Elitler Sınıfı - Cilt 7 - Bölüm 2 - Zayıf Nokta
Cilt 7 – Bölüm 2 – Zayıf Nokta
Ben buları düşünüyorken, Akito ve diğerleri konuşmalarına devam ettiler. Keisei C sınıfının neden bunları yaparak bizi rahatsız ettiklerini soruyordu..
“D sınıfının gelişmesiyle alakalı olduğunu düşünmüyor musunuz? 0 puanla okula başladığımızdan bu yana çok geçmedi, ama şu an neredeyse
C sınıfının arkasındayız. Son sınavın sonuçları da göz önünde bulundurulursa, 3.dönem tatili civarında C sınıfına atlayarak onları D sınıfına indirebiliriz. Bence… bu yüzden panikliyorlardır.”
Keisei mantıklı bir şekilde C sınıfının eylemlerinin arkasındaki nedeni tahmin etmeye çalıştı.
“Haklısın. Alay ettikleri kişiler tarafından geçilmek üzereler—“
“Ama… biz onları geçememiştik, değil mi?”
Sınav sonuçlarını hatırlayan Airi sordu, Keisei hemen cevap verdi.
“Evet. Aralığın başında açıklanan sınav sonuçlarına göre D sınıfı 262, C sınıfı 542 puan. Aramızda 280 puan fark var.”
Kağıt karıştırma sınavında, Direkt C sınıfı ile karşılaştık ve onları yendik. Böylece sınıf puanımızda artış oldu. C sınıfının 100 puanı bize aktarılınca, toplamda 200 puan kâra geçtik. Aramızdaki puan farkı da 80’e düşmüş oldu.
Yine de, C sınıfı öndeydi. Fakat— C sınıfında sınavla alakası olmayan bir olay patlak verdi.
“Galiba C sınıfı kuralları çiğnemiş. Detayları söylemediler ama ağır ceza aldılar. 100 puanlarından olmuşlar.”
Geçen gün okul bununla ilgili genel bir duyuru yapmıştı. Ben de hatırladım.
“Böyle bir duruma düşecek ne yaptılar acaba. Tam da C sınıfına yaraşır bir tarz, olay çıkartmak.”
Haruka bıkkın bir şekilde söyledi ama D sınıfının, başka bir sınıfa gülmeye hakkı yoktu. Okula daha girdiğimiz ilk ay 1000 puan kaybettik biz ya.
“Sebebini bir kenara bırakırsak, yaptıklarıyla kendi kuyularını kendileri kazmış oldular. Böyle devam ederlerse, kış tatilinden sonra C sınıfına yükselmemiz yakındır.”
Keisei sert yargılamadan çıkarım yaptı.
“Miyachi’nin peşinde olmaları da buna mı bağlı diyorsun?”
“Buna işaret eden bir durum söz konusu değil.”
C sınıfına diktatörlük yapan Ryuuen’in bakış açısından düşünürsem eğer;
D sınıfını küçük düşürmenin eğlenceli olacağını düşünmüyor. D sınıfının zayıf noktasını bularak pozisyonunu korumak istiyor…
Eğer tahminim doğruysa ve tek derdi buysa; şuanki hal ve tavırları düşüncemi destekliyor, beni yanlış yönlendirmeye çalışmıyor demektir.
Ben hariç herkes, bu sözleri yerinde ve doğru buldu.
“Sınıfların değişmesi sorun çıkartabilir. Çok sık yaşanmasa da okulun sistemine uygun bir değişiklik sonuçta.. Bu açıdan bakınca, D sınıfının takla attıktan sonra yaralarını sarıp ayağa hızlı kalkması, C sınıfını panikletip arkada yatan sebebi aramaya itecek kadar önemli bir durum denebilir.”
“Sürekli yüksekten konuşması ve kendini bir şey sanmasına karşın, Ryuuen-kun’un lider olduğu bir gerçek. Tüm itibarını kaybedecek.”
“Demek öyle. Bu açıdan bakınca, onların bu yıkık tavırları anlaşılıyor.”
Akito, Ryuuen’in gururunun ayaklar altına alındığı bir sahne hayal etti kesin. Gülümseyerek öne sürülen düşünceye hak verdi.
“Fakat biz de çok değişmiş sayılmayız, değil mi? Kafamızı kaldırıp bir bakmışız, fark azalmış… Neden peki? Ne oldu yani? C sınıfı mı tökezledi? Şansımız mı yaver gitti?”
Sınıftaki çoğu öğrenci perde arkasındaki işlerden haberdar olmayıp önlerine gelen sınava giriyordu. Farkın bu kadar kısa bir sürede kapanmasını anlayamamaları normaldi.
“Sadece D sınıfına odaklanalım mı? D sınıfı ada sınavında başarı elde etti. Gemideki sınavda, Ryuuen bizi alt etti. Fakat kağıt karıştırma sınavında onları yendik. Bu açıdan bakınca, C sınıfı, sınıf puanlarını önemsemiyor gibi gibi..?”
“Ada sınavında da, onlara verilen tüm puanları hemen kullanmışlardı.”
“Yani…C sınıfı kendi kuyusu kazıyor, diyebilir miyiz?”
“Bence de böyle düşünülebilir. Hatta kural çiğnemeleri bile bu kuyu kazmaya dahil edilebilir.”
Yaz tatilinin başlamasıyla bir ıssız adada özel bir sınava tabii tutulduk.
Sınav boyunca, her sınıfa 300’er puan harcamaları için verildi. Kalan puan ise, sınavın sonucuna eklenecekti. D sınıfı dahil tüm sınıflar, puan biriktirebilmek için ellerinden geleni yaptılar.
Fakat Haruka’nın dediği gibi, C sınıfı tek seferde 300 puanını da harcadı.
“Bu sayede aradaki farklı azalttık diyebilir miyiz?”
Kasvetli ve zor günler geçirdik ama D sınıfı, 225 puan biriktirmeyi başarmıştı.
“Doğru olabilir… Fakat harcamalarını, sınav sırasında dengeleyip dengelemediklerini bilmiyoruz. O harcamaları sayesinde çok rahat bir sınav geçirdiler. Bizim gibi zorluk çekmediler ya, ben orda biraz kıskanmadım değil.”
“Saçmalık. Ryuuen hep dikkatsiz…. hayır, hatta tam bir çocuk adam. Normal şartlarda insanların yapmayacakları şeyleri yapınca, kendisini havalı falan sanıyor. Sınıfı kaybetse dahi hiç umurunda olmaz.”
A sınıfına yükselmek için sınıf puanını yükseltmek gerekliydi.
Keisei’nin bakış açısına göre; böyle güçlü bir arzuya sahip birisinin sınıf puanını hiçe sayıp dağıtması demek… saçmalığın daniskasıydı.
… Ryuuen, adada onlara verilen puanları gönlünce harcamamıştı.
Tüm puanları harcamasına rağmen, bazı kullanılmış ürünleri, tuvalet ve çadır gibi, A sınıfına verdi hem de ücretsiz…
Daha doğrusu puan almadı diyelim. Puan kaybetmesinin karşılığında onun için değerli olabilecek bir şeyler almış olmalı…
Tabii, dostluk arkadaşlık gibi somut olmayan şeyler almamıştır A sınıfından.
Sınıf puanı elde edebilmesini sağlayacak, ona yarar sağlayacak bir takas yapmıştır..
Bu konudan haberdar olan birkaç kişi vardı ve maalesef Keisei onlardan birisi değildi. Bu yüzden de anlam veremiyordu.
“Siz erkekler yine iyi çıktınız. Haksız mıyım, Airi?”
“E-evet. Çok zorlandım. Hatta biraz daha kalsaydık adada, ben…”
Airi bu cümleleri yüzü kızarırken söyledi.
Ada sınavında, öğrencilerin şartları belli bir raddeye kadar düşünülmüştü… Şartlar pek iyi değildi. Kızlar, erkeklerden daha çok zorlandı.
“Orada biraz daha kalsaydık derken?”
Kızların yaşayabileceği sıkıntıları tahmin edemeyen Keisei pervasızca sordu. Airi’ye de garip bakışlar attı.
“Ç-çünkü...”
Airi söylemeye utanıp çekinince, gözlerini kaçırdı. Haruka durumu anlayınca, Keisei’ye birkaç sert sözle çıkıştı.
“Nasıl denir ki bu, Yukimu~. Bazen bu cahil tavırların sevimli oluyor ama… ortamdaki gariplikten anlaman lazımdı.”
“…Nasıl yani, anlamıyorum?”
Ya hiç ortamdan ne olduğunu anlayamıyordu ya da hiçbir bilgisi yoktu bu konuda… neyse.
Akito, nazikçe Keisei’nin omzuna vurdu.
“Herkesin kendince sorunları var. Bunu demek istiyor.”
“Anlamadım ben ya. Kendince sorunları derken?”
Ortamdan hala vaziyeti anlayamayan Keisei, kızların özel meselelerine girmeye çalıştı.
Baktı olmuyor Akito, konuyu değiştirdi.
“D sınıfı, Horikita’nın Ryuuen’in riskli stratejisini fark etmesi sayesinde kazanmadı mı? Yoksa D sınıfının lideri öğrenilecekti?”
Başımı sallayarak dürüstçe fikrimi söyledim, Akito’ya.
“Eğer öyle olsaydı, şuanki olaylar yaşanmazdı.”
“Sınav boyunca parti yapmalarına rağmen yine ödülün peşine düştüler, ha? Sınavdan geri çekilmiş gibi yapmaları da cabası. Fakat… adada neden Ryuuen-kun kaldı? Onun yerine daha az şüphe çekecek birisi kalsa olmaz mıydı mesela?”
Haruka sözlerinde haksız değildi.
…bu her sınıf için geçerliydi ama. Öne çıkan kişilerin lider olma ihtimalini herkes tahmin edebilirdi, yine buna bağlı olarak sınıftan herhangi biri lider seçilebiliyordu. Özel bir standart ya da şartı yoktu. Bu durumda da Ryuen’in lider olması şüphelendirir, kimse emin olamazdı.
Ayrıca, sadece Ryuen’in adada kaldığını söylemek de zordu. Belki çok bilinmeyen bir yüz de adaydı ve o liderdi.. çok fazla ihtimal vardı göz ardı edilemeyecek.
Hatanın, ödülden daha ağır olduğu bir sınavda yanlış bir tahmin riskti.
Elle tutulur bir kanıt olmadığı sürece, kimse emin olamazdı.
“Hey, Kiyotaka. Horikita ne diyor anlatsana?” Keisei ciddi bir tavırla sordu.
“Anlamadım?”
“Ryuuen’in ne düşünüp ne planladığını merak ediyorum. Spor festivaliyle kağıt karıştırma sınavlarını düşünürsek, sınıfta birlik olmamız gerek.”
“Ishizaki ve kuyruğunun peşimden ayrılmamaları beni bunaltıyor. Ben de bilmek isterim.”
Iş birliği yapmanın önemini sonunda kavramışlar…
Sınıfın problemleriyle ilgilenmeyen Akito ile Haruka dahi, hemfikirdi.
“Kulaktan dolma bilgiler var ama–”
Horikita’yı çağırmayı teklif edecektim ki.. Keisei sözümü kesti.
“Sorun yok. Bildiğini anlat yeter.”
Dördü birden bana dönünce, garip bir baskı hissettim üzerimde.
“Peki. Uyarıyorum, yanlış bilgi varsa, sorumlusu ben değilim.”
Bu cümleden sonra, Horikita ile adada yaşananları anlattım.
Tabii ki tüm hamleleri ben yapmıştım ama Horikita, kendisinin yaptığını sanmıştı…
Ryuuen’in radyo kullanarak ispiyoncusuyla nasıl iletişim kurduğunu,
Ibuki’nin tek ispiyoncu olmama ihtimalinden, diğer sınıflarda da ispiyoncu yerleştirmesine kadar anlattım.
Ryuuen’in, gemide Horikita’yı nasıl kafasına taktığını ve gemi sınavını nasıl çözdüğünü anlattım.
Tabii, Ryuuen’in, Horikita’yı spor festivalindeki yenme çabasından ve Kushida’nın ihanetinden bahsetmedim…
“Bu kadar galiba. Zaten bu kadarını duymuşsunuzdur, Keisei.”
Yeni birkaç bilgi edinen Keisei, iki kolunu birbirine dolayarak derin düşüncelere daldı.
“Asıl soru, Haruka’nın da dediği gibi, Ryuuen’in neden tek başına adada kaldığı?”
“Horikita’ya göre, güvendiği kimse yokmuş. Olası bir ihtimal. Diğer sınıflardan bilgi toplayıp kendi sınıfına pay çıkarmak, diğer öğrencilere ağır bir görev olabilir...”
Ispiyoncularını kontrol edip bilgi toplamak.. temel birkaç ihtiyacını karşılayarak, adada güçlü ve dirayetli bir şekilde kalmak…yürek isterdi, herkes başaramazdı.
Burada dile getirmedim ama A sınıfıyla da iş birliği yaptığına az önce değinmiştik… A sınıfı gibi güçlü bir rakiple de bağlantı kurabiliyor olması da ayrıca bir yetenek isterdi.
Tüm bunları düşününce, Ryuuen’in bu stratejisini hayata geçirebilecek tek kişi yine kendisiydi.
Eğer öğrenciler bir aradayken sınıf lideri seçilme şartı olsaydı, böyle bir stratejiyi uygulayamazdı.
Sınavın bitmesine bir gün önce liderin adını verme zorunluluğumuz olduğundan dolayı, böyle bir strateji seçmiş olmalıydı.