Elitler Sınıfı - Cilt 14 - Bölüm 11 - Strateji
Cilt 14 – Bölüm 11 – Öne Taşıyacak Strateji
J6 alanına geçince, <Plaj Bayrak Yarışı> görev alanına yaklaştık.
Sekizden fazla erkek öğrenci alandaydı. Tabii, hepsinin katılacağını söylemek için henüz erken. Grup başına bir kişinin katılması mümkün olduğundan, hala bir şansım var diye düşünüyorum.
-
- sınıflardan bir erkek öğrenci, bizim gelişimizi fark etti: Öğrenci konseyibaşkan vekili, Kiriyama.
Birkaç saniye öncesine kadar arkadaşlarıyla sohbet ederek eğleniyor gibiydi. Ancak, varlığımızı fark eder etmez tavırları tamamen değişti.
Görevden sorumlu personele koşarak onunla sohbet etmeye başladı.
Onun garip davranışını izlerken, personelin yanına geçerek katılmak istediğimi söyledim.
Hemen önümdeki öğrencinin erkekler kategorisindeki son yeri kaptığını, katılmamın mümkün olmadığını söyledi.
Ardından göreve kaydolan Kiriyama ve diğer erkek öğrencilerin üstlerini değiştirmek için derme çatma soyunma odasına geçişlerini izledim.
Kızlarda yedi kayıt varmış. Bir kişilik daha yer vardı.
“Eğer senpai katılamayacaksan, ben de katılmayacağım. Seni bekletmek istemem.”
“Sorun değil, ben de mola vermek istiyordum. Sen katıl.”
“Ama…”
“Erkenci bonuslarını bana bıraktığını düşünürsek, puanlarımız arasındaki fark daha çok açılacak. Kazanıp kazanamayacağının hakkında bir şey diyemem. Ama şansım var diyorsan, denemelisin.”
Kayıt süresinin dolmasına daha on dakika falan var. Nanase kaydolursa, Görev maksimum katılıma ulaşacak.
Başka bir deyişle, hiç zaman kaybetmeden hemen görevde yer alıp, yarışabilir.
“Çok teşekkür ederim. Eh… o zaman, gidip kaydolayım.”
Eğer üst sınıflardan puan kapma şansı varsa, tüm olanakları kullanmalı. Bana eşlik etmek isteyenin kendisi olduğunu düşünürsek, kendisi bizzat karar vermek istemiyordu. Fakat katılmak için inatçı olması gereken görevler her zaman olacaktır.
Öğrencilerin ve personelin doğrudan güneş ışığından korunmaları için kenara bir çadır kurulmuştu. Nanase üstünü değiştirmek için uzaklaşınca, o çadıra geçtim.
Görev için hem erkekler hem de kızlara özel çeşitli mayolar ayarlanmış.
Yarışmanın ne tür bir mayo giyeceğinize karar verdiğiniz andan itibaren başladığını söyleyebiliriz. Yarışmada yüzme olmayacağından, hangisini seçerseniz seçin pek fark edeceğini sanmıyorum ama.
Erkekler birer birer derme çatma soyunma odalarından çıkmaya başladılar. Çoğunlukla, hepsi standart gevşek mayolar giymiş.
Aralarındaki tek fark, kumaştaki desen baskısıydı. Bir kenarda hazır olda bekleyen öğrenciler, arkadaşlarının çıkmasıyla tezahürat edip bağırmaya başladı.
Öğrencilere daha yakından bakmaya karar verdim. Sekiz erkek öğrenci de 11.sınıftı. Benzer şekilde, kızlar tarafında da yedi kişi 11.sınıftı. 9.sınıf öğrencisi olarak Nanase, araya kaynamayı başarmıştı.
Kural olarak, grup başına sadece bir kişi katılabildiğine göre, şu anda burada toplanan en az on beş farklı 11.sınıftan grup olduğu anlamına geliyordu.
Yakın bir alandaydılar veya bu görev için buraya koştular gibi düşünceleri bir kenara bırakırsam, diğer dönemlerden hiç öğrenci olmaması son derece anormal kaçıyordu.
Bu açıdan olaylara bakarsak, Başkan Yardımcısı Kiriyama, dikkat kesilmeye değer birisi. Eğer çok sayıda insan onun kazanmasını sağlamak için birlikte hareket ediyorsa, o zaman…
Biraz geri çekilip bu düşüncemin olabilitesine kafa yordum. Bu sırada, erkeklerin yarışması için hazırlıklar tamamlandı. Yarışmanın formatına göre, öğrenciler bir üst tura çıkabilmek için birbirleriyle teke tek yarışacakmış.
Kısacası, üç maçı üst üste kazanmak sizi birinci yapacak. Bu yarışmayı izleyerek, Kiriyama kazansın diye mi bu kadar öğrenci toplanmış görelim bakalım.
Turnuvanın akışı, kazanma konusunda ciddi olup olmadıklarını anlamama yardımcı olacaktır.
Kiriyama’nın kendi sınıfından biriyle karşı karşıya geldiği bu ilk maçın mücadelesi epey çekişmeli geçti. İki çocuk da aynı anda yüzüstü yere atıldılar. Bayrağı kapmak için ikisi de aynı anda havalandı desem yeridir. Sonunda, Kiriyama bayrağı ele geçirip galibiyeti kaptı.
Sadece ilk maç da değildi. Tekrar tekrar, 11.sınıflar zirvede yer almak için karşı karşıya geldi. Kiriyama ya da başkası için havlu atıyorlarmış gibi bir havaları yoktu.
Ben izlediğim için ciddiyetle mücadele veriyor olabilirler. Fakat pek olası görmüyorum.
Kiriyama bana karşı ‘o kadar’ temkinli değildir. Hadi bana dikkat kesiliyor diyelim, herkesi ikna edip bu uğurda yarıştırması çok düşük bir olasılık.
Peki, şu anda buradaki 11. sınıf öğrencilerden oluşan kalabalığın açıklaması ne..?
Tahminlerimin ötesinde bir amaç uğruna buradalar ya da bir olay yaşanıyor olabilir.
Erkeklerin maçları tam gaz devam ederken, kızlar yeni giysileriyle gelmeye başladılar.
Beşi okulun standart mayosunu seçmişti. Bu arada Nanase, çok daha cesur ve cüretkar bir mayo giymiş.
Erkeklerin maçı bitene kadar serbest bırakılmış olacaklar ki kenarda beklemeye başladılar.
Müsait olduğunu düşünerek, Nanase’nin yanına geçip ona seslendim.
“Sana bir sorum var?”
“Efendim?”
Mavi-yeşil bikinisiyle ısınma egzersizleri yaparken bana merakla baktı.
“Güzel bir mayo seçmişsin. Seçiminin arkasında bir neden var mı?”
Basite kaçmak isteseydi, okulun mayosunu seçerdi.
“Sebep mi? Televizyondaki plaj bayrak yarışlarında gördüğüm kadarıyla kızlar genelde böyle mayolar tercih ediyor? Okul mayosunu giyersem garipsenirim dye düşünmüştüm. Yanlış mı düşünmüşüm?”
Eğer televizyonda gösterilenlerden bahsediyorsa, o zaman yanlış düşünmüyordu.
Sahil bayrak yarışları, plaja gelen insanlar için en popüler eğlence etkinliklerinden biri malum.
Bu sırada Nanase, ısınma egzersizlerine devam ederken dikkatini devam eden maçlara çevirdi.
Final maçı, Kiriyama’nın muhteşem zaferiyle sona erdi. Nagumo’ya karşı kafa tutan birine yaraşır bir sonuç.
ÖYD uygulamasındaki fiziksel becerisinin B+ olduğunu doğrular cinsten bir performans sergiledi.
Sırada kızlar kategorisi var. Nanase birazdan yarışacak. Hatta adı ilk maç için okundu. Hemen gidip sahadaki pozisyonunu aldı. Rakibi, fiziksel yetenekleri C+ olan Tomioka adında 11. sınıf öğrencisiydi. Nanase ise B+, ondan bir adım öndeydi.
Tabii, yüksek başarı zaferi garantilemez.
Genel yeteneklerin hepsi, bu maçın sonucunda rolü olacaktır. Dahası, herkesin kendine özgü güçlü ve zayıf yönleri var.
Kişinin, önceden bayrak yarışı yapıp bu deneyime sahip olup olmaması da önemli. Fakat bu yarışta galibiyetin, koşu hızı ve iyi reflekslere sahip olmaktan geçtiğini düşünüyorum. Bu noktada kafalarda şu soru canlanıyordur: Aralarındaki en iyi kim? Tabancanın sesiyle, Nanase yerden kalkıp kumda koştu ani ve hızlı bir hareketle bayrağa doğru atladı.
Tomioka daha mücadele etme fırsatı bulamadan yenildi. Şaşkın bir ifadeyle gözlerini gökyüzüne dikerek sahadan ayrıldı.
Başlangıç için çekilen tabancanın sesini tahmin etmek imkansız olsa da Nanase, silahın sesiyle mükemmel bir uyum içinde hareket etti.
Bu bile reflekslerinin Tomioka’nınkinden kat be kat hızlı olduğunun kesin kanıtıydı.
Kenardan izleyen altı yarışmacı da muhtemelen Nanase’nin ne kadar zorlu bir yarışmacı olduğunu anlamıştır.
Sonraki üç maçtan sonra, dört yarı finalist belirlendi. Nanase’nin hızı ve refleksleri, diğerlerine göre epey üstün görünüyordu.
Tabii, bu onu pervasızlığa itmemeli. İhmal, gurur ve diğer faktörlerle, kişi ne kadar başarılı olursa olsun, yetenekleri körelebilir.
Koşuda da ne kadar kendisine güvenirse güvensin, ayağını kuma sokup çıkartamazsa, her şey biterdi.
Tabii, böyle başarılı insanlar varken, sonuçlar nadiren beklenenin aksi olur.
Nanase ikinci maçını, büyük bir farkla kazandı. Ödülü kapmaya bir adımı kaldı.
“Zorlu bir rakipmiş.”
Kiriyama, maçları izlerken Nanase hakkındaki samimi düşüncesini dile getirdi.
Tabii ki, bu sözleri bana değil; grup üyelerine söylüyordu.
Diğer yarı final maçının da bitmesiyle final eşleşmesi belli oldu. Nanase, Tokunaga adında bir kızla final yapacak. Bu sefer rakibi aynı fiziksel becerileri B+ olan, kendisiyle eş değer birisi. Tokunaga son iki maçını Nanase gibi iyi bir sonuçla kazandı. Final maçı iki başarılı rakip arasında, ‘kim daha iyi yarışıyor’a dönüştü denebilir.
Şimdiye kadar izleyen kalabalık fazlasıyla sert konuşuyor, kaba davranıyordu. Şimdi ise iki kızın yerlerini alıp sinyali beklemesiyle, derin bir sessizlik oluştu.
Personel tabancayı son kez ateşlemesiyle, ses sahilde yankılandı. İki kız aynı anda kumdan kalkarak harekete geçti. Açılışta ikisi de eş zamanlı harekete geçmişken, aralarındaki benzerlik devam etmedi.
Nanase ayağa kalktıktan sonra ilk adımı hızla atmakla kalmadı, aynı zamanda Tokunaga’nınkinden çok daha üstün bir güçle kendini ileriye doğru savurdu. Kısa bir atlama sürecinden sonra, zorlanmadan kumdaki bayrağı çekip aldı.
Tokunaga final maçına kadar ulaşacak güce sahipti. Kusursuz bir başlangıç yapmasına rağmen başaramadı. Nanase ile arasındaki farkı anlamıştır. Bariz belirgin bu farka karşılık, pişmanlık duyamıyordu. Kendisini şaşkınlıkla izleyenlere acı bir şekilde gülümsemeye bakakaldı.
Ardından Nanase ile el sıkışmak isteyerek kendisinden 2 yaş küçük rakibine saygısını gösterdi.
Nanase, vücudundaki ve mayosundaki kumları yıkamak için uzaklaştı. Çok geçmeden elinde katılımcılara verilen su şişesiyle geri döndü.
Bu sıcakta üç şiddetli mücadele verdikten sonra, soğuk bir suya vücudunun ihtiyacı vardı.
“Epey üstün galip geldin.”
Yarışma bitince, Nanase’nin yanına geçip ona fikrimi söyledim.
“Çok teşekkür ederim. Bir şekilde üstesinden gelmeyi başardım.”
Omuzları bir inip bir yükseliyor, nefes nefese kaldığı için hafif zorlanarak hareket ediyordu. Nedense çok fazla potansiyelini kullanmamış gibi hissediyorum. Sanki tüm gücünü ve enerjisini kullanmadan kazandı.
-
- 9.ve 11.sınıf öğrencileri arasındaki bir yarışmada, ilk bakışta 9.sınıf öğrencisinin dezavantajlı olduğu görülebilir.
Dahası, bir genelleme de yapayım : Kızlar nispeten daha erken yaşta fiziksel yeteneklerinin tam potansiyeline ulaşırlar. Yani, 15-16 yaşlarındaki bir kız ile 18 yaşındaki bir kızın atletik yeteneklerinde pek fark yoktur. Sonucu etkileyen birincil faktör, yarışa dair deneyimdir. Ancak Plaj Bayrak yarışması, birçok genç kızın sahip olacağı türden bir deneyim değil.
Bir saniye—-analiz etmemin bir anlamı var mı acaba?
İşin aslı, Nanase Tsubasa’nın gerçek fiziksel becerileri ÖYD’dekinden daha yüksek olması. Yeni gelen 9.sınıf öğrencilerinin ortaokul üçüncü sınıftaki performanslarına göre değerlendirildikleri söylenmişti. Fakat, yaza girdik çoktan.
Yılın başından beri, uzun zaman geçmesine rağmen, Nanase’nin değerlendirmesi hala B+ idi.
Bana A- veya hatta A alacak kadar yetenekli görünüyor ama…
“U-uhm, Ayanokōji-senpai?”
“Hm?”
“Bana bu kadar yakından baktığını görmek,… Şey… yani, nasıl desem, rahatsız oluyorum…?”
Birkaç adım geriye atarken yüzünde huzursuz olmuş gibi bir ifade vardı.
“Ah… pardon. Kusura bakma.”
Nanase kıyafetlerini değiştirdikten sonra bunu düşünmeye devam edeyim en iyisi.
Görev bitince, Kiriyama ve diğer üçüncü sınıf öğrencileri hemen toparlanıp gitmek için hazırlanmaya başladılar. Bir sonraki belirlenen alanlarına veya başka bir görev alanına gideceklerdir.
O sırada, buraya geldiğimden beri Kiriyama bana ilk kez yaklaştı.
“Ayanokōji, gereksiz bir şey söyleme.”
Başka bir şey söylemeden, bakışlarını arkamdaki uzanan kıyı şeridine çevirdi.
Omuz hizamdan kafamı çevirerek baktığımda, ne demeye getirdiğini anladım. Kıyı kordonunda birlikte hareket eden birkaç simayı fark ettim.
Kiriyama’nın ne demek istediğini hemen anladım.
Öğrenci konseyi başkanı Nagumo, görev alanından çok uzak olmayan bu güzel okyanusta bazı 11. sınıf öğrencileriyle uğraşmakla meşguldü.
Bana karşı tekrar birkaç söz söyleyen Kirayama’ya baktım.
“Bak tekrar söylüyorum: İşime çomak sokma, anladın mı?”
“Anladım.”
Kiriyama arkadaşlarıyla birlikte, sahili arkalarında bırakarak ormana doğru yola çıktı.
“Nanase, bir senpai ile biraz konuşup geleceğim. Giyinmek için kendini kasma, rahatça üstünü değiştir.”
“Tamamdır, teşekkür ederim.”
Nagumo’yu görmezden gelemezdim. Az da olsa yanına gidip konuşmalıyım.
Zaten merak ettiğim bir konu da var.
“Gördüğüm kadarıyla, o göreve katılamamışsın.“
“Aynı değil miyiz? Yoksa yakınlarda belirlenen alan vardı da oraya mı geldiniz?”
“Hmm, kim bilir?”
Nagumo net cevap vermeyip konuyu değiştirdi.
“Bizimle yüzmeye ne dersin?”
“Teklifinizi değerlendirmeyi çok isterdim ama sizin gibi mayo alacak kadar para puan bırakmadım kendime, başkan Nagumo.”
Sadece Nagumo değildi. Diğer 11.sınıf öğrencileri, Aashina da dahil, kiralık mayo almışlardı.
Plajda eğlenmek adına top dahi alacak kadar ileri gitmişlerdi. Bayağı çok puan ayırmışlar galiba.
“Plajda oynayacak kadar bol vaktin varmış. Bizi ezmek için canını dişine takarsın sanıyordum.”
“Eh, mola da mı vermeyelim? Hem… asıl olay yarın başlamıyor mu.”
Yarın, sınavın 4.günü.
İlk on ile son on grubun herkese duyurulacağı gün.
“Eğer 9 veya 10’lardan gruplar ilk üçe girerse, ona göre hareket edeceğim. Kazananlar arasında çömezlerin yeri yok. Sen de aynı kefedesin, bilesin.”
Kısaca, Nagumo’nun kaybetmemek adına kendince bir stratejisi vardı.
Yalan söylemiyordu.
“Bu güzel tavsiyen için teşekkürler.”
Sonuçta, Nagumo okulun en üst sırasında yer alan 11/A sınıfının lideriydi. Hem de öğrenci konsey başkanı.
Sözlerinin boş olmadığını, sallamadığını, anlamak zor değil.
“Ben tekim zaten. İlk onda yer almak şöyle dursun, son 10’da yer almam bile mümkün.”
“O zaman birileriyle gruplaş. Horikita-senpai, kendi pinini çekersen hayal kırıklığına uğrar.”
“Nagumo. Biraz gelir misin?”
Biraz arkamda kalan 11.sınıf öğrencisi Masuwaka, Nagumo’ya seslendi.
Nagumo hafifçe elini kaldırdıktan sonra nazikçe okyanusa doğru, Masuwaka’nın yanına geçti.
Yakınlarda görüşebilecekken özellikle okyanusun içini niye seçtiler diye düşünüyorum, duymayayım diye yani?
Bu sırada, Asahina eğlencesini yarıda kesip yaşananlara bakıyordu. Nagumo’nun benden yeterince uzaklaştığına emin olduktan sonra yanıma geldi.
“Heyo. Yalnız kurt olarak takılıyormuşsun, öyle dediler?”
“Eh, belki dediğimi duymuşsundur. Epey zorlanıyorum.”
“Öyle mi…? Belki böylesi daha iyi olmuştur. Miyabi’nin sana göz koymasındansa… işin zorlaşır yani? Biraz tavsiye vereyim hatta sana. Şansın varken etrafta dolaşıp pek çok grupla tanış ve───”
“Asahina, zamanı geldi. Hadi gidelim.”
Tam kulağıma bir şeyler fısıldayacakken Nagumo araya girerek sözlerini ağzına tıkadı.
“E-eh, başarılar o zaman.”
“Sağ ol.”
Laf ağzına tıkanmasına rağmen, az çok ne diyeceğini anladım.
Nagumo Miyabi sadece kendisinin uygulayabileceği bir stratejiye sahipti.
Uygulandığı taktirde, sınavın doğasına göre kişiyi öne taşıyabilecek bir strateji.
Tabii, bu stratejiyi bana karşı uygulayıp uygulamayacağı ayrı bir soru işareti.
Özellikle de şuan için, ben dereceye girecek şansa dahi sahip olmayan zararsız bir varlığım.