Elitler Sınıfı - Cilt 12 - Bölüm 31 - İtaatsizlik
Cilt 12 – Bölüm 31 – İtaatsizlik
Ders hala devam ettiği için, kimse notumu sormak için bana yaklaşmadı. Ama okul bittince, işler değişti tabii.
Chabashira dersi bitirir bitirmez, yanıma ilk gelen kişi Horikita değil, Ayanokōji Grubu’ndan Keisei oldu.
“Kiyotaka, zamanın var mı?”
Keisei’nin D sınıfında yüksek not almaktan övünen ve tam not almanın ne kadar zor olduğunu bilen birisiydi. Nasıl oldu diye sormaya gelmiştir.
“Pardon. Görüşmenizi biraz erteleyebilir misiniz, Yukimura-kun? Önce onunla ben konuşmak istiyorum.”
Benim cevap vermeme fırsat kalmadan Horikita, lafa dalıp onu postaladı.
“Evet. Kusura bakma, Keisei. Sonra konuşuruz.”
“Ah, tabii ki.”
Keisei, Haruka ve Airi dahil olmak üzere, Horikita ile birlikte sınıftan çıkarken, sınıf arkadaşlarımın çoğunun bakışları benim üzerimdeydi.
Bir süre sessizce yürüdükten sonra, Horikita durup etrafı kolaçan ettikten sonra, arkasını dönüp benimle yüzleşti.
“Bahane uydurmayacağım. Elimden gelen her şeyi yaptım ve şahsen, memnun olduğum bir not aldım.”
“Rövanş istemediğine emin misin?”
“Sınavdaki bazı soruları çözmeye bırak, ne anlam ifade ettiklerini bile anlayamadım. Sınavdaki o kavramları ne zaman öğreneceğimizi bile bilmiyorum.”
“Ölçüm teorisi, Lebesgue integralleri falan vardı… Belki üniversitede görürsün yani, sanırım?”
Bu konuları detaylı bilmediği için, ona kesin bir cevap veremedim.
Ona daha çocukken bu konuları öğrendiğimi söylesem bir yararı olmazdı.
“… Boşversene. Sormam bile aptallık.”
Sanki pes etmiş gibi, Horikita derin bir of çekip üzülerek bana baktı.
“Sinir bozucu, ama yenilgiyi kabul ediyorum. Son birkaç günde yaşananlar sayesinde, senin yetenekli birisi olduğundan iyice emin oldum. Bu işte direterek kendimi daha çok rencide etmeyeyim.”
Horikita takdire şayan bir şekilde savaştı. Ama şimdi onu översem, ters teper gibi.
“Belirlediğin şart vardı ya–“
“İşte buradasın, Ayanokōji.”
Horikita, muhtemelen Öğrenci Konseyi hakkında konuşacaktı ki yarıda kesildi.
Bana seslenen kişi, sınıf öğretmenimiz Chabashira’ydı.
“Benden ne istiyorsunuz?”
“Ne kadar kabasın. Geçen gün yardımım olmasaydı ne yapacaktın?”
“Evet. Çok yardımınız dokundu.”
“Ben yurda geçiyorum. Sonra konuşuruz.”
Horikita, Chabashira’nın önünde konuşmaya istekli olmadığı için, izin isteyerek yanımızdan ayrıldı.
Horikita gözden kaybolunca, Chabashira sözlerine devam etti.
“Sizi böldüm galiba. Ama acil durum. Müdür Vekili Tsukishiro seni soruyor. Gidelim.”
“Peki.“
Biriyle bana haber verdirtecek kadar önemli bir konu olsa gerek.
Gözlerini öne dikmiş, benden birkaç adım önde yürüyen Chabashira konuşmaya başladı.
“Bil diye söylüyorum… Mashima-sensei’nin dediğine göre, Müdür Vekili Tsukishiro özel sınav sırasında sıradışı, göze batan bir şey yapmamış.”
“Doğrudur. Vaktinden önce harekete geçti. Yani, sınavın hazırlık aşamasında.”
Sınav sırasında, sonuçları bekliyordu.
“İşlerin daha ağır ilerleme ihtimali nedir?”
“Anlayamadım?”
“Bıçaklanmak ne gülünecek bir olay, ne de hafife alınacak.. Baban harekete geçti, değil mi?”
“Elimin bıçaklanmasıyla bu konunun alakası yok.”
Chabashira’ya olanların detaylarını anlatmamıştım. Tabii, 20 milyon puanlık kelleme koyulan ödül kısmını da. Kimseden duyduğunu da sanmıyordum.
“Eğer durum buysa, güzel. Seni zapt edip okuldan zorla çıkarmaya çalıştığını falan düşünüyordum.”
“Bunu yapacak daha fazla insan gücüne ihtiyacı var. Endişelenmenizi gerektirecek bir durum söz konusu değil.”
Böyle şeyler tavşan gibi küçük hayvanlarda işe yarar. İnsanlarda işe yaramazdı.
“Harika, harika. Sana burada ihtiyacım var, bana faydalı olmanı istiyorum. Matematik testinde aldığın tam puan, ne kadar özel birisi olduğunu iyice belli etti.”
Tam puan almanın birçok dezavantajı ve birkaç yan etkisi. Bu da onlardan biri işte.
Çok geçmeden, resepsiyon odasına vardık.
Chabashira’yı dışarda bırakarak, odaya tek başıma girdim.
“Buraya kadar benimle buluşmaya geldiğin için teşekkür ederim, Ayanokōji-kun.”
“Sınıf öğretmenimi gönderiyorsunuz sırf beni getirsin buraya diye… Ya bir şeylerden şüphlenirse? Amacınız nedir?”
Chabashira’yı kendi tarafıma çektiğim gerçeğini belli etmedim.
Aniden Müdür Vekili tarafından çağrıldığım için şaşırmış gibi rol yaptım.
“Müdür vekili olarak sınıfına gelmem uygun olmazdı, değil mi?”
Nazikçe oturmamı eliyle işaret etti. Görmezden gelip ayakta durmayı seçtim.
Tavrımı fark ettikten sonra, konuşmaya başladı.
“Nisan ayı bitti. O öğrencinin kim olduğunu bulabildin mi? Merak ettim neler yaptığını.”
Nisan ayı sonuna kadar Beyaz Oda öğrencisinin kimliğini bulmayı başarırsam, beni rahat bırakacağına dair verdiği sözden bahsediyor sanırım.
“Maalesef, kim olduğuna dair hala en ufak bir fikrim yok.”
“Çok kısa bir cevap verdin ama. En azından şüpheli bulduğun öğrencilerin isimlerini sayman gerekirdi?”
“Emin olmadığım konulara girmem. En azından bu konuda şüphelerimi dile getirecek değilim.”
“Peki. Demek bizim çocuk, kendisini iyi gizliyor.”
Tatmin edici bir yüz ifadesiyle, Tsukishiro başını salladı. O öğrencinin performansından hoşnut gibi bir hali vardı.
“Varlığını dahi hissedemedim. İzini sürmeme bile izin vermiyor.”
“Birkaç ay boyunca, onu tam teşekküllü bir lise öğrencisi yapmak için özel olarak oluşturulmuş bir müfredat ile eğitim aldı.”
Yani, öncesinden ayrıntılı önlemler alacak kadar, uğraştılar? Eğer bu kadar çabalamadılarsa, bu konudan bahsetmesine gerek yoktu.
“Sana ne demeli? Buraya ilk geldiğinde epey sorun yaşamışsın. Konuşman, tavırların, düşünce tarzın ve hatta zamanını değerldirme biçimin bile doğal değilmiş.”
Tsukishiro alay edercesine sırıttı, sanki başından beri beni gözlemliyormuş gibi konuşuyor.
Benimle dalga geçerek, durumu tamamen kontrol altında tuttuğu fikrini, empoze etmeye çalışıyordu.
“Sıradan bir lise öğrencisi imajı, kendi başıma uydurduğum bir şeydi.”
“Her neyse, kim olduğunu bulamamışsın. Buna sevindim. Şimdi gidebilirsin.”
Tsukishiro’nun beni odasından göndermeye çalışmasıyla, konuşmamız sona erdi. Sol elimdeki sarılı bandajı, sorarak baskı dahi yapmadı. Yerimden ayrılmadan konuşmaya devam ettim.
“Müdür Vekili Tsukishiro, evdeki hesap çarşıya uymadı mı?”
“Anlayamadım?”
“Mayıs ayına geldik. Nisan sonuna kadar bu işi halledelim dememiş miydiniz?”
“Hayır, hayır. İşleri aceleye getirmeye gerek yok. Bana şaşırtıcı derecede uzun ek süre verildi.”
“Öyle mi…?” Ben de sandım ki, beklenmedik bir sorunla karşı karşıya kaldınız.”
“Ne kadar enteresan şeyler söylüyorsun böyle. Neye dayanarak söylüyorsun, peki?”
“Bu ay bu işi bitirirsiniz sanıyordum. Tek yapmanız gereken, beyaz oda öğrencisinin benimle partner olmasıydı. Fakat 9.sınıflardan kimse bunu yapmak için çaba harcamadı.”
Tabii, Tsubaki vardı partnerlik isteyen. Fakat önemsiz bir detay olduğunu düşünerek es geçiyorum.
“Hatta, 9.sınıflar arasında beyaz oda öğrencisi olmadığını bile düşünüyorum.”
“Umarım bu fikre kapılmamışsındır?”
“İkna edici bir durum olmadığı için, malum.”
“Eh, ÖYD programı sayesinde, partner bulma konusundaki sıkıntını fark ettim. Sen özel birisisin. Bir anda desteğimi üzerine salarak kendisini belli etmesini istemedim. Başka bir sefere denemenin daha zekice olduğu kanaatindeyim.”
“Çok rahatsınız.”
“Olabilir.”
“Yoksa beyaz oda öğrencisi emirlerinize karşı gelip kendi isteğiyle mi hareket etti? Böyle düşününce, her şey rayına oturuyor da.”
“Aman tanrım, aklına bu cin fikirler nerden geliyor.”
Sevinçten gözleri kısılan Tsukishiro; masasındaki fincandan bir yudum çay içti.
Kısa bir sessizlikten sonra, bardağını masasına geri koydu.
“Güzel. Sözlerimden anlam ve güvenilirlik çıkarman biraz can sıkıcı olsa da, evet. Bu ay sonuna bu işi bitirme niyetindeydim. O çocuk çomak soktu planıma.”
Tsukishiro başta inkar etmesine rağmen, hemen fikrini değiştirip onayladı.
“Çocukluk ediyorsunuz işte. Klasik bir isyan aşamasından geçtiğini düşünürsek, katlanılabilir bir durum… fakat aksi söz konusuysa, bu işin peşini bırakacak değilim.”
Tsukishiro’nun okula getirdiği öğrenci, ona itaatsizlik etmiş demek.
Eğer durum buysa, kolay olmamıştır kabullenmesi.
“Kendine iyi bak, Ayanokōji-kun. Beyaz odadan birisini gönderen ben değildim. Dahası, o öğrencinin emirlerime itaat edip kendi kendine hareket etmesinden dolayı, üstlerimin bu işte bir bit yeniği olduğunu düşünmesi an meselesi.”
“Sizden vaz mı geçerler diyorsunuz? Gerçi, performansınız çok kötü.”
“Olabilir. Fakat, seni okuldan attırma görevim değişmiş değil. Piyon olarak kullanılsam dahi, aldığım emirleri uygulayacağım. Başarısız olur, görevden alınırsam başka bir görevde hayatıma devam edeceğim.”
Beyaz oda öğrencisi ile Tsukishiro’yu hemfikir sanıyordum. Meğer aralarındaki ilişki bu kadar net ve belirgin değilmiş.
Peki, söyledikleri doğruysa…. nedeni ne olabilir?
Beraber çalışıp beni okuldan attırmaya uğraşsalardı, başarılı olma ihtimalleri yüksekti.
..yoksa, blöf mü yapıyor?
Beyaz oda öğrencisi asi mi çıktı? … yoksa o adam arka planda işlere mi müdahale ediyor?
Ihtimalleri değerlendirirsem şayet, bu seçeneklerin hepsi eşit derdim.
Tsukishiro denen adamın ağzından çıkan her şeye inanmamam gerektiğini de özellikle kafamın bir köşesine not ediyorum.
Ne endişeli bir hali var, ne de rahatız olmuş.
“Son olarak… o öğrenci babanın amacını görmezden gelecek kadar ileri giderse, şartlara bağlı olarak kendin okulu bırakman hayrına olur. Beyaz odanın şaheseri olarak pozisyonun güçlendikçe, alacağın kıskançlık ve nefret artacak. İçi rahat edene kadar sana neler yapar tahmin bile edemiyorum.”
Tsukishiro ciddi ve aynı zamanda komik uyarısına karşılık, arkamı dönüp resepsiyon odasından çıktım.
**
Özel Sınav ・ Genel sıralama
Birinci・ 10/A ・ Ortalama puan: 725
İkinci・ 10/C ・ Ortalama puan: 673
Üçüncü ・ 10/D ・ Ortalama puan: 640
Dördüncü ・ 10/B ・ Ortalama puan: 621
1 Mayıs itibariyle sınıf puanları:
10/A, Sakayanagi liderliğinde ・ 1169 puan
10/B, Ryūen liderliğinde ・ 565 puan
10/C, Ichinose liderliğinde ・ 539 puan
10/D, Horikita liderliğinde ・ 283 puan
★ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ★
★ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ★
★ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ★