Elitler Sınıfı - Cilt 5 - Bölüm 17 - 100 Metre Koşuları
Cilt 5 – Bölüm 17 – 100 Metre Koşuları
“100 metre koşuda hangi gruptaydın?”
“7. grup.”
Program tablosuna, yarışmaların sırasının ve zamanının yazıldığı kağıda, bakarak cevap verdim.
“İyi bir rakip çıkmasa bari.. sınıf adına sizi destekleyeceğim.”
“Sonuncu olmamak için elimden geleni yapacağım.”
İddiasız hedefimi dile getirdikten sonra biz, 1. sınıfların erkekleri, yarışma için yola koyulduk hep beraber.
100 metre koşu gibi yarışmaların tümü 1. yıllardan başlayarak sırayla gerçekleşecekmiş. İlk parti, 1. sınıftan erkeklerden başlayıp 3.sınıftaki kızlarla bitecek.
Sonra mola verilecek, ardından da ikinci partide, 1.sınıftaki kızlarla başlayıp 3. sınıftan erkek öğrencilerle bitecek. [1]
Yarışma, her bir sınıfın eşleşmelerde önceden sunmuş olduğu listelerin kullanımıyla başlamak üzereydi.
Festivalin başlamasıyla, kimin hangi sırayla yarışmalarda yer alacağı açıkça görülüyordu.
Her sınıftan seçilen 2 kişiyle beraber toplam 8 kişi bir araya geldi (Bir yarışta bir sınıftan 2 kişi yarışacak yani). Horikita’ya daha önce söylediğim gibi yedinci sıradaydım. 1. sınıf erkekleri toplamda 10 gruba ayrıldı.
İlk koşacak kişi Sudou’ydu. D Sınıfının tüm öğrencileri nefeslerini tutarak bekliyorlar. Spor festivalinin sonucu büyük ölçüde Sudou’ya bağlı olacaktı. Her şeyden önce bu yarışta, Sudou’nun çıkışını rakipleri ezmek için kullanacaktık. Ayrıca bu planla, herkesi aynı enerjiyle yarıştırmak da hedefti.
Sudou burada hayal kırıklığı yaratacak sonuçlar alırsa aksine kötü ve kalıcı etkileri olabilirdi.
“Bu koşuda dikkate değecek biri yok gibi. Ya şişkolar var ya da boş gösterişli çocuklar. Sudou’nun birinciliği garanti bence.” diye mırıldandı, Ike.
Diğer 1. sınıflardan dikkate değer birisini ben de göremedim. İke’nin dediği gibi muhtemelen birinci olacağı kesin.
“Aksine bakış açısına göre, yanlış bir adım atıyor da olabiliriz.”
İdeal bir yarışma hayal edersek eğer, Sudou gibi birinin karşısında, onun kadar güçlü biri olsaydı daha iyi olurdu.
“Ama bu tarz konularda elden bir şey gelmez, şansa kalıyor her şey.”
Sudou, başlangıç çizgisinde çömelip duruşunu almıştı, duruşunda mutlak bir güven vardı. Yarışın ortasında yuvarlansa bile hala işleri değiştirebilirdi, çevresine böyle güçlü bir his yayıyordu.
Sinyal verildiği gibi Sudou mükemmel bir şekilde ayağa kalkıp fırladı. Daha en başta bir kişiyi geçen Sudou, herkesi yarış dışı bırakıp etrafı toza dumana boğdu.
Bitiş çizgisine kimse ona ayak uyduramadığından dolayı ezici bir farkla ulaştı. İnanılmaz yeteneklerini sergileyerek kimseye birinciliği bırakmadı, beklenildiği gibi ilk koşunun birincisi, Sudou oldu.
Aynı zamanda, Sudou’yla beraber koşan hoca da sonunculuğunu korudu ancak…
Kazananı kutlamak için zaman bile verilmeden bir sonraki yarış için sinyal verildi. Sinyaller 20 saniyelik aralıklarla geldi. Ortalama , tüm 1.sınıf erkeklerin koşması için 4 dakika gerekiyor…
Aynı hızı, diğer yarışmalarda da yapacaklarını düşününce, hesaplamalarıma göre 100 metre koşu yaklaşık 30 dakika içinde tamamlanır, hiç fena değil bayağı hızlı bitecek.
“Sudou-kun’dan beklenildiği gibi.”
Benimle eşleşen Hirata, ondan etkilenmiş gibi övdü.
“Evet. Diğer sınıflar da şaşkın.”
Sadece birinciliği almamış aynı zamanda güçlü bir etki bırakmıştı. Sudou ve Profesör gibi, yedinci grup olarak biz de böyle güzel bir sıralamayı yakalamak istiyoruz.
Futbol kulübünde olan ve hızlı bir koşucu olan Hirata, iyi bir sıralama yakalar büyük ihtimalle. Bense kötünün iyisi olmayı planlıyorum. Sonuncu da olabilirim, sıkıntı değil..
Bir de öne çıkma ve göze batma problemi var, tabii. Dikkat etmemiz gereken diğer sınıflardan öğrenciler var ama tanıdıklarım, Ryuuen ve Katsuragi gibi varlığı güçlü olanlar ve Kanzaki ve Shibata gibi atletik öğrenciler, hangi grupta olduklarını merak ediyorum. Gözümün üstünde olması gereken kişileri seçip dikkatle gözleyeceğim onları.
Üçüncü grup başlangıç noktasına geçti.
“Ohh, keltoş… şey ….yani, Katsuragi bu grupta.”
İke eliyle kafasını işaret etti. Güneş ışınlarının çarptığı kafası, insanı kör edercesine parlıyordu. Katsuragi’nin yanında aşina olduğum bir adam bitiş çizgisine sakin bir ifadeyle bakıyordu.
B Sınıfından Kanzaki’ydi. Yani Katsuragi ve Kanzaki birbirlerine karşı yarışacaklar, ha?
Bu arada dikkat edilecekler listesinde ilk sırada olan D Sınıfından Kouenji de üçüncü grubun bir parçası ama…
-
- sinyal çaldığı halde, Kouenji’den ne bir haber ne bir iz vardı. Ancak okul olmayan Kouenji’yi aramaya zahmet etmedi, yok olarak sayarak maçı hemen başlattılar.
Üçüncü grupta herkes güçlüydü ama hızlandıkça Kanzaki herkesi aşığ öne geçti.
Katsuragi de hiçbir şekilde yavaş değildi ama Kanzaki ondan daha hızlıydı ve çok fazla çekişme olmadan yarış sona erdi. Kanzaki birinci, Katsuragi üçüncü oldu. Yarış ilerledikçe Hirata bir şey fark etti.
“Ayanokouji-kun, şuraya bak.”
Hirata’nın fark ettiği şey kulübe yönündeydi. Gözlerimi bakmaya zorladım, Gözlerimi bakmaya zorlarken içinde saçlarını düzelten Kouenji’yi gördüm. Koşmayı çoktan bitirdi mi dersiniz? Elbette, hayır. Geri çekilmeye ne kadar da bayılıyor, ya.
“Katılım sağlamayacak sanki.”
Açılış törenine kadar itaatkar davrandı… ya da öyle görünüyordu ama nihayetinde yarışmalara katılmaya hiç niyeti yoktu demek.
Muhtemelen bir bahane uydurup iyi hissetmediğini söyleyecek ve geri çekilecekti.
Tüm yarışmalara katılmaması durumda sonuncu sayılacak ama o bunu umursamıyor bile. Yani bu sorun, sınıfa olduğu kadar Kırmızı Takıma da sıkıntı çıkaracak.
A Sınıfından, geçerli bir nedeni olsa dahi Sakayanagi hiçbir etkinliğe katılamayacak.
C Sınıfı ve B Sınıfından eksik olmadığını da düşünürsek Kırmızı Takım bu iki kişinin oluşturduğu boşluğu doldurmak zorunda kalacaktır. Oldukça büyük bir engel…
Yarışma şuan sorunsuz ilerliyordu.
Gruplar birbiri ardına koştu ve sıra yedinci gruba geldi. Dördüncü başlangıç çizgisine girdim ve Hirata da yanımdaki beşinciye geçti.
Bizim dışımızda tanıdığım A Sınıfı’ndan Yahiko vardı ama geri kalanı aşina olmadığım kişilerdi.
Hayatımın ilk spor festivaliydi.
Ne hızlı ne de yavaş bir başlangıç yaptım. Yanımda koşan Hirata yavaş ama emin adımlarla beni geçti ve en iyi koşuculara katıldı. Öte yandan önümde dört kişinin sırtı vardı, beşinci bendim.
Grupta hızlar arasında bir uçurum olmaması nedeniyle kalabalık bir grup şeklinde koşmuşum gibi oldu. Sonuçta durum değişmedi 5. olarak bitirdim. Hirata ise az bir farkla 1. oldu.
“Ohh, güzel bir sonuç, Ayanokouji-kun.“
Hedefe herkesten önce ulaşan Hirata oh çekip beni takdir etti.
“Yük oldum değil mi, özür dilerim.”
“Yok öyle bir şey. İyi bir yarıştı, herkes hızlıydı zaten.“
Hirata, hayal kırıklığı olan sonucumdan sonra bile beni suçlamadı ve gülümsedi. Aceleyle pistten ayrıldım ve çadıra döndüm. Çünkü bir sonraki grup başlayacaktı.
-
- sınıf erkekler 100 metre koşuyu bitirdikten sonra koltuklarına oturdular ve kızların yarışına odaklandılar.
Maçı kim kazandıdan çok kızları koşarken görmek içindi bu çaba. Erkeklerin doğası böyleydi…
“Sudou nerede?”
Koltuğuna çoktan dönemesi gereken Sudou’yu göremedim.
“Bilmem. Tuvalete gitmiştir kesin, neyine meraklanıyorsun? Bırak onu da cicikleri izleyelim, cicikler daha önemli..”
İke iyimserdi ama ben Sudou’nıun olmamasının kötüye bir işaret olduğunu düşünüyordum. Horikita’yla uğraşmak için burada olması gerekirdi?! Ama burada değil, garip.
“… olamaz.”
Kulübeye baktım.
Önsezim gerçekleşmiş gibi, Sudou’nun Kouenji’ye yaklaştını gördüm.
“Off. Ben yanlarına gitsem iyi olacak.”
“Tamam, hadi git.”
Benimle aynı anda durumu fark eden Hirata da panikledi ve kulübeye doğru yöneldi.Çoktan işler kızışmıştı. Sudou Kouenji’ye doğru yumruğunu sıkmış yerinde duramıyordu..
“Seni piç. Katılsana yarışmalara!“
Kapıyı açtığımda Sudou’nun korkutucu sesini dışardan duyabiliyordum.
Sudou dibine kadar yaklaşmıştı ama Kouenji onun varlığını henüz fark etmemişti.
Pencereye yansıyan yüzüne hayranlıkla bakıyor, kendisini övüyordu. Ama bu tutumu sadece işi kızıştırıp Sudou’yu daha da öfkelendirdi.
“Anlaşılan seni dövmedikçe, akıllanmayacaksın, Kouenji.”
“Yapma dur, Suodu-kun. Eğer öğretmenler öğrenirse—“
Hirata elbette onu durdururdu, ancak böyle bir açıklamayla onu caydırmak mümkün değildi.
“Kapa çeneni, sen. Bu sınıfımız iç meselesi değil mi! dövsem ne dövmesem ne!? Bu mal çocuk hocalara gidip ağlamazsa, kimsenin haberi olmaz!“ diye bağırdı, Sudou.
“Ne kaba birisin. Buraya geldim çünkü yalnız kalmak istedim. Gördüğünüz üzere, bugün kendimi hasta hissediyorum. Katılmıyorum yarışmalara.” cevap verdi, Kouenji.
“Bana yalan söyleme! Antrenmanlar neyse dedik ama asıl etkinliği bile asmak istiyorsun.” dedi, Sudou.
Böyle bağırması normaldi.. Kouenji, resmen sağlık kelimesinin vücut bulmuş haliydi. Bu çocuğun hasta olması mümkün değildi.
“Dur, Sudou-kun!”
Uzaktaki Hirata panik içinde yaklaşmadan önce Sudou dayanamayıp yumruğunu kaldırdı. Muhtemelen Kouenji’nin gözleri açılsın diye yumruklamayı planladı.
Ancak, beklentilerin ve normal standartların ötesinde olan Kouenji, güçlü yumruğunu avucuyla yakaladı.
‘Tak.’ … kulübe içinde bu ses yankılandı. Kouenji Sudou’nun yüzüne bakmadan konuşmaya başladı.
“Yeter. Senin gibi biri beni yenemez.”
Sudou kendini tutmuyordu. Aksine tüm gücüyle attığı bir yumruktu.
Ve çok kolay bir şekilde engellenmişti. Sudou muhtemelen Kounji’nin yüksek potansiyelini yeniden fark etmişti. Ama bundan korkmak yerine daha da ciddi oluyor gibiydi.
“O zaman hodri meydan! Senin o gururunu ben ezeceğim.”
“Ne kadar boşsunuz ya. O kızla beraber bir olup bana güvenilmezsin deyip duruyorsunuz, iyi valla.”
“O kız? Kimden bahsediyorsun?”
“Deli divane olduğu o havalı kız, işte. Spor festivaline katılayım diye sabahtan beri baskı yapıp duruyor.”
“Kastettiğin kişi … Horikita?”
Anlaşılan Horikita, Kouenji’nin katılmama isteğini hesaba katıp kendi çapında önlem almaya çalışıyordu.
Issız adadaki tavırlarını düşününce, bu ihtimali düşünüp önlem almaya çalışmamak mümkün değil, tabii.
Yine de, benden gizli Kouenji ile ilgili uğraştığını bilmiyordum.
“Her neyse, kendimi iyi hissetmiyorum ben. Çıkın gidin.”
“Seni şerefsiz—!”
Az önce yaşananın tekrarlanmaması için Hirata, Sudou ve Kouenji’nin arasına girdi ve ikisini de sakinleştirmeye çalıştı.
“Sanırım biraz sakinleşsek iyi olacak. Kouenji-kun’un tutumu da hatalı ama kendini iyi hissetmediğini söylediğinde dinlenme hakkı var. Ayrıca kime karşı olursa olsun şiddet uygulanmamalı.”
“Yalan söylüyor işte, Hirata-kun. Issız adada da aynısını yapmadı mı bu çocuk?”
“Asılsız suçlamayın beni. Mükemmel vücudum hasta olduğumda belli etmiyorsa bu benim suçum değil, o kadar.”
“Geriye kalan tüm yarışmaları da ekeceksin değil mi?”
“Tabii ki, iyileşirsem katılacağım. İyileşirsem, muhakkak oynuyorum.”
Sudou artık öfkesini tutamıyordu. Ama zaman, Kouenji’yle uğraşma zamanı değildi.
“Bir sonraki yarışma başlayacak Sudou-kun. Eğer liderimiz orada olmazsa bu moralleri düşürecektir.”
Hirata, Sudou’yu ikna etmek için farklı bir yaklaşım denedi.
“… Peki. Sadece geri dönmem yeter, değil mi? Geri dönelim.”
Hirata, Sudou’ya eşlik ederek kulübeden çıktı. Kısa bir süre sonra ben de onların arkasından gittim. Huysuz bir şekilde D Sınıfının çadırına geri dönen Sudou sandalyesine oturdu.
“Kahretsin! Bir dahaki sefere o piç kurusunu cidden uçuracağım! Kahretsin!”
Öfkesi azalmak yerine daha da arttı ve öfkesi etrafa sıçradı.
Akıllı bir adam tehlikeden uzak dururdu.
İnsanlar birer birer Sudou’dan uzaklaştı. Sudou ona yaklaşan herkese öfkesini kusuyordu sanki.
Ancak kızların yarışına dalmış olan Ik,e Sudou’nun öfkesini fark etmedi ve neşeli bir şekilde ona yaklaştı. Bunu fark ettiğimde, kızların 100 metre yarışında son grup kalmıştı, yarışlar bitmek üzereydi.
“Ne yapıyordun Ken? Niye geç geldi? Seninkinin yarışı başlamak üzere.”
Sudou’nun sırtını vurdu. Sudou, o anda elini tutup Ike’la kafalarını tokuşturdu.
“Gyaa! N’oluyor ya!”
“Stres atıyorum.”
“Acıyor, acıyor, acıyor! Pes ediyorum, pes!”
Bu konuda söyleyebileceğim bir şey yoktu, dikkatli olsaydı böyle olmazdı..
Her neyse, öfkeyle İke’ye saldırdıktan sonra rahatladı biraz. Dahası Horikita yarışı yaklaştığı için Sudou dikkatini toparlayabildi.
Horikita, son çizgiye geçti.
“En azından Suzune’yi izlemek iyi gelecek…”
Bunu izleyerek iyileşecekse… tabii iyileşmesini ben de yardım ederim.
Yandan Sudou’yu izlerken Sakura nefes nefese yanıma geldi.
“Haa, haa… a-acıyor…”
Elinden gelen en iyi şekilde koşmuş olmalı, sürekli derin nefes alıyor ve acı çekiyor gibiydi.
“B-Beni izledin mi, Ayanokouji-kun?”
Bana gözlüğünün arkasından parıldayan gözlerle baktı. Ne yazık ki Sakura’nın yarışını Sudou için kulübeye gittiğimden izleyemedim ve bu yüzden de nasıl gittiğini bilmiyordum. Ama ona izlemediğimi söylersem Sakura muhtemelen ciddi bir depresyona girerdi.
“İyiydin.”
Kısa ve öz bir cevap verdim. Şu anda kesin olarak anladığım tek bir şey varsa, o da Sakura’nın yarışında elinden geleni yaptığıydı.
“Te-teşekkür ederim! Bu sonuncu olmadığım ilk yarışma.”
Gülümseyerek söyledi. Sakura tüm sıınıflar içinde antrenmanda en yavaş işiydi.
Ama yarışmada birisini yenmişti. Dahası, sevincine bakılırsa, rakiplerinden birisi düşmüş falan da değildi. Emeğiyle öne geçmişti.
“Kendi zorlamamaya dikkat et. Eğer kendini zorlarsan düşebilir ve kendine zarar verebilirsin.”
“Ta-Tamam!”
Ağır ağır nefes alırken yeniden gülümseyen Sakura yanımda bir sonraki yarışı izlemeye başladı. Ayrıca ben de Horikita’yla beraber diğer kızlara odaklandım.
Üçüncü çizgide C Sınıfı öğrencisi İbuki Mio vardı.
Horikita’nin kendisine rakip olarak gördüğü İbuki ile aynı grupta olması ne tuhaf bir tesadüf. Horikita ona bakmadı bile ama İbuki kaşlarını çatmış, onu izliyordu.
Uzaktan bile, bakışlarında Horikita’ya kaybetmeme isteğini görülüyordu.
“İbuki-chan’ın sporda iyi olup olmadığını merak ediyorum.”
“Onu bunu bilmem ama. Horikita’nın kaybetmesine imkan yok.”
Diğer çocuklar bilmiyordu ama İbuki^nin oldukça atletik birisi olduğunu.
Sadece asgari bilgiye sahip olduğum için, kimin kazanacağına dair bir tahmin yürütemiyordum.
Başlama işaretiyle aynı anda yedi kız öne çıktı. İkili arasında daha iyi bir başlangıç yapan İbuki’ydi. Horikita’nın tepkisi hafif gecikti ve geride kaldı.
Ama hemen hızlandı ve güzel bir formla İbuki’ye yetişti. Öte yandan İbuki iyi bir başlangıç yapmayı başardı ama belki de Horikita’ya olan endişesiyle geriye baktı.
Bir anlık arkaya bakışıyla aradaki mesafe azaldı ve mükemmel bir orta pozisyona geçti ve sallanmadan veya ayrılmadan o pozisyonunu korudu ve devam etti.
Yarışının sonuna yaklaşırken İbuki’nin ifadesinin sertleştiğini görebiliyordum. Yan yanalardı ama neredeyse belli olmayacak şekilde Horikita öndeydi. Az ama güvenilir bir farkla.
“Bu biraz kötü oldu sanki… ?”
Sudou’nun fısıltı olan önsezisi tutmuştu. Gerçekten de az farkla lider olan Horikita ile İbuki arasındaki mesafe yavaş yavaş azaldı.
Ondan kurtulmayı çalışan Horikita’ya cevap olarak İbuki daha da yaklaştı.
Maç bitti.
Sonuç için videoya ihtiyaç duyuldu ve seyirciler arasında kimsenin garipsemeyeceği hafif bir kargaşa oldu.
Bitiş çizgisine varan ilk kişi Horikita’ydı.
Nefesini kontrol altına çalışan Horikita’nın yanı sıra İbuki hayal kırıklığıyla yere düştü.
Ama Horikita için endişelenmeseydi, o zaman sıralama farklı olabilirdi.
Zaferin sebebi, Ibuki’nin dikkatindeki küçük bir boşluktu.
“Başa baş geldiler.”
Yarış bittikten sonra, Horikata’yı izleyen Sudou da böyle düşünüyordu. İbuke’yle olan yarışı bir kenara bırakırsak D Sınıfı hariç diğer 4 oldukça düşük seviyedeydi.
100 metre yarışın 1. sınıflar için tamamlanmasıyla, sonuçlarımızı birbirimize rapor etmeye başladık.
Sudou, Hirata ve Horikita gibi atletik olanlar 1. olmayı başardı. Ancak öte yandan sınıfın genel olarak kötü sıralandığını ve tatmin edici bir başlangıç yapamadığını görebiliyordum.
“Böyle devam et. Özellikle sen, hızın senin gururun, demi Hirata?”
“Öyle diyorsun ama …Shibata gerçekten çok iyi.”
“O konuda yapacak bir şey yok. Shibata-kun benden de daha hızlı, maalesef.”
Nitekim kulüp çalışması sırasında Hirata’dan bile daha hızlı olduğuna dair örnekler görmüştük.
İyi bir başlangıç yapmamıza rağmen bundan sonra hesaplamalar gittikçe daha da karmaşık hale gelecekti.
Defter veya telefon yasaktı. Yarışmaların sonuçlarını sözlü aktarsak bile bu sadece belirli bir dereceye kadar işe yarayacaktır, hepsini akılda tutmak zor olacak…
Dahası, diğer sınıfların sonuçlarını da ayrıntılı olarak bilmiyoruz zaten.
Geri dönen Horikita’ya yaklaştım ve ona seslendim.
“Ucuz atlattık.”
“… doğru. Şaşırdım ben de. İbuki-san beklediğimden daha hızlıydı.”
Belki de İbuki’nin yaklaştığını fark etti ve oh çekti.
“Kouenji’yi ikna etmeye çalışıyormuşsun.” diye sordum.
“Sana kim söyledi… ? Hiç işe yaramıyor ama.” dedi, Horikita.
Bir anlığına Horikita, kulübenin içinde mutlu mesut vakit geçiren Kouenji’ye baktı.
“Onun katılmamasıyla ilgili endişelerim vardı…ve bir şeyler yapmak zorundaydım.”
“Emin olduğum tek şey, A Sınıfı’na yükselmeye istekli olmayan tek kişinin o olduğu.” diye devam etti, Horikita.
Okuldan atılmadığı sürece burada geçirdiği zamanın tadını çıkaracak bir karaktere sahip.
Katılmamaya karar verdiyse onu harekete geçirmenin imkanı yoktu.
Ancak tatmin olmamıştı, farklı bir düşünce Horikita’nın aklında filizlenmeye başladı.
“Kushida-san gibi sınıftaki herkes tarafından sevilen biri olsaydım, onu harekete geçirebilir miydim merak ediyorum.”
“Bilmem. Ama onun, Kushida ya da Hirata gibi kişiler tarafından ikna edileceğini sanmıyorum.“
İkisi de baştan beri Kouenji’yi zorla ikna etmeye çalışmadı. Sonuçta yalandan bile olsa hasta olduğunu söyleyen birisine yalan söylediğini ima ederek zorlayamazlardı.
” ‘Kushida gibi olsaydım’ gibi bir şey diyeceğini hiç düşünmezdim.”
“Ondan hiç nefret etmedim ki. Bil diye söylüyorum..”
Sohbetin akışıyla ağzından söylememesi gerek bir şey söylediğin fark eden Horikita, hemen son bir cümleyle konuşmayı kapattı.
“Az önce söylediklerimi unut.”
Bunu söyleyerek konuşmayı bitirdi. Sonra da yakında başlayacak olan 3. sınıfların yarışlarına baktı.
O hem D sınıfına endişeleniyordu hem de abisine.
Tabii ki, öğrenci konseyi başkanı olan abisi, kız kardeşinin duygularından hiçbir şekilde etkilenmiyordu.
İkinci grupta yer alan Horika’nın abisi, 1. oldu.
“Tahmin ettiğimden hızlıymış.” diye yorum yaptım.
“Çünkü abim mükemmel birisi. Ne yaparsa yapsın her zaman bir numaradır.”
Bu bir övgüden çok gerçek gibiydi. Tüm okul yılları 100 metre yarışı bitirdiğinde, sonuçların sayımı başladı.
Bir sonraki yarışma başlamadan önce Kırmızı ve Beyaz Takımların ilk puanları açıklandı.
Kırmızı Takım: 2011 puan
Beyaz Takım: 1891 puan
Yarışmalar yeni başlamasına rağmen Kırmızı Takım baskın görünüyordu.
[1] : İlk paragraflarda anlatılan yarışma sıralaması ile yarışma farklı sıralarda gerçekleşti. Arada ekstra bir şeyler yaşandı mı bilmiyorum. (bahsedilen mola gibi) Bu bölümde ekstra bir bilgi yoktu. Sonraki bölümlerde açıklanabilir diye orijinal haline bağlı kalındı. İngilizce çeviride hata da olabilir. Böyle bir durum söz konusuysa, çeviri düzelecektir.
Çeviren: Viztorio