Elitler Sınıfı - Cilt 15.5 - Bölüm 11 - Değişim (1)
Cilt 15.5 – Bölüm 11 – Değişim (1)
Benim için önemli bir anı haline dönüşen bu lüks yolcu gemisindeki yaz tatilimin çoktan yarısına geldik.
Kalan zamanını olabildiğince dolu geçirmeye uğraşan öğrencilerin cüzdanları boşalıyordur.
İstikrarlı şekilde yükseklere oynayan öğrencilere bu durum çok manasız gibi gelebilir, ancak tatilde para harcamanın kötü bir yanı yok. Bu zamana kadarki bütün yorgunluklarının sefasını sürmek istiyorlar sadece.
Ben de elimde avucumda kalan üç beş kuruşu harcıyorum, mazeret gösteriyormuşum gibi oldu.
Mayomu giydim ve büyük, boş havuza girmemi sağlayacak kapıları araladım. Bu lüks tatil gemisinde, herkese ücretsiz olarak açık olan büyük bir yüzme havuzunun yanı sıra başka bir havuz da bulunuyor.
Kiralayıp kendi başınıza eğlenebileceğiniz bir havuz.
Her saat başına 20.000 puan hiç de ucuz sayılmaz ama en yakın arkadaşlarınızla beraber vakit geçirme fırsatı verdiğiniz paraya fazlasıyla değiyor. Üstelik tek seferde 40 kişiye kadar izin veriyorlar, bütün bir sınıf olarak havuz kiralanırsa kişi başına 500 puan düşüyor.
Özel havuzlar öğrenciler arasında fazlasıyla tercih edildiği için, sabah 8’den akşam 8’e kadar neredeyse hep dolu oluyordu.
Tanıdığınız veya tanımadığınız insanlarla dolu büyük bir yüzme havuzunda istediğiniz gibi yüzmek zorken, özel havuzda rahatça her istediğinizi yapabildiğiniz gibi keyfini çıkarabileceğiniz kadar büyüktü.
“Vay be, amma da büyükmüş.”
Arkamda beliren Akito heyecanla mırıldandı. Herkese açık ve ücretsiz olan havuzla aynı boyutta olmasına rağmen o kadar büyük duruyordu ki, acaba boyutuyla mı oynuyorlar diye düşündürüyordu.
“Keisei nerede kaldı?”
“Lavaboya uğrayacağını söyledi. Kızlar henüz hazır değiller, dimi?”
Biz erkekler kadar hızlı üzerlerini değişip gelemeyeceklerini hepimiz biliyoruz.
Akito şezlongun yanındaki menüyü eline aldı.
“Ah… Burası da pek pahalıymış.”
Özel havuzdaki içecekler halka açık olanınkinden daha pahalıydı, hatta nerdeyse iki katı fiyatta. Tüketici sayısı arasındaki fark göz önüne alındığında bu farkı açıklamak çok da zor değil ama.. kazık ya…
Fiyatlar, burada da acımasızca sömürmeye çalıştıkları anlamına geliyor. Kendi yiyecek ve içeceklerimizi buraya getirmemiz de yasaktı…
Soyunma odasının kapısı aralandı.
İkimiz de aynı anda arkamıza baktık ama içeri giren biri olmadı. Ama sesler duyduk.
“Hadi ama Airi, ne yapıyorsun? Acele et. Hadi, gidelim artık.”
“A-a-ama, ama! Utanıyorum, Haruka-chan!”
“Bu kadar neyden utanıyorsun ki? İnternette çarşaf çarşaf fotoğrafların var, ondan utanmıyorsun da bundan mı utanıyorsun?”
“İ-i-iyi de, orda doğrudan bana baktıkları hissine kapılmıyorum!”
“Hayda! Hadi. Hadi ama, ilerle.”
“Aaa! Dur bi!”
Haruka ve Airi arasında garip bir diyalog geçiyor.
“Galiba… Şu an göremediğimiz bir manzara var?”
Akito tamamen beklenmedik bir şey söyledi.
“Ne acaba?”
“Ben de onu düşünüyordum, demek sen de böyle şeyleri düşünebiliyorsun, ha Akito?”
“Ah, yani… Bu erkekler için doğal sayılmaz mı? Yani tabii ki, Ike ve diğerleri gibi gündelik bir şeymiş gibi konuşmuyorum bu konuları. Sen de öyle değil misin?”
Bana biraz şaşkın bir bakış attı, aynı zamanda kabullenmemi bekliyordu. Ortamdan pay çıkartmaya çalışmıyordum ama Akito’nun kendince cesur olmaya çalıştığı ortadaydı.
Bu sözlerini duymazdan gelmek iyi bir fikir değil, o yüzden dürüstçe kabulleneceğim.
“Yani… sanırım haklısın.”
Cevabımı duyan Akito rahatlayıp kıs kıs güldü.
“Bunu bir kız duysa, aptal olduğumu söylerdi.”
Genelde rengini belli etmeyen Akito’nun bu konuşmalarından ne kadar gergin olduğu belli oluyordu.
Bu arada, arkada o ikisi hala tartışıyorlar.
“Çok utanıyorum!”
“Ne tesadüf?! Ben de utanıyorum!”
“H-h…Haruka-chan, bu çok açık bir kıyafet değil mi?”
“Ama giyeceğine söz verdin bir kere!”
“Hah!”
Onların ortaya çıkmasını beklediğimiz, garip bir durumundayız.
“Fazla açık, diyor…”
“Öyle galiba…”
Bu kadar utandığı için, beklenti çok yükseldi. Hadi bakalım.
Kızlar dışarı çıktıklarında nereye bakmalı… ve onlara ne demeliyim?
“Hayatta olmaz! Ben gidip üzerimi örtecek bir şeyler bulacağım.”
“Hayır, gidemezsin! Gel buraya, kaçma!”
“Uh, böyle bir mayonun içinde çok utanıyorum, Haruka-chan!”
“Ben farksız mıyım sanki? Seninle birlikte gitmekten başka seçeneğim yoktu!”
“Sana ben mi dedim böyle giyin diye?!”
Artık çıkmalarını bekliyorduk fakat bu tartışma bir müddet daha sürecek gibi.
“Ayanokouji! Airi nasıl?”
Akito az öncesine kadar kızlara bakıyordu. Ama şimdi bana baktığını fark ettim. Ve öylesine sormuyordu.
“Ne nasıl anlamadım?”
Neyi kast ettiğini daha cümlesi bitmeden anladım ama anlamamış numarasına yapıyorum.
“Kızlı erkekli gruplar biraz nasıl desem… yani, birinin diğerinden hoşlanması hiç de sıradışı bir durum değil.”
Sorunun cevabı belliydi ama…
“Öyle mi dersin?”
Soruyu ona geri püskürttüğümde, bir anda dertli bir yüz ifadesine büründü.
“Yani, ben öyle düşünüyorum.”
Kısa bir sessizlikten sonra sözüne devam etti.
“Aksini söylersem, yalan söylemiş olurum.”
Böyle bir olasılığın var olduğuna itiraz etmedi, aksine kabul etti.
“Ama bu grubu sıkıntıyı sokacak olursa, böyle işlere asla girmem.”
İçi yana yana beslediği bu duyguları unutmaktan bahsediyor, demek. Şu anlık Haruka mı yoksa Airi mi emin olamadım ama… kim olduğunu merak ediyorum.
Matematik değil ki bu, çözüp kesin bir cevaba ulaşasın…
“Kiyotaka, ya sen—–”
“Kyaah!”
Tam Akito bir şey söylemek üzereyken, aralanan kapıdan Airi uçarak çıktı. Bu çığlığın nereden geldiğine baktıktan sonra, Akito ile tekrar göz göze geldik.
“Beni böyle ittiğine inanamıyorum… çok kötüsün, Haruka-chan!”
“Sana kalsak, asla çıkamayacaktık da ondan.”
Bu sözleri söyleyen Haruka, Airi’nin çıkışından hemen sonra kendini gösterdi.
Nasıl desem? İkisi de inanılmaz cesur mayolar giyip gelmişler.
“Aaa, hadi ama…”
Akito şok oluverdi. Söylememe gerek yok ama aynısı benim için de geçerli…
Eğer özel havuzda değil de halka açık yerde olsaydık, herkesin ilgisi onların üzerinde olurdu.
Haruka birden başını kaldırıp bize baktı.
Nedense onlara bakmak sanki bir suçmuş gibi hissettim. Akito’yla eş zamanlı olarak başka bir yöne kafamı çevirdim.
Akito, baktığı yerde bir şey varmış gibi onlara bakmadan konuşmaya başladı.
“Airi bambaşka biri gibi olmuş, değil mi?”
Beni bu işe sokmamasını tercih ederim ama Akito da yardıma muhtaç durumda.
“Sanırım… Çok daha masum bir izlenim veriyor.”
“İyi dedin, bence de öyle.”
Biz Airi hakkındaki izlenimlerimizi dile getirirken Haruka hayal kırıklığına uğramış bir haldeydi.
“Çok klişe ve basitsiniz siz de.”
“Öyle deme ama. Nutkum tutuldu.”
Haruka’nın kelime dağarcığımın bir anda aklımdan uçtuğunu anlayacağını umuyorum….
“…Ben biraz yüzeyim.”
Galiba, ikisi onun için fazla tahrik edici idi. Cümlesini tamamlar tamamlamaz, arkasını dönüp hiçbir hazırlık yapmadan havuza atladı. Bu kaçış hikayesinin nasıl bir his olduğunu iyi biliyorum…
Özel havuz gibi bir mekanda nadiren zevkli zaman geçirebileceğimizi düşünürsek, önümüzdeki ikilinin yıkıcı gücüne rağmen kaçış bir seçenek değildi.
Havuza dalmak böyle şeyleri dert edinmekten kaçınmak adına güzel bir seçenek, tabii.
Bu sözlerime rağmen, ikimizin de kaçış yolunu seçmesi hoş olmaz. Burada kalkan olarak görev alıp bu yıkıcı güçle yüzleşmeye devam etmem gerek.
Ne yapsam? İkisine de bir göz gezdirdiğimde Airi’nin mahcup şekilde kızardığını görebiliyordum. Onun bu hallerini gören Haruka mutlu mutlu arkasından yürüyüp omuzlarından tuttu.
“Hyaa!”
“Hey, hey, Kiyopon, küllerinden yeniden doğmuş Airi nasıl duruyor?”
Cümlelerini tamamlarken Airi’yi ileri itti. Aramızdaki mesafe o kadar kısaldı ki dikkatsiz bir davranışta birbirimize temas edeceğiz. Hatta nerdeyse bana dokunuyor gibi gözüküyordur uzaktan. Durumun garipsenmemesi için geri çekilip aramızdaki kısa mesafeyi korudum.
“Vay…”
Giydikleri mayolar fazla cüretkar olduğu için, onlara dokunmaktan kaçınmalıyım.
İçinde bulunduğumuz duruma daha fazla dayanamayan Airi, kendini rahatlatmak adına konuştu.
“S-sanırım ben de havuza gireceğim.”
“Bekle, Airi.”
Haruka onu yakalamak için kolunu uzattı ama başaramadı.
Airi havuza hızlıca atlar sanıyordum…ama paslanmaz çelik merdiveni tutup suya nazikçe inişi çok Airi-variydi.
“Kahretsin! Ben de çok utanıyordum…”
Bütün mesele buydu.
Mayolar, tam anlamıyla küçüktü. Başka söze gerek yok, görüyorsunuz..
Neyse, ben konuşmayım…
“Bil diye söylüyorum, bu saçma mayoyu seçen Airi’ydi, tamam mı?”
“Bu konuyu açmayacaktım ama madem açtın, nasıl oldu?”
Aslında Haruka, toplum içinde bu kadar iddialı giyinmeyi seven türden bir öğrenci değildi.
Ancak bu dekolte pek normal değildi.
“Nasıl oldu…demi aynen. Nasıl olduğunu soruyorsun, evet…”
Bir an için dertlenip ne diyeceğini bilemedi. Ardından sözlerini dikkatle seçerek açıklamaya başladı.
“Nasıl anlatsam bilemedim ki? Bir çeşit Airi’ye destek olayım derken böyle bir tuzağa düştüm desem?”
O kadar çok olasılık vardı ki, hiçbir şey anlamadım.
“Yani çaresizce değişmeye çalışıyor. Ben de farksız değilim. Böyle bir şey söylediğime inanamıyorum ama… diğerlerinden daha öne çıkan bir yanım var, farkındasın değil mi?”
Bu sözleri fazlasıyla üstü kapalı idi.
“Kafaya takmamam gerektiğin biliyorum ama insanların bana dik dik bakması beni çok rahatsız ediyor.”
Onun endişesini çok iyi anlıyorum ama erkek psikolojisinin görmezden gelemeyeceği bir şey bu.
Refleks gibi, gözlerimizi üzerine çekmesi kaçınılmaz.
“Onu cesaretlendirmek için biraz cüretkar bir mayo seçtim… O da ben giyersem, giyeceğini söyledi.”
Gayet güzel bir yanıt. Haruka’nın gösterişli bir mayoyu giymeyi reddettiğini kolayca hayal edebiliyorum.
Eğer Haruka onu reddetseydi kendi de giymek zorunda kalmayacaktı.
“Airi’nin yeni biri olmaya çalışırkenki ilk adımında tökezlemesine izin veremem. İradesini kırmak istemedim.”
Kendi koyduğu kuralı kabul ettiği için, Airi de kurtulamamış mayoyu giymekten.
“Ayrıca, Airi ile bu mayoyu herkese açık havuzda giyemezdik.. Ama burası farklı…”
Arkadaş oldukları üç erkekle aynı havuza geldikleri için, bundan cesaret bulmuşlar yani.
Yine de, utanç verici olduğu aşikar.
“…Görmek ister misin?” diye sordu, Haruka. Utanarak, daha doğrusu rahatsızlığını gizleyerek.
“Eh… Bakma desen de zorlanacağımı itiraf etmeliyim.”
Zaten onunla konuşurken ona bakmak zorunda kalıyorum, pek kaçma şansım yok.
Mayoyu görmemenin tek yolu direkt tepeye veya aşağıya bakmak ya da arkamı dönmekten geçiyor.
“Erkek ve kadın arasındaki farkı iyi biliyorum ama psikolojileri hakkında hiçbir fikrim yok.”
Göğüs, kalça ve karın kaslarına olan ilginin kadınlarda ve erkeklerde farklılık göstermesinin nedenini, karşı cins kolay kolay anlayamazdı.
Evet, anlamasına pek imkan yok: Sadece erkek ve kadın olarak ayırmamak lazım, her bireyin kendi tercihleri var.
“Ha? Yukimuu nerde?”
“Biraz gecikecek galiba.”
Karın ağrısı geçti mi bilmiyorum ama yakın zamanda gelecek gibi değil.
“Hmm?”
Gelip gelmeyeceğini önemsemeyen Haruka bir sonraki yapacağı şeyi düşünüyor gibiydi.
Konuşma bir an durdu, kısa bir sessizlik oldu.
“…Ah, hayır, düşünmeden edemiyorum.”
“Özür. Bakmamaya özen gösteriyorum.”
Eğer konuşurken karşınızdaki insanın yüzüne bakmaktan kaçınamayacağınız bir durumdaysanız ister istemez kadrajınıza giriyor…
“Onu kast etmiyorum. Sen kötü bir şey yapmadın, Kiyopon. Biraz fazla hassas olduğumun farkındayım. Yoksa beğendiğinden bakmadığını biliyorum.”
Eh? Bir saniye— Beğenmediğimi kim söyledi ki?
Neyse o kısmı da bana kalsın.
“Bir şey çok göze batarsa dikkat çeker, değil mi? Bu her zaman böyledir. Dikkat çeken kişi ben olunca… kötü hissetmeden edemiyorum.”
Haruka’nın rahatsız hissettiği durum sadece erkeklerin bakışından ibaret değildi. Eğer kız kıza takılıyor olsalardı da, göğüslerinin dikkat çekmesi hoşuna gitmezdi.
“Çok özür dilerim. Sanırım sakinleşmem biraz daha zaman alacak.”
“Önemli değil. Eğer rahatsız oluyorsan, gidip üzerini değiştir.”
“Bunu yapamam. Airi elinden geleni yapıyorken, onu yüzüstü bırakamam.”
Airi’nin yeni birine dönüşmesinden bahsetmişti? Onu çok önemsediği belli.
“Hadi, başka bir konudan konuşalım. Üzerinden de biraz geçti ama ıssız ada sınavını iyi bitirmişsin.”
Geçtiğimiz birkaç günde Ayanokouji grubundakilerle bir arada olma fırsatını bulamamıştık. O yüzden her ne kadar biraz eski de olsa konu, şimdi bahsetmesi iyi oldu.
Tamamen alakasız bir konu olması da, gayet dikkat dağıtıcıydı.
“Eh, nerdeyse aynı durumda sayılırız, pek kayda değer sayılmaz. Doğrusu oldukça zordu sınav. Elimden geleni ardıma koymadım. Ve elimden bu kadarı geliyormuş.”
“Hiç de bile, bence o kadar da kötü değil başarın. Hatta sayende, bir rahatlama geldi bana.”
Derin bir oh çeken Haruka, yüzmeye çalışan Airi’yi izledi.
“Rahatlama mı? Bu kötü sonucuma mı?”
“Matematik sınavından sonra kötü birisi olduğunu söyleyenler vardı. Bu söylentileri susturmaya yardımcı olacaktır bence? Altında kaldığın garip baskıdan hoşlanmıyorsun, değil mi?”
Belli ki geleceğimi düşünüyor.
“Tam düşündüğüm gibi, diğer çocukların yanında melek gibi kalıyorsun, Kiyopon.”
“Sana böyle düşündürecek neyimi gördün ki?”
Şüphelendim çünkü beni abarttığını düşünüyorum.
Karşı cinse karşı herkes kadar benim de cinsel arzum ve ilgim var.
“Yüz ifaden, bakışların… Senin yanında olmak, diğer erkeklere kıyasla daha fazla güvende hissettiriyor.”
Ne desem bilemedim. Benim yerime başka birisi burada panik yapan çocuğu oynadığı için, aksine ben sakin kalan çocuk konumuna düşmüştüm.
“Ah…”
İçeri birden giren Keisei, gelir gelmez şaşırdığını belli eden bir ses çıkardı.
Bunun, kiraladığımız bu özel havuza verilmiş bir tepki olmadığı belliydi.
Haruka’nın yanımda duran cüretkar mayosunu fark etmiştir.
“N’aaaber?”
Haruka, belki de her şey normalmiş gibi hissettirmek için Keisei’yi aptal bir yüz ve sesle selamladı.
“Heeey!”
Keisei, neredeyse düşmek üzere olan gözlüklerini düzeltip Haruka’ya doğru baktı.
Sanırım bu, genellikle zamanının çoğunu ders çalışarak geçiren Keisei’nin iyi bir çocuk olduğu anlamına geliyor.
Bütün erkeklerin aynı şekilde tepki vermesi ve aynı şekilde kaçmaya çalışması bu grubun doğasını gösteriyor.
Ryuuen veya Kouenji gibi bir tip olsaydı, tepki ve davranışları muhtemelen çok farklı olurdu.
“Eh… ben de yüzenler kervanına katılayım.”
Kaçabilmek adına hızla yüzen Akito’ya katılarak havuza atladım.
Yüzmeyi pek beceremediğinden ayaklarını havuzun dibine değdiren Airi, Haruka’ya el salladı.
“Sen de gel Haruka-chan~. Çok eğlenceli!”
“Tamam tamam, geliyorum. Bekle bir saniye.”
Haruka, yanıma yaklaşıp önce egzersiz yapmaya başladı.
“Birlikte ıssız ada sınavında yarıştığınızdan beri daha da yakınlaştığınızı hissediyorum.”
“Eh, öyle zaten? Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmedi. Aklına ne gelirse birlikte paylaşmak durumunda kaldık.”
“Heey! Niye böyle şeyleri anlatıyorsun? Söylemesene!”
Havuzun diğer ucunda duran Airi, su sıçratırken söylendi.
Aklına ne gelirse dedi… Bir sürü şey olabilir.
“Bilemiyorum, Airi özünde yardıma muhtaç, onu yalnız bırakamam. Kız kardeşim gibi oldu desem, abartmış mı olurum acaba?”
Samimi olmasaydı, asla söyleyemeyeceği bir cümleydi.
Sadece Haruka için de değil.
Keisei için de bu durum böyle, çok büyük değişikler olmasa da Akito için de aynı idi.
Çeviren: Lance
Düzenleyen : fatoshisme
✰✰✰