Elitler Sınıfı - Cilt 15.5 - Bölüm 4 - Derin Devlet
Cilt 15.5 – Bölüm 4 – Derin Devlet
Birçok öğrenci için Özel Ada Sınavında zaman bir türlü geçmek bilmezken aksine bu özel gemide geçirdikleri zaman göz açıp kapayıncaya kadar geçip gidiyordu.
İki yer arasında bu kadar fark olmasının sebebi neydi acaba?
Ana nedeni, muhtemelen tüm günü zamanı düşünerek geçirmememizdir. Okul döneminde ve özel sınavlarda genelde günleri sayarken tatildeyken zamanın akışını aklımızın ucundan bile geçirmiyoruz, bu yüzden aradaki fark fazlasıyla hissedilir.
Bugün tatilimizin ikinci günüydü.
Öğrencilerin bitkinliği sonunda yavaş yavaş geçiyor, sonunda doya doya tatillerinin keyfini çıkarmaya başlamışlardı. Bu yüzdendir ki koridorlardan geçen öğrenci sayısı bir hayli artmıştı.
Zamanının çoğunu yalnız başına kafa dinleyerek geçiren ben de, beni buluşmaya davet eden bir e-mail aldım.
Bu davet 11/B sınıfından Başkan Yardımcısı Kiriyama’dan geliyor. Beni havuza çağırmış. Havuz başında kaliteli bir sohbet veya plaj voleybolu oynayıp dostluğumuzu pekiştirmek için çağırmış olabilirdi.
Tabii ki de bu saçma ihtimaller üzerinde düşünmeyeceğim….
Bu durumun pek hayra alamet olamayacağını düşünüyorum.
Tabii ki reddebilir ya da görmezden gelebilirdim. Ama eninde sonunda onunla konuşacaktım. Hem ilerde daha uygunsuz bir yere çağrılma ihtimalini de göz ardı edemezdim.
Kısa ve öz olarak evet deyip belirtilen zamanda orada olacağımı söyledim. Henüz tek başımayken çağrılmanın daha zararsız olacağını düşünüyorum.
Ayrıca, şu dünden beri 11.sınıfların bakışlarının sırrını öğrenmek için bir şanstır bu buluşma.
“Kiriyama, ha…”
Şu anda jimnastik salonunun yanındaki dinlenme tesislerindeyim. Sınav sonuçlarının gösterildiği monitörün önünde.
Öğrencilerin birçoğu çoktan sınav sonuçlarını kontrol etmiş olmalı ki, salonda yalnız ben vardım. Ayrıca gözetmenlerin sayısı da bire düşmüş.
Bütün sıralamaları hafızama attım, sonra da ekranı Kiriyama’nın grubuna odaklanarak üstteki sıralamalara kaydırdım.
Kouenji Rokusuke’nin birinciliğiyle beraber ilk üç sıralama zaten herkese açık şekilde açıklanmıştı. Nagumo’nun grubu ikinci sıradayken Sakayanagi’nin grubu üçüncü sıradaydı.
Hemen onların 6 puan arkasından, 255 puanla dördüncü sırada ise Kiriyama’nın grubu vardı. Diğer bir deyişle Sakayagani, podyumdaki son yeri onların elinden kapmıştı.
3.Ve 4. sıradaki grupların arasındaki tek fark sıralamaları değildi.
“Doğal olarak 11. sınıflardan biri için bu sonuçlar utanç verici.”
Nagumo birinciliği kaçırmışken Kiriyama ilk 3’e bile giremedi. Üstelik tüm okuldan atılan öğrenciler 11. sınıflardandı ki, böyle olacağını kimse tahmin edememiştir.
Baktım hala 20 dakikam var buluşma vaktinden önce, havuza ilk varan ben olayım dedim. Ayrıca bu gözetlenme durumu gerçekten de planlanmış bir durum muydu, yoksa ben mi kendi kendime kurdum bunu doğrulayabilirim.
Cevap çaba sarf etmeme bile gerek kalmadan, kendiliğinden belli oldu.
Havuza adımımı atar atmaz 11.sınıflardan oluşmuş büyük bir grubun gözleri üzerimdeydi.
Muhabbet edenler, havuzda yüzenler, bütün 11. sınıflar içeri girdiğimi fark ettikleri gibi beni süzmeye başladılar.
Dün hissettiklerim bir yanılsama ya da kuruntu değilmiş.
“Şüphelerimi doğrulamaya gelmiştim ama bu kadar çabuk olmasını beklemiyordum.”
Bu kadar ilgiden yakınmak benim için olağan dışı bir durumdu.
Benim herkesin arkasındaki gölgelerde geziniyor olmam gerekirken benden popüleri yok ortamda resmen.
Ne işlerin döndüğü hemencecik anlaşılıyordu.
Yüzde 90 ihtimalle Nagumo’nun emirleri yüzünden böyle davranıyorlardı, ama bu emirlerin içeriği şu an tamamen muamma. Bir sürü öğrenci açık açık beni süzüyor olmasına rağmen hiçbir şey fark etmemiş gibi davrandım.
Salak rolü oynamak kolay. Tam benim işim. Ayrıca eğer durumun farkında olduğumu belli edersem, Nagumo’nun kafasından neler geçeceğini tahmin edebiliyorum. Benim bu kadar ilgi görüyor olmamdan zevk alsa şaşırmam.
…şimdilik salağa yatmak en mantıklı hareketti.
Havuza şöyle bir göz gezdirdim 11.sınıflar dışında birileri var mı diye ve Ichinose ile birkaç arkadaşını gördüm. Hatta Ichinose varlığımı fark eden ilk kişiydi, göz göze geldik.
Önce omuzları kasıldı, sonra hemen sınıf arkadaşlarının arkasında gizlendi, bir kaçış yolu arar gibi hali var. Onun ani hareketini fark eden arkadaşları bir şey mi oldu diye sormaya başladılar.
Daha yeni, Issız Ada Sınavında bana olan hislerini itiraf etmişti.
Böyle uzaktan bakışmanın işleri garip bir hale sokacağını düşünüyorum. Tek başına olsaydı belki işler değişirdi ama arkadaşları da etrafında, o yüzden aramızdaki mesafeyi koruyacağım.
Zaten onunla görüşmek için buluşma ayarladım.
Etrafta birkaç sınıf arkadaşımı görsem de yakın diyebileceğim birini bulamadım.
“İşler kızışmaya başlamış, Ayanokouji.”
Sesin geldiği yöne, ön çaprazıma döndüğümde, güvertedeki şezlongta güneşlenen Kiryuuin’i gördüm.
“Neyi kast ediyorsun?”
“11.sınıflar diyorum. Çoktan fark ettin, değil mi?”
“Ne demek istediğini anlayamadım.”
Bir deneyeyim dedim ama Kiryuuin mimik bile oynatmadı, lakayıtça suratıma bakmaya devam etti.
“Olayla bir alakam olmasa da ben de 11.sınıfım. Çoktan kulağıma geldi bilgiler.”
“Şu anda üzerime gelen bakışları kastediyor olma ihtimalin, yüzde kaç?”
“Neyi kastettiğimi gayet iyi biliyorsun.”
“Çok önemli bir şey değil. Altı üstü izleniyorum, hepsi bu.”
“Hepsi bu demek hm?”
Umursamadığımı söylesem de Kiryuiin öyle olmadığını vurguluyordu.
Yan gelip yatarken söyledikleri hiç de yanlış değildi.
“Tam da Öğrenci Konseyi Başkanı’ndan beklendiği gibi. Tuhaf ama senin gibi kusursuz birisi için etkili bir kartı oynadı.”
“Kusursuz? Bence beni biraz abartıyorsun.”
“Alçakgönüllülüğü bir kenara bırak. Beraber ateşle oynamış iki arkadaşız, yeteneklerinin bir sınırı olmadığını biliyorum, tamam mı?”
Güneş gözlüklerinin ardından keskin bakışlarıyla süzdü beni.
İnkar etmek istesem bile etrafta bu kadar öğrenci varken konuyu uzatıp birinin bize kulak misafiri olmasını istemem.
Elbette Kiryuuin olay çıkartacak birisi değil ama temkinli olmalıyım.
“Anladım, şimdilik kabulleniyorum söylediklerini.”
“Fufu, iyi madem. Şimdi asıl konuya dönelim, özel sınav sırasında Nagumo’yla bir olayınız falan mı oldu? Sınavdan önce hiç kimseye böyle bir emir verilmemişti.”
“Bana içerlediği bir şeyler yaşanmış olabilir. Maalesef ki bu olayla alakasız olduğumu söyleyemem.”
Arkasına yaslanan Kiryuuin bir anda doğruldu.
“Kişisel güç konusunda Nagumo Miyabi okul genelinde en üst sırada. Akademik yetenekleri A, Fiziksel özellikleri A, Uyumluluğu A+ ve Sosyal yeteneği de A+. Açık verecek birisi değil.”
“Biliyorum. ÖYD’ye göre konuşacak olursak, yetenekleri ezici şekilde okulun zirvesinde.”
Fiziksel yetenekleri A+ olan Sudou ve Kiryuuin gibi sadece birkaç öğrenci vardı. Tüm yetenekleri A ve üstü olan tek öğrenci ise Nagumo idi. A+ yetenek derecesi olan öğrenci sayısı ise çok nadirdi.
“Yüksek akademik ve fiziksel yetenekleri, karizması, 11. sınıfları organize edebilme yeteneği ve Öğrenci Konseyi Başkanı olarak başarıları ile Nagumo, yaşıtları arasında kendisine rakip bile bulamadı hiç. Okulda kendine rakip saydığı tek kişi olan Horikita Manabu ise çoktan mezun oldu ve artık okulda değil.”
Derin bir nefes verip yanındaki masadaki bardağa uzandı, Kiryuuin.
“Nagumo için bir oyuncaktan fazlası olmamalıydın. Ama bu sınav sırasında ne olduysa artık, seni ciddiye almasına sebep olmuş.”
“Benim gibi birini yalnız bırakması daha iyi olurdu.”
“O zaman, yaş tahtaya basmışsın. Hayırlı olsun.”
Kiryuuin acımadan dobraca konuştu.
“Seni teke tekte yenebilecek anca bir avuç insan vardır. Kendime oldukça güveniyorum Ayanoukoji, ama eğer seçme şansım varsa, senin gibi bir düşmanım olsun istemem. Nagumo’nun olayı tamamen farklı. O da senin savaşmayı istemeyeceğin tipi, değil mi?”
“Bu ihtimali daha fazla görmezden gelemiyorum ben de. Onun kişiliği yanlış değerlendirmişim.”
Sadece bana bakmakla kalsalar da bu durumun beni ne kadar stresli ve tiksindirici hissettireceğinin farkında değildim. Beyaz Oda’da beni izleyen gözler hep olmuştu, ama bu durum tamamen farklı.
Yani diğer bir deyişle, daha önce hiç deneyimlemediğim bir ortamda olmaya zorlanmıştım. Dahası bundan kaçınmanın tek yolu içerilere saklanmak ki, bu da hiç pratik bir çözüm değil.
“Aşağı yukarı dediğin gibi. Nagumo gösterişli oyunları ve başa baş mücadeleleri sever. Fakat konu istediğini elde etmeye gelince ona savaşta her yol mübah. Eğer kazanmak için bütün 11. sınıfları ezmesi gerekse bile ona fark etmez, kazanmak onun için öncelik.”
Bu kadar adamı bir araya getirip toplaması sadece başlangıçtı…
“Kusura bakma, bu sefer benim de elim kolum bağlı.”
Gözlüğünü çıkartıp yanında duran masaya koydu.
“Zaten senden yardım beklediğimi hiç söylemedim ki.”
Sanki benim önüme geçmek istiyormuşçasına Kiryuuin, işbirliğini reddetti.
“3 senedir kafama eseni yapacak kadar özgürdüm okulda. Ama hala birkaç pişmanlığım var okulda geçirdiğim zamanlara ait. Eğer burada biraz daha kalabileceğim bir sistem olsaydı, kesinlikle kullanmayı değerlendirirdim.”
Biraz daha kalmak derken sınıf tekrarını kastetti. Uzun lafın kısası burada biraz daha kalmak istiyormuş.
“Çoktan gelmişsin, Ayanokouji.”
Biz Kiryuiin ile sohbete devam ederken Kiriyama belirdi. Ciddi bir surat ifadesiyle yaklaşan Başkan Yardımcısı Kiriyama da benim gibi buluşma vaktinden erken geldi.
Şezlongta uzanan Kiryuiin’i süzdükten sonra bana döndü.
“Erken kalkan erken yol alır demişler, işin yoksa hadi konuşacak bir yer bulalım.”
“Bu: “Senin duymaman gereken şeyler konuşacağız.” mı demek oluyor, Kiriyama?”
Kiryuuin bana yardım edemeyeceğini söylemesine rağmen, olaya dahil oldu.
Güneş gözlüklerini alıp tekrar alnına kadar çekti.
“Burada konuşursak dikkatleri fazlasıyla üzerimize çekeriz, daha sessiz
bir yerde konuşmayı tercih ederim.”
Havuz başı öğrenciler arasında popüler olduğundan etrafımız öğrencilerle doluydu.
Gel gör ki tek boş yerde Kiryuuin’in yanındaydı. Nedenini anlamak çok da zor olmasa gerek.
“Sessiz bir yerde konuşmak istediğini söylemen çok komik Kiriyama, kendinle çelişiyorsun.”
“Ne demek istiyorsun?”
“Eğer en başından sessiz bir yerde konuşmak isteseydin böyle kalabalık bir mekanda buluşmayı istemezdin. Haksız mıyım?”
“Yani lafımı esirgemeden yüzüne direkt senden rahatsız olduğum için gitmek istediğimi söylememi mi tercih ederdin?”
Kiryuuin’in onu darlamasından sonra Kiriyama, ağzındaki baklayı çıkardı.
Yüzündeki ifade tıpkı bir ölününkü gibiydi, duygulardan arındırılmış bir surat…
Kiryuuin’in onu uzun süredir rahatsız ettiği çok belli oluyordu.
“Demek seni rahatsız ettiğimi düşünüyorsun öyle mi?”
Ne zaman bir konu açılsa hep Kiryuuin etrafında dönüyordu. Kiriyama onunla uğraşmak istemediğinden kaçınmaya çalıştı ama bu hamlesi Kiryuuin’in onu sıkıştırmak için kullandığı bir fırsata dönüştü.
“Eh, peki size kulak misafiri olsam?”
“Hayır. Seni ilgilendiren bir durum yok ortada.”
“Beni ilgilendiren bir durum yok mu? Ben olsam bu kadar emin olmazdım.”
“O da ne demek?”
“Ayanokouji ile romantik bir ilişkimiz var. Nasıl beni ilgilendiriyor muymuş?”
….Pardon?
Söylediği şeye herhangi bir karşılık vermeden önce Kiriyama, şaşkınlık içinde bir ona bir bana bakıp durdu.
“Fufu. Şakaydı be, Kiriyama. Cidden sıkıcı bir çocuksun ama yine de bazen verdiğin tepkilerle çok eğlendiriyorsun beni.”
Kiryuuin’in neşeyle gülüşü, Kiriyama’nın iyice tepesini attırdı.
Tek kelime bile etmeden yürümeye koyuldu.
Bu onun ‘Şu kızı bırak da beni takip et.’ mesajı galiba.
“Gitmem gerek, Kiryuuin-senpai.”
“Tabii, Kiriyama’ya sevgilerimi ilet.”
İletmesem daha iyi. İsminin anılması bile, Kiriyama’yı sinirlendirebilir.
Önümde yürüyen Kiriyama’yı takip ederek üst katta, havuza tepeden bakan yere kadar geldik.
Güneşlenen ve uyuyan öğrencileriyle göreceli olarak sessiz bir mekandı.
Yine de etrafta hatrı sayılır birkaç öğrenci vardı. Ancak 11.sınıflardan kimse yoktu. Kiriyama onları önceden tembihlemiştir.
9 ve 10.sınıflar bizim ne hakkında konuştuğumuzu umarsamayacaklardır muhtemelen. Ayrıca bizi gözetleyen kimse yoktu, bu da Kiriyama ile baş başa özel bir sohbet edebileceğimiz anlamına geliyordu.
“Ee, neden sürükledin beni buralara kadar?”
“Lafı dolandırmayacağım. Özel sınavın son gününde Nagumo’ya ne yaptın, Ayanokouji?”
“Anlamadım?”
“Salağı oynamayı kes. Sınav sonuçlarını bir şekilde etkilediğin belli.”
Özel sınavın son günü Nagumo ile karşılaştığımızda telsizden Koenji’yı bastıracak bir strateji izlediklerini duydum. Kiriyama’nın da bilmesine şaşmamalı.
“Cevaplarım sıkıntı yok da ondan önce sen benim soruma cevap verebilir misin?”
“Ne sorusu?”
Beni buraya çağırdığında cevabını merak ettiğim bir soru takılmıştı aklımda.
O şüpheli gözlerle beni süzerken konuşmaya devam ettim.
“Seninle ilk tanıştığımdan beri merak ettiğim bir şey bu, Başkan Yardımcısı Kiriyama. Başlarda Nagumo’yu alt etmek için mücadele ediyor gibiydin. Ona karşı mücadelenden ne zaman vaz geçtin ya da pes mi ettin diyelim?”
“Pes etmek mi? Ne demek istediğini anlamıyorum. Onunla olan kişisel davam hala devam ediyor.”
“Öyle mi sahi? Burdan bakınca hiç öyle durmuyor.”
İnkar etmeyi denedi denemesine ama yemedim tabii. Ardından Kiriyama yavaş yavaş nereye vardığımı anladı.
“Nagumo’nun tarafına geçtiğimi düşünüyor gibisin ama işin aslı böyle değil. Nagumo planlarını değiştirdi ve bu durum hem beni hem arkadaşlarımı çok kötü etkiledi. Ayrıca sana özel sınavdan önce yoluma çıkmaman gerektiğini söylediğimi sanıyordum?”
Açıklamasıyla beni kandırdığını sanarken oldukça klasik bir inkar yolu izledi.
Neyse ki insanların böyle küçük detayları saklamaya alışkın olmadıklarını biliyordum.
“Lafı çok dolandırdın. Sana basitçe mücadele etmeyi bırakıp bırakmadığını sordum, Kiriyama-senpai. Ancak bence sen Öğrenci Konseyi Başkanı’nın tarafına geçip geçmediğinin çok iyi biliyorsun.”
“…İki seçenek arasında fark mı var?”
“Yenilgiyi kabul etmekle taraf değiştirmenin yakından uzaktan alakası yok. İkisi tamamen farklı şeyler. Bu kadar büyük bir ayrımın Başkan Yardımcısı farkında zaten, değil mi?”
Kendini beğenmiş kibirli insanlar kusursuz olduklarını düşünürler.
İşte bu yüzden, eğer ‘Ben mükemmelim, hata yapma ihtimalim yok değil mi?’ sorusunu herkesten önce kendilerine sorarlarsa hata yaptıklarını kabullenmeleri daha da zorlaşır.
“Nereye varmaya çalışıyorsun?”
İtiraf ya da inkar etmeden konuşmayı devam ettirmeyi denedi. Şu anda elinde olan seçeneklerden en iyisi her şeyi açıkça anlatmak olacaktır.
“Basitçe kimin tarafında olduğunu öğrenmek istiyorum. Mücadele etmeyi bıraktın ama Nagumo’ya karşı duruşun değişmedi diyorsun, öyle mi? Yoksa onun avucunun içinde kapana mı takıldın?Bu konu, Horikita
Manabu’nun bana devrettiği bir konu.”
Uzun zaman sonra Manabu’nun adını duyan Kiriyama’nın beti benzi attı.
“…Asıl konu buydu, değil mi?..”
Belki onunla ilk tanıştığımız zamanları anımsamıştır.
“Geriye dönüp sen, ben, Nagumo ve Horikita-senpai arasındaki ilişkiye bakıldığında kilit nokta senin Öğrenci Konseyi’ne hiç ilginin olmamasıydı. Bundan dolayı bu olaya dahil olmaman gerekiyordu.”
Sol elini koltuğun kenarına atıp, koltuğu sıkıca tuttu.
“Nagumo’yu alt etmek istediğim doğru. Eğer onu yenemezsek sınıfımızın
A sınıfına yükselmesi şansı sıfır. Ancak mücadele ruhu ve azmimiz 10. sınıfın ortasından itibaren giderek azaldı.”
- sınıfların A sınıfı, bizim dönemdekilerin aksinedaha rakipsiz konumda. Şu anda 11. sınıflardaki A ile B sınıfları arasındaki puan farkı 900 idi.
Geçen senenin ortasındayken bile, bu fark 700 puanın üzerinde bir yerlerdeydi.
En baştan, Nagumo’nun bu kadar öne geçmesine izin vererek ona yetişemeyecekleri bir noktaya sürüklendiler….
“Biz 11. sınıf öğrencilerinin bireysel mücadelesi senenin başında başladı. Artık oyunu Nagumo’nun koyduğu kurallara göre oynuyoruz, sınıf puanları ve okul kuralları ise ikinci sırada.”
İşte bu, ona daha fazla karşı gelmemek adına önemli bir sebepti.
Böyle bir durumun gerçekleşmesi Kiriyama’nın tek başına Nagumo ile mücadele etmesinin önünde büyük bir engeldi.
“Direnmeyi denedim ama 11. sınıf başlayınca ben de bu dalgayla sürüklendim.”
Pişmanlık mı…? Teslimiyet mi? Tarif edilemez bir durumda denebilir.
“Peki ya o dalgalarla sürüklendikten sonra?”
“İlla ki ağzımla söylememi istiyorsun değil mi?..”
“Dedim ya, sonuçta benim için önemli bir mevzu.”
“Nagumo bana A sınıfından mezun olabilme şansı sundu, ben de onun koyduğu kurallara göre oynamayı kabul ettim. Duymak istediğin buydu, öyle değil mi?”
Yani ona karşı gelmekten vazgeçtiği gibi, bir de onun müttefiği haline gelmiş.
İşte bu A sınıfından mezun olabilmenin, sıradan öğrencilere neler yaptırabileceğinin ve 20 milyon puanın nelere kadir olduğunun bir kanıtıydı.
“A sınıfından mezun olabilme şansına sahip olup olmaman hayatının geri kalanını kökünden değiştirecek. Sınıf arkadaşlarım benim hakkımda ne düşünürse düşünsünler, bütün mesele A sınıfından mezun olabilmek. Ayrıca bu okulda geçirdiğin üç sene ömrünün geri kalanına kıyasla hiçbir şey.”
Olayların böyle gelişmesi yüzünden Kiriyama’nın öfkelenmesi ve sınav günü neler olup bittiğini öğrenmek istemesi çok doğaldı.
“Nagumo’nun birinciliği garantilemesi bizim görevimizdi. Ama senin işe burnunu sokman, komuta zincirini kırıp Koenji’ye birinciliği bırakırken Nagumo’yu ikinci sıraya düşürdü. Sınav sonuçları hem özel hem de sınıf puanları anlamında büyük bir hezimete sebep oldu. Ne kadar fazla kaybettiğimizden haberin var mı?”
ÖYD’de Nagumo’nun ‘Deneme’ kartının yanı sıra ek 7 kartı daha olduğu yazıyordu.
Sadece birinci olamadığı için 7 milyon puan kaybetmişti. Dahası eğer geri kalan 11.sınıf gruplarının 28 ‘Bedava Hak’ kartı da Nagumo’ya geçseydi, fazladan 15 milyon civarı özel puan kazanmış olacaktı. Ancak Nagumo’nun ikinciliğe düşmesiyle bu miktarın yarısını alabildiler. Kazançları pek az sayılmaz.
Ancak olay… ‘Deneme’ kartından gelecek olan bonus sınıf puanlarını da ekleyince kayıpları iyice artıyordu.
“Mezuniyete yaklaştıkça 11. sınıflar için kaybedilen her puan altın değerinde. Tek bir puan bile kaybetmeden kişisl puanları toplamamız gerekiyor.”
Kiriyama’nın grubunun ‘Ek Üye’ kartı kullandığını düşününce, 11. sınıflar tahminlerimden de fazla kaybetmişti.
“Ve grubunun ilk 3’e giremeyip ekstra puan kazanamamasının da bir sebebi var, Kiriyama-senpai.”
Bunu söylediğimde omuzları gerildi.
“..Evet. Aniden Nagumo’nun grubuna destek olarak çağrıldım. Onun gecikmeli cevap vermesi, iki cepheden de kaybetmemize sebep oldu. Koenji’ye yenilmekle kalmadık, bir de üzerine onuncu sınıflardan bir gruba üçüncülüğü kaptırdık.”
Eğer planları tıkırında gitseydi 11. sınıflar yüksek meblağlarda kişisel puanı cebe indirecekti. Tahmin etmesi biraz zor olsa da bu para Nagumo’nun birkaç müttefikinin kurtulmasına harcanabilirdi.
“A sınıfına transfer için her bilet 20 milyon değerinde, o yüzden hep bu parayı biriktirmenin yolunu arıyoruz. Bu sonuçlardan sonra en az bir kişilik biletimiz kül oldu gitti diyebilirsin.”
Özel Ada Sınavının üst sıra ödülleri gerçekten de göz kamaştırıcı olmasına rağmen konu kişisel puanlara geldiğinde ‘Ek Üye’ ve ‘Bedava Hak’ kartları çok etkiliydi.
“Nagumo sonuç elde etmekte hep başarılıydı, en azından şimdiye kadar.
Sırf bu yüzden de bütün 11. sınıfların güvenini kazanmıştı. Bunca emeğini senin peşine düşerek ağır bir darbeyle mahvetti: hem güven hem puan kaybı. Seni kovalamayı keserse sorun minimuma inerdi. Fakat özel sınavdan sonra… Nagumo inanılmaz bir karar aldı.”
“11. sınıfları beklenmedik atılmalarından dolayı, değil mi?”
“Aynen öyle. Orijinal plan, en üstteki grupların özellikle en alttakilerin atılmasını engellemek için onlara yardım etmesiydi.”
Gelgelelim ki, adada planlar istediği gibi gitmediğinden alt sıralardaki üçüncü gruplar topluca okuldan atıldı.
“Çaresiz biçimde 15 öğrenci de okuldan atıldı. Ağlamaya bile vakitleri olmadı.”
“Çok berbat değil mi? 11. sınıfların açısından bakarsak.”
“Elbette öyle. Bir anlık heves yüzünden, okuldan oldular. Son 3 yılları çöpe gitti. Eğer kendi hataları yüzünden atılmış olsalardı, belki kabullenebilirlerdi ama Nagumo’nun sorumsuz davranışları yüzünden olayları çok farklı bir boyuta taşıyor.”
Eğer anlattıkları doğruysa bu durum, onu gözleri kapalı takip eden ‘mürit’lerinin uyanmaları için uyarı çağrısı demektir. Yine de olayın üzerinden zaman geçmesine rağmen itaatkarsızlık yapan bir 11. sınıf öğrencisi olmaması pek beklendik bir şey değil.
“Sana garip mi geliyor? Nagumo’nun bu sorumsuzca davranışının cezalandırılmaması.”
“Sonuçta büyük bir hataydı. Fakat buna rağmen A sınıfına bileti olmayan B sınıfı ve diğer öğrenciler sessiz kalıyor?”
“Ona diklenmek isteseler de seslerini çıkaramazlar. Nagumo ve A sınıfına bileti olanlar, bilinmeyen bir güç tarafından korunuyor.”
Bilinmeyen bir güç… Demek ki sistem diğer sınıfların ona karşı koyamayacağı şekilde tasarlanmış.
Eğer durum bundan ibaretse… Bu gizemi çözmek için tek bir soru yeter de artar.
“Başkan Yardımcısı Kiriyama; seni A sınıfına taşıyacak bilete şu anda sahipsin, değil mi?”
Normalde böyle bir soruya basitçe ‘evet’ denirdi.
Kiriyama göz açıp kapayıncaya kadar cevapladı, yüz ifadesinde
hiçbir değişiklik olmadan.
“Eğer biletim şu an elimde olsaydı hiçbir sorunum kalmazdı.”
“Anlıyorum. Yani eğer bilet Nagumo’da olsa; işin rengi değişir.”
Nagumo’nun çok kurnaz bir planı varmış. Eğer tüm puanları o kontrol ediyorsa, kimse ona karşı koyamaz.
Basitçe onlara 20 milyon puan harcayarak A sınıfına alma sözü veriyordu.
Hayır, buna söz demek çok hafif kalır. Eğer bana sadık olmaya devam edersen sana ödülünü veririm diyordu.
Bütün bu sözleri verirken üstü kapalı konuşup kesin sözler vermediğini varsaymak için de bir dahi olmaya gerek yok.
Eğer Nagumo’ya karşı gelecek olurlarsa onları hiç düşünmeden verdikleri ‘söz’ ile cezalandırırdı.
“Ayrıca kendi başına işisel puan toplamamız yasak. Bireysel olarak en fazla 500 bin kişisel puan toplama hakkına sahipsin. Ekstra her puan yine Nagumo’ya gidiyor.”
“Kulağa zor geliyor.”
Bankada nakit biriktirmenin aksine kişisel puanlar saklanamayan elektronik bir para birimiydi. Muhtemelen para akışını kontrol etmek için bazı kuralları vardır.
Eğer onu bir şekilde okuldan attırmaya kalktılar diyelim, onlarca hatta belki de yüzlerce milyon kiisel puan da onunla birlikte yok olacak. Kişisel puanların yok olması ise onların işine yarayan bir durum asla değil.
Yani başkaldırıp onu devirseler bile sonunda kazançlı çıkmayacaklardı.
“Şimdi 11. sınıfların Nagumo’yu neden tahttan indiremediğini anlıyor musun?”
“Kesinlikle.”
Buna mükemmel bir diktatörlük örneği diyebilirsiniz. 11’lerden herhangi birinin ona başkaldırması imkansız.
“Bu çocuk tam üç senedir bizimle uğraşıyor. Önce bileti olmayan öğrenciler birbirleri arasında yarıştırılır, sonra kazanan tek kişiye bileti verilir ve sonunda da kendisine biat etmesini sağlar.”
Onun için bütün bunlar bir eğlenceden ibaret de olsa adil yollarla kazanma ihtimali olmayan C ve D sınıfındaki öğrenciler için Nagumo, Tanrı’dan başka bir şey değildi.
Eğer işe yararsan, A sınıfından mezun olabilirsin. Böyle söylendiği için yardım etmeleri gayet doğal.
Fakat gel gör ki mezuniyet vakti gelene kadar biletlerinden asla emin olamayacaklar.
“Kalan okul hayatımızda bir bilet için bile olsa mücadele edip o bileti kapmak istiyoruz. Bu yüzden senin varlığın dikkat dağıtıyor, Ayanokouji.”
Nagumo odağını bana çevirdiğinden, kşisel puanlarını kaybediyordu.
Kaybedilen her sınav, A sınıfı bileti ile kurtarılabilecek öğrenci sayısının daha da azalması anlamına geliyor….
Demek 11. sınıfların içinde bulunduğu çıkmaz da böyleymiş.
“İyi de gerçekten bu durumda olmayı ben mi seçtim sanıyorsun?”
“Öyle olmadığını biliyorum.”
“Öyleyse? Ne istiyorsun benden?”
“Başladığımız yere dönelim. Sınavın son günü adada neler olup bittiğini bana anlat ve bir çözüm yolu bulalım.”
“Nagumo’nun bunun anlatmamdan hoşlanacağını sanmıyorum. Baksana, sana, kendi Başkan Yardımcısına bile neler yaşandığını anlatmamış, değil mi?”
“.. Olabilir ama işleri akışına bırakmak sorunu çözmüyor.”
Demek ki Nagumo’nun bu vurdumduymaz davranışlarını biletini kaybetme pahasına bile olsa durdurmak istiyorsun.
Hayır, asıl endişe duyduğu şey bu durum ilerleyip kendi biletinin de yanma olasılığı.
“Eğer bana anlatmazsan benim yerime Nagumo ile buluşup onunla konuşmanı isterim hemen. Hatta istersen buluşma bile ayarlayabilirim. İkinizin kavga etmesi kimsenin yararına değil.”
“Kesinlikle haklısın.”
“Nagumo’ya acilen yürütülen operasyonu iptal etmesini söylerim. Bana güvenmen gerek.”
Yürütülen operasyon… Neyi kastettiğini sormaya bile gerek yoktu aslında.
“Herkesin bana attığı bakışı ve beni izlemelerini kastediyorsun, değil mi?”
Kiriyama aşağımızdaki havuza bakarken kafasını salladı.
“Amaçları ne ve daha ne kadar sürecek? İkisinin de cevabı yok. 11. sınıfların bu tuhaf davranışlarında giderek artıyor tehlikeli bir durum.”
Güvenmeseler dahi, bütün kartları— pardon kendi iplerini– elinde tutan Nagumo’ya boyun eğmekten başka şansları yoktu.
“Nagumo’nun otoritesi kaya gibi sağlam. Ama eğer bu saçmalık devam ederse en kötüsü olabilir…”
Kiriyama ve onun gibi bilet sözünü almış olanlar kesinlikle onu itaatkarca takip etmeye devam edecekler, ama bu durum bilet sözü olmayan bir sürü öğrenci için söylenemezdi. Kiriyama bunun gibi bir başkaldırıya müsaade edemez.
Henüz bilet sözü almamış öğrenciler eğer bilet alma şanslarının kalmadığını bilirlerse Nagumo’yu okuldan atmaya çalışmaktan hiç de çekinmezlerdi.
Kiriyama ve onun durumunda olan itaatkarlar içinse bu durum yaşanabilecek en kötü senaryo idi.
“Onunla konuşmayı kabul etsem bile sorununun çözülüp defterlerin kapanacağından emin değilim.”
“O zaman ne yapmamı istiyorsun? Bana detaylardan bahsetmeyeceksin ama Nagumo ile de konuşmayacaksın. Bu sadece zaten olduğu gibi işlerin daha da kötüleşmesini sağlayacak.”
“Bana biraz zaman tanı. Yakın zamanda vereceğim cevap.”
“..Bana uyar ama Nagumo bir sonraki hamlesini yapmadan bir karar vermelisin.”
Havuza bakan Kiriyama hızlıca birinin ortama girişini fark etti.
Evet, o kişi sohbetimizin odağı olan Nagumo’dan başkası değildi.
“Gitmem lazım. Eğer seninle görüştüğümü öğrenirse başım yine belaya girer.”
Bence de böylesi akıllıca.
Kiriyama bugün benimle konuşmak için azımsanmayacak derecede büyük bir risk almıştır. Buraya sırf 11. sınıfların durumunu anlamak için gelmekle akılılık etmişim, harcadığım zamana değdi.
Çeviren: Lance
Düzenleyen : fatoshisme
- ••••