Elitler Sınıfı - Cilt 15.5 - Bölüm 10 - Akıl Oyunları
Cilt 15.5 – Bölüm 10 – Akıl Oyunları
Sakayanagi, Ichinose ile olan konuşmasının sonuna geldiğinde, yemeğimi yeni bitirmiş, 200 ml’lik çayımın son yudumunu içiyordum.
“Okuldaki en popüler kızlardan biri olan Ichinose’nin gönlünü kapacak kadar günahkar biriymişsin.”
Öylesine söylenmiş bir lafmış gibi görünse de, hiçbir pozitif kısmı yoktu söylediklerinin.
“Bu biraz ağır oldu, Sakayanagi.”
“Fufufu, hep dobra biri olmuşumdur.”
Önüme geçebilmek için, hem Ichinose’yi korumaya çalışıyor hem de onu kullanabilmek için zemin hazırlıyordu.
“Eğer Ichinose’i incitecek bir şey yaparsam, sana ve söylediklerine güvenecektir.”
“Ve ben de onun güvenini kazanabilirsem, ileride sorunlarımı çok daha kolay çözebileceğim.”
Sakayanagi bazı konularda benim tarafımda yer alsa da, rakip olduğumuz da bir gerçekti.
Sakayanagi’nin bu iki farklı yanı…
Aynı madalyonun iki yüzü gibi… ve bunu çok iyi kullanıyor.
“Ama bütün bunları bana neden anlatıyorsun?”
“Sana az önce Ichinose-san hakkında söylediklerim şu an için önemsiz. Okulda seni fark eden insanların sayısı giderek artıyor, Ayanokouji-kun… ve sana karşı büyük ilgi besliyorlar.”
Eğer Ichinose ile olan ilişkim derin olmasaydı, ıssız ada sınavında arkadaşlarını zor durumda bırakacağını bile bile, koşarak yanıma gelmezdi.
“Bunların dışında, 11. sınıflar da garip bir ilgi görüyorsun… değil mi?”
Şimdi anladım, ağzından çıkardı baklayı. Havadan sudan konuşmak dışında da, bu konuyu görüşmek için gelmiş yanıma.
Bu aynı zamanda, Sakayanagi’nin kısacık süre içerisinde 11. sınıflar tarafından izlendiğimi anladığını gösteriyordu. Tam da ondan beklendiği gibi.
Yani az önceki konuşma, sadece konuyu buraya getirmek adına bir ön hazırlıktı.
“11. sınıflarla başın dertte mi?”
“Yani… Başı dertte olmak da denebilir, tabii. Zorlayıcı bir rakip edindim galiba.”
“Zorlayıcı bir rakip derken… Öğrenci Konseyi Başkanını kast ediyorsun, değil mi?”
- sınıflardan potansiyel olarak güçlü bir rakip dendiğinde akla ilk gelen kişi Nagumo idi.
“Issız ada sınavının son gününde Öğrenci Konseyi Başkanı ile bir anlaşmazlık yaşadık. Anladığım kadarıyla, bu sebepten ötürü birincilik fırsatını kaçırmış, şimdi bana düşmanmışım gibi bakıyorlar.”
“Yani, son dakikada zar zor kazandım imajı çizemedi, öyle mi?”
“Planının farkında mıydın?”
“Issız ada sınavında, öğrencilerin çoğu Kouenji-kun’un karşı konulamaz bir savaşçı olduğunu düşünüyordu. Fakat diğerlerinin aksine ,Öğrenci Konseyi Başkanı’nın kasten yavaş gittiğini biliyordum. Eğer farkı çok açsaydı, 11. sınıfların tamamının seçilmiş tek bir grubu kazandırmaya çalıştığı bariz belli olurdu. Elindeki kartları görünce, planını da görmüş oldum.”
Sakayangi’nin yeteneğinin zaten farkındaydım. Ama yine de beklentilerimi aştı.
Bu, ıssız ada sınavı sırasında yaşanmış her şeyi mükemmel bir şekilde kavradığının kanıtıydı.
“Yardım edebileceğim bir şey var mı?”
“Hayır, gerek yok. Nagumo da düşüncesizce davranıp gösterişli hamleler yapamaz. Ayrıca ıssız ada sınavında zaten oldukça yardım ettin, Sakayanagi. Sana daha fazla bel bağlayamam.”
“Önemli değil, ne demek. Bana güvenmene sevindim. Ben de senin bu durumundan kendime pay çıkarttım zaten.”
“Nasıl? Neyi kast ediyorsun?”
Sakayanagi kıkırdayıp gözlerini kısarak okyanusa baktı.
“Issız ada sınavının sonuna yaklaşırken, 1. veya 2. sırayı almanın zor olacağını biliyorduk. Kouenji-kun ve Öğrenci Konseyi Başkanının puan kazanma hızı, grubumuzun alabileceği maksimum puanı aşmıştı.”
Eh, bu 2 grup tamamen başka bir seviyede yarışıyordu.
“Üçüncülüğü hedefliyordum ama son aşamalardaki rakiplerimden biri de Ryuuen-kun’un grubuydu. Katsuragi-kun ile sadece iki kişilik küçük bir gruptaydı, ancak olağanüstü bir çaba gösteriyorlardı. Ben de ondan yardım isteyerek Housen-kun’un başına bela ettim.”
“Anladım. Demek bunu kast ettin.”
“Ryueen-kun’ın odağı sınavdan sapınca, puan toplama hızı da yavaşlar diye düşündüm. Zaten sınavdan çekilmek zorunda kaldı, ve bu bizim için en iyi senaryo idi.”
Böylece rakibi Ryuuen’i ezerken aynı zamanda bana yardım edebildi.
Ancak, tüm bunları duyduktan sonra bile hala anlamadığım kısımlar var.
Ryuuen sıralamada ilk üçe girip podyuma çıkabilmek için 2 haftadır çok çalışıyordu, bunca çabasına rağmen Sakayanagi ile işbirliğini adeta can atarak kabul etti.
Housen’la karşı karşıya kalmanın ne kadar tehlikeli olacağını tahmin etmiştir..
Emin olabildiğim tek şey; açıkça bir tür anlaşma yaptıklarıydı, bir söz vardı ortada.
- sırada olma hakkını elleriyle verecek kadar büyük bir anlaşma?
“Makul bir mükafat şart dersek….. yüklü miktarda puan mı istedi senden?”
Sakayanagi’nin, sınıf arkadaşlarının elindeki kartları iyi değerlendirmesi durumunda, yüklü bir kazanç elde edebiliyordu.
Büyük miktarda kişisel puan toplamaya çalışan Ryueen’,e bu pastadan pay teklif etmesi hiç de sürpriz olmazdı.
“Tek kuruş vermedim, ilerde de vermeye niyetim yok.”
“Yani mevzu para değil diyorsun.”
Bu okulda, kişisel puan takası alışveriş için sık kullanılan yöntemlerden.
“Kulağa bir bilmece gibi geliyor ama şu anda sana bile ayrıntıları söyleyemem, Ayanokouji-kun. Bu, onunla benim aramda verilmiş bir söz. Ta ki o, yakın gelecekte bana anlaşmanın sonunu yerine getirmemi söyleyene dek.”
“Yakın gelecekte onun kendisini zora sokacak bir istek…” diye mırıldandı, Sakanayagi.
Kişisel puan gibi ona geri ödeme yapmamasına şaşmamalı.
“Her neyse, lütfen dikkatli ol, Ayanokouji-kun. Bir sorunun üzerinden geldin, ancak Beyaz Oda öğrencileri hala bu okulda. Şimdi 11. sınıfla da uğraşman gerekiyor.”
“Çözülecek sorunlar listem kabarıp duruyor. Ama dikkatli olacağım.”
Sakayanagi’nin kişisel telefonundan bir zil sesi geldiğini duydum.
Sakayanagi nazikçe telefonunu açacağını belli etti ve gelen aramayı cevapladı.
“…Öyle mi? Hemen geliyorum.”
Beş saniye bile konuşmadan Sakayanagi telefon görüşmesini sonlandırdı ve tutunduğu parmaklığı bıraktı.
“Biriyle randevum var, şimdilik gitmem gerekiyor.”
“Peki. Sonra görüşürüz.”
“Seninle konuşmak bir zevkti. Görüşürüz.”
Sakanagi’nin yavaş yavaş gidişini izledikten sonra bir süre daha okyanusu izlemeye karar verdim.
✰✰✰✰✰
Aynı gün, Amasawa geminin etrafında tek başına dolanıyor, kafasında gideceği belirli bir yer yok gibi geziniyordu.
Bazen sınıf arkadaşları onunla konuşmaya çalışır, o sadece dostane bir tebessümle selamlarını alır, yoluna bakardı.
Daha önce hiç, bir grubun parçası olup dışarı eğlenmek için çıkmamıştı.
“Ayanokouji-kun’u görmek istiyorumm~”
Güverteye çıkan Amasawa, rüzgarın sesine karışıp yok olan bir tonda mırıldandı.
Diğer öğrencilere karşı gram ilgi duymayan Amasawa için bu okulda keyif aldığı tek vakit, içini kıpır kıpır eden tek kişi olan Ayanokouji-kun’la geçirdiği vakitti. Ancak şu anki konumu nedeniyle onunla iletişim kurmaktan kasten kaçınıyordu.
“Ahh-, sıkıntıdan patlayacağım ama şimdi.”
“İyi günler, Amasawa Ichika-san.”
Güvertede tek başına durmuş okyanusa bakan Amasawa’ya yanaşan kişi 10/A sınıfından Sakayanagi Arisu oldu.
Pek de şaşırmadan bakışlarını ona çevirdi, Amasawa.
“Sen kimdin?”
Amasawa onu daha önce hiç görmemiş gibi merakla başını eğdi.
“Ben 10/A’dan Sakayanagi Arisu. Tanıştığımıza memnun oldum.”
“Sakayanagi… senpai? Benimle bir işin mi vardı?”
“Fufu, rol yapmana gerek yok. Beyaz Oda öğrencisi olduğunu çoktan duydum, Amasawa? Tabii zaten sen de benim kim olduğumu biliyorsun, yalan mı?”
Beyaz Oda öğrencisi.
Yanlış anlaşılamayacak kadar açık bir ifadeydi.
“Fuu, anladım. Demek Ayanokouji-senpai’nin güvendiği kişi, başkanın kızıymış. Beyaz Oda hakkında bir şeyler biliyor gibisin. Eh, o zaman yalan söylemeyelim. Ee, konu ne?”
Duruma şaşırmamış olan Amasawa, Sakayanagi’nin neyin peşinde olduğunu sordu.
“Onun bu kadar endişelendiği Beyaz Oda öğrencisinin neler yapabileceğini görmek istemem oldukça doğal.”
“Bu kadar heveslenmende sorun yok ama bu… Ayanokouji-senpai’den izin aldığın anlamına mı geliyor?”
“İzin mi? Burada olmak tamamen kişisel kararım.”
“Kendine inanılmaz bir öz güvenin var değil mi, Arisu-senpai?”
“En azından göründüğüm kadar yetenekli olduğumu söylemekten gurur duyuyorum.”
“Çok havalısın, senpai!”
Sakanayagi, Amasawa övüp alkışlarken umursamıyormuş gibi görünüyordu.
“Ama şimdi olmaz, senpai~ Şu an biraz duygusal bir huzursuzluk içindeyim. Daha sonraya bırakalım, olur mu?”
“Hiç önemli değil. Bugünlük zaten yüz yüze tanışmak istiyordum. ”
Sadece kısaca bir merhaba demekle yetinen Sakayanagi hafifçe başını eğip selam verdikten sonra, gitmek için arkasını döndü.
“Ah, Arisu-senpai, artık şu beni gözetleme işine son verebilir misin?”
Sakayanagi, Amasawa’yı A sınıfından birkaç öğrenciyi peşine takarak takip ettiriyordu. Yalnız olduğu anı bulunca da, peşine takılmıştı.
“Onlara kendilerini göstermemelerini söylemiştim ama anlaşılan sen fark etmişsin.”
“Ahahaha, bunun gizli bir şey olması mı gerekiyordu? Ne kadar da tatlısın~”
“Yaptıklarım seni rahatsız ettiyse özür dilerim. Ama gördüğün gibi, ben sakatım, seninle görüşmem başka türlü kolay olmayacaktı. Darılma lütfen.”
“Ah, o zaman kafama bir soru takıldı şimdi~ Ben kavgada rakiplerimin sakat olup olmadığına bakmadan dalıyorum, bu senin için sorun olmaz herhalde?”
“Şiddet etkili bir yöntem olsa da, şiddetten daha güçlü yöntemler de var.”
Bunu söylerken Sakanagi, bastonunu güverteye önce iki, sonra üç kez hafifçe vurdu.
Sanki bir tür şifreymiş gibi, sınıf arkadaşı Kamura uzaktan kendini belli ederek açığa çıktı.
“Beni gözleyen arkadaşın o’ydu, değil mi? Yoksa onun beni dövebilecek kadar güçlü olduğunu mu düşünüyorsun?”
“Yok, canım. Sadece ters bir hareketinde, hemen anlarız diyorum.”
“Demek akıl oyunları oynamak istiyorsun. Güldürme beni.”
“Çok peşin hükümlüsün ama? Bu kadar ön yargılı olma, lütfen. Her ne kadar Beyaz Oda’dan geliyor olsan da, diğerleri gibi Ayanokouji-kun’ın gölgesinde kalmış, başarısız bir deneyden fazlası değilsin. Çok da bi’ beklentim yok senden.”
Bu sırada Amasawa, ilk kez Sakayanagi’ye ciddi şekilde baktı.
“Yani yensem de yenilsem de seninle her koşulda yarışabilirim diyorum.”
“Ah, gerçekten mi? Az önce küçümsediğin şiddeti yöntem olarak kullanıyor olsak bile mi?”
Konuşmanın başından beri ilk kez Sakayanagi’yi ciddiye alan Amasawa, dilini başparmağının üzerinde gezdirdi.
“Evet tabi ki. İstediğin yöntemi kullanabilirsin.”
“Bu sözlerini ve seni unutmayacağım, senpai.”
“Eğer hipokampüsüne kazıdıysan ismimi, ne mutlu bana. Görüşürüz.” (Ç.N: beyinde hafıza ve yön bulmada önemli role sahip olan bölge)
Sakayanagi yavaşça uzaklaştı. Amasawa yalnız kaldığı güvertede derin bir nefes aldı.
“Ayanokouji-senpai dışında da, hala eğlenebileceğim şeyler varmış bu okulda. Kushida-senpai ile biraz oynayabilir ya da Arisu-senpai’nin ağlayan yüzünü izlerken keyiflenebilirim…? Normalde heyecanlı bir ruh halinde olmam gerekirdi…”
Elini hafifçe ağrıyan karnına koydu, olacakları düşündü.
“…Şimdilik bekleyip göreceğiz.”
Tekrar mükemmel formuna geri dönmesi biraz daha sürecekti.
Ayrıca, Amasawa karşı tarafın nasıl olduğunu görene kadar bir hamle yapmazdı.
Sakayanagi ise, Kamuro ile birlikte uzaklaşıp koridora geçti.
“Bu 9.sınıf öğrencisi tehlikeli birine benziyor.”
“Ah, hemen de anladın mı?”
“Hissettiğimi söylüyorum. Sanırım bu kadar uzun süre senin yanında olduktan sonra, böyle şeyler hisseder oldum. Dürüst olmak gerekirse, daha fazla bu işin içerisinde olmak istemem.”
“Böyle şeyleri hissedebildiğin için sevinmen lazım. Ama onu biraz daha izlemeye devam etmek iyi olacak.”
Onu izlememesi konusunda uyarılmıştı ama Sakayanagi’nin, Amasawa’yı dinlemeye hiç niyeti yoktu.
Amasawa izlenmeye devam edeceğini bilseydi, konuyu geçiştirmez, üstelerdi.
Böyle bir durumda da, onu kışkırtmaya çalışması kaçınılmaz olurdu.
“Onu takip ettiğimi fark etti, değil mi? Hashimoto’yu mu kullanacak mısın?”
Dikkatsizlik yaparlarsa, Beyaz Oda öğrencileri ile karşı karşıya gelebilirlerdi. İleride dezavantajlı hale düşebilirlerdi.
“Yardımın için teşekkür ederim, Masumi-san.”
Rolü çoktan bitmiş olan Kamuro, olay yerinden hemen ayrıldı.
Daha sonra Sakanagi, sadece bir kişiyi aramak için cep telefonunu çıkardı.
“Devam etmeni istiyorum, olur mu?”
Telefonun diğer ucundaki kişiden Amasawa’yı izlemeye devam etmesini istedi ve ardından son bir şey ekledi:
“Evet, sınıfta güvenebileceğim tek kişi sensin, Yamamura-san.”
Çeviren: Lance
Düzenleyen : fatoshisme
✰✰✰✰✰✰✰✰✰✰✰