Elitler Sınıfı - Cilt 15.5 - Bölüm 13 - Garanti
Cilt 15.5 – Bölüm 13 – Garanti
“Off, çok korktum~~! ”
Eğlencemizin sone erip kaldığımız misafir odalarına geri dönmemizin ardından, kendi kendine söylenerek Miyamato girdi içeri.
“Bir şey mi oldu?”
“Bana bir şey olmadı da… Şu Tokitō denen çocuk, bizim kattaki lavaboda Katsuragi’nin yakasına yapıştı. Ah, her zamanki atarlı Tokitō işte. Bayağı kötü bir ortam vardı.”
“Onları ayırmayı denemedin mi? Hiroya sinirlendiğinde çok korkutucu biri olabiliyor, biliyorsun.”
Miyamato bu sözlerinden rahatsız olarak Akito’ya sinirli sinirli baktı.
“Ne yaparlarsa yapsınlar. Bu beni ilgilendirmez, hem böyle bir olaya karışırsam benim de başım belaya girer.”
Katsuragi ve Tokitō Hiroya. İkisi de Ryuen’in sınıfından öğrenciler.
“Katsuragi A sınıfından ayrılıp onlara katılalı çok olmadı. Daha yeni yeni rakiplikten müttefikliğe geçtiklerini düşünürsek, böyle pürüzlerin varlığı hiç de şaşırtıcı değil. Haksız mıyım, Kiyotaka?”
“Olabilir.”
“Biraz endişelendim, gidip bir bakalım mı?”
“Boş ver, Miyake. Rakip sınıftaki kavga bizim işimize gelir? Katsuragi’nin A sınıfından geliyor oluşu anlaşamamaları için yeterli bir sebep zaten, haksız mıyım?”
“Ama… hepimiz 10. sınıf değil miyiz?”
“Eğer dikkatsiz davranıp olaya dahil olursak bizim de başımız ağrıyabilir. Ayrıca Ryueen bizi fark ederse ne yaparız?”
Akito, Miyamato’nun söylediklerine karşı da olsa onu dinledi.
Akito’nun onları durduracağım diye kaş yaparken göz çıkarması da olası bir durum.
İkisinin tartışmasını dinlerken sessizce ayaklandım.
“Boş versene.”
“Bence de Katsuragi konusunda sabırlı olup beklemek en mantıklısı. Dilim damağım kurudu, ben bir şeyler almak için dışarı çıkıyorum.”
Fikrimi belirtip bir bahane ile kaldığımız odadan ayrıldım.
Kavganın ‘bizim kattaki lavabo’ yaşandığını söyledi.
Basit bir tartışmaysa kendi haline bırakmak en mantıklısı olurdu, ancak…
“Tokitō” ismini duyduğumda aklıma gelen ilk kişi, geçen yılki karma eğitim kampında benimle aynı grupta olan Ichinose’nin sınıf arkadaşı Tokitō Katsumi. Her nasılsa şu anda sorun çıkaran başka biri, Tokitō Hiroya.
Her ikisinin de nadir aynı Tokito soyadına sahip olmasının bir tesadüf olmadığını, hatta uzaktan akraba olduklarını duyduğumda şaşırdığımı hatırlıyorum. O zamandan beri derin bir dostluk kurmadık ama Tokitō Katsumi ile zaman geçirip beraber bir şeyler yapmıştık.
Anladığım kadarıyla, tanışmıyorlar ama benim gibi yabancı birinin olaya dahil olma fırsatı varsa şayet, kaçırmak istemiyorum.
Tam plan yapmıştım ki…
Lavaboya yaklaşmama rağmen Katsuragi’gilden hala bir ses yoktu.
Nasıl bir sorun çıktıysa, sanırım çoktan çözülmüş.
“Ayanokouji-kun.”
Ben etrafta olup bitenleri incelerken Hiyori bana seslendi.
“Katsuragi’yi gördün mü?”
“Tam da düşündüğüm gibi, diğer insanlar da onları görmüş. Katsuragi-kun ve Tokitō-kun’ın tartıştıklarına şahit olmuşlar. Ben de duyar duymaz geldim. Hemen buradan uzaklaşmalarını söyledim.”
Gayet mantıklı bir uyarı olmuş. Eğer halka açık bir lavaboda olay çıkarsa ister istemez herkes bu duruma şahit olur.
Hiyori’nin söylediklerine kulak verirken, bir yerden gelen sesi az buz duyabildim.
Gölgeler bana oraya gitmemi fısıldıyordu, ben de gelen sesi takip edip dinlemeye karar verdim.
Tam da Miyatamo’nun dediği gibi, Katsuragi ve Tokitō’yu buldum. Fakat onlara ek olarak yanlarında Okabe adlı kız da vardı.
“Katsuragi doğruyu söyle, gerçekten Ryueen’in dediklerini harfiyen yerine getiriyor musun?”
“Onunla aynı saftayız biz. Aynı cümleyi evirip çevirip bana 3. kez soruyorsun.”
“Çünkü düzgünce cevaplamıyorsun.”
“Bu şekilde iletişim kuramayız. Bir saattir senden ‘harfiyen yerine getirmek’ derken neyi kast ettiğini açıkça söylemeni rica edip duruyorum.”
Katsuragi duruma sakince yaklaşırken Tokitō, duygularını kontrol edemiyordu.
“Onun köpeği olup ne derse yapıp yapmadığını kast ediyorum.”
“Ne onun köpeğiyim, ne de ondan emir alıyorum.”
“Kusura bakma ama sana inanmıyorum. Madem böyle cevap veriyorsun neden ıssız ada sınavında takım oldun?”
“Ne saçma sorular bunlar? Sınıfın kazanması adına takım olduğumuzu anlayamıyor musun?”
Başka ne diyebilirdi ki? Çok sıradan bir şekilde cevapladı.
“3. bile olamadınız, hala ne diye aynı şeyi geveleyip duruyorsun?”
“İşlerin planladığımız gibi gitmediği ortada. Ancak sonuçlar pek kötü sayılmaz.”
“Dalga mı geçiyorsun lan? İlk 3’e giremedikten sonra kaçıncı olduğunun ne önemi var?! Üstüne üstlük Bedava Hak kartı da boşa gitti.”
(ÇN: Burada orijinal metin Deneme kartı yerine Bedava Hak kartını kullanmış, sanırım yazarın hatası olmuş ama ben yine de orijinal halinde bırakıyorum.)
“O zaman, Ryueen’in tahmin ettiğinden farklı düşündüğü ortaya çıkıyor.”
“İki günde onu tanıyabilmişsin gibi konuşma, hala bize yabancısın. Eee de bakalım, Ryueen’in aklından ne geçiyormuş?”
“Henüz bunu konuşamanın vakti gelmedi. Sana bu konu hakkında tek kelime edemem.”
“Bu da ne demek şimdi? Kafası bomboş ve fikri falan yok, değil mi? Zaten Ryueen’den nefret ediyorum. Bir de başımıza böyle şeyler açıyor.”
İtişip kakışmaya devam ettiler.
Ortada kesin olan tek gerçek Tokitō’nun Ryueen’den ne kadar nefret ettiğiydi.
“Ben de bayılmıyorum zaten ona.”
Katsuragi içinde bulunduğu duruma karşın ona katılarak başını salladı.
Ancak Tokitō bu tavra hiç aldırış etmedi.
“Boş lafla peynir gemisi yürümez. Önce ıssız ada sınavında takım oldun, sonra da bugün birlikte keyifli keyifli yemek yedin.. bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?”
“Dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz. Yanlış anlıyors–”
Katsuragi inkar etmek üzereyken Tokitō sert bir hamleyle sözünü kesti.
“Onca olan şeyden sonra, hemen dost oldun onunla. Daha dik duruşlu biri olacağını sanmıştım, yanılmışım.”
“Rakip ya da dost olarak, defalarca tartıştık Ryueen ile. Şu an ben de sınıfın bir parçasıyım ve yapmam gerekeni yapıyorum. Eğer sınıfta işler böyle gidiyorsa, onu ‘harfiyen dediklerini yapmak’ mantıklı.”
“Bu sözlerin Sakayanagi ile başa baş giden birinden geldiğine inanamıyorum.”
“Bu ikisi tamamen farklı konular. Henüz 9. sınıfa yeni başladığımız zamanlarda, sınıfın bir lideri yoktu. Lider olmak için öne çıkan Sakayanagi ile fikir ayrılığına düştük. Ben de adaylığımı koyarak ona rakip oldum, kozlarımızı paylaştık. Şu anki C sınıfında başından beri Ryuen vardı. Zaten daha yeni başka sınıftan gelmiş birini lider olarak kabul edeceklerini mi sanıyorsun?”
“Ama…”
“Ayrıca, Sakyanagi ve Ryueen çok ayrı karakterlere sahip. Sınıflar arasındaki ortam farkı da bariz belli.”
Katsuragi, ona nasihat edercesine iyi bir argümanla cevap verdi, ama Tokitō hiç ikna olmuşa benzemiyordu.
“İşten bu yüzden demiştim, Tokitō. Katsuragi-kun ile konuşmaya bile değmez.”
Bu noktaya kadar sessizce durumu izleyen Okabe, Tokito’nun omzuna dokunup daha ileri gitmenin bir anlamı olmadığını ima etti.
“Yani, A Sınıfı’nda yeri olmayan sen, Ryūen tarafından sahiplenilmekten mutlusun, değil mi? Kısaca, sen onun köpeği olmuşsun çoktan.”
“Söylediklerinin yanlış olduğunu anlatmaya çalışsam bile birbirimizi anlayabileceğimizi sanmıyorum.”
Biraz kabaca da olsa niye tartıştıkları hakkında bir fikir canlandı kafamda.
Parmaklarının ucuyla omzuma dokunulmasının ardından arkamı döndüm, Hiyori ile yüz yüze geldim.
“Bugün başlayan bir tartışma değil bu.”
“Öyle görünüyor. Bugüne kadar besledikleri kin iyice büyümüş gibi.”
Ryueen’in baskıcı otoritesi, sıkı bir muhalefetin doğmasına sebep oluyor. Şimdiye kadar zor kullanılarak bastırılmış olanların artık gözleri açılmış?
“Ryueen ne diyor bu duruma? Önceden olsa böyle durumlarda merhamet göstermezdi.”
“Önceden olsa… evet.”
“Eskisi gibi olmadığı için mi böyle cesaretleniyorlar diyorsun?”
Hiyori hafifçe başını salladı.
“Herkes değişiyor. Başta ben de sınıfa karşı ilgili değildim. Herhangi bir konuda fikrimi belirtmekten kaçınır, kitap okuyup vaktimi kitaplarla geçirmeyi yeğlerdim.”
Hiyori’nin varlığının en başından beri güçlü olup olmadığını sorsaydınız, hayır derdim.
Hatta, onun varlığını başta fark etmedim bile.
“Tokitō-kun, Ryūen-kun’un işlerini yürütme tarzından hiç hoşlanmıyordu. Sadece Tokitō-kun da değil, Okabe-san da, bu durumdan hoşlanmayanlardan biri.”
“Katsuragi’yi bağrımıza basıp Ryūen’e karşı isyan çıkartalım mı diyorlar yani?”
“Öyle denebilir.”
Yetenek açısından, Katsuragi lider olmaya daha yatkındı. Ve farklı bir sınıftan gelen öğrenci olarak Ryūen’e tereddütsüz saldırabilirdi.
“Ama, Tokitō Hiroya. Ryūen başka birini düşman edindi.”
Akito, Tokitō Hiroya hakkında benzer bir şey söylemişti: Bencil bir kişiliğe sahip, sözleriyle kaba ve aynı zamanda kindar olarak biliniyor diye.
“Sen de öyle mi düşünüyorsun, Ayanokouji-kun?”
Hiyori’nin korktuğu gibi, bu durum kimsenin işine gelmiyordu, hatta tam olarak bir problem oluşturuyordu sınıflarına.
“Sınıfımız şu anda güçlü bir şekilde ilerliyor. Bence bunun ana nedenlerinden biri, bir süre mücadeleden elini ayağını kesen Ryūen-kun’un güçlü bir şekilde geri dönmesi sayesinde oldu.”
9.sınıfın aksine; Ryūen ve Ishizaki’gil gelişim göstermişti.
“Ancak bu istikrarlı ilerlemenin devam edip etmeyeceği ayrı bir tartışma konusu. Her sınıf için aynı şey söylenebilir. Ancak bizim durumumuzda, Ryūen-kun olur da okuldan atılırsa, sınıfımız mahvolur.”
“Ryūen‘in hileli mücadeleleri hep risk taşıyor.”
İlerde de, büyük risk- büyük başarı elde etmeye devam edebilir.
Sakayanagi ile konuştuğu <sözü> de çok merak ediyorum.
“Böyle bir duruma karşılık, hasarımızı minimuma indirebilecek birine ihtiyacımız var.”
Öngörülemeyen durumlarda sahneye çıkacak potansiyel bir lider… Hiyori bana bakarak gülümsedi.
“Olur da böyle bir duruma düşersek, Ayanokouji-kun… Sınıfımıza katılır mısın?”
Hiyori iyimser yaklaşmıyor demek.
Sınıfının kazanmasına yardımcı olacak bir stratejiden bahsetti.
“Yine mi? Ne kadar cüretkar teklifler sunuyorsunuz.”
“Geçenki davetim, Ishizaki-kun’a ayak uydurarak şakayla karışıktı. Ama bu seferki farklı.”
Başka bir deyişle, bu sefer ciddi ciddi soruyordu.
“Sınıfımın zayıf olduğunu düşünmüyorum. Acil durumlarda bize rehberlik edebilecek birine sahip değiliz sadece. Ne dersin?”
Hiyori, Katsuragi ve Kaneda’nın desteğiyle, liderlik edeceğim, başı çekeceğim bir mücadele…ha?
“Bu teklifin, Ryūen’in okuldan atılacağı anlamına gelmiyor ama doğru, değil mi?”
“Tabii ki, atılmaması daha iyi olur.”
Ama Hiyori’nin anlık bir davet sunduğunu düşünüyorum.
İçten içe bu daveti düşünse dahi, bana söylemesi şuan için gerekli değildi.
“Seni endişelendirecek bir haber mi aldın?”
Dobra bir şekilde sordum sormasına ama Hiyori gülümsemekle yetindi, cevap vermedi.
Ben Hiyori ile konuşurken Katsuragi ve Tokitō tartışmaya devam ediyordu.
Katsuragi sert tavrını sonunda bırakıp Tokitō’yı memnun etmeyecek bir cevap verdi.
“… Zaman kaybediyoruz. Bunca konuşmayı ben bunları duymak için yapmadım. Seninle anlaşabileceğimizi sanıyordum ama yanılmışım.”
“Anlamışsın işte.”
“Senden bu konuyu kimseye anlatma demeyeceğim. Ryūen’e ispiklemek istiyorsan, durma git söyle.”
“Söylemeyi düşünmüyorum.”
“Emin misin? Sana ciddiyim diyorum. Peşini bırakırsan, kim bilir neler olur.”
“Beni yanlış anlıyorsun, Tokitō. Ryūen‘in tarzından ben de hoşlanmıyorum. Şikayet edilmesini de kötü karşılamıyorum. Ama aşırı hevesli tavırlarından etkilenmedim, bilesin.”
Tokitō’nun aklından bir şeyler geçtiği bariz belliydi.
Niyetinin Ryūen’i ortadan kaldırmak olduğuna da şüphem yok.
“Kapa çeneni.”
Bu sözlerinden sonra Tokitō, Katsuragi’nin yanından uzaklaştı.
Fark edilmemek adına kendimizi gizleyip Tokitō ve Okabe’nin gidişini izledik.
Onlar gittikten sonra sessizce ayrılacaktım, ama…
Hiyori kolumdan çekerek Katsuragi’nin önüne çıkarttı beni.
“Bir sorun mu vardı, Ayanokouji?”
Burdan kaçmak olmaz şimdi. Ben de akışa ayak uydurup Katsuragi’ye doğru yürüdüm.
“Yok. Sınıfında zorlanıyormuşsun, Katsuragi.”
“Her sınıfta olan şeyler. Tabii, kulak misafiri olunmamasını tercih ederdim.”
Katsuragi yanımda duran Hiyori’ye baktı.
“Çok garipsin, Shiina. Ayanokouji’ye güvenmene bir şey diyemem. Ancak kişisel duygularını, sınıfın iç meselelerine dahil etmeni doğru bulmuyorum.”
Çok sert sözler sarf etse de , Katsuragi’nin söyledikleri yalan değildi.
Rakibinize açık veriyorsanız, ilerde başınız belaya girdiğinde sebep aramaya gerek yok…
“Öyle olabilir. Ama sınıf arkadaşların arasında bu konuda kiminle konuşabilirsin? Ryūen bu konuşmaları duysaydı, Tokitō‘gilin yanına bırakmazdı. Hatta ihanet edenleri bizzat birileri ispiyonlayabilir.”
“Bu senin duymana izin verilerek çözülebilecek bir konu değil, Ayanokouji.”
“Bu durum tekrar düşünmeni sağlamak için iyi bir fırsat değil mi, Katsuragi-kun?”
“Ne?”
“Neden aklından geçenleri söylemiyorsun?”
Tuzak, ha? Hiyori, beni Katsuragi’yi olumlu yönde etkilemek için kullanmaya çalışıyordu.
Tek başına düşünme eğilimi olan Katsuragi’nin başkalarıyla iyi geçinmesi kolay değil.
Katsuragi etkinlenmiş olacak ki, şaşkın bir ifadeyle kabullendi.
“Sınıfı sandığımdan daha fazla önemsiyorsun, Shiina.”
“Tabii ki. A sınıfından, tüm sınıf arkadaşlarımla birlikte mezun olmayı düşünüyorum.”
Katsuragi, onun bu sözlerinden cesaret alırcasına düşüncelerini kelimelere döktü.
“Şimdiye kadar her iki sınıfı da deneyimleyen tek 10. sınıf öğrencisi olarak, Sakayanagi’nin sınıfı ile Ryūen’in sınıfı arasında çok kritik bir fark olduğu doğru. Her iki sınıfın da, liderleri sınıftan şikayet alıyor. Ancak Sakayangi’nin sınıfı uyum içinde. Öte yandan, Ryūen’in sınıfında hala liderlerinden yana tatmin olmayan öğrenciler var.”
Bu öğrenciler de Katsuragi ile kapışan Tokitō ve Okabe gibi öğrencilerdi.
“Bu memnuniyetsizlik, sınıf yükseldikçe artmaya devam ederse…”
“Yani bir sonraki sefer etkisi çığ gibi büyür mü diyorsun?”
“Evet. Duruma bağlı olarak, tek bir hata sınıfı yok edebilir. Ryuen böyle bir şeyi öngörmüştür.. Ancak mevcut sistemi değiştireceğini sanmıyorum.”
“Bu senin gözlemin değil mi, Katsuragi? Ryūen’in de bunun farkında olduğuna eminim.”
“Şayet ne yaptığını biliyorsa, o zaman ortaya çıkıp Tokitō gibileri için bir şeyler yapmalı.”
“Ryūen’in yöntemlerine karşı gelenler illa ki olacak.”
Anlaşılan Katsuragi, Ryūen’in bu sorunu çözmesi gerektiğini düşünüyor.
“Ryūen seni A sınıfından bu yüzden almadı mı, Katsuragi?”
“… Beni mi?”
“Ryūen‘e bir şey olması durumunda, onun yerini doldurasın diye, Katsuragi. Bu yüzden seni ordan alıp sınıfa getirdiğini düşünüyorum.”
Hiyori’nin aradığı kişi tam olarak o idi, potansiyeli olan lider biri.
“Buna inanmamı bekleme.”
Katsuragi’ye de söylediğim, kendi kişisel yorumum.
“Yüksek riskli- yüksek kazanç stratejisine sahip olan Ryūen gibi birisinin, A sınıfından mezun olması da, birden okuldan atılması da mümkün. Bu yüzden bir garantiye, yani sigortaya ihtiyacı vardı.”
Tek bir ihanetin, Ryūen yönetiminin çöküşüne yol açması hayli yüksek.
“Eğer durum buysa… Bu hiç hoşuma gitmedi.”
Katsuragi’den yana umutlu olduğu için böyle bir karar aldığını düşünüyordum ama Katsugari pek memnun görünmüyor.
“Ryūen ile farklı değerlere sahibiz. Sınıf arkadaşı olmamız, dost olduğumuz anlamına gelmiyor. Artık müttefik olduğumuz için, kimse okuldan atılmadan A Sınıfından mezun olmayı hedef seçmeliyiz.”
Böyle bir insan olduğunu bildiği için Ryūen, Katsuragi’ye doğrudan düşüncesini söylemezdi.
Kişisel gelişim açısından, Ryūen kayda değer bir ilerlemeye sahip. Ancak sınıf arkadaşları onun hızına ayak uyduramamışlar.
“Ryūen’in Tokitō’dan haberi olmamalı. Doğru bir kararı verdin.”
“İsyan edenleri kendi başlarına bırakmam iyi olur, ama ilerde başımıza daha büyük bir sorun olarak dönebilirler.”
Şuan yaşadığı sıkıntılı dönemler onu yorsa da, ilerde Katsuragi’ye güzel deneyimler olarak dönecektir.
En azından durum, A sınıfındayken evcilleştirildiği ve savaşmadan yenildiği zamandan büyük ölçüde farklı…
Katsuragi’nin yüzündeki ifade biraz yumuşadı, sanki aklıma yeni bir fikir gelmiş gibi.
“Ne düşünüyorsun, Katsuragi-kun?”
“….anladım.”
Boğazını temizledikten sonra, Katsuragi dikkatini bir kez daha bana çevirdi.
“Bu sohbetten sonra, ne yapmam gerektiğine dair bir fikir edindim. Sağ ol.”
“Ne demek, sadece aklıma geleni söyledim, o kadar.”
“Eğer öylesine söylemiş olsaydın, konuşmaya değmezdi. Sözlerin paradan daha değerli geldi bana. Shina sana sorarak yönlendirdi sohbeti, çünkü doğru cevabı vereceğinden emindi.”
Hiyori mutlu bir şekilde gülümsedi.
Beni kullandılar… Ryūen’in sınıfına en ufak bir yaşam belirtisi getirecekse, değer.
“Bu arada, Ayanokouji. Eminim bazı öğrenciler de aynı şeyi düşünüyordur ama şaşırdığımı söylemeliyim.”
“Şaşırdın mı?”
“Bu özel sınavın sonuçlarını diyorum.”
Matsushta gibi, pek çok öğrenci yeteneklerime şüpheyle yaklaşmıştı.
Bu anlamda, Tsukishiro’nun varlığı işe yaramış oldu.
“Gerçek yeteneğin bu mu? Yoksa plansız bir şey mi oldu?”
“Net bir şey söyleyemem.”
Kaçamak cevap verdim ama Katsuragi yemedi.
“Shiina, Ayanokouji ile biraz yalnız konuşmak istiyorum. İzin verir misin?”
“Tabii. Ben odama geri döneyim. Sonra görüşürüz, Ayanokouji-kun.”
Hiyori ile kısaca vedalaştım. Şimdi yalnız kaldık.
“Issız ada sınavı sırasında Ryūen senin hakkında bildiği her şeyi anlattı.”
“Ryūen sana açıkça söyledi mi?”
“İlk başta biraz kaçamak cevap verdi, ama ona sınıfın bir parçası olmamı istiyorsa, bana tüm bildiklerini anlatmasını söyledim.”
Onun aklını çelmiş yani.
Horikita’nın arkasında gizli çalışan X olduğum gerçeğini de öğrenmiş…
Katsuragi her şeyi öğrenmiş, çatıdaki olayı bile.
Tıpkı Sakayanagi’nin dediği gibi, hakkımda bilgi sahibi olan insanların sayısının artmasını engelleyemem.
“Şimdiye kadar her şeyi iyi idare etmişsin.”
“Sakin bir okul hayatım olduğu sürece, A sınıfında veya D sınıfında olmamın, benim için pek bir fark yaratmayacağını düşündüm.”
“Bu yüzden mi yeteneklerini saklıyorsun? Ben kimseye söylemeyeceğim, ama duyulması uzun sürmez.”
Bilginin yayılmasını engellemenin bir yolu olmadığı doğru…
“Kendim olmaya devam edip bu okulda yapmam gerekeni yapacağım.”
“Ne zaman dileğini gerçekleştirirsin bilmiyorum ama seninle kapışacağımız günü iple çekiyorum.”
Bu sözlerinin ardından, Katsuragi başını hafifçe eğip selam verdikten sonra, bölgeden ayrıldı.
Çeviren: Lance & fatoshisme
Düzenleyen : fatoshisme
✰✰✰