşı ne yapabilirsin ki?”
Savunma olarak neler yapabileceğimi öğrenmek istiyordu.
Tsukishiro’ya engel olmak için, okulun kaynaklarından yararlanmamız gerekiyor.
“Tsukishiro’ya karşı savaş verebileceğim okuldan birine ihtiyacım var. Onu yakından takip edebilirsek, hareketlerini kısıtlayabiliriz. Önceki gibi bu kadar rahat bir şekilde sınava müdahale edemez. ”
Rakibimizin elini kolunu sallayarak her şeyi yapmasına izin veremeyiz. Durum ne olursa olsun, alınması gereken ilk önlem budur.
Onun kadar güçlü birine de ihtiyacımız yok, sadece cesaretli olsun yeter.
“Evet. Içerden destekçin olmadığı sürece, planların suya düşer.”
Başkan Sakayanagi ne demek istediğimi anladı.
Açıkçası okulun iç durumunu pek bilmiyorum, kim kime güvenir, ya da kime güvenilir falan.
Bu okulda adaletten yana olacak kişiler var mı— asıl mesele buydu.
Tsukishiro’nun tarafını seçecek öğretmenler de çıkabilir..
Başkan Sakayanagi düşüncelere daldı. Seçeceğimiz kişi bu görevin başarısını doğrudan etkileyeceği için, ani bir karar vermemek adına düşünüyordu.
“Chabishira-sensei’yi tanıyorsun değil mi? Sana göz kulak olmasını istemiştim.”
“Evet, durumumu biliyor gibi.”
“Mhm, senin gerçek dışı durumunu az çok biliyor.”
Tabii, yardımcı olup olmayacağı ya da— ne kadar yardımcı olacağı ayrı bir konu.
“Durumunu bilen birisini düşünebiliriz. Ondan başlayarak, güvenilir diğer öğretmenleri de yanına katabiliriz. En doğru seçenek bu gibi.”
Babam, Başkan Sakayanagi’yi görevinden ederek beni okuldan attırmaya çalışıyor, okul sınavlar için sahte belgeler üreterek sınavları sabote ediyordu.
Bu durumu herkes bir anda sindiremez. Az çok bilen kişiye, yani Chabishira’ya söyleyip onu yanımıza çekersek, inanmaları daha kolay olurdu.
“O zaman——”
Biraz duraksayıp düşündükten sonra, Başkan Sakayanagi:
“Şuan A sınıfının öğretmeni Mashima-sensei en uygun kişi bence. 9’ların gözetmeni v öğrencilerini ön plana koyan bir öğretmendir kendisi. ”
“Bu gerçek dışı hikayeye inanır mı sizce?”
“Bilemiyorum… hemen inanmayacağı kesin. Fakat gerçeği anladıkça, öğrencilerinin yanında duracaktır. En azından buna eminim. Güce boğun eğmeyip inançlarının peşinden giden birisi.”
Ondan daha uygunu yoksa, benim de işime gelir yani.
Bana inanacak bir öğretmen olması… hiç fena değil.
“Chabishira sensei ile aynı yılda mezun olduklarından dolayı ikisine de güvenirim. Onlarla rahatça konuşabilirsin.”
“Tamam. Mashima-sensei, dediniz değil mi? Önce Chabashira-sensei ile konuşayım, sonra neler yapabileceğime bakacağım.”
“İşin kolay olmayacak. Etrafta kameralar var. Gizli bir bölge seçip çok iyi bir zaman seçmen gerekiyor.”
Tsukishiro 7/24 beni izlemese de, bir sistem kurmuş olabilir. Gizlice Mashima ile görüştüğümü fark ederse, şüphelenir doğal olarak.
Tsukishiro’nun genelde zamanını nerede geçirdiğini bilmiyorum. Ona koridorda ya da bir köşede rastlarsam, şaşırmam da yani.
“Bana biraz tavsiyede bulunabilirseniz, daha kolay üstesinden gelebileceğimi düşünüyorum.”
Bu okulu ve öğretmenlerini benden ve hatta herkesten daha iyi bilen tek kişiden, Başkan Sakayanagi’den yardım istedim.
“Hızlıca hareket edeceksen… şuan… mezuniyetten sonra tüm öğretmenler kapanış törenine katılmak zorunda. Hatta müdürler, 9-10 ve 11’lerin her kapanış töreninde yer almak zorunda. Görevi bu, istemese de katılacak.”
“Görevini yerine getiremezse, okulla başı belaya girecek öyle mi?”
“Evet. Öyle.”
Istediğini yapacak özgürlüğe sahip olmak için Tsukishiro, Sakayanagi’den daha üstün olduğunu kanıtlamak zorundaydı.
Kısaca, bu süreçte beni gözetleme ihtimali azalacak.
“9’ların sınıf öğretmenleri de katılmak zorunda mı?”
Kapanış töreni yaklaşık 1 saat sürecek ama 90 dakikaya kadar çıkabilir.. 2 öğretmen yaklaşık 20-30 dakika ortadan kaybolsa sorun olmaz. Mesela, 11’lerin töreninden ayrılan 9.sınıf öğretmenleri garip gelmeyecektir. Zaten 11.sınıfın öğretmenlerinin yer alması zorunlu olduğunu düşünürsek…
En iyisi, mezuniyet töreninden sonra, kapanış töreninde bir görüşme ayarlamak.
“Yer olarak—resepsiyon odası uygundur. Kamera olmadığı için, en uygun yer.”
Böylece odadaki görüşmemiz kaydedilmeyecek. Hem öğretmenlerin öğrenci yurduna gelmesi de garipsenmez.
“Çok teşekkürler.”
Söylediklerini uygun buldum.
“Öncelikle planını kısaca Chibashira-sensei’ye anlatacağım. Fakat onları ikna edemezsen, bu işten vazgeçmeni öneriyorum.”
“Yeterli olacaktır.”
Başkan Sakayanagi’nin onlarla iletişime geçmesini, görmezden gelemezler. Benim için, büyük bir fırsat olacak.
“Tekrardan özür dilerim, bu kadar geç saatte aradığım için.”
“Ne demek— ah, asıl benim bir sorum var ama bu konula alakasız.?”
“Alakasız mı?“
“Bu okula sıradan bir öğrenci hayatı yaşamak için gelmenden mutluyum fakat mezuniyetten sonrasını düşündün mü? Ne iş yapmak istiyorsun, nerde olmak istiyorsun falan?”
Başkan Sakayanagi’nin sorusu buymuş demek.
“Ne kadar biliyorsunuz bilmiyorum ama kaderim belli.”
“Yoksa……”
Tepkisinden belli etti her şeyi.
“Mezuniyetten sonra, beyaz odaya dönüp liderliği ele alacağım. O adam beni yeni lider olabileyim diye yetiştiriyordu zaten. ”
Bu okuldan dışarıya adımımı attığım ilk anda, beni koruyan bu kampüs yok olacaktı. Küçük bir mahalleye gidip yerleşsem bile, beni bulup beyaz odaya götürürdü.
“Demek kaderini kabul ederek….buraya geldin.”
“Bu yüzden burada kalacağım 3 yıla sahip çıkmak istiyorum.”
Direnişteydim. Babamın emirlerine karşı gelip istediğimi yapmak için, elimdeki süreyi kullanıyordum.
“Umarım bu okulda güzel anılar edinirsin.”
“Teşekkürler, ben de öyle umuyorum.”
Başkan Sakayanagi ile görüştükten sonra rahatladım.
Ne kadar güvenilir birisi bilemesem de, Tsukishiro’nun tarafını tutmadığına emin oldum.
Kızı ile tanışık olup aynı dönemde okuyor olmam da ilerde kullanabileceğim avantajlarımdan biriydi.
✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩