Elitler Sınıfı - Cilt 13 - Bölüm 15 & 16 - Yardımlaşma
Cilt 13 – Bölüm 15 – Yardımlaşma
Yosuke ile yollarımızı ayrıldıktan sonra Komiya’nın sınıfından Ishizaki’yi arayıp görüşme talep ettim.
Hala okulda olduğunu düşündüğüm için onunla buluşmaya gittim.
“Yo! Sonunda bizimle grup olmaya karar mı verdin!?”
Bana enerjik ve mutlu bir şekilde gülümsedi.
“Kusura bakma, o konuyu hala düşünüyorum. Bugün başka bir konu için buradayım.”
Ishizaki bu sözlerimi duyuca hafif üzüldü. Ama hemen toparladı.
“Ee, benimle ne konuşmak istiyorsun?”
Ona hemen sorunumu sormak istiyordum ama Ishizaki’nin yanına bir kız yaklaştı. 10/C’den Nishino Takeko’ydu.
“Ne yani, “bir işim var”derken, Ayanokouji-kun’la buluşmayı mı kastetmiştin?”
“Hey, sana beni takip etme demedim mi, Nishino? özür, Ayanokouji.”
Benden özür diledikten sonra Ishizaki, Nishino’ya ondan önce Keyaki alışveriş merkezine doğru ilerlemesini söyledi.
Ancak kız, Ishizaki’yi dinlemeyip bana yaklaştı.
“Ishizaki ile arkadaşsınız demek. Bu ne sürpriz.”
Nishino, Ishizaki’ye doğrudan hitap ederken beni gözleriyle süzdü.
“Hey, beni hiç dinlemiyorsun! Sonra neden dışlanıyorum diyorsun!”
“Dışlanmak mı?”
“Ah, şey.. bu arkadaşımızı sınıfta dışlıyorlardı da. Mesele uzamaya başladı hafiften.”
“Dışlanmak, ha? Sanki umrumda.”
Dışlanmak demişken, Ibuki de tek tabanca takılıyordu. İkisi de aynı yolun yoldaşı galiba.
“Her neyse, bizi yalnız bırakabilir misin?”
“Hayır.”
“Hayır mı? Hayır mı diyorsun? Bu kız… özür, Ayanokouji, bir dakika. Ondan hemen kurtulacağım.”
“Ayanokouji-kun’le neden gizlice buluştuğunuza merak ediyorum, Ishizaki.”
Nishino’yla hiç konuşmuşluğum olmadığı halde tereddüt dahi etmeden aklından geçenleri söyleyen birine benziyor.
Onun gibi ağzına geleni söyleyenler kolayca düşman edinir. Gizlice buluştuğumuzu görünce şüpheci olması doğaldı. Bir açıklama yapmadan onu göndermeye çalışmak ters tepebilirdi, bu yüzden Nishino’ya Ishizaki ve benim ne konuşacağımızı anlatmaya karar verdim.
“Aramız geçen yılki Karma Eğitim Kampı’nda aynı grupta yer almamızla, daha iyi oldu.”
Önce ona şu anki ilişkimizin buraya nasıl geldiğini anlattım. Sıra geldi, görüşme meselemize.
“Ishizaki ile iletişime geçme sebebim, ona sınıfınızdan Komiya ile ilgili birkaç soru sormak istediğim içindi.. Burada buluşmaya karar verdim çünkü bu konuşmayı kimse duysun istemedim.”
“Komiya-kun yüzünden mi? Neler oluyor?”
Komiya’dan bahsederken ismine son ek ekledi, düşürmedi. Bu izlenimimi korurken, nedenlerimi açıkladım.
“Bizim sınıftan Shinohara ile bir grup kuracaklarmış. Bundan haberiniz var mı?”
“Hayır, ilk defa duyuyorum. Ama garip bir durum sayılmaz?”
Başka sınıftan biriyle grup olmak, sıra dışı bir durum değildi. Ishizaki’nin bu sorumu garipsemesi doğaldı.
“Eee. Ne olmuş?”
“Nazikçe açıklayayım. Shinohara, bu ıssız ada sınavında çok aktif mücadele verecek birisi değil. Sınıfımız, Komiya’yla gruplaşmasının iyi bir fikir olup olmadığı konusunda endişeli. Nasıl birisi olduğunu bilmek istiyoruz.”
“O iyi çocuktur ya, demi? Ayrıca iyi motor becerileri var, basketbol kulübünde olduğu için fiziksel gücü de iyi.”
Ishizaki, ‘demi’ diyerek Nishino’ya sordu.
“İkisinden biri grup kurmayı teklif etmiştir. Çıkıyorlar mıymış?”
“Eh? B-bilemiyorum….”
“Ishizaki’den buna tam cevap vermesini bekleyemezsin. Sen aşktan anlamıyorsun, değil mi İshizaki?”
“Kes sesini! Sanki sen anlıyor musun?”
“En azından senden daha çok anlıyorum. Çıkmıyorlarsa da Komiya-kun, Shinohara-san’ı çok seviyor, demi?”
“Eh? Komiya, Shinohara’yı mı seviyormuş? Diğer sınıflardan birinden hoşlandığını söylemişti ama… çok da net hatırlamıyorum…”
Ishizaki eski bir anısını hatırlayıp bize anlattı.
Öğrenciler grup kuracaksa, aralarında bir beklenti olması doğaldı; Yetenek, arkadaşlık ve hatta romantik duygular gibi unsurlar bu beklentiyi karşılayabilir.
Nishino’nun dediği gibiyse, Komiya Shinohara’ya aşıksa, onunla bir grup kurmak istemesi doğaldı.
“Ama bunu neden önemsiyorsun, seni ne ilgilendiriyor?”
“Bu sabah ikisini birlikte gördüm. Komiya, Shinohara’ya adıyla seslenince, yakın olduklarını anladım. “
“Ahh… Eh, ne? Ayanokouji, bana…. Shinohara’dan hoşlanıyorum deme sakın?”
“Hayır.”
Hemen inkar etsem de, Ishizaki bu gerçeğe kendini inandırmış gibi çok sevindi.
“Ne? Senin aşık olacağın kız tipi öyle mi? Doğruyu söyle, hadii?”
“Hayır dedim.”
“Benden saklama, biz yakın arkadaşız, değil mi?”
Hayır, Karma Eğitim Kampı’na kadar yakın olduğumuzu sanmıyorum…
Aslında, son zamanlarda onu 1 yıllık sınıf arkadaşlarımın bir kısmından daha iyi tanıma fırsatı buldum.
“Ama senden bahsediyoruz, daha güzel bir kız bulabilirsin kendine.”
Bu saçma konu daha fazla devam ederse, yalan yanlış söylentiler yayılmaya başlayabilir; Ike ve Shinohara’nın ilişkisi şuan olduğundan daha kötü hale gelebilir.
“Ike. Bizim sınıftan Ike, Shinohara’dan hoşlanıyor.”
“Huh? Yani sen değil misin, Ayanokouji?”
“Bu yüzden durumlarını anlamaya çalışıyorum.”
“Şimdi anladım ama aşk meşk olaylarına 3. tarafların girmesi doğru olmaz.”
“Haklısın. Başkasının aşkına karışmayalım.”
“Normal şartlarda dediğiniz doğru. Ancak, sınıfımız için bu göz ardı edemeyeceğimiz bir durum. Ike’ın özel sınavda aktif olması D Sınıfı için şart.”
İlişkileri ne kadar gerilirse Ike’ın garip tavırlar sürdürmesi o kadar olasıydı.
Yetenekleri sergileyebileyeceği ıssız ada sınavı yaklaşıyorken, yaşadığı olaylar olumsuz etkileyecektir onu.
Bu durumda B sınıfının bize yardım etmesi, onlar için avantajlı olmazdı. Yardım etmek istemeyeceklerdir hatta.
Ben tam böyle düşüー
“Tamam, ihtiyacınız varsa yardım ederim. Ne yapabilirim peki?”
Ishizaki, bana yardım teklif etti.
“Dur, Ishizaki. Ciddi misin sen? Komiya ile arkadaşsın, değil mi?”
“Yani, zor durumda olan Ayanokouji’yi görmezden mi geleyim?”
“Hayır, bu konuyu akışına bırakmalısın. Arkadaşsınız, tamam ama aynı zamanda rakipsiniz de. “
“Dünün düşmanı, yarının dostu olur diye bir söz duymadın mı?”
“bugünün dostu” demesi lazımdı ama düzeltmedim onu.
“Çok cömertsin ama karşılık beklemesen iyi olur.”
“Karşılık mı? Hiçbir şey istemeyeceğim. Başı dertte olan bir arkadaşıma yardım ediyorum, bundan daha doğal ne olabilir.”
Ishizaki iyi yalan söyleyebilen biri değildi. Bana koşulsuz şartsız yardım edeceğini söylerken, ciddi olduğunu anlayabiliyordum.
Çok cömertçe davranmasına rağmen, Komiya’nın arkadaşı olduğunu göz önünde bulundurarak ondan mantıksız bir istekte bulunamam. Komiya ve Shinohara’yı zorla ayırırsak, Nishino’nun öfkesi üzerimizde olur zaten.
“O zaman, hmmm… Önce Komiya’nın hislerini sorabilir misin, Ishizaki?”
“Yani Shinohara’yı gerçekten sevip sevmediğini öğrenmek istiyorsun, Ayanokouji?”
“Evet, ama lütfen özellikle öğrenmek isteyen birisi olduğu gerçeğini gizli tut.”
“Tamamdır. Peki, nasıl emin olacağım? Bir fikrin var mı?”
Nishino, Komiya’ya yaklaşmanın bir yolunu bulamayan Ishizaki’ye bir fikir sundu.
“Ayanokouji-kun, ikisini gördüm demiştin, değil mi? O zaman senin yerine Ishizaki’nin buna şahit olduğunu varsayalım ve bunu çıkıp çıkmadıklarını öğrenmek için kullanalım. Kızlar arasında popüler olmayan bir çocuk olarak, arkadaşının ondan önce sevgili yapmasına içerlemiş birisi olarak görünsün, işte size senaryo?”
Sormak için bir neden bulmakta zorlanan Ishizaki için, Nishino’nun önerisi güzeldi. Hemen kabul etti.
“B-boş bir neden içerlemek ama işe yarar gibi… Tamam, o zaman bir deneyeyim. Bana biraz zaman verin. Kulüp etkinlikleri henüz başlamadı—”
Ishizaki güzel bir fırsat yakaladığını düşünerek, Komiya’yı aradı.
“…Alo, Komiya? Kulüp etkinlikleri başlamadan hemen önce seni aradım, kusura bakma. Sana bir şey soracaktım da. Bu sabah D sınıfından Shinohara ile konuştun mu? … Tam düşündüğüm gibi.…. Birbirimize haber vermeden önce sevgili yapmayacaktık hani? Sanki benden bir şeyler gizliyorsun gibi geliyor.”
Ishizaki beklenmedik bir şekilde Komiya’ya Shinohara’dan bahsetti.
“Çıkmadığınızı mı söylüyorsun? Gerçekten mi? Eğer yalan söylüyorsan, karışmam bak?”
Komiya ve Shinohara’nın çıkmadığından emin olduktan sonra, Ishizaki sağ eliyle ‘tamamdır’ işareti yaptı. Ardından, hemen yüz ifadesi değişti.
“Eh… cidden mi? ooo, ooo, anladım…”
Ishizaki, soruları benim anlayabileceğim kadar kolay soruyordu. Ancak bir anda telefonun diğer ucunda Komiya’nın söylediklerini dikkatle dinlemeye başladı.
“… Öyle mi? Hmm, anladım. Tamamdır. Sonunda gençliğinin baharını yaşamaya başlayacaksın. Arkandayım, dostum. Sonuçları haberdar et.”
Konuşmanın gidişatından Komiya’nın Ishizaki’ye söylediklerini kabaca anlayabildim. Aramayı bitirdikten sonra, Ishizaki bana garip bir şekilde baktı.
“Komiya, ıssız adada Shinohara’ya açılacakmış.”
“Anladım—“
Grup kurarlarsa, bütün gün birlikte çalışmak zorunda kalacaklar. Açılmak için, mükemmel bir bir zaman.
“Ne yapabiliriz? Durdurmak yakışık almaz.”
Haklıydı. Komiya’nın duygularını ona söylemeye hakkı var.
Ike ve Shinohara birbirlerinden hoşlansalar da, ikisi de bir adım atmaya istekli değildi. Aralarına birisi girerse, kaderin cilvesi olur ancak. Belki Ike, onu son dakikada geri kazanabilir. Bu da bir ihtimal.
“Neyse, yardımın için teşekkürler. Bu konuyu Horikita ile konuşayım. Nishino grup kurmakta zorlanıyorsan bana danışabilirsin. Yardımcı olabilirim.”
“Karşılığa gerek yok demiştim.”
“Zorlandığımızda, birbirimize yardım etmeliyiz. Elimden gelen yardımı yapmaya hazırım.”
“Teşekkürler, sen de elinden geleni yap.”
Ishizaki’nin bu sözlerini dinledikten sonra, Horikita’ya bu konudan bahsetmeye karar verdim.
★ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ★
Cilt 13 – Bölüm 16 – Çözüm Arayışları
O akşam Horikita’yı kafeteryaya çağırdım.
Kafe kalabalık olduğu için, bizi dinlemek isteyenler çıkarsa da duyamazlar.
Horikita’ya Ike, Shinohara ve Komiya arasındaki mevcut durum ve yaklaşan ıssız ada sınavını nasıl etkileyebileceği konusundaki endişelerimden bahsettim. Ike’n Shinohara’yı sevdiğinden ama henüz ona açılmadığından, Öte yandan Komiya’nınsa, yakında açılmayı planladığından bahsettim.
Horikita’nın bu sözlerim üzerine verdiği tepki…
“Bırakalım ne yaparlarsa yapsınlar bize ne?”
Az çok beklediğim gibi, bu duruma ilgisizdi.
“Bana bir konuda danışmak istediğini söyleyince, ciddi bir sorun var sandım….Ama bu bizim çözmemiz gereken bir sorun değil ki. Ayrıca, Ike-kun’un izcilik yeteneğini değerlendirdim, o duygularıyla değil; yeteneğiyle ön plana çıkacak bir grupta olmalı..”
“O kadarını bilemiyorum. Ike, Shinohara‘ya kafayı takmış ve epey endişeli. Belki geçen yılki performansını bile göstermeyebilir. Hadi bu kadarı normal karşılanır. Ama ya Shinohara‘ya olan bu endişesi, grubunu da geriye çeker, onlara bir yük haline gelirse?”
“Shinohara’ya olan hisleri yüzünden okuldan atılabilir mi diyorsun?”
“Asla olmaz diyemeyiz.”
“… Can sıkıcı olur. Hem de çok aptalca.”
Sinirlenen Horikita, derin bir iç çekti.
“Komiya ve Shinohara bir grup kurmayı kafalarına koymuşlar ama senin talimatların yüzünden henüz onaylamamış gibi. İzin verirsen hiç tereddüt etmeden grup oluştururlar. Şu anda D sınıfının liderisin, Shinohara’ya Komiya ile gruplaşmanın stratejik açıdan dezavantajlı olduğunu söylersen, sana karşı gelmez.”
“Yani bu duruma mani olmamız gerektiğini mi söylüyorsun? Ama grup kurmalarını engelledik diyelim, Komiya-kun açılma zamanını değiştirebilir? Hatta, bugün bile açılabilir, niye ertelesin.”
“Bu olasılığı göz ardı edemeyiz.”
“Bu göründüğünden çok daha karmaşık bir mesele. Onlar sevgili olana kadar onlara göz kulak olamayız ki.”
“O zaman ne yapmalıyız?”
Ike-kun hislerini ona söylesin? Shinohara-san kabul ederse, Ike-kun hangi grupta olursa olsun okulda kalmak için mücadele edecektir, değil mi? Reddedilirse de tüm bu konuyu unutup sınava odaklanabilir.”
İlkinin doğru olduğunu düşünsem de reddedilirse ne olacağını söylemek zordu. Bu sınavda havlu atıp pes etme ihtimali var.
Ancak, bu tek başımıza konuşarak halledebileceğimiz bir mesele değil.
Belki de Ike’n en kısa zamanda açılması en kolay ve hızlı çözümdür.
“Başarılı olduğun pek çok konu var ama aşk konusunda sıfırsın.”
“Şuan öğreniyorum.”
“Gerçekten mi?… Ne yapabileceğime bir bakayım. Şimdi, Ike-kun ve Shinohara-san‘a birlikte grup kurmalarını istemekle başlayayım, değil mi?”
Hala yemeklerimizi yerken, Horikita telefonunu çıkarıp ÖYD uygulamasını açtı…
Beklenmedik bir gelişmeyi fark etti.
“Ne yazık ki, çok geç kalmışız.”
Horikita telefonunu masaya koyup ekranı görebilmem için bana doğru kaydırdı. ÖYD’de, oluşturulan grupları görebiliyordunuz. Shinohara ve Komiya’nın grup olduklarını gördük. Gruplarındaki üçüncü kişi ise, B sınıfından Kinoshita Minori idi.
“Madem işler bu raddeye geldi, Ike-kun’un motivasyonunu yüksek tutmak için önlemler almalıyız.”
“Bu konuyu Yosuke ile de konuşalım. Ike için en iyi grubu düşünüyordu.”
Issız ada sınavı için gruplaşma gittikçe zorlaşıyor gibi.
✩ ✩ ✩
Akşamları Kei ile geleneksel randevularımdan biri, odamda başladı.
Bugünkü sohbet konumuz Ike ve Shinohara arasındaki kavgadan başlayarak sınav için gruplaşmalara kadar gitti.
“Hey… Kiyotaka, bu ıssız ada sınavı için kiminle grup olacaksın?”
Biraz utangaç bir ifadeyle Kei bana bakıp ağzından baklayı çıkardı.
“Şu anda kimseyle grup kurmayı düşünmüyorum.”
“Eh? N-Neden?”
Kei’nin benimle grup kurmak istediğini anlasam da, onunla gruplaşarak kendime fayda sağlayacağımı sanmıyorum. Kei’nin yeteneklerinden dolayı değil: Tsukishiro ile olan savaşımı düşünerek hareket etmem gerektiğinden dolayı böyle bir düşünceye sahibim.
“Grup kurmak avantajlı, evet. Ama tek tabanca olarak sınavı kazanmak mümkün. Hatta kişinin başkalarının etkisi altında kalmadan hareket etmesine olanak sağlıyor. Ayrıca kişi, diğer gruplara destek olabilir, grup okuldan atılmanın eşiğindeyse onlara bile katılabilir.”
“Yani, solo takılarak daha çok adapte olabilirim diyorsun….”
Cinsiyet gözetmeksizin, bu sınava tek tabanca olarak girmek kurallara aykırı değildi. Başka bir deyişle, çok yönlü, yani çoğu alanda başarılı, olduklarına inanan öğrencilerin kendilerini göstermeleri için bir şanstı bu sınav.
“Bir öğrenci tek başına birinci olursa bu, sınıfına 300 sınıf puan kazandıracak.”
“Kiyotaka, istesen birinci olur musun?”
“Sence olur muyum?”
Soruyu Kei’ye geri yöneltirken göz göze geldik. Biz birbirimize bakarken, o düşünmeye devam etti. Hafif gerildi.
“Bence… çok rahat birinci olursun. Eh, ama bir dakika. Bu durumda, çıktığımızı söylemek daha zorlaşır!?”
Kei, geleceği düşünmeden edemedi.
“Eğer tek başına birinci olursan Kiyotaka kendimden geçer, bayılırım vallahi! Uyanınca da ne kadar havalı bir sevgilim var diye düşünürüm. A—Ama artık ideal olan ne ben de bilmiyorum!”
“Aşırı heyecanlanıyorsun. Birinciliği garantilemek kolay olmayacaktır, takma kafana bu kadar.”
“Yani, yani… Sen bile kazanamayacağını mı düşünüyorsun, Kiyotaka?”
“%50 şansım var diyelim.”
“Sadece% 50 şansın olduğunu söylemek bile büyüleyici bir etkiye sahip…”
“Her neyse, endişelenmen gereken tek şey kiminle gruplaşacağın değil, Kei.”
“Eh? Nasıl önemli değil? Dikkatli bir eşleşme yapmazsam, okuldan atılırım.”
“Dediğin gibi, bu özel sınavda okuldan atılma var. Son 5 gruba düşersen, okuldan atılma cezasıyla yüzleşmek zorundasın. Bu yüzden kiminle gruplaştığına dikkat etmen gerek.”
“Evet, evet. Bu yüzden seninle grup kurmak istedim, Kiyotaka… Beni korursun diye.”
Az önce dolaylı yoldan grup olalım diyen Kei şimdi net bir şekilde söyledi.
“Seni korumasam bile, kendini kurtarabilesin diye bir çıkar yolun var değil mi? Kişisel puandan bahsediyorum, cebinde belli bir tutar olması gerek.”
“Haklısın ama…”
İstenen kişisel puan fazla olsa da, o tutar telefonunuzda olduğu sürece okuldan atılmayacağınız garantiydi.
“Haklısın ama sınavda 6 kişilik bir grup oluşturursan, okuldan atılmamak için 1 milyon puana ihtiyaç var, değil mi? O kadar puanım yok.”
“Şuan ne kadarın var?”
“Um… 240.000 puan…. V-ve bu son zamanlarda biriktirmiş halim!”
Onu suçluyor değilim.
Ben de benzer bir durumda olduğum için, suçlayacak birisi hiç değildim.
“Yani 760.000 puan eksiğin mi var?”
Bende yaklaşık 250.000 var. Hepsini Kei’ye versem dahi, gereken miktarın yarısına bile ulaşmıyor.
“Kei, Bedava Hak kartın var, değil mi?”
“Evet, evet. Bu kartın ederi ne kadar dersin?”
“Açıkçası, iyi bir kart diyemem. Sınav sırasında bir hataya engel olan ya da ödüllendiren bir kart olmadığı için, kartların içindeki etkisi en az olanı desem yeridir.”
Sadece kazanacağını düşündüğünüz bir gruba iddia gibi bahis oynayabileceğiniz bir kart olduğundan, değer açısından listenin en altında olduğunu yadsınamaz bir gerçek.
“… Doğru dedin.”
Kei bunu en başından beri az çok anladığı için, üzülerek iç çekti.
“Kiyotaka, senin kartın deneme kartıydı, değil mi? Kazanırsan güçlü bir etkiye sahipken, kaybedersen trajik bir sonu olan kart… Eminim sen sorun yaşamazsın ama.. Yarı kapalı ya da sıfırlama kartı olsaydı keşke.”
Kei gibi bir öğrencinin diğer kartların, Deneme kartından daha değerli olduğunu düşünmesi doğaldı.
“Bedava Hak kartı işimizi görebilir. Muhtemelen yarı kapalı veya sıfırlama kartlarının değersiz olduğunu düşünen birçok öğrenci de vardır. Onların gözünde, Bedava hak kartı değerli olabilir.”
Başlangıç kartı ve Bonus kartının aksine, yeteneklerinden emin olan öğrencileri etkilemez; Aksine, kazanamayacaklarını düşünen kısım olan, ortalama öğrencilerin tercihi olacaktır. Çoğu öğrenciyi ortalama diye düşünürsek, takas yapacak birini bulmak zor olmayacaktır.
Ancak Yarı kapalı kartı gibi kartlar, ortalama ve altı öğrencilerin dikkatini çekecektir. Kart sahibine göre, değersiz bir kart bile altın değeri görebilir.
“Puan işini ben hallederim.”
“Eh? Hallederim diyorsun… Nasıl?”
“Pek çok yolu var. Mesela, Deneme kartını satmak, sana gereken puanı sağlar.”
“Ama bunun için Deneme kartından vazgeçmen gerekecek…Emin misin?”
“Okuldan atılmanı önlemek daha önemli.”
“E-evet… sağ ol.”
Bu sözlerinde sonra, Kei’nin yüzü kızardı.
Kısa bir süre sonra, sohbetimiz yaklaşan yaz tatiline kaydı ve odanın atmosferi daha canlı hale geldi.
Ancak ilişkimizde daha fazla ilerleme olmadı.