Elitler Sınıfı - Cilt 13 - Bölüm 14 - Teklifler
Cilt 13 – Bölüm 14 – Teklifler
“Kötü şans peşini bırakmıyor, ha. Deneme kartı sana denk geliyor falan. Yine dikkatleri çektiğine eminim.”
O sabah sınıfa girer girmez, Horikita bana yaklaşarak söylendi.
“Ben de bu sabah aynı şeyden dolayı sitem ediyordum.”
“Sınıf içi kart takası yapabilseydik güzel olurdu. Kazanacağından emin olmayan hiçbir öğrenci deneme kartını istemez ve kazanacağından emin olduğumuz birine de kartı veremeyiz.”
Horikita yarı kapalı kartını almış.
Kart, ceza yediğinizde yararlı olsa da zirveyi hedefleyen öğrenciler için işlevsizdi.
“Duruma göre, ilk %30’a girip bitiş bayrağını gururla sallamaktan başka çaren kalmayabilir, değil mi?”
“Sanki bu konu seni hiç ilgilendirmiyormuş gibi konuşuyorsun. Sınıf arkadaşın olarak, benim için biraz endişelensen?”
“Eğer gerçekten bana güvenmek istiyorsan, ben yardıma her zaman hazırım.”
Horikita yavaş yavaş arsızlaşıyor…. mu demeli? Baş etmesi daha zor bir hal alıyor diyeyim en iyisi.
“Ne istiyorsun?” diyen o ağır bakışları, ona güvenmek istememe neden oluyor.
“Kusura bakma ama satın almak isteyen birisi çıkarsa, kartı elden çıkartacağım.”
“Karar senin. Kolayca alıcı bulabilsen keşke. Deneme kartı, sadece kart sahibini değil tüm grubunu etkiliyor. Tehlikeli bir risk.”
Açıklarken kibar ve nazik görünse de, alaycı bir hali var gibi hissettim.
“Emin olasın diye söylüyorum; dalga geçiyorum.”
“Peki.”
“Şimdiye kadar benimle dalga geçmenin karşılığı olarak düşün.”
“Seninle dalga geçtiğimi hatırlamıyorum ama…”
Deneme kartı sahip olmak için sıkıntılı olsa da, dikkat çekmeme değecek koruyucu bir tılsım gibi işlev görebilir. Benimle gruplaşmak isteyen az öğrenci çıkacaktır mesela. En kötü ihtimalle, bu kartla ıssız ada sınavına tek başıma katılmak zorunda kalabilirim.
“Malum senden bahsediyoruz. Bu işin üstesinden tek başına rahatlıkla gelirsin, haksız mıyım?”
Horikita’ya güvenebilirim ama sınıfın lideri olduğu için, onun desteği olmadan yapamayacak öğrenciler vardı. Onun yükünü mümkün olduğunca hafifletebilmeliyim.
“Elimden geleni yaparım.”
Bu işi kendi başıma halledeceğimi söyledikten sonra yerime oturdum. Kimin hangi kartı aldığını araştırdığını öğrenmekle uğraşırken derse geç gelen Ike’ın, sesini yükselttiğini duydum.
“Haa? Sen, eh… gruplaşacak birini mi buldun?!”
“Evet. Ne olmuş?”
Anlaşılan Shinohara, Ike’n yokluğunda kendi grubuna karar vermiş.
Partneri—
“Ama asıl seninle grup olalım diyen bendim! Hem Horikita’nın izni olmadan grup kurmak yasak!”
“Ne yasağı? Henüz resmi olarak gruplaşmadık. Bugün onu da halledeceğim.”
“Nee..?”
“Ayrıca, beni davet mi ettin, pardon? Ağzının suyu aktı bir kız seninle görüşmek istiyor denince. Bir anda beni umursamayıp çekip gittin.”
“Ah, öyle olmadı bir kere! Hatta sırf senin için onun teklifini geri çevirdim ben!”
“Teklifi geri mi çevirdin? Beni gerçekten kızdırıyorsun. Sen ne korkunç bir insanmışsın.”
“Gruba… kiminle grup kurmaya karar verdin?”
“Seni ilgilendirmez?”
“Ama merak ettim! Soramaz mıyım?”
“B sınıfından Komiya-san. Dün özel sınav başlar başlamaz, grup olalım diye teklif sundu.”
Demek Komiya’ydı. İkisinden biri okula birlikte gelirken konuyu açmış olmalı.
“Ah, Komiya mı? Komiya, hani şu.. basketbol takımındaki gösteriş meraklısı çocuk? Sana inanamıyorum!”
İçten içe Ike, Shinohara’nın onunla grup olacağını tahmin etmiş olmalı.
“Gösteriş meraklısı falan değil. Okuldan sonra kafede buluşup bu işi halledeceğiz, ona söz verdim.”
Bu sözlerinden sonra, Shinohara Ike’a arkasını döndü. Sınıfta sohbeti dinleyen öğrenciler için, her zamanki tartışmalarının bir parçasıydı bu.
✩ ✩ ✩ ✩ ✩
Okuldan sonra Shinohara, daha önce de belirttiği gibi sınıftan erken ayrıldı.
Ike sessizce Shinohara’nın gitmesini izledi. Ardından kararlı bakışlarla sınıftan hızla ayrıldı.
“İyi bir zamanlama mı dersin?”
Yousuke tüm sahneye şahit olan birisi olarak, Ike gittikten sonra bana yaklaştı.
Kulak misafiri olmaması için, koridorda konuşmak isteyince ben de onun isteğine uydum.
“Ike’ı yalnız bırakmanın doğru olduğunu düşünmüyorum.”
“Evet. Biraz kibirli olabilir ama Ike’ın bilgisi ve tecrübesi ıssız ada sınavında işe yarayacaktır. Shinohara’yla olan bu tartışması, onun potansiyelini doğrudan etkileyebilir.”
“Evet. Bu halini görünce Shinohara ve Komiya’nın görüşmesini izlerse kim bilir ne yapar, endişeliyim.”
Yousuke endişeleniyordu.
Şu anda B sınıfıyla tartışmaya girmek iyi bir fikir değildi.
“Neler olduğuna bir bakayım. Eğer istersen, sen de gel? Ike-kun’un benden pek hoşlandığını sanmıyorum da.”
Açıkçası, Ike benden de hoşlanıyor sayılmaz.
Yine de, Yousuke’nin huzursuz hissetmesi normaldi.
“Shinohara, Komiya ile kafede buluşacağını söylemişti, demi?”
“Evet. Her ihtimale karşı, gidip neler olduğuna bakalım mı?”
“Olur.”
Yosuke ile Keyaki alışveriş merkezindeki kafede durumu kontrol etmeye karar verdim. Yolda giderken, küçük grupların bileşimi hakkında da biraz konuştuk.
“10.sınıfların birbirine yardım ettiği ve 9 ve 11’lere karşı ortak bir savaş vereceği bir plan önermek istedim. Ama diğer sınıflar ortaklaşa çabalamak istemiyor gibi. Herkes kendi ideal grubunu oluşturmaya çalışıyor. 10.sınıflardan kimsenin okuldan atılmasına izin vermemek adına, güçlerimizi birleştimemiz imkansız bir plan değil ama zorlu bir süreç.”
Bu konuyu dün Horikita ile de konuşmuştuk. Ancak bu planı uygulamak adına öğrenciler ağır bedeller ödemek zorunda kalacaktı. Bu tarz bir planı uygulamaya koymak isteyen kim olursa olsun, ağır bir yükü üstlenecek.
Açıkçası, 5 grubun da sınav başlar başlamaz sınavdan çekilip 30 milyon puanı tüm bir dönemin, yani 4 sınıfın, üstlenmesi de pek gerçekleşecek bir olay gibi görünmüyor.
Koca bir gün geçmesine rağmen, böyle idealist bir öneride bulunan hiçbir öğrenci çıkmamasının sebebi de buydu.
“Sadece bizim pişman olmayacağımız gruplar kurabiliriz gibi.”
“Evet….”
“Birkaç kişi seni grubuna davet etmiştir değil mi, Yosuke?”
Yosuke hem erkekler hem de kızlar arasında popülerdi ve her açıdan mükemmel bir öğrenci profiline sahipti. Onunla gruplaşmak istemeyecek bir kişi bile yoktur.
“Ben, D sınıfından 2 kişiyle gruplaşmak istiyorum. Üst sıraları hedeflemek yerine, ceza almamak için mücadele etmeyi tercih ederim.”
Koruması gereken D sınıfı öğrencileriydi, diğer sınıflar değildi. Onun mantığı bu şekilde çalışıyordu. Güçlü ve popüler öğrenciler için, gruplaşmak daha kolaydı. Güçsüz ve zayıf öğrencilerin, başkalarından yardım istemesi bile zordu.
“Sakura-san ne durumda?”
Yosuke, grubumun bir parçası olan ve yetenek açısından son sırada yer alan Airi için endişelendi.
“Bildiğim kadarıyla, Akito ve Haruka ile bir grup kuracak.”
“Miyake-kun iyi motor becerilerine sahip, grubun dengesi güzel olmuş.”
Keisei dışarıda kaldı. Ama zekası sayesinde diğer sınıflardan onunla iletişime geçenler varmış. Fiziksel yetenek eksikliğini karşılayabileceği öğrencilerle eşleşirse, güzel bir grup kurabilir.
Ike’ın peşine düşmüşken, garip bir sorun peydah oldu.
Bizi takip eden biri var. Daha önce beni takip etmek için elinden geleni yapan ama şimdi sanki göze batmak için uğraşan birisi.
Ike direkt Keyaki alışveriş merkezine doğru yürüdü. Yosuke ile arkasından biz de vardık. Bizi takip eden kişi de hız kesmeden peşimizden geldi. Bu çifte takip durumu böyle devam etti. Onu görmezden gelmek zor olmasa da, ilerde devam etmesi işimizi zorlaştıracak.
Keyaki alışveriş merkezine girmek üzereyken, durdum.
“Özür. Yosuke. Sen önden gitsen olur mu?”
“Ne oldu?”
“Bir işim vardı, onu hatırladım. 10 dakika içinde dönerim.”
“Tamam, bir şey olursa seni ararım.”
Daha fazla soru sormadan Yosuke, Keyaki alışveriş merkezine girip gözden kayboldu.
Çok geçmeden bizi takip eden öğrenci, bu işareti görüp ilerledi.
Sınıf arkadaşım Chiaki Matsushita’dan bahsediyorum.
“Çok şaşırmış görünmüyorsun. Başından beri fark ettin mi?”
“Şaşkınlığımı yüz ifademe pek yansıtamıyorum.”
Bahar tatilinden beri ilk defa Matsushita ile yalnız konuşuyorum galiba?
Hayır, yalnız konuşmayı geçtim, o zamandan beri onunla ilk kez konuşuyorum.
“Hirata-kun ne konuşuyordunuz? Ike-kun’u mu yoksa ıssız ada sınavını mı?”
Yanıma geçen Matsushita, durumu değerlendirip başını hafifçe kaldırdı.
“Bu konulardan sana ne, Matsushita?”
“Beni ilgilendirmiyor zaten, bizi ilgilendiriyor. Ayanokouji-kun, A sınıfına yükselmemiz için önemli bir varlıksın.”
Beni gözünde büyütüyor gibi ama asıl amacı ne acaba?
Zeki birisi olduğu için, beni pohpohlamanın işe yaramadığını fark etmiştir.
Bana sebepsiz yaklaştığını sanmıyorum, bu arada.
“Abartma canım, sana acil söylemem gereken bir şey olduğu için yaklaştım.”
“Acil olan ne?”
“Deneme kartı çok güçlü bir etkiye sahip. Ama kullanması zor. Herhangi bir sorun yaşarsan sana yardım etmek isterim, Ayanokouji-kun. Nasıl fikir?”
Konuyla ilgili düşüncelerimi ve görüşlerimi umursamadan, her zaman bana yardım etmeye istekli olduğunu ifade ederek yanımda olduğunu belli etti. Cevap vermeyince, biraz utandı.
“Direkt sormadığım sürece cevap vermeyeceksin anlaşılan.”
Ona kaba davranmaya çalışmıyorum ama kalabalıkta konuşmak istemiyorum. Okul çıkışı, etrafta öğrenciler vardı ve etraf gittikçe kalabalıklaşıyordu. Matsushita da bunun farkında olacak ki cevap beklemeden konuşmaya devam ediyor.
“Cezadan kurtulmak için üst sıralarda yer almak zorundasın. Bu da seninle grup olmak isteyenleri 2.kez düşünmeye itecektir. Yani, başın belaya girerse, bana güvenebileceğini bil istedim.”
Cevap verdikten sonra, sanki önemli bir şey söylemeyi unutmuş gibi, ekledi:
“Tabii ki, sınav sırasında ne dersen onu yapacağım.”
Bunları söylemek için peşimden gizlice beni takip edecek kadar ileri gitmiş gibi.
“Yardım teklifine minnettarım ama ilk %30’a giremezsek ceza alacaksın. Riskleri bilerek konuşuyorsun, değil mi?”
“Evet. Seninle iş birliği yapmanın bu yüzden önemli olduğunu düşünüyorum hatta.”
İyi niyeti olduğuna şüphem yok ama işin aslı başka bir konuya dayanıyordu.
Bir an evvel Yosuke’nin yanına gitme arzumu bastırıp yanımda yürüyen Matsushita’ya döndüm.
“Benimle grup olarak bu sınavda başarılı olma şansını daha yüksek gördün değil mi?”
Normalde, deneme kartına sahip bir grubun okuldan atılma olasılığı daha fazla. Matsushita bu tehlikeye rağmen bana yardım teklif ediyor. Bu isteğini, saf iyi niyetle açıklayamayız.
“… Demek fark ettin?”
Matsushita gözlerini kısıp gülümseyerek beyaz bayrağı erkenden kaldırdı.
“Seninle üst sıralarda yer almanın zor olacağını sanmıyorum. İlk üçe giremesek bile, ilk %30’a girerirz. Arkadaşlarıma öncelik verip onlarla yarım yamalak bir grup kurmaktansa, daha iyi olur diye düşünüyordum.”
Demek Matsushita’nın asıl ima ettiği buydu. Grup kurma seçeneklerini ölçüp biçmiş ve beni seçmiş.
“Çabucak seni kandırırım diye düşünmüştüm, Ayanokouji-kun.”
En kısa zamanda konuyu görüşmek… Aynı zamanda karşındakinin niyetini değerlendirilmesini de kolaylaştırıyordu.
Güzel teklif olsa da, başından beri bir sonuç çıkarma peşinde değildim.
Matsushita ile alakalı bir sorun yok. Kim olursa olsun sonuç değişmezdi.
“En azından bu ay, grup kurmayı düşünmüyorum.”
“Yani etrafı kolaçan edip neler olacak bir süre izlemek mi istiyorsun?”
“Diğer sınıfların nasıl hareket edeceğini görmek istiyorum.”
Ona en önemli faktörü söyledim.
Ama önemsediğim kısım sıradan öğrencilerin değer verdiğinden daha farklıydı.
Issız ada özel sınavı çok fazla hazırlık gerektiriyor benim için.
Tsukishiro’nun bu konuya dahil olduğuna kalıbımı basarım.
Son özel sınavın üzerinden bir buçuk ay geçmesine karşın, gözle görülür bir hamle yoktu ortada.
Her gün, Nisan ayından hızlıca uzaklaşıyoruz.. Beyaz Oda Öğrencisinin keyfi hareketleri yüzünden, işler raydan çıkmıştı.
Bu grup kurma aşaması için bir şeyler yapmışlardir diye düşünüyorum ve bu durumu, savaşın önsezisi olarak değerlendiriyorum.
Matsushita ise tehlike unsurunu anlamıyordu.. Eğer bu işe bulaşırsa, paçayı kolay sıyıramaz.
“Şuan beni tatmin edecek bir cevap alamayacağım galiba. Peki. Biraz düşün, taşın, karar ver.”
Beni zorlamaya hiç niyeti yokmuş gibi, veda etmek için elini salladı.
“Fikrini değiştirirsen, bana buradan ulaşabilirsin..”
Önceden hazırladığı üzerinde iletişim bilgilerinin yazılı olduğu bir kağıdı uzattı.
“Eh, ben söylemek istediğimi söyledim.”
Sohbeti bitiren Matsushita, arkasını dönüp yurda doğru yürümeye başladı.
“Eh, bir kızın daha iletişim bilgilerini almak fena hissettirmedi.”
Matsushita’nın beklentilerini ilerde karşılayıp karşılamayacağım belli değil.
Hemen içeri geçip Keyaki alışveriş merkezinde Yosuke ile buluştum.
“Durum ne?”
“Olabilecek en kötü durum olduğunu sanmıyorum ama…”
Yosuke’nin bakışlarını takip ederek kafede, gülüşerek konuşan Shinohara ve Komiya’yı gördüm.
Biraz daha uzakta bize arkası dönük bir şekilde, onları sessizce izleyen Ike’ı da fark ettim.
“Ne yapmalıyız dersin?”
“Ike hala sakin. Herhangi bir tepki vermeden olaya müdahale etmeyelim. Ike’a bir anda seslenmekle, elimiz boşa çıkabilir. “
Yosuke aynı fikirde olacak ki başını salladı..
“O zaman, önce Komiya’yla konuşayım. Komiya, Shinohara’yı neden grubuna davet etti mesela? Önce bundan emin olalım, ona göre hareket edelim.”
“Shinohara ile grup olmazsa, Ike’ın grup olabileceği en iyi kişi kim olur diye de düşüneyim.”
“Çok iyi olur.”
Sonra bilgilerimizi paylaşacağımızı söyleyerek ayrıldık.
★ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ★