Elitler Sınıfı - Cilt 5 - Bölüm 25 - Karşı Atak
Cilt 5 – Bölüm 25 – Karşı Atak
Kaotik bir havada olan D Sınıfını bir kenara bırakırsak, süvari savaşları 2. ve 3. yıllar için sorunsuz bir şekilde devam etti.
Horikita, Sudou’ya seslenmedi hatta gözlerini yanına yaklaşamadığı abisine kaptırdı.
Süvari savaşları bittikten sonra dahi Sudou geri dönmedi. Son evrensel katılım etkinliği olan 200 metre koşusu başladı. Okul, bir-iki öğrencinin olmamasını kafasına takmadan etkinliğe devam edecektir.
Kural böyleydi. böyle olmaya da devam edecekti. Katılmayanlar diskalifiye edilecek ve puan alamayacaklardı. Okul, bahsedilen kuralları harfiyen yerine getiriyordu.
Bu sırada Ryuuen yaklaştı.
“Hirata, Sudou’ya ne oldu?”
Belki de uzaktan D sınıfını gözlemliyordu… sanki olaylar olduğu sırada buradaymış gibi konuştu.
Acaba bu sefer de Hirata’nın zihinsel durumunu mu bozmaya çalışıyordu..?
“Biraz rahatsızlandığı için Sudou-kun mola verdi. Yakında dönecek.”
“Ku ku(Ryuuen’in ünlü gülüşü). Böyle asılsız şeyler söylememen gerek.”
İkinci yarış için çağrılan Ryuuen piste geçti.
“Ryuuen, şu kadarki tüm bireysel yarışmalarda birinci oldun, değil mi?”
Arkasından bağıran Hirata ona sessizce savaşçı ruhunu gösterdi.
“Evet, ne olmuş?”
“Bu seferki katılımcıları göz önüne alırsak, yine 1. olacaksın. Ryuuen-kun, çook şanslısın çook.”
“Şans hep benden yana.”
“Şansının ne kadar gideceğini bilemiyorum ama. Akıntının yönünü değiştirmek zor değil çünkü.”
“Ahh?”
“Ne düşündüğünün farkındayım diyorum.“
Ryuuen neyden bahsettiği hakkında hiçbir fikri olmadığını ima edercesine küçümseyici bir tavırla güldü. Ardından Hirata devam etti.
“D sınıfının katılımcı listesini elde ettin ve D sınıfının fiziksel yeteneklerini de detaylıca biliyorsun. Ayrıca bunu kullanma istediğinizi de anlıyorum. Bizler salak değiliz. Gizli tuttuğumuz birkaç kozumuz var elbette.”
“Blöf yapmadığını bilsem bayağı ilginçleşirdi olaylar. C ve D sınıfı arasındaki yarışmalara bir bak. Tek yaptığınız tökezleyip düşmek. Fark ettiniz diyelim, en azından bizi kandırmayı deneyebilirdiniz.”
“Eh, ben de onu diyorum zaten. Gün bitmeden neyden bahsettiğimi anlayacaksın.”
“İlginç bir şeyler mi olacak?Oooo… Öyleyse bunu dört gözle bekliyorum.”
Ryuuen Hirata’nın gizemli kışkırtmasını en fazla tam dikkatle dinlemiyordu. 200 metre koşuda nasıl birinci sırayı aldığını görünce onun tarafından etkilenmiş olma olasılığı sıfır olarak kabul edilebilirdi. Hiç etkilenmemişti yani.
“Sudou’nun maçına bir saatten az zaman kaldı, ha…”
- ve 3.yılların 200 metre koşusundan sonra 50 dakikalık bir öğlen molası verilecek. Eğer Sudou o zamana kadar dönmezse şah mat, her şey biter. Eğer asımız olmazsa ikinci yarıdaki Tavsiye Edilen Katılım yarışmalarında kazanamayız.
Bu sınıfta onu harekete geçirebilecek yalnızca bir kişi var. Acaba bu kişi sonunda rolünün ne olduğunu ve ne kadar önemli olduğunu anlayabilecek mi…?
200 metre koşumda 3. olup, sessizce Horikita’nın yarışmasını bitirip geri dönmesini bekledim.
‘’Horikita, Sudou’nun durumundaki asıl noktayı anlıyor musun?”
“Liderliği sorgulandı ve kaçmadan önce ne kadar hayal kırıklığı uğrattığını fark etti.”
“… pekala, kabaca konuşursak gerekirse aynen böyle.”
“Niye geldin yanıma? Benden gidip Sudou-kun’u geri getirmemi istemeyeceksin değil mi?“
“Madem biliyorsun sorma. Neredeyse öğle molası oldu, senin gücüne ihtiyaç var anlamıyor musun?”
“Anlamıyorum. Bu görevi üstlenebilecek bir sürü insan varken ben nasıl onu geri getirebilirim?”
Bunu söylerken ciddi miydi acaba? Offf.. muhtemelen, ciddi bu kız.
Sudou’nun kendisine olan hislerini henüz anlamamış gibi bir hali vardı.
“İlk olarak, kendi başımın çaresine bakamıyorken, başkalarına bakacak durumda değilim…”
Hala maçlara katılan Horikita sınıfın puanlarını olumsuz etkiliyordu. Muhtemelen onun da kendi problemleri vardı: Onun hislerini anlamıyor değilim.
Dahası, Sudou’nun peşinden gitmeye hevesli insanda yoktu. Sayesinde spor festivalinden iyi bir sonuç elde edeceğimizi bilmelerine rağmen, Sudou’ya bencilce davranıp terk ettiler. Kimse yardım etmeye gönüllü değildi, kısacası.
Sudou’nun sınıfta kendisine dair bıraktığı güven, belli oluyordu.
Eğer mevzu bahis kişi, Hirata ya da Kushida olsaydı tüm sınıf onları deli gibi arardı.
Mesela, Kouenji’nin durumu da Sudou’ya benziyordu. Sudou ve Horikita dışındaki herkes onun varlığını görmezden geliyordu. Önemine rağmen hiç kimse bir üyenin olmamasını ciddiye almıyordu. Çünkü kimseye güvenilir insan profili çizmedi, çizmiyor.
“O zaman şöyle söyleyim. Sınıf arkadaşlarına bakamıyorsun, kendine bakamıyorsun, öyleyse nesin sen? Ayak bağı olmaya mı niyetlisin?“
İğneleyici cevaplar verip beni yoracaktı ama buna hazırlıklı bir atak yaptım.
“Çok acımasızsın… Yaralandığım için ben de mutsuzum, dahası çok fazla talihsizlik yaşadım. Senin de hayatında üstesinden gelemediğin şeyler yok mu yani..?”
“Talihsizlik, ha? Yani sakatlığın ve D sınıfının mevcut durumunu bir rastlantı olarak görüyorsun. Bu hiçbir şeyi fark etmediğinin kanıtı.”
“Benimle alay etme. Az çok bir tuhaflık olduğunu fark ettim… katılım listesindeki bilgiler Ryuuen-kun’a sızdı ve bu hatanın sebebi sınıfın içinde bir hainin olması. Ama bu konuda yapılacak bir şey yok, değil mi?….ve biri sınıfa ihanet etse bile kendi sınıfının boğazını sıkacağını düşünmediğim için, kızgın değilim.”
“Başka ne fark ettin?”
“Başka? …ayrıntıları bilmiyorum ama Ryuuen-kun, Sudou-kun’u kışkırttı?”
“Doğru. Sınıfımızın kilit oyuncusu Sudou’yu tamamen ezmeye çalıştı. Ne kadar bilgi edindiği önemli değil, Sudou bireysel yarışmalara katılmaya devam ettiği sürece hala yenilmez ve takım yarışmalarında güçlü bir varlığa sahip. Bu nedenle tekrar tekrar onu zihinsel olarak hedef aldı ve sinirlendirdi ve sonuç olarak yarışma dışı öğeleri kullanarak onun çekilmesini sağladı.”
Sudou ‘as’ olmaktan çıkıp öfkesi nedeniyle sınıfının morali düştü.
“Evet. Bu yüzden şimdiki durumdayız.”
“Bu fark ettiklerinden başka bir şey var mı?”
“Sen… sana tahminlerimi söylememi mi istiyorsun? Ryuen-kun’un tuzağı sebebiyle yaralandığım gibi? Bunu düşündüm. Kinoshita’yı beni düşürmeye teşvik etti. Ama herkesin önünde bariz bir şekilde yaralamaya kalkışmak hiç gerçekçi değil. Bile isteye yarışmaya devam edemeyecek şekilde yaralamaya çalışmadıklarını düşünüyorum.”
İşte…yanlış düşündüğü kısım.
Gerekli olduğunu hissetmediğim için ona kanıt göstermedim. Çok önemli değildi..
“Peki…daha ne kadar işe yaramaz olmayı düşünüyorsun, Horikita?”
Sert çıkışmanın vakti gelmişti.Eğer sert tedbirler almazsam Horikita Suzune adlı kız gözlerini açamayacaktı.
“…neye dayanarak bana işe yaramaz diyorsun?”
“Sana işe yaramaz diyorum çünkü işe yaramazsın.”
“Ne kadar kabasın.. Hem yazılı sınavlarda hem de fiziksel yetenek olarak şuradaki değersiz insanlardan daha iyi olduğuma eminim. Zaten bilgi sızdırıldığından dolayı, artık çok geç değil mi? Yalnızca ben değil hiç kimse bu durumda bir şey yapamaz.Şimdi neye dayanarak bana işe yaramaz dediğini açıklar mısın?”
“Sıradan bir öğrenci olsaydın…. ama değilsin. A sınıfını hedefliyorsun. Ve a sınıfını hedefleyen bir öğrenci olarak, büyük resmi görmen gerekiyor, Horikita.”
“Bu yüzden sana neye dayanarak konuşuyorsun diye soruyorum ya!”
Horikita biraz öfkeli bir şekilde karşılık verdi. Çevremizdeki sınıf arkadaşlarımız neler olup bittiğini görmek için bir anlığına bize döndüler.
“Katılım listesi bilgilerin sızdırıldı,. Ryuuen Sudou’yu kışkırttı, yaralanma kasten yapılmış olabilir…Evet, dediğin gibi, bu durumlar hakkında hiçbir şey yapamazsın. Çünkü hiçbir şey yapmadın. Yapmadığın sürece de devam edip gidecek. Ryuuen yine zekice bir şeyler yapacak ve sen de sızlanıp duracaksın? Sonuç farklı mı olsun istiyorsun?”
“Bu— ama, muhtemelen ne yapabil—“
“Kendi dereceni arttırmaya önem verdiğin ama Sudou’nun olmadığı bir yarışma mı… yoksa derecen düşerken Sudou’nun geri geldiği ve sınıfı taşıdığı bir yarışma mı? Hangisi D sınıfı için daha yararlı olur? Cevap vermeye gerek bile yok değil mi? Şu anda Sudou umrunda bile değil. Ne kadar işe yaramaz olduğunu anla artık. Sudou’nun yöntemleri acemice ama bu spor festivalinde herkesten daha fazla katkıda bulundu. Ve hevesle kazanmaya çalışıyordu. Başkalarını düşünmeden hareket ediyor diye onu bir kenara mı atacaksın? Kendine önem verdiğin kadar Sudou’ya da önem veremez misin?”
Bu kadarıyla Horikita’nın anlaması lazım… Bundan rahatsız olsa da farkına varmış olmalı. Onun farkına varmasını istediğim şey ‘şu andan itibaren ne yapması gerektiği’
.
“…İlkokul çocukları bile anlar ne demek istediğimi. Karşı atağa geçmek gerekiyor.“
Ryuuen stratejik olarak Sudou’yu ezdi. O zaman yapmamız gereken Sudou’yu düştüğü yerden kaldırmak. Bu kadar basitti.
“Yalnızca sana ait olarak bir silahı edinme şansını çöpe atıyorsun şuan…farkında değil misin?”
“Yalnızca bana özel bir silah mı…?”
“Şu andan itibaren, üst sınıflara ulaşmak istiyorsan kendi başına yapabileceklerinin bir sınırı var. Nitekim şu anda da kendi başına hiçbir şey yapamayacak bir durumdasın. Bu tür sınavlarla gittikçe daha da fazla karşılaşacaksın. İlerde de Sudou Ken, en iyi yardımcılarından birisi olacak. Ondan yararlanmak yerine şuan neyin peşindesin…yaralarının iyileşmesi için dua etmenin mi?”
Tıpkı benim Hirata ve Karizawa’yı silah olarak kullanmam gibi Horikita da kendi silahını elde etme fırsatına sahip oldu….bu fırsatı kullanmamak aptalcaydı.
“Ben—“
“Gerisini düşünmek sana kalmış. Sana verebileceğim tavsiye bu kadar.”
Bundan sonrası beni ilgilendirmiyordu. Ona ne Ryuuen’e karşı kazanmak için strateji sunacağım ne de onu geçmenin bir yolunu söyleyeceğim.
Şu anda Horikita’nın ihtiyacı olan şey yenilgi ve iyileşmek.
…