Elitler Sınıfı - Cilt 6- Bölüm 30 - Final Sınavı
Cilt 6- Bölüm 30 – Final Sınavı
Bugün finalin ilk günüydü. Kümülatif puan 692 olarak belirlenmiş. Beklediğimden düşüktü fakat dikkatli olmak şarttı.
Ayrıca, bugünün final sınav sonuçlarını belirleyici bir özelliği de vardı.
Zor sorularımızın, hedef sınıfı bastırıp bastıramayacağı, onları alt edip edemeyeceği bugün belli olacaktı. Bugünkü dersler: japonca, ingilizce, beşeri bilimler ve matematikti. Hatta bugün, Horikita ile Kushida’nın kaderi de belirlenecekti.
Sınıfa giden koridora çıktığımda birini bekler gibi bir hali olan Satō’ya denk geldim.
İyi mi kötü mü bilmiyorum ama beklediği kişi bendim galiba. Beni görür görmez yanıma geldi.

“Günaydın, Ayanokōji-kun. Sınav günü geldi çattı.”
“Evet. Gece uykunu alabildin mi?”
“Gece 01.00’e kadar ders çalıştıktan sonra uyudum. Gerilmeye başladım denebilir.”
Bu sözlerinden sonra, elini göğsüne koydu ve derin bir nefes aldı.
“Kolay olacak diyemem fakat elimizden geleni yapalım. Öğrendiklerini hatırlayabilirsen, başarılı olursun diye düşünüyorum.”
“Evet!”
Partner olduğumuz bir gerçekti. Aynı bedende değiliz ama aynı kaderi paylaşacağız. Satō başarısız olursa, benim başım yanacak.
Ben başarısız olursam, Satō’nun başı yanacaktı. Birimizin, diğerini kara deliğe çekme ihtimali çok yüksekti.
“Günaydın, Satō-san.”
“Oh! Günaydın, Karuizawa-san.”
Koridoru dönünce, Karuizawa, Satō’nun geldiğini gördü ve ona seslendi.
“Yoksa, ikiniz arasında bir şeyler mi oluyor? Sizi birlikte görmek garip geldi.”
“Hayır, hayır. Sadece kapıda karşılaştık……’’
“Öyle mi? Sınav başlamadan önce, Pallet’e gidip bir şeyler içelim mi?”
“Olur! Sonra görüşürüz, Ayanokōji-kun!”
Sato giderken çekinerek bir şeyler söyledi.
Karuizawa, Sato ile ayrılmadan önce bana bir anlığına baktı.
“Huh, onlar yakın arkadaş mıydı?”
“Galiba Karuizawa bazen kıskanç olabiliyor.. şaşırtıcı.”
“Anlamadım?”
Benimle konuşan kişi Hirata idi.
“Günaydın.”
“Günaydın. Az önce ne demek istedin, anlayamadım?”
“Karuizawa-san ile erkek arkadaşı rolü yaparken çok zaman geçirme fırsatım oldu. Ayanokōji-kun, sana bir ilgisi olduğunu farkındayım.”
“Hayır, bence bahsettiğin bir durum söz konusu değil.”
Karuizawa parazit olarak yaşamını sürdürdüğü Hirata’dan, bana zorla geçiş yapmıştı. Hirata, bu durumu bilmediği için yanlış yorumlaması doğaldı.
“Öyle mi düşünüyorsun? Açıkçası, ben durumdan memnunum. Sahte ilişkiler pek bana göre değil… bencil gelebilir belki sözlerim.. özür dilerim. ”
Bu sözlerinden sonra, sınıfa doğru yürümeye başladık.
“Horikita-san’ın hazırladığı sorular, C sınıfını alt edecektir. Savunma içinse, sınıfın başarılı olacağını, en azından üstesinden gelebileceğimizi düşünüyorum.”
Hirata çok güven veren bir konuşma yaptı. Hatta, bu sınavda başarılı olacağımızı düşünüyordu.
Çoğu partner planlandığı gibi gerçekleşse de, aradan beklenmedik partnerler çıktı.
“Bu arada, sana bir sorum var, Ayanokōji-kun. Shiina Hiyori-san’ı tanıyor musun?”
“C sınıfından öğrenci, değil mi? Keisei’nin çalışma grubunda yanımıza gelmişti, orda tanıştık.”
“Bizim grubu ziyarete de geldi. C sınıfı, Horikita’nın arkasındaki ismi arıyorlarmış.”
“Öyle miymiş?”
“Ayanokōji-kun, aradıkları kişi sensin, değil mi?”
Hirata merak ettiği için sormuyordu. Bildiği şeyi, doğrulamak için soruyordu.
“Ah, tabii ki kimseye söylemeyeceğim. Bu gerçeği saklamak için kendince sebeplerin olmalı. D sınıfının sayende çok yol kat ettiği de gerçek.”
“Öyle mi diyorsun? O zaman sözlerini ileride uyarı olarak aklımda tutacağım.”
“İnkar etmiyorsun yani.”
“İnkar etsem de inanmayacaksın.”
“Eh… evet. Haklı olabilirsin.”
“Ben kahraman falan değilim. Rengimi saklıyor da değilim. Sadece ön planda olmak istemiyorum; niyetim de hislerim de bundan ibaret.”
“O zaman spor festivalinde yaptıklarını bir sebebin olduğu için yaptığını düşüneceğim. Fakat doğru bir karar mıydı emin olamadım? Hatta yine C sınıfı harekete geçti. Eğer yardıma ihtiyacın olursa, seve seve yardım edeceğim.”
Hirata’nın teklifi güzeldi fakat şuan ihtiyacım yoktu.
“Ben hallederim. Eğer ihtiyacım olursa, senden yardım isterim mutlaka.”
“Anladım.”
Sınıfa vardık. Sudō başta olmak üzere herkesin yüz ifadelerini inceledim.
Diğer sınavlara göre, farklı bir ambiyans vardı. Final sınavında ezber gerektiren notlara bakıyorlardı. Panik halindeydi herkes. Sadece üç dört kişi değildi. Sınıfın yarısından çoğu konsantre bir şekilde notları gözden geçiriyordu.
“Çok farklı bir ortam var, değil mi?”
“Aynen.”
Bu sahneyi aylar önce D sınıfının ilk hallerine şahit olan biri görseydi, gözlerine inanamazdı.
Eğer okul puanları kırmızı çizgi olarak belirlemeseydi, böyle bir manzarayı asla göremezdik.
“Hazırlandın mı sınava?”
Sıra komşum Horikita, sınava çalışmak yerine kitap okuyordu.
“Ne okuyorsun?”
“And Then There Were None.” (Türkçe anlamı: Hiçbiri kalmamıştı) [1]
“Agatha Christie’nin miydi? Sınavdan sonra birileri kalır umarım.”
Horikita kötü esprimi duyunca kitabını kapattı.
“Kimse gitmeyecek. Hatta sen de, ben de okuldan ayrılmayacağız.”
“Yüzündeki ifadeye bakılırsa, rakiplerini ezip geçecek gibisin.”
“Tabii. Bu sefer 9.sınıflarda birinciliği almak için çalıştım.”
“Eğer C sınıfının soruları çok kolay olursa, birincilik zor olur.”
“Yine de başarılı olacağım. Kendimi motive ediyorum hep.”
O zaman dört gözle bekliyorum sonuçlarını Horikita’nın.
Bakalım sarsılmaz güveni finale nasıl yansıyacak.
Kitabın TR çevirisi: On küçük zenci olarak geçiyor bilgi için tık.