Elitler Sınıfı - Cilt 13 - Bölüm 4 - Silah
Cilt 13 – Bölüm 4 – Silah
Akşam 7’de Keyaki alışveriş merkezinin önünde görüşeceğiz.
Onlardan önce buraya geldip sessizce bekleye koyuldum.
Kaosa sebep olan kişi olarak, kimseyi bekletmemenin daha iyi olacağını düşündüm, özellikle de bugün.
“Ve çok erken gelmişim…”
Saat şu anda 6:30’u gösteriyordu.
Beklemek zor ya da sıkıcı gelmiyor. Aksine beklemek, özel yeteneklerimden biri denebilir.
Zihnimi boşaltmak için biraz zamanım da oldu.
Küçük bir bedel olmasa da, işler benim açımdan zorlayıcı ilerliyor.
Yalnız burada dikilmem dikkat çekebilir. Malum sınav sonuçlarımı herkes görmüştür. 11.sınıfların fark etmesi de yakındır. Senpailerin ve kouhailerin meraklı gözleri bir süre üzerimde olacak.
Şimdilik yapacak bir şeyim olmadığı için dikelip duruyorum.
Aniden telefonum titredi. Telefonuçu elime alınca, Ayanokouji grubundan gelen bir mesajı gördüm. Airi şimdi yurttan çıktığını yazmış. Diğer 4 kişiden de okundu yazısı çıktı.
Onlara burada olduğumu söylemeden, durumlarını okudum sadece.
“Ayanokouji-kun, birini mi bekliyorsun?”
Telefonuma daldığımdan, çevreme dikkat etmiyordum. Ses Ichinose’e aitti, kafamı kaldırıp ona baktım.
Ona, sınıf arkadaşı Kanzaki eşlik ediyordu.
Okul, geniş kampüsüyle övünse de, öğrencilerin gidebileceği yerler sınırlıydı. Keyaki alışveriş merkezi girişi gibi, birçok öğrencinin sık sık gittiği bir yerde beklerseniz, tanıdık yüzlerle karşılaşmanız doğaldı.
“Arkadaşlarımla yemeğe gideceğiz de onları bekliyorum. Peki ya siz?”
Saklanacak bir durum olmadığı için, dürüstçe cevap verdim.
Ichinose ve Kanzaki, birbirlerine bakmadan eş zamanlı cevap verdi.
“Bizimkisi de benzer sayılır, değil mi?”
“Evet.”
Kanzaki kısaca cevap verdi. Ama bakışlarını benden çok Ichinose’a odaklanmıştı.
Benzer sayılır..? Benzer diyerek farklı olduğunu da ima ediyordu.
“Sınav sonuçlarını gördüm. Matematikten tam puan almışsın, inanılmaz!”
“Geçen yılki ÖYD değerlendirmene göre, tam puan alacak başarı sende yok ama.”
Ichinose başarımı saklamam konusunda soru sormazken Kanzaki, hoşnutsuzluğu saklamayarak ona karşı çıktı.
“Bilinçli bir şekilde hareket ettim. Benimde kendimce sebeplerim var. Sınıf arkadaşlarımla tartışmamızın sonucu olarak, matematikte başarılı olduğumu gizleme kararı almıştım.”
Bu şekilde açıkladım. Ichinose ve Kanzaki, durumu bir dereceye kadar anlarlar.
Sözlerimdeki boşlukları dolduracak hayal gücüne sahipler.
Genelde böyle açıklamak yeterli olur. Ama bu sefer Kanzaki’nin keskin bakışları değişmedi.
“Yani bunca zamandır sakladığın bir başarı olduğunu mu söylüyorsun? Düşündüğümden daha fazla sorun çıkaracaksın demek.”
“Kanzaki-kun, deme öyle deme. Her sınıfın, kendi fikirleri ve kendi stratejileri olması doğal.”
Kanzaki, Ichinose’nin eleştirisini kabullendi.
“Haklısın. Ryuuen gibi hile hurdaya başvurmasa da, onu sevemiyorum. Ichinose, tam not almak için o zor soruları çözmenin hiç de kolay olmadığını sen de biliyorsun. Arkadaşlarıyla ortak kararları olduğunu söylüyor ama—“
Kanzaki tam devam etmek üzereken, Ichinose onu bir sert ses tonuyla durdurdu.
“Ayanokouji-kun düşmanımız değil.”
Ichinose, Kanzaki’nin sert ve düşmanca tavrıdan hoşnut değildi. Bu tür bir tavır Kanzaki’den görebileceğim nadir tavırlardı. Fakat kimin doğru tutuma sahip olduğunu sorarsanız; tetikte olan Kanzaki derdim.
“İttifak değiliz artık. 10/D sınıfı rakibimiz, düşmanımız.”
“Ama…. bu konuda tartışmaya girerek boşa vakit kaybediyoruz!”
“Bu bir tartışma değil. Rakiplerimizin gerçek gücününü bilmemiz şart.”
“Ayanokouji-kun matematikte başarılı olduğu gerçeğini gizledi, evet.”
Kanzaki bir adım öne çıktı; Şimdi aramızdaki mesafe, Ichinose ile arasındaki mesafeden daha az.
“Ee, sırada ne var? Sadece matematik mi? Sadece matematik olduğuna asla inanmam. Başka hangi yeteneklerini saklıyorsun, söylesene? Geçen seneki spor festivalinde aldığın talimatlardan dolayı mı kendini geri çektin? B Sınıfına… pardon, C sınıfına, hala gizli yeteneklerini saklıyorsun. En kötüsü bu.”
“Sınav puanlarının da bir sınırı var. Derslerinde ne kadar başarılı olursan ol, elde edebileceğin en yüksek puan 100 puan, en yüksek başarı A+. Hepsinden tam puan alsa bile, 10.sınıflarda Sakayanagi-san ile arasında pek bir fark olmuyor.”
Sakayanagi-san ile notlarımızın arasında 9 puanlık bir fark söz konusu.
Beş derstede aynı farka sahip olsak bile, fark 45’e çıkardı. Ichinose buna dayanarak, beni bir tehdit olarak görmüyordu.
“C Sınıfının genel puanlaması, çok daha yüksek. Ayanokouji-kun’un gücünü göstermesiyle ortaya çıkan puan farkını, sınıfça çalışarak telafi etmeliyiz. “
“Yazılı sınavda haklısın….. ama-“
“Bu konu burada kapansın, Kanzaki-kun. Bu konuyu burada hararetli bir şekilde tartışmamıza gerek olmadığını sen de biliyorsun, değil mi?”
Her zaman barış yanlısı olan Ichinose, kalabalık bir yer olan Keyaki alışveriş merkezinin önünde, bu konuyu tartışmaya devam ederek dikkat çekip olay çıkmasından yana endişeleniyordu.
“Evet, galiba soğukkanlılığımı kaybettim.”
Kanzaki, tartışmayı daha fazla sürdürmenin sorunu çözmeyeceğini fark ederek, sessizliğe bürünüp bakışlarını çevirdi.
“Ben önden gideyim.”
Bu sözleriden sonra Kanzaki, Ichinose’i yalnız bırakarak ve hızlıca Keyaki avmye girip gözden kayboldu.
Sessizce onun gidişini izledik.
“Kusura bakma, lütfen. Kanzaki-kun’un şu sıralar sinirleri bozuk.”
Her zaman pozisyonunu koruyan B sınıfı, C sınıfına düşmüştü.
Şimdiye kadar işe yarayan taktiklerinin başarısızlığını düşünerek, tüm sınıf yön değiştirmeye çalışıyordu. Böyle bir durumda, onun böyle davranması doğal denebilir.
Hatta, bu durumdan hoşnut gibi gözüken Ichinose, farklı geliyordu bana.
Kanzaki’nin çizdiği imajdan; geleceği düşünerek sınıfının saflığı bırakmasından yana olduğunu anladım. Haklı da.
“Yanlış düşünen ben miyim…?”
Ichinose, Kanzaki’nin ne düşündüğünün farkında değildi.
İnatla aynı yoldan yürümekle, her şeyden bihaber olmak arasında dünyalar kadar fark var….
Tabii, farkında olsa dahi karar vermesi gereken kişi yine kendisi.
“Sana daha önce dediğimi hatırlıyor musun?”
“Evet, sınıf arkadaşlarımla beraber ilerlememi söylemiştin, değil mi?”
“Tıpkı Kanzaki gibi kendi sınıflarını değiştirmek isteyen öğrenciler çıkabilir. Ya da senden memnun olmayıp sana engel olmak isteyenler de çıkabilir. Belki sınıfına ihanet dahi eder. İstedikleri değişikliği yapmak için, her şeyi yapabilirler. Koruyup kolladığın 9/B sınıfı artık yok.”
10/C sınıfında, bu sözlerim en çok Ichinose’de etki ederdi.
“İlerde ne olursa olsun, sınıf arkadaşlarına güvenip, onların güvenliğini ön plana koyarak mücadeleye devam etmeni isterim.”
“Haklısın. Onları muhakkak koruyacağım. Eğer sınıfımdan birinin gitmesi gerekirse, ilk giden ben olacağım.”
Bol keseden sallamıyordu, Ichinose yapacağı şeyleri söylüyordu.
Sınıfı için sorumluluğu alıp okulu bırakmayı seçecek birisi.
“Duyduklarımdan yana hoşnutum ama tek bir cümleni beğenmedim.”
“Anlamadım, hangisi?”
Kafasını hafifçe eğerek verdiğim ipucunu anlamadığını belli etti.
“Okuldan atılmana asla izin vermem.”
Özellikle vurgulamam gerektiği için, belirttim.
Bu yıl, durmaksızın ilerlemeye devam etmesi önemli.
Gözlerinin içine bakarak gözbebeklerinin alev almasını sağladım, bir ışık yaktım.
Işığın, karanlık tarafını almadı.
Asla sönmeyecek bir ışıktı.
Işığı yanlış algısaydı, bizzat konuya müdahale edecektim.
“Ş-şey… e-evet… Ben … okulda… kalacağım.”
Bana bakarak utandı.
“S-sen…. İnanılmaz birisin, Ayanokouji-kun… Böyle zor bir sınavda tam puan alabilmen bile harika.”
Bakışlarını kaçırarak konuyu değiştirmeye çalışıyormuş gibi konuştu.
“Bu okuldaki tek güvencem bu olabilir.”
“Yine de inanılmazsın. Bu başarı, kimseye kaybetmeyeceğin bir silahın var anlamına geliyor.”
“Sen de aynısın. Senin de böyle bir silahın var.”
“Keşke olsaydı ama…”
Etrafında onun yeteneğini ustaca kullanabilecek insan yok sadece.
İyi sınıf arkadaşları var, yok değil.
…Bu silahın dezavantaları var.
Ichinose’n sosyal becerisi, sınıf arkadaşlarının bireyselliklerini yok edecek kadar güçlüydü.
Birbirlerine bağımlı olarak yaşıyorlardı şuan. Fakat bu kısır döngü yüzünden, bireyselliklerini daha çok kaybettiler.
“… Benim gitmem lazım. Fazla kaldım burada. Kanzaki’nin beni beklemesine izin verdiğim için kötü hissediyorum.”
Hafifçe başını sallayıp onunla vedalaştım. Gidişini izledim.
Buluşma zamanının geldiğini düşünerek, telefonumu elime aldım.
“Az önce Ichinose-san’la ne konuşuyordun?”
Birden Haruka’nın sesi yakından duyuldu.
Kafamı çevirip baktığımda; Akito, Keisei ve Airi’nin bana meraklı gözlerle hep birden baktığını gördüm.
Ben Ichinose ile konuşurken, grup üyeleri çoktan bir araya gelmiş demek.
“Matematikteki tam puanımı.”
“Hiç şaşırmadım. Ne kadar başarılı olursan, o kadar çok sana dikkat kesilirler.”
Mantıklı bir neden öne sürünce, Keisei hemen durumu değerlendirdi.
Ama Haruka’da bir gariplık söz konusu.
Daha fazla sormadan çabucak her zamanki yüz ifadesini takındı.
Yarın, 2 Mayıs’tan itibaren, Altın Haftası başlıyor. [1]
Öğrencilerin hepsi özel sınavdan sorunsuz bir şekilde geçti. Herkesin bu tatili eğlenerek geçireceğine eminim.
[1] Ç.N: Golden Week(Altın Haftası), Japonya’da birkaç özel tatil ve bayramın denk geldiği haftaya verilen ad.