Elitler Sınıfı - Cilt 17 - Bölüm 4 - Konsey Odası
Cilt 17 – Bölüm 4 – Konsey Odası
“Ayanokōji-kun. Zamanın var mı?” Öğlen molasından sonra, Horikita bana yaklaştı.
“Eh, Kei ile..”
“Birlikte yemek yiyeceğiz. Kiyotaka’nın sana ayıracak zamanı yok.”
Kei, Horikita’nın daha fazla konuşmasına izin vermek istemeyip araya girdi. Ellerini açıp hayırdır dercesine bakıyordu ona.
“Ayrıca, sevgilisi olan birine bu tarz yaklaşımlarda bulunmak da hoş değil…”
“Evet. Neyse. Ama onunla konuşmak isteyen ben değilim. Bir kız öğrenci de değil; erkek öğrenci. Şimdi izin verecek misin?”
Bana doğru telefonu uzatınca, Kei bana müsaade etmeden telefona bakıverdi.
“Yagami… Takuya? Bu kim?”
“Kimin gönderdiği önemli değil, içerik önemli.”
Yagami’nin Horikita’ya yaklaşık bir saat önce gönderdiği mesajda;
[Öğlen molasında Ayanokōji-senpai’yi öğrenci konseyine çağırabilir misin? Öğrenci konsey başkanın isteği bu yönde. Senin için zor olacaksa, ben de gelebilirim.]
“Öğrenci konsey üyesi olarak, görevimi yerine getiriyorum. ”
Horikita kısacası çağrıldığımı dile getirmek istemişti.
“Miyabi Nagumo-senpai, öğrenci konsey başkanı… Ona yine bir şey mi yaptın?”
“Yok.”
Bugünlerde.. yani.
“Reddedersen, Yagami-kun buraya gelecek. Onu da reddedersen, Nagumo-senpai gelecek. Ne diyorsun?”
Horikita aracı olarak görevini yerine getiriyordu. Ne desem değişmeyecekti yani.
“Kusura bakma, Kei. Öğrenci konseyini görmezden gelirsem, sorun olabilir.”
“Off be. Peki madem. Satō, hadi birlikte yemek yiyelim?”
Durumun ciddiyetini anlayan Kei, Satō’gilin yanına doğru hemen harekete geçti.
“Bu ne hızlı değişim, kız arkadaş.” Horikita ya tiksinti ya da hayran kalarak mırıldandı.
“Geliyorum.”
“O zaman, Yagami-kun’a haber ediyorum.”
“Öğrenci konseyinde iletişim bilgileriniz varsa, bizzat Nagumo’nun seninle iletişime geçmesi daha kolay olmaz mıydı? Yagami neden aracı oluyor?”
“İletişim bilgilerini paylaşan tek kişi, Yagami-kun. O bizzat rica etti.”
Sınıftan tatmin olmuş bir şekilde çıktım. Horikita benimle yarı yola kadar geldi.
“Sebebin ne bilmiyorum ama onu olabildiğince sinirlendirmemeni tavsiye ediyorum.”
Horikita bana tavsiyede bulunduktan sonra uzaklaştı. Ben de öğrenci konsey odasına doğru yol aldım.
Odanın kapısına gelip kapıyı çaldım. Çok geçmeden Nagumo’nun sesini duydum. Beklendiği gibi, odada ondan baikası yoktu.
“Yo, Ayanokōji. Hayatında son günlerde bir değişiklik oldu mu?”
Nagumo sırıtarak sordu.
Beni rahatsız eden tek şey, önümde duran bu çocuk idi. 11.sınıfların bakışlarında bi değişiklik olmamıştı, hala aynıydı. Beni tanımayan 11.sınıflar bile beni tanıyordu artık. Üst sınıflar arasında en popüler kohuai benimdir herhalde.
Detayları bilmeseler de, Nagumo’ya meydan okuyan bir alt sınıf öğrencisi olarak akıllarındaydım.
“Pek bir değişiklik olmadı… ya da böyle demek istiyorum diyelim; az çok sorunlarım var.”
Fark etmemişim gibi davranmak zor olmasa da, durumu daha kötü hale getirebileceği için belli ettim.
“Öğrenci konsey başkanı olarak, sorunlarına çözüm bulabilirim, farkındasın değil mi?”
“Belki geçicidir. Sorun yaşarsam, yardım isterim. ”
Bir raddeye kadar tatmin edici cevaplar verirsem, geri çekilebilir. Tabii, fazla pozitif bir düşünce. Nagumo’nun istediği, direkt olarak yenilmem. Bu kadarıyla tatmin olmayacaktır. Nagumo’nun bu konuşmayı özellikle açtığı belliydi. Bu sohbeti burada da bitirecek değil tabii, konuyu değiştirdi.
“Spor festivaliinn kurallarını öğrenmişsindir. Bizzat karşı karşıya gelmenin zamanı, Ayanokōji. Bazı etkinlikler tüm sınıflara açık olacak. Bana meydan oku.”
“Çömezlere biraz ağır olmamış mı? Senin ÖYD’deki istatistiklerini biliyorum. Şans benden yana olsa bile, kazanmam çok zor. Sonuç zaten belli.”
Zaten karşı karşıya geldiğimiz halde, Nagumo tatmin olmuyordu.
“Çok komik çocuksun, Ayanokōji… alttan alırsan, vazgeçerim falan sanıyorsun bir de. Eh, haklısın ne diyeyim; şuanki şartlarında bundan başka çaren mi var.”
Nagumo, demek bu düşüncelerimin altında yatan sebepleri anlayabiliyor.
“İstekli değilsin, ben de zaman kaybetmek istemiyorum. Spor festivalinde bir yarışı kazan; geçmiş geçmişte kalsın.”
“Bir yarış mı?”
Tahmin ettiğimden daha az.
“Bir yatış yeter diyorsun. Bu kadar kolay mı yani?”
“Böyle düşünüyorsun ama benim düşüncem farklı.”
“Tüm yarışları yenmek, daha iyi olmaz mıydı? Tüm yarışmaları kazanacağım şartıyla sana meydan okusaydım, öğrenci konsey başkanı olarak kötü duruma düşerdim.”
Gururunu ortaya koyarak beni de bu işin içine çekmeye çalışıyordu.
“Ayrıca şurda yanlış düşünüyorsun. Bir yarışı kazanıp kaybetmenin dışında, katıldığım 5 etkinliğe de katılmak zorundasın. Birine katılmadın diyelim, kaybeden sensin.”
“Kaybedersem ne olacak? Öğrenci konsey başkanı olarak tatmin olacak mısın?”
“Böyle umut etsen iyi edersin. Yoksa sıkıntılarının geçmeyeceği gibi, benden daha çok mesajlar alacaksın. Belki… daha fazla derdin de olur.”
“Spor festivali ile ilgili sınıfça karar vermemiz gerekiyor, bana zaman verebilir misin?”
“Eh, böyle diyeceğini düşünmüştüm. Pazara kadar süre veriyorum, bir haftan var. ”
“Tamam. Konuşacakların bittiyse, ben müsaade istiyorum.”
“Deme böyle deme. Yoksa işin falan mı var? Çağırdığımı biliyordun, başka birine söz falan vermemişsindir sen?”
“Evet. Söz vermedim.”
“Aha, duyduğuma sevindim.”
Nagumo konuşurken arada bir telefonunu kontrol ediyordu. Beni bırakma gibi bir derdi yok.
“Pardon.”
Kapının diğer tarafından uzun zamandır duymadığım bir ses geldi. Ichinose elinde plastik bir poşetle içeri girdi.
“Beklettiğim için özür dilerim, Nagumo-senpai.”
“Ah, ne demek. Özür dilerim, bugün öğle yemeğinde sana yemek ısmarlayamadım.”
“Önemli değil…” Ichinose, beni Nagumo’nun yanında görünce sus pus oldu.
“Oh? Honami ile her gün öğle yemeğini konsey odasında yiyoruz da. Sağ kolumu sürekli meşgul ediyorum.”
Nagumo, Ichinose’e bakarak göz kırptı.
Öğlen molasında denk gelmemizin azaldığını fark etmiştim ama demek olay buymuş. Her öğrencinin erişimi olmayan bir yerde olduğu için, onu görmüyormuşum.
“Beraber yeyip konuşuyoruz. Pek çok da dedikodu duyuyoruz falan. Demi, Honami?”
“Fufu, evet.”
“Bugün bir misafirim olacağını söylemiştim. Ayanokōji, öğlen yemeğinde bize katılmaya ne dersin?”
Elindeki poşet çantasında 3 bento kutusu belli oluyordu. Benimle konuşmasından sonra, burada öğle yemeği yememizi bile planlamış belli. Ichinose için, benimle yan yana oturmak acı verici olacaktır. Maalesef ki, böyle bir durumda uzaklaşacak konumda da değilim.
“Az önce planım yok demiştin, bize katılabilirsin.”
Köşeye sıkıştırıldım. Öğrenci konsey başkanından bir emir olarak da düşünürsek, reddetme şansım yoktu.
Nagumo!dan uzakta bir yere oturdum. Ichinose ise onun yanında oturuyordu. Elindeki bentoları çıkartıp ona doğru uzattı. Bentosuna gözlerini dikmiş ona bakıyordu. Nagumo’nun ne bu durumu ne de gemideki o halini fark etmemesi imkansızdı.
“Spor festivalinin bu yılki kuralları geçenkine göre çok farklı, değil mi senpai?”
Sessizliği bozmak için bir soru sordum.
“Böyle olduğu daha iyi ya. Geçen yılki gibi kurallar olsaydı, zaferim çantada keklik olurdu.”
Geçen yılkı festivaldeki kurallara göre, öğrenciler kırmızı ve beyaz takım olarak ikiye ayrılıyordu. Nagumo, kendi yılının tüm kontrolünü elinde tutuyordu. Bir nevi, kaybetmesi istemediği kişileri farklı gruba yerleştirecek gücü vardı.
Aramızdaki sohbette bir değişik ilerliyor yahu. Üçümüzde sessizce yemek yemeye odaklandık.
Onlar daha yemeklerini yarılamamışken ben yemeğimi bitirip bentoyu kapattım.
“Ne, bitirdin mi? Boş kutuyu buraya bırakabilirsin.”
“Teşekkürler.” Nagumo’nun bakışları benim üzerimde değil, Ichinose’n üzerindeydi. O da belli ki bana bakmamak için ona bakıyordu.
“İzninizle.”
Daha fazla kalmak için bir sebep olmadığı için, konsey odasından çıktım.
“Üstünlüğünü göstermek için uyguladığı bir strateji yani, ha?”
İlk bakışta aşağılamaya çalışıyor gibi gözükse de, bende psikolojik bir etkisi olmadığı sürece beyhude bir çaba. Böyle bir etki yaratabilmek için, odada birkaç öğrenci daha olmalıydı.
Anca o zaman, bana acınası bir öğrenci izlenimi bıraktırabilirdi.
Görünüşe bakılırsa, Nagumo ilerde Ichinose ile iletişim kurmaya devam edecek. Aralarındaki ilişkiyi değiştirecek bir şeyler yaşanabilir de.
Uzaklaşırken bunu düşünmeye odaklandım. Nagumo, Ichinose Honami’nin gelişiminde bir rol oynayabilecek mi?
Eğer başarabilirse, Ichinose konsey başkanlığını alabilir. Hatta bu yüzden bu kadar kendisinden emin, Nagumo…. bir dakika, böyle olamaz. Bu çok safça bir düşünce olur.
Nagumo’nun Ichinose takıntısı benden kaynaklı ise, onu gözden çıkarması kolay olur ki.
Ichinose bir yılını harcayıp uğraştığı konsey işinde, başkanlık elde edemezse ve daha az çabalamış olan Horikita önerilirse… kendisine gelemez.
Bu açıdan bakınca, Nagumo’yu hafife almamak gerekiyor. Dikkatim üzerinde olmalı ve bilmem gereken başka şeyler de var.
Yaklaşan spor festivaline hazırlanmam gerektiği gibi, ardından gelen kültür festivalini de unutmamam gerekiyor. Hizmetçi kafe fikrini öne süren Satō ve Matsushita’ya ağırlık vermeleri gerektiğini söylediğim gibi, benimde hazırlık yapmam gerek.
Airi’yi de dahil etmiştim planlarıma. Artık yer alamayacağı gibi, arkadaşı Haruka’nın da katılacağını sanmıyorum. Güçlü etkisi olabilecek Kushida da artık katılmaz böyle bir etkinliğe.
Bu alanda bilgi sahibi olsam bile, sınıf arkadaşlarıma güvenemiyorum. Özellikle bu sınıf içi huzursuzluğun hat safada olduğu dönemde, öğrenciler ne diyor bu diye tepki verebileceği gibi, bilgi de sızabilir.
“Hizmetçi kafe ha…?”
Ne yapman gerektiğini bilmediğin bir iş.
Yüksek satış yapman gerektiği gibi bütçenin de kısıtlı olduğu bir iş. Kazanmak için stratejinin şart olduğu kadar, rakiplerinin de ne yaptığına hakim olmayı gerektiren bir araştırma süreci derken….
Çok işimiz var, çok.