Elitler Sınıfı - Cilt 7 - Bölüm 1 - Yeni Başlangıçlar
Cilt 7 – Bölüm 1 – Yeni Başlangıçlar
Aralığın ortası gelmiş, geçiyordu. Mevsim çok çabuk değişti, dondurucu soğuk bir anda her yeri sardı. Öğrenciler; atkı, eldiven, uzun çoraplar vb. giymeye başladı. Gökyüzü bugün grimsi bir renk aldı, galiba kar yağacak.
Şimdi kar yağacağını düşününce, daha önce hiç kar görmediğim aklıma geldi. Tabii ki televizyonda ve kitaplarda görmüştüm ama gerçekte hiç elimin içinde tutup kendi derimle hissetmedim.
Bu yıl buraya karın yağacağı kesin değildi. Fakat kar yağsın çok isterim, nasıl bir duyguymuş deneyimlemek istiyorum.
Okuldan sonra, Keyaki Alışveriş merkezinin bir köşesinde dört öğrenci, öğrencilerin dinlenip çalışabildiği bir mekanda toplandı.
D sınıfının üyeleriydiler. Sakura Airi, Hasebe Haruka, Yukimura Keisei ve ben. Keisei’nin gerçek ismi Teruhiko ama kendi isteği üzerine ona Keisei diye hitap etmeye karar verdik.
Bu günlerde onların yüzlerini görmeye alıştım ya. Her hafta iki veya üç kez buluşup havadan sudan sohbet ediyoruz. Birlikte geçirdiğimiz zamanın süresi o güne bağlı olarak, bazen iki saat civarı ve bazen de sadece yarım saat vakit geçirdikten sonra dağılıyoruz.
Yarı yolda geriye çekilmek istersen, sen de öyle yapmakta özgürsündür derler(1). Bundan anladığım şey ise bu insanların yanında resmi olmanın gerek olmadığı. [ÇN: Deyim: Kimsenin resmi konuşmadığı bir ortamda sizin de sürüye ayak uymanız da bir problem olmadığı. * Uygun deyim aklına gelen varsa –]
Ama sık sık cumaları okul çıkışında, birlikte her zamankinden daha fazla vakit geçiriyoruz. Sebebi ise bu günlerde bizimle olmayan beşinci üyemiz, Miyake Akito ve onun çeşitli sebepleri.
“Sonuç olarak, okuldan kimse atılmadı. Ben, C sınıfının bir hamle yapmıştır diye düşündüm. Hazırladığımız sorular kolay değildi.“
C sınıfından birkaç kız tesadüfen geçerken, Keisei bu cümleyi kurdu.
“C sınıfının, akademik başarı söz konusu olduğunda, bizden iyi olmadıklarını düşünüyorum.“
Haruka telefonuyla uğraşırken birden cevap verdi. Sonradan ekledi.
“Miyachi birazdan burada olacağını söylüyor. Az önce kulüpten çıkmış.“
Anlaşılan Haruka beklediğimiz kişiyle sohbet ediyordu. Grubumuzda, bir kulübe üye olan tek kişi olan Akito idi, okuldan sonra bizimle hemen buluşamıyordu.
“Sınavın üstesinden geldik ama… yani bu rahatlatıcı değil mi? Ayrıca… başka bir sınıftan birinin atılmasını duymak iyi bir haber de değil.“
Acımasız düşüncelere pek alışık olmayan Airi, dürüstçe fikrini dile getirdi.
“Tabii, herkesin birlik olması çok güzel olurdu. Ama okulun kurduğu düzen yoluyla bu zor? Sonuçta üst sınıfları hedeflemek, diğer sınıfı alt etmek demek.“
Kulağa acımasızca geliyordu ama Haruka haklıydı. Bunu duyan Keisei sözlerinden etkilendi.
“Kesinlikle, Airi’nin demek istediklerini anlıyorum fakat biz onları alt etmezsek, kendi kuyumuzu kendimiz kazmış olacağız. Bu okulda kazanan olmak, diğer üç sınıfı feda etmek anlamına gelir. Feda edilen neden biz olalım?“
“Sanırım haklısın…….”
Airi, Keisei’nin sert kelimelerine üzgünce cevap verdi.
“Acaba, kullanabileceğimiz bir numara yok mudur? Önceki sınavda tüm sınıfların puanın aynı tutmak gibi? Böylece herkes mutlu olur ve A sınıfından mezun olurdu..”
“Bence bu harika olurdu.“
“Maalesef, bu imkansız.“
Akita, Haruka’nın garip fikrine karşı çıkarak bize katıldı.
“Bunu nasıl söylersin?”
“11.sınıfların bu konu hakkında konuştuğunu duydum. Final sınavında herkes eşit puan alırsa, ek özel sınavlara tabii tutularak puanlar netleştiriliyormuş.“
“Ne tür bir sınav?”
“Bilmem. Duyduğum söylentiler bunlardı. Anladığım kadarıyla da, aynı puanla sınav bitmesi söz konusu bile değil.”
Sanırım detayları Akito bile bilmiyor. Ancak bunun değerli bir bilgi olduğu kesindi.
“Demek fikrim gerçekleşmeyecek. Oysa ilginç bir fikir olduğunu düşünmüştüm.“
“Eninde sonunda, sadece bir A sınıfı olacak demek.“
“Ee, Miyachi, bugünkü antrenman nasıldı?”
Haruka, Akito’ya sordu.
“Ne nasıldı?”
“Hmm. Yayı nasıl kullandığın.“
“Normal. Sıra dışı veya eksik bir durum yok. Hem merak dahi etmediğin konularda sorular sorma.”
“Bunun nesi kötü? Arkadaşlar arasında sohbeti başlatıyorum?”
“Öyleyse okçuluk hakkında az çok bir bilgin olduğunu mu varsaymalıyım?”
Akito şüpheyle oturdu.
“Bilgiye ihtiyaç var mı? Sadece okla hedeflerini vurman gerekiyor?’’
“Hayır aslında bunun amacı…..boş ver.”
Akito ayrıntılı olarak açıklamaya yeltendi, fakat vazgeçip sustu.
“Nasıl desem ki… Doğduğumdan beri okçuluğa hiç ilgi duymadım. Bu yüzden seni okçuluğa iten şeyin ne olduğunu merak ediyorum.”
Anlaşılan, Haruka’nın okçuluk üzerinden sohbeti ilerletmek istemesi… bir hataydı.
“Eh, bu çok dikkat çeken bir spor değil. Kişisel olarak konuşmak gerekirse, ben ilgileniyorum. Ama kulüpte eline daha önce hiç yay almamış oldukça fazla kişi var.”
“Evet, neden okçuluğu seçtiğin konusuna gelelim. Bu okul, okçuluk konusunda popüler falan da değil benim bildiğim kadarıyla?”
Konuşmalarını dinlerken, bir soru da Keisei’den geldi.
“Ortaokuldayken, bana yardımcı olan üst sınıflardan bir arkadaşım vardı, okçuluk kulübündendi. Ben de bu yüzden okçuluğu seçtim. Tek nedeni bu, derin bir manası anlamı falan yok.“
“Teşvik edici bir deklanşör olmuş, galiba….“
Airi de çekingen bir şekilde konuşmaya katıldı. Bunu, şu sıralar daha sık görmeye başladım. Hatta kimse Airi’nin sohbete katılmasına şaşırıp garipsemediği için, doğal karşılanıyor ve kendi isteğiyle sohbetlere katılabiliyor.
“Airi, senin dijital bir kameran vardı, değil mi? Bugünlerde fotoğrafçılık gayet popüler. İlgi duymak, işte böyle bir şey. “
“İnstagram. Kızlar için mükemmel bir hobi, ha? Bunu anlaması gerçekten zor.“
Belki de Keisei anlamadığı için, olumsuz cümleler kuruyordu.
“Hey, cinsiyet ayrımı yapıyorsun. İnstagram kullanan bir sürü erkek de var?”
“….gerçekten mi? Ben, kendi kişisel bilgilerimi herkesin görebileceği bir ortama aktarıp yayılmasının mantıklı bir fikir olduğunu düşünmüyorum.“
“Bunu ben de anlayamıyorum. Ya sen, Kiyotaka? Bunu anlayabiliyor musun?”
“Hayır, bu konular hakkında bilgi sahibi bile değilim.“
Okul, dışarıyla olan her içeriği yasakladığından, sosyal medya gibi birkaç uygulama vardı. Onlarda kampüs içindeki iletişimi sağlamak içindi. Bu kadarıyla yetinenler için, daha fazla cümle kurmaya gerek yoktu.
“Kiyopon gerçekten de böyle şeylerle uğraşacak tipte birine benzemiyor. Aksine, instagram kullananların sorunlu olduğunu düşünüyordur... Hiç süslenip püslenip gece havuz partisine elinde dondurma tutarak gittin mi…?”
“Hayır.“
Bunu direkt reddettim. Yanlış bir cevap versem ya da net olmasam, beni yanlış anlar, bakış açısı değiştirdi.
“Peki. Sen kullanıyor musun? Yani instagramı.“
“Pek sayılmaz, Rahatsız edici ve kendimi başkalarına göstermekten hoşlanmıyorum.“
“Katılıyorum.“
Keisei, Haruka’nın sözlerini başıyla onayladı.
Airi duydukları üzerine sessiz kaldı ama az önceki sohbetten iyi bir darbe aldığı apaçıktı. Anladığım kadarıyla eskisi gibi fotoğraflar çekip sosyal medyada paylaşmıyordu.
“Aslında herkes seviyor fotoğraf paylaşmayı. Çok garip bir durum değil.“
Onu korudum. Airi’nin üzülmesinin hiçbir anlamı yoktu. Büyük ihtimalle bunu saklamaya niyetliydi ama sözlerimden sonra telaşlandı.
Airi her zaman aşırı tepki verdiği için, Haruka ve diğerleri hemen durumu anlardı.
“Gerçekten geri kafalı ve modaya uymadığım için, anlayamıyorum. İnstagram kullanmaktan hoşlanan herkesten özür dilerim.“
Haruka ellerini havaya kaldırıp özür diledi.
“Sırf kişisel olarak sevmediğimi söyledim diye, popüler olan bir şeyi reddetmek aptalcaydı. Detaylı düşünemedim.“
Keisei de Airi’den direkt özür diledi. Airi rahatlayarak elini göğsüne dayadı.
“Şuan konuyu değiştiriyorum, izninizle. Merak ettiğim bir şey var.“
Akito’nun araya girmesi tartışmayı biraz daha rahatlatmıştı.
Oldukça rahatsız olmuş bir halde, çevresine keskin bakışlar atarak konuştu.
“C sınıfı, sizce de bu günlerde biraz tuhaf…değil mi?”
“C sınıfı mı? Gerçi onlar her zaman tuhaflar. Ne ima ediyorsun.. Başka bir durum mu var?”
Haruka gözlerini kocaman açarak merakla öne eğildi. Akito’nun ne demek istediğini biliyordum.
Birkaç gündür bizi takip eden insanlardan bahsediyordu. Demek Akito da farketmiş..
Şu an bile arkamızda gizlenerek bizi dikizleyen bir çocuk var. C sınıfı öğrencisi, Ryuuen’in uşaklarından biriydi : Komiya.
Bizim grubumuzu gözetlediği gün gibi ortadaydı.
Ama aramızda oldukça fazla bir mesafe vardı, ona gidip bizi niye gözetliyorsun diye sorsak bile ortada gerçekten gözetlemeye dair bir kanıt yoktu.
Tesadüf eseri demesi bile, bizi susturmaya yeterdi.
Aksine, onunla yüzleşirsek, bu ‘sözde tesadüfü’ olaya dönüştürerek kötü adam konumuna düşerdik. Akito’nun ima ederek söylememesinin asıl nedeni de hala somut bir kanıtının olmamasıydı.
En önemlisi, C sınıfından olmayan biri de bizi gözetliyordu. Fakat Akito onun varlığını henüz farketmemişti.
“Bir süre önce çalışma grubu düzenlerken, C sınıfından bizimle iletişime geçmişlerdi, değil mi?”
Kağıt karıştırma sınavı için hazırlandığımız zamanlardan bahsediyordu. C sınıfından öğrenciler kafeterya gibi halka açık bir alanda birden belirip grubumuzun yanına gelmişlerdi. Ve o günden bu yana, arkamızdan kuyruk olarak gelmeye başladılar.
“Ryuuen-kun ve Shiina-sa’ı kast ediyorsun değil mi? Onlar olabilir mi?’’
“Evet. Gerçi bu kez başkaları var. Bugün İshizaki ve Komiya okçuluk kulübüne geldiler. Göz atmak istediklerini söyleyince 11.sınıflar kabul etti ama tüm zaman boyunca bana dik dik baktılar, bu yüzden hareket etmeye çekindim.“
Demek öyle.. Yani, Komiyo tüm bu yolu Akito’yu takip ederek geldi. İshizaki’nin burada olmama sebebiyse, çok sayıda insanı takip etmenin onun için uygun bir görev olmayışıydı.
Akito, Ryuuen’in en çok gözetim altına aldığı kişi galiba.
“Sadece kulüple ilgileniyor olamazlar mı?”
Ryuuen’in düşünce tarzını anlayamayan Airi böyle dedi.
“Durum bundan ibaretse harika olurdu. Ama bana başka bir bit yeniği var gibi geliyor.“
Omuzlarını gerildiği için, kollarını sallayarak bize anlatmaya çalıştı. Ryuuen her gün onun üzerinde bir baskı oluşturuyor, baskısı devamlı hız göstererek artıyordu.
Onunla direkt karşı karşıya değildim ama neredeyse Ryuuen’in korkusuzca attığı kahkahalarını duyuyor gibiydim.
“Senin peşini bırakmayacağım.“
Ryuuen’de güçlü bir azim olduğunu en başında hissetmiştim.
“Sana bir şey yaptılar mı? Seninle alay etmek veya tam oku bırakacağın sırada hapşırmak gibi? Yoksa taş mı fırlattılar?”
“Tabii ki senpai ve eğitmenlerin karşısında böyle bir şey yapamazlar. Antrenman bitince gittiler.“
O günden beri hiç açık vermememe rağmen, beni de hedeflerinin içine aldıkları apaçık ortadaydı. Karuizawa’yı da hedef aldıklarını belliydi.
Muhtemelen artık içinde benim de bulunduğum birkaç kişiyi seçerek hedefini kapsayan çemberi daralttı. Bir kez daha net bir hamle yaparsam, çemberi sadece bana kadar daraltabileceğini düşünüyorum.Şu an için, net bir hamle yapan tek bir kişi var: “Karuizawa Kei”
Fakat yaşananları hafife almamış olması, dikkatlice düşünüp plan yaptığını kanıtlıyordu.
Yine de Karuizawa’ya kimliğimi sorsa bile, bir yere varamayacaktı.
Böyle bir durumda, Ryuuen’in yapbozun son parçalarını nasıl bir araya getireceğini merak ediyorum. Şimdiye kadar onun yapmış olduğu hamlelere bakınca, ilerisini hayal etmek o kadar zor değildi.
Asıl soru “Ne zaman” bunların gerçekleşeceğiydi.
Ryuen & Hyori, herkese iyi bayramlar diler 😀