Elitler Sınıfı - Cilt 15.5 - Bölüm 20 - Dişe Diş, Kana Kan
Cilt 15.5 – Bölüm 20 – Dişe Diş, Kana Kan
Gemi çok büyük olmasına rağmen öğrenciler istedikleri yere özgürce gidemiyordu. İnsanlar kaçınılmaz olarak takılabilecekleri ve rahatlayabilecekleri yerlere odaklanacaktı, bu nedenle beklenmedik karşılaşmalar yaygındı.
Bir çocuk kafe terasına giderken diğeri odasına dönüyordu. Tamamen alakasız yerlere gidecek olan iki kişi bir koridorda karşılaştı.
İkisi de koridorun ortasında yürüyordu. Çocuklar neredeyse aynı anda birbirlerinin varlığını fark edip aralarında bir metre mesafe bırakarak durdular.
“Lan Ryuuen, geçen gün benim için çok şey yapmışsın.”
İlk konuşan, 9/D Sınıfı öğrencisi Housen Kazuomi oldu.
“Uyuyamana gerek yok mu senin? Git uyu, anca kendine gelirsin.”
Bu sözleri duyan Ryueen Kakeru, sözlerini doğrularcasına bir yanıt verdi.
“Endişelenme. Seni burada bayıltana kadar… eh, öldürene kadar dövsem bile kendimi iyi hissetmem. Bitireceğim insan sayısı 1’di 2 oldu. Malum, iş yükü arttı.”
“Aynı adama iki kez kaybedersen, ezikliğini tescillemiş olursun. Fazla zorlama istersen.”
Birbirlerini sırayla kışkırtmalarına rağmen el kaldıran olmadı.
“Ah! Bak ne duydum ben! 9’lardan gizlice ‘Bedava Hak’ kartı satın almışsın. Hepsini Nagumo denen çocuğa basmışsın hem de! N’aaptın, katladın mı paranı 3’e 5’e, hee?”
“Kuku. Sözünün eri olmayan kim? Çenelerini sıkı tutmaları için anlaşmıştık.”
Issız ada sınavından önce, Ryuuen 9.sınıf öğrencilerine ‘Bedava Hak’ kartıyla yaklaşıp onlarla bir anlaşma yaptı. Seçtikleri grup ödül kazanırsa, kazandıkları tüm parayı Ryuuen’e vereceklerdi.
Seçilen grup %50 içine girerse sadece 30.000 kazanacaklardı. Diğer bir deyişle, daha fazlasını ödemek zorunda kalsalardı, caymaları kaçınılmaz olurdu. Ancak Ryuuen, Nagumo’nun grubunu tahmin ettiği için, anlaştığı öğrencilerle 280.000 kişisel puan kazanmıştı.
“Ayakkabılarımı yalarsan işine yaraması için üç beş kuruş önüne atabilirim, ne dersin goril?”
Gülerek ellerini cebinden çıkarmadan önüne doğru yürüdü. Housen yerinde durmak yerine sağa çekilip geçmesine izin verdi. Ishizaki, Housen’a karşı temkinliydi ama aceleyle Ryuuen’in peşinden gitti. Housen da arkasına bakmadan, koridorun ortasında gururla yürüdü.
“Bu çocuk her zamanki gibi ürkütücü, ha? Ama o kadar korktu ki yolundan çekildi.”
“O çocuk yürek yemiş de ondan.”
“Ama…”
“Bir nevi dişe diş kana kan diyor. Kararlılığını gösteriyor işte. ”
Yan yana oldukları anda Ryuuen, onun öldürme isteğinin dolup taştığını ve tehlikeli doğasını hissetti.
“Tam bir baş belası değil mi?”
“Boş ver onu. Sorunlu bir rakip biliyorum ama önce suçluyu bulmalıyız.”
“Anladım. Ninisho’da o iş.”
Ishizaki telefonunu çıkartıp bir şeyleri kontrol ettikten sonra, Ryuuen’e yolu gösterdi.
Çok geçmeden gidecekleri yere vardılar. Ishizaki tek kelime edemeden Ryuuen yalnız bir kız öğrenciye yaklaştı.
“Nanase Tsubasa, değil mi?”
“Evet. Buyrun benim?”
Olduğu yerde duran Nanase, Ryuuen’e panik belirtisi göstermeden baktı. Neden bir üst sınıf öğrencisinin dikkatini çektiğini anlamıyordu.
“Biraz zamanını alacağız.”
Normalde, Ryuuen tek başına ya da Ishizaki ile bu işi çözebilirdi ama ona takip ettirdiği kız Nishino da vardı yanlarında. Kendilerinden küçük bir kız öğrencinin etrafını saran iki sap erkek olarak görülmek istemediği gibi, böyle bir durum yanlış anlaşılmaya da müsaitti.
“Sana ıssız ada sınavıyla ilgili birkaç sorum var.”
“Sınavla alakalı mı?”
Nanase hala durumu anlamamıştı ama duyduğu sözlerle kafasında her şey daha netleşti.
“Komiya yaralanmış. Bunu yapan kişiyi arıyorum.”
“Benle alakası ne?”
“Suç mahalline ilk ulaşanlar Sudou, Ayanokouji, Ike, Hondou ve bir de senmişsin. Sudou, Ike ve Hondou’dan yeterli bilgi edinemediğimiz için, geldik.”
“Öyleyse 10. sınıflardan Ayanokouji-senpai’ye sormanız daha iyi olur, haksız mıyım?”
“Tabii, gerektiğinde onunla da konuşacağım. Ama seninle başlıyorum konuya. Issız ada sınavı sırasında Ayanokouji ile birlikte takılıyordun. Neden?”
“Bunun olayla alakası olduğunu düşünmüyorum.”
“Sen değil, ben alakalı olup olmadığına karar vereceğim.”
Çoğu insan, Ryuuen’in zorba tavrıyla karşı karşıya kaldığında kolayca itiraf ederdi.
“Özür dilerim ama bu konuda size tek kelime edemem.”
Ama Nanase telaşlanmak yerine sakince konuşmayı reddetti.
Nanase başını eğip gitmeye çalışırken, Ryuuen bacağıyla tekme atıp ayağının tabanıyla duvar arasında kalmasını sağladı.
“Bu konuyu konuşup konuşmayacağımıza sen karar veremezsin, tatlım.”
“Demek şiddete meyil ediyorsun. Bu durum hoş karşılanmayacaktır.”
“O konu kafana hiç takılmasın. Gözetleme ekibim iş başında.”
“Komiya-senpai’nin sınıf arkadaşlarından biri olduğun için endişeni anlıyorum, Ryuuen-senpai. Ancak, size herhangi bir şekilde yardımcı olabileceğimi sanmıyorum. Konu beni alakadar etmiyor, bilgim de yok.”
“Hadi canım? Birkaç gündür fellik fellik ortalıkta dolanıyorsun ama?”
“Bu ne demek anlayamadım?”
Nanase, ona bakmadan neyden bahsettiğini bilmediğini söyledi, ancak Ryuuen için bu tavrı, bir fırsattı.
“Bütün gün 9/C Sınıfından Kurachi’ye gözetleyip duruyorsun, diyorum?”
“…”
İşte burada Nanase ilk kez gözlerini kocaman açıp heyecan belirtileri gösterdi.
“Komiya’ya olanları duyunca, Sudou, Ike ve Hondou’ya bile gözcüler taktım. Diğer üçü aptal gibi her şeyden bir haber. Eğlenip duruyorlar— ki beklenen de bu zaten.
Sense hiç eğlenmiyorsun; sadece bir 9. sınıf öğrencisini gözetleyip duruyorsun, buna normal diyemeyiz değil mi tatlım.”
“Tesadüf diyoruz biz buna.”
“Tesadüf, ha. Bugün birçok insan Hazine Avı ile ilgileniyor. Keza şu Kurachi denen çocuk da ona katılıyor ama sen katılmıyorsun. Ve Nishino seni yakalayana kadar, sürekli Kurachi’yi takip ediyordun. Bugünkü davranışların da mı tesadüf?”
Oyuna katıldıktan sonra, QR kodlarını aramak zorundaydınız, ancak katılmadıysanız, böyle bir derdiniz olmazdı. Nanase, Kurachi’ye göz kulak olmaya o kadar odaklanmıştı ki, onu gözetleyen bir çift gözü fark edememişti.
“Çok tecrübesizim, değil mi? Her gün takip edildiğimin farkında bile olmadığımı düşünürsek….. Şaşırdım.”
“İlk önce sana ulaştığım için bana teşekkür etmelisin.”
“Güzel çalışıyorsun, Ryuuen-senpai. Ancak Komiya’nın olayı ile Kurachi’nin hiçbir ilgisi yok.”
“Öyle mi? O zaman doğrudan Kurachi ile konuşayım.”
“Sorun çıkabilir ama.”
“O zaman bana bildiklerini anlat. Yoksa ‘biri’ sana talimat vermedikçe konuşmana izin verilmiyor mu, küçük kız?”
“Hiç de bile. Ama dediğim gibi, iki konunun birbiriyle alakası yok.”
“Bana lafımı tekrar ettirme. Burada karar veren sen değilsin, benim.”
Ryuuen gülümsemeyi asla bırakmadı. Ancak modu değişti.
Kenardan izleyen Ishizaki, Ryuuen’in gözünü korkuttuğunu birçok kez hissetmişti ama yine de buna alışamamıştı. Sorgulanan kendisi olmadığı halde, konuşup bu konu kapansın istiyordu.
“Olmaz ama. Tek başına böyle yargılayamazsın, Ryuuen-senpai.”
Baskıya rağmen Nanase, hiçbir korku belirtisi göstermeden doğrudan Ryuuen’in gözlerinin içine baktı.
“Neyi bekliyorsun? Dökül artık?”
Nanase Tsubasa şaşkın ve endişeliydi. Sorunlarının kökü, ıssız ada sınavının ortasında doğmuştu. Kontrol edemediği öfkesini Ayanokouji’ye gösterdiği günde, Amasawa’nın elinde sopayla geldiği anı hatırladı.
Ayanokouji, Amasawa’dan önce başka birisinin de o bölgeye geldiğini belirtmişti. O an, Ayanokouji bir GPS araması yapmamayı seçerken, Nanase direnememiş, çadırda gizlice bir arama yapmıştı.
Ancak ayrıntılara bakmadan Ayanokouji’nin çadırına geçip onunla sohbet etmişti. Edineceği bilgiyi öğrenip onunla konuşmaya kalkarsa, onun şaşkınlığını ve heyecanını fark edebileceğini biliyordu.
Gizli GPS araştırması sonucunda yakınlarda Amasawa dışında iki kişinin olduğunu fark etmişti. 10. sınıflardan Kushida Kikyou ile 9.sınıflardan Kurachi Naohiro.
Normalde ikisini de araştıracaktı ama 10. sınıf olan Kushida, Ayanokouji’nin sınıf arkadaşıydı, bu yüzden ona dikkat kesilmedi.
Nanase, bir sorun olup olmadığını kontrol etmek ve gerekirse onu korumak için Ayanokouji ile düzenli olarak iletişim halindeydi.
“Zaman kaybediyoruz, hadi gidip çocuğu konuşturalım.”
Nanase önce pes etmiş gibi yere baktı, ama çabucak başını kaldırdı.
“Yazık olacak, kim bilir QR kodlarını aramak için geminin neresindedir şimdi?”
Ryuuen küçük bir kahkaha attıktan sonra, telefonunu çıkardı:
“Kurachi nerede? Dördüncü kat… odalarının olduğu kat, ha? Hemen geliyorum.”
Tüm hamlelerini öncden ayarlayan Ryuuen, aramayı çabucak sonlandırıp telefonu cebine geri koydu.
“Yani, onunla aramı açıp Kurachi-kun’u takip mi ettirdin?”
“Senin aksine benim; elim, ayağım, gözüm, kulağım olabilecek bir sürü insan var.”
“Kurachi-kun bu konuyla alakasız birisi…öğrenince ne değişecek merak ediyorum?”
“Beni yönlendirmeyi kes. Ben ne yapacağımı bilirim.”
Hem Nanase hem de Ryuuen için şu anda takip edebilecekleri tek ipucu Kurachi idi.
“Karar ver; geliyor musun, gelmiyor musun?”
Nanase bu noktada reddederse, Ryuuen’in Kurachi’ye tek başına yaklaşacaktı.
Nanase bir kez başını salladı ve Ryuuen ile Kurachi’nin bulunduğu yere gitmeye karar verdi.
Kısa bir süre sonra, Kurachi’nin birlikte olduğu anlaşılan Taguri ile QR kodu aradığını gördüler.
“Önce ben ve Kurachi-kun yalnız konuşayım, lütfen.”
“Ne?”
“Bilgiyi ondan alacağım.”
“İstediğim bilgiyi bana vereceğine dair ne garantim var?”
“Bana güven.”
“Niye sana güveneyim.”
“Bana güvenmekten başka çaren yok. Kesinlikle her detayı söyleyeceğim.”
“Peki. Sakın kız olduğuna güveneyim deme. İşleri batırırsan merhamet göstermem.”
“O kadarını az çok anladım.”
Çenesiyle işaret eden Ryuuen, Nishino ve Ishizaki’ye Taguri’yi Kurachi’den uzaklaştırmalarını emretti. Ishizaki gibi bir üst sınıf tarafından çağırılınca boyun eğmekten başka çaresi kalmayacaktı.
“Bir dakikanı alabilir miyim, Kurachi-kun?”
“Hm? Sen D sınıfından Nanase’sin, değil mi?”
Taguri’nin bazı üst sınıflar tarafından çağrılmasına üzülen Kurachi, soğukkanlılığını koruyamıyordu.
“Sana birkaç soru sormak istiyorum.”
“Kusura bakma ama şu anda hazine avının ortasındayım bu yüzden zamanım—-”
“Issız Ada Sınavı’nda neden Ayanokouji-senpai’yi hedef aldığını söyle.”
“Ha neden bahsediyorsun?”
Nanase, görüşme uzun sürerse, Ryuuen’in araya girip girmeyeceğini bilmiyordu. Ve soruları yalnızken sorması gerekiyordu.
“Bunu saklamaya çalışmanın bir anlamı yok. Sınav günü şiddetli yağmur yağarken, civarda kimlerin olduğunu bulmak için GPS araması kullandım. Amasawa-san ve bir kişi daha vardı, o da sendin. Olay yerinden çok uzakta olmayan bir yerde de suç aleti vardı. Bahane üretme, yani. Her şeyi biliyorum.”
“Neyden bahsettiğini bilmiyorum!”
Kurachi yüksek sesle reddederek kaçmaya çalıştı ama Nanase onu kolundan yakaladı.
“Arkama bak, 10. sınıf öğrencilerini görüyor musun? Ayanokouji-senpai’ye saldırmak isteyenleri deliler gibi arıyorlar. Şiddete başvurmaktan bile çekinmeyeceklerini bizzat belli ettiler.”
“H-hı? Benimle dalga geçmeyi kes, bu ne böyle?!”
“Şşş. Yüksek sesle bağırarak beni sinirlendirmezsen senin için daha iyi olur.”
“Ha! A-ama, ben… ben sadece…”
“Sadece ne?”
“… Eğer Ayanokouji-senpai’ye saldırırsam bana puan vereceğini söyledi… aynen böyle söyledi.”
“Ona saldırmak için puan mı vereceklermiş?”
“Normalde asla almazdım ama tüm kişisel puanlarımı harcadım ve…”
“Ve?”
“Bana sadece saldırırmış gibi davranmamın yeteceğini söyledi. Sonuçta bir suç işlemedim ben……değil mi?”
Birine saldırıyormuş gibi davranmanın şaka olarak değerlendirilebileceği doğruydu.
“Ona saldıracakmış gibi yaparsan sana puan ödeyeceğini kim söyledi? Ve ne zaman?”
“Bu… ıssız ada sınavının başlamadan önceydi…”
“S-sınavdan önce, doğru mu anladım?”
Nanase de bu beklenmedik cevaba şaşırmıştı.
“Yani en başından planlanmıştı… değil mi?”
“Emri kimin verdiğini de bilmiyorum. Kişisel puanlar hiçbir şey yapmadan hesabıma aktarıldı.”
“—–Şu an yalan söylüyorsun, neden?”
“Ha?! Yalan söylemiyorum.”
“Bir şeyleri bile bile saklıyorsun.”
“Yok, valla bilmiyorum…”
“Sanırım neye sebep olduğun konusunda pek bir fikrin yok, Kurachi-kun ama Housen-kun’a ek olarak Ryueen-kun’un işlerine de burnunu sokmuş oldun. O gün adada bu ikisi, senin yüzünden planlarını değiştirmek zorunda kaldı.”
Konuşma aniden değişirken Kurachi’nin kaşları çatıldı.
“Şu anda çaresizce suçluyu arıyor. Bu konuşmayı bildirince, ne olacağını merak ediyorum? Housen-kun’un sana karşı acımasızca yumruk atacağına eminim, Kurachi-kun.”
- Sınıflardan Ryuuen, 9. sınıflardan Housen. İki kavgacının da onun peşinden gelmesi büyük bir tehlikeydi.
“B-b-bekle! Bekle dedim!Tamam, seninle konuşacağım, konuşacağım, lütfen söyleme!”
Fısıldarken çığlık attı adeta. Housen, dokuzuncu sınıf öğrencileri arasında en çok nefret edilen ve korkulan kişiydi. Bu ismin gücü Nanase’nin hayal ettiğinden çok daha etkiliydi.
“…Sınıf arkadaşım, Utomiya.”
“Utomiya-kun, öyle mi?”
“Evet. Ayanokouji-senpai’ye saldırmamı istediğini ve özel sınav bittikten sonra puanı bana vereceğini söyledi.”
“Gerçeği söylüyorsun, değil mi?”
“Cidden, gerçekten, gerçek bu!”
Kurachi’nin gözlerine bakan Nanase bir kez başını salladı.
“Sana inanıyorum, Kurachi-kun. sadece son bir sorum var; Komiya’gilin aldığı yaralar hakkında bir şey biliyor musun?”
“Komiya mı? Neyden bahsediyorsun? Hiçbir fikrim yok. Hayır, gerçekten bilmiyorum. Her neyse, Housen’a bununla bir ilgim olduğunu söyleme, tamam mı?”
“Anladım, söz veriyorum.”
Kurachi’ye gitmesini söylediğinde, Taguri de aynı anda serbest bırakıldı.
Ryuuen hemen yaklaşıp Nanase ile konuştu. Kurachi’nin, Komiya’nın olayı hakkında hiçbir şey bilmediğini söyledikten sonra, Ryuuen ona inanmadı. Uzaktan izleyen birisi olarak, Kurachi’nin Nanase’e önemli bir şey söylediğini anlamıştı.
“Ona göre.. Utomiya-kun bir şeyler biliyor olabilirmiş.”
“Utomiya mı?”
“Aynı onun gibi 9/C sınıfından, Utomiya Riku.”
Ryuuen hemen telefonunu çıkartıp Utomiya’nın yüzünü ve yeteneklerini ÖYD’den kontrol etti.
“Onu etrafta gördüğümü hatırlamıyorum. Ama fiziksel yeteneği A, ha.”
“Eğer o ise, o farkedilmeden Komiya-kun’u itmiş olabilir.. Ancak elimizde henüz bir kanıt yok.”
“Bir şeyleri anlamaya başlamışsın, heh.”
“Ne yapmayı düşünüyorsun?”
“Çok açık değil mi? Bu Utomiya denen veletinin peşine düşüp onu konuşturacağım.”
“Lütfen bekle. Bence yapmamalısın.”
Utomiya Beyaz Oda’dan bir öğrenciyse, Ryuuen’in beraberinde getirdiği kaç kişi olursa olsun, onunla başa çıkmak zor olurdu. Her şeyden önce, Ayanokouji’nin izni olmadan bu kadar ileri gitmesi övülecek bir şey değildi.
“Elimizde kanıt yokken… böyle şeyler yapmak tehlikeli olur. Suçlu Utomiya-kun diyelim, masum olduğuna karar verilirse, işimize yaramaz değil mi?”
“Tıpkı Kurachi’nin az önce her şeyi dökülmesi gibi, mesela onlara nasıl davrandığında.”
“Ancak bu başarılı ağzından laf alma girişimim, son birkaç gündür onu takip edip onun hakkında ön görüye sahip olmamdan kaynaklı. Kişiliğini çözünce, onu kolayca yönlendirebileceğimi anladım. Ancak Utomiya-kun şu an için tanımadığımız biri.”
“Öyleyse benden ne istiyorsun?”
“Bana zaman ver. Tabii ki bir karşılığı olacak.”
“Oh, ağzından bal damlıyor. Devam et.”
“Bu konuyu daha önce hiç dile getirmemiştim ama Komiya’nın olayına dair senin bilmediğin bir tanık daha var, Ryuuen-senpai. Sana o kişinin kim olduğunu söyleyebilirim.”
“Kimmiş o?”
“Şimdi söyleyemem. Utomiya-kun ile iletişim kurmaktan kaçınırsan söylerim.”
“Bu benim için zor bir şart, farkındasındır umarım. Neyse, şartını kabul ediyorum.”
“Çok teşekkür ederim. Ayrıntılarla beraber size bilgi vereceğim.”
“Ama yalan söylüyorsan bedelini ödemeye hazır olsan iyi olur.”
“Yalan söylediğim yok.”
“Kuku, eminim öyledir. Sabrım tükenmeden beni ara.”
Nanase kısa bir cevap verdikten sonra, uzaklaştı.
Çeviren: Lance
Editleyen: fatoshisme
✰✰✰