Elitler Sınıfı - Cilt 14 - Bölüm 20 - Hezimet
Cilt 14 – Bölüm 20 – Hezimet
Yaklaşık iki saatlik bir seyahatin ardından, sonunda başlangıç noktasındaki limana geri döndük.
Nanase yolculuğun son bölümünde geride kalarak benden bir dakika sonra nefes nefese koşarak yanıma geldi.
“Haaaa… Sonunda arayı kapatıp yetiştim sana.”
Nefes alış verişini dengelemeye çalışırken el havlusuyla terini sildi.
“Liseli olduğuna inanmak zor. Bu kadar dayanıklı olmanı beklemiyordum.”
Şimdiye kadar birlikte geçirdiğimiz süre boyunca, fiziksel yeteneklerinin dikkatimi çektiği birkaç durum olsa da, bu bayağı dikkat çekiciydi.
“Hayır… bana kıyasla, nefes darlığı bile çekmiyorsun, Ayanokōji- senpai… Düşündüğüm kadar olağanüstüsün.”
“Sadece çivi gibiymişim gibi davranıyorum. Eh, baksana şuraya.”
“Vay canına!! Epey kalabalıkmış!”
Nefesini kontrol etmeyi başaran Nanase, limanda koşuşturan insanları görünce şaşkınlığını dile getirdi.
Sadece kalan para puanlarınızda envai çeşit ürünlerin olduğu mağazadan alış veriş yapmakla kalmıyor, aynı zamanda ücretsiz muayene olabiliyor, temiz bir duş alabiliyor, temiz ve hijyenik lavaboları kullanabiliyordunuz.
Tabiri caizse öğrenciler için, burası vaha : Adada kafanızın en rahat olduğu, huzurla nefes alabildiğiniz bir yer.
Son belirlenen alanları liman olan öğrenciler olsun, ya da birkaç belirlenen alandan vazgeçip ara vermeyi tercih edenler olsun, her türlü farklı amaç ve motivasyona sahip öğrenciler burada toplanmıştı.
Ayrıca, limanda ihtiyaç ve hizmet sağlamak için çabalayan çok sayıda okul yetkilisi vardı.
“Eee… Neden buraya, başlangıç noktasına geldik, Senpai?”
“O konuya geçmeden önce, görevlere bir göz atalım.”
“Ah, evet. Onu unutmuştum.”
C8’den C5’e halat çekme görevine geçerken, başlangıç noktasında başka bir görev ortaya çıkmıştı.
Söz konusu görevin adı ‘Açık Sularda Yüzme’ydi.
Görev, katılımcıların yaklaşık 2 km yüzmelerini talep ediyordu.
Sınavda şimdiye kadar fiziksel olarak zorlu görevler bolca çıkmış olsa da, bu görevdeki çıta üst düzeydi. Belki de bu sebepten dolayı, görev, 20 puanla bugüne kadarki en büyük ödüle de sahipti.
Başlangıç noktasına erişmek kolay olduğundan, görev hızlı bir şekilde dolardı. Ancak, bu göreve kaydolmayı seçecek öğrenci sayısı, zorlu şartları göz önünde bulundurursak az olacaktır.
Okyanusun, bugün sakin görünmediğini de belirteyim.
Açık okyanusta yüzmek bir havuzda yüzmekten çok farklı. Doğa şartlarının getirdiği tehlikeden dolayı, bu görevi başlangıç noktasına yakın bir yere yapmışlardır.
Cankurtaranlar acil bir durum olursa diye, beklemede olacaktır.
Görev kayıt masası limanın en uç kenarında yer alıyordu.
Oraya doğru harekete geçtik. Uzaktan görebildiğim kadarı, büyük bir kalabalık var. Bu kalabalığın ne kadarı kayıt olacak bu biraz merak konusu.
Çok geçmeden, ikimiz de kayıt masasına geldik ve yarışmaya katılmak istediğimizi beyan ettik.
“Erkekler kategorisindeki son yer birkaç dakika önce doldu.”
Öte yandan, kızlar kategorisinde bir yer boşluk vardı. Bu durum, birkaç gün önceki Plaj Bayrağı Kapmaca görevini anımsattı.
Görev çok fazla katılımcıya sahip olmasa da, bu kadar çok öğrencinin kaydolacağını düşünmemiştim.
Ancak beni en çok şaşırtan şey…
“Senpai… o… Kōenji-senpai değil mi?”
Biraz ilerde sırtını kayıt masasına dayayıp ayakta duran bir çocuk vardı.
Ve evet, Kōenji idi.
Görev açıklandıktan hemen sonra onu burada görmek… şok edici.
“Erm… Senpai…”
“Görevde yarışmak istiyorsan, acele edip kayıt ol. Bu arada, iyisin değil mi?”
Yolculuğumuz bayağı zorlamıştır onu.
Enerjisi tükenmiş olsaydı, şaşırmazdım.
Görev başlamadan önce, kıyafet değiştirme süresince, enerjisini geri kazanmalıydı.
“Her ne kadar mükemmelim diyemesem de… bu fırsat ayağımıza çok gelmez. Elimden gelenin en iyisini yapmak istiyorum.”
İçinde bulunduğu şartlara rağmen, hevesli ve motiveydi.
“O zaman şurada bekliyor olacağım. Bittiğinde gel beni bul.”
“Tamamdır!”
Nanase’yi uğurladıktan sonra, limandaki görev kayıt alanından bir süreliğine ayrıldım.
Bu süre zarfında, biriyle görüşmek istiyordum. Aslında, bu başlangıç noktasına dönmemdeki ana sebepti.
Etrafı hızlıca taradıktan kısa bir süre sonra, aradığım kişiyi kumlu plaja kurulmuş bir şemsiyenin altında katlanır bir sandalyede zarif bir şekilde otururken buldum.
“İyi günler, Ayanokōji-kun. Bugün hava çok sıcak, sence de öyle değil mi?”
“Nasılsın, Sakayanagi?”
“Oldukça iyiyim diyebilirim. Ichinose-san ve Shibata-kun benim için ellerinden geleni ardına koymuyor. Daha ne isteyeyim bilemiyorum.”
Ichinose ve Shibata, Sakayanagi’nin grup üyeleriydi. Rahatsızlığı yüzünden, yarı diskalifiye olarak sınava katılıyordu.
Grubuyla birlikte hareket edemediğinden, belirlenen alan başına en fazla iki puanlık varış bonusu kazanabiliyorlardır?
“Grubunun erkenci bonuslarını almaya uygun olup olmadığını merak ediyordum.”
Bir grupta diskalifiye üye varsa, erkenci bonusları kazanma özelliğini kaybederlerdi.
Ancak Sakayanagi’nin durumu özel.
“Okul, grubum için bir istisna yaptı. Malum, rahatsızlığım benim suçum değil.”
Grubu şu anda ilk 10’un bir parçası olmasa da, iyi sonuçlar elde ettiklerini varsayıyorum.
“Soralım bakalım o beklenen soruyu. Seni buraya hangi rüzgar attı?”
“Birkaç nedenim vardı ama kısaca, evdeki hesap çarşıya uymadı diyeyim.”
Gözlerimle, açık sularda yüzme görevini işaret ettim.
“Ne yazık ki, son katılan Kōenji olmuş.”
“Daha bu sabah dördüncü sıradayken şimdi ikinci sırada değil mi? Sınıf arkadaşın bir dahi galiba?”
“Aynı fikirdeyim.”
En iyi grupların çoğu, aralarında küçük puan farkları ile mücadele veriyorlardı. Kōenji bu yüzme görevinde birinci olursa, geçici olarak birinciliği ele alacak demektir.
“Görev sona erip Nanase-san’ın dönmesi yaklaşık yarım saat sürer. Bana eşlik edebilirsin. Buradaki gölge çok ferahlatıcı, baştan söyleyeyim.”
Şemsiyenin altındaki boş alana doğru hareket ederek bana yer açtı.
“Nanase’yi nereden biliyorsun?”
“Adada olup bitenler hakkında sürekli haberler alıyorum.”
Şimdiye kadar 10/A sınıfından öğrencilerle birkaç kez yolum kesişmişti. İçlerinden biri başlangıç noktasındaki Sakayanagi’ye rapor veriyor galiba. Zaten, bir alt sınıf öğrencisiyle -ve en önemlisi bir kız öğrenciyle- yolculuk etmek kötü bir dedikoduya sebep oluyordur.
“Sana eşlik etmemde bir sakınca olmadığına emin misin? Sonuçta rakibiz.”
Güneş ışınlarından gelen ısı o kadar yoğundu ki yarım saat doğrudan maruz kalsam zor anlar geçirebilirdim.
Doğrudan güneş ışığı altında hareketsiz durmak bile, boş yere dayanıklılığınızı tüketirdi.
“Fufu, elbette. Utanmana gerek yok.”
İlk 10’un bir parçası olmayan biri olarak bir tehditte oluşturmadığımı ima ediyor gibiydi.
Teklifini kabul edip etmeme konusunda düşünürken, göreve katılan öğrenciler sahile inerek yarışmaya hazırlanmak için suya girdiler.
Kısa bir süre sonra, erkeklerin yarışı başladı.
“Tek taraflı bir hezimet.”
Kōenji yüksek hızla yarışa başlayıp yarışmacıların geri kalanını arkada bırakarak doğrudan bitiş çizgisine doğru yüzmeye devam etti. Yani, bölgeden bölgeye hızla seyahat etmesine karşın, hala güçlü ve dayanıklıydı.
“Kōenji-kun bu sınava fazlasıyla şaşırtıcı bir şekilde motive olmuş. Diğer gruplar, onu tehdit olarak görmeli.”
Bu özel sınavda, 10/D sınıfının güvenilir bir öğrencisi diyecek kadar iyi iş çıkartıyordu.
“Aslında senden bir yardım isteyecektim, Sakayanagi.”
“Ayanokōji-kun kendi isteğiyle yardım mı talep ediyor? İşte ben buna şaşırırım.
Lütfen, çekinme söyle.”
Çoğu insan, rakibinden gelen istekleri hoş karşılamazken, nerdeyse Sakayanagi’nin gözlerinin içi gülüyordu.
“Sınav başlayalı 5 gün olmasına rağmen 2 kişi diskalifiye oldu.”
“Komiya-kun ile Kinoshita-san, değil mi? Sen de epey bilgi sahibiymişsin.”
“Tesadüf eseri, onlar diskalifiye olurken oradaydım.”
Bu sözlerimi duyan Sakayanagi şaşırıp başını salladı.
“Sıralamaya ve edindiğim bilgilere bakılırsa, Shinohara-san hayatta kalmak için direniyor… sınavın üstesinden gelmek için yardım alıyor değil mi?”
“Evet.”
“Yeteneklerine bakarsak, sınavın ikinci yarısını atlatması çok zor. Onun için ideal olan, bir gruba er ya da geç girmesi… ah, şimdi anladım ben.”
Henüz pek bir şey söylememişken doğru bir çıkarımda bulunup ne için onun yanına geldiğimi anladı. Ve ekledi:
“Yani iş birliği yapmamı istiyorsun? Ryūen- kun ile görüştün mü peki?”
“O da benimle hemfikir. Komiya ile Kinoshita’yı da önemsiyor gibiydi.”
“Öyle mi?”
Sakayanagi bana anlayışlı bakışlar atarken hınzırca gülümsedi.
“Ryūen-kun’un bu şartlar altında yardım eli uzatması doğal. Ama ben kendime bir pay çıkartamıyorum. 10.sınıfların, sınıf puanlarının diğer öğrencilerin eline geçmesini engeller, evet. Ama açıkçası, 10/A’ya direkt bir zarar gelmediği sürece, müdahale etmeyi gerekli bulmuyorum.”
Talebimi dinledi dinlemesine ama bir anlaşmadan öteye gidiyordu bu sohbet.
“Tabii, aynı şartlar altında bir anlaşma yaparsak, değerlendirebilirim.”
Sakayanagi adil bir yaklaşımla teklifimi kabul etti. Hızlı kavrama yeteneği sayesinde, anlaşma çabuk bitecek gibi.
“Şartını kabul ediyorum ama şuan yeterli insan gücüm yok.”
“Hazır olmanı bekleyeceğim. Bu strateji, hem zaman hem de çaba gerektiriyor. Harekete geçmek için elimizi çabuk tutmak da lazım.”
“Evet.”
Dahası, Nagumo’nun da bu strateji kullandığını düşünüyorum.
Sınavın 2.yarısında, bu stratejinin daha çok ön plana çıkıp kullanılacağını da düşünüyorum.
“Seninle sonra iletişime geçerim.”
“O zaman aramızdaki iletişimi sağlayacak kişiyi sana bırakıyorum. Horikita-san ya da Ryūen-kun olabilir.”
Cevap olarak başımı sallayıp oradan ayrıldım. Yan yana görülmek istemiyorum.
Sakayanagi ile görülerek ön plana çıkarım falan.
Limanın merkezine doğru ilerledim. Yakınlaştıkça, 9.sınıf öğrencilerinden bir topluluğun Mashima- sensei’den ürün satın aldığını gördüm. Ürün satan oymuş galiba.
Para puanım olmadığı halde, mağazanın olduğu tarafa geçerek bir göz atmaya karar verdim.
“Merhaba.”
“Ah, Ayanokōji. Harika zamanlama. Sana diyeceklerim vardı benimde. Bir şeyler almak istiyormuş gibi yap da dikkat çekmeyelim.”
Önerisiyle sıraya geçerek yavaşça ürünlere göz atıyor gibi yaparak yakınlaştım.
“Müdür Vekili Tsukishiro, sınav başlamadan öncesine kadar kayda değer bir harekette bulunmadı. Şuanda da farksız değil.”
“Yani, onun için endişelenmeyeyim mi?”
“…Öyle demek isterdim ama bir dolaplar çeviriyor gibi.”
“Nasıl yani?”
Daha çok yaklaşıp elime bir ürün alıp incelemeye başladım.
“Bu sınavda, kimin başına ne zaman ne geleceği belli değil. Öğrenciler ağır yaralanabilir diye okul, muayene ve tedavi sürecini hızlandırmak adına küçük bir bot ve helikopter hazırladı.”
“Mantıklı.”
Helikopter ve botun kullanımları farklı ve yararlı olduğundan okulun hazırlaması garip değildi. Adanın bir ucunda bir öğrencinin yaralanması ya da hastalanması durumunda hem helikopter hem de bot zamandan kazandırabilirdi. Malum bu tarz durumlarda, saniyeler bile hayat kurtarır.
“Başta bir helikopter ve bir bot getirecektik ama bot sayısı 2 oldu. 2.botu, Müdür vekilinin tedbir amaçlı getirttiğini öğrendim.”
Böyle bir sınavda bile, Mashima-sensei, Tsukishiro’nun hareketlerini inceliyor, görevini aksatmadan yerine getiriyordu.
“Belki ihtiyaçtan dolayı getirmiştir?”
“Haklısın. Fakat kayda değer olduğunu düşünerek söyleyeyim dedim. Bu bilgiyi nasıl değerlendireceğin sana kalmış.”
Bir yerine 2 bot getirmek..
Bot küçük olsa da hareket ederse fark edilir. Acil bir durum olmadan botu hareket ettirmesi de zor olur.. dahası, hadi botu hareket ettirdiler diyelim. Bunun benimle ne alakası var?
“Müdür vekili zamanını nasıl geçiriyor peki?”
“Genelde, çadırında kurulu olan gözetleme ekipmanlarının başında öğrencilerin saatlerini gözlemliyor. Tabii, diğer görevliler de saatlere bakıyor. Bunun dışında adaya günde bir iki kez gidip etrafı kolaçan ediyor. Bazen saatler sürüyor dönmesi.”
“Müdür vekili kendi başına adayı teftişe mi çıkıyor?”
“Evet.”
Ne yaptığı muamma olsa da, buradan kendime pay çıkartabilirim. Kısacası, günde birkaç saat ortadan kayboluyor ve insanlar ne yaptığından bihaber.
“İçimde kötü bir his var. Dikkatli ol, Ayanokōji.”
“Zahmete girip bana yardımcı olduğunuz için, teşekkür ederim.”
Fiziksel olarak olabildiğince dinç kalacağım ve sınavı da göz ardı etmeyeceğim. Ne kadar uyanıklık edersem edeyim, temel hareket kuralına ayak uydurmak zorundayım zaten.
✩ ✩ ✩ ✩