Elitler Sınıfı - Cilt 5 - Bölüm 22 - Garip Tesadüfler
Cilt 5 – Bölüm 22 – Garip Tesadüfler
Üç ayaklı koşuya hazırlandığımız için dinlenecek zamanımız yoktu. Öte yandan kızların engelli koşusu daha ilk turdan hararetli bir hal almıştı.
Horikita önceki yarışta C sınıfının ikilisine karşı aldığı sonucu telafi etmek için daha başlangıç noktasından elinden gelen her şeyi ortayı koydu.
“Bu sahneyi daha önce görmüştüm.”
“Anlaşılan, yine Yajima-san ve Kinoshita-san ile aynı gruba düşmüş.”
Horikita sadece sporda değil, akademik ve birçok alanda yüksek bir potansiyele sahipti. Ancak bir alan üzerinde uzmanlaşmış birini yenmek kolay bir iş değildi.
Maç başladığı gibi Kinoshita öne atıldı. Denge tahtasına herkesten önce ulaştı ve arkasından gelenlerle arasına zar zor bir mesafe açtı.
Yajima ikinci sıradayken Horikita da arkalarından takip etti, maç bu şekilde başladı.
Kişinin yalnızca hızı ve dayanaklılığına bağlı olan 100 metre koşusundan farklı olarak engelli yarışında, çeşitli engeller vardı fakat düşündüğümüz kadar fark yoktu aralarında.
Denge tahtasını geçtikten sonra aradaki mesafe neredeyse yan yana koşuyorlarmışcasına kısaldı.
“Bu sefer bir şansı var gibi.”
Sudou da Horikita’ya tezahürat yapıyor ve izlerken ellerini sıkıca tutuyordu. Horikta ağ engelini diğerlerinden önce geçtiğinde, liderliği eline almayı başardı.
Kinoshita hızlı bir koşucu olduğu için, engeller nedeniyle oluşan kısacık arayı kapatmayı başararak 2.sıraya geçti.
Yajima büyük ihtimalle ilk sırayı almakta zorlanmayacaktı. Horikita da ikinci sırayı almak için elinden geleni yapıyordu. Horikita çuvallara ulaştığında hafifçe dengesi bozuldu ve Kinoshita’ya yaklaştı.
Onu geçtikten sonra tüm gücüyle koştu ve ondan kurtuldu.
Aralarındaki 1-2 saniyelik bir fark gibiydi. Horikita kalan 50 metre için tam hızda koşuyordu. Bu arada belki de arkasından yaklaşmakta olan Kinoshita hakkında endişeleniyordu ve sürekli bir önüne bir arkasına bakıyordu.
Bu bir anlığına oyalanmasına neden olmuş ve Horikita ile Kinoshita yan yana gelmişlerdi. O sırada, hem Kinoshita’yı anlık bir deparla geçmeye çalışan Horikita hem de geçmeye çalıştığı Kinoshita birbirlerine çarpıp düştüler.
“Oooo!? Hey, ne oldu öyle!“
Bu uzaklıktan hangisinin diğerinin üzerine düştüğünü anlamam mümkün değildi fakat bir düşüş yaşanmış, 2si de şuan yerdeydi.
İkisi de daha ayağa kalkmaya çalışırken diğer yarışmacılar bir bir onların önünden geçtiler ve ikili son sırayı almamak için yarışmaya başladı.
Hemen ayağa kalkamadılar ancak çabaladıkları etrafta oluşan toz bulutlarından belli oluyordu.
Her ne kadar yarışmaya devam etseler de çok büyük bir etkisi olmadı yarışmanın. Horikita şaşırtıcı bir şekilde 7. oldu. Kinoshita ise bacağındaki ağrı sebebiyle yarışmaya devam edemedi ve sonuncu oldu.
- olmayı beklerken sonuncu olmak, üzücü olsa gerek.
Ve bununla beraber Horikita… birinci, üçüncü ve yedinci sıraları kapmış oldu….ha?
Bu yarış için şanssız bir olay demekten başka bir seçeneğimiz yok ama…
“………”
“Sorun ne, Ayanokouji-kun?”
“Eğer bu ‘tesadüf’ tekrar yaşanırsa, buna ‘tesadüf’ diyemeyiz.”
Daha önce dile getirmediğim konuyu Hirata’ya açtım.
“Demek sen de benim düşündüğüm gibi düşünüyorsun? Bence diğer öğrenciler de bunu yavaş yavaş fark edecek. Ama bunun yaşanması — işlerin kötüye gittiği anlamına geliyor, değil mi?”
Maalesef değerlendirmesi tam yerinde idi.
“Peki, diğer öğrenciler de bunu fark ederse, üstesinden gelebilir misin, bununla ilgilenebilir misin?”
“Elbette. Ne de olsa benim rolüm bu. Ama yapabileceğimiz bir şey yok mu dersin…?”
“Olsaydı harika olurdu.”
Hirata’nın hiçbir hoşnutsuzluk ifadesi göstermeden görevi kabul etmesi beni rahatlattı ve böylece suratı 5 karış olan kızın olduğu yere yöneldim.
Engelli yarışından dönen Horikita’nın yüzünde kasvetli bir ifade vardı. Durum, huzursuzluk veren yürüyüşüne ve duruşuna bakıldığında gayet açık şekilde görülüyordu.
“Canın yanıyor mu?”
“… sadece biraz. Ama yarışmamı etkileyecek kadar değil. Azcık dinlenirsem iyi olacağım.”
Böyle sert ve sağlam bir hava vermeye çalışıyordu fakat oturmakta bile zorlanıyordu.
Gazabına maruz kalmaya karşı kendimi hazırlayarak acıdığını düşündüğüm yere dokunmaya çalıştım.
“….!?”
“Bununla iyileşeceğim mi diyorsun, yani ?”
“Dokunma bana. Beni düşünmene de gerek yok. Acıya katlanacağım başka çare yok.”
Kazanmak gibi bir zorunluluğu olduğu için mecburi katlanmak zorunda olduğunu düşünüyordu. Özellikle de Horikita gibi sonuç üretmekten gurur duyan insanlar için, bu iş onun göreviydi.
“Bırakırsan puan kazandırma ihtimalin kalmayacak, evet. Bu yüzden direndiğini biliyorum.“
Bana dik dik bakınca sinirlenip kızacak sanıyordum ki Horikita tamamen farklı bir şey hakkında konuşmaya başladı.
“Asıl problem, o kız. Bu olay neredeyse bilerek yapılmış gibiydi.”
“… sence bu ne anlama geliyor?”
“O kız, arkamdan koşarken birçok kez bana seslendi.”
Demek maç sırasında ara sıra arkasına dönmesinin sebebi buydu.
“Tabii ki bunun garip olduğunu düşündüm. Ama hemen sonrasında arkamı döndüm ve çarpıştık, sonra olanları sen de gördün. Buna itiraz edecektim ama eğer bu sıradan bir çarpışma olsaydı bana seslenmezdi.”
Tabii bunun sürpriz bir saldırı olma ihtimali yüksekti.
“Dürüst olmak gerekirse bu şekilde devam edemem… ve hala yarışmaların ortasındayız…..”
Tüm okulu hesaba katarsak Horikita yaralanan üçüncü kişi oldu.
Yarışlar sırasında düşüp bacağını yaraladığı için çekilmek zorunda kalan 2.sınıftan birisi vardı ama onun durumu izole bir yerde olduğundan endişelenecek bir şey yoktu.
“Benim hakkımda endişelenmek yerine kendin hakkında endişelenmelisin. Sonuçların benimkilerden daha kötü, değil miydi?”
Birincilik, üçüncülük ve kaza sebebiyle yedincilik alan Horikita’nın şu anda 30 puanı var. Benim ise 27 puanım var. Oldukça yakın puanlar, ama kaybettiğim gerçeği değişmiyordu.
“Elimden geleni yapacağım. Sen de kendini zorlama, tamam mı?”
“Sürünerek bile olsa yarışmalara katılmayı düşünüyorum.”
Bunları söyleyen Horikita’yı arkamda bırakarak bir sonraki yarış için hazırlanmaya gittim: üç ayaklı yarış.
“Horikita-san’ın durumu nasıl?”
Hirata durumu uzaktan fark etmiş ve endişeyle bana seslenmişti.
“Oldukça ciddi. Sonraki yarışmaları etkileyecek gibi.”
“Bu gidişatı değiştirir işte…“
İpi bağlarken biraz konuşma vaktimiz oldu.
Çok geçmeden 1.sınıf erkekler için üç ayaklı koşu başladı. Birbiri ardına başladılar. Bu spor festivali tamamen okul tarafından düzenlenmekte ve yarışmalar hiçbir zaman israfı olmayacak şekilde düzenlendi.
Programların ayarlanışı ise mükemmeldi.
Üç ayaklı yarış için, iki kişi tek bir takım oluşturuyordu, bir yarışta koşacak takım sayısı ise dörttü.
Bizden önceki grupta yer alan Sudou, sinirden küplere binmişti ne hikmetse.
Sudou’nun partneri İke’dı.
Normalde bu takımı geriye çeken ve oldukça riskli olan bir kombinasyondu.
Ancak belirli bir yöntemle bu kombinasyon zafere dönüşebilirdi. Hedef buydu daha doğrusu.
“Offfff!”
İke maçın ortasında çığlıklar atmaya başladı. Sudou’nun daha ilk adımdan gaza basması onu etkilemişti haliyle. Bu taktikle, bir bakıma bu üç ayaklı yarışı kesin kazanmayı hedefliyordu.
Sudou, ona ayak uydurmakta zorlanıp düşen İke’yi yerden kaldırırken tüm gücüyle kükredi. Uzaktan bakınca tek kişilik oyun gibi görünse de, değildi.
Sudou, düşmemesi için İke’yi destekleyerek ilerledi, böylece birinciliği elde etti.
“Sudou-kun bu tarz zorlu oyunların hakkını başarıyla veriyor.”
Partnerinin Ike olmasına kesin üzülmüştür ama şuan 1. olduğu için memnun olmalı.
“Aynen. Fakat oyunların hepsini kazanmaktan bahsediyorsak o zaman Sudou tek başına yetersiz.”
Eğer onu kontrol edemezsem, 2 tarafı da keskin bir kılıca dönüşüp bize zarar verebilirdi.
“Sudou-kun’un taktiğini uygulayalım, hadi.”
Bu sözlerle beraber Hirata koşmaya başladı. Şanslıyız ki bizimle aynı grupta koşan önemli kişiler, kayda değer güçlü kişiler, yoktu.
Sudou’yla benzer şekilde biz de uyumlu partnerler olduğumuzdan birinci olduk. Şimdi kimseyi üzecek bir durum yok, herkes tatmin olmuştur herhalde.
“Kyaa—! Hirata-kun çok havalı—!”
Ancak kızların direkt olarak Hirata için yaptıkları tezahüratları dinlemek acı vericiydi.
Sonra kızların üç ayaklı yarışı başladı ve ikinci tur için Horikita-Kushida çifti hazırlanmaya başladı.
Biraz da olsa uzlaşmayı öğrenen Horikita ve anlaşmaya çok istekli Kushida’dan oluşan bir takım.
Aralarındaki ilişki çok derin ve karmaşıktı ama ikisinin de isteği kazanmak olduğundan sorun çıkmaz herhalde.
Şimdi antrenmanların meyvelerini gösterme zamanıydı.
Birbirleriyle konuşmadan hazırlık yapıyorlardı. Benim bakış açımdan, yani aralarındaki olayı bildiğimden, garip bir takım olarak görmeden edemiyordum onları. Fakat D sınıfı açısından rahatlatıcı, güvenilir ve yetenekli bir takım olmuşlardı.
İkinci sırayı alarak umut verici bir başlangıç yaptılar. Kötü bir başlangıç değil ve tezahüratlar yükselmeye başladı.
“Hadi, Suzune!”
Sudou verdiği sözü tutmayıp ona ismiyle seslendi ama sesini büyük ihtimalle Horikita duymadığı için güvende, azar yemeyecek bence.
Ancak hemen sonra aniden hızları kesildi ve sıralamaları düştü.
Bu arada 1.sırada koşanların A sınıfından kızlar olduğunu fark ettim.
Bu çift Horikita’yla aynı auraya sahip bir kız liderliğindeki bir çiftti. O anda içinde Yajima’nın olduğu C sınıfı çifti 2.sıradaydı ve onları takip etmeye başladı.
“Garip bir durum söz konusu.”
“Ahhh? Nedir?”
Tezahürat yapmakla meşgul olan Sudou bana fazla bakmadan kısaca sordu.
“Şey… Horikita’nın hareketleri esnek değil gibi.”
“… eh? sen söyleyince fark ettim, öyle!“
Horikita antrenmanlarda her zaman liderliği üstlenir partnerini zorla kendisine uydururdu. Ama şuan Kushida liderliği ele almış gibiydi. Tahmin ettiğim gibi bacağındaki acı onu etkiliyordu.
Kushida ile eşleştiğinden dolayı farklı bir performans sergiliyor diye düşünmüştüm ama engelli koşu sırasındaki olaydan ciddi yara almışa benziyor.
Kendini kendi hızına uydurmaya çalışıyor ama bedeni buna ayak uyduramıyor gibiydi, benim gözlemlediğim buydu.
- ve 2. arasındaki fark azalmak yerine giderek artmaya başladı ve son sırada koşan B sınıfı yavaş yavaş yaklaşmaya başladı.Olayların akışını değiştirmek için depar atmaya başladılar sanki. Amaçları B sınıfının onları geçmesini engellemek için önlerinde pozisyon almakdiye düşünüyorum.
B sınıfı da korkusuzca onları geçmeye çalıştı hızları neredeyse eşit olduğundan sonuç pek değişmedi.
Tiz tezahüratlar 3. sıradaki grup hızlandıkça yükseldi. Onların öne geçmesini engellemeye odaklanan Horikita ve Suzune bir anlığına B sınıfının durumu tersine çevirebileceği bir boşluk verdiler.
“Ooooo, bu hayal kırıklığı oldu işte.”
Ellerinden gelen en iyi şekilde koştular ama sonuncu geldiler.
Beklediğimiz zafer artık biraz daha uzaktaydı.