Türkçe Light Novel
  • Seri Listesi
  • Blog
  • Discord
Sign in Sign up
  • Seri Listesi
  • Blog
  • Discord
  • Isekai
  • Aksiyon
  • Fantastik
  • Seinen
  • Macera
  • Yaşamdan Kesitler
  • Harem
  • Romantik
  • Psikolojik
  • Okul Hayatı
  • Komedi
Sign in Sign up
SON EKLENEN BÖLÜMLER

Emperor Of Solo Play

23 Mart 2023
Bölüm 132 - Arife (3) Bölüm 131 - Arife (2)

Elitler Sınıfı

16 Mart 2023
   Cilt 17 - Bölüm 4 - Konsey Odası    Cilt 17 - Bölüm 3 - Spor Festivali (2)

Our Second Master

19 Eylül 2022
Bölüm 7: Final Bölüm 6: #####

En Çok Senden Nefret Ediyorum!

21 Ağustos 2022
Bölüm -5- Final Bölüm -4- #####

Alçakgönüllü Hizmetkârınız Kabahatli

30 Temmuz 2022
Bölüm 7: Final Bölüm 6: #####

Elitler Sınıfı - Cilt 11.5 - Bölüm 8 - Hiyori ile Randevu

  1. Home
  2. Elitler Sınıfı
  3. Cilt 11.5 - Bölüm 8 - Hiyori ile Randevu
Prev
Next

Cilt 11.5 – Bölüm 8 – Hiyori ile Randevu

Mezuniyet ile kapanış töreni hızla geçti, bahar tatili geldi.

Öğrenciler, sınıflar arası savaşlara bir ara verip kısa molanın tadını çıkartmaya koyuldu.

Mezun olmayanların kampüsün dışına çıkmasına izin verilmese de, burada olmak da kötü değil.

Keyaki AVM’nin varlığı, hem öğrenciler hem de çalışanlar için can suyu niteliğinde idi.

Detaylara girmeme gerek yok ama kafeler, karaoke barlar, ev aletleri satan mağazalar gibi ihtiyaç duyacağınız her tesis bu avm’nin içinde mevcut.

İstediğiniz başka şeyler varsa şayet, izin alıp internetten sipariş edebiliyorsunuz.

Elinizdeki kişisel puanın verdiği güçle, istediğiniz gibi bir hayat sürebiliyorsunuz.

Tahminimce, 9’larda puan yokluğu çeken öğrenci yoktur. D sınıfı öğrencileri bile, nisan ayında cebini puanla dolduracak.

Ülkede diğer liselere göre burada alınan harçlık çok yüksek.

Tabii, bazı şartlar da var sizi kısıtlayan: Zorluk çekmenize sebep olan.

Mesela, Kushida ile olan anlaşmam… ona her ay, kazandığımın yarısını vermek zorundayım.

Başta bu anlaşma için şartlarım uygundu ama artık durum değişiyor.

Kushida ile anlaşmamız… pardon, ilişkimiz bu tatilde netleşecek.

Acaba kendi planıma göre mi gitmeli… yoksa yeni bir opsiyon mu eklemeli?

Artık seçme gücüm de yok.

Paniklememeliyim.

Bahar ayı da geldi.

Üzerime bir şeyler geçirip dışarı çıkmaya hazırlandım.

Tatilimin çoğunu odamda dinlenerek geçirmeyi planlıyordum ama görüşme teklifi aldım.

Beni aramalarına daha erken diyordum, sonra ararlar diyordum.

O kişiden telefon gelince, başka birisiyle daha iletişime geçtim.

“Son onay bu mu acaba?”

Bahar tatilinin ilk günü olduğu için, birkaç şeyi de aradan çıkarmam gerekiyor ama hallederim ya.

Bugünkü görüşmem önemli.

Fakat önemi bugün belli olmayacak, bahar tatilinin bitiminde önemi ortaya çıkacak.

✩ ✩ ✩ ✩

Martın sonuna doğru, hava sıcaklıkları artmaya başladı.

Sakura ağaçlarının çiçek açması yaklaşınca, herkes bunu konuşur oldu.

Erken çıkmama rağmen, görüşeceğim kişi benden önce gelmiş beni bekliyordu.

“Merhaba, Ayanokouji-kun.”

Keyaki AVM’nin önünde günlük kıyafetleriyle enerjik Hiyori ile buluştum.

“Erkencisin.”

“Görüşmek isteyen ben olduğum için, seni bekletmek istemedim.”

Hiyori hafifçe gülümsedi.

“Alelacele çağırdım, kusura bakma.”

“Yok, ne demek. Zaten tatil için planım yoktu. Hadi, i-“

“Kütüphaneye yeni kitaplar eklenmiş.”

Hiyori hafifçe gülümseyerek elindeki kitapları gösterdi.

Az önceki gülümsemesinden daha mutlu bir tavrı vardı.

C sınıfından, Hiyori Shiina.

Her şeyden çok kitap seven bir kız.

“Ayanokouji-kun, seninle hemen paylaşayım dedim.”

Hiyori ile ortak sevdiğimiz yazarların kitaplarını ne kitapçılarda ne de marketlerde bulmak kolay.

e-kitap olarak da olmayınca, mecbur kütüphaneye bel bağlamak zorunda kalıyorduk.

Satın almak en hızlı ve kesin çözüm olsa da, kütüphanede erişim daha kolaydı.

Bu arada, kitaplar hakkında konuşabileceğim birisi olması hoşuma gidiyor.

“Epey de kalabalıkmış burası.”

Kafenin yarısından çoğu doluydu. Malum, tatil yeni başladı falan.

Kıyıda köşede boş koltuklar olduğunu fark edince, hemen geçip oturduk.

“Tatilde hiç görüşmemiştik, fena olmadı.”

Okul dışında görüşmediğim için kendisiyle, günlük kıyafetleriyle görmek bugüne nasip oldu.

“Evet.”

Sohbet başlayınca, güzel bir sinerji yayıldı ortama.

“Eh, vakit kaybetmeyelim……yanıma kitaplarımı getirdim, bakmak ister misin?”

Gülümseyerek kitapları masaya koydu. Ardından bir anlığına eli havada kaldı, sanki bir şeyler hatırladı.

“Oh, aklımdan çıkmış… kitaplardan önce konuşmak istediğim bir konu vardı?”

Tam devam edecekti ki arkadan birinin bağırış seslerini işittik.

“Off, bu ne ya! Kalabalık neyse de, dolu olmasına ne demeli peki?”

Kafeteryanın kalabalığına dem vuran tanıdık bir sesti.

“Buraya oturalımm..?”

“Olur, peki.”

Çok geçmeden yanımızda bir masaya oturdular.

Sesin geldiği yere kim diye dönüp baktığımda, Ike ile Shinohara’yı gördüm.

Konuşmaya odaklandıkları için beni fark etmediler.

Bir de aralarındaki mesafeyi hafif kapattılar.. yakınlaştılar ve sohbete devam ettiler.

“Onlar… Ike ile Shinohara’ydı değil mi?”

Hiyori sesini hafifçe kısarak sordu. Bizi duymazlar büyük ihtimalle.

“Tanıyorsun onları.”

“Bir yılı devirdik okulda. Az çok herkesi öğrendim.”

Hiyori bu başarısından dolayı mutluydu, gözlerinin içi parlıyordu.

Sessiz kalıp onların konuşmalarını dinlemeye koyulduk.. neden diye sormayın, bilmiyorum.

“Şimdi bizim aylık harçlığımız 30,000 puan azaldı demi.”

“Maalesef. A sınıfına kafa tutamadık. Rakibimiz kötü denk geldi. “

“… şimdi biz D’ye geri düştük değil mi ya? Bu ne biçim şans…”

Finaldeki yenilgiyi hatırlarcasına, Ike saçını kaşıdı.

“Neden kaybettiğimizi biliyorsun ama değil mi?”

“Ne? Kimin suçu ki?”

Kumandan olarak beni mi suçlayacak yoksa…? Tam bunu düşünüyordum ki…

“Benim suçum.”

Ike, öyle bir çıkıştı ki Shinohara sus pus oldu bir an.

“Öyle bakma, ciddiyim ben. Kaybetme sebeplerimizden birisi benim. Sınıfımız birlik içinde olsaydı, yenebilirdik. A güçlü ama biz de batmadık ki, onlardan aşağı kalır yanımız olmadığını kanıtladık…”

“Eh, haklısın ama senin ağzından duymak garipsetti, Ike.”

“Soyadımla seslenmesen, Shinohara.”

“Sen farklısın sanki.. misilleme yapıyorum ben.”

Biribirleriyle didişmekten geri kalmıyorlar bir de.. maşallah.

“Gelecek yıl çok çaba harcayacağım. Hem akademik başarımı hem de sportif başarımı arttıracağım.”

“Ciddi misin? Zor iş.”

“Belki mükemmel bir performans sergileyemem ama deneyeceğim, istekliyim.”

Bu konuya epey kafa yormuş herhalde.

“Neden peki?”

“Ken ile Haruki yüzünden.”

Bu üçlüye biz ‘üç aptal’ diyorduk evet.

Bu okula geldiğim ilk zamanlarda bu küçük grupla takılıyordum ama onlardan çok geçmeden uzaklaştım.

Hatta, şöyle söylemek daha doğru olur: Bu üç aptal, beni gruplarına almadı ve ortada kaldım.

“Ken de başarılı değil ama çok çabalıyor? Dersleri iyi dinliyor. Ben başta numara yapıyor sanıyordum, meğer kafasını çalıştırmakla meşgulmüş.”

“Akademik başarısı da arttı.”

“Evet, akademik başarısı artıyor. Sporda da çok başarılı. Sporda onu yenemeyeceğimi zaten kabullendim.”

“Başta senin notların onunkinden iyiydi sanki?”

Ike ile şuanki Sudo’yu karşılaştırırsak şayet, Sudo onu yener.

“O çocuk…. bu yıl başarısına başarı katacaktır.”

Arkadaşının gelişiminden dolayı bir yandan mutlu bir yandan da arkada kalmaktan yana endişeliydi.

Bu korkusunun en büyük sebebi ise….

“Böyle devam edersem, okuldan atılacaklar listesine adımı altın harflerle yazdıracağım..”

“Ike…”

Akademik başarısı düştükçe, atılmaya en yakın aday o olacak haliyle.

Sorunlu tavırlarıyla da ön plana çıkan Yamauchi’nin okuldan atılmasıyla, sıranın kendisine geldiğini, daha doğrusu suyunun böyle giderse kaynadığını fark etmiş olmalı.

Shinohara hafif sırıttı.

“Gülme ya. Böyle şeyler söylemek beni huzursuz ediyor.”

“Evet, senlik sözler değil ama… ben de aynıyım ki.”

Shinohara çok başarılı olmadığı gibi, özel bir yeteneği de yoktu.

Aralarındaki tek fark, cinsiyet farkıydı. Statüleri birbirine benzerdi.

“Çabalamak isteyen erkeklere gülmüyorum.”

Shinohara kafasını sallayarak Ike’a destek verdiğini söyledi.

“Ben de çok çalışacağım! Sana yenilmeyeceğim!”

“Sana yenilmekten korkmuyorum ki.”

Ike ile Shinohara’nın ilişkilerinin ilerlediğini bu sohbetten anlamamak için aptal olmak lazım…. vay be.

Hatta, olumlu açıdan bakalım: Bu halleriyle sınıftakilere de örnek olurlar.

Çalışmak isteyip ön plana çıkmaya çalışanlar oldukça, onları destekleyip ellerini taşın altına koymak isteyenler de olacaktır.

Bu tarz ilişkileri kurmak önemlidir.

“Şey… Shinohara.”

“Efenim?”

Yan tarafımda oturan Ike’n sesi ciddileşti.

“Şey– yani, sana söylemek istediklerim var….?”

“Ne? Söylesene, ciddileşme lütfen?”

“Err, nasıl desem bilemiyorum ki..… sürekli birbiriyle didişen iki arkadaş gibiyiz ya hani…biz yani….ben istiyorum…ki..…”

Hiyori ile birbirimize baktık.

Bizi ilgilendirmeyen bir konuya geçtiler…Söylediklerini anlamamak elde değil.

Galiba tam burada yeni bir aşk doğacak.

Şuanki durumu özetleyen tek cümle bu olurdu herhalde.

“Ben istiyorum ki–-”

“Ah!”

Shinohara bir anda ani bir refleksle bağırarak Ike’n konuşmasını böldü.

Halka açık bir alanda olmakla beraber kampüs küçüktü: Neresi olursa olsun, insan etrafta tanıdık yüzler görebilirdi.

Ike’a doğru bakan Shinohara, ondan çok uzakta olmayan beni, fark etti.

Ike da Shinohara’nın şaşkınlığının sebebini görmek için kafasını çevirdi.

Göz göze gelince şaşırıp ayağa zıpladı.

“NEEE, Ayanokouji!”

Kıza ilan-ı aşk edecekken, bir anda varlığımla bölmüş oldum. Yazık oldu çocuğa.

“Sen…burada ne yapıyorsun!?!”

“Ne?… Kafede takılamaz mıyım ben? Bu nasıl tepki?”

“Burada olmana bir şey diyemem ama en azından selam verseydin! Ağzını bile açmadın, ayıp! Kendini gizliyorsun bir de!”

Hayır ya. Şu durumda selam verseydim, daha kötü olurdu her şey.

Bu arada. Pardon kardeşim ama… biz sizden önce geldik’ demek isterdim de neyse.

“Bizi mi dinliyordun yoksa?”

“Ne hakkında konuşuyordunuz ki?”

Sorunun yönünü değiştirip Ike’ı telaşlandırdım.

“Y-yok bir şey.”

Bizi dinledikten sonra Shinohara da bana soru sordu.

“…Hmm, Hiyori-san ile randevudasın herhalde?”

Bu konularda sorguya çekilme sırası bana geldi tabii.

Ikimizi yalnız kafeteryada kahve içerken görünce, bu tarz soru yöneltilmesi doğal.

“Yok. Ya siz?”

“Yok, yok. Benim de Ike ile böyle bir ilişkim yok.”

Shinohara da hemen reddetti. Ike cevabına bozulmuş olacak ki hemen lafa girdi.

“Evet, evet… Ayanokouji, yanlış anlama sakın, ha? Onun gibi çirkin bir kızla kim randevuya çıkar Allah aşkına!”

“Huhh?? sen kime çirkin dedin?!”

“Sana! Kime olacak, bir de soruyor.”

Bunlara ne oldu yav? Neden kavga ediyorlar şimdi?

İkisi de ayaktaydı artık. Kafeteryadaki hoş atmosferi bozup birbirlerine sert bakışlar attılar.

“Offff…! Beni deli ediyorsun, deli!”

“Ağzımdan aldın lafı. Güzelim tatilimden senin için zaman ayırmamalıydım!”

“Ne? Ne? Neeee? Başka seçeneğim olsa, burada boşa vaktimi harcar mıydım ben?”

“Bu ne demek şimdi….!”

Kısa sürer sandım didişmeleri… ama bunların neyden kavga ettiği bile belli olmuyor artık.

Tam bir aşk doğacakken olanlara bak. Ters köşe oldu vallahi.

“Karışmalı mıyız… dersin?”

Hiyori az önceki hızlı değişimden endişelenerek sordu.

“Bilmem…”

Tanıdık birinin yanına oturdukları için kendilerini suçlayıp dursunlar, bana ne.

Umarım barışır, ilişkilerini sürdürürler.. ne diyebilirim ki başka?

“Az önce ne diyecektin?”

“Oh evet, evet. Macera gibi bir şey olsa da….. az önce onların dedikleri gibi bir konudan bahsetmek istiyordum.”

Gibi… derken…? bu sözüne takıldım.

Ike’n az önceki açılmasıyla alakalı bir şey mi dedi acaba?  Kafamın içinde söze anlam vermeye çalışırken, konunun farklı olduğuna dair sinyaller geldi.

“Final sınavıyla ilgili sana bi sorum var.”

Ike ile Shinohara gibi, sene sonu sınavından bahsediyormuş.

“Ne sormak istiyorsun?”

“Yanlış düşünüyorsam affet ama… Ryuuen’in değişmesini sağlayan sen miydin?”

Hiyori hiçbir art niyetinin olmadığını belli eden meraklı bakışlarını bana çevirdi.

Ilk tanıştığımız zamanı düşünürsek, ön sezgilerinin güçlü olduğunu biliyordum.

“Normalde bu soruna, ‘bu da ne demek?’ diye cevap verirdim.”

Ne anlama geliyor gibisinden habersizmiş gibi davranmak, önceliğimdir.

Bu sefer bu sözlere sığınmamamın tek nedeni, bakışlarındaki onaylanma hissiyatıydı.

“Evet. Söz konusu sen olduğun için, açıklamaya gerek yok değil mi?”

Ryuuen’i değiştirmek.

Bu sözü duyan herkesin kafası karışır, ne demek istiyor diye boş boş bakardı.

Bu tarz bir tepkisi olmamasının sebebi, arkasında yatan sebepleri bilmesi ya da anlamasından kaynaklanıyordu.

“Neden böyle düşünüyorsun?”

İnkar etmek yerine Hiyori’ye sebebini sordum.

Neden bu konuya olan inancı tam onu öğreneyim önce.

“Parçaları birleştirdim diyelim. Ryuuen-kun her zaman sizin sınıfı hedef alıyordu ama bir anda D sınıfı ile olan mücadelesinden vazgeçip liderliği bıraktı. Ishizaki-kun’un onu alt ettiği söyleniyor ama düşündükçe inanasım gelmiyordu. Sanki gerçeği saklamak için bahane uydurulmuş gibiydi. Ryuuen-kun’un sürekli takıldığı yakınları, Ishizaki-kun ile Ibuki-san ile görüştükçe, bundan daha çok emin oldum.”

Hiyori olayı çözmek için epey zaman harcamış demek. Böylece Ryuuen’in geri çekilişindeki sebebi anlamış?

“Seni üzdüysem özür dilerim.. bütün gün sana bunları söyleyeceğim diye gerilip durdum. Bu konuya dahil olursam öfkelenirsin diye korktum. Gerçek ne olursa olsun, konuşmak istemiyormuşsun gibi bir izlenim vermiyorsun.. seni üzmekten korkuyorum.”

“Dahil olacağını bile bile, konuyu gündeme getirmek istedin yani.”

Bu sıradan açılmış bir sohbet değildi. Uzun süre üzerinde düşünüp bahsetmeye karar verdiği bir konuydu.

“Eğer… arkadaşım olmak istemezsen,  pişman olacağımı bildiğim için… ”

Madem böyle düşünüyor, o zaman konuyu hiç açmasaydı…

Yine de içinde tutamayıp konuyu dile getirdi.

“Bu konuyu öğrenemezsem şayet, ilişkimiz ilerlemez diye düşündüm..”

“İlerlemek derken?”

Sorumu duyunca Hiyori şaşkınlıkla ağzını açıp bir süre bekledi.

“Şey… ben de ne dediğimi bilmiyorum, özür.”

Hiyori garip bir hale büründü.

“…B sınıfı ile olan son sınavdaki mücadelemizi duydun mu?”

“Sonuçları duydum.”

Detayları bilmiyorum ben de.

Hiyori konuyu değiştirip nasıl yendiklerini anlatıverdi.

“Demek böyle oldu. Yaklaşımı kötü olmuş ama.”

“Evet. Ryuuen’in mücadele tarzı kafada çok soru işareti bırakıyor. Sınıfımızın yükselmesi için ihtiyacımız olan şeytani tavırlar onda var ama… sen de mi kurnazlık yaptığını düşünüyorsun?”

“Öyle maalesef.”

Övgüye layık olmadığı gibi, tartışmaya da açıktı.

Sonuca bakarsak şayet, sınıfları başarıya ulaştı mı? Ulaştı.

Bu tarz insanlara toplumda çok ihtiyaç var. Herkesin seni küçük gördüğü bir savaşa gireceksen şayet, karşı konulamaz bir mental güce sahip olmalısın.

“Bu sınavı, sallanan bir tahta köprüden geçer gibi ilerletti. B sınıfı şüphelenecektir. Fakat kameralardan olabildiğince kaçamak oynadık, kanıt bulacaklarını sanmıyorum.”

Bu okulda kameralar yerleştirilmişti. Sadece okul binası değil, Keyaki avm ve çevresi… çok fazla yerde kamera vardı.

Tabii; lavabo, yurt odaları, karaoke bar gibi yerlere kamera konmuyor.

B sınıfı neler olduğuna dair şüpheye düşüp araştırırsa şayet, dişe dokunur bilgi, kanıt bulamazlar diye düşünüyorum.

“5 güzel başarı elde etmişsiniz, epey iyi?”

“Güzel mi? Hiç sanmıyorum. Bence bu stratejiniz çok riskli ve kusurluydu.”

“Nasıl yani? 6+ başarı elde edebilir miydiniz?”

“5 yeterince iyi. Çok aç gözlü kaldık ya. Ryuen-kun bu yüzden riskli oynadı.”

Hiyori son sınavdaki sınıflarının performansını değerlendirdi. Nasıl kazandıklarını da anlattı.

“B sınıfı öğrencilerine sürekli baskı uygulayıp vücutlarını hedef almak kötü bir hamleydi. Fakat B sınıfı olduğu için uygulanabilirdi. Tabii, ne kadar nazik olurlarsa olsunlar, bu tarz şeyleri tolere etmezler.”

Hiyori’nin açıklamasına hemfikirim.

Bu kızın benden çok farklı bir hayat yaşadığını biliyordum.

Aramızda hiçbir ortak nokta yok. Sadece fikir ve düşüncelerimizde benzerlikler var.

Bu yüzden de, şüpheleri artıyor tabi.

“Ryuuen stratejisini uygulamaya koymadan önce neler yapacağını biliyordun ve onu durdurmadın mı?”

“Sence beni dinler mi?”

Ishizaki ya da Ibuki’ye kıyasla,  Hiyori’nin tavsiyeleri Ryuuen’in gözünde değerli olabilirdi. Tabii, yine de dinlemezdi.

Söyleyeceklerini dinleyip burnunu çeker, bi yan gülüş atardı herhalde.

“Eh, doğru. Ryuuen durdurulabilir birisi mi sence?”

Bu konuda ne düşündüğünü merak ediyorum. Bu cevabıyla, Hiyori’nin bugün bir taraf seçeceğinin farkındadır.

“Ona güç olarak yakın birisi onu durdurabilir… Ya da ondan daha güçlü birisinin eleştirisiyle durabilir demeliyim galiba.”

Ryuuen kimseden tavsiye alan birisi değildi. Fakat Ryuen’in saygı duyup takdir ettiği birisiyse, tabii böyle bir ihtimal vardı.

Bana bunu demeye çalışıyor sanırım.

“Hiyori, ona bir mesaj iletebilir misin?”

Ona direkt cevap vermemeye karar verdim. Gerek olmadığını düşünüyorum. Bu kadarı yeter.

Başka birisi olsaydı, neyse de.  Hiyori benim için işleri zorlaştıracak birisi değil.

Ryuuen’in, beni D sınıfı lideri olarak görüp adımı tüm okula yaymamasının arkasında bir sebep olduğunu çoktan anlamıştır.

“Tabii?”

Hiyori tavrını değiştirmeden gülümseyerek sordu.

“Ondan daha iyi bir strateji kullanarak 5’den fazla etkinliği kazanacak güçte olduğumu Ryuen’e iletir misin?”

“-Tamam. Mesajını ezberledim, söyleyeceğim ona.”

Minnettarlığını gösterircesine ellerini birleştirip gülümseyerek bana baktı.

Ishizaki ve Ibuki’nin yanında, Ryuuen’in iyi bir destekçisi olduğu da ortaya çıkmış oldu.

Hiyori, bu üçlüyü kontrol altında tutabilirse, epey zorlu bir rakip olur.

Bu arada, böylece sohbetimiz de bitmiş oldu.

“O zaman…”

Normalde burada ayrılırdık ama en önemli kısma geldik şimdi.

“İstediğin bir kitap varsa, söyle verebilirim.”

Çantasını açıp kitapları çıkarttı. Normalde kitapları konuşmak için buluşmuştuk.

“Emin misin? Kitapları kendi adına almışsın okuldan?”

“Öğretmenden izin aldım. Zamanında kütüphaneye verebileyim, yeter.”

Hiyori sürekli kütüphaneye giden başarılı öğrencilerden birisi olunca, özel izinler koparmış demek.

…Kitaplarla ilgili konuşup çayımızı içtikten sonra vedalaştık.

“Onun bendeki izlenimini değiştirmeliyim galiba.”

Şimdiye kadar onu 9’lardan bir öğrenci gibi gördüm. Bağımı güçlü tutarsam, ortak çıkarları olan bir arkadaşlığa dönüştürebilirim.

Hiyori ile ayrıldıktan sonra, Keyaki avm’de Kei ile buluştum.

“…ne istiyorsun?”

Yanıma gelen Kei, mutsuz görünüyordu.

“Otursana?”

Hiyori’nin oturduğu koltuğa otursun diye işaret ettim. Kei ise, pisliğe bakarcasına bakıp oturmayı reddetti.

“Beraber oturarak adımız mı çıksın istiyorsun.”

Uzaklara bakarak cevap verdi.

Sanki benimle konuşmuyormuş gibi bir hava çiziyordu.

“Dedikodunun nesi var ki?”

“Ciddi bir sorun buuu! Sen karşı cinse istediğin gibi görüşebilirsin ama dedikoduları durduramazsın ki… sanki bilmiyorsun. Hiç anlamıyorsun.”

Açıkçası, dediğini yapıyordum. Karşı cinsten istediğim kişilerle görüşüp söylenenleri umursamıyordum. Amaç buydu.

“Eee, ne istiyorsun dedim?”

“Özür, unuttum. Seni sonra ararım.”

Kei ile işimi bitirdiğim için onu postalamaya çalıştım.

“Ne? Bu ne saçmalık ya. Ben gidiyorum…”

Şikayet edercesine üfledikten sonra, Kei arkasını dönüp gitti.

Onu durdurmaktansa arkasından izlemeyi tercih ettim. Neden mutsuz olduğunu anlamak zor değildi.

Çünkü onu özellikle üzmüştüm. [Ç.N:Şerefsiz olmak aka Ayanoukoji]

✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩

Prev
Next

Comments for chapter "Cilt 11.5 - Bölüm 8 - Hiyori ile Randevu"

MANGA DISCUSSION

YOU MAY ALSO LIKE

ORV_Volume_1_cover_(Korean_ver)
Bilge Okuyucu
19 Mayıs 2021
promotion poster- our second master
Our Second Master
19 Eylül 2022
classroom of the elite
Elitler Sınıfı – Kısa Hikayeler
26 Temmuz 2022
71WfYppw8L
Karımı Keşfedilmeden Öldürebilme İhtimalim
16 Temmuz 2022
Tags:
clasroom of the elite oku, elitler sınıfı oku, light novel türkçe, youkoso jitsuryoku oku, Youkoso Jitsuryoku türkçe oku
  • Ana sayfa

TurkceLightNovels

Sign in

Lost your password?

← Back to Türkçe Light Novel

Sign Up

Register For This Site.

Log in | Lost your password?

← Back to Türkçe Light Novel

Lost your password?

Please enter your username or email address. You will receive a link to create a new password via email.

← Back to Türkçe Light Novel

Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.TamamGizlilik politikası