Elitler Sınıfı - Cilt 15 - Bölüm 11 - Değişim
Cilt 15 – Bölüm 11 – Değişim
- gün, saat 17:00’den birkaç dakika önceydi.
Son bölgem olan J10’a yeni gelmiştim ki, kendimi bir anda önümde uzanan kayalıklı ve engebeli manzaradan etkilenirken buldum.
Görevlerden puan ve erzak toplamak benim için önemli olsa da, sıralamadaki mevcut konumumun bilincinde olmalıyım.
Puanımı hep on birinci sırada tutmak şaşırtıcı derecede zormuş. Art arda belirlenen alanları kaçırarak cezalardan kaçınmaya çalışırken, aynı zamanda onuncu sıradaki gruba yakın kalacak kadar puan kazanmam gerekiyordu.
Dün, belirlenen üçüncü bölge olan B9, F4 bölgesinden sonra rastgele gelen alandı. Mesafeyi düşünerek gitmekten vazgeçtim. Ardından 4.bölge olan C9’a da gitmeyince, art arda iki kez belirlenen alanları kaçırmış oldum.
Bir şekilde bu sabahki ilk belirlenen C8 bölgesine ulaşarak cezadan kaçınmayı başardım. Ama daha sonra H9 bölgesi rastgele geldi. Ve yine kaçırdım.
Kötü şansım, sonra ilan edilen alan olan I9 bölgesine yetişmeye çalışmakla devam etti.
Rastgele bir alan çıkınca, bir anda adanın öbür tarafına gitmeye çalışıyorsunuz ve bu kovalamacada kendinizi dinlendirecek bir molaya muhtaç kalıyorsunuz…
Son zamanlarda edindiğim deneyimlerden sonra bu uzun mesafeli rastgele alanların, grupların puanlarının hiç artmamasının bir numaralı nedeninin olduğu gibi, gruplarının uğraşmak zorunda olduğu öncelikli görevi olduğu kanısına vardım.
J10 bölgesine ulaşmak için izlediğim yol dik ve engebeliydi. Yakınlarda bir yerlerden, bir erkek ve kız öğrencilerin seslerini duydum.
Rüzgar oldukça gürültülü olduğu için, ne söylediklerini tam olarak anlayamadım ama sesleri belli belirsiz tanıdık geliyordu.
Tanıdık olabilirler diye, onlara doğru yaklaştım.
Sesler batıdan, okyanus kenarından geliyordu.
Bu yöne doğru ilerlerken, 10/B sınıfından üç kızdan oluşan bir grup gördüm: Isoyama Nagisa, Morofuji Rika ve Shiina Hiyori.
Sınava ilk günden beri görmediğim başka bir 10.sınıf grubuyla bir aradalardı: Ishizaki Daichi, Nishino Takeko ve Tsube Hitomi’nin grubu.
Başlangıçta, gruplarımızın her birinin farklı tabloları vardı. Şimdiyse, belirlenen alanlarda bir çakışma var.
“Ara? Ayanokōji-kun?”
Altı kişilik gruptan beşi sohbete dalmış, konuşuyordu. Varlığımı, okyanusa doğru dönmüş oturan Hiyori fark etti. Göz göze gelince, hemen elini kaldırarak selam verdi.
“Beklediğimden daha iyi görünüyorsun.”
“Herkese ayak uydurmak için gayret ediyoruz. Grubumuzun maksimum büyüklüğünü altıya çıkarmayı başardık.”
Başka bir deyişle, grubu ishizaki’gilin grubuyla güçlerini birleştirmişti.
Dürüst olmak gerekirse, grupları saf ve ham potansiyel açısından çok fazla umut vaat etmiyordu. Hiyori en azından beyin gücü olarak pastadaki paylarını arttırabilir. Hiyori’nin fiziksel yetenekleri zayıf olsa da, grubun bel kemiği olarak hareket edebilir.
Gruplarına bir bütün olarak bakıldığında, iyi bir güçlü ve zayıf dengesine sahip oldukları görülüyor.
“En başından beri Ishizaki’nin grubuna katılmayı düşünüyor muydun?”
“Öyle denebilir. Potansiyel gördüğüm birkaç grup vardı. Bu grup da onlardan biriydi.”
Hiçbir şey saklamaya çalışmadan konuştu. Ardından, bakışlarını Ishizaki’ye ve diğerlerine çevirdi. Akşam güneşinin ufukta batışını seyrederken, yorgun düşen bedenlerini dinlendirip sohbet ediyorlardı.
Grup üyelerinin çoğu 10/B öğrencilerinden oluştuğu için, birbirleriyle oldukça iyi anlaşıyorlardı.
Farklı sınıftan olan tek kişi Tsube bile, onlara iyi uyum sağlıyordu.
“Peki ya sen, Ayanokōji-kun? Sağlığın yerindedir, umarım?”
Hiyori hala tek başıma seyahat ettiğimi gördüğü halde, ne endişeli ne de şaşırmış bir hali vardı.
“Evet. Güzel gidiyor.”
“Endişelenecek bir şey olduğunu sanmıyorum, ama lütfen dikkatli ol. Diskalifiye olmak için ufak bir yaralanma bile yetiyor, maalesef.”
“Farkındayım.”
Yanındaki yere bakıp hafifçe kuma vurunca, teklifini kabul edip yanına oturdum.
“Sadece üç gün kaldı, ha?”
Okyanusu birlikte seyrederken, rastgele bir soru sordu. Bu sorunun arkasında özel, derin bir anlam yok gibiydi.
“Evet.”
İkimiz de batan güneşin ışınları altında rahatlayıp huzurla güneşin batışını izledik.
Normalde bir arkadaş ya da tanıdığa denk gelince, ilk sorrulan şey sınavdaki başarı olurdu.
Geleceğimizin tehlikede olduğu zorlu bir savaşın ortasında olduğumuz için, bunu merak etmeleri çok doğal, elbette.
Ancak Hiyori, bana kaç puan kazandığımı veya ne kadar başarılı olduğumu sormakla ilgilenmedi.
İlgisizliktense, okuldan atılmayacağımdan emin bir hali vardı.
“Oi! Ayanokōji mi gelmiş!?”
Sonunda varlığımı fark eden Ishizaki, sevinçle sırıtarak bana doğru bağırdı.
Diğer grup üyeleri de beni fark ettiler. Ancak Ishizaki’nin bana yaklaşma dürtüsüne omzundan tutarak engel oldular.
“Ha?”
“Onları rahatsız etme.”
“Ha? Ayanokōji benden nefret etmiyor ki?”
“Mesele o değil ama…”
“Eh. Gaflet, Ishizaki-kun’un cazibelerinden sadece biri… haksız mıyım?”
“Cazibe mi? Şaka mı yapıyorsun canım? Cazibelik durum yok ortada. Sadece etrafında olan biteni anlamıyor o kadar.”
“Şey…yani, evet. Bunu inkar edemem.”
Anlaşılan, Nishino ve Tsube onları son gördüğümden beri daha yakınlaşmışlar.
Issız bir adada savaşmak zorunda kaldıkları bu uzun süreçte bu yoğunlaşan yoldaşlık duygusu, birçok grup içinde yaygınlaşmıştır.
Her anınızı birbirinizin arkasını kollayarak, yani okuldan atılmayı önlemek için birlikte çalışarak geçirirseniz, onlarla önceden yaşadığınız küçük, önemsiz sorunları geride bırakmak kolay olur.
İlerde de, üzücü olacak.
Bu özel sınav sona erdiğinde, sınıflar arası savaş yeniden başlayacaktı. Hepimizi çatışma ve çekişme dolu bir gelecek bekliyordu.
Böyle durumlarda, kurdukları arkadaşlıklar nedeniyle bir seçim yapmakta zorlanan çok sayıda öğrenci olacaktır.
“Hepinizi rahatsız ettiğim için özür dilerim.”
Müsaade istemek için ayağa kalktım. Ben varken kendi aralarında rahatça konuşamayacaklarını düşünüyorum. Ancak, Ishizaki aceleyle yanıma koşup uzaklaşmama izin vermeden kolunu omzuma doladı.
“Bu gruptaki tek sap olmak beni yoruyor. Sen de bizimle takılsana biraz, Ayanokōji~?”
“Sizinle mi takılayım…?”
“Sınav bugün için bitti. Sen de I9 bölgesinde bir kamp kuracaktın zaten, değil mi?”
J10 bölgesi şiddetli rüzgarlar ve düzensiz, kayalık dolu zemini nedeniyle kamp için çok uygun değildi. Yani, Ishizaki haklıydı. Gerçekten de kıyı şeridinden kaçınmayı ve çadırımı I9 bölgesine daha yakın bir yere kurmayı planlamıştım ama…
“Bence harika fikir!”
Hiyori oturduğu yerden ayağa kalkıp Ishizaki’nin fikrine desteğini dile getirdi.
Ishizaki ve Hiyori’nin benimle araları nispeten iyiydi, bu yüzden birlikte bir kamp alanını paylaşmak bir sorun teşkil etmiyordu. Endişem, diğer kızların bu konuda ne düşündüğüydü.
“Sizin için sorun yoksa, benim için de yok. Ayanokōji-kun zararsız görünüyor.”
“Evet. Bana da uyar.”
Anlaşılan, hiçbiri varlığımı dert etmiyormuş.
Grupları inanılmaz derecede dostane, rahat bir atmosfere sahipti. Bu kadar zorlu ve yüksek riskli bir sınavın ortasında olduklarını unutmuş gibiydiler.
Ichinose’n sınıfındakilerden bekleyebileceğiniz türden bir atmosferdi. Bu durum, Ryūen’in sınıfının da yavaş yavaş değişmeye başladığı anlamına geliyordu.