Elitler Sınıfı - Cilt 15.5 - Bölüm 3 - Revir
Cilt 15.5 – Bölüm 3 – Revir
Ishizaki ile yediğimiz yemekten sonra, odama döndüğümde kapımın önünde Ike’yi dikilmiş, beklerken gördüm.
Telefonuyla oyalanırken suratında huzursuz bir ifade vardı. Etrafı kontrol edip elini kaldırarak selam vermesinden sonra göz göze geldik.
“Ah, Ayanokouji! Sonunda geldin, ben de seni bekliyordum.”
Ike beni mi bekliyordu? Beklenmedik başka bir olay daha.
“Aslında ben de Komiya’yı ziyaret etmeyi planlıyordum şimdi, benimle gelir misin diye merak etmiştim.”
“Ben mi?”
Ike ona kulak kabartmamı isteyerek yaklaştı.
“Nasıl desem… Onu tek başına ziyarete gitmek çok garip geliyor kulağa.”
“Niye ki?”
“Niye mi?.. Yani şey…., biliyorsun artık Shinohara ile çıkıyoruz. Sınavdan sonra
gemiye dönerken baş başa kaldığımız bir an oldu ve…”
Sonunda ona açılmış ve karşılık bulmuş demek.
İlişkilerinin gelişeceğini düşünüyordum da bu kadarı beni bile şaşırttı.
“Öyle mi? E, tebrikler.”
Açık açık tebrik ettikten sonra utanarak bakışlarını kaçırdığını fark ettim.
“Teşekkürler, ama.. Kendimi Komiya’nın yerine koyunca ona haksızlık etmişim gibi hissediyorum.”
“Bana pek öyle gelmiyor ama..”
“Yani şey, haksızlıktan ziyade arkasından iş yapmışım gibi.”
Komiya’nın sakatlığı yüzünden sınavdan çekilmesi gerekmişti.
Ben olsam Ike’nin yaptığına arkadan iş çevirmek demezdim, kim olsa aynı şeyi yapardı muhtemelen.
Komiya da Shinohara’ya özel sınav sırasında açılmayı planlamıştı. gibi duruyor.
“Aslında Komiya iyileşene kadar bekleyecektim, anladın mı? Ama sonra sınav bitince bir anda rahatladım ve Shinohara’da yanımdaydı, sonra birden… Onu Komiya’yle görmenin ne kadar acı verici olabileceği kafama dank etti.”
Görünüşe göre ona olan hislerini tutamamış daha fazla.
Tabii reddedilme riski de vardı. Hatta eğer reddedilseydi, Komiya ve Shinohara’nın çıkması daha da can sıkıcı bir hale gelirdi onun için.
“İşte bu yüzden Komiya’ya düzgünce kendim haber vermek istedim durumu. Eğer o çocuk hala Shinohara’ya olan hislerini itiraf etmek istiyorsa işler iyice çıkmaza girecek anladın mı?”
“Eğer bu durumun önüne geçmezsen Shiinoara’nın onu tercih etmesi durumunda zorda kalırsın.”
“Ne-e? Ne diyo-—”
Abartılı cevabım Ike’nin benzinin atmasına yetti de arttı.
Yani aslında onunla konuşmasının sebebi hem ona gerçeği söylemek hem de onun Shinohara’ya açılmasının önüne geçmek, durdurmaktı.
“En az bir yumruk yemeye hazırsın değil mi?”
“Ne?? Dayak mı yiyeceğim ki?”
“Sen olsan sevdiğini senden koparan kişiye bu kadarını yapmaz mıydın?”
Ike birden yutkunuverdi.
Ike dehşete kapıldı. Bu sözlerimden sonra neler olabileceğini hayal ediyor olmalı.
Komiya öyle çok büyük bir çocuk değil ama basketbolu sadece gösteriş olsun diye oynamıyordu.
Diğer yandan Ike de pek kalıplı değil hatta sıska sayılır, yani aradaki kalıp farkı oldukça fazla.
“Eeh, şu anda bir ayağı sakat o yüzden çok iyi tekme atabilecek konumda değildir.
Çok da acıtmaz..”
“Asıl önemli olan bu değil. Neyse ben hazırım.”
Hazır o da bu kadar kararlıyken reddetmek için bir sebebim yok.
Hem Komiya’nın durumunu merak ediyordum, bu da iyi bir fırsat oldu.
“Anlaşılan Komiya hala revirde uyuyor.”
Tüm tatili orda geçirse bile şaşırtıcı olmazdı.
Ike’yle beraber revirin kapısına kadar geldik. Ike içeri girmeden önce derin bir nefes alıp kendisini sakinleştirdi.
Onu acele ettirmenin bir manası yoktu o yüzden sessizce bekledim, o sırada
içerden gürültülü bir kahkaha duyduk.
“Bu ne? Girip bakalım.”
İçeriden beklemediğimiz bir kahkaha duyunca Ike, kendini sakinleştirmeyi bırakıp kapıyı açtı ve revire girdi.
Ryueen ve birkaç arkadaşını Komiya’nın etrafında dikilmiş halde bulduk.
Ryueen’e ek olarak Albert, Kaneda, Kondo ve Yamawaki’den oluşmuş bir grup vardı.
İçeri birileri girdiği gibi ayağa kalkan Ryueen;
“Bize müsaade, Komiya.”
Arkadaşlarıyla birlikte revirden ayrıldı, anlaşılan konuşması bitmiş olmalı.
Ryueen’in gittiği yöne hızlıca bir bakış attım ama o, bu tarafa bakmadı.
“Ryueen her zamanki gibi korkutucu, bu sefer ne istiyormuş?”
Ryueen’e doğrudan bakmaktan çekinen Ike, karamsar şekilde mırıldandı.
Konuşmayı duyan Komiya cevap vermeden önce anladığını işaret ederek kafa salladı.
“Bir şey yapmak istese yapardı ama göründüğünün aksine sadece beni ziyarete gelmiş.”
Yatağının kenarındaki küçük masada ona hediye edilmiş gibi duran atıştırmalık ve meyvesuyu vardı.
“Sadece ziyarete mi geldi? Pek onluk hareketler değil bunlar.”
Ike açıkça cevapladı ve Komiya da ona katıldı.
“Eğer geçen sene olsaydı, katiyen inanmazdım.”
Komiya sanki geçen yılı anımsamışçasına gülümsedi.
“Ryueen-san’da bir şeyler değişti. Daha yumuşak biri gibi oldu ya da onun gibi bir şey bilemiyorum…”
Komiya kafası karışık ama yine mutlu bir surat ifadesiyle cevapladı.
Okula başladıkları gibi Ryueen, tüm sınıfın kontrolünü ele alıp sınıf arkadaşlarını kullanılacak birer aletmişler gibi acımasızca davranmıştı. Bu yüzden sınıf arkadaşlarının onu içtenlikle kabullenememeleri çok normal.
“Eğer şu anki hali gibiyse ona ayak uydurabilirim.”
“Gönüllü şekilde onun sözünü mü dinleyeceksin? Anlayamıyorum…”
Ike’nin vücudu hafifçe titredi, duyduklarına inanamıyor gibiydi.
“Boş verin bu konuyu. Ike, Ayanokouji geçin şöyle ayakta kalmayın.”
Başka sınıftan olmamıza rağmen Komiya nazikçe ağırladı bizi, hiç çekinmeden oturmamızı istedi.
Bu düşünceli isteği geri çevirmeyip oturduk biz de.
“Turp gibisin bakıyorum da.”
Güvenli şekilde sabitlenmiş olan bacağına bakarken Komiya’nın durumunu inceledim.
“Gördüğünüz gibi bacağım dışında bir sorun yok. Yine de herkesin adada oyunda olduğunu düşününce hayal kırıklığına uğradım. Umarım hemencecik iyileşirim..”
“Ne zaman yürüyebileceksin?”
“Değneklerle yürümek için izin isteme aşamasındayım şu anlık.”
Aşk konusunda rakip olmalarına rağmen şaşırtıcı şekilde hiç sorun olmadan anlaşabiliyorlardı.
Burda ona eşlik etmeme gerek yokmuş meğer.
“Ben biraz.. Endişeliyim.”
“Endişeli mi? Neden?”
Sandalyeye sırtını yaslamış oturan Ike, kolunu sandalyeye koyarak sordu.
“Ryueen-san beni kimin ittiğini bulmaya çalışıyor. Bana beni iteni görüp görmediğimle alakalı bir sürü sordu ama Ayanokouji’ye de dediğim gibi birisinin bana saldırdığını bile hatırlamıyorum..”
Belli ki, o zamandan beri hatırladıklarında bir değişiklik olmamış.
Ryueen’in sınıfı gün geçtikçe ivme kazanıyor. 10.sınıflar arasındaki savaşa ve A sınıfına ulaşmaya çalışmanın tam zamanıydı. Tabii bu bizim sınıf için de geçerliydi o yüzden bu olayı çok eşelememeliyiz.
Eğer Amasawa ya da başka bir Beyaz Oda öğrencisi veya Tsukishiro ile alakası olan biri, bu durumun içindeyse, Ryueen’in güvende olacağının garantisi yok.
“Ryueen-san çok üstelemezse daha iyi olur.”
“Bunu yapan kişiyi eşek sudan dönünceye kadar dövmek ister gibi bir hali vardı.”
İkisi de Ryueen’i dayak yerken hayal edemiyorlardı.
Hatta onların açısından asıl suçlu için endişe duymaları bile doğaldı.
“Eee? Sadece öylesine uğramadınız, değil mi?”
Komiya sakince sordu Ike’ye, sanki bir şeyleri hissetmiş gibi.
O sırada Ike beklenmedik şekilde ciddileşti
“Yok ya, yani şey..”
Konuşamıyordu. Hala kendini yeterince hazırlayamamış mıydı?
Bu durumu gören Komiya ciddi bir surat ifadesiyle sessizce onun konuşmasını bekledi.
Ortamın havası göz açıp kapayıncaya kadar değişti.
Az önceki rahat ve sakin ortamdan eser yoktu.
“Ben, nasıl desem…”
Ike’nın konuşkan tavrı solup gitti ve kelimeler boğazında kaldı.
“Ike ne hakkında konuşacağız bilmiyorum ama eğer önemli bir şeyse gözlerimin içine bak ve söyle.”
Ike’nın ne söyleyeceğini kestirmiş olmalıydı.
Yine de bilmiyormuş gibi davranıp onu çabucak söylemeye itti.
Ike, Komiya’nın birazdan ne duyacağı hakkında tahmini olduğunu fark etmemiş gibiydi ama yine de onda bir haller olduğunu hemcinsi olarak hissetmişti.
Bunu gündelik bir şeymiş gibi sakince söyleyemeyeceğini fark etti.
Kendini bu telaştan alıkoymak adına iki yanağına da birer tokat yapıştıran Ike;
“Shinohara’ya olan hislerimi ona itiraf ettim!”
Kendinden emin ve kararlı Ike’nın sesi yalın ama gürültülü şekilde çıktı.
Ondan sonrası ise… Sadece sessizlikti.
Ike’nin salyalı ağzıyla boğazının nasıl düğümlendiğini görebiliyordum.
“Ve? Satsuki, o ne dedi?”
“Kabul etti. Artık çıkıyoruz.”
“Demek öyle…”
Kısa cevabı duyan Ike, Komiya’nın suratına bakışlarını kaçırmadan dik dik bakmaya devam etti. Daha önceden de konuştuğumuz gibi; madem bir halt yedin, bu
saatten sonra sana kızdı diye söylenemezsin.
Ani bir darbeden kaçmak için zıplamaya hazırmış gibi bir hali vardı.
“Sana vuracağımı falan mı düşündün?”
“Heh?”
“Yüzünde resmen dayak yemeye hazırmışsın gibi bir ifade var”
“Ne alakası var ya? Tamam, belki biraz çekinmiş olabilirim…”
“O zaman ne yapman gerektiğini biliyorsun değil mi? Ben ayağa kalkamıyorum o yüzden sen buraya gel.”
Yanına çağırırken Komiya’nın suratında asıl niyetine dair hiçbir ipucu yoktu.
Ama gergin oluşundan anlaşıldığı üzere Ike çoktan kararını vermişti.
Çok korkmuş olmasına rağmen hemen Komiya’nın yanında doğruldu.
Hemen ardından Komiya sağ koluyla Ike’ye uzanıp omzunu tuttu.
“Ah!”
Kötü durumda olan vücudunun sınırlarını zorlayan Komiya, Ike’nin gözlerinin içine baktı.
“Eğer onun kılına zarar verirsen, sana hiç acımam.”
Sol yumruğunu Ike’nin göğsüne hafifçe bastırırken söyledi bunları.
“Ko-Komiya?”
Komiya’nın ciddi tavrı yerini tebessüme bıraktı.
“Neyin var o’lum, somurtmayı kes. Satsuki seni seçti, önemli olan bu değil mi?”
“Ama… Eğer sakatlanmasaydın tam tersi olabilirdi…”
“Her ne kadar berbat bir durum olsa da sana katılmıyorum. Bir süredir Satsuki’nin sana bakışlarını yakalıyordum, bu yüzden sana evet demiştir. İlk gelen alır gibi bir şey değil yani bu. Ama yine de…”
“Yine de ne?”
“Eğer kaçmaya devam edip ona açılmasaydın belki bir şansım olabilirdi.”
Gerçekten de Komiya’nın dediği gibiydi. Kimin ilk açıldığının pek bir önemi yoktu.
Sonu ciddi bir yaralanma ile biten bir olay yaşandı ve Ike bu olayın sonunda onun etrafında buldu kendini. Bu durum onu oldukça cesaretlendirdi ve işte bu yüzden ona açılabildi.
Şüphesiz ikisinin birlikte olmalarını sağlayan tek önemli etken buydu.
Eğer roller değişseydi ve sakatlanan Komiya, etrafta bulunan Ike olmasaydı şu an Shinohara’yla çıkan kişi pek tabii Komiya olabilirdi.
“Bu yüzden geçirdiğim kaza büyük şanssızlıktı.”
Aşık olduğu kişiden hislerine karşılık bulamamasına rağmen Komiya gayet pozitif görünüyordu.
“Teşekkürler Komiya…”
“Derslerine de çalışmayı ihmal etme tamam mı? Satsuki de… Yani şey, Shinohara da bu konuda endişe duyuyordu.”
“Haklısın. Okuldan atılmam söz konusu bile olmamalı.”
Bu ilişkinin başlangıcı Ike için çok önemli bir dönüm noktası olabilir. Sudou gibi, artık hem kendi hem de sevdiği için çabalama fırsatına sahip.
Her neyse, Ike’nın olanları Komiya’ya söylemesi ve tartışmaları sona ermişti.
“Ike izin verirsen Ayanokouji ile biraz yalnız konuşabilir miyim? Sakatlanmam hakkında doğrulamak istediğim bir şey vardı da.”
“Oldu öyleyse, ben kaçtım. Görüşürüz Komiya, sana da görüşürüz Ayanokouji.”
Ike bize veda edip odadan ayrıldı.
Yalnız olduklarından emin olunca, Komiya direkt lafa girdi.
“Kusura bakma ya. Ike seni yardım istediği için sürükledi buraya kadar değil mi?”
“Hiç de bile. Ben senin durumunu merak ediyordum. Seni de yoran benim.”
“Yok canım, ne alakası var? Yani neler olup bittiğini anladığımı söyleyemem ama…”
“Hmm?”
“Seninle farklı sınıflarda olup birbirimizle savaşıyor olmamıza rağmen iki dost gibi konuşabiliyoruz artık. Sanki aramızdaki husumet yok oldu gitti. Geçen sene hiç de iç açıcı değildi.”
Farklı sınıflarda olduğumuz için sürekli kavga edip birbirimize zarar vermemiz bekleniyordu.
Strateji olduğundan falan değil de iyi geçinmemizin pek bir çıkarı yoktu.
“Özel Issız Ada Sınavı farklı dönemler arasındaydı, ve biz de uzun süre aynı okulda beraber olacağız. Belki bu yüzdendir?”
“Evet, belki de ondandır.”
Asıl konuya girmeden önce öylesine bir muhabbet olduğu belliydi.
“Dediğim gibi, konu Ryueen-san.”
“Kazaya sebep olan suçluyu arıyor demiştin.”
“Aramasına karşıyım. Doğrusunu söylemek gerekirse bunu kendi hatam yüzünden olmuş bir kaza olarak saymayı tercih ediyorum.”
“Ama Shinohara gerçekten de sana saldıran bir kişinin varlığını görmüş.”
“Biliyorum. Ama bu işin sonunun iyi bitmeyecek gibi hissediyorum.”
Belki de saldırıya uğrayan kendisi olduğu için tehlikeyi hissedebiliyordu.
“Bir süreliğine de olsa bu konuyu benim için takip edebilir misin, Ayanokouji?”
“Yapabileceğim pek bir şey olduğunu sanmıyorum ama…”
“Direkt bir şeyler yapmanı beklemiyorum zaten. Sadece bir şeylerden şüphelenirsen bana da haber ver.”
Komiya çok kararlı şekilde rica etti.
Çok da içli dışlı olmadan birbirimize iletişim bilgilerimizi verdik.
“Şimdilik bu kadar. Komiya, olabildiğince çabuk iyileşmeye odaklanmalısın.”
Dinlenmek tamamen iyileşebilmek için en kısa yol ne de olsa.
“Teşekkürler. Eğer rahatsız olmazsan başka zaman daha düzgünce teşekkür etmek isterim. Yardım eden diğer arkadaşlara da aynı şekilde.”
“Eminim duyduklarına memnun kalacaklar. Hatta belki Ike, Shirohara’yı bile getirebilir.”
“Hayatta olmaz. Eğer o ikisini flörtleşirken falan görürsem sanırım kendimi tutamayıp ağlayabilirim.”
Cümlesini bitirirken gülümsedi, acı içinde… Bize yansıttığından daha çok canı yandığı belliydi.
Sanırım şaka yapmanın pek de sırası değildi.
Neyse. Günün sonunda sakatlanmasının iyi bir şey olduğunu söyleyemesem de Komiya’yla aramızdaki mesafenin azaldığını hissediyorum.
“O zaman sonra görüşürüz, Ayanokouji.”
“Elbette.”
Veda edip revirden ayrıldığım sırada garip bir hisse kapıldım.
Bizim sınıftan Ike ve Sudou, diğer sınıflardan Ishizaki ve Komiya…
Etrafımda arkadaşım diyebileceğim insan sayısı gittikçe artıyor.
Özellikle arkadaşım olsun diye uğraşmıyorum bile, sadece oluveriyor.
“Arkadaş edinmek, ders kitaplarından öğrenebileceğin bir şey değilmiş.”
Saf gibi ciddi ciddi bunu düşündüm bir de.
Çeviren: Lance
Düzenleyen : fatoshisme
- ••