Elitler Sınıfı - Cilt 12 - Bölüm 22 - Hedef
Cilt 12 – Bölüm 22 – Hedef
Nanase’nin yardımseverliği sayesinde, Hōsen ile zoraki bir görüşme ayarlanacak. Buradan sonra işlerin nereye gideceğini tahmin edemem ama doğru bir yönde ilerliyoruz diyebilirim.
Saat 18:00 olmadan önce, zil çaldı.
Kei gündelik kıyafetler yerine okul üniformasını geldi. Belki o da yurda yeni dönmüştür.
“Günün bu saatinde etrafta bir sürü insan oluyor. Dikkat etmek zorunda kaldım. Merdivenleri çıkarak geldim hatta buraya.”
Bir çocuğun odasında uzun süre kalmak şöyle dursun, erkeklerin olduğu katlara geçenlerin sayısı bile iki elin parmağını geçmezdi.
Bu tarz bir durum sevgili değillerse, çok sık yaşanmaz.
“O zaman, başlamayalım mı hemen?”
“Ha? Önce biraz konuşalım yahu?”
Kei, notlarını çıkarmak yerine benimle sohbet etme isteğini dile getirdi.
Ancak, zamanımız kısıtlıydı. Ne kadar çok boşa zaman geçirirsek o kadar çok çalışmak için zaman azalır.
“Akademik başarın iyiyse, istediğin kadar sohbet edebiliriz.”
“Off be…”
“Öncelikle, hangi konularda güçlü ve zayıf olduğunu bulalım.”
“Nasıl bulacağız, peki?”
“Bunlarla.”
Beş tane test kağıdı çıkardım. Keisei, bu testleri Ayanokōji grubu için hazırlamıştı. Soruları özenle seçip hazırladığından dolayı, bilgilerini test etmek epey uygunlar. Hatta Horikita ve Yōsuke de çalışma gruplarından bu testlerden yararlanıyorlar.
“Sınıf arkadaşlarımızın çoğu, bu testleri çözdü.”
“Öyle mi…..”
“Sayfa başına 10 dakika süren var. Hadi durma, başla.”
“Pekiiii.”
İsteksiz olmasına rağmen, Kei ilk sayfadan başladı.
50 dakika sonra, pili bitmiş bir şekilde kendisini masaya bıraktı.
“Bayılacağım galiba…!”
“Güzel. Sınavlarda konsantre olmana şaşırıyorum böyle deyince.”
“Çünkü bütün gün ders aldım. Hemencecik çalışma moduna dönemiyorum.”
Şikayetini dinlerken, hemen kağıtlarını değerlendirdim.
“Hmm. Az çok neyde başarılısın anladım.”
“N-nasıl sonuçlarım?”
Hem beklenti hem de endişe dolu gözlerle bakmasından, kendi durumundan haberdar olmadığını anladım.
“Yarından itibaren Yōsuke’nin çalışma grubuna dahil olacak kadar başarılısın.”
“Eeeh?!!”
“Paniğe kapılmana gerek yok. Ders çalışmadan sınava girersen, baltayı taşa vurmuş olursun o kadar.”
“A-ama partnerimi Shimazaki-san’ın başarısı B-. O kadar kötü durumda değilim ya?”
“Bu özel sınavı geçmek için, 501 puan almak şart. Çalışmadığın halde senin 200 puan alman bekleniyor. Shimazaki yaklaşık 350 puan aldı diyelim. Toplam 550 puan, seni güvende tutmaya yetmez. Ayrıca, Shimazaki de senin kadar tembel çıktı ve ders çalışmadı, –300 bile alabilir.”
Böyle bir durumda, 501 baraj puanının altına düşerek garantisini kaybeder.
“Beni korkutuyorsun. Tırsıyorum şuan…”
“Kendini koruma altına alabilmen için, 250 puan ve üzeri alabilecek kadar çalışman önemli.”
Bu sınavın, D+ başarıya sahip öğrencilerinin bile iyi puan alabileceği şekilde hazırlanacağını söylediler. Tabii, savsaklık etmeden düzenli çalıştıkları sürece.
“Uhm, peki.. Sana bir sorum var.”
“Ne sorusu?”
“Bana özel ders vermeye çalışıyorsun falan ama Kiyotaka. Senin akademik başarın C değil mi? Ortalama görünüyorsun ama aslında,… Çok daha başarılısın, yüksek not alabilirsin kesin. Demi?”
“Öyle denebilir…”
“Dövüş yeteneklerinle de çok iyi. Neden kendini geri plana atmak için bu kadar uğraş veriyorsun anlamıyorum?”
“Göze batmak, ön planda olmak istemiyorum, bu yüzden çaba harcamıyorum.”
“Eh, o zaman.. Ciddileşirsen, en fazla kaç puan alabilirsin?”
“Bilmem.”
“Sorularıma kaçamak cevap vermeyi kes ve net bir şeyler söyle~!”
Omzuma eliyle vurup gülümseyerek sordu.
“Çalışma grubuna katıl, sorularına cevap veririm.”
“Katılacağım, katılmamak ne demek. Az önce söylediklerinden sonra 3.5 oldum zaten.”
“Kaç puan alabileceğimi söylemek yerine, kaç puan almaya karar verdiğimi söyleyeceğim.”
“N-ne? Garip şeyler söylüyorsun.”
Sınavda toplam beş dersten sorumluyuz. Horikita ile olan testten dolayı, bir derse özel muamele yapacağım. Geri adım atmak yok.
Ancak, beş derste de kendimi tutmaz, başarılı olursam bir anda okuldaki itibarım değişir.
“400 puan.”
“… cidden mi? Dur bir dakika, 400 puan derken…”
“Akademik başarı olarak A.”
Sınıf arkadaşlarımız arasında bile, Keisei ve Horikita gibi sadece birkaç zeki öğrencinin ulaşmayı istediği başarı.
Yaklaşık 400 puan alacağımı söylemek daha doğru olsa da, lafımı geri alma gereği hissetmiyorum.
“Yani, o seviyeye ulaşırım, benim için çocuk oyuncağı mı diyorsun?”
“Aynen öyle. Bu okula başladığımdan beri sınavlarda çözemediğim bir soru dahi olmadı.”
Bu sınavda kaç tane zor soru çıkar bilemiyorum ama Beyaz Odada aldığım eğitime kıyasla, sınavın o kadar zor olmayacağını düşünüyorum.
Ne dediğimi idrak etmekte güçlük çeken Kei’yi, düşüncelerinden uzaklaşsın diye gerçek dünyaya çağırdım.
“Şimdi neyle karşı karşıya kaldığını öğrendiğine göre, bu tehlikeli durumu aklında tutarak derslerine odaklanmanı istiyorum.”
“Peki… burda biraz daha çalışayım, sonra yurda dönerim…”
Saat daha 7’yi yeni geçti. Bir saat daha çalışmasının bana bir zararı yok.
Yōsuke’ye Kei’nin şu anki seviyesini yarın söyleyebilmem için, tam olarak durumunu öğrenirim ben de.
“Olur. Başlayalım hadi?”
“Buraya, buraya gel.”
“Efendim?”
Hemen derse başlasın diye hazırlık yaparken, Kei elini zemine vurarak bana seslendi.
“Buraya otur da öğret.”
★ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ★