Elitler Sınıfı - Cilt 14 - Bölüm 19 - Süper Güç
Cilt 14 – Bölüm 19 – Süper Güç
Nanase ile güneye doğru, başlangıç nokrasına gidiyorduk. Yolda, C5 bölgesinin zirvesinde bir görev ortaya çıkınca rotamızı değiştirdik. Söz konusu görev, halat çekmeydi, bire bir maç düzenlenecekmiş.
40 dakikalık kısa bir kayıt süresi ile katılımcı sayısı iki erkek ve iki kızla sınırlıydı. Koşullar uygundu. Ancak, sadece katılıma beş puan, kazanırsanız da 10 puan alıyordunuz. Toplam on beş puan…
Zirvenin önümüzde kısa bir mesafede olması nedeniyle katılım sağlayabiliriz. Art arda 4.cü bölgeme de gidemeyeceğimi hesaba katarak (dahası iki puan kaybedeceğimi de düşünerek), bu göreve gitmeye karar verdim. Ayrıca, başka katılan olmazsa, 15 puana kılımı dahi kıpırdatmadan sahip olma ihtimalim yüksek.
Dağın yüksek yamaçlarına rağmen, hızlı bir şekilde ilerleyip yaklaşık beş dakikada görev alanına vardık.
İlk gelenin biz olacağımızı düşünmüştüm ama bizden önce birisi gelmiş.
O ‘birisi’ varlığımızı fark etmesine rağmen, dönüp bakmadı bile bize.
“Buraya çok hızlı gelmiş, değil mi? Bizden daha yakın mesafedeydi herhalde.”
“Bilemiyorum.”
Görev duyurulduğu zaman C5’in güneyinde olsa da, buraya gelmesi zaman alırdı.
“Belki anlar mısın bilmiyorum ama bu arkadaş, Kōenji Rokusuke.”
“Kōenji…? Sınıfınızdan 4.sırada olan Kōenji mi? … Şey, biraz… ihtişamlı bir aurası var.”
Bizden daha erken gelmesi…Dahası, elinde tuttuğu bir şişe su dışında, yanında herhangi bir çanta veya eşyası olmaması, garipti.
Eğer bu kadar hafif yolculuk yapıyorsa, o zaman zirveye bizden daha hızlı tırmanabilmesi doğaldı ama…
Bu da tabletsiz dolaştığı anlamına geliyor ki— sadece Kōenji gibi birinden beklenen tavır diyorum.
Suyundan bir yudum aldıktan sonra, kalan suyu başından aşağı döktü. Kalan suyla bildiğiniz duş aldı.
Bir nevi, dağın zirvesine çıkmanın verdiği zevkle, keyif alıyor gibiydi.
“Ah… O kadar yakışıklı bir adamım ki, bu erkeksi güzelliğimi su damlaları muhteşem bir hava katıyor bana. Geçen yıldan bu yana kendimi daha fazla güçlenmiş hissediyorum.”
“Bir şeyler diyor… şey… Bizimle mi konuşuyor…?”
“Hayır, kendi kendine konuşuyor. Muhtemelen kendi güzelliğini övüp duruyordur.”
“Ö-öyle mi…”
Şaşkın bir şekilde, Nanase kafasını eğdi, davranışını anlayamıyordu.
Başka birinin geleceğini sanmıyordum ama kayıt olmak için birkaç dakika kala, göreve kaydoldum. İkimiz de kayıt işlemini tamamlayıp görevdeki yerimizi aldık. Kurallar cinsiyete göre bire bir eşleşmeyi zorunlu kıldığından, kayıt yaptıran diğer erkek öğrenci Kōenji ile karşılaşmak zorundayım. Öte yandan Nanase, katılım sağlayan tek kız olduğu için kendi kategorisinde otomatik kazandı.
“Rakibimin sensin demek, Ayanokōji-çocuk.”
“Evet.”
Önceki görevlerde, sadece kalabalığın bir parçası olarak dolaylı yoldan kendi sınıf arkadaşlarıma karşı yarışmıştım.
Ancak, ilk kez bire bir maçta sınıf arkadaşımla yarışmak zorundayım. Ayrıca, bu maçın rakibi Kōenji. Umarım bu karşılaşma, garip olaylar dizisine gebe olmaz.
Görevden sorumlu personel bize bir halat verip halatı vücudumuzu sarmamızı söyledi.
Kaçırdığım belirlenen alanlar serisinin artmaya devam edeceğini düşünürsek, mümkün olduğunca çok puan toplamalıyım ama…
İlk 10’a bile girmemişken galip gelmek yerine Kōenji’ye puan kazandırmak mantıklı geliyor. Böylece sınıfımızın zirveye çıkma şansı artacak. Kazanacağı 15 puanla Kiriyama’nın grubunun puanı olan 135 puanı aşacak ve tek başına ikinci sıraya yükselecekti. Belki de geçici olarak 2.olur.
Neyse. Eğer pes edeceksem fazla enerji harcamamalıyım.
Beş puanımı alıp dağdan aşağı iner, başlangıç noktasına -limana doğru- yolculuğuma devam edebilirim.
“Maç birazdan başlayacak, lütfen kendinizi hazırlayın.”
“Bir sorun mu var, Senpai?”
Personel maçın başlatacağını bize haber verirken, Nanase düşüncelere daldığımı fark edip sordu.
“Eh, ben…”
“Fufu. Demek verimlilikten yana endişelisin, hmmmm?”
Kōenji, içsel düşüncelerimi alnımda yazıyormuş gibi söyleyiverdi.
“Benimle karşılaşmaktansa maçtan geri çekilmeyi düşünüyordun, değil mi? Ne de olsa, puanı dördüncüye bırakmak sınıfımız için en büyük faydayı sağlayacak. Zamandan da tasarruf edeceğiz hem.”
“Bu.. Bu doğru mu, Senpai?”
“Kōenji’nin sıralamada başarılı olmasına yardımcı olacak.”
“Horikita-kız, buna pek sevinmez ama. Onun için, benim birincilikten ziyade ikinci veya üçüncü olmam, işine gelir.”
Varsayımı o kadar doğruydu ki, Horikita ile olan konuşmamızı bir şekilde dinleyip dinlemediğini düşündürüyordu.
“Kendi sınıf arkadaşlarımızla üst sıralar için rekabet etsek, dediğin doğru olurdu. Şuan bizim sınıftan tek senin grubun ilk 10‘a giriyor. Burada puan için yarışmak demek, birbirimizin yoluna taş koymakla eşdeğer.”
“Tabii canım! Ama saçmalıyorsun. Bana karşı galip gelme şansın olmadığı için böyle beyhude düşünceler içindesin. Karşıma kim gelirse gelsin, zafer benim olacak.”
Kōenji şimdiye kadar çok sayıda göreve katılıp her birinde ödüller kazanmıştı.
Tüm okul döneminden çeşitli gruplar arasında, kontrolü ele geçiren tek kişi oydu.
Birinci veya ikinci olduğu bazı görevler vardı, ancak güç veya dayanıklılıkla ilgili olanlarda, tahtı kimseye bırakmıyordu.
Bu görevde de birinci olacağına dair güveni tamdı.
“Ayanokōji-çocuk, boşa düşünüp durma. Ben bu kadar motive olmuşken senin kazanma şansın sıfır.”
Kendi yeteneklerine güvenip inanan birisi olması, Kōenji’nin en büyük gücüydü.
Yavaşça ayağımın altındaki ipi alıp belime doladım.
“Şimdi, yerlerinizi aldıysanız, geri sayım başlıyor. Sıfır dediğimde çekmeye başlayabilirsiniz.”
Tek yapmam gereken çaba sarf ediyormuşum gibi görünmek.. Ardından kaybedip gereksiz enerji israfı yapmayacağım.
“Seni motive edemedim galiba.”
Kōenji, gerçek niyetimi çok net anlıyordu.
“Elinden geleni yap bakalım. Her halükarda, zafer senden yana değil. “
İkimiz de halatı tuttuğumuz andan itibaren geri sayım başladı.
“—Üç, iki, bir… Sıfır!”
Sıfır dendiğinde, halatı hafifçe kendime doğru çektim.
Çok az güç uyguladığımı düşünürsek, Kōenji ciddi bir çaba sarf edip halatı çekerse beni bir saniyeden daha kısa bir sürede çizginin üzerine sürükler.
Ancak, halat onun yönünde hareket dahi etmedi.
Yüzünde korkusuz bir gülümsemeyle bana bakarak yarışı ciddi bir şekilde başlatmamı bekledi.
Ciddiye almaya niyetim olmasa da, zaman kaybetmek istemedim.
Durum böyle olduğu için, onu tehdit altında hissettirmek için biraz karşı koymam daha verimli olabilir.
Aniden beklenmedik bir şekilde çekmeye başlarsam panikleyip karşılık verir.
Yalnız halat çekmede, ipi tüm güçle çekmek dışında başarılı olabileceğiniz başka hususlar da vardı: Elinizdeki ipin sürtünme kuvveti ile yerden güç almanız ve uyguladığınız ip çekim kuvveti.
Kısacası, yer çekiminden faydalanmak.
İpi tutuş gücümü arttırıp ayağımı yere sabitledim. Ardından belimi bükmeden vücudumu geriye doğru çektim. Son olarak, dizlerimi büküp ipi belime doğru çektim..
Halatın üzerindeki bayrak işareti hafifçe benden tarafa kaydı.
Her şey istediğim gibi gidiyor.
Fakat karşılığını epey düşük aldım.
Halatı güçle çekerek saldırımı durdurdu.
“Halat çekmeyi kazanmak için teknik değil, saf güç lazım.”
Onu hafife alıyor değildim. Fakat halata uyguladığı kuvvet o kadar güçlüydü ki, ipteki bayrak ortaya gelerek dengelendi.
Bu duruma bakarak, Kōenji ile kol kuvveti konusunda eşit olduğumuz kanaatindeyim.
Dahası, benden de kiloluydu. Halat çekmedeki en önemli faktör, kişinin ağırlığıdır…
Bu açıdan kaybettiğim için, başka bir konuda avantaj sağlamadan onu yenmem zor olacaktı.
Tüm gücümü kullanıp onu yıpratarak hata yaptırabilirdim. Ama gereksiz enerji ve zaman israfından öteye gitmezdi. Birinci olmak için başka bir stratejim olsa da, kullanmak için erkendi.
Halat elimi ve parmaklarımı delerken, yine kol kuvvetimizin eşit olduğunu düşündüm.
Kōenji, fiziksel yetenekleriyle kimseyle boy ölçüşemezdi. Sudō ve Albert gibi, 10.sınıflar arasında fiziksel güçleriyle tanınan öğrenciler bile, Koeunji’nin yanında güçsüz kalıyordu. ‘Süper Güçlü Liseli’ lakabı bile onun için eksikti.
Kuvvet uygulayıp halatı ikinci kez çektiğimde, Kōenji hamlemi fark edip eşdeğer bir güçle karşılık verdi.
Bu fırsatı değerlendirip hemen halatı bıraktım.
Doğal olarak halat Kōenji’nin tarafına geçerek maç sonuçlanmış oldu.
“Verimliliği seçtin demek, ha?”
Kōenji sonuca şaşırmasına rağmen birkaç söz dışında tek kelime etmedi.
“Yazık oldu, senpai.”
“Yok. Ona karşı ciddi yarışsaydım da şansım yoktu. Yine böyle biterdi maç.”
Bu görev sayesinde, 10/D sınıfı 20 puan kazanmış oldu.
Buraya kadar gelmeye değdi.
“Devam edebilir misin, Nanase?”
“Açıkçası, bacaklarım ağrıdı.”
Hafifçe baldırını okşayarak konuştu.
“Fakat istediğin gibi hareket edebilirsin, Ayanokōji-senpai. Seninle yolculuk etmek için gönüllü olan benim.”
Benimle yolculuk etme fikrinde hiçbir değişiklik yok hala.
“O zaman durmak yok yola devam.”
“Tamam!”
Kōenji, ben Nanase ile sohbet ederken dağdan inmiş olacak ki onu etrafta göremedim.
✩ ✩ ✩ ✩ ✩