Elitler Sınıfı - Cilt 15 - Bölüm 19 - İlan-ı Aşk
Cilt 15 – Bölüm 19 – İlan-ı Aşk
Sabah E3’ün en sağında uyandım. Tabletimden haritaya göz atıyorum şimdi.
Dün 9. sınıf öğrencileriyle köşe kapmaca oynayınca, bütün gün belirlenen alanlara gidemedim. Sakayanagi, öğleden sonra işin bittiğini söylese de, belirlenen alana gitmeye cesaret edemedim.
Görevlere falan katılıp az da olsa puan biriktirdim. Dün saat 13.00’te rastgele belirlenen alan F3 çıktı. Ardından saat 15:00’te ise G3 bölgesi belirdi.
Haritayı açıp dünkü GPS aramasından saat 13.00’ü incelemeye koyuldum. Beni takip eden toplam beş grup 9.sınıf öğrencisi vardı. Ve hepsi GPS’ini kapatıp bana yaklaşan Housen’la birlikteydi. Housen ile Ryuuen’in yolları kesişip karşı karşıya gelince, tüm gruplar geri çekildi.
Sakayanagi ile bu düşmanlara dikkat kesilmişken, 9.sınıflardan gruplar birlikte hareket ederek belirlenen alana doğru ilerlediler. Bu grubun şüpheli olduğunu düşünmemin nedeni, saat 15.00’teki son dördüncü bölgem olan G3’ün duyurulmasıyla oldu. Batıya doğru hareket edip F4’e doğru ilerlediler.
Oranın yolu dardı. Kapatılırsa kaçmak zor olacağından riskimi azaltmak istedim.
“Her ihtimale karşı risk almadım ama epey zarardayım.”
Art arda altı kez bölgelere gidemeyerek ceza yiyorum. Bu durumdan bir an önce kurtulmam gerek. Üst üste üç ceza daha yersem, 18 puan daha kaybederim..
Sıralamayı göremediğim için bu son günde kafamdan hayali bir sıralama yapmak zorundayım. 12.günün gecesine ait sıralama artık güvenilmez. Toplam 157 grup vardı. Pek çok grup, üye sayısı arttırımına gitmiştir.
Başka bir deyişle, grup sayısının azaldığını varsaymalıyım. Bu son günde, bazı grupların daha hızlı hareket edeceği de açık.
200 puanlık bir grup üye sayısını arttırırsa, benden daha iyi performans gösterecektir.
Son günde puanı ikiye katlamanın etkisi göz ardı edilemezdi. Bu durum aynı zamanda 9’ların stratejisinin onları yavaş yavaş okuldan atılmaya sürüklediğini de gösteriyordu.
Sabahın 7’sinde, dağlık alan olması nedeniyle yasaklı bölge olan H3’ün yasağı kalkmıştı. Buradan en kısa yoldan gitsem bile, iki saatimi alır. Zamanımı boşa harcayamam. Hemen yola koyulmalıyım.
Birçok öğrencinin etrafta koşturacağı bugün, belirlenen alana adım atabilir miyim diye düşünmeden edemiyorum. Öğlene kadar sıralamam düşebilir. Toparlanıp yola çıkınca, Sakayanagi telsizle beni aradı.
“Günaydın, Ayanokouji-kun. Dün bir sürü sorunun vardı.”
“Beni kurtardığın için teşekkürler, Sakayanagi.”
“Ceza durumun nasıl? Gece epey hareket etmişsin.”
“Sakayanagi GPS aracılığıyla hareketlerimi mi takip ediyorsun.”
“İlk belirlenen alanım H3. Fazla zamanımız yok, ama halledeceğim. “
“H3 mü?”
Sakayanagi, belirlenen bölgeyi ilgiyle mırıldandı. Hareket ederken Sakayanagi ile konuşmaya devam ettim.
“Aslında başım belada. Şafak gibi, Ichinose-san ortadan kayboldu.”
Son gün olacak iş değildi.
“Ne demek ortadan kayboldu? Bir sorun mu var?”
“Hayır, istemsizce oldu galiba. Son birkaç gündür garip davranıyordu.”
“Peki, görüşme sebebini sorabilir miyim? Şuan sana yardım edeceğim bir şey yok galiba. “
“Ichinose-san’ın konumunu öğrenmek için GPS araması yaptığımda, Ayanokouji-kun, seninle aynı bölgede, E3’te olduğunu gördüm. D3‘e yakın taraftaymış.”
Aynı bölgenin uç bölgeleri arasında bazen büyük farklar oluyordu, özellikle de araziden kaynaklı. Ve ben, F3’e ayak basmıştım bile.
“Dün Ichinose‘n son belirlenen bölgesi nereydi?”
“D5’di. Ichinose-san oraya vardı. Şafakta kimseye söylemeden ortadan kaybolmuş. Şimdi de E3‘te gözüküyor. Sabah fark ettim ki, bir puan kaybetmişiz. Gruptakilerle kontrol ettim ama GPS aramasını kimsenin kullandığına dair bir iz yoktu. Ichinose kullanmış. Amacının E3 mü yoksa başka bir alan mı olduğunu bilmiyorum. Ancak biriyle buluşmaya gittiğini düşünüyorum. “
Eğer dün belirlenen dördüncü bölgeye de gittiyse, sabah ilk iş olarak hareket etmesinin tek nedeni budur.
“Belki Ayanokouji-kun’la görüşmek için yola çıkmıştır diye düşündüm ama–”
“Kusura bakma ama haberim yok. Özel sınav başladığından beri Ichinose’i görmedim. Belki, Ichinose F3‘e geçer. Benim acelem var, yardımcı olamam. Planın ne?”
“Gitmesi gereken ilk alan E6’ydı. Malum erkenci bonusu vardı. Ama elden ne gelir. En kötü durumda sınavdan diskalifiye olur. Son gün olduğu için, büyük bir olumsuz etkisi olmayacaktır. “
Sakayanagi’nin grubu yedi kişilik değerli bir ekipten oluşuyordu. İlk üçe çıkmak için harika bir konumdaydılar ve 12.günde bile 4.sıradaydılar. Ichinose’yi bu kadar yükselmişken kaybetmek büyük bir darbe olur.
Öte yandan, böylesine önemli bir günde bencilce davranıyordu. Arkadaşlarına öncelik vererek hareket eden Ichinose’n bu tavrı da garipti.
“Başın belada olabilir mi?”
“Olanla ölene çare yok demişler, başa gelen çekilir. Özel sınavın bitmesine 24 saatten az kaldı, sorun çıkmayabilir. Ama eğer onu görürsen, ona durumdan bahset. “
Sakayanagi, özet geçerek iletişimi bitirdi.
“Ichinose nereye gidiyor acaba?”
Yürürken telsizi sırt çantama koyup tabletimi çıkartım. Bugün son gün ve %31’lik şarjım var. Şarja gerek yok diye düşünüyorum.
Ekranda görüntülenen haritada, gitmem gereken belirlenen alana baktım.
Son iki haftada, ıssız adanın her yeri zorluklarla doluydu.
Bu son günde, adanın kuzey bölgelerinde 1’den 3’e kadar bir zorluk olmayacaktır. 5 – 10, yani orta ve güney bölgeleri daha zorlayıcı olacaktır.
Özellikle A’dan E’ye büyük bir göç olacak diyebiliriz. Bunun nedeni, sınavın son günü olması ve öğrencilerin başladıkları yere geri götürülmelerinden kaynaklı.
Belirlenen bölgelerden hızlı bir şekilde geçmek ve zorlukların üstesinden gelmek gerek.
Ichinose’un yerini öğrenmek için GPS aramasını kullanmayı düşünmedim değil. Ama okuldan atılma riskim varken, mümkün olduğunca riskimi azaltıp okuldan kalmaya öncelik vermeliyim.
✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩
Bugün ikinci bölgem, ıssız adanın kuzeydoğusundaki I2’ydi.
Artık cezayı durdurduğum için, oraya kafam rahat bir şekilde gidebilirim.
Sınav sona erdiğinde yani saat 15.00’ten sonra, başlangıç noktasına geri döneceğiz. Bazı durumlar için, öğrencileri botla almayı da düşünüyor olabilirler.
Saat 17:00 gibi J6’ya bir devriye botu gönderecekler galiba.
“Sınavın sonu gelmiş, en saçma yerlere belirlenen alanlar koyulmuş.”
Sınavın gidişatı aynıydı, sadece yoğunluk adanın güneyinde gerçekleşiyordu. Ve belirlenen alanım adanın en kuzeydoğusunda. Bunun açıkça bir tuzak olduğu kesindi: Ben ikna oldum.
Biraz rahatsız olmaya başladım. Sabahtan beri, kimseye denk gelmedim. Ada büyük olsa da, arada bir insan sesi duyuyor ya da birilerine denk geliyordunuz.
Tabii ki, dün belirlenen son alana gidemediğim için, benimle aynı tabloya sahip olanlara denk gelebilir miydim bilemiyorum.
I2’ye ayak bastıktan sonra, önüme çıkabilecek zorluklara karşılık sonraki belirlenen alanı atlayabilirim.
H3, bölgeyi bölen dar bir nehre sahip. Bu nehri, kestirme yol olarak kullanmak mümkün olmadığı için, nehrin etrafından dönmek şart.
Avantajıysa, nehir boyunca yürüyeceğiniz için kaybolma riskiniz yok. Acele etmeden nehrin güneybatısına gidip nehri geçtikten sonra, kuzeydoğu tarafına geçiş yapacağım. Dağlara ulaşana kadar nehir boyunca yürüyeceğim… Nehrin karşısına geçtikten sonra da, H3’ün merkezine gelmiş olacağım…
“Ayanokouji-kun———!”
Akan suyun sesini dinleyerek yürüyordum. Sesin yönü, az önce dolaştığım nehrin kuzey tarafından geliyordu.
Ichinose çamurla kaplı bir halde bana bakıyordu, nefes nefeseydi.
“Ichinose… H3’e mi geldin?”
Sakayanagi’nin dediğine göre, Ichinose şu anda E3’te olmalıydı.
Saat 10:30’u geçiyordu.. Güneşin 5:30’da doğduğunu düşünürsek, Ichinose buraya gelmek için 4 buçuk saat boyunca sürekli yürümek zorunda kaldı demektir. Nispeten hızlıymış.
“Ben…. buraya geldim çünkü seninle görüşmek istedim, Ayanokouji-kun.”
Bitkin bir halde, nefes nefese olmasına rağmen, nehrin karşısından seslendi.
“Senin yanına geliyorum!”
Bu sözlerinden sonra Ichinose, nehir boyunca şaşırtıcı bir şekilde koştu.
Sırt çantası çok ağır olduğu için, hemen yere bıraktı.
Ichinose’un yürüdüğü yer oldukça tehlikeliydi. Ve uzun süredir koşuşturduğunu düşünürsek, buraya yürümek zor olacaktır. Geldiğim yoldan geri dönerek ben de aceleyle ona doğru yürüdüm.
Yaklaşık beş dakika sonra aramızdaki mesafe azaldı.
Ichinose’n kendisini zorlamasına izin veremeyeceğim için, nehri geçip kuzeye ben geçtim.
“Ben… so-sonunda seni yakaladım… Bekle, ben geliyorum şimdi.”
Beni böyle kovalayıp durduğu için kendisini sorumlu mu hissediyor acaba?
“Ah…!”
Ichinose’n düştüğünü görünce, onu kucaklayarak yakaladım.
“Çok özür! Ah, heheh? Şey? Ayaklarım… hareket ettiremiyorum, beni dinlemiyorlar…”
Panikledi ve kalkmaya çalıştı ama dizleri titriyordu.
“Ne oluyor, Ichinose?”
Ichinose bana bakıp ağzındaki baklayı çıkartmaya çalıştı.
“Sana… sana söylemem gereken bir şey var, Ayanokouji-kun!”
“Bana söylemen gereken bir şey mi var?”
“İçime dert oldu hep… Ben..her zaman.. arkadaşlarımı ve sınıfımı korumayı kendime görev bildim…”
Tam olarak ne söylemeye çalışıyor anlayamadım? Umutsuzca anlatmaya çalışıyordu.
“Ama, ben… senin güvenliğin için endişeleniyorum, Ayanokouji0kun, ne olursa olsun… sana anlatmalıyım..”
Bu özel sınavda, Ichinose ve benim ortak hiçbir noktamız yoktu.
Beklenmedik bir şey mi oldu acaba?
Bana bir şey anlatmak için, Ichinose 4 saatten fazla zaman harcamış…
“Ben… saatim kırıldı, değiştirmek için başlangıç noktasına geri dönüyordum… Ve sonra, Müdür Vekili Tsukishiro ve Shiba-sensei, o ikisi, oradaydılar…!”
Ichinose o kadar yorgundu ki nefes alış verişleri hala düzelmemişti.
Ne zaman yaşandı bilmiyorum ama birkaç gündür kendisine bunu dert edinmiş, belli.
“Son güne kadar sınava devam edersen Ayanokouji-kun, I2’ye çağırıp orada seni okuldan attıracaklarmış.”
“I2” ve “attırmak” gibi kelimeler… duymak insanın içini korkuyla kaplardı. Tsukishiro ve Shiba’nın konuşmasına kulak misafiri olmayı başarmasının sebebi gps sinyalinin çalışmamasıydı yani?
“Sınıfını korumak istediğini söyledin, Tsukishiro seni tehdit mi etti?”
Ichinose tahminime şaşırsa da, başını salladı.
“Sana söylersem… Müdür Vekili Tsukishiro sınıf arkadaşlarımın okulu atılmasını sağlayacağını söyledi… Ama ne olursa olsun sana sırtımı dönemezdim, Ayanokouji-kun…!”
“Sonuçlarını düşünmeden bana söylemeliydin. Biz rakibiz.”
Keşke böyle bir planın benim okulu bırakmamı sağlayacak şekilde gerçekleştirilebileceğini düşünebilseydi.
Ichinose söylediklerimi duyunca, hüzünlenerek başını sağa sola sertçe salladı.
“Asla olmaz! Ayanokouji-kun, Ayanokouji-kun…. sen benim düşmanım değilsin!”
Ichinose göğüs hizamdan tişörtümü tutup duruyordu.
“Bence, ben senin düşmanınım.”
“Ama…ama sen, Ayanokouji-kun…”
Tişörtümü elleriyle daha sıkı tutuverdi.
“Düşman olamayız…. Çünkü….ben… senden hoşlanıyorum, Ayanokouji-kun…!”
Bu sözler, Ichinose’n kendisinin dahi yüksek sesle ağzından dökülmesini beklemediği sözlerdi.
Ağzından çıkanı idrak edince Ichinose bakışlarını başka yöne çevirdi, sanki kendini susturmaya çalışıyordu.
“Hayır, doğru değil! Şey…. eh, az önce, neden ben ne dedim ya, eh, ehhhhhhhhh!?”
Kendisi anlayamıyor, kafasını sağa sola sallayarak paniğe kapılıyordu.
“Ne dedim, ben..?!?”
Sanki az önce söylediklerini hatırlamıyormuş gibi paniğe kapıldı. Kabullenemiyordu söylediklerini.
“Ben konuşabilir miyim? Az önce bana söylediklerin hakkında.”
“Um, um …… Hayır, hayır! Ah, henüz söylemedim. Evet, yanlış hatırlıyorum!!!”
“Teşekkür ederim, Ichinose.”
“Eh? Eh? Ehhhh!?!”
Ichinose’a bir kez daha teşekkür ettim.
Sınıf arkadaşlarından ve bu sınavda kazanmak için özel olarak kurdukları gruptan çok bana öncelik verdiği için.
Onun bu hislerini küçümsemeyeceğim.
“Bana böyle bir şeyi söylemeseydin Ichinose, bana ne olurdu bilemiyorum.”
Bu bilgi, benim için dönüm noktası oldu galiba.
Ichinose ile burada karşılaşmasaydım, Tsukishiro’nun I2’ye gittiğini düşünmezdim.
Tsukishiro, Ichinose’yi tehdit etmesine rağmen, o buraya kadar gelmişti.
Tehlikeye rağmen bana her şeyi anlattı.
“Az önce söylediklerinle ciddi miydin?”
“Hangi söylediklerim…? Şey…, um, onu kast ediyorsun… o…o… değil mi?”
“Eğer aksini söylüyorsan, şimdi inkar edebilirsin. Yanlış anladım derim.”
“… O…. yanlış anlama… yanlış anlaşılma değil…”
Ichinose aslında inkar etmek istiyordu, ama bu duygularından artık kaçamayacağını düşünmüştür.
“….. Ben seviyorum… seni…”
Silik, kısık bir sesle itiraf etti.
“Sanırım, sana olan hislerimi ben de yeni fark ettim…. Ö-özür dilerim.”
Özür dilemesine gerek yoktu.
“Dürüst olmak gerekirse, böyle hissetmene biraz şaşırdım, Ichinose.”
“Çok özür…. Seni üzdüm, değil mi?”
“Yok. Sadece şu anda duygularına cevap veremem.”
“Peki… Ayanokouji sana layık değilim…”
“Mesele o değil. Konuşmamız gereken şeyler var ve benim durumumda birinin evet ya da hayır diye cevap verebileceğini sanmıyorum.”
Ayrıca şu anda ona Kei’den bahsetmemem lazım.
Daha sonra öğrenirse canı yanacak belki ama şuan sınavın en önemli noktasına geldik.
Biraz daha zamanımız var sınavın bitmesi için. Enerjisini buna harcamamalı.
“Hoşuna gitmese de, şu anda sana verebileceğim cevap bu.”
“Peki….anladım.”
Ichinose başını salladı, ne üzüldü ne de tatmin oldu.
“Şimdi I2’ye gideceğim, orada halletmem gereken işlerim var.”
“Hayır, olmaz! Bu çok tehlikeli!”
“Eğer gitmezsem seni ve değerli sınıf arkadaşlarını koruyamam. Değil mi?”
Kendisine dert ettiği için anlaması lazım.
Ichinose’n benimle irtibata geçip bana anlatmasını Tsukishiro da tahmin eder.
Tsukishiro’ya benim için yolun sonunun burası olmadığını söylemem gerekiyor. Burada yeniden dirileceğimi göstermem lazım.
“Biraz dinlenip grubuna geri dön, tamam mı?”
Saçlarını okşadıktan sonra, I2’ye yöneldim.
✩ ✩ ✩