Elitler Sınıfı - Cilt 17 - Bölüm 15 - Anlaşma
4: Anlaşma
Dünkü hikayenin geri kalanını öğrenmek için Keyaki Avm’deki karaoke bara geldim. Burası gerçektende özel konuşmalar için yurt odaları dışında seçilebilecek en iyi yer. Odaya girdiğimde ben ve Horikita dışında görünüşte kimse yoktu.
“Sadece konuşacaksak karaoke bara gelmek için onca yolu tepmemize gerek yoktu değil mi?”
Eskiden beri birbirimiz odasına girdiğimiz için birimizin odasında görüşsek sıkıntı olmaması lazım.
Diğer bir deyişle, burayı seçmesinin arkasındaki neden başkalarının da bize katılacak olması. Herneyse, bu konuyu daha fazla deşmeyip Horikita’nın inisiyatifine bırakıyorum.
“Planlanan saate kadar hala biraz zamanımız var, yani… bir şeyler söylemek ister misin?”
Masanın üstündeki mikrofonu alıp bana uzattı.
“Ben almayayım. Horikita, sen neden söylemiyorsun? En azından bunda sana yardımcı olabilirim.”
“Hayır.”
Direkt ret. Kendin yapmak istemediğin şeyleri başkasına kakalamaya çalışma o zaman yahu…
“Biraz ders çalışacağım.”
Sözleriyle birlikte, sessizce defterini ve kendi kaynak kitabını çıkarıp ders çalışmaya başladı.
Okulda tablet ve diğer ekipmanlar kullanılıyor olsa da kendi başına çalışırken kitap ve defterden çalışmanın hala daha kolay olduğunu düşünüyorum.
…şarkı çalmayınca oda baya sessiz oldu. Az önce şarkı söyleme konusundaki topu birbirimize atmaya çalışmamız yüzünden garip bir hava oluştu… Görüşme zamanı gelene kadar sessizce koltukta oturmaya karar verdim.
Saat beş buçuk oldu.
Saat beşten beri her dakika telefonunu kontrol eden Horikita iç çekti.
“Özür dilerim. Bu düşündüğümden daha uzun bir oyun olacak gibi.”
Kiminle görüşeceğini sormadım ama buluşma saati gelmesine rağmen ortalarda gözükmediklerine göre geç gelecekleri tahmin edilebilir. Üstüne iletişim eksikliğini de hesaba katarsak bu gecikmenin karşıdaki insanın biraz gevşek olmasından tut, bilerek geç kalmasına kadar türlü türlü sebepleri olabilir.
Gelebilecek öğrencilerin kafamda listesini oluşturup teker teker olamayacakları eledim. Bu sırada 15 dakika su gibi geçti.
Bir süredir bir gram bile yerinden oynamayan kapı, biri tarafından yavaşça açıldı. Gelen kişi… hiç beklemediğim biriydi. 10/ D sınıfından, Katsuragi Kohei.
Dakiklik konusunda baya titiz biri gibi gözüküyordu ama beni şaşırttı.
“Üzgünüm geciktim.”
“Ne demek, sorun değil. Sende kendince baya sıkıntılar atlatmışsındır.”
“Maalesef…”
Bunları mırıldanırken, Katsuragi arkasında gizlenen kişinin odaya girmesine izin verdi.
“Yo, Suzune. Benimle buluşmaya can atamanı takdir etmiştim ama görünüşe göre fazlalık denecek birisini çağırmışsın.”
Gelen kişi, A sınıfının eski lideri Katsuragi’yi kendi sınıfa alan Ryuen Kakeru idi.
“Seninle yalnız başıma buluşsam bile mantıklı bir konuşma yapmamızın imkanı yoktu.”
Alaycı gülümsemesine rağmen Ryuen, Horikita’yı dikkatli şekilde gözlemlemeye devam ediyordu.
Kushida olayının yatışmasıyla ve sınıfta uğraşması gereken konular azalınca Horikita her zamanki soğukkanlı tavırlarını yeniden takındı. Dahası 10.sınıfa geçtiğimizden beri çok az doğrudan etkileşimimiz olduğundan bu raddede Ryuen’in de Horikita’da bazı değişiklikler olduğunu sezmesi doğal.
“Merak ediyorum da acaba mental bir üstünlük kurmak için bilerek mi geç kaldın?”
“Kim bilir, kim bilir… kim bilir?”
Bir araya gelmeden önce bile birbirlerinin hareketlerini ön görmeye başladılar. Ha birbirlerini test ederek olsun, ha birbirleriyle dövüşerek…
Anladığım kadarıyla, Ryuen’gilin buraya neden geldiklerinden pek haberleri yok gibi.
“Bize anlatacakların varmış… Çıkar bakalım ağzındaki baklayı.”
“Oturur musunuz? Eğer bir iki dakikalık bir şey olsaydı sizi ta buraya kadar çağırma zahmetine girmezdim.”
Ryuen bana hızlıca bir bakış attı, sonra koltuğa genişçe oturdu, sipariş tabletini şarj yerinden eline alıp içindekilere göz attı, alışkınmışcasına bir şeyler seçip tableti masanın üstüne fırlattı. Bunu gören Horikita, tablete elini uzatıp aldı.
“Katsuragi-kun, sen ne alırsın?”
“Oolong çayı lütfen.”
Onun siparişini de veren Horikita tableti düzgünce şarj yerine bıraktı.
“Sizi neden buraya çağırdığımı açıklayayım…”
Tam başlamak üzereyken Ryuen eliyle sanki onun hevesini kırmak istiyormuşcasına onu durdurdu.
“Bu konudan önce, sana bir şey sormak istiyorum. Size ayak bağı olan birini sınıftan attırarak sınıf puanı elde etmek nasıl bir his? İyi hissettirdi mi?”
Bize zarar verebilecek bir şeyi gerçekçi ve duygusuz bir şekilde sordu. Aynı zamanda bu yolla üstünlüğü daha bizim ne soracağımızı bile bilmeden ele geçirmeye çalışıyor da olabilir. Hiç şüphem yok ki Ryuen, ekibindekileri bu olayı öğrenmek için kullanıyordur.
Bu, sınıfın iç işlerindeki sıkınıtılarınn henüz temizlenemediği varsayımı üzerine kurulmuş bir tuzaktı, öbür taraftan Ryuen’in yanındaki Horikita’dan çıt yok.
“Sıkıntıların kökten silinmediği doğru. Ancak olaylar senin istediğin şekilde gelişmeyecek. Çünkü problemler şimdiden çözüme kavuştu.”
Atma şakir diyesim geldi ama neyse.
Her ne kadar Kushida olayında oluşan dalgalar birazcık dağılmış olsa da bombanın ne zaman patlayacağı belli değil.
“Yalan söylediğin yüzünde okunuyo, farkındasın di mi?”
Ne kadar gizlemeye çalışsa da, Ryuen bunun yalan olduğunu fark etti ama Horikita’nın pek umurunda değil gibi.
“Yalan söylediğimi düşünüp düşünmemek sana kalmış. Zaten en başından beri her söylediğime kolayca inanacak birisi değildin, yanlış mıyım?”
“Bilemem. Belki de sana senin düşündüğünden fazla güveniyorumdur, olamaz mı?”
“Şaka yapıyorsan hiç komik değil, gerçeği söylüyorsan o hiç mi hiç komik değil.”
Horikita provokasyondan kaçındı.
Katsuragi kollarını bağladı ve sanki Horikita’yı analiz eder gibi onu süzdü.
“Senin sorunun ne? Asıl senin birini attıracağını düşünmüştüm.”
“Arkadaşlarının yanında olmaması seni rahatsız etmiyor mu? Çünkü bütün sınıflar arasında hata yapan tek kişi büyük ihtimalle sensin.”
Dört sınıftan üçü sınıf arkadaşlarını korumayı tercih etti.
Ryuen sanki sadece Horikita zalimce ve ihmalkar bir hata işlemiş gibi hava oluşturmaya çalışıyor.
“O soruya doğru cevabı sadece bizim sınıfın vermesi biraz üzdü. Eh, A sınıfı için olan yarışta hepinizin bir adım önüne geçtik.”
“Şimdilik bu kadarı yeter.”
Katsuragi’nin Ryuen’ı dizginlemesiyle birlikte kapıdan hafif bir tıklatma sesi geldi. Garson kapıda belirdi ve sipariş edilen oolong çayını ve portakal suyunu getirdi. Siparişleri Ryuen’in önüne yerleştirdi. Horikita ve Katsuragi’nin bakışları kombinasyonun garipliğine takıldı. Doğruyu söylemek gerekirse, benimki de takıldı. Ryuen ve portakal suyu… Pek birbirine uyan bir ikili değil.
Bu toplantının amacı neydi? Bu soru herkesin aklını kurcalarken Katsuragi, konuşmayı başlatması için Horikitayı cesaretlendirdi.
Horikita kafasını salladı, sırayla Ryuen ve Katsuragiyi süzdükten sonra konuşmaya başladı.
“Sakayanagi’nin sınıfını yenmek amacıyla önümüzdeki spor festivalinde ortak çalışmayı teklif ediyorum.”
Katsuragi omuzlarını şaşırmışcasına hafifçe oynattı.
Hemen ardından her zamanki tavrını takındı ve bir soru yöneltti.
“Ortak çalışmadan… kastın ne?”
Ortaklık, nasıl algılandığı insandan insana değişebilir.
Detayları duymak istemesi dünyanın en doğal şeyi olmasıyla birlikte teklifi de dikkatsizce reddetmek gibi bir niyeti olmadığı da belli oluyordu. Öbür taraftan Ryuen, ne şaşırmıştı ne de etkilenmişe benziyordu. Olayları yüzünde ukala bir gülüşle sakince izliyordu.
“Bu özel sınav hem tüm öğrenciler arasında hem de üst ve alt sınıflarla rekabet etmeyi sağlayan yarışlar içeriyor. Bende birden fazla kişinin kapıştığı bir grup yarışması kazanıldığında herkesin eşit puan almasını sağlayan bir sistemden en iyi şekilde yararlanmaya hedefliyorum.”
“Peki, neden bizim sınıf? Sakıncası yoksa bunu söyler misin?”
“İlk olarak, A sınıfını sormaya bile gerek yok. Hedeflediğin sınıfa puan kazandırmanın hiçbir manası yok. Geriye kalan iki seçenek İchinose’nin sınıfı veya sizin sınıfınız. Şunu söylemek gerekirse İchinose-san en güvenilir kişi ama fiziksel yetenek olarak pek yetenekli öğrencilere sahip oldukları söylenemez.”
“Yani bizi diğerlerini eleyerek mi seçtiğini söylüyorsun?”
“Bu basit bir eleme olsaydı, en başından hiçbir sınıfla takım olmazdım. sakayanagi-san’dan daha fazla güvenmediğim biri varsa o da sensin Ryuen-kun. ”
Ortaklık kurmak için kesinlikle kolay bir insan değil.
Eskileri hatırlarmışcasına, Katsuragi de kafasını salladı.
“Aslında… Sınıfın üyesi olan ben bile öyle düşünüyorum. Sırtımı dayamaya ondan başka kimseden bu kadar korkmuyorum. O zaman sen neden ortak çalışmak için bu kadar büyük bir risk alıyorsun?”
“Tabiki de kazanmak için. A sınıfının tek başına yardırışını durduramazsak kazanma şansımız yok.”
“Ama ya bu beklentilerin yıkıldığı zaman? Bu adam her türlü yola başvurabilir çünkü o böyle biri. Bunları biliyorum çünkü daha önce dilim yandı. Pek önermiyorum.”
Sınıf arkadaşları hakkındaki sert görüşlerini hiç çekinmeden belirtti. Şu anki durumda pek Ryuen’in sınıfının baş stratejistiymiş gibi gözükmüyor. Eğer güçlerimizi düzgün bir şekilde birleştiremezsek A sınıfını yenmeyi bir kenara bırak Ryuen’in sınıfı tarafından yutuluruz.
Katsuragi bizi tehlikeler konusunda uyardı.
“Bugünkü konuşmamızda, lafı çok uzatmayacağım. Bilinçli bir şekilde geç kalan birine güvenilmeyeceği ortada. Ancak Katsuragi-kun’un geç kaldığı için özür dilemesini görünce fikrimi değiştirdim. En azından sana güvenebilirim.”
“Çok safsın. Benim bu hareketlerimin de Ryuen’in oyunu olabileceğini hiç düşünmüyor musun?”
“Zaten karşımdakilerin güvenilirliğini tartamıyorsam, er ya da geç yutulacağım.”
Şuan Horikita’nın belki de oynayabileceği en iyi kumar bu.
Ryuen ile Katsuragi’yi aynı teraziye koyarsanız, Katsuragi’nin daha aklı başında ve iyi bir insan olduğu netleşir.
Ama Ryuen buraya zaten aklında bir planla gelmişse Katsuragi’nin kabul etmekten başka şansı yok.
“Eskisinden farklı gözüküyorsun Horikita. Gelişiyorsun.”
Katsuragi Horikita’daki farklılığı, büyümeyi, hissetti. Bu yüzden bir kere daha konuşmayı devam ettirmeye hazırdı.
“Konuyu senin tarafından dinledik. İzin ver de kendi bireysel fikrimi söyleyeyim.”
‘Bireysel’ kelimesini kullanmaya cüret etmekle Ryuen’in fikirlerinin ve niyetlerinin bu söyleyeceklerinde hiçbir şekilde dikkate almadığını belirtti.
“Ben de bu seferlik sizin sınıfınızla güçlerimizi birleştirip A sınıfını al aşağı etmeyi öngörmüştüm.”
“Sen de mi bunu istemiştin?”
“Evet. Sizin sınıfınızda bizim klasmanımızın üstünde olan Sudo ve Koenji gibi 10.sınıfların dört sınıfı arasında fiziksel yetenek ve atletiklik konularında en üstte olan yetenekli oyuncular var. Onların kendi akranları tarafından aşağı çekilmesi konusunda endişelenmeye gerek yok. Sen bizim kayıtsız şartsız güvenebileceğimiz biri değilsin ama aynı zamanda bize kolay kolay ihanet edebilecek birisi de değilsin, ki bu kötü bir durum değil.”
Katsuragi’nin yanındaki Ryuen, gözlerini bana çevirdi ama ağzı hala kapalıydı.
Şimdiye kadar, diyaloglarda başı her zaman Ryuen çekiyordu çünkü müzakereleri yürütebilecek başka kimse yoktu. Fakat, Katsuragi’nin sınıfa eklenmesiyle beraber bu ihtiyaç ortadan kalktı ve bekleyip gözlemleme seçeneği doğmuş oldu. Bu onlar için baya olumlu bir faktör.
Öte yandan, Ryuen’in ne düşünüp neyi ne zaman ortaya atacağını bilmemek ürpertici.
Katsuragi ile konuşmak kolay olduğu için Horikita da böyle sıkıntıların farkına daha çok varıyordur.
Ancak önümüzdeki 18 ay boyunca düzenli olarak tartışmalar olacaksa bu kaçınılması pek mümkün olmayan bir yol.
“Yine de gerçekliğe döndüğümüzde, Ryuen’in ortak çalışma fikrine sıcak bakma olasılığı %50.”
Spor festivalinin detaylarının paylaşılmasının üstünden bir haftadan fazla geçti. Eğer bu bir hafta içinde işbirliğine yönelik bir tavırları olsaydı, böyle bir konuşmanın Horikita’nın kulaklarına çoktan ulaşmış olması pek şaşırtıcı olmazdı. Diğer bir deyişle, Katsuragi’nin bahsettiği diğer 50’lik kısım tek tabanca olarak devam etmeye öncelik vermek.
“Ortaklığa gelince, öncelikle birinci ve ikinci sıraları doğal olarak kendi sınıfımızda tutmak isteriz. Bu olduğu zamanda, sınıfın toplam gücü kaçınılmaz olarak kazanana karar verir. Basit bir matematik yaparsak, Horikita’nın sınıfının birinci, bizimkinin ikinci gelmesi olasılığını kabul etmeye hazırız.”
Birlikte olup Sakayanagi ve İchinose’yi yarış dışı bırakmak, Ryuen’in sınıfı vs Horikita’nın sınıfının olduğu bir senaryonun direkt kapılarını aralıyor.
Bu yüzden Katsuragi 50-50 diye cevap verdi; çünkü bunu önceden görebiliyordu.
Konuşkan Katsuragi bile iki kelimeyle ortaklık için onay verecek birisi değil. Ryuen ile müzakereler ancak önümüzdeki engeller aşılırsa başlayabilir.
Bakalım Horikita ne yapacak?
“Yani, bizim sınıfımız sizin için bir tehdit olarak gözüküyor.”
“Tabiki, durumlar geçen senekinden çok farklı. Bir avuç işe yaramaz diye alaya alındığınız geçen senenin aksine, şuan siz B sınıfısınız. Ve buraya sıfır sınıf puanına düştükten sonra geldiniz. Son zamanlarda, Koenji’nin ıssız ada sınavındaki tek başına olan galibiyetinin yanında zor bir tercih yapıp sınıf arkadaşlarınızdan birini attırarak 100 sınıf puanı kazandınız. Sizin güçlü rakipler olduğunuz reddedilemez.”
“Bunlar benim başarılarım değil, ancak beni bu şekilde değerlendirmeniz gururumu okşadı. Yine de eğer ortaklık kurmayıp spor festivaline ayrı ayrı girersek en kötü senaryoda Sakayanagi-san’ın sınıfı ilk sırada bitirir. Önemli olan şey Sakayanagi-san’ın sınıfını yenmek haksız mıyım?”
“Haklısın. Bu da doğru. Ryuen, sen ne düşünüyorsun?”
Geldi, ilk defa Katsuragi Ryuen’in fikrini sordu.
“Eğer benim yardımımı istiyorsan sen de bana karşılığında bir şeyler vereceksin, di mi?”
“Yanlış anladın herhalde. Fikri ortaya atanın ben olduğum doğru ama bu benim bunun için ödeme yapmam gerektiği anlamına gelmiyor. Hatta, sana birincilik adaylarıyla ortaklık kurabileceğin bir pozisyon sunduğum için bana dua etmelisin.”
“Güldürme beni. Ben zaten tek başıma da kazanabileceğim bir pozisyondayım. Ama sen, benden yardım istersen mecbur sana el uzatırım. Eğer hoşuna gitmediyse kapı orada.”
“Yurda nasıl döneceğini biliyorsun demi? Kapıdan çık, sola dön, ordan dümdüz devam et.”
Hiçbir tavizi düşünmeye gerek olmadığından Horikita, Ryuen ve Katsuragi’yi ayrılmaya davet etti.
Bu davranışlar ne kadar pazarlığın temelinde olsa da aynı zamanda, Horikita dayandığı tek stratejinin de bu olmadığı havası uyandırdı. Diğer bir deyişle, Ryuen masadan kalktığı an bu müzakere biter. Sakayanagi’yi birlikte yenme teklifi beklemede kalacak.
İlerde Ryuen tekrar güçlerini birleştirmeye istekli olduğunu söylerse bu sefer pozisyonlar tersine döner.
“Blöf yapacak yüreğin varmış.”
“Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu? Katsuragi-kun’un da dediği gibi bizim sınıf spor festivalinde rekabet etmek için gayet uygun bir sınıf. Sudo-kun veya Koenji-kun’u kafa kafaya bir mücadelede yenebileceğini düşünüyor musun?”
“Belki kafa kafaya ve dürüstçe yüzleşsek, avantaj sizde olurdu. Ama kazanmanın başka bir ton yolu var farkındasın di mi? Geçen sene olanları hatırlatmama gerek var mı?”
Yalandan bir kaza… tam da bizim korktuğumuz şey.
Ne anlatmaya çalıştığı gayet belli oluyor.
“Bu yıl dışardan misafirler olacak ve spor festivalinin doğası gereği kuralları daha yakından takip edilecek. Bakalım bu sefer ne kadar sinsi olabileceksin.”
“Bir ton kör nokta var ve dediklerim sadece yarışma zamanlarıyla sınırlı değil.”
Bu, soyunma odaları ve tuvaletler gibi denetlenmeyen yerler anlamına geliyor.
Cesareti kırılmayan Horikita, defteri çarparak kapattı.
“Ayanokoji-kun. Bugün bana eşlik ettiğin için teşekkürler. Bu konu sana danışmak için bile çok fazla riskli görünüyor. Geceyi burada bitirelim.”
“Senin için sıkıntı yoksa benim için de sıkıntı yok.”
Horikita konuyu kapatıp defterini kaldırmaya başladı.
Ryuen bunu gördü ve hiçbir şey söylemedi, ama Katsuragi harekete geçti.
“Ryuen. Açıkça, Horikita bizim şu ana kadar düşündüğümüzden çok farklı. Müzakere masasına düzgün bir şekilde oturmazsak, sıkıntı çekecek olan bizleriz.”
Durumu sakince analiz ettikten sonra, Katsuragi bir kez daha bakışlarını Horikita’ya çevirdi.
“Bana işbirliğinin dezavantajlarına odaklandığın için böyle bir fikirle yaklaşmadın değil mi?”
“Biz böyle bir şey teklif etmemiştik. Ama Horikita bizimle konuşmuş olsaydı, durum değişirdi. Dahası, bu iş benim beklentilerimi aşacakmış gibi bir his var içimde.”
Yeni elde ettikleri verilerle Horikita’nın sınıfının değeri bir tık daha artmış gibi gözüküyor.
Diğer bir deyişle, sınıf ortaklık kurulabilecek seviyesinde yeni bir değer kazandı.
“Blöf yapıyorum ama benim açımdan bunların hepsi sahte. Bir şeyleri kendi lehinize çevirmeye çalışmak doğal. Hislerimi daha iyi ifade edebilir hale geldim ama bunun çalışmasının tek nedeni Ayanokoji-kun yanımda olduğu için.”
Horikita’nın bunu demesiyle Ryuen önündeki ağzına kadar portakal suyu dolu olan şişeyi aldı, tereddüt dahi etmeden bana nişan aldı ve fırlattı. Ben saldırıdan oturduğum yerin hemen yanına kayarak hızla kaçındım. Demin oturduğum yerde büyük sarı bir leke oluştu ve güzel bir koku yayıldı.
“Sen de bu herifin ne kadar manyak olduğunu fark ettin, di mi? Senin bu saldırıdan kaçıp kaçamayacağını merak ediyorum.”
“Kaçabileceğimi… hiç düşünmüyorum.”
“Normal bir insan olsa daha tepki veremeden baştan aşağıya ıslanmış olurdu. Çoğu insan bundan kaçınamazdı ama bu herif sana normal bir insanmış gibi bakıyor.”
“Deli gibi refleksleri var, o kesin, ama… bunun konuşmamızla ne alakası var?”
“Daha anlayamadın mı? Ayanokoji sizin potansiyel öncünüz. Silahını silahsız bir rakibe gösterirken çenenin düşmesine şaşmamalı.”
“Bunu yapmak için portakal suyu sipariş edecek kadar yoldan mı çıktın? Bi rahat dur.”
Ben de garip olduğunu düşünmüştüm ama bu adam her zaman en çılgın şeyleri yapan kişi.
Hiç dokunulmamış içecek hakkında bilinçli davranmak doğru bir karardı.
“Neden kaçındın? Eğer kaçınmamış olsaydın, tepkisinden kaçınabilirdik.”
“Saçma şeyler söyleme. Meyve suyuyla kaplanmak istemiyorum.”
İğrenç gözüküyor, yapışkan ve çıkartması zor. Uğraşması çok yorucu olurdu.
Bir ihtimal oolong çayı olsaydı, birazcık daha toleranslı olabilirdim.
Portakal suyu bir kişiyi rahatsız etmek için püskürtülebilcek en uygun içeceklerden biri büyük ihtimalle.
“Eğer adam gibi müzakere etmek istiyorsan önce Ayanokoji’yi odadan çıkart. Sonrasında konuşabiliriz.”
Olay yerinden uzaklaştırılmam şartıyla müzakerelere devam etme teklifi.
“Senden de tam bu sözler beklenirdi. Maalesef ki reddetmek durumundayım. O benim sınıf arkadaşım. Burada durmaya hakkı var ve ondan gelmesini isteyen de benim. Müzakere etmek için silahlarını kullanmanın neyinin yanlış olduğunu anlayamadım.”
“Gerçekten de biraz cesaretlenmişsin. Hepsinden önce, eskiden sahip olmadığın yeni fikirlerle ortaya çıkıyorsun.”
Başka bir deyişle,Horikita’nın ben ve Ryuen’den habersiz bizim hakkımızda bilgi topladığıydı. Ryuen de bunu hissetti.
Ne kadar bildiğinden şüpheliyim ama Kei’in de dahil olduğu çatı katı olayından haberdar olması hiç şaşırtıcı olmaz.
Horikita bana, bana ihtiyacı olmadığını sadece yanında bulunmamı söyledi. Bir yandan sözünü tutarken bir yandan beni kullandığı için şikayet edemem.
“Benim sınıfım, yani avantajlı durumda olan sınıf, sana işbirliği teklif ediyor. Bu seni ikna edemiyorsa o zaman bu konuştuklarımızı hiç duymamış gibi davran.”
Ryuen, Sakayanagi ile birlikte asla çalışmaz. İchinose’ye yaklaşsalar bile ne kadar yararlı bir güç elde edecekleri belirsiz.
Burada verilen yanlış bir kararın, Ryuen’in geleceği üzerinde kaçınılmaz bir etkiye sahip olacağı kesin. Ne kadar düşük ihtimal olsa da, Horikita-Sakayanagi koalisyonunun kurulma ihtimali bile var.
Çünkü eğer Horikita’nın sınıfı birinci Sakayanagi’nin sınıfı ikinci bitirirse hiç de kötü bir sonuç olmaz.
Ama bunun olmasına izin vermek aynı zamanda Sakayanagi’nin sınıfına yetişmeyi de zorlaştırır.
“Konuşmamızın gidişatına göre, seninle güçlerimizi birleştirmeyi isterim. Şimdi, senin cevabını duyalım, kabul mü ret mi?”
Sıradaki cevap Katsuragi yerine sınıfın liderine yani Ryuen’e kaldı.
Birkaç dakikalık sessizlikten sonra, Ryuen kararını verdi.
“Tamam teklifini kabul edeceğim.”
Ryuen cevapladı ama sözleri burada bitmedi.
“Ama bir şart koyacağım. Çünkü aramızdaki ilişki daha güçlü ve eşit olmalı. Eğer iki sınıftan biri, farketmeksizin, birinci veya ikinci sırayı elde ederse arada 100 sınıf puanlık bir fark olacak. Bu farkı kapatmak için birinci sırayı alan sınıf diğerine mezuniyetten önceki Mart’ın 1’inde alınan kişisel puanlarlarla bu farkı ödeyecek. Bu taahhüdü ekle.”
Geçen sene ıssız ada sınavında Katsuragi ile imzaladığı kişisel puan anlaşmasının aynısını yapmaya çalışıyor.
Eğer bir taraf daha fazla sınıf puanı alıyorsa, öteki tarafta bunu kişisel puanlarla telafi etmeli.
Ryuen dezavantajlı durumda olduğunun farkında olmalı. Bunu biliyor ve ek bir avantaj elde etmek için bunu vurgulamaya çalışıyor ama Horikita da bunu fark etmiştir.
“Elbette bu şekilde her şey adil olur. Ama reddediyorum. Kimin birinci ya da ikinci olacağı konusunda ciddi bir rekabet var. Buna ancak adil bir dövüşten sonra karar verebiliriz.”
Eğer iki taraf eşit olsaydı,koşullu veya koşulsuz, iyi bir kazanma şansları olduğu sürece koşul konulmazdı.
“Kuku. Öyle kolayca beni sömürebileceğini sanma. Ama böyle yaparsam da ikimiz için de iyi olmaz.”
“Horikita ile ortak bir fikir üzerinde uzlaşmamız zor. Bence şuan sağlam bir anlaşmada el sıkışmak üzereyiz.”
Katsuragi daha resmi bir anlaşma imzalamaya hazır olmayan Ryuen’e karşı uysal bir tavır takındı.
“Bu kadarı yetmez. Eğer benden yardım isteyeceksen bana daha fazla içtenlik göstermen gerek.”
“İçtenlik? Bu benim içinde geçerli değil mi? Eğer bu strateji bizi tepeye çıkartır ve Sakayanagi’yi dibe sokarsa, 150 puanlık bir azalma olacak. Bu stratejinin el sıkışmak için bir ton mantıklı tarafı var. Ama, burada biz de risk alıyoruz.”
Sanki karşı koyacakmış gibi, Horikita devam etti.
“Size güvenip güvenemeyeceğim şüphesi kafamın içinde uçuşup duruyor. Eğer ana güçlerinizle güçlü bir takım kurmak için takım yarışlarına odaklarsanız, bireysel yarışmaların ihmal edileceği kaçınılmaz.”
Ryuen’in sınıfına ihanet etmelerini ya da yarışlarda baştan savma yarışmalarını söylemesi hatta söz verilen yarışlarda ortaya çıkmaması oldukça olası.
Bütün yarışların izlenip izlenemeyeceği belli değil çünkü Horikita ve öbür liderler etkinlik gününde yarışmaların insafına kalmış olacaklar.
Telefon ya da başka aletler getiremeyecekler, o yüzden çok fazla uzaktan herşeyi koordine edemeyecekler.
“Sıkıntı; sana güvenmek. Bu riski almak bizim verebileceğimiz en fazla taviz ve teklif edebileceğimiz en büyük işbirliği. Bir milimetre daha taviz vermeyeceğiz.”
Bu sözler Ryuen’e biraz azarlama niteliğinde olabilir.
Sınıflarında ne kadar cezbedici bir güçleri olsa da, Ryuen güvenilir birisi değil ve bu projenin temel falsosu da bu.
Horikita bu falsoyu öne sürerek çenelerini kapatıp anlaşmayı kabul etmelerini söylüyor.
“Güzel bir tartışmaydı. Yine de sana senin kadar güvenemiyorum. Sanırım sadece kabul etmekten başka çaremiz yok.”
Çeviren: Ns
Düzenleyen: Jj