Elitler Sınıfı - Cilt 5 - Bölüm 38 - Beyaz Oda
Cilt 5 – Bölüm 38 – Beyaz Oda
Üniformamı değiştirdikten sonra sözleştiğim gibi ön kapıya indim ve kız orada beni bekliyordu.
“Bana söylemen gereken bir şey mi vardı…?”
“Beni takip et.”
“Takip derken? Tam olarak nereye…”
“Özel bir binaya gidiyoruz.”
Oldukça tuhaf bir yere gidiyorduk.
Kız bana ayrıntılı bir açıklama yapmadan yürümeye başladı ve böylece özel binanın 3. katına ulaştık. Bu kat, okulda güvenlik kameralarının bulunmadığı birkaç yerden biriydi.
“—Tam olarak ne—“
Ona soru sormaya çalıştığımda, beklememi söyledi ve yalnız başına yürümeye devam etti. Koridorun sonuna ulaştığında fısıldadığını duydum.
“Öyleyse ben dönüyorum?”
“Tamamdır, iyi iş çıkardın, Masumi-san. Sana tekrar güvenebilirim.”
“…..tabii ki.”
Masumi adlı kız sessizce başını salladı ve gitti. Sesin sahibi kendini gösterdi. Elinde bir baston taşıyan, soğuk bir gülümseme ile bana bakan bir kız: 9/A sınıfından Sakayanagi.
“Beni sen mi çağırdın?”
Sakayanagi’ye sordum ama cevap vermedi. Sonrasında kısa bir süreliğine Sakayanagi’yle bakıştık.
Akşamın karanlığında, bir okul binasında, elinde bastonu olan yalnız bir kız karşımda duruyordu.. garipti.
“Son röle biraz dikkat çekti, Kiyotaka Ayanokouji-kun.”
Sonunda ağzını açtığını düşündüğümde, ağzında çıkan sözler bunlar oldu.
“Evet öyle oldu. Ama biraz bekletebilir miyim. Beni bekleyen bir arkadaşıma mail atacağım.“
“Lütfen. Tabii.”
Sakayanagi olumsuz bir tepki vermedi aksine bana gülümsedi. Önceden hazırladığım şeyi gönderdim.
“Öyleyse… sen olduğunu varsayabilir miyim? Beni buraya çağıran kişi olarak?“
“Evet.”
Hızlı bir cevap, eh?
“Peki sorun nedir? Bu işi mümkün olduğunca hızlı bir şekilde bitirmek istiyorum.”
“Koşuyu izlerken bir şeyler hatırladım. Seni buraya çağırdım, o an yaşadığım şoku senle paylaşayım diye. İtirafa döndü sanki bu da, ne dersin?”
“Ne hakkında konuştuğuna dair hiçbir fikrim yok ama?….”
Tak. Tak.
Bastonuyla yere vura vura gelen Sakayanagi, hemen yanıma yaklaştı.
“Seni görmeyeli uzun zaman oldu, Ayanokouji-kun. Yaklaşık 8 yıl, 243 gün.”
“Neyin şakası bu? Seni tanımıyorum.”
“Fufu. Sanırım haklısın. Ne de olsa tanışıklığımız karşılıklı değildi.”
Tak. Tak.
Hafifçe vurarak yavaş yavaş geri çekildi.
Ne oluyor şimdi? Ne yapmaya çalıştığına anlam veremedim ve gitmeye karar verip zıttı yönde adım attım ki…
“Beyaz Oda.”
Bu kelimeler kulaklarımı delip beynime ulaştığında bilinçsizce olduğum yerde kalakaldım. Mantığımı kaybettim, ‘neden’ ve ‘nasıl’ diye sorgulamaya başladım.
“Rahatsız oldun, değil mi? Düşmanının sahip olduğu bilgi yüzünden sinirlenmek nasıl?“
“…sen…”
“Bu çok nostaljik oldu, ha. Seni görünce selamlaşalım istedim.“
Nostaljik…derken?
Sırtım hala ona dönük şekilde Sakayanagi’ye baktım. Onu daha önce görmediğime eminim, anılarımda yeri olmayan biriydi. Geçmişe dair anılarımı da kaybetmedim.
Bu kızla, Sakayanagi ile, bu okulda tanıştım. Aksi bir durum söz konusu değildi.
“Peki. Zaten ne de olsa sen beni tanımıyorsun. Ama ben seni tanıyorum. Kaderin garip bir cilvesi bu. Seninle böyle bir yerde bir araya gelmemiz. Dürüst olmak gerekirse, seni tekrar göreceğimi hiç düşünmemiştim. Dahası, seni hatırlayınca tüm gizemler de çözüldü. Issız ada, gemi ve D sınıfından birinin okuldan atılmadan kurtulması….. Bunların hepsinin Suzune Horikita’nın stratejileri olduğuna inanmamıştım. Yani hep perde arkasından ipleri kontrol eden sendin.”
“Bu da ne demek şimdi? Bizde birkaç stratejist var, tek kişi yok.”
Her şeyden önce, analiz etmem gerekiyor.
Panik yapmadan sakin kalmam lazım.
Daha sonra detayları düşünecek vaktim olacak. Hadi.
“Diğer stratejistlerden kastın, Suzune Horikita-san mı? Ya da Yousoke Hirata-kun’u kastetmişsindir? Sen ortaya çıktıktan sonra, gerisinin hiçbir önemi yok. “
…yalan söylemiyordu. Tüm bağlantıları çözmüş, bu kız.
“Lütfen rahat ol. Öncelikle, senin hakkındakileri kimseye anlatmak gibi bir niyetim yok.”
“Anlatsan her şey daha kolay olmaz mı?”
“Kimse bana karışsın istemiyorum. Yapay dehayı, gömmeye layık tek kişi ben olmalıyım.”
Tak.
İnce bastonunu yere vurdu.
“Bu sıkıcı okul hayatından keyif almaya değer şeyler buldum, harika.”
“Sana bir şey sorabilir miyim?”
“Senin tarafından soru sorulmak, benin için onurdur. Lütfen sor. Hatta seni nerden tanıdığımı bilmek istiyorsan, sana seve seve cevap veririm.”
“Hayır. Bu beni pek ilgilendirmiyor. Yalnızca bir şeyi bilmek istiyorum.”
Sakayanagi ile göz teması kurduk.
“Beni gömebilir misin?”
Sorduğum şey buydu.
“…fufu.”
Sakayanagi biraz güldükten sonra bu sefer kahkaha attı.
“Fufufu. Güldüğüm için özür dilerim. Sana saygısızlık etmek istememiştim. Ne kadar büyüleyici bir insan olduğunu çok iyi biliyorum. Yalnızca bundan keyif almaya başladım. Çünkü babanın yarattığı şaheseri yok ederek, en büyük hayalimi gerçekleştirmiş olacağım.”
Ben de bunu tüm kalbimle diliyordum…
Benim yenilmem o adamın da yenilmesi anlamına geliyordu.
Kalbimin derinlerinden yaşadığım bu üzücü çelişkinin, yok olmasını istiyordum..
Viztorio Ç.N: Ve cilt 5 burada bitti. Hepinize şu ana kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. Artık 12. sınıf olduğum için sınava hazırlanmam lazım bu sebeple sonraki cildi yani 6. cildi editör çevirmenimiz Fatoshime çevirecek. Bir sene sonra döndüğümde, o zaman kaçıncı ciltte oluruz bilemiyorum, tekrar görüşmek üzere efenim.
…