Elitler Sınıfı - Cilt 11 - Bölüm 9 - Etkinlikler Hakkında
Cilt 11 – Bölüm 9 – Etkinlikler Hakkında
Sınıflar arası rakiplerin belli olduğu günden sonra.
C sınıfı dersler bittikten sonrası için bir toplantı ayarladı. Öğlen molasında serbest kaldık. Sonuç olarak da her zamanki gibi bizim grup öğle molasında bir araya geldi.
Mola başlar başlamaz koridorda buluşup kafeteryaya doğru yola koyulduk.
“Dün neler oldu?”
Zaman kaybetmeden dün yokken neler olduğunu sordum.
Dün kumandanların rakiplerini belirleyip sınavın detaylarının anlatılması yaklaşık 1 saat sürmüştü. Bu süreden sonra hemen sınıfa döndüm ama herkes çoktan dağılmıştı.
“Horikita-san sana söylemedi mi? …olabilir söylememiştir.”
Airi belli belirsiz fikrini belirttikten sonra devam etti.
“Hani şu sınav broşürü var ya? Bizimkiler onu anlamakta zorlandı…”
“Tartışma demeye bin şahit lazımdı. Vaktimiz boşa gitti.”
Keisei derin bir of çekti.
Dün öğlenki konuşmadan öteye gidilmemiş demek. Klasik C sınıfı desem mi bilemedim. Kuralları bile anlamamışlar gibi.
“Ayrıca tek sorun bizim sınıf değil ki.”
“O ne demek oluyor, Yukimuu?”
“Bu kadar öğrencinin bir arada toplanabileceği çok yer yok değil mi bu kampüste.”
“Eh, yaklaşık 40 kişinin avm ya da karaokede buluşması zor tabii de neden sordun?”
“Dünkü tartışmadan sonra, sınıftan ilk çıkan bendim ve…. koridorda A sınıfı öğrencileri kapımıza pusu kurmuş bekliyorlardı.”
Haruka ile Airi şaşırıp birbirlerine bakakaldılar.
Başta Akito, Keisei’nin ne demek istediğini anlamasa da, çok geçmeden fark etti.
“…Bizi mi gözetliyorlardı yani?”
“Aynen öyle, bu sınavda sınıfta önemli kararlar alacağız, değil mi? Sınıftaki konuşmaları dinleyerek bile, şuan hangi aşamada olduğumuz gibi pek çok bilgiyi edinebilirler.”
Hangi etkinliklerin seçileceği ya da kimin hangi alanlarda iyi olduğu gibi bilgileri duyabilirlerdi.
Kısacası, savaş çoktan başlamış.
“Hatta bu açıdan bakarsak, onların gerisine düştük bile denebilir.”
“Çok korkunç! Sakayanagi-san çoktan hamle yapmaya başlamış demek.”
Olacaklardan korkan Haruka, kollarına sarılıp ovmaya başladı.
“Biz de A sınıfıyla ilgili bilgi toplamaya başlamalıyız değil mi? Dişe diş, kana kan derler ya hani.”
Hemen az önceki ürkek tavırlarını değiştirip, gizemli bir hava takınarak kaşlarını birkaç kez kaldırdıktan sonra, A sınıfına savaş açmayı teklif etti, Haruka.
Tabii, Keisei bu teklifine çabucak tamam demez.
“Söylediğin kadar kolay olsaydı keşke.”
“Ehh?”
“Bu fikre sahip tek kişi ben değilimdir. Horikita da bu hamlenin boşa olacağı kanaatindedir. Yani, A sınıfının tüm sınıfla beraber ortaklaşa karar alacağını düşünmek… manasız demek istiyorum?”
C sınıfı iş birliği konusunda sorun yaşadığı için, önceliğimiz bu olmalı.
A sınıfı ise bizden daha farklıydı. Tüm kararları Sakayanagi tek başına alıyordu: kumandan kim olacak, etkinlikleri kim düşünecek veya bilgi toplama konusunda kimler görevli olacak falan.
Sınav başlar başlamaz bu soruların cevapları belirlenmiştir bile.
Sınıfça karar almak için toplansalar dahi, aralarından birkaç kişiyi seçerek kulak misafirlerine karşı önlem de alırlar.
“Ama denemekten ne çıkar ki? Belki onları hazırlıksız yakalarız. Belki sınıfta toplanıp sınavla ilgili konuşurlar yani. Her şey olabilir.”
“Çok yanlış düşünüyorsun. Bize açık vermeleri daha şüphelendirir beni.”
Duyacağımız bilgi sahte çıkarsa, vakit kaybetmiş oluruz. Keisei haklıydı. Bilgileri olabildiğince gizli tutmaları ilk yapacakları işken, duymamız şüphe uyandırıcıydı.
“Fakat, bilgi için bir savaş olacağı da aşikar. Asıl önemli olan, bilgi edinmek için nasıl bir strateji uygulanacağı…”
“Sizce… kazanmak gibi bir şansımız var mı?”
Airi gerilerek fikrini belirtti.
“Şuan için, bizden bir iki adım öndeler diye düşünmek en doğrusu olur.”
C sınıfının henüz hiçbir şeye karar vermediğini düşünürsek, eşit sayılırız. Önde de değiliz o kesin de.
“Off off.. kim derdi ki A sınıfıyla yarışacağımızı.”
“Kusura bakmayın, şansım yaver gitmedi. ”
Şansım yaver gitseydi de A sınıfını seçecektim ama.. arkadaşlara karşı boynum bükük tavrımı sürdüreceğim.
“Ah, yok. Sana laf etmedim ya! Kusura bakma! Yanlış anlaşılmak istemem, Kiyopon!”
Haruka özrümü tahmin ettiğimden daha fazla ciddiye alıp kötü bir imada bulunmadığını dile getirdi.
“4’te 1 şansı varken kazanmasını beklemek zalimce oluyor, Haruka.”
Akito’nun bana desteğiyle beraber, Haruka daha çok üzüldü. Dudağını büzdü.
“İ-işte bu yüzden yanlış anlaşıldığımı söylemiştim…”
Ardından duruşunu düzelterek konuyu değiştirdi.
“A sınıfı belki bize sert saldırmaz. Yani C sınıfıyla savaşacaklarını düşünerek hafiften alabilirler.. ne dersin, Miyatchi gerçekleşir mi bir mucize?”
“Hafif almak mı…? Sakayanagi sana kolay lokma gibi mi görünüyor?”
“…Yok.. Yamauchi-kun’u avucunun içinde oynatıp ezdi.. sınıftaki herkese takmış olabilir.”
Morali bozulan Haruka, kafasını tavana dikip baktı.
“Neyse, olan sana oldu demi Kiyotaka? Bu şartlar altında kumandan olmak da ne bileyim….”
Keisei yaşayacağım sıkıntıları düşünerek teselli amaçlı omzuma birkaç kez hafifçe dokundu.
“Eh, en azından koruma puanım var. Bu sefer başka çarem de yoktu. Kaybetmeyi tabii ki istemem ama sınıftan kimse ayrılmayacağı için mutluyum da.”
Şuan için bu ortamda kurulabilecek en doğru cümleler bunlardı.
Sebebi ne olursa olsun, sınıfı A sınıfıyla kafa kafaya çarpıştırmak için bencilce kararlar alan kişi bendim.
“Rakibimiz A sınıfı. Kaybetsen de kimse seni suçlamaz. Buna kimsenin hakkı yok.”
“Dahası, onların kumandanı da Sakayanagi-san.”
Şuanki durumda herkes %99 Sakayanagi’nin kazanacağını düşünüyor. Kaybetsem dahi, sınıftaki değerim değişmeyecek. Kazanırsam da, bu başarı Horikita’nın mükemmel liderlik yeteneği ile harika stratejisine bağlanacak.
“Evet… Kazanmak çok zor olacak.”
Keisei kollarını birbirine dolayıp derin bir of çekti.
Tam bu sırada Akito’dan garip bir fikir çıktı.
“A sınıfıyla kapışacağız diye, kazanma şansımız sıfır değil ya.”
“…Öyle mi dersin? Kaybetmeye istekli değilim ama aksini düşünemiyorum da …”
“Bu zor bir plan ya da strateji gerektirmiyor, Haruka. A sınıfını yenmenin bir yolu var bence.. biraz düşünün sınıfta söylenenleri?”
Kısaca hepimize bakıp Akito açıklamasına devam etti.
“Chabashira sensei sınavı açıkladığında üst sınıflara karşı gelmemizin imkansız olduğunu düşünmüştüm ama Ike saçma bir fikir ortaya atınca, kafam karıştı ve farklı düşünmeye başladım.”
“Ike-kun’un saçma fikri mi? Yoksa, taş-kağıt-makastan mı bahsediyorsun?”
Haruka’nın hatırlatmasına hafifçe kafa sallayarak cevap verdikten sonra devam etti, Akito.
“Başta, böyle saçma etkinlik mi olur deyip onunla içten içe dalga geçmiştim. Ama sonra fark ettim ki, şans oyunlarından etkinlikler seçersek, rakibimiz kim olursa olsun, kazanma şansımız %50 oluyor. Mesela papaz kimde ya da Daifugo gibi şansa dayalı oyunlar seçerek sınavda kazanma şansımızı arttırabiliriz.”
Akito’nun açıklamalarını can kulağıyla dinleyen Haruka’nın gözleri kocaman açıldı.
“Bu tarz oyunlarla herkesle eşit yarışabiliriz, evet!”
“Evet! Bence de fena fikir değil.”
“Hayır.. bu işler söylediğiniz kadar kolay olmayacaktır.”
Üçü sevinçle bu fikre sıcak bakarken Keisei, sakince fikri eleştirdi.
“Tam olarak size hesap yapamam şuan ama böyle bir strateji ile kazanma şansımız %5 ila 10 falan.”
“Ne? Saçmalama? Tabii, % 50 biraz zor ama en azından %20 ya da 30 olması gerekir. Seçtiğimiz etkinlikler çıkarsa, 5’te 4’ünü kazanma şansımız yüksek olur diye düşünüyorum.”
“Bu planın tutması için çok ama çook şanslı olmamız şart, Haruka.”
C sınıfının istediği 5 etkinliğin seçilmesi ve en az 4 tanesini kazanacak kadar şanslı olmak…
Hadi şansımız yaver gitti diyelim ve 5 etkinlikte de %50 şansımız var diyelim o zaman kazanma şansımız…
Birazcık vakit ayırıp kafamda hesap yaptım.
Bizim istediğimiz 5 etkinliğin seçilme ihtimali 8.33%. %50 kazanma şansımızla da 4 oyunda başarılı olma ihtimalimiz ise 18.75%.
Bu şartları sağlamak zorunda olduğumuzu düşünürsek, birinci olma şansımız da 1.56% oluyor.
Kısacası, %5’e bile ulaşmıyor. Şansımıza güvenmemiz nerdeyse imkansız.
Tabii bu düşüncemi standart bir bakış açısıyla, şansın hesaplamalarımda küçük bir etkisi olduğunu düşünerek yaptım.
İş uygulamaya gelince, devreye o kadar çok etken giriyor ki şansa dayalı bir stratejiyi uygulamamız işi daha çok zorlaştırıyor.
Başarılı olduğumuz etkinlikleri seçip riski göze almamız gerekiyor. Şans içeren oyunlar ne kadar azsa, bizim için o kadar iyi olacak.
“O kadar kötü mü? Ben iyi olur sanmıştım.”
Önerisinin ne kadar basit ve uygulanamaz olduğunu fark eden Akito, utanarak alnını kaşıdı.
O sırada Airi’nin endişelenerek bana baktığını fark ettim. Ona kafamı çevirdim.
“Kiyotaka-kun… emin misin? Kumandan olmak seni zorlayacak…”
Airi, rakibimizin A sınıfı olmasından daha çok endişeleniyor demek.
“Evet, Kiyopon. Koruma puanın var diye kendini ateşe atmak zorunda değilsin.”
Haruka, Airi’nin ardından devam etti.
“Haruka haklı. En azından biz Sakayanagi ile aranda bir bağ olmadığına inanıyoruz. Kendini kanıtlamak için bu kadar ileri gitmene gerek yoktu. Demi çocuklar?”
Herkes kafasını sallayarak destek verdi. Demek güvenilmek böyle bir şeymiş. Güzel..
“Sınıftan senden şüphelenenler var gibi ama Horikita-san’ın açıklamaları onların ağzını kapatmaya yetti bence. Koruma puanı olmak güzel diye düşünüyordum ama başına bela oldu iyi mi..?”
Airi: “Koruma puanı olanlara imreniyordum ama Kiyotaka-kun’un durumunu görünce, o imrenmem de kalmadı. Bende olsaydı, çoktan kaptırmıştım puanları..…”
Sadece bir kişi güvendeydi bu sınavda. Geriye kalan herkes başının çaresine bakmak zorundaydı.
Airi’snin kendisine olan güveni olmadığını göstermesine karşın, Keisei kollarını birbirine dolayıp fikrini dile getirdi.
“Ben olsam, kim ne derse desin koruma puanımdan vazgeçmezdim.”
“Sınıf bu yüzden sana tavır alsa, nefret etse bile mi?”
“Yanlış düşünüyorsun. Kendi hakkınla kazandığın şeye sahip çıkman gerekir. Kiyotaka da koruma puanını kendisine saklamalıydı. ”
Böyle bir olayda kendisini mağdur konumunda gören Keisei, istifini bozmadı hiç.
Akito ise söylediklerini duyduktan sonra, bakışlarını bana çevirip:
“A sınıfıyla olan mücadele çetin geçecek. Kiyotaka’nın riski göze alması bile bizim açımızdan iyi oldu. Başka birisi elini taşın altına koysaydı, sınıftan birisine daha veda edebilirdik. Yoksa kumandan olmaya gönüllü müydün Keisei?”
“Şey… eh, pek sayılmaz.”
Keisei’nin öfkesini anlayabiliyorum. Benden daha güçlü birisinin kumandan olması, kazanma şansımızı arttıracaktı.
“Bu sınavda da okuldan atılmaya karşı bir çare bulmamız bizi zorladı. Böyle bir şart olmasaydı, kumandan kim olurdu acaba…? Belki Horikita-san?”
Airi durum değerlendirmesi yaparak boynunu hafif büktü.
“Huh, Horikita-san en iyi seçenek bence? Ya da Hirata-kun veya Kushida-san? Yukimuu da iyi iş çıkarabilir.”
Sınıfın kumandanı olarak iyi iş çıkarabilecek kişilerin listesini saydı.
“Hirata, huh… o çocuğun kafasında şuan neler dönüyor Allah bilir.”
Akito bu konunun bataklık gibi olduğunu, içine girdikçe mutsuz olacağımızı düşünmüş olacak ki konuyu değiştirdi.
“Hey Keisei, D ile B sınıfının kapışmasına ne diyorsun?”
Bu sınavda yarışacak diğer sınıfları dile getirdi.
“B sınıfı yener bence. Onların iş birliği farklı bir seviyede ya. Epey güçlüler.”
“Aynen! Dahası D sınıfının kumandanı Kaneda-kun olmuş, Ryūen-kun değilmiş.”
Ryūen’in olmadığı bir D sınıfından korkmaya gerek duymuyorlar herhalde.
Ishizaki’gilin B sınıfı ile kapışmak için zaman kollaması…
Hala beklenmedik bir hamle olarak görülse de, hazırlık yaptıkları doğruydu. D sınıfının lideri ben olsaydım, ben de B’yi hedef seçerdim.
Sakayanagi liderliğindeki A sınıfında Katsuragi ve Hashimoto gibi güçlü rakipler var. Dahası, onların sınıfı akademik açıdan tüm 9. sınıflardan daha başarılı.
C sınıfında ben olduğum için, bizim sınıfı özellikle seçmemişlerdir.
D sınıfının başarılı olduğu alan fiziksel üstünlükleriydi, akademik başarıları değildi. Tabii, bu B sınıfı yenmeleri için yeterli olmasa da, bir avantaj sağlıyordu.
D sınıfının bu sınavdaki başarısını belirleyecek şey, biraz şans ile ilerisi için doğru kararlar almasına bağlı, tabii.
Şuan onlar için her şey, bir umuttan ibaret denebilir.
“Hey, şu gelene bakın.”
Haruka fısıldayarak kafeteryaya giren Hirata’yı kaşlarıyla işaret etti.
İlk bakışta, ne kadar yüzünün asık olduğu, mutsuz ve umutsuz bir vaka olduğu belli oluyordu.
Gözleri boş bakıyor, hayat enerjisi yoktu. Her zamanki halinden eser kalmamış.
“Hasta gibi… daha doğrusu ölümcül hasta gibi bir hali var.”
Haruka birkaç söz mırıldandı ama….
Hirata, bizim sınıf için en çok çaba harcayan öğrenciydi. Onun sayesinde epey badireler atlattık, sınıf için çok önemli bir figür.
“Hirata bu sınavda iptal bence. A sınıfıyla yarışmamız yetmiyor gibi, bir de başımıza o çıktı. İşimiz gittikçe zorlaşacak.”
Keisei acımasızca yorum yaptı.
“Elimizden bir şey gelmez mi dersin?”
Ona yaklaşmaya çalışanlar oldu ama herkesi geri püskürttü. Durumu daha kötüleşiyor desem yeridir. Bizim grupta da kimse onunla yakın değil ki kolayca gidip sohbet edelim, derdi neymiş öğrenelim.
Bu sebeple Keisei’nin sözlerinin altında yatan, anlama kimse karşı çıkmadı. Bizim üstesinden gelebileceğimiz bir mesele değil.
✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩