Elitler Sınıfı - Cilt 11 - Bölüm 15 - Küçük Detaylar
Cilt 11 – Bölüm 15 – Küçük Detaylar
Öğle yemeği bittikten sonra Ichinose’gil ile yollarımızı ayırdık. Bizi duyamayacakları bir mesafeye geldiklerinde Haruka ağzındaki baklayı çıkarttı.
“Ichinose-san ne kadar havalı değil mi? O gülüşü, o bakışı! Çok güzel kız be, hay maşallah!!!”
“Bence değil…”
“Ah, Yukimuu, düşününce bile yüzün kızarıyor. Bu nasıl yalan.”
“Hayır, yalan değil.”
“Yahu ne inkar ediyorsun? Bir kadın olarak ben bile düştüm. Senin haydi haydi düşmen lazım…..”
Airi de aynı fikirde olduğunu belirtircesine başını salladı.
“Miyatchi ile Ayanokōji-kun de aynı fikirdedir?”
Akito ile ben, Keisei gibi hedef alınıp üzerimize gelinsin istemediğimiz için kısaca gülümseyip geçtik. Ama Airi konuyu kapatmak yerine üsteledi.
“Benim kafam karıştı… Ichinose-san sanki daha önce parfüm kullanmıyordu?”
“Ah, tam ben de aynı şeyi düşünüyordum!! Limon kokulu bir parfüm kokusu sanada geldi demi?”
“Evet. Ben de buna şaşırdım zaten. Belki fikrini falan değiştirmiştir.”
“Huh, siz üçünüz ne düşünüyorsunuz?”
İki kızımız, bizim anlamadığımız bir konudan muhabbete girdiler.
“Daha önce parfüm kullanıyor muydu ki? Ya da bugün özel gün falan mı acaba?”
Keisei’nin meraklı olmadığını belirten cevabına karşılık, Haruka hemen derin bir of çekip;
“Erkekler böyle küçük detayları fark etmiyor demi ya?”
“… Neyse artık. Biz de köşeye sıkıştırılan tek taraf değilmişiz onu öğrendik. Diğer 2 rakip de zorlu mücadele veriyormuş baksanıza. ”
Daha fazla dalgaya alınmaktan kurtulmak için, Akito hemen konuyu değiştirdi.
“B sınıfını yenmek için, D sınıfının artık her şeyi yapmaya başladığını söyleyebiliriz. Artık sınıflarının adının çıkmasını umursamadan her yerden saldırıyorlar. Belki daha da arttırırlar bu takipleri falan.”
Keisei de hemen Akito’nun konu değiştirme fikrine destek olarak, doğru bir tahmin de bulundu.
Şuan için 3 kişiye saldırıyorlarmış ama ilerde daha fazla kişiye takılıp sorun çıkartabilirler.
“Ryūen, artık lider de değil. Çok fazla şansları olmadığı için, böyle bir hamle yapıyor olabilirler?”
“Fakat, Ryūen-kun’un stilinden hareket ediyorlar?”
Akito haklı. Diğer sınıflara baskı kurmak, takip ettirmek, öğrencilerin peşine adam takmak, Ryūen’in yapacağı türden iş.
“İşe yarayacağını sanmıyorum ama. B sınıfının çok güçlü arkadaşlık bağları var. Bugünkü konuşmamızdan sonra, A sınıfına rakip olduğumuz için şükretmeye başladım. B sınıfına kafa tutmayı hiç istemezdim.”
“Eh? Bunu nasıl dersin, Yukimuu?”
“Diğerlerine karşı, kendi yeteneklerini abartmadan sorunlarla direkt yüzleşmeye çalışmaları ve sarsılmaz birlikleri… çok farklı bir seviyede. Her sınavda çok iyi sonuçlar elde edecekleri kesin. Bu yüzden onları yenebileceğimizi düşünmüyorum.”
Keisei, B sınıfı tüm çaba ve odağını sınavlara verirse, karşılarında kimse duramaz diye düşünüyor galiba.
“Bu konuda başarılı olmaları, her işte başarı elde edecekleri anlamına gelmez ama.”
Tüm etkinliklerde %80-90 başarı elde ettiler diyelim, rakipleri de ful çekerse, bu yeteneklerinin bir anlamı kalmıyor.
“Sınav günü hangi etkinliklerin seçileceğini bilmediğimiz için şansımızı da bilmiyoruz, değil mi? Belki düşük sınıfların kazanabileceği sınavlar çıkabilir. Aksi olduğu sürece de kazanma şansımız daha çok düşer. Belki çok kötü bir sonuç elde ederek hayal kırıklığına uğrayabiliriz.”
“Anladım…”
Airi, Keisei’nin açıklamalarını anlamış olacak ki başını defalarca salladı.
“Hey, hey, durun!”
Keisei önümüzde koridorda yürürken, Haruka hemen kolundan tutup onu durdurdu.
“Ne-”
Keisei tam cümlesini tamamlayacaktı ki Haruka bir eliyle ağzını kapatıp bir eliyle bir yeri işaret etti.
Bizden çok az ilerde yürüyen Ike ile Shinohara’yı işaret ediyormuş.
“K-konuşsana, Shinohara.”
“Ne konuşayım?”
“Eh… Uhhh.”
“Dilini kedi mi ısırdı? Konuşsana?”
Dikkat kesilip neler konuşuyorlar diye kulak kabarttık.
“…pazar günü… boş musun…?”
“Pazar günü mü? Şuan bir planım yok…. ah ne oldu, yoksa..?”
“Şey… eğer istersen, yani… beraber takılabiliriz… Tabii istersen, zorlamıyorum.”
Neler konuştuğunu gayet net duyabiliyoduk. Haruka ile Airi sırıtarak birbirlerine bakıp heyecanlandılar. Keisei ile Akito ise tam aksine garipseyip boş boş etrafa bakındılar.
“Beyaz gün pazar günü müydü? Shinohara-san, Ike-kun’a sevgililier gününde çikolata vermiş olabilir mi?”
“Olabilir!”
Shinohara, Ike’n davetine karşı biraz tereddüt etse de, ne demeye çalıştığını hemen anladı.
“Eh, yani bana çikolata vermiştin ya hani… ben de karşılığını vermek istiyorum.”
“Zoraki verdiğim çikolatanın çok üstüne düşünüyorsun.. puanın var mı peki?”
“Biriktiriyorum…. ama istemiyorsan, seni zorlayamam. Boş ver gitsin.”
“…İstemiyorum demedim.”
“Yani evet mi diyorsun…”
“Ya-yanlış anlama tamam mı! Özel sınav yaklaşıyor, bu davetinle kafa dağıtabileceğimi düşünüyorum. Zaten masrafları sen karşılayacağını söylüyorsun, neden hayır diyeyim?”
Nedense aklıma bu sabah Hoshinomiya-sensei’nin oda arkadaşlığı hakkında yaptığı konuşma geldi.
Romantizm, belki de fark etmediğim çok yerde meyve veriyordur.
“Gidelim.”
“Huh? Dur, daha yeni heyecanlandı.”
“İnsanların özel hayatlarına saygı duyalım, burnumuzu sokmayalım, lütfen.”
Akito, Haruka’nın ceketinin kolundan tutarak tam tersi yönde onu çekmeye başladı.
“Yav biraz dinlesek ne olacak? Azıcık kulaklarımız şenlensin, izleyip mutlu olalım!!”
“Ben mutlu değilim.”
“Off, senden ne bekliyorsam bende! Demi, Airi?”
“E-evet. Ben de heyecanlandım. Ama onlar bizim dinlediğimizi fark ederse, utanırlar.. ?”
“Haklısın ama halka açık bir alanda konuşmayı tercih etmeselerdi.”
Bizi fark ederlerse, bunların aşkı daha yavaş ilerler. Bu kesin.
✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩