Elitler Sınıfı - Cilt 15 - Bölüm 13 - Elebaşı
Cilt 15 – Bölüm 13 – Çömezlerin Elebaşı
Biraz uyukladıktan sonra, sabah 6:00’da uyandım ve derhal bir GPS Araması için bir puanımı harcadım. Eğer 9.sınıflar bugün harekete geçmeyi planlıyorsa, o zaman hareketlerinde ve konumlarında olağan dışı bir durum olacaktır.
“Konumları… Hiç değişmemiş, ha?”
Hōsen yakınlardaki tek kişiydi, aynı tablonun bir parçası olduğumuz için, şaşırtıcı değildi. 9.sınıfların geri kalanı dağınık yerlerdeydi, en yakını en az üç bölge uzaktaydı.
Şu anda normal davranıyorlardı. Herkese açık bir yerde bana saldırmaları pek olası değil. Ishizaki’gilin yanında kaldığım sürece güvende olurum.
Hiyori’gil de uyandılar. Şimdi sınavın on ikinci gününe hazırlanmak adına eşyalarını toplamakla meşguller.
Ve herkes hazırlıklarını bitirince, hep birlikte yola çıktık.
“Sabahın köründe dağda yürüyüş yapmak berbat bir şey.”
Ishizaki hala tam olarak uyanamamış halde homurdandı.
“Bu konuda yapabileceğimiz bir şey yok, maalesef. İlk bölge belirlendiğinde o bölgede olursak geride kalırız.”
Nishino, Ishizaki’nin sitemini bastırmak için hemen lafa girdi. İkisi son 11 günü birbirleriyle bu şekilde tartışarak geçirmiştir.
Gruplarının diğer üyeleri onlara aldırış etmeden önlerine bakıp yürüyorlardı.
“Ayanokōji-kun, sınavla tek başına yüzleşmek seni yalnız hissettirmiyor mu?”
Yanımda yürüyen Hiyori bana bir soru sordu.
“Hayır, pek değil. Aksine benim için daha rahat olduğunu söyleyebilirim.”
“Ben… yerinde olsam yalnız hisseder, biraz da korkardım.”
“Korkar mıydın? Nedense korktuğunu hayal bile edemiyorum, Hiyori.”
Her zaman sakin ve rahat olduğu için bu kadar duyarlı olacağını düşünmemiştim. Bir hayaletle karşılaşsa bile, korkudan ziyade merak ve heyecanla tepki verecek bir tipteydi.
“Yine de korkacağımı düşünüyorum. Bu yüzden, ne kadar iyi dayandığını görünce, harika olduğunu düşünerek tekrar büyüleniyorum, Ayanokōji-kun.”
“Horikita ve Ibuki‘nin daha şaşırtıcı olduğu aşikar o zaman, sence de öyle değil mi?”
Bir insan zorluklarla tek başına ne kadar uzun süre karşı karşıya kalırsa, zihinsel durumu o kadar zayıflar ve sonunda düşünmemeleri gereken şeyleri düşünmeye başlarlar; Paranoya kaçınılmaz olur.
Rüzgarın sesi ve ağaçların hışırtılarından bile halüsinasyonlar görmeye başlar.
“Haklısın… o iki kız, bu adada tek başlarına… Benim için imkansız bir durum.”
Hiyori onları düşünürken biraz ürkmüş bir ifade ile bakındı.
Bu sınav sayesinde onun bu beklenmedik yönünü görme fırsatım oldu.
“Farkında mısınız bilmiyorum ama ikiniz çok samimi görünüyorsunuz… haksız mıyım?”
Bir süredir önümüzden yürüyen Ishizaki, arkasını dönüp yakınlığımız hakkında yorum yaptı.
“Hey, burnunu bilmediğin konulara sokma.”
Nishino hemen yanına gidip onu uzaklaştırmak için formasının yakasından yakaladı, ancak Ishizaki aldırış etmeden devam etti.
“Siz ikiniz birlikte olun artık! Sınıfımıza transfer olman kolaylaşır, değil mi? Nasıl fikir?”
“Saçmalamayı kes! Onlara baskı yapıyorsun!”
Nishino, Ishizaki’nin kafasına biraz sertçe vurunca Ishizaki ondan hemen uzaklaşıp acı içinde bağırdı.
“Ishizaki-kun komik biri, değil mi?”
Hiyori gülerek konuştu. Ishizaki’nin teklifine hiç aldırış etmedi.
Eh, söylediği her şeyi ciddiye alsaydık, işimiz işti zaten.
Ben de hiçbir şey duymamışım gibi davrandım.
“Canım yandı, canım! Ayanokōji’yi bizim tarafımıza çekmenin ne kadar önemli olduğunu anlamıyor musun?”
“Hiç anlamıyorum. Bana göre, ona gereksiz yere çok takıntılısın?“
Nishino’gil olan bitenden haberdar olmadığı için Ishizaki onlara garip geliyordur.
Tek başarısı bir matematik testinden tam puan alan birini kendi safına çekmek için gereğinden fazla çaba harcadığını düşünüyorlardır.
“Şey, uh, nasıl desem… Ayanokōji ve ben…. aynı kafadan insanlarız? Evet, frekanslarımız tutuyor yani.”
“Frekansınız mı tutuyor? Gerçekten mi? Seninle aynı kafaya sahip biri olduğuna bile inanamıyorum ben.”
Nishino, Ishizaki’nin açıklamasını ona karşı kullandı.
Ishizaki’nin artık tek çaresi Hiyori ile bana yalvaran gözlerle bakmaktı.
“Yanlış düşünüyorsun, Nishino-san. Ishizaki-kun‘un böyle garip göründüğüne bakma, o… gayet iyidir…?”
Hiyori, Ishizaki’yi destekleme çabasına girdi girmesine ama kimse tam olarak neyden bahsettiğini anlamadı.
“Gayet iyi mi? Bu da ne demek oluyor?”
“Anladınız, işte. Tam olarak düşündüğünüz gibi. Daha fazla bir şey söylemeyeceğim.”
“… O-oh evet… anladım… Sevindin mi? Shiina-san tarafından böyle övülmek de ne bileyim.”
“-N-ne? Ne dediğinizi tam anlamadım ama arada bir övülmek fena hissettirmiyormuş!”
Hiyori’nin bu sözleri, ishizaki’nin karakterini desteklemeye yardımcı olacak özel bir şey düşünemediği için anında uydurduğu bir şeydi bence.
Ama böyle bir şeyi yüksek sesle söylemem mümkün değil. Yine hiçbir şey duymamışım gibi davranmaya devam.
Saat 07:00 olunca, günün ilk belirlenen alanı H10 çıktı.
Hiyori’nin grubu farklı bir alan olan J9’a gidecekmiş. En azından aynı erkenci bonusu için rekabet etmeyeceğiz.
Şahsen farklı olmasına sevindim. Ne de olsa, kendi döneminizden öğrencilerle ortak ilerlemek pek de iyi bir şey değildi.
“Eh, Ayanokōji, yollarımız burada ayrılıyor. Sonra görüşürüz dostum.”
“Evet. Sınav bitmek üzere, kaytarmadan sıkı çalışmaya devam et.”
Yol ayrımına geçmeden hemen önce, Ishizaki yumruğunu uzattı. Jestine karşılık verdim ve böylece yollarımız ayrılmış oldu.
Biraz yürüdükten sonra, arkamdan gelen sesleri duydum.
Arkamı döndüğümde ishizaki, Hiyori ve herkesin el sallayarak bana veda ettiğini gördüm. H10 bölgesine geçiş yapmadan önce, ben de el salladım.
Günün geri kalanında, saat başı yeni bir GPS araması yaptım, kaç puan harcadığımı umursamadan. Ancak, 9.sınıfların hareketlerinde bir bit yeniği yoktu. Gün hızlıca aktı ve birden akşam oluverdi. Saat şuan 17:00.
Bu, Nanase’nin bana bildirmek için çok çaba sarf ettiği bilgilerin büyük olasılıkla yanlış olduğu anlamına geliyordu. Belki Amasawa, 9.sınıflara Nanase’nin ihanetini anlatmıştır? Ya da belki gerçekten bugün harekete geçmeyi planlamışlardı, ama bir sorun çıktı ve ertelendi ya da iptal edildi?
Sonuç ne olursa olsun, sınavın bitmesine sadece iki günü kaldı. Kontrolü elde tutmam lazım.
Bugünün belirlenen üçüncü bölgesi yine adanın diğer ucundan rastgele bir bölgeydi. Bu nedenle üçüncü bölgemde dahil olmak üzere dördüncü bölgemi de kaçırdım.
Sıralamadaki yerim pek değişmedi. Ancak GPS aramalarım nedeniyle 16. sıraya düşüverdim.
Yarın, ne olursa olsun ilk belirlenen bölgeme varmam gerekiyor.
✩ ✩ ✩ ✩ ✩
Nanase’nin Ayanokouji’nin yanından ayrıldığı sınavın 9.günü.
Üç kişilik grupları kurulduğundan beri tek başına hareket eden Hosen, günün ilk belirlenen alanı saat 7’de açıklanmasına rağmen, hala çadırında uzanmış yatıyordu.
Saat 8 gibi, bir gölge Hosen’in çadırının önünde belirip ona seslendi.
“Günaydın, Hosen-kun.“
“Ha?”
“Benim, Nanase.”
“Sesini tanıyorum. Niye geldin? “
“Bu da ne demek? Biz bir grubuz. Yanına gelmem doğal. “
Ciddi bir mesele konuşmalarına rağmen, Hosen güldü.
“Emin misin? Ayanokouji ile epey eğlendin herhalde, sonuç ne? “
“Ben… ona rakip olacak güçte değilmişim. “
“Ha? Onunla kadınların silahını bile kullanmadan dövüştün demi …? “
“Kadınların silahı derken? “
“Gögüslerin büyük ama kafan küçük işte.”
“Zekamla gögüslerim arasındaki bağlantıyı anlayamadım.”
“Yani?”
Housen, Nanase’ye güvenmediği için, etrafı gözleriyle taradı. Yakınlarda kimsecikler yoktu.
” Ayanokouji-senpai’yi tek başına alt etmeye çalışmam başarısızlıkla sonuçlandı. Ben de senden yardım istemeye geldim, Hosen-kun. Planın varsa, beni de dahil et. “
Hosen, Nanase’yi kolayca planlarına dahil edecek kadar güvenmiyordu. Hatta o kimseye güvenmiyordu.
“Boş ver, ben kendim hallederim.“
“…fikrini değiştirirsen haber edersin.“
“Belirlenen alanlara git de ceza almayalım. “
Başından def etmeye çalışsa da, Nanase onun bu tavırlarını umursamadı. Hosen gözlerini kapatıp etrafında olan bitenleri görmezden geldi.
Yaklaşık 10 dakika sonra, Nanase ona tekrar seslendi.
“Hosen-kun?“
Hosen seslenmesine tepki vermedi.
“Huh, …… ben, 9/C sınıfından Katagiri.”
Çadırın dışından gelen seslere kulak verdi, Housen.
“Seni tanımıyoruz.”
“Senin yerine onunla ben görüşüyorum. Sorun nedir?”
“Housen-kun’a vermem gereken bir şeyi getirdim.”
“Ona bir şey mi vereceksin, nedir o?”
“Eh, sadece Housen-kun ile görüşmem söylendi ama…… ”
Az öncesine kadar neler olduğuyla ilgilenmeyen Housen, çadırdan çıkıp etrafına bakındı.
Çadırdan çıkıp kalkınca, Katagiri’ye tepeden bakıyormuş gibi bir izlenim çiziyordu.
“Canımı sıkarsan, dayak yersin haberin olsun.”
“…peki!”
Elindeki telsizi, gözlerini kapatıp titreyerek ona uzattı.
“Telsiz mi?”
“Al. Utomiya-kun ile konuşacakmışsın.”
Katagiri korkarak konuştu.
“Hah. O çocukla konuşmamı mı istiyorsun.”
Housen öfkelenerek aldı telsizi.
“Ne istiyorsun, Utomiya? Zıplatayım mı seni bunu mu istiyorsun…”
Housen’in sözlerine cevap gelmeyince, Housen tabletinden Utomiya’nın haritadaki yerine baktı.
“Kasıtlı duymazdan geliyorsan şayet, bu konuşmak için ilk ve son şansın. ”
Bu sözlerin üzerine karşı taraftan bir tepki geldi.
“…… seninle iletişim kurmaya meraklı değilim. Ama plan için mecbur kaldım. ”
“Plan mı? Ne demeye çalışıyorsun?”
“6.günde yaşananları unuttun mu?”
“Gizli görüşme falan diyeceksen, unuttum galiba.”
Housen telsizi kapatmadan dinlemeye devam etti.
“Peki. Öyle olsun.”
“Eee?”
“Bizim dönemi kurtarmak için bir plan yapmalıyız—-”
“9’ları kurtarmak mı?”
Housen, Utomiya’nın sözünü keserek sordu.
Alelacele Nanase, çantasından tabletini çıkartıp sıralamadaki son on grubu gösterdi.
Şuan, 9.sınıflardan 4 grup son onda yer alıyordu.
“Bizim sınıftan da 2 grup var.” diye ekledi, Nanase.
“Ha, birkaç çöpün görüş alanımdan çıkmasına aldıracak değilim. Bu çocuk, onları için kılımı kıpırdatacağımı falan mı sandı acaba? “
Nanase: “Bence bir iş dönüyor.”
“Kapa çeneni.”
Housen telsizi yakınlaştırarak:
“Neyden bahsettiğini anlamıyorum, hem bana ne?”
Nanase anlaşmanın başladığının farkındaydı. Housen ile görüşmeden önce karşı tarafın gps araması yaptıklarını da anlamıştı.
Sadece karşı taraf bunu kasıtlı olarak dile getirmiyordu.
“Çünkü… onları kurtarmamız gerek.”
Telsizle görüştüklerinden dolayı Utomiya’nın yüz ifadesini göremiyorlardı. Ama Housen onun amacının daha farklı, gizli olduğunu hissediyordu.
“Sana ne kadar komik olduğunu daha önce söyleyen olmuş muydu?”
“Hayır diyorsan hayır de gitsin. Zaten senden medet ummaya ben hiç niyetli değilim.”
“Çok güzel, reddediyorum o zaman. ”
Housen kısaca yanıt vererek kestirip attı. Ardından karşı tarafın ne diyeceğini bekledi.
“…Housen!!“
Utomiya öfkeyle seslense de, Hosen cevap vermedi.
“Bize yardım etmeyeceksin değil mi?”
Utomiya’nın ses tonundan Housen’in reddetmesiyle zora düşeceği anlaşılıyordu.
Housen, başkasının da bu işe dahil olduğunu biliyordu.
“Dur bakalım. Kimse yardım etmeyeceğini söylemedi.”
“Bu da ne demek oluyor……?”
Telsizin diğer ucundaki Utomiya gerilmişti. Yardım alamayacağını düşünüyordu çünkü.
“Yanıma gel, diz çöküp yalvar. Yardım edeyim.“
“Saçmalama. Sana niye diz çökeyim? ”
“O zaman bu yardım meselesi açılmadan kapanmıştır. Tsubaki, ne düşünüyorsun? ”
Housen, sohbeti dinlediğini düşünen Tsubaki’ye seslendi.
“Fark mı ettin yani? Yoksa GPS araması mı yaptın? ”
“Bu kadar bariz şeylere puan mı harcayacağım? Senin gibi bir pisliğin ciğerini bilirim ben.”
Housen yalan söylüyordu. Az önce yaptığı gps aramasıyla, Utomiya ve Tsubaki’nin aynı yerde olduğunu görmüştü. Sadece ön sezisi olarak aksettirdi.
“Demek bu işi Utomiya-kun halledemiyor.”
Housen, Utomiya ile Tsubaki arasında geçen bu diyaloğa kahkahayı bastı.
“Ahahahahaha! Utomiya’ya güvenemdiğini mi ima ediyorsun?”
“Konu sen olunca, maalesef evet. Housen-kun, kediyle köpek gibisiniz. Bu anlaşmanın gereksiz duygular yüzünden bozulmasına izin veremem.”
“Peki, çömezlerin kurtarılmasından kastın nedir?”
“Fark etmedin mi zaten? Son onda yer alan 9.sınıfların durumunu. Hem 9.sınıflar hem de sizin sınıf Housen-kun, büyük bir tehlikeyle karşı karşıya. ”
9/D sınıfının lideri olarak, bu konuya öncelik vermeliydi. Aceleyle hareket etmeye kalkması bile garipsenmezdi. Ama Housen kılını bile kıpırdatmıyor, durumu umursamıyordu.
“Eh, tüm alt sıralardaki 9.sınıfları kurtarmaya mı çalışacaksın?”
“Cevap vermeden önce sana bir sorum var: Nanase’nin bizim tarafımızda olduğu kesin mi? “
Tsubaki, Nanase’nin varlığından bilgi edinmeye çalışıyordu. Bu sessizlik ve durumu anlamlandırmak istedi.
“D sınıfı çöple dolu olabilir ama başarılı bir şekilde onları yönetecek kişi benim.”
“Peki. O zaman endişelenmeme gerek yok. Son 4’de yer alan ve düşebilecek 5 grubu da kurtaracağım. ”
“Boş konuşup duruyorsun da yapacak gücün var mı? Senin kayda değer bir haltını göremedik daha. Benim zamanım değerli, boş işlerle uğraştırma beni..”
“Bu değerli zamanını boşa harcamak için elinden geleni yapıyorsun ama.”
Tsubaki sözleriyle, onu gps araması yaparak gözetlediğini belli etti.
“Eğleniyorum işte. ‘Katagiri’ adındaki çocuğu sakat olarak yanınıza postalamamı ister misin? ”
Yan yan Katagiri’ye bakınca, Katagiri korkuyla titredi.
“Kendini kaptırma istersen, Housen. Katagiri’ye dokunursan, bedelini ödersin.”
“Utomiya, lütfen sohbetimize karışma.”
“Ama....”
Bir anda telsizin diğer ucunda onlar tartışmaya başlayınca, hat kesildi.
“Bunlar ne yapıyor?!”
“Oha!”
Housen hınzırca gülümseyince, Katagiri kaçmak istedi.
“Off, çok sıkıcısın. Def ol burdan.”
“Peki, telsiz....”
“Ben senin yerine tutarım telsizi?”
“Ama…..”
“Katagiri-kun, sorun yok. Telsizi Housen-kun’a bırakabilirsin.”
Nanase çocuğu ikna etmeye çalışırken, o Housen’nin bakışları altında eziliyordu. Biraz daha beklerse, bayılacağını düşünerek koşarak uzaklaştı.
“Aptal.”
“Onu bu hale sen zorladın.”
“Ben böyleyim. Sanki bilmiyorsun.”
Bu ikili arasındaki sohbet biter bitmez, Tsubaki lafa girdi.
“Beklettiğim için özür… sohbetimize devam edebilir miyiz?”
“Olur. Katagiri telsizi bırakıp gitti bu arada.”
“Onu tehdit ettin değil mi?”
Tsubaki cevabı net bildiği halde, onaylamak aadına söylenerek sordu.
“Direnecek gücünün olmadığı aramızda bir sürtüşme bile başlamadan önce belliydi, Tsubaki. Sen farklı mısın bilemiyorum.”
“’Direkt saldırıda kazanamam biliyorum ama bu sefer farklı.”
“Bu sefer derken?”
“Zeka diyorum.”
Şaka yapmıyordu. Çok ciddi bir cevap vermişti. Housen bir kahkaha patlattı.
“Hahahaha…… beni şuan olduğumdan daha fazla kızdırırsan, görürsün o zaman hanyayı konyayı.”
“Gruplarımızı bu düştükleri durumdan kurtarma planımız var. Üst sınıflar bu stratejiyi kullanmaya başlamış. Bizim de D sınıfının yardımıyla bu işi halletmemiz gerekiyor. ”
Tsubaki’nin Housen’den yardım istemesinin sebebi buydu. Şimdiye kadar yapmak istediği her şeyi yapmıştı zaten.
“Yardım etmeyi çok isterdim ama çook meşgulüm çok.”
“Meşgulden kastın… Ayanokouji-senpai’yi okuldan attırmak mı? ”
Tsubaki’gil, Housen’in zamanının daraldığını ve bir süredir harekete geçmediğini bildiklerini özellikle belirttiler.
“Evet. Sınıfımdan üç beş çöpü dışarı atmışlar umrumda değil, kısacası. ”
“Peki, onu nasıl okuldan attıracaksın? 8.günün sabahında bile Ayanokouji tek başına çalışmaya devam etti. Son 10 grupta da yer almıyor. Bu sınavın şartlarını sen de biliyorsun. Ya grup diskalifiye olacak ya da son beşte yer alacak. ”
Şuan son onda belirginlik yoktu.
“Gerileyen gruplar olsa da, diskalifiye olan gruplar olmadı. Son günlerde diskalifiye olan gruplar çıkmazsa işimiz zorlaşacak.”
“Doğru. Bir kısmı da erzak sorunu çekiyor. ”
Utomiya da sohbete dahil oldu. Utomiya’gil bir süredir erzak sorunu yaşayan 9.sınıf öğrencilerine yardım etmekle meşguldü. Durumdan bizzat haberdardı.
“Eğer beş grup diskalifiye olursa, Ayanokouji senpai’yi okuldan attırmak zorlaşacak, haksız mıyım? 9.sınıfları kurtarmanın, Ayanokouji-senpai’yi okuldan attırmaya fayda sağlayacağını şimdi anlıyor musun? ”
Housen’in yüzündeki gülümseme soldu, ciddi bir yüz ifadesine büründü.
“Demek 9.sınıfları kurtaralım diyorsun.. eh, pek fena fikir değil… ama önce ne öneriyorsun, bir duyayım. “
“Üst sınıflar gibi, biz de 9.sınıflar olarak bir bütün olarak savaşacağız. Zorlanan gruplara yardım eli uzatıp düştükleri yerden kurtaracağız. Gerekirse, bizzat üst sınıfların sıralamada aşağı çekilmesi için uğraşacağım. ”
“Bu kadar kolay olsaydı, şimdiye kadar yapamaz mıydık bunu? A ile B sınıfının, C ile D’ye yardım edeceğini hiç sanmıyorum. ”
“O konuda endişelenecek bir durum söz konusu bile değil. Biz çoktan anlaştık. Senin onayın kaldı sadece.”
D sınıfı kabul ettiği sürece, 9.sınıfların bir bütün olarak hareket edeceğini söyledi.
“Fena fikir değil ama zafer garanti değil. Zaten aynı taktiği uygulamaktan bahsetmiyor musun? Onlar bizden daha deneyimli, çömezlerin yenileceği aşikar. ”
Housen pek kulak asmıyormuş gibi görünse de, Tsubaki’nin planındaki problemi ortaya koydu. Deneyim farkı, aşılması zor bir engeldi.
“Evet. Böylece 9.sınıflardaki zararı sıfıra indiremeyiz. ”
“Oho? Az önce tüm 9.sınıfların kurtarma planından bahsetmiyor muydun? Hayırdır?“
“Housen-kun dediğin gibi, herkes aynı stratejiyi uygularsa, bizim şansımız azalıyor. Ama ya sınav bitmeden önce birkaç grubu ortadan kaldırırsak?”
Tsubaki’nin asıl planı gün yüzüne çıktı.
“Üst sınıflarda tek başına hareket eden birkaç grup var, onları al aşağı edebiliriz.”
“‘Anladım. Eğer tek kişilik beş grup diskalifye olursa, tüm 9.sınıflar kurtulur.”
“Herkes yorulmaya başlayınca, bu işi halledecektik. Yani, 8. ve 10.günler arasında. Ama beklenmedik bir durum peydah olunca durduk. ”
Housen 6.gündeki görüşmeye katılmamıştı. 7.gün hava şartlarından dolayı tatil ilan edilince, çoğu insana gücünü geri kazanma fırsatı sunulmuştu.
“Eh? Peki, benden ne istiyorsun, detaylıca anlat. ”
“Okuldaki müdürün önerisini hatırlıyor musun? Şiddete başvurursanız görmezden geleceğiz demişti. Housen-kun, Ayanokouji-senpai’ye saldırmayı düşünüyordun, değil mi? ”
“Eh, tek yolu bu. ”
Housen inkar etmeden onaylasa da, amacı bu söylediklerinden çok farklıydı. Ayanokouji’yi alt etmek için farklı stratejiler kurmayı düşündüğü gibi, öncelikli amacı onu kendi elleriyle bitirmekti.
“Sürekli hareket halindeki Ayanokoji-senpai’ye saldırmak zor değil mi? Housen-kun, şimdiye kadar bir fırsatını bulamadın ona saldırmak için. Ama ya büyük bir grup olursa arkanda.. işler değişir. ”
Tsubaki, bu grup rolünü üstleneceğini ima etti.
“Utomiya ve sen de dahil, dövüş yeteneklerine güvenen öğrencileri araştırdım. Etrafını sararsak, kaçış yolunu kapatmış oluruz. Sana yardımcı olmamı ister misin?”
“Evet. Grupça saldırı ha.. Utomiya’nın ve diğerlerinin bedavaya çalışacağını hiç sanmıyorum.”
“Tabii, başarılı bir şekilde sana yarımcı olanlara 500,000 puan ödül var. Başarın için gayet yeterli bir tutar. ”
Ayanokouji’yi okuldan attırma ödülünün paylaşımına dair bir teklifti.
“Bir dakika, Tsubaki. Okulun kurallarında şiddet yasak, sırf 500,000 puan var diye kabul eden olur mu? “
Anlaşılan, Utomiya bu planın detaylarını ilk kez duyuyordu. Sesi telsizin diğer ucundan gelmesiyle Housen, Tsubaki’nin Utomiya’nın bilmediği bir şeyi kasten sızdırdığını fark etti. Normalde, telsiz sadece düğmeye basıldığında karşıdaki kişiye ses gönderirdi.
Gizli bir konudan bahsetmek istenirse, düğmeye basılı tutulmaz; dolaylı olarak gizli olduğu belli edilirdi.
“Tabii ki, bunu ilk gün yapmamız mümkün değildi. Sınavın ikinci yarısı hem fiziksel hem de zihinsel olarak zorlu geçiyor. Öğrencilerin stres yönetimi önemli. Hepimiz rahat olma arzumuzla radikal olma arzumuz arasında bir çatışma halindeyiz. İlk darbeye karşı güçlü bir direnç göstereceklerdir. Bu yüzden liderliği sana bırakmak istiyorum, Housen-kun. “
Tsubaki bu rolü Housen’a bırakmak istediğini söylüyordu.
“Kırmızı ışığı görmezden karşıya geçmek isteyen birçok insan var. Ancak, diğer insanların gözleri önünde ilk adımı atmak zordur. Biri karşıya geçmeye başlarsa, durum değişir. “
Tsubaki sakince durumu analiz ederek durumu ortaya koydu.
“Biz böyle hareket ederken, okulun da eli armut mu toplayacak diyorsun.”
“Ya savaşacağız ya da kaybedeceğiz. Okuldan atılan olursa, sorumluluğunu üstleneceğim. 9.sınıflara talimat veren elebaşı olarak anılacağım… “
“ Ah?”
“Bu okuldan yana pişman değilim. Gerekirse okuldan ayrılırım. Grubumdaki tüm öğrencilerin kişisel puanları var ve ellerinde puanlara indirim yapan kartlardan da var…”
Sorun yaşanırsa Tsubaki`, grubunun bu işin üstesinen gelebileceğini söylüyordu.
“Kendini yok edebilen insanlar korkutucudur. Fikrimi değiştirdim. “
Housen, güçlü bir silahla gelen Tsubaki’ye hayranlığını dile getirdi.
“Başta, plan yapmanın anlamsız olduğunu düşünüyordum. Ayanokouji-senpai’yi okuldan attırmanın aniden zor olacağını düşünüyorum. Sırf bu işi kolaylaştırmak için, böyle kameraların olmadığı, zor yürünen bir yer seçildi. Bu fikri savunuyorum, hatta. ”
“Yani, bu ıssız ada sınavı da bir tesadüf değil diyorsun. ”
“Utomiya’ya henüz detaylı anlatmadım ama önce sana sorayım: Plana karşı mısın?”
Housen tabletindeki ekran görüntüsünü kapatıp ses kayıt uygulamasını aktif etti.
“Ayanokouji’yi okuldan attırmak için şiddete başvurma planını mı düşündün yani, Tsubaki? ”
“Soru mu soruyorsun?”
“Seni takip edersek, 9.sınıflardan kimse okuldan atılmayacak… öyle mi?”
“Evet, söz veriyorum. Aksi halde sorumluluğu ben alacağım. ”
Bu sözleri duyduktan sonra Housen, kaydı kapattı.
“Kaydı kapattın mı? İstersen şahit bulayım?”
Housen, Tsubaki’nin ne yaptığını anlamasına şaşırarak güldü.
“Hahahah! Eee? Ne zaman harekete geçiyorsun? ”
“Onu söyleyemem. O bilgiyi sana veremem şuan. ”
“Bana güvenmiyor musun? O zaman, sana yardım etmem mümkün değil. ”
“Telsizler bunun için var. Demek istediklerim bu kadar. Zamanı geldiğinde seninle irtibata geçeceğim, teşekkürler.”
Katagiri’den aldığı telsiz, Housen için hazırlanmıştı. Onu çaldıysa dahi, sonuç değişmeyecekti.
Bu sözlerinin ardından, Tsubaki telsizi kapattı.
“Dişli birine benziyor.”
Housen gülerek telsizi cebine koydu.
“Ne yapacağız?”
“Emin değilim, ancak Tsubaki’nin stratejisini fena değil. “
Housen, Ayanokouji’yi yalnız olsa bile ezmek istiyordu. Bu adada bu isteğini gerçekleştirebilmek için, güncel GPS aramalarına ihtiyacı vardı. Eğer Tsubaki ona tüm bu imkanları sağlayacaksa, işine gelirdi.
“Ne istersek yapabiliriz ve suç, elebaşı olarak Tsubaki‘nin. Gerçek olamayacak kadar güzel bir anlaşma. “
“Kendisini kurban etmesi şüpheli değil mi?”
“Eh, bana göre hava hoş.”
“Yardım etmeye hazırım.”
“Ha?”
“9/D sınıfının gruplarını korumak istiyorum. Lütfen Tsubaki-san’dan bilgi alana kadar yanında kalayım.”
Nanasese’nin teklifine cevaben Housen basitçe cevap verdi:
“Ne istersen yap.”
✩ ✩ ✩ ✩