Elitler Sınıfı - Cilt 21 - Bölüm 19
Saat akşam 8 sularıydı
Ben yani Hashimoto aklımı özel sınavdan alamıyor bundan dolayı sık sık iç çekiyordum.
“Düşündüğüm gibi haber yok. Yüksek ihtimalle sınavı fazla takmadan rahatlamaya ve mentalini sağlam tutmaya çalışıyor.”
En azından ben böyle düşünüyordum.
Geçmiş sınavlardaki performansına bakarsak onun bu şekilde özel bir çaba sarf etmeden zaferi kazanmasının ihtimali düşük değildi.
Yüzde 70-80 civarındaydı.
Bu yüksek oran Sakayanag’nin sınıfının birinciliğini , en kötü ihtimalle ikinciliğini garantiliyordu.
Lakin sadece bu istatistiklere güvenmek yeterli olmayabilirdi.
A sınıfını korumamız için yapılması gereken çok önemli bir şey vardı.
Kendimi toparlayıp Sakayanagi’yi aradım.
Eğer ona karşı argümanlarımı nasıl savunacağımı düşünürsem zihnim bir savaş meydanına dönebilirdi.
“Bu saatte senden bir arama almak pek alışıldık değil Hashimoto-kun.”
Sakayanagi’nin sesi arkadaki klasik müzik sesiyle harmanlanmış bir şekilde geliyordu.
“Bu saatte rahatsız ettiğim için kusura bakma,prenses.”
“Sorun değil. Lütfen kafana takılan neyse çekinmeden sor.”
Sakin sesi ve hitabından tartışmak için zamanı olduğu gayet açıktı.
“Bugünki çay partisi epey eğlenceliydi. Ama yaptığım hesaplamalara göre bu sınavdan aleyhimize bir sonuçla ayrılma olasılığımız da yok değil. Sadece bu olasılıklara karşı bir emniyet alıp almadığını bilmek istedim.”
Bu sözlerimi aslında bilerek seçmiştim.
Onun cevabını bir su terazisi misali kullanacak ve tartışmamın temelini buna göre atacaktım. Yavaş ve sağlam bir temel…
Bu konuşmayı nasıl yapacağımı düşünmeye daha eve gelirken başlamıştım.
“Şu söz ettiğin riskler,tam olarak neler?”
Klasik Sakayanagi’ydi …Her şeyin farkında olsa bile her zaman salağa yatıyordu.
Eğer bu poker duruşunu rakiplerine karşı kullansa sıkıntı olmazdı ama bu kartını karşıdakilerden çok bize karşı oynuyordu.
Laf kalabalığıyla uğraşmak istemiyordu, konuşmadaki her şey onun süzgecinden geçmeliydi.
“Oldukça açık , değil mi? Diğer 3 sınıfın A sınıfına karşı 3 sınıfın birleşmesi ihtimalinden bahsediyorum. Eğer ki üç sınıf el ele verirse puanların dengesiyle istedikleri gibi oynayabilirler. Eğer 3 sınıf da bu ittifakın arkasında dürüstçe durursa bu bizim için büyük bir sorun olmaz mı?”
“Ah bu minik problemcik için mi bu kadar gerildin gerçekten?”
Minik problemcik mi? Tüm sınıflara karşı savaşmak mı minik problemcik?
Gergin bir şekilde bu olasılığı düşünmekten kendimi alamıyordum.
“Gerçekten endişeleniyorum. Senin için rahat olabilir prenses ama benim için bu üçlü ittifakın varlığı bile büyük bir sorun.3 sınıf da birleşip sınavdaki her şeyi A sınıfına karşı kullanırsa ne yapacaksın?”
“Bahsettiğin 3 sınıf A sınıfına ulaşmak için birbirlerine karşı savaşıyorlar. Umurlarında olan tek şey özel sınavdan nasıl diğer sınıflardan daha fazla puan alacakları.Bu ittifakın kurulması bundan dolayı pek olası değil .”
Ne demek istediğini anlıyordum.
Eğer ki A sınıfı sınavı sonuncu bitirse bile en kötü olasılıkla birincilikten düşerdik.
Ichinose ve Ryūen’in sınıfı karda bile sayılmazdı.
Ayanokōji ve Horikita’nın sınıfı eğer ki birinci olurlarsa sadece kendilerini A sınıfı yarışından düşmemeyi garantilemiş olurlardı.
“Ama eğer ki bu ittifakı gölgelerin içinden gizlice yöneten biri olsaydı işte o zaman işler farklı olabilir.”
Eğer ki Ayanokōji gerçekten düşündüğüm niteliklere sahip bir insansa bunu kolayca yapabilecek biriydi.
“Bu ihtimalin olası olmadığını söyleyemem ama beni arama sebebin gerçekten bu mu?”
Sanırım artık boş yere vaktini harcadığımı düşünmeye başlamıştı.
“Hayır fazlası var. Hatta aramamın asıl sebebi bu.Sınıfa katkıda bulunmak istiyorum”
Sırf özel sınav uğruna o ana kadar edindiğim tüm istihbaratı Sakayanagi’ye aktardım. Kōenji, Horikita’ya bir söz verdi ve o da bu sözü yerine getirecekti.
Ayrıca her ne kadar bunu kanıtlayamasam da Ryūen ve sınıf arkadaşlarının da bi dolaplar çevirdiklerini de söyleyebilirdim.
Diğer sınıflardan hangi öğrenciye koruma için öncelik verilmesi gerektiği vb. Ortalama bir insana anlamsız gelebilecek belirsiz ayrıntılara bile yer verdim.
“Yani…B sınıfı hakkında edindiğim tüm bilgileri verdim.”
Sadece hevesimi almak istemiştim.
Amacım A sınıfının sağlam tahtında benim de bir sesimin olmasıydı .
“Gerçekten de sağlam istihbarat toplamışsın Hashimoto-kun.”
Dileklerim yerine getirilmişti ve çabam görünüşe göre telefonda karşılığını almıştı.
“Elbette. Kritik miktarda Sınıf Puanı toplayan bir rakibimiz varken, en ufak bilgiyi bile toplayıp seninle paylaşmak istiyorum Prenses. Yine de en iyi zaman o çay partisi sırasında olurdu.”
“Gerçekten çok çalışkansın. Maezono-san’la aşk için değil de istihbarat için mi çıkıyorsun?”
Bunun geleceği belliydi.
Sakayanagi’nin belki de ayağı sakat olabilirdi ama fazla sağlam bir bilgi ağı vardı.
Maezono ile sadece bir iki kere dışarı çıktık.
Panik yapmamalıydım.
Bunu sakince yanıtlamalıydım.
“Yani bu da stratejilerimden biri diyelim değil mi?Ne zaman fark ettin”
“Onunla iletişim halinde olduğunuzu uzun zaman önce öğrendim. Şu Ayanokōji hakkındaki ‘tehdit raporu’ hani Masumi-san ile paylaştığın, onun tarafından hazırlanmıştı,değil mi?”
“Hadi canım Masumi-chan sana bunu söyledi mi?”
Kalbim sıkışmıştı.
Gerçekten bu konuşma hazırlandığım en kötü sonuçtan bile daha beter bir yöne gidiyordu.
Eğer ki Kamuro’ya sorsam bile, yüksek ihtimalle ‘Bana Sakayanagi’den gizli olması söylenmedi. Eğer söylenseydi bile suçun bana kalmaması için söylerdim.’ Diye geçiştirirdi.
“Her neyse umarım verdiğim istihbarat işine yarar Prenses.”
“Kibarlığını büyük bir minnet ile kabul ediyorum. Ne kadarını kullanırım emin değilim ama kesinlikle işimize yarayacak şekilde kullanacağım.”
“Yanlış anlamadıysam bu istihbarata pek ihtiyacın yok gibiydi.”
“Halihazırda zaten basit bir plana sahibim…Sonuçta sadece senin sağladığın bilgiye güvenemem.Ama şimdi duyduğum şeylerden sonra şüphesiz ki üstünde oynamam gereken bazı yerler var.”
Verdiğim bilgiler onu pek heyecanlandırmamış olsa da en azından bir iki işe yarar bilgi sağlayabilmiştim.
“Yani bu kadar takmanın bir gereği yok muydu?”
“Evet. Özel sınav esnasında beklenmedik şeyler olması çok eğlenceli olabilir. Açıkçası eğlencemin birazını elimden aldığını bile söyleyebilirim.”
Bugüne kadar bir kez bile Sakayanag’nin bu laubali tavırlarını görmediğim sınav yoktu.
Sınıfa kendi malıymış gözüyle bakıyor,A sınıfının sıralamasını korumak için çaba sarfetmiyodu.
‘Hadi ama bu sadece bir hobi o kadar. Beni böyle boş şeylerle meşgul etme.’
“Yani kazanacağının garantisini veriyor musun?”
“Kaybetmeyeceğiz.Eğer beni dikkatle izlersen sen de rahatça farkına varabilirsin
”
Onun bu özgüvenine ve rahatlığına bakarsak belki de cidden fazla endişelendiğim doğru olabilirdi.
Çok fazla istihbarat toplamıştım.
Ayanokōji’nin varlığı da beni planlarımı ve bakış açımı değiştirmeye itmişti.
”Tanrım, kendine çok güveniyorsun… Peki o halde,öyle olsun. O zaman dediğim şeyleri takmıyorum. Sadece kenardan izleyeceğim-tabii problem çıkmadığı sürece-.”
Şu noktada daha fazla zorlamanın bi manası yoktu.
Sonuçta bir telefon konuşmasında inebileceğim en derin noktaya kadar inmiştim.
“O halde lütfen izle…”
Telefondan sesi sakin gelse de belli ki morali bozulmuştu.
Sakayanagi verdiğim bilgilerden hiç hoşnut olmamıştı.
Sadece kendi tahminlerini kullanarak savaşmak istiyordu.
Yüksek ihtimalle bu yüzden tavrım hoşuna gitmemişti.
Her ne kadar kafamdaki konuşma kadar iyi olmasa da pek kötü geçtiği söylenemezdi.
“Elinizden öper,Prenses.”
Her ne kadar ufak bir rol alsam da benim işim bitmişti.
Top artık Sakayanagi’deydi ve şimdi sahne onundu.
Sakayanagi’yi aramak için gösterdiğim kararlılıkla karşılaştırıldığında daha ne kadar kararlılığa ihtiyacım olacağını bilmiyordum ama ne olursa olsun kazanma stratejimi uygulayacaktım.