Elitler Sınıfı - Cilt 13 - Bölüm 3 - Grubun Tavrı
Cilt 13 – Bölüm 3 – Grubun Tavrı
Sınıf dağılmaya başladı.
Öğrenciler okuldan geç de olsa çıktılar.
Horikita ve Yosuke’ye başka bir gün teşekkür ederim artık. Horikita sınıftan ilk ayrılan kişi olduğu için, niyetimi anlamıştır. Yosuke ise her zamanki haliyle, Kei’nin liderliğinde kızlarla birlikte gülüşerek sınıftan çıktı. Çantamı elime alıp herkesin içine karışarak koridora çıktım.
Günüm sona ermiş sayılır… Ama şu an tam olarak konu kapanmış değil.
Herkesin ana fikri anlaması için yeterli bir konuşma yapılmış olsa da, kişisel meseleler henüz kapanmadı.
Hemen arkamdan birkaç kişi peşime takıldı. Ayanokouji grubundan arkadaşlarım olduğuna adım kadar eminim. Arkadan yaklaşan arkadaşlarım arasında, ayak sesleri ağır basan biri vardı. Keisei’nin ne kadar hayal kırıklığı yaşadığını görmek için kafamı çevirip bakmama gerek bile yoktu.
Fark etmemiş gibi yapıp yürümeye devam ettim. Çok geçmeden bana seslendi.
“Kiyotaka.”
Bana seslenince, yavaşladım.
Hafifçe başımı çevirip baktığımda, üçünün de yüz ifadesi sertti.
“Sorması ayıptır, vedalaşmadan çekip gitmeyi nerden öğrendin?”
Hem öndeki öfkeli Keisei’yi hem de arkada duran endişeli Airi’yi temsil ederek, ikisinin adına konuştu. Grubun en açık sözlüsü Haruka, kinayeli bir tavırla seslendi.
Duygusal patlamanın eşiğinde olan Keisei, bir anlığına sessiz kaldı.
Derin bir nefes aldıktan sonra bir kez daha yineledi sözlerini.
“Neden bize daha önce söylemedin?… Horikita’nın dediği gibi gizlilik peşindeysen, bu bize hiç güvenmediğin anlamına geliyor?”
Horikita’nın açıklamalarını kabul etmesine rağmen, yine de memnun görünmüyordu.
Olaylara bakış açısının böyle olmasına şaşırmıyorum.
Keisei bana ders anlatırken, onun nazik ve ciddi duygularına saygı duymuyor gibi oldum.
Bu konuda hemfikir oldukları için, Haruka ve Airi de onun arkasındaydı.
Bu suçlamalardan kurtulmanın en kolay yolu, tüm suçu Horikita’ya yıkmak.
Fakat…bana çok yardımcı olmuşken, onun üzerine de atamıyorum suçu.
Hayır, böyle düşünmemeliyim. Geleceğe odaklanmam lazım.
Keisei başarılı bir öğrenci olmakla birlikte, sınıftaki çoğu öğrenciye göre doğru çıkarımlarda bulunabilen bir öğrenciydi. Onu doğru yönlendirmezsem, omuzlarına bir yük olarak kalacak.
Buna kafayı takıp sınıftaki görevini yerine getirmezse, sınıfa zararı olacaktır. Ayrıca şuan sınıfın iplerini elinde tutan Horikita için de, durumu zorlaştırmış olurum.
“Ben size her zaman güvendim, arkadaşlar. Fakat kimseye söylememenin geleceğimiz için daha iyi olduğuna karar verdim. Sizinle yakın olduğum içinde, sessiz kalıp söylememek için kendimi zorladım hep.”
Suçu başkasına yıkmak yerine, Keisei’ye kendi kararım olduğunu söyledim. Agresif bir şekilde yaklaşmasına rağmen , bu sözlerimden sonra duygularını bir kenara bırakacaktır.
“Bu olaya olan öfkenizi anlayabiliyorum. Arkadaş grubumuzu yakından ilgilendiren bir durum ve Keisei bana özel ders bile verdin. Gerçekten çok özür dilerim.”
Ders anlattığınız kişi sizden daha başarılı oluğunu gizlerse, siz de sinirlenirdiniz.
Haruka ve Airi de hemfikirdir.
Haruka özrümü duyup tek kelime etmedi.
Muhtemelen Keisei’nin düşünüp kabullenmesi için zaman tanıyordur.
“Dürüst olmak gerekirse, hala sana kızgınım. Bana en başında derse ihtiyacın olmadığını, sınavı sorunsuz bir şekilde geçebilecek gücün olduğunu söyleyebilirdin.”
“Haklısın.”
Keisei için, durumum ve geçmişim önemli değildi.
En başında, ona haber vermemi istemesi doğaldı.
“Horikita’nın söylediklerine göre, yine arka planda kalıp düşük profilde takılacaksın, öyle mi? Hangi derslerde başarılı olduğunu söylemezsen, sana tam anlamıyla güvenemem ama.”
Artık, Keisei hep şüphelenecek. “Bu çocuk neyde başarılıydı, neyde değildi” gibi kafasında hep soru işareti olacak.
Ders veren birisi olarak, kendisine bu kadar yakın garip birinin olması ona kötü hissettirecektir.
“Bu gruptan ayrılmak istiyorum–diye düşünmesem, yalan söylemiş olurum.”
“Yukimuu, ciddi misin sen?”
Haruka sessizliğini bozdu.
Zaten bu sözleri duyduktan sonra sessiz kalması imkansızdı.
“Evet, ciddiyim. Horikita’nın açıklamasını duyana kadar, Kiyotaka’ya güvenemeyeceğimi düşünerek ayrılmaya kararlıydım. Ama…. bu kadar uzun süre aynı grupta olduğumuz için, bazı şeyleri anlayabiliyorum. Kiyotaka’nın kötü biri olmadığını biliyorum. Tüm sınıfın iyiliği için sakladığını düşünürsek, kimseye anlatmaması anlaşılabilir bir durum. Kiyotaka bana özel ders vermeye ihtiyacı olmadığını söyleyebilirdi, evet. Malum kendisini ifade etmekte kötü olduğu için, anlatamadı. Buna da kabul.”
Keisei yumruklarını sıkıp düşüncelerini çekinmeden dile getirdi.
“Sadece… yani, nasıl diyeyim… bu konuyu sindirip kafamda çözümlemek için zamana ihtiyacım var.”
Bu sözlerinden sonra Keisei, kasıtlı olarak yüksek sesle of çekti.
“Bu konuyu daha fazla uzatmanın manası yok… Yani, söylemek istediğim…… başarını gizlemene diyecek sözüm yok. Koenji gibi sınıfın geride kalması için özel çaba harcamıyorsun. Bu konudan yana kimse şikayet edemez; kimsenin böyle bir hakkı yok. Seni zorla eleştirmeye devam edersem, aramız daha da kötüleşecek.”
Tartışmasız bu durumdan hiç hoşnut olmayan ve hala durumu kabullenemeyen Keisei, Ayanokouji grubu ve sınıfın iyiliği için duygularını bastırmaya karar verdiğini belirtti.
“Mantığım ağır basa da, duygusal olarak bu konuyu hemen kapatamam; düşünmem gerek. Başarını gösterdiğin kısmı da kabulleneceğim. Diğer derslere gelince, kendi varsayımlarıma dayanarak ders vermeye devam edeceğim. Tamam mı, anlaştık mı…?”
Arkadaşlığımızın bitme noktasına gelmişken, iyi bir teklif sundu.
Reddetmek için bir nedenim olmayınca, başımı salladım.
“Teşekkür ederim, Keisei.”
Minnettarlığımı da ifade ettim.
Duruma şahit olan Airi, konuşma cesaretini bularak lafa girdi.
“İ-ikiniz barıştığınıza göre…el sıkışın?”
“Barış tokalaşması mı? Harika.”
Airi’nin teklifini duyan Haruka, hoşnut olduğunu belli etti.
Ağır ve depresif atmosferin yavaş yavaş dağıldığını hisseden Keisei, hemen kafasını sağa sola salladı.
“Olur mu öyle şey? Hadi, bakalım.”
Haruka, tokalaşmaya yanaşmayan Keisei’nin sağ elinden tutuverdi. Nerdeyse aynı anda benim de sağ elimi tuttu.
“Hadi, barışın.”
Ellerimizi birleştirerek tokalaşmaya zorladı.
Bizse hareket etmedik. Ellerimiz birbirine dokundu sadece.
“Eğer el sıkışmazsanız sabah kadar burdayız, tamam mı?”
“Peki, peki.”
Bu yarım yamalak tokalaşmada elinin benimkine değmesi, Keisei için utan veici olsa gerek ki pes etti.
Böylece, resmi barışımızın bir sembolü olarak el sıkıştık.
“Benim için sorun değil, ama Akito hala her şeyden bihaber.”
“Miyacchi sorun etmez bence ya. Kiyopon’u olduğu gibi kabul edecektir, haksız mıyım?”
“… Haklısın.”
… Keisei, Akito’nun imajını biraz düşündükten sonra hemfikir olduğunu belirtti.
“Her şey normale döndü sonunda. Omuzlarımızdan büyük bir yük kalktı, değil mi?”
Evet, evet~” dercesine, Haruka ile Airi bakıştılar.
“Ah, asıl mesele; bir anda ünlendin, Kiyopon… Şey…”
Haruka bir şey hatırlıyormuş gibi bana baktı ve yüz ifadesi ciddileşti.
Bir süre onun cümlesine devam etmesini bekledik ama çıt çıkmadı.
“Ne oldu, Haruka-chan?”
Hareket etmeyip sessiz kalan Haruka’ya endişelenerek sordu, Airi.
O an sanki büyü bozulmuş gibi, hareket edip konuştu.
“Ah, ahh. Boş verin. Artık ünlü olduğun için, senin hayatın da epey zorlaşacak!”
“Tam puan alarak abartmadın mı? 10.sınıflarda 2. olan Sakayanagi bile 91 puan almış.”
Keisei durumu kabul ettikten sonra, endişesini dile getirdi.
“Sakayanagi-san demişken, tüm derslerde yakın puanlar aldı, değil mi?”
Airi ise, bilgisini paylaştı.
Matematikte 91 puan almasının yanı sıra, şaşırtıcı bir şekilde, diğer derslerde de benzer puanlar almıştı. Sınavın zorluğunu göre, akademik başarısı çok yüksek olan bir öğrenci olarak düşünebiliriz onu.
10.sınıflar arasında, benden sonraki sıra, yani ikincilik onun. Asıl bu durumu etkileyici kılansa, Beyaz Oda gibi olağanüstü bir ortamda yetişmemiş olmasıydı. Kendisine dahi demesine şaşırmamak lazım.
“Zeki olduğunu biliyorum ama ÖYD’nin kullanıma geçmesiyle başarısı daha belirgin hale geldi.”
Ses tonunda pişmanlık sezmeme rağmen Keisei, Sakayanagi’nin başarısını kabul ediyordu.
Önceden de yüksek puanlar aldığına eminim. Ancak başarısı başka bir seviyeye ulaşmıştı.
Kasten mi kendisini geri planda tutuyordu, yoksa ders çalışmaya mı başladı?
Durumu ne olursa olsun, eskisinden daha büyük bir rakip olarak karşımızda olduğu ve onu yenmemiz gerektiği aşikar.
“Miyacchi’nin kulüp etkinlikleri bittikten sonra, Keyaki alışveriş merkezinde buluşup bu barışı taçlandıralım mı?
Haruka’nın önerisini herkes memnuniyetle kabul etti.
★ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ★