Elitler Sınıfı - Cilt 6- Bölüm 28 - Zıt Kararlar (1)
Cilt 6- Bölüm 28 – Zıt Kararlar (1)
Sürekli ders çalışmak zorunda kalan öğrenciler için bunaltıcı geçse de, zaman akıp gitti.
Kış da geldi. Aralık ayına girmemizle finale kalan gün sayısı üç falan.
Yarın okul hafta sonu tatiline girecek, pazartesi günü de finaller başlayacaktı.
Açıkçası, final sınavı çok önemli değildi.
D sınıfına gelince, herkes yeterince sonuç odaklı çalışma yaptı. Hatta Sudō dahil, başarısız öğrencilerin hepsinin hiç olmadığı kadar çok ders çalıştığına şahit oldum.
Problem, finalin D sınıfında nasıl etkisi olacağı değildi. Problemin, Ryūen ve Kushida’da olduğunu söylesem abartmış olmazdım.
Saman altından su yürüttüklerine şüphe yoktu. Hatta az çok ne yapacaklarını tahmin bile ediyordum.
Ryūen’nin 2 hedefi vardı;
Birincisi: D sınıfını genel puanlamada alt etmek,
İkincisi Horikita’nın arkasındaki ismi açığa çıkartmak.
Birinci hedefi için….genel puanlamada bizi yenebilmesi için sınırlı stratejiler kurabilirdi. Mesela, C sınıfının finallere gece gündüz çalışması ya da çok zor sorular yazıp bizi finalde zor duruma düşürmesi gibi.
İkisi de işe yarardı. Fakat bu stratejileri D sınıfı da kullanabilir, onlara özel stratejiler sayılmaz, yani.
C sınıfının büyük çapta bir çalışma grubu açıp açmadığını bilmiyorum. Ne kafe, ne kütüphane ne de halka açık herhangi bir mekanda onlara rastlamadım.
Onlara hiç denk gelmemem tesadüf müydü? Yoksa C sınıfı bilmediğim bir noktada plan kurup sınava mı çalışıyorlardı…?
Çok çalışmaları D sınıfını kolayca alt edebilecekleri anlamına da gelmiyordu. Zorlu bir savunma-saldırı olacaktı. Ayrıca, böyle bir taktikle yenmeyi amaçladıklarını sanmıyorum.
Bu durumda, farklı bakış açılarından yararlanarak strateji kurduklarını düşünüyorum.
“Ne düşünüyorsun öyle?”
“Oh, özür.”
Olduğum yerde düşüncelere dalınca, Horikita merdivenlerin altından kafasını kaldırıp bana baktı. Acele edip merdivenlerden aşağı indim, ona yetiştim.
Kahverengi kaplı büyük bir zarf vardı elinde. Hirata ve diğerleriyle bir aylık bir süre sonucunda kurdukları sorular vardı içinde. Zarf, D sınıfının geleceğini taşıyordu denebilir.
Soruların gizli kalmasını sağlamak için sorulara bakmama bile izin vermedi. Soruları derleyen o olduğu için, ondan başka içeriğine hakim kimse yoktu.
“Neyin var?”
“Nasıl desem.. Çok beklenti içinde olma. Sonuçta, okul sorulara çok fazla müdehale etti. Yine de finalde üzerimize düşen görevin büyük bir kısmını tamamladık diye düşünüyorum.”
Horikita güven veren bir konuşma yaptı… peki, bu işin tamamen bittiğine inanmalı mıyım acaba?
Kendi sorduğum sorumun cevabını olumlu düşünürsem, o zaman akla takılan diğer soru tam olarak şu oluyor: ‘Sınav sorularını nasıl koruyacağız?
Öğretmenler odasına giden koridorda tanıdık bir yüzle karşılaştık.
“Yo, Suzune.”
Ryūen de yüzünde korkusuz bir gülümsemeyle elinde kahverengi bir zarf tutuyordu.
“Tesadüf mü tuzak mı acaba?”
“Gelmenizi bekliyordum ben de.”
“Tuzak yani.”
Horikita gözlerini devirerek iç çektikten sonra Ryūen’i görmezden gelip yürümeye devam etti.
“Bekle. Siz de son dakika vereceksiniz sorularınızı değil mi? Birlikte gidelim.”
Ryūen elindeki zarfı salladı.
“Kimin sorulara bakacağını bilmediğim için, dikkatli olmanı anlayabiliyorum.”
“Kendi sınıfından birisi için mi endişelisin sen de? İyi misin sen?”
“Kuku. Bizim sınıftan hiçbir salak bana ihanet etmeye cesaret edemez.”
“Bu sözlerine rağmen, sen de soruların teslimini son dakikaya bıraktın, yani.”
Horikita, manipülasyona manipülasyonla cevap verdi. Ses tonu agresifti.
Ryūen için zevk verici bir andı.
Biz yürümeye devam ettik, o da arkamızdan geldi.
“Sınıf arkadaşlarına yaptığın korumacı tavrının, bizim sınıf için işe yaramasını dört gözle bekliyorum.”
Horikita, Ryūen’i görmezden gelerek yürümeye devam etti.
“Ayanokōji-kun, ders çalıştın mı? Partnerinin durumunu da merak ediyorum Durumunuz ne?”
“Kalmayız herhalde.”
“Tahmin de bulunma. Kimseyi okuldan atmayı göze alamayız. C sınıfının ne yapacağı belli olmaz. Dikkatli olmak zorundayız.”
Ryūen sessiz kalamadı. Horikita’nın sözlerine karşı iğneleyici cümlelerle karşılık verdi.
“Ha? Sınıfın için mi endişeleniyorsun? Ilginç. Sonunda bizim neler yapabileceğimizi anlar hale de gelmişsin.”
“Kim bilir. Belki de senin gibi ucuz manipülasyonlar peşindeyimdir.”
“Belki de.”
Horikita öğretmenler odasına gelince, Chabashira-sensei’ye seslendi. Çok geçmeden senseinin yüzünü gördük.
Ryūen, Sakagami-sensei’yi çağırır çağırmaz, hemen dışarı çıkıp Ryūen’den sessizce zarfı aldı.
“Kabul edecek misiniz?”
“Aah. Senden sonra isterim.”
Kısa muhabbetlerinden sonra, Chabashira-sensei gelerek Sakagami-sensei ile yer değiştirdi.
“Yanınızda getirmişsiniz.”
Neler olduğunu anlayıp zarfa gözleriyle işaret etti.
Yanımızda duran Ryūen’i umursamadı.
“Chabashira-sensei. Final için hazırladığım sorular burada.”
“Alayım.”
Ryūen bir köşede bizi sinsi bir gülümsemeyle izlemeye koyuldu.
Horikita sensei’nin eline aldığı zarfı görünce bir an duraksayıp sordu.
“Size bir sorum var. Vaktiniz var mı?”
“Evet.”
“Bu sorular, D sınıfının başarısı için çok önemli. Bilgi sızdırılmasını engellemek istiyoruz. Zarfı aldıktan sonra, görmek isteyen herkesi reddetmenizi rica ediyorum. Ben de dahil kimsenin görmesini istemiyorum. Olur mu?”
Horikita spor festivalindeki yediği bozgunu düşünerek konuştu.
Chabashira-sensei tam olarak anlayamadı.
“Bilgi akışını engellememi mi istiyorsun?”
“Böyle bir istek yasak mı?”
“Yasak değil. Bilgi sızma ihtimaline karşı önlem alma arzunu anlayabiliyorum. Okulun, böyle bir isteği reddetmek için haklı bir sebebi de yok. Fakat, şart koşuluyor.”
“Şart derken?”
“Sınıfın genel kararı olup olmadığından emin olmak zorundayım. Herkesin rızasıyla mı bu kararı aldınız?”
“Herkesin kararı değil, fakat…… genel olarak düşünebilirsiniz. Sınıftan kimse yenilmek istemez.”
“Böyle diyemezsin ama. Size daha önce söylemiştim. Her kişinin, farklı düşünceleri vardır. Yenilmek isteyen öğrenciler de olabilir..”
“Fakat……”
Chabashira-sensei kollarını birbirine bağlayarak konuşmasına devam etti.
“Dahası, hazırladığın sınav sorularının, tüm sınıfın beklentisini karşılayacağının garantisini verebilir misin? Buraya gelmeden önce tüm sınıfın onayını aldı mı hazırladığın sorular? Cevabın hayır değil mi?”
“Kanıtlamamı mı istiyorsunuz? Yani soruları herkese göstereceğim ve onların rızalarını mı alacağım?”
“Ben böyle bir şey demedim. Diyorum ki, böyle bir sorumluluğu almak zor. Şuan önümde duran sen, Horikita Suzune, sınıfının iyiliği için burada olduğunu iddia ediyorsun.… Peki, buraya kim gelirse, hazırladığın soruları göstermeyeceğim.”
“Teşekkür ederim. Sayenizde rahat bi nefes alacağım.”
“Ama uyarmak zorundayım sizi. Bilgi kısıtlaması getirmen normal değil. Sınıfın birlik içinde olmadığının da kanıtı ayrıca.”
Bu inkar edemeyeceğimiz bir gerçekti. Şüpheli sınıf arkadaşlarımız olmasaydı, böyle bir istekte bulunmazdık. Kimse bilgi de sızdırmazdı zaten.
Neden aklıma geldi bilmiyorum ama böyle bir durumu B sınıfı hiç yaşamaz herhalde…
“Çok sert sözler söylüyorsunuz. Şuan sınıf içi birliği sağlamaya çalışıyorum.”
Bu sözlerinden sonra, Chabashira-sensei gülümsedi.
“Değişmişsin, Horikita.”
“……her zaman aynı kalmamızı bekleyemezsiniz.”
“Tamam, isteğini kabul ediyorum. Fakat ilerde farklı durumlar yaşanabilir. Bu yüzden de anlaşmamıza bir şart daha ekleyelim. Eğer birisi soruları ve cevapları görmek isterse, senin izninle onlara göstereceğim. Kimseye göstermezsem, senin için de riskli bir durum olabilir, ne dersin?”
Kısacası, 100% yasaklama mümkün değildi.
Chabashira-sensei olabildiğince uygulanabilir bir yasaklama getirmeye çalıştı.
“Tamam. Fakat lütfen varlığımı şart olarak ekleyin. Sadece izin olmasın.”
“Olur. Birisi izin aldığını iddia ederse, ortaya çıkarmış oluruz. Eğer birisi soruları görmek isterse senin söylediklerini ileteceğim. Bilgi sızmasını istemediğin için, yasaklandığını belirtirim. Öğretmen olarak yalan söylemem mümkün değil. ”
“Tamam.”
Horikita şuan için anlaşmanın iyi gitmesinden dolayı rahatlamıştı.
Spor festivalindeki gibi bir durum yaşanmayacaktı. Soruları görmek isterlerse, Horikita ile beraber görmek zorunda kalacaklardı. Böylece, hile yapılması önlenecekti.
Izin meselesini bir şekilde uğraşıp halledebilirlerdi. Fakat böyle bir istekle hile yapmak zorlaşacaktı, hatta imkansızdı.
Fakat… bir bit yeniği var.
Chabashira-sensei ile Horikita’nın konuşmalarını dinlerken hissettiğim bir bit yeniği.
Cevabı tam bulamıyorum. Hislerim doğru evet ama…
Her şey, iyi gidiyor gibi. Sorular, zorluk dereceleri yükseltilerek kan ter içinde kalan Horikita, Hirata, ve diğerlerinin emeğiyle hazırlanmıştı. Horikita da sensei’ye durumu anlatarak bilgi sızdırılmasını önlemeye çalıştı.
Kushida’nın Ryūen’in planlarına ayak uydurup soruları tekrar çalması demek… Horikita’nın izniyle mümkün olmayacaktı.
Bu açıdan bakınca, açık kapı yoktu.
Şimdi, anladım.
Sohbette bir sıkıntı yoktu. Her şey olması gerektiği gibi doğal bir akışta seyrediyordu… sorun, Chabashira-sensei idi.
Chabashira-sensei’nin gözleri, hali ve tavırları… hiçbir gariplik yoktu.
Zarfı aldıktan sonra Horikita’nın gitmesine izin verdi. Bir yandan Ryūen’in sinsi ve kendini beğenmiş tavırları vardı. Bu fazla rahat tavır dikkat çekiciydi.
“Gidelim, Ayanokōji-kun. İşimiz bitti.”
Onun söylediklerini dinlemedim ve Chabashira-sensei’nin gözlerinin içine baktım. O da benim gözlerimin içine baktı.
Horikita, çabuk fark et. Geç kalmadan bu garipliği anla—
Ryūen’in önünde konuşamazdım, kaş göz işareti de yapamazdım.
Yolda ona durumu anlatsam bile geri döndüğümüzde vakit kalmayabilirdi!
Horikita tam kapıdan çıkacaktı ki bir anda durdu.
“……Chabashira-sensei. Az önce yalan söyleyemem demiştiniz, değil mi?”
“Evet, bir öğretmen olarak söyleyemem.”
“Peki, o zaman size soruyorum. Size az önce teslim ettiğim soruları kabul ettiniz mi?”
Evet, fark etmiş.
Pek umudum yoktu ancak Horikita sorunu yardımım olmadan fark etmiş.
“Sorular incelendikten sonra kabul edilip edilmediği belirlenebilir anca.”
“Ne oldu, Horikita?”
Horikita sorduğum soruya hiç dikkatini vermedi.
“O zaman şöyle sorayım. Size biz zarfı vermeden önce, ‘başka soruları kabul ettik ya da başka sorular kabul edilmek üzere’ gibi bir durum yok, değil mi?”
Bu soru karşısında, sensei kas katı kesildi.
“Ne demek istiyorsun……”
“Artık ne yaşandıysa, Chabashira-sensei biliyor.”
“……Bu sorunuza verebileceğim tek bir cevabım var. Okul, sizin sınıf için çoktan soruları kabul ederek incelemesini tamamladı.”
İşte ağzından baklayı çıkarttı.
“Yani…… birisi, soruları ve cevapları size bildirdi, öyle mi?”
Horikita durumu idrak etmeye çalışıyordu. Hareketleriyle düşünceleri sohbete ayak uyduramadı.
“Aynen öyle. Böyle bir durumda, sizin sunduğunuz sorular kabul edilmeyecektir.”
“Lütfen kabul ettiğiniz soruları iptal edin. Sorular bizim verdiğimiz zarfta.”
Horikita konuşmasıyla beraber sensei’nin tuttuğu zarfı işaret etti.
Fakat bu sohbete dayanarak, bu isteğini kabul etmeyeceğini anlayabiliyordum.
“Kusura bakma, Horikita. Senin bencil düşüncelerine karşılık veremem. Başka bir öğrenciden çoktan soruları aldım, inceledim ve kabul ettim. Hatta o öğrenci de böyle bir durumdan yakındı. Soruların gizliliğini sağlamamı istedi. Soruları değiştirmek isteyenler çıkarsa, sadece zarfı almamı talep etti. Hatta sonrasında kim gelirse, onu haberdar etmemi istedi.”
“Bu nasıl olur……”
Horikita şaşkına döndü, donup kaldı. Gerçek çok acımasızdı.
“O öğrencinin kim olduğunu öğrenebilir miyim, bu kadarını söylersiniz herhalde?”
“Kushida Kikyō.”
Cevabı zaten biliyorduk, teyit etmiş olduk.
Horikita, Kushida’nın ihanetini önlemek için çabalarken Kushida ilk hamlesini çoktan yapmış meğer.
Onun neler yapabileceğini az çok bilen bize karşı, Kushida sert ve net bir hamle yapmıştı.
“Duruma göre, kabul edilen sorular değişebilir, değil mi?”
“Evet. Beklenmedik durumlarda değişiklik yapılır. Ancak size hatırlatayım, son gün bugün. Soruları değiştirmek istiyorsanız, Kushida ile beraber gelmelisiniz.”
“Böyle bir şey imkansız…”
İmkansızdı. Kushida’yı kolay kolay ikna edemezdik.
Ve bu sorunu çözebilmek için Chabashira-sensei’nin yanına Kushida ile gelmemiz şarttı.
Onu aramaya koyulsak bile, Kushida’yı bulmamız mümkün olmayabilirdi. Telefonunu kapatıp odasında saklansa dahi 100% bizden kaçmış olacaktı.
Hayır, odasında olmama ihtimali daha yüksekti. Bugün, kocaman kampüste onu bulmamız bile mümkün değildi.
“Horikita ya da Kushida…ikiniz arasında kim yalan söylüyor diye ancak tahminde bulunabilirim. Gerçeği bilemem. Ayrıca, 3.bir tarafın çıkmayacağı da ne malum? Sınıfınızın iç problemini siz çözmediğiniz sürece, benim olaylara dışarıdan anlayıp yardımcı olmam mümkün değil.”
“……ne kadar zamanımız kaldı? Soruları değiştirebileceğimiz süreyi merak ediyorum.”
“18.00’a kadar.”
Telefonuma baktım. Saat 16.00’du. Geriye sadece 2 saatimiz kalmış.
“Kukuku…… K-kuhahaha! Ne yapıyorsun, Suzune!”
Tüm konuşmalarımıza şahit olan Ryūen kahkaha attı.
Bizim zoraki direnişimizi gören bu çocuk, tüm olaya başından beri hakimdi.
“İşiniz bitti! Hazırladığın sorular hiçbir işe yaramayacak!”
“Senin başının altından mı çıktı bu? Kushida-san’a soru vermesini isteyen sendin, değil mi!?”
“Aah, bilmem. D sınıfında olan biteni nerden bileyim ben?”
Horikita, Ryūen’in çirkin yalanlarına dayanamayıp sesini yükseltti.
“Bir yabancının konuşmalarımıza kulak misafiri olmasına katlanamıyorum……!”
“Oh, çok korktum. Hemen yurda dönmeliyim. Sınav sonuçları açıklanınca görüşelim.”
“……Kushida’nın peşinden gitmeyecek misin, Horikita?”
“……Boşa çaba harcamaktan nefret ediyorum.”
Kushida’yı bulduk diyelim. Onu ikna edip getirmemiz… imkansızdı.
Çabamız boşa gidecekti. Sonuç belliydi.
“Kushida-san size soruları göstermemekle ilgili bir şey söyledi mi peki?”
“Hayır, öyle bir talebi olmadı.”
Şaşırtıcı değildi. Aksine, tahmin ettiklerimizi onaylatıyorduk.
“Bakabilir miyim, lütfen.”
Horikita izin isteyerek Kushida’nın sunduğu soruları görmek istedi. Soruları bize gösterdi, sensei.
Ilk bakışta aklıma geleni söyledim.
“Bu sorular çok zor.”
“Evet…… öyle.”
Kushida’nın gizlice sunduğu soruların zorluk derecesi, Horikita’nınkinden farklı olmamalıydı. Özenle hazırlanmış zor sorulardan oluşuyordu. O kadar iyi sorular vardı ki kimse basit sorular diye düşünmez, zorluk derecesini ayırt edemezdi.
Ryūen’in dahil olduğu bu işte, soruları hazırlayan büyük ihtimalle Kaneda idi.
Bu ince işçilikten dolayı, kimse hangi tarafın yalan söylediğini ayırt edemezdi.
Sudō’nun dahi çözebileceği basit sorular olsaydı, Kushida basit sorular hazırlayıp sunmaktan şüpheleri üzerine çekerdi. Fakat zorluk derecesi çok yakın olduğu için, şüphe çekmezdi. Buradaki doğruyla yalanı ayırmak, grinin içindeki beyazı göstermek gibiydi.
Horikita, Kushida’nın geçmişinden bahsetmeyeceğine dair söz vermişti. Hirata zaten sınıfta kargaşa olmasın diye tek kelime etmezdi. Kısacası, bu durumda… ilk hamleyi yapan karlı çıkıyordu.
Eğer soruların cevaplarını biliyorsanız, soruların zorluğunun bir önemi yoktur.
C sınıfı öğrencilerinin cevapları paylaştığını düşünürsek, çok yüksek puan alacaklardı.
Tüm bunları değerlendirerek, Kushida üst düzey bir performans göstererek onların stratejilerine ayak uydurmuş.
Çalışma guruplarına katıldı, Horikita ile iddiaya girdi. Tüm bunlara rağmen, bu konunun da üstesinden gelmeyi başarmış.
D sınıfı kaybederse, sınıfa yeni liderlik yapmaya başlayan Horikita, suçlamalarla karşı karşıya kalacaktı. Ryūen, Horikita’yı yine tuzağına düşürmeyi başardı denebilir.
Keşke olay, soru hazırlamak olsaydı. O zaman durumu kurtarabilirdik. Fakat şuan için en kötü senaryoya çözüm yoktu.
Horikita’nın sunduğu iddia.
Kushida ile Ryūen’in gizliden anlaşma yaptığı barizdi artık. Iş birliğine karşı, C sınıfının hazırladığı soru ve cevapları alacaktı.
Böyle bir durumda da, Kushida sınavdan 100 çekecekti.
Horikita’nın tek bir soru kaçırması demek, istekli olarak okuldan ayrılmayı kabul ettiği anlamına gelecekti.
Horikita sözünü tutmamazlık edemezdi de.
Iddiayı kaybederse, istemeye istemeye okuldan ayrılmak zorundaydı.