Elitler Sınıfı - Cilt 15.5 - Bölüm 7 - Çığlık
Cilt 15.5 – Bölüm 7 – Çığlık
“Off, az daha ter basıyordu.”
Hayır çoktan terlemeye başlamıştım bile.
Himeno odadan ayrıldıktan 30 saniyeden kısa bir süre sonra peşinden ben de 5034 numaralı, şeytani odadan, ayrıldım.
Bazılarımız için cennet denebilecek bu oda, maalesef benim için acı verici bir yerdi.
Malum, ikili ilişkilerde çok iyi değilim.
Başından beri iletişim yeteneklerime odaklansaydım, sonuç farklı olabilirdi ama göze çarpmayan bir lise öğrencisini oynamaya karar vermiştim. Aniden değişmek basit bir iş değildi.
Daha önce Ichinose’in sınıfıyla fazla takılmadığım halde, artık onlarla da aramın iyi olduğunu düşünüyorum.
Ichinose merkezli bir grup… etrafındaki öğrenciler hakkında aşağı yukarı biraz fikir edinebildim.
Hangi silahlara sahipler ve hangilerine değiller? Artık Ichinose’nin sınıfının güçlü ve zayıf yönlerini biliyorum.
İleride kim tarafından yönetilirlerse yönetilsinler, sesini yükseltebilecek öğrencilerin varlığı….
Şu anda bunu yapabilecek aklıma gelen tek kişi, sınıftaki erkeklerden Kanzaki.
Ancak Ichinose’nin etrafında kurulu bu sınıfta kızlar da erkekler kadar söz sahibi.
Kanzaki, Ichinose’ye karşı sesini yükseltebilecek türden biri ama tüm sınıfa hitap edebilmesi ve kızları kontrol edip edemeyeceği ayrı bir mesele.
“Hmm?”
Himeno, baş ağrısından şikayet ederek odasına geri döneceğini söylemişti, ancak otel odalarından tamamen farklı bir yöne yürüyor.
Koridoru dönerken onu sadece bir an görebildim, ama çok belirgin bir saç rengine sahip olduğu için onu başkasıyla karıştırmadığımdan emindim.
Himeno, az önce kızların partisi sırasında da pek ortama uymuyordu.
Biraz şüpheli davrandığı için, ben de onu takip etmeye karar verdim.
Varış noktamıza, geminin arka tarafına, vardığımızda saat çoktan gece olmuştu, etrafta hiç ses seda yoktu.
Onu uzaktan izlerken Himeno Yuki’nin ÖYD notlarını hatırladım.
10/B Himeno Yuki:
Akademik Yetenek: 63(B-)
Fiziksel Yetenek: 51(C)
Uyum : 58(C+)
Sosyal Katılım: 58(C+)
Genel Değerlendirme Notu: 57 (C+)
Akademik yeteneğinin yüksek olması dışında ne iyi ne kötü. Anladığım kadarıyla olağanüstü bir yeteneğe de sahip değil.
Ancak, bu skorlar sadece okulun gözlemlerine dayalı değerlendirmeler.
Öğrencilerin okul perspektifinden görülemeyen güçlü ve zayıf yönleri olabilir. Biraz daha derine inip kendim öğrenmek istiyorum.
En hızlı yol onunla doğrudan konuşmak olacaktır.
“Ne yapıyorsun burda?”
“Ha..? Ne?”
Yüzünde biraz hoşnutsuz bir ifadeyle gözlerini kaçırdı.
Başının ağrıdığını iddia ederek odadan çıktığı için burada bulunması pek doğal değildi.
“Baş ağrın geçti mi?”
Rüzgarın sesini bastırmasıyla, mırıldandığı sözleri net duyamadım. Galiba “sinir bozucu.” dedi.
Saldırgan tavır sergileyen öğrenciler hep vardı. Ancak Himenonunki terslemekten ziyade diğerleri ile çok yakın olmamak için özel bir çaba harcıyormuş gibiydi.
Sanırım, başkalarının onun hakkında farklı fikirler edinmesinden endişe etmiş olacak ki, genzini temizleyip bakışlarını bana çevirdi.
“Hava almak iyi gelir diye düşündüm.”
“Sık sık başın ağrır mı? Konuşurken, böyle bir şey ima etmiştin de.”
Ona daha fazla ayrıntı sormayı planlıyordum ama sanki bu konuşmaya daha fazla devam etmek istemiyormuş gibi sessiz kaldı.
Parti boyunca tek kelime etmemişti, ayrılmak için izin istediği an dışında.
Buna ek olarak, diğer kızlar da Himeno’ya hiç yaklaşmadılar.
Ichinose böyle bir şeye asla müsamaha göstermeyeceğinden zorbalığa uğramadığını varsayıyorum. Ayrıca ilişkileri o kadar kötü olsaydı benim gibi başka sınıftan biriyle aynı ortamda bulunmasını istemezlerdi.
Bu durumda…
Himeno’yu partiye davet ederken oldukça zorlamış olmalılar.
Azıcık bile olsa eğlenebilmesi için çaresizce onu sınıfa kazandırmayı çalıştıklarını düşünürsek, olayın aslını biraz da olsa çaktım gibi.
“Migrenim azdığından böyle oluyor.”
Hazırlıksız yakalanmış gibi bir tavırla kısa kesti.
“Migrende, soğutmak en mantıklı çözüm.”
Migren; hormonlardaki değişiklikler, yorgunluk ve uyku eksikliği nedeniyle beyin kan damarlarının genişlemesinden kaynaklanır. Kan damarları soğutulduğunda daha az genişler, bu nedenle soğuk bir esintiye maruz kalmak kötü bir fikir değildir.
Ancak, bu yöntem migrenden dolayı başı ağrıyorsa geçerli…
Konuşmaya başlayacaktı ki, sözünü kestim.
“Baş ağrın, canını sıkan bir durumdan kurtulmak için ürettiğin bir bahaneden ibaret değil mi?”
“Ha? Ne yani yalancı olduğumu mu söylüyorsun?”
Himeno bu noktaya kadar nispeten sakindi ama yalan söylüyor olabileceğini iddia edercesine konuşunca, yüz ifadesi değişti. Ichinose’n iyi huylu, nazik öğrencilerle dolu sınıfında ender görülen bir tipti.
Sezgilerim beni yanıltmamış.
“Kızgın gibisin, damarına mı bastım yoksa?”
“Yanılıyorsun, hem ne münasebet? Ah, başım yine ağrımaya başladı… Ben odama dönüyorum.”
“Eğer rahatsız olduysan özür dilerim. Sadece, bir dakikalığına beni dinler misin?”
Alnını tutan Himeno tiksintiyle arkasına baktı.
“Başım ağrıyor ama?”
“Özür.”
“Özür diyorsun da… Seni dinleyeyim diye özür diliyorsun sadece… haksız mıyım?”
“Bu durum rahatsız etti galiba.”
“Evet.”
Konuşma yakalambaç oynuyormuşuz gibi akıyordu. Bu sefer rol yapmadan kendi gibi cevapladığını fark ettim. Asıl benliği bu olsa gerek.
“Ah, bana seçenek bırakmıyorsun.”
Sıra bendeydi. Omuzlarımı bıkkınlıkla silkip devam ettim;
“Şimdi partiye geri dönüp senin onlara yalan söylüyor olabileceğini tüm içtenliğimle anlatmalıyım.”
“H-ha? Bana yalancı muamelesini yapmayı kes. Asıl yalancı sensin.”
“Yalan mı? Sadece hasta numarası yapıyor olabileceğini söyleyeceğim. En azından edindiğim izlenimi onlara aktaracağım. Daha sonra herkesin önünde doğru ya da yanlış olduğunu kanıtlayabilirsin.”
“Baş ağrısını kanıtlamanın bir yolu yok, değil mi?”
“Bilemiyorum.”
“Nereye varmaya çalışıyorsun? Herkes seni övüyordu ama iğrenç bir kişiliğin varmış.”
“Eh, iyi birisi olduğumu hiç söylemediler.”
Bu sözler ağzımdan çıksın istemiyordum ama tek yaptıkları Shiranami’ye yardım ettiğim için bana teşekkür etmekti.
“Ah, doğru.”
“Yani nasıl desem, sen tuhaf birisin Himeno. Ichinose’nin sınıfındakilere benzemiyorsun hiç.”
“Tuhaf mı? Bana sorarsan, sınıfımdaki insanlar saf denecek kadar iyi kalpliler. Sınıfımızda bir şeyler yapılması gerektiğinde hep büyük gruplar halinde bir araya gelinir. Her şey buraya kadar, güzel gidiyor. Ama… sorun şu ki bu buluşmalar çok uzun sürüyor ve kimse ayrılmak istemiyor.”
Sevmediğim toplantılara tekrar tekrar gitmek zorunda kalsaydım, ben de daralırdım.
Ancak, Ichinose’nin sınıf arkadaşları bu buluşmalardan hiç de sıkılmıyor.
Bu yüzden kimse ayrılmak istemiyor, bu da toplantıların çok uzun sürmesine neden oluyordur.
“Beğenmiyorsan katılmak zorunda değilsin, değil mi?”
“Gerçekten bunu yapabileceğimi düşünüyor musun? Her ne kadar buluşmalarda geçirdiğimiz zaman beni irite etse de aramızı iyi tutmalıyız.”
“Ben yapabileceğini düşünüyorum ama.”
Sınıfları bir bütün olarak birbirine bağlı ve özellikle de kızlar arasında güçlü bir birlik duygusu var.
İçten içe mutsuz olsanız bile, bir taş atmak ve bir dalgalanmaya neden olmak büyük cesaret ister.
Himeno….
Belki de onunla karşılaşmam, sınıfının gidişatını değiştirecek tek etken olacak. Normalde özel bir durum olmadıkça karşı cinsten biri olan Himeno ile yakınlaşmayı düşünmezdim bile.
Ancak, şu anda bir adım atmak hiç de kötü bir fikir değildi.
“Stres atmak istiyorsan, yapılacak en iyi şey çığlık atmak değil midir?”
“Çığlık mı..? Burada bağırırsam başım belaya girer.”
“Geminin arkasına pek öğrenci gelmiyor. Motorun sesi ile rüzgarın sert uğultusu çok gürültülü, kimsecikler duymaz. Sesini bastırır, yani.”
“Ama…”
Şaşırdı. Sanki daha önce tüm gücüyle çığlık atmamış gibiydi.
“Tamam, o zaman niye sen önden başlayıp bağırmıyorsun?”
“…Ben mi?”
Beklenmedik cevabı karşısında şaşırmadan edemedim.
“Senin hakkında pek bir şey bilmiyorum ama oldukça sessiz birisin… Çığlık atacak bir tipe benzemiyorsun. Bana nasıl yapıldığını gösterirsen, kendim deneyeceğim.”
Zor durumdayım.
Hayatımda hiç fazla stress altında kaldığımı hatırlamıyorum bu yüzden az önce önerdiğim gibi bağırdım mı diye soruyorsanız? Hayır derdim.
“Yapamıyorsan, git burdan.”
Şimdi vazgeçersem, bu muhtemelen Himeno ile son konuşmam olacak.
“Peki.”
Kararımı verdikten sonra, Himeno izlerken okyanusa çığlık attım.
“Ah───── Tamam, şimdi sıra sende Himeno.”
“…Benimle dalga mı geçiyorsun?”
“Ne alakası var? Hiç de bile.”
“Sesin duyulmadı bile. Ciddiyim.”
“O zaman bana nasıl yapıldığını göster.”
“Sırf gösterdin diye, bağıracak değilim.”
Tiksinerek gitmeye çalışırken Himeno’nun arkasından seslendim.
“Önce sen yap dememiş miydin, Himeno?”
“Sen örnek oldun sanıyorsun ama bu sayılmaz.”
“Sesim kısık gelse de, , duydun ve tepki verdin. Ama eğer sesin benimki kadar kısık çıkacaksa, benimle dalga geçmeye hakkın yok.”
Benim gibi kısık sesle çığlık atmasın diye, onu dolduruşa getirdim.
“Aman ya… peki, peki. Bir kez bağırsam yeter, değil mi? O zaman beni rahat bırakacak mısın?”
Derin bir nefes aldıktan sonra Himeno, sanki başka seçeneği yokmuş gibi iki elini yanaklarına dayayıp:
“”WAA───────!!!”
Geminin motorunun ve rüzgarın sesi, sesini bastırdığı için, en yakınındaki benden başka kimse duymamıştır onu.
Fakat, tahmin ettiğimden iki kat daha yüksek bir ses kulaklarımda yankılandı.
Gemi sallanıyormuş gibi hissettim. Tabii, gerçekten sallanmasının imkanı yoktu.
Her zamanki konuşması ve tavrı moral bozucuydu, sesi güçsüz ve kısıktı.
Ancak gerçekte, çok güçlü bir sesi varmış.
“Hah… Cidden rahatladım.”
Himeno memnuniyetle başını salladı, şaşırmama aldırmadı.
“Di’ mi? Ben de çığlık attıktan sonra kendimi daha iyi hissettim.”
“Hayır, hayır, seninki çığlık sayılmazdı.”
Bana yukarıdan bakıyormuş gibi soğuk bakışlar atarken, gözlerini kıstı.
“Yani… altında kaldığım stresi göz önünde bulundurursak daha iyisini yapabilirdim.”
“Gerçekten mi? Hiç stres altındaymış gibi görünmüyorsun.”
“Aksine sen, düşündüğümden çok daha iyiydin. Çok stres altında olmalısın..”
“Ha? Seni şuracıkta öldürebilirim, farkındasın değil mi?”
Bana çok keskin bir bakış attı.
Kızdığında, önce sözlü saldırıya geçiyordu.
“Biraz fazla ileri gitmiş olabilirim.”
Davranışım için özür diledim ama gücenmemiş gibi bir hali vardı.
Belki bu Himeno’nun da korkusuz bir yanı vardır.
“Ben odama dönüyorum.”
“Ah evet, seni tüm bunlarla oyaladığım için özür dilerim.”
“Baş belası olduğunu bilmen güzel.”
Bu sözlerinden sonra Himeno gemiye döndü.
“Eh, ben de odama döneyim.”
Parti; eğlenceli zaman geçirmek içindi. Ama alışılmadık bir şekilde yorgun hissettim.
Anlaşılan bugün derin bir uyku çekeceğim.
Çeviren: Lance
Düzenleyen : fatoshisme