Elitler Sınıfı - Cilt 11 - Bölüm 27 - Savaş Naraları
Cilt 11 – Bölüm 27 – Savaş Naraları
“Eh, herkes de geldiğine göre, hadi içeri geçelim?”
Sakayanagi’nin önderliğinde çok amaçlı odaya girdik.
Geçen gün geldiğimizde odayı ikiye ayıran duvarın kaldırılmış olduğunu gördüm. Geçici ve kolay takılan bir duvar geçirerek ikiye bölmüşler. Tahminimce sert ve ses geçirmez bir duvar.
9’ların sınıf öğretmenleri de içerdeydi.
“B ve D sınıfı, bu taraftan.”
Mashima-sensei’nin talimatıyla, ikisi odayı ikiye ayıran, duvarın diğer tarafına, geçtiler. Arkalarında da Chabashira gitti.
A ve C sınıfının görevli öğretmenleri, D sınıf öğretmeni Sakagami-sensei ile B sınıf öğretmeni Hoshinomiya-sensei idi.
Kendi sınıflarına gözetmenlik yapmıyorlar demek.
“Sınav 5 dakika sonra başlıyor. Bu süreyi kendinizi hazırlamakla kullanın.”
Hoshinomiya-sensei’nin bu sözlerinden sonra, son hazırlıkları yapmak için bizi yalnız bıraktılar.
Sınav başlamadan önce Sakayanagi ile özel konuşabileceğimiz, birkaç dakikamız oldu.
“Sonunda… bu günü bekliyordum hep. Açıkçası, gece heyecandan uyuyamadım. Sabah da geç kalktım. ”
“Seni bu kadar beklettiğimi sanmıyorum ama.. benimle tanışman şans eseri olmuş o ayrı tabii.”
“Bu okula gelmeseydim, tanışamaz mıydık diyorsun?”
Kafamı sallayarak evet deyince, güldü.
“Bu okuldaki tekrar karşılaşmamız şans eseri, evet. Ama seninle bir gün karşılaşacağımıza ben yürekten inanıyordum. Hatta kader diyebiliriz. Çok öncesinden belirlenmiş bir kader.”
“Kader, ha? Soyut şeylerden bahsediyorsun.”
“Eh, genç bir kız olmak bunu gerektirir.”
Sakayanagi gülümseyerek yanıma yaklaştı.
“Bu okula kaydolmasaydın, en fazla 3 yıl sonrasında seninle görüşüyor olurdum. Acele etmeden zamanı geçirebileceğimi sanıyordum. İçimdeki heyecanı, isteği, gizliyordum ama artık bu da işe yaramıyor. Yanı başımda olduğunu fark ettiğimden beri, zaman geçmiyor. Duygularımı bastıramıyorum; Seninle kapışma isteğime engel olamıyorum. Bugünün hayaliyle yaşıyordum desem abartmış olmam.”
Sakayanagi çok havalı konuşuyor.. demek hayalleri gerçek olmuş?
“Hayalinden uyanmaktan korkmuyor musun peki?”
Yarışma başladığında, geri dönüşü olmayacak malum.
“Hayaller gerçekleştirilmelidir, uyanmak da bu gerçekleştirmenin bir parçası.”
Umursamadı bile. Şuan tüm dikkati, hayalinin gerçekleşmesi üzerineydi.
“Normalde, güzel bir yarışma olsun falan derdim ama…”
Bakışlarındaki keskinlik, genç bir kıza ait değildi. Avının peşinden giden bir avcıya aitti.
“Lütfen, elinden geleni ardına koyma.”
Gönülsüz bir şekilde savaşırsam, Sakayanagi mutlu olmazdı.
Onu mutlu etmek için değil; ama daha fazla onunla uğraşmak istemediğim için yapacağım.
Tabii, bir diğer soru da, bu sınavla tatmin olup olmayacağı…
Sanki aklımdan geçenleri okumuş gibi, Sakayanagi;
“Açıkçası, biraz çelişkili durumdayız. Bu sınav yeteneklerimizi göstermemiz için bizi sınırlıyor. Kumandan olmamıza rağmen, müdahale yetkimiz sınırlı.”
Okul, teke tek bir özel sınavın sonuçları asla kabul etmezdi zaten.
“Kumandanların müdahale yetkisi kısıtlı olmasaydı, daha çok sorunla karşılaşırdık. Senin durumun biraz özel, Ayanokōji-kun. Sınıf arkadaşların varlığından, yeteneklerinden, haberdar olsun istemiyorsun, değil mi?”
Sakayanagi sonuç olduğu sürece, sınavın içeriğinin önemsiz olduğunu vurguladı.
Tabii, bu düşüncesine çok minnettarım. Kumandanın etkisi büyük olsaydı, kendimi öne atıp müdahale etmem zorlaşacaktı.
“Hadi, sınav başlıyor~ Yerlerinize~”
Hoshinomiya-sensei’nin talimatıyla, karşılıklı bizim için hazırlanan bilgisayarlara oturduk.
Birbirimizi göremiyoruz bu arada.
Büyük ekranımda C sınıfının öğrencilerinin portreleri yer alıyor.
Ben hariç 38 görsel var. Ilk etkinlik seçilince, katılmasını istediğimiz öğrencileri seçeceğiz ve etkinlik başlayacak.
Şimdi C sınıfının seçtiği 10 etkinlik ekrana yansıdı.
“Adım Sakagami. Bu özel sınavın sunucusuyum. Hadi zaman kaybetmeden başlayalım! Lütfen istediğiniz beş etkinliği seçip ‘onayla’ butonuna basın.”
Horikita’nın aklındaki beş etkinliği seçip onayladım.
Çok geçmeden Sakayanagi de tercihlerini yaptı. Ekrana 10 seçili etkinlik yansıdı.
C sınıfı etkinlikleri olarak:
Okçuluk, Basketbol, Masa Tenisi, Q klavye ve Tenisi seçtim.
Taş-kağıt-makas gibi garip bir etkinlik eklemeyi düşündüm ama hemen vazgeçtim.
İngilizce testini, A sınıfı ekler diye eledim. Hirata ve Onodera’nın yeteneklerini de başka bir etkinlikte kullanabiliriz diye görmezden geldim.
C sınıfı için; akademik başarı odaklı olmayan, sportif başarının ağırlıklı olduğu, bir strateji kurdum.
A sınıfı için, Sakayanagi;
Satranç, İngilizce, Modern Edebiyat Testi, Matematik ve Hızlı Mental Aritmetik etkinliklerini seçti.
Toplamda 10 etkinliğimiz var.
Katsuragi’nin bahsettiği 3 etkinliği ekledi. Hatta dediği gibi, ikinci ihtimaller de doğru çıktı. Bize doğru bilgiler vermiş.
Gerçi pek bir şey değişti sayılmaz. Horikita’ya, Keisei ile öğrendiğimiz bilgileri kasten söylemedim çünkü.
“Şimdi etkinliklerden rastgele 7’sini seçeceğiz.”
“Ah, Ayanokōji-kun~ Sakayanagi-san’a karşı yarışman çok üzücü oldu. Sana acıyorum canım ya.”
“Hoshinomiya-sensei, krallara uy.”
“Peki, peki~ Konuşmuyorum artık~”
İş arkadaşı tarafından uyarı alınca, Hoshinomiya-sensei hafifçe başını eğerek özür diledi.
“Etkinlik seçimleri ekrana yansıyacak. Dikkatli bakın.”
Sakagami-sensei, ekranı göstererek değişikliğin olduğu bölümü işaret etti. 3D görseller ile tüm etkinlikler yer alıyordu.
Ardından, bir etkinlik seçildi.
『Basketbol』 Katılımcı Sayısı: 5 ・ Süre Kısıtlaması: 20 Dakika (Dört Dakika Arayla 2. yarı)
Kurallar: Standart basketbol kuralları geçerlidir.
Kumandan Müdahale Yetkisi: Kumandan, istediği zaman oyuna bir oyuncu değişikliğine gidebilir.
C sınıfının seçtiği 5’e 5 bir karşılaşmaydı. Kısacası, bizim hazırlandığımız ve kaybetme lüksümüzün olmadığı bir etkinlik.
“Sakagami-sensei. Biz kendi aramızda konuşabilir miyiz?”
“Böyle bir kuralımız yok, konuşabilirsiniz.”
“Peki, savaş narası atabiliyor muyuz?”
Sakayanagi, direkt sadede gelip konuya girdi ama Sakagami-sensei sorun görmedi.
“Uwaa~ Sakayanagi-san çok acımasızsın!”
Hoshinomiya-sensei yine heyecanla konuştu. Sakayanagi’nin bana acımadan saldıracağını düşündü herhalde.
“Hoshinomiya-sensei.”
“Eep! Pardon, pardon! Daha fazla konuşmuyorum, tamamdır!”
Öğrenciler kendi aralarında konuşabiliyorlarken, öğretmenlerin konuşması yasakmış.
Hoshinomiya-sensei yine azarlandı.
“C sınıfı az katılımcı gerektiren spor etkinliklerini seçmiş. Tabii, bazı arkadaşların spor etkinliklerinde başarılı olunca, normal. Sudō-kun, bu oyunun yıldızı değil mi? O, okulun basketbol alanındaki en iyi öğrencilerinden birisi dersek, onu listeye almazsan, bize karşı şansın yok demektir.”
Sakayanagi hemen fikrini dile getirdi. Fakat ben sessiz kalmayı tercih ettim.
Özellikle Hoshinomiya-sensei ve Sakagami-sensei üzerinde etki bırakmak istemediğim için, susuyorum.
“C sınıfının asıl kumandanı Horikita-san, gerekmedikçe konuşma mı dedi sana?”
Konuşmadığımı görünce, saldırmaya devam ediyor.
“Konuşman seçimini engellemez ki.. Haksız mıyım?”
Sakayanagi de öğretmenler olduğu için sessiz kaldığımın farkındaydı.
“Horikita, abartılı cümleler kurmamı istemedi. Dikkatsizce konuşursam, beni tuzağa düşürürmüşsün. Öyle diyor.”
“Fufu. Bu kötü oldu, Ayanokōji-kun. Bana önemli bir bilgi verdin şimdi. Sınıfınızı kontrol eden kişiyi gizlemen gerekirdi. Horikita-san olduğunu hemencecik söyledin. Kişiliğine ve tavırlarına bakarak, bu işi kendi aleyhime çevirebilirim, farkındasın değil mi?”
“Hayır… bu söylediklerimden talimatları verenin o olduğu çıkmıyor ki.”
“Az önce dediğin neydi peki? Horikita-san’ın seni tembihlediği konu…?”
Sakayanagi’nin sırıtışını görünce, Hoshinomiya-sensei avucuyla ağzını kapatarak tepkilerini gizlemeye çalıştı.
Sakagami-sensei de biraz geriye geçip bizi izleyerek kafasını sağa sola sallıyor içten içie ‘cık cık’ diyordu. Malum Sakayanagi, beni oyuna getirmiş, ağzımdan baklayı almıştı.
“Hayır, Horikita beni uyardı dedim…. talimatlar başkasından geliyor.”
“Öyle mi? Başkası olduğunu yalan olarak bile belirtmezsen, kimse sana inanmaz. ”
Sakayanagi çabamı gördüğü gibi, bana yardımcı da oluyordu.
Bu sohbetler, aramızdaki güç farkını da yeterince belli etmiştir.
Öğretmenleri kandırdığımıza göre, özel sınav başlasın.
“Bu bilginin ne önemi var ki? C sınıfı çalışıp dikkatlice düşünerek bir strateji kurdu, Sakayanagi. Horikita’nın planı kuran kişi olması, sonucu değiştirmez. Her şey, kozlarımızı paylaşmamıza kaldı artık.”
“Aman aman, hemen de kabul ediyorsun. Ben de A sınıfın stratejisini kuran kişi değilimdir belki? Ayanokouji-kun, bana yardımcı olacak bir sürü sınıf arkadaşım var. A sınıfı da sizin gibi bu etkinlikleri epey düşünüp üzerinde strateji kurarak seçmediğini nerden biliyorsun?”
“Çünkü─”
Öğretmenlerin savaş narası atabileğimize dair izin verdiğinden bu yana bir dakika geçmemiştir.
Fakat bu duruma dayanamayan Sakagami-sensei, sınavı hızlandırdı.
“Zamanınız kısıtlı. Size konuşabilirsiniz dedim ama görevlerinizi aksatamazsınız.”
Sakayanagi ile konuşmam, mental açıdan beni zerre etkilemiyordu.
Endişeli olanlar öğretmenlerdi. Sakayanagi ile benim için, havadan sudan bir sohbetten öteye gitmiyordu.
Tercihlerimizi yaptıktan sonra, etkinliklere kimlerin katılacağı belirlendi.
C sınıfının katılımcıları: Makida Susumu, Minami Setsuya, Ike Kanji, Hondō Ryotarō, ve Onodera Kayano.
Sudō aralarında değil. Takımın ası olarak Makida’yı ekledim hatta.
Sudō’ya göre, Makida yeterince antrenman yaptı ve bu sınavı geçecek kadar başarılı.
Onodera’nın asıl yeteneği yüzme olsa da, basketbolda da fena değilmiş. Horikita, deneyimsiz bir erkek oyuncu seçmektense onu seçmeyi uygun görmüş.
Rakibimiz olarak da A sınıfı katılımcıları: Machida Kōji, Toba Shigeru, Kamuro Masumi, Shimizu Naoki ve Kitō Hayato.
Sakayanagi de karma bir grup kurmuş.
Hirata, Kei, ve Kushida’dan aldığım bilgilere göre, seçtiğim takım bizi zafere götürecektir.
Sakagami-sensei, Sakayanagi’nin yakınında duruyordu. Yüzünü tam göremedim ama Hoshinomiya-sensei benim başımda duruyor. Onunkini görmemek imkansız.
Seçimlerimi beğenmemiş.
9’ların en iyi basketbol öğrencisi Sudō Ken, listede olmayınca, şaşırmıştır.
Horikita ve sınıfın seçimi böyleydi. Direkt benim karar verdiğim bir seçim değil. Sakayanagi, böyle bir takım kuracağımızı düşünmüştür.
“Sudō-kun’yu kullanmadan mı yenmeyi planlıyorsunuz? Bu refleksleriyle, tenis ve masa tenisinde başarılı olabilir. Eh, bunları çoktan hesap etmiştim zaten.”
Sudō liderliğinde, başarıyı garantileyebilirdik. Fakat bu A sınıfını tatmin etmeyebilirdi. Basket deyince akla gelen ilk isim: Sudō olunca, A sınıfının yenme şansı azalıyordu. Sudo’nun varlığıyla, A sınıfı yetenekli öğrencilerini bu basketbol etkinliğine harcamaktan vazgeçebilir, başka etkinliklere saklayabilirdi.
Sudō olmadığı için, A sınıfı diğer etkinlikler için bir avantaj sahibi olabilir.
Bu duruma bağlı olarak, C sınıfı özellikle Sudō’yu basketbola dahil etmedi. Hatta mümkünse, onu daha sonraki etkinliklere joker olarak kullanmak istiyoruz.
Sudō’nun katılabileceği diğer etkinlikler ise, tenis ve masa tenisi olarak belirlenmişti.
Fakat A sınıfının takımına bakılırsa, Sakayanagi bizim planımıza uygun bir takım çıkarmış.
“Kumandan müdahalesini kim belirledi peki? Bu da mı Horikita-san’ın fikri? Tüm niyetinizi açık etmişsiniz, farkındasınız değil mi?”
“Cevap veremem bu soruna.”
“Öyle mi? Peki, madem.”
Ekranın bir köşesinde oyun için hazırlıklar başladı. Birazdan maç başlıyor.
Kumandan olarak bu oyuna tek müdahalemiz, bir yedek oyuncu sokmak.
Sadece bu yetkiyle, oyunun kaderini belirleyebileceğiz. Başlama düdüğün çalınmasıyla, on dakikalık ilk yarı başladı.
Sudō olmadan da bizim takım A sınıfıyla eşit güçlere sahipti.
Mücadelenin başlamasıyla maçın dengesi az çok belli oldu.
Takımlardan biri öne geçtiğinde, diğeri de arkasından geliyor. İki takımında nerdeyse birbirine denk olduğu anlaşılıyordu.
Kıran kırana bir mücadele geçiyor diyebiliriz.
Öğretmenler de bu yarışmaya şaşırıp ekrana kilitlendiler. Kimse hangi takımın kazanacağını bilmiyor.
Sudō’nun yerine seçilen takımın ası, Makida hiç fena değildi. Sudō kadar iyi olmasa da, ortalamanın üzerinde bir yetenek sergiliyor, takımın ası rolünü başarıyla üstleniyordu.
A sınıfının ası Kitō ise, Makida ile eşit derecede yetenekli, iyi iş çıkaran bir öğrenciymiş.
İlk yarı bitiminde, puan farklı 12’ye 11’di.
C sınıfı 1 puanla önde.
“İlginç bir karşılaşma oluyor.”
Sakayanagi maçla ilgili düşüncesini dile getirdi. İlk yarının sonucuyla kimin yeneceğini kestirmek güç.
Oyunun ikinci yarısı 4 dakikalık aradan sonra başlayacak. Fakat Sakayanagi hala sakin ve bir hamle yapmış değil. C sınıfı bir puan önde olmasına rağmen, iki takımın güç dengelerinin aynı olduğunu düşünüyordur.
Bense, hiç tereddüt dahi etmeden klavyeye kumandan olarak görevimi yapmak için yazı yazdım. Sudō’yu oyuna dahil ederek Ike’i saf dışı bıraktım.
İlk bakışta iki takımın birbiriyle eşit olduğunu görmek mümkündü. Fakat bu eşitlikten dolayı, 2.yarı için, Sudo’yu maça dahil edip etmemeyi düşünüp durdum.
“Fufu.”
Sakayanagi hafiften sırıttı. Sudō’nun gücünden yararlanmama izin vermeyecek gibi bir hali var.
Çok geçmeden Sudō ekranda belirip ısınma hareketlerini yaparak maça hazırlanmaya başladı.
Yarışmaya dahil edileceğini düşünmemiştir belki ama hala ciddiyetini koruyordu.
Sudō’nun bakışlarından, aynı şeyi fark ettiğimizi anladım.
“İki sınıfta eşit durumda… hadi, C şuan yeniyor diyelim. Sudō’yu oyuna dahil ederek çocukça bir karar vermedin mi?”
“Sadece oyunu garantilemek için hamle yaptım.”
“İlk etkinlik epey önemli olduğu için, çabanı anlıyorum. Tenis ya da masa tenisi seçilirse ne olacak peki? Sudō-kun’u sonra kullanamayabilirsin.”
“Senin de bir oyuncu değişikliğine gitmen gerekmez mi?”
“Gerek yok. Ben kazanacak bir takım seçtim.”
Makida’ya karşı mücadele veren Kitō, yönünü Sudō’ya çevirdi.
Sınıftan Sudō’nun tüm maçı izlediğini düşünürsek, herkesin gücüne az çok vakıf olmuştur. 4 dakikalık mola bitince, maç başladı.
Kitō, Sudō’nun önünü kesmeye çalışarak az öncekinden daha sert ve keskin tavırlarda bulundu.
[Biliyordum…! kendini tutuyordun değil mi, eh!?]
Sudō’nun bağırışlarını duyabiliyorduk.
A sınıfının, başından beri Sudō’yu oyuna dahil edelim diye, kendilerini tuttuğunu anladım.
Fakat ne kadar güçlü olduklarını Sudō ile, onlar karşılaşmadan anlamam mümkün değildi.
Kitō sert oynasa da Sudō ondan bir tık üstündü.
Kitō’nun savunmasını kırarak A sınıfının bölgesine geçti. Onu durdurmak için A sınıfı, Sudō’nun önünü kesmeye çalıştı.
Sudō bizim takımın kolu kanadı olup liderliği ele alsa da, A sınıfı da gayet iyi ilerliyordu.
Şuan 17’ye 13 durum.
Aramızdaki fark açılsa da, karşı takımın hızı artıyor, bize yetişmek için gaza basıyorlardı.
[Oi Kitō, neyin peşinde olduğunu bilmiyorum mu sanıyorsun lan!?]
[Yoo. Amatörler seni eziyor, tek bildiğim bu.]
[Yalancı!]
[Niye yalan söyleyeyim? Arkadaşlarımla bir haftadır çalışıyoruz. Afra tafra yapıp duruyordun basketbolda en iyisi benim diye, foyan ortaya çıktı. Boş konuşuyormuşsun.]
[Seni pislik!]
Sudō ile Kitō’nun sözlerini rahatça duyduk, etrafta seyirci falan yoktu.
Amatör olduklarını iddia eden bir gruba karşı yarıştığını duyan Sudō’nun performansında düşüş oldu.
“Fufu. Kitō-kun, basketbolda bayağı deneyimlidir.”
Kitō’nun, Sudō’yu kışkırtma çabası, Sakayanagi’nin planıydı. Şaşırdık mı? Hayır.
“Sudō-kun’un üzerine giderek, dikkatini dağıtacak. Açıkçası, ne kadar başarılı olduğun değil, ne kadar profesyonel olduğun önemlidir. Duygularına hakim olamazsa, rakip bundan yararlanır. Bazen yenmek, bu kadar basittir.”
Kitō adlı öğrenci gayet başarılı bir basketbol öğrencisiydi. Maçın ilk yarısında, seviyesini düşürerek C sınıfıyla benzer bir performans gösterdi. Amacı, Sudō’yu oyuna dahil edip onu yenmek imiş.
Direkt yenemediği zaman da, Sudō’nun konsantrasyonunu bozarak onu devre dışı bırakmayı hedefliyorlarmış demek.
Sakayanagi’nin ihtimaller silsilesine dayanan stratejisinin, bizim işimize çomak soktuğu bir gerçekti.
“Bizim takım birazdan sizinkini geçecek.”
Kitō zorlanmadan topu potaya gönderdi. Skor şuan, 17-15. A sınıfı, hızlıca yaklaşıyor.
Sudō’nun moralini bozmaları işe yaradı.
Fakat─
“Sudō’nun profesyonel olmadığını, duygularına hakim olamadığını söyledin ama… bunu nerden duydun?”
Sudō, büyük gelişme kaydetti. Iradesi eskiye nazaran daha güçlü. Horikita’nın maçta onu izlediğini, tavrına dikkat ettiğinin farkında. Iyi bir tavırla maçı alacağının da bilincinde.
[Oraa!]
[Offffff!?]
Ses tonu hafif sert olsa da, oyundaki başarısı geri döndü. Kendisine çeki düzen verdi. Kitō’yu alt edip potaya topu gönderdi. Artık onu durdurabilecek kimse yok. Güzel bir smaç atarak sahadaki koşturmasını bitirdi ve C sınıfı, tekrar arayı açtı.
[Heh…beni biraz oyuna getirdin, evet ama.. beni yenecek güç yok sende..]
Kitō başaralı olsa da, Sudō sakin olduğu zaman ondan daha üstün.
“Şimdi anladım. Demek kendini geliştirmiş, iradesine hakim olabiliyor?”
Sudō oyuna gelmeden, kendi duygularına hakim olarak sınıfa zafer getirdi.
Ardından, düdüğün sesi duyuldu ve maç bitti.
[İşte bu! Başardım, Suzune!]
Sudō barış işareti yaparak yerinde duramadı. O kadar sevindi ki sanki turnuvada birinci olmuş.
Tek bir etkinliği kazanmasına rağmen, epey sevinerek ona verilen görevi layıkıyla yerine getirdiğini göstermiş oldu.
“Şansımız var sanıyordum ama yeteneği üst seviyedeymiş.”
Sakayanagi, Sudō sahada olsa da olmasa da kazanmak için bir takım seçmişti. Ama kısmet değilmiş.
Oyun, 24’e 16 bitti. İlk etkinliği çok iyi bir skorla C sınıfı kazandı.
“İlk etkinliği C sınıfının yeneceğini kim bilebilirdi ki! Hiç belli olmuyor ha böyle şeyler?”
Hoshinomiya-sensei, olanlardan etkilenerek mırıldandı.
Kazanmak için, bir joker oyuncumuzu feda ettik. Tabii, sahaya adımını atar atmaz, kazanmamız garantili bir oyundu.
✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩