Elitler Sınıfı - Cilt 15.5 - Bölüm 12 - Değişim (2)
Cilt 15.5 – Bölüm 12 – Değişim (2)
Daha sonra bizimkilerle sırayla havuzda oynadık. Kendi başıma keyif de yaptım.
İkiye iki su voleybolu oynadıktan sonra, ilk 5 puan elde edenin kazandığı teke tek maçlar düzenledik. Birincisi; Keisiei ile Airi arasında gerçekleşti. Keisei 5-2 kazandı.
Sonra ben ve Akito oynadık. Akito 5’e 3 skorla kazandı. Fiziksel gücü olmayan Airi dinlenmek için havuzun kenarına oturdu, muhtemelen oynadığı tek maçtan yorgun düşmüştür.
Onu görünce ona seslendim.
“Burada keyifli zaman geçiriyorsun.”
“Ah, Kiyotaka-kun. Evet, gerçekten eğleniyorum. Gerçi pek de iyi bir rakip olamadım ama…”
Nedense ayağa kalkmaya çalıştı, ben de onu durdurdum ve onun yerine yanına oturmaya karar verdim.
“Dürüst olmak gerekirse hala şaşkınım. Böyle bir şey yapacak cesaretin olduğuna şaşırıyorum yani, Airi.”
“… evet. Bir adım atmalıyım diye düşündüm… hala utanıyorum.”
“Neden böyle cesurca bir karar almak istedin?”
“Issız ada sınavı sırasında her gün 24 saat grubumuzla birlikteydik, dimi? O yüzden Haruka-chan konuşmadık konu bırakmadık. Küçüklüğümüzden, ortaokul zamanlardından derken…bu okula geçtik. Nasıl iyi anlaşmaya başladığımız hakında da konuştuk.”
Uzun süre birlikte zaman geçirirdikleri için, havadan sudan konuşmak yetmeyecekti. Durum böyleyken, laf lafı açmıştır, normal.
Birlikte geçirdikleri yoğun zaman nedeniyle, ikisi uzun süredir dost gibi anlaşıp kaynaşmış, sıkı fıkı olmuşlardır.
“Belki şimdi değişebilirim diye düşündüm… Belki de tek şansım şu andadır…”
“Değişim derken… Sadece dış görünüşü kast etmiyorsun, değil mi?”
“Evet. Henüz net bir şey söyleyemem ama… Değişmem gerektiğini, değişmek zorunda olduğumu düşünmeye başladım. Hem ders çalışmakta hem de sporda kötü olmak benim için pek iyi değil.”
Yanakları kızarmasına ve utanmasına rağmen, Airi kararlılığını dile getirdi.
“Yani görünüşünle başlıyorsun değişmeye.”
“Haruka-chan kasten gözlerden uzak kalmanın hoş olmadığını belirterek bana fırça çekti.”
Airi kişiliğinin doğası gereği göz önünde olmayı sevmiyordu.
Bu yüzden hayatını, saç stilini mütevazı tutup takma bir gözlük takarak yaşıyordu. Duruşa gelince, sık sık sırtını döner ve başını eğerdi.
Çalışmalarını veya spor yeteneklerini bir gecede geliştiremez, ancak görünüşünü düzeltebilir.
Airi, topun suya çarparak Akito’nun Haruka karşısında bir puan alışını izledi.
Bununla beraber Akito 3-1 öne geçti.
“Çok geç kaldım… galiba.”
Söyledikleri bittikten sonra Airi endişe içinde bana baktı.
“Hayır, geç değil.”
Böyle bir karar aldığı için onu dürüstçe övmek istedim.
“Değişimin destekliyorum.”
“T-teşekkür ederim Kiyotaka-kun. Elimden geleni deneyeceğim.”
“Ah, evet, evet, sana daha önce söylemeyi unuttum ama bu Airi’nin görünüşünü değiştirme olayı aramızda kalacak, tamam mı? İkinci dönem başlayana dek sır olarak tutacağız.”
Bunu tüm sınıfın içinde tek seferde açıklamak daha iyi olur ama…. Ne kadar az açıklamak zorunda kalırsa o kadar az kez endişelenir.
“Peki aklından ne geçti, Yukimuu? Airi’yi gördüğünde, yani.”
Servis atan Haruka durup maçı izleyen Keisei ile konuştu.
“B-bana sorma.”
“Sormadan öğrenemeyiz ama, değil mi? Samimi görüşünü alalım.”
Bunları duyan Keisei, Airi’ye dönüp baştan aşağı onu süzdü, inceledi.
Doğal olarak utanan Airi ne yapacağını bilemedi, kaçmaya çalıştı.
“Kaçamazsın, Airi.”
Haruka bağırarak Airi’yi tutmak için elinden geleni yaptı.
Ve gözlemini tamamlayan Keisei’nin değerlendirmesi…
“…Fena değil? Yani, hatta bayağı çekici…”
Genelde kızlara fazla ilgi göstermeyen Keisei, gerilerek cevapladı.
“Aha! Eğer Yukimuu bile böyle diyorsa mükemmel demektir!”
Haruka, sanki kendisine iltifat edilmiş gibi sevinerek havaya sıçradı.
Ardından dikkatini Airi’ye kaptırmış onu izleyen Akito’ya, servisini attı.
“Evvet, işte bu!”
“Bu sayıyla 3-2, fark bire indi!”
“Ama bu adil değil, Haruka!”
“Kıza aval aval bakmak senin suçun, Miyacchi. Gardını düşürme, dikkatsizlik insanın en büyük düşmanıdır derler~”
“Saçmalama.. yani, anlamıyorum. Bir kız nasıl gözlüklerini çıkarıp saç stilini biraz değiştirerek bu kadar farklı biri olabilir?”
“Kendisi zaten güzeldi. Bu kadarını bile fark edememiş miydin?”
“İyi ama…”
Akito ve Keisei birbirlerine bakakalıp aynı anda başlarını salladılar.
“İşte tam da böyle olduğunuz için, sizinle takılırken içim
rahat.”
Akito merakını bir kenara bırakıp kendi maçına konsantre oldu. Oyunun devam etmesiyle Airi derin bir nefes aldı.
“Peki ya ders çalışma konusunda ne yapabilirim? Nasıl gelişirim ya da nasıl daha akıllı olabilirim?”
Airi ve diğerleri sınav zamanı çalışıyor olsalar da ,Horikita ve
Sudou’nun aksine tepeden tırnağa her şeyi çalışmıyorlardı.
Bu ince detay, akademik başarınızı yükseltmek istediğinizde çok önemli rol oynuyor.
Keisei bu sözlerine kulak misafiri olunca lafa girdi, açıklamaya başladı.
“İlk önce neyi bilip neyi bilmediğini tespit edersin? İlkokuldan beri herkes aynı eğitimi alsa da, zaman geçtikçe bireylerin başarılı oldukları alanlar belirginleşmeye başlar.. Nedenini biliyor musun peki?”
“Şey…”
“İnsanların herhangi bir konuyu anlama ve öğrenme konusunda farklı yetenekleri vardır. Ayrıca herkesin dikkati farklı işler. Derse 5 dakika bile katlanamayan da var, bir saat ders anlatsan devam et diyen de var. Bu odak meselesi bile, öğrenmeyi tetikliyor, insanlar arasındaki bilgi farkını açıyor. Bunun dışında derslerden sonra ne kadar çalışıp tekrar ettiğin de önemli bir etken.”
“Yani… evet. Dershaneye giden çocukların çoğunun zeki olduğu doğru.”
Doğrulardan bahsediyor olmasına rağmen, Airi ikna olmuş gibi başını salladı.
“Aah!”
Top Haruka’nın savunma hamlesinden sekip dışarı gitti. Akito 5. puanını da kazandı. Maç Akito lehine 5’e 2’lik bir skorla bitti.
“Sanırım bu sayıyla beraber kazanan ben oldum.”
“Ne konuştuklarını o kadar çok merak ettim ki, oyuna odaklanamadım. Bu yüzden kazandın bir kere!”
Bu bahaneyle Haruka havuz kenarına geldi.
“Neden ona nasıl çalışılacağını öğretmiyorsun, Kiyopon?”
Konuşmanın gidişatını duyan Haruka’nın aklına bu fikir gelmiş demek.
“Kusura bakmayın ama öğretmede pek iyi değilim. Ayrıca burnumuzun dibinde bu konunun uzmanı yok mu zaten?”
Dikkatleri üzerimden çekmek adına teşvik edercesine Keisei’ye döndüm.
“Pekala… Eğer Airi de istiyorsa benim için sorun yok.”
“Ama Yukimuu, şey konuşmuştuk ya hani? Akito ve beni çalıştırırsın? Farklı bir seviyede olan Airi’yi de dahil edersek çalışmamız zor olmaz mı?”
“Ah, bu benim aptal olduğum anlamına geliyor, değil mi?… Uff.”
“Ah, yanlış anladın canım! Demek istediğim bu değildi!”
“Maalesef, az önce söylediklerinden çıkan tek anlam bu, Haruka.”
Haruka’yı savunamayan Akito sessizce söylendi.
“Hayır, öyle demek istemedim… Ah, tanrım, çok özür, haddimi aştım!”
Airi’ye karşı içtenlikle eğildi, o sırada füzeler daha da büyüdü…
Bakmıyorum, evet… tüm konsantrasyonum bozulacak.
Bu sözlerin ardından kahkahalar yankılandı, ortamdaki kasvetli hava eriyip gitti.
“Eee? Sıra, Airi ve Keisei için intikam maçı zamanı.”
“Ama…? Ne kadar denersem deneyeyim kazanamayacağım~!”
“B-bekle, Akito. O zaman daha kötü bir durumdayım!”
Keisei şikayet ederken bile tereddüt etmeyip havuza girdi. Bu konuda çok ciddiydi.
“B-ben elimden geleni yapacağım.”
Akito gibi güvenilir bir takım arkadaşı edinen Airi, yumruklarını hafifçe sıktı.
Haruka ile 2 vs 1 mücadelesini, havuz başında izlemeye karar verdik.
“Hey, sana bir şey sorabilir miyim?”
“Hmm?”
Maç başladıktan kısa bir süre sonra, Haruka gözlerini maçtan ayırmadan
benimle konuşmaya başladı.
“Umarım sadece kafamda kuruyorumdur ama… Airi’ye biraz soğuk yapmıyor musun, Kiyapon?”
“One özel bir muamele değil aslında.”
“Ama ona birebir ders verebilirdin. Bu kadarını yapabilirdin, di’ mi?”
Mesele yapıp yapmamak olsaydı keşke, yapabileceğimi söylememe gerek bile yoktu.
“Herkese eşit mesafede olmaya çalışıyorum sadece.”
“Sahiden mi?”
“Şu ana kadar zorunda kalmadıkça kimseye farklı muamelede bulunmadım.”
“…Bu en yakın arkadaşına, kız arkadaşın kadar adil davranacağın anlamına mı geliyor?”
“Evet.”
“Bu biraz tuhaf değil mi? Sanki hiç samimi değilmişiz gibi. Madem konusu açıldı fırsatını bulmuşken söyleyeceğim, en başından beri mesafeni koruyarak bize uzak kaldın… öyle mi?”
Belli ki, Haruka’nın aklından bunlar geçiyormuş.
“……….Seni hiç gülerken görmedim.”
Cümlesini tamamlarken sol kolunu uzatıp sol yanağımı sıktı.
Yanağımla oynayıp biraz çekerek gerdi.
“En azından güldürebilsek seni.. daha ne isterim bilmiyorum, Kiyopon.”
“Bilerek gülmüyor değilim.”
Parmak uçlarını yanağımdan çekip kollarını hoşnutsuz bir tavırla birleştirdi.
“Sana açık açık söyleyemeyeceğim bazı sebeplerim var. Airi ile aramız başta çok iyiydi.”
“Bu da ne demek oluyor şimdi?”
“Bence onun gelişmesini sağlayan ben değilim, çevresi.”
“Çevresi derken?”
“Sen, Akito, Keisei… En iyi arkadaşları ile olmak Airi’ye iyi geliyor. Dahası, Airi sayende büyük bir değişimin eşiğinde, Haruka.”
“Bence Airi için en önemli şey sensin oysaki, Kiyopon.”
“Gönül işlerine hevesli birisi olsaydı, neyse de.”
“Bana daha önce Airi’nin duygularının farkında olduğunu söylemiştin Kiyopon, ama nasıl söylesem? Söylediklerin biraz ağır kaçıyor, haksız mıyım?”
Kendini nasıl ifade edeceğini bilmiyormuşçasına, muğlak gözlerle bana baktı.
“9.sınıftan beri Airi benimle ilgileniyor. Bunda yanlış bir şey yok hatta hoşuma da gidiyor. Fakat…”
Sanki itirafına cevap bekleyen biri gibi endişeli ve meraklı gözlerle bana baktı.
Airi’nin duyguları…
Hakkında en iyisini temenni ettiğim yakın bir arkadaşım olduğu su götürmez bir gerçekti.
“Airi’nin şu anda ihtiyacı olan şey, güvenebileceği arkadaşlarının olması.”
“Ama, ama yine de… Eğer romantik bir şeyler yaşasaydı daha iyi olurdu. Daha çok çalışması içib motive ederdi.”
“Haklısın, böyle bir sinerjiye sahip olabilirdi.”
Fakat sorun şu ki: Aşk, birden fazla kişiyle aynı anda yaşayabileceğiniz bir gönül işi değil.
Eğer gönlünde biri varken, yeni birini hayatına alacaksan gönlündekini söküp atman gerekiyor. Tabii ki, bir koltuğa iki karpuz sığar. Ancak aynı anda birden fazla ilişki yürütebilmek için, bu okulun ortamı müsait değil. Böyle bir ortamda yakalanmanın zararları da normalde olduğundan çok daha büyük.
Toparlanıp ayağa kalktım.
“İlerde Airi psikolojik şok yaşayacak. O zaman geldiğinde Haruka, onun yanında olup ona yardımcı olman gerekiyor. O an sana herkesten çok ihtiyacım olacak.”
“Bu da nereden çıktı? Neyi kast ediyorsun?”
“Özür ama daha fazlasını söyleyemem.”
Airi, şuan için sınıftaki en başarısız kişi.
Akademik başarısı, fiziksel yetenekleri ve diğer alanlardaki becerileri…hepsi düşük.
Bu genelleme sadece ÖYD uygulamasına göre değil, kişisel gözlemlerime göre de o sınıfın en kötüsü.
Tabii ki, Airi değişme azmine bağlı olarak yavaş da olsa kesinlikle gelişecektir.
Belki 6 ay, belki 1 yıl, zamanı geldiğinde, sınıfın dibinden kendini üst sıralara atabilir.
✰✰✰✰✰
Havuzda geçirebileceğimiz vaktin sonuna gelmiştik.
Sistem; personellerin havuzu sonraki randevu için temizleyip hazırlamak adına çok vakti olmadığından, havuzda daha fazla kalmanıza hiç müsaade etmiyordu. Üçümüz hızlıca duş alıp üzerimizi değiştirdik ve özel havuzdan ayrıldık. Kızlar hala ortalıkta yoktu, bizim aksimize üzerlerini değiştirmeleri daha zahmetli oluyor.
“Galiba kızların işi henüz bitmedi.”
Havuzdan sonra ne yapacağımızı kararlaştırmadığımız için onların çıkmasını beklemeye karar verdik.
“Ayanokouji-senpai!”
“Efendim?”
Birden bir çift gözün beni seyrettiği hissine kapıldım, sonra fark ettim ki o kişi Nanase’ymiş.
Nanase ile her gün gemide rast geliyoruz, bu ne büyük bir tesadüf.
“Nanase, 9’larla beraber girdiğimiz sınavda bana yardımcı olmuştu. Issız ada sınavında da yardımı dokundu.”
“Öyle mi? Demek oldukça havalı bir kız?”
Akito hayranlıkla başını salladı ve Nanase’i selamlamak için elini hafifçe kaldırdı. Keisei de onu takip etti.
Özel havuzun bir sonraki rezervasyonu Nanase’nin olabilir mi? Böyle bir şey olabilir mi diye düşünüyordum ama…
“Ben de tam buradan geçiyordum. Ne tesadüf.”
Nanase inkar edercesine bunun sadece bir tesadüf olduğunu söyledi.
“Anladım.”
“Sizi rahatsız etmek istemem, o yüzden yavaştan gideyim ben.”
Bu tarafta öğrencilerin oynayabileceği tek alan özel havuz.
Nanase uzaklaştı uzaklaşmasına ama… ben hala neden burada olduğunu çözemedim.
Yani bu kadar denk gelmeden sonra, bunu sadece bir tesadüf olarak görmek saflık olur.
Nanase davranışlarımı kavrıyor ve sanki her yerde beni kontrol ediyordu? Hiç art niyetli olduğu hissine kapılmıyorum ama…
Böyle bir durumda amacı ne olabilir?
O sırada Nakaizumi ve Suzuki, üçümüzün önünden geçti.
Bizimkiler bu ikiliden olağan dışı bir şey fark etmediler.
“Sorun ne, Ayanokouji? Bu ikisi yanlış bir şey mi yaptı?”
“Hayır… Sadece nereye gittiklerini merak ediyordum.”
“Evet, doğru dedin. Ama yolun devamında gidebilecekleri bir yer yok di’ mi? Belki de yolu şaşırmışlardır?”
Buranın ilerisinde özel tesis yoktu. Kaybolmuş olabilirler ama…
Buraya insanlar özel havuz dışında pek uğramıyordu. Tıpkı Nanase gibi, normal saymayacağım yerlerde dolaşıyorlar.
Konusu açılmışken dün; Nanase, Nakaizumi ve diğerlerini güvertede pruvaya yakın bir yerde gördüm.
“Eh, Airi’nin başı dertte. Bir sürü dişli rakibi var.”
“O ne demek oluyor?”
Akito arkamdan mırıldandığında Keisei araya girdi.
“Heh, bir şey yok ya.”
Nanase gittikten kısa bir süre sonra, kızlar giyinmeyi bitirip dışarı çıktılar.
“Eğlenceliydi, değil mi Haruka-chan?”
“Öyleydi, evet. Yakın arkadaşlarla havuzda takılmak hiç de fena değilmiş.”
İki kız halinden memnundu, sürekli gülümsüyorlardı.
Haruka’nın daha önce söylediklerim konusunda hâlâ endişeli olduğuna eminim ama hiç belli etmiyordu.
“Ah…”
Hepimiz toplanıp özel havuzdan çıkmak üzereyken, bir sonraki rezervasyonun sahipleri geldi.
“Demek sırada sen varsın he, Ike?”
“E-evet. Doğru. Diğer saatleri çoktan rezerve etmişlerdi.”
“Tek başına değilsindir herhalde? Sudou’larla falan takılacaksınız yine
değil mi?”
Akito merakla Ike’ın arkasına doğru kimler geldi diye baktı ama kimseyi göremedi.
“Ah~ Hayır, şey…”
“Seni de beklettim, özür!”
“Beklenmedik ikili! Eee, diğerleri nerde?”
Akito ile Keisei işin rengini tam olarak anlayamadığı için, kayıtsızca sordular.
Tabii Haruka ve Airi, her ne kadar şaşkın şaşkın baksalar da, olayı anlayıp bizimkilerin kollarından tutup ordan uzaklaştırmaya çalıştılar.
“Hadi hadi, nerdelerse nerdeler. Bizi ilgilendirmez, biz yola koyulalım.”
“Ha? Noluyo ya birden?”
“S-Satsuki, gidelim.”
“Tamam.”
Kaçarcasına Shinohara’nın elini tutup ikisi özel havuzun resepsiyon masasına gittiler.
Randevu vakti geçmesin diye, acele ediyorlardır belki.
“Satsuki mi?”
Ona ilk adıyla sesleniyordu. Ve soyunma odalarına girerken el ele yürüdüler.
Bunu gören Akito, sonunda ikisi arasında dönen mevzuyu fark etti.
“Onlar… yani, ne zamandan beri?”
“Ne ne zamandır? Ne diyorsun?”
Keisei’nin jetonu hala düşmeyince Haruka açıkça özetledi durumu.
“İkisi çıkmaya başlamışlar.”
“Ne çıkması yahu? O ikisi kedi-fare gibiler, neden çıksınlar ki?”
Bir kere anlaşmazlık yaşayanın, birbirlerinden hoşlanamayacağını düşündüğünü açık açık söyledi.
“Çok zekisin Yukimuu, ama… aynı zamanda tam bir kalın kafalısın.”
“Başta pek iyi anlaşamamış olabilirler ama zamanla aradaki buzları eritmeyi başarmışlar. Son zamanlarda birbirlerine daha farklı baktıklarını hissediyorum.”
Airi, başını sallayarak onayladı.
“Gerçekten de öyle olmuş. Ama hiç beklemiyordum. Çıkmaya başladıklarına inanamıyorum bile.”
“D-demek ikisi çıkıyor… Ike ve Shinohara, hmmm… Hayır, dediğim gibi anlaması çok zor benim için.”
Sonunda jetonu düşen Keisei şok olmuş halde, yavaş yavaş kaybolan ikilinin ardından bakınmakla yetindi.
Çeviren: Lance & fatoshisme
Düzenleyen : fatoshisme
✰✰✰