Elitler Sınıfı - Cilt 20.5 - Bölüm 26
Hiyori’nin kütüphaneye döndüğünü gördükten sonra okuldan çıkmak için girişe doğru yürümeye başladım.
Belki de öğle molası olduğu içindir, etrafta bir sürü kulüp üyesi gördüm.
Ve sonunda okulun girişine vardığımda, iki sınıf arkadaşımın derin bir sohbete daldığını gördüm “Selam, Ayonokoji. Bugün okulda ne işin var?”
Beni ilk fark eden, hala üzerinde basketbol forması olan Sudo’ydu.
Öte yandan, Yosuke’de kendi kolunu futbol formasına geçirmeye çalışıyordu.
“Mutlu yıllar dilerim. Ben de tesadüfen Sudo-kun ile karşılaştım. Öğle yemeğine beraber gitmekle ilgili konuşuyorduk.”
“İkinizin beraber takılması alışılmadık bir durum.”
“Gerçekten mi? Son zamanlarda Sudo ile oldukça yakınım, değil mi?”(*)
“Evet.”
Gerçek şu ki, yakın arkadaş olduklarını sanmıyorum ama görünen o ki beraber öğle yemeğine gidecek kadar samimiler gibi.
Belki de Sudo’nun kendini geliştirmesi, onu Yosuke’yle daha samimi olmasını sağladı.
“İyi hoş ama öğle yemeğine Onodera olmadan inmemizde bir sorun olur mu?”
“Dün gördüğümden beri üşütmüş gibiydi. Bu yüzden bugün kulüp faaliyetlerine katılmamak için izin alacaktı.”
Anlaşılan o ki bu alışılamadık rutinlerine Onodera da dâhil olmalı.
Sadece kulüp faaliyetlerine katılan öğrencilerin arasında oluşabilecek bir ilişkiydi bu.
“Kütüphaneden mi dönüyorsun, Kiyotaka-kun?”
Elimdeki kitaplara bakan Yosuke, onları kütüphaneden aldığımı tahmin etmiş olmalı.
Başımla onayladıktan sonra Sudo’nun önderliğinde markete doğru yürümeye başladık.
“Kış tatilinden dolayı kafeterya kapalı gibi görünüyor. Öyle değil mi?”
“Evet, bundan dolayı yiyeceklerimizi genelde evden getiriyoruz ya da marketten alıyoruz.”
Görünüşe göre yiyeceklerini aldıktan sonra okula geri dönüyorlar.
Yılın bu zamanlarında çok tercih edilmese de, genelde yiyeceklerini bahar ve sonbaharda dışardaki bankta oturup yiyorlardı.
Ancak, konuşmalarından anlaşıldığı kadarıyla kulüp üyelerinin yemekler konusunda sorun yaşamaması için sıcacık bir kafeterya gibi birkaç yer varmış.
“hazır konusu açılmışken, düzenli olarak kar yağıyor, değil mi?”
“Bu çok sinir bozucu, hava yaklaşık 2 haftadır çok dengesiz. Doğru değil mi? “Hava bu kadar soğuk olduğundan vücudumuzun fiziksel işlevleri de baya yavaşlıyor. Umarım hava hemen ısınır.”
Ve kulüplere üye olmadığımdan katılmadığım aktiviteler hakkında konuşmaya devam ettiler.
Ancak, sohbeti dinlemeye devam ettim.
Bu ikilin havadan sudan konuşmasını dinledim.
Rahatlatıcıydı.
“Bu arada Kiyotaka-kun, Karuizawa-san la aran nasıl. Görünüşe göre zor zamanlar geçiriyorsunuz.”
“Bunu duymuş olman gerçekten etkileyici.”
“Kış tatilinden bu yana onda ters giden bazı şeyler olduğunu söyleyebilirim. Sınıfta onun halini bir görsen, anlarsın.”
“Nasıl yani? Ne demek ‘her şey yolunda mı’? Sonunda ayrıldınız mı?”
Sudo’nun cahilce konuşmamızı bölerek Yosuke’nin kıkırdamasına sebep oldu.
Ancak Yosuke bunun yanlış olduğunu kavrayınca hemen reddetti.
“Böyle olduğunu düşünmüyorum. Sadece aralarında bazı sorunlar hala devam ediyor olabilir.”
Görünen o ki Yosuke’nin bildikleri bile sadece Noel zamanına kadar artmıştı.(çn. Neyi kastettiğini tam olarak anlamadım galiba sadece noele kadar olanları biliyor demek istiyor ama cümlede went up falan geçiyor muhtemelen aradaki bir kelime oyununu görmemişimdir.)(*)
“O sorunları çözdük. Yılın sonundan beri her şey normal.”
“Kulağa güzel geliyor.”
“Evet, ayrılmadın o zaman yani?”
Sudo hayal kırıklığına uğramış bir şekilde ellerini başının arkasında birleştirdi.
“Ayrılmalarını mı umuyordun?”
“Hayır, yanlış anladın. Sadece şaka yaptım. Belki de hala sevgilim olmadığından kıskanıyorumdur. Bunun için özür dilerim.”
Yosuke’nin bu sözlerini reddetti ve özür diledi. Sudo için daha henüz bahar gelmemiş olabilir ama yaklaştığına dair işaretler var.
“Onodera ile aranda herhangi bir ilerleme yok mu?”
“Hey, Ayonokoji! Gereksiz şeyler söyleyip ortalığı karıştırma. Hirata’nın kafasını karıştıracaksın.”
Onodera’nın adının geçmesiyle beraber Sudo panikledi ama Yosuke onu sadece sıcak bir bakışla izlemekle yetindi.
“Bence Yosuke anlamıştır.”
“…Ciddi misin?”
Yosuke’nin bu ince ilişkinin farkında olmadığını sanıyordu.
“Onodera-san’ın bir süredir senden hoşlandığının farkındayım.”
Sınıf arkadaşlarının mimiklerine ve hareketlerine çoğu insandan daha fazla hâkimdi.
Bu yüzden bunun farkına varması sürpriz değildi ama muhtemelen gereksiz dedikodular yaratmazdı.
“Peki, şimdi nasıl olacak?”
“Evet… Onodera ile sadece arkadaşız.”
Dudaklarını büzüştürdü ve ona karşı olan hislerinde ikilemde kaldığını belli eden ses tonuyla bunu reddetti.
Horikitaya karşı olan hislerinin kalıcı olup olmadığını merak etsem de bu şuan pek önemli bir soru değil gibi.
Her türlü, Onodera’nın ona karşı olan hislerinden faydalanmayacakmış gibi davranmaya devam etti.
Markette işimizi hallettikten sonra üçümüz beraber soğuk havanın eşliğinde okulun yolunu tuttuk.
Kafeteryaya vardığımızda, etraf üst ve alt sınıflarla doluydu ve çok sayıda kulüp üyesi öğrenci vardı.
Aynı benim gibi herhangi bir kulübe üye olmamasına rağmen buraya gelen kişiler de vardı. Muhtemelen arkadaşlarıyla yemek yemek için kafeteryaya gelmişlerdir.
Kafeteryaya giren kōhailerimiz de ara sıra Sudo ve Yosuke’yi selamlamayı ihmal etmediler.
“İkinizde şuan senpai gibi hissediyorsunuz. Değil mi?”
“Okulun ikinci yılının sonuna gittikçe yaklaşıyoruz. Ve üçüncü dönem de bittiğinde artık 3. Yılın öğrencileri olacağız. Yine de hiç böyle hissettirmiyor bu.”
Sudo pirinç topundan bir ısırık aldı.
Lokmasındaki somon, pirincin ve deniz yosununun arasından görünüyordu.
“Geçen gün başıma çok tuhaf bir şey geldi. Bizimle aynı yıldan olan bir kız bana durduk yere bir sürü garip soru sordu.”
Mırıldanan Sudo bir şeyler hatırlıyor gibiydi.
“Ne gibi sorular?”
“Ne zamandır ders çalıştığımdan tut da neden önceden ders çalışmamama rağmen şimdi ders çalışıyor olduğuma kadar değişik sorular. Galiba ÖYD’deki akademik olarak artan performansım dikkatini çekmiş olmalı.”
“Sonuç olarak öğrenciler arasında akademik notu en hızlı yükselen kişisin. Eminim o da bunu merak etmiş olmalı.”
Sınıf arkadaşları olan bizim için bile oldukça etkileyici bir performanstı.
Diğer sınıflardaki öğrencilerde onun içindeki sihri hissetmişlerdi.
“Bir kızın seni sorularla boğması senin için sorun yaratmaz dimi?”
“Evet, aslında durum öyle değil. Dışardan bakınca kız gerçekten tatlı, fakat her zaman oldukça saldırgan ve kibirli biriydi. Kulüp aktivitelerinden önce beni rahat bırakmasını istedim”
O kızla arasında yeni bir aşka dair bir umut yoktu gibi.
“Peki, o kız kimdi?”
“hatırlamıyorum… Sonuçta her kızın adını hatırlamamı bekleyemezsin benden.”
Pirinç topunu 3 lokmada ağzına tıkayan Sudo, ağzı doluyken bir yandan da cevap verdi.
“Her ihtimale karşı kim olduğunu öğrenmek ister misin? Tekrar onla karşılaşabilirsin ne de olsa.
Küçümseyerek alini sallayan Sudo, muhtemelen ÖYD ‘yi açmak üzere olan Yosuke’yi reddetti.
“Peki tamam. Eğer benden hoşlanan bir kız olsaydı, gerçekten farklı bir hikâye olurdu, ama bu imkânsız.”
Muhtemelen tüm bu deneyimin yarattığı etkiden dolayı Sudo, kızın adını hatırlamak istemiyordu.
“Demek artık atletik yeteneğinden başka yeteneklerinle de dikkat çekmeye başlıyorsun.”
“Bunun sebebi benden korkmalarıysa, umurumda değil,” dedi.
Sudo, kibirlenmeden yumruğunu sıktı ve savaşçı ruhunu topladı.
“Daha yeni başlıyorum.”(çn. Havalara bak mk.)
Bulunduğu durumdan hoşlanmasa da, etrafındaki diğer öğrencilere sürpriz yapmaya kararlıydı.
Çeviri: ayanokojiaynıben
1.5 porsiyon ichi kebap
Edit: horikita senpai