Elitler Sınıfı - Cilt 8 - Bölüm 10 - İlk Günün Dersleri
Cilt 8 – Bölüm 10 – İlk Günün Dersleri
Sabahın basit— pardon– sağlıklı kahvaltısı bitti ve dersler başladı. Büyük grup halinde kendi okulumuzdakinden daha büyük bir sınıfta toplandık. Sınıf bayağı büyük olduğu için üniversitelerdeki amfi havası vardı.
Acaba kasten amfi havası mı verilmek istenmiş diye düşünmeden edemedim, hani üniversitedeymiş gibi hissedelim diye?..
Kimin yanında ve nerde oturacağımıza dair bir sınırlama getirilmemiş. İstediğimiz yere oturabilirmişiz. Herkes kendi yaşıtlarının olduğu kendi gruplarıyla oturmayı tercih edecektir….Bir köşede kendi başınıza da oturabilirsiniz ancak dikkat çekeceği gibi bir uyarı bile alabilirsiniz.
Henüz 10 ve 11’ler gelmediği için biz 9.sınıflar kendi yerlerimizi seçmekte serbesttik.
‘Acaba…. önde oturmamız daha iyi mi olur?’
‘Hayır, yerlerimizi seçmeden önce beklememiz bizim hayrımıza olur. Önce üst sınıfların yerlerini almalarını beklememiz sonra da boş yerleri oturmamız daha mantıklı?’
Anlaşılan,Keisei bencil bir karar verip de senpailerin gazabına uğramaktan korkuyor.
‘Kendi kendine bir haltlar yeme sakın, Kouenji. İstediğin yere oturmana izin veremem.’
‘Koltuklar boş olduğu sürece, istediğim yere oturabilirim.’
Bunu söylemesine rağmen kendi başına bir yere oturmaya kalkmadı. Yani nasıl desem… her kuralları göz ardı edecek birisi değil. Derslerde de genelde sessizliğini koruyordu. Kouenji’nin büyük ihtimalle kendi prensipleri var, onlara uyuyordur.
‘9’lar epey zorlanıyor herhalde.’
Bizi gören bir 10.sınıf öğrencisi, bize seslendi.
‘Sorun yaşıyorsanız bir el atabilirim.’
‘Gerek yok, teşekkürler…’
Keisei üst sınıfların yardım teklifinin stresinin altında başını eğdi.
‘Hah… niye ben lider oldum yahu?’
Bütün 10 ve 11.sınıfları selamlamak da bir liderin görevleri arasındaydı. Bu bile onun omzunda büyük bir yüktü. Onu kendi haline bırakırsam… çöküşü an meselesidir.
☆☆☆☆☆☆
Beden eğitimi olarak verilen dersleri, öğleden sonraya almışlar. Bize verilen bilgiye göre de, eğitimin ana hedefi: maraton hazırlığıymış. Son güne de uzun mesafe koşu konulmuş. Sınav sonucunu büyük ihtimalle bu koşu etkiler diye düşünüyorum. Ayrıca, birkaç gün açık havada, sonrasında da koşu pistinde antrenmanlara devam edecekmişiz.
‘Hah, haah.’ Keisei nefes nefese kalmıştı.
Sabahları çok yorucu görevler vardı, fiziksel olarak çabuk yoruyor; insanı bitkin hale getiriyordu. Bu yüzden epey zorlanıyor olmalı.
Bilgiye dayalı bir eğitim olsaydı, ona birkaç tavsiye verebilirdim ama kondisyon gerektiren işlerde…onu sadece izlemekle yetiniyorum.
Öte yandan, Ishizaki ve Albert basit yapılı öğrenciler olmadığı ve ortalamaya göre fiziksel olarak güçlü oldukları için bu tarz görevleri kolayca halledebilirlerdi.
“...Sabahtan beri analiz yapıyorum.“
Bu arada fenalık geldi bana. Henüz bir hamle yapıp yapmama konusunda kararsızım ama grubun standartlarını yükseltmek zorundaymışım gibi hissediyorum. Yoksa bu grupla beraber güme gideceğim, okuldan atılma yolunda emin adımlarla ilerliyormuşuz gibi hissetmekten kendimi alı koyamıyorum.
Dahası: Sonuncu olup barajın altına düşersek, liderimiz Keisei okuldan atılacak ilk kişi olacak. Onunla beraber güme gitme ihtimalim az olsa da, aldığım risk %0 değildi.
Ona yardımcı olmadığım için de bana kin güdebilir.. Ona küçük bir destek vererek kırmızı kart yemesine engel olmalı mıyım? Yoksa grubu uçuracak bir destek mi vermeli?
Ya da… sorunların kendi kendine düzelmesi için dua mı etmeliyim, ben de bir kenarda oturur izlerim hem?
Izleme fikrimi hemen kafamdan çıkarttım. Kouenji kardeşimizin bize sorun olacağı açıktı. Acil bir hamle yapma hissi duyuyorum. Dünya umurumda değil havalarında arkadan koşan Kouenji’ye yaklaşmak için, hızımı azalttım. Onun yanına gelmeme rağmen, bana bakmadı bile.
Ona seslenmeden kendi dünyasından çıkaramayacağım herhalde.
“Hey, Kouenji. Orta yolu bulmak için biraz daha toleranslı olamaz mısın?”
“Gruptan mı bahsediyorsun, Ayanokouji çocuk?”
“Evet. Herkes sorunlar yaşıyor. Kimse senin gibi mükemmel de değil.“
“Ha. Ha. Ha. Mükemmel olduğum doğrudur. Ama bu aptallar için kendimden niye ödün verecekmişim?”
“Eh…..ben de ne doğru ne değil bilmiyorum…..”
“Ne demeye çalışıyorsun?”
“Grubun iyi bir puan alıp okuldan atılmasına engel olalım istiyorum.“
“Madem bunu istiyorsun, çalışman gerektiğinin de farkındasındır?”
“Bilgin olsun diye söylüyorum zaten bu konuşmayı yapmamın amac, çalışmak olduğu için.“
….ayak seslerinin değişmesinden – yani hızını arttırıp beni iplemediğini belli etmesinden – Kouenji’nin kendi dünyasına dönüp beni takmadığını anladım.
Ben de imkansız olduğunu düşünüyordum.
Kouenji söz konusu olduğunda; yarım ağız tehditler, öneriler işe yaramazdı. Zaten şimdiye kadar tüm tavırları da netti. ‘Hayır’ diyorsa, hayırdı. Onu kimse fikrini değiştirmeye ikna edemezdi.
Karakteri buydu çocuğun.
☆☆☆☆☆☆☆
Ilk günün dersleri olarak, – maraton koşusunu hariç tutuyorum – geri kalan derslerimiz bu okul ve gelecek haftaki sınavda nelerle karşılaşacağımız ile ilgili bilgi verilerek geçti.
Derslerin içeriğinden, neler öğreneceğimizden ve nelerden sınavda sorumlu olacağımızdan bahsettiler. Ama altını çize çize ‘sosyal olmanın’ derslerinin verileceğini belirttiler.
9’lara net bir şekilde söylendiği halde pek anlamış gibi değillerdi.. Senpai’ler ise sakin bir şekilde bakıyorlardı. Tabii, aradaki 1 yıllık fark önemli..
“Uuu………..”
Öğleden sonraki son dersimiz Zazen’in bitmesiyle Keisei’nin olduğu yere kendisini atması bir oldu.
“İyi misin?“
İlk gün, Zazen ile bağ kurdu.. normal herhalde?
“İyiyim demek istiyorum ama bacaklarım tutuldu!!! biraz müsaade et, toparlanacağım inşaallah.”
Keisei epey zorlandı herhalde. 2 dakika kadar, dizlerinin bağının çözülmesini bekledi. Etrafıma bakındım, Ishizaki de ilk deneyimini acıyla atlatmaya çalışıyordu.
“Bu ne yahu? Banyo yapmalı, evet banyo! Bana yardım et, Albert.”
Albert sessizce yanına gelip kolundan tutarak kaldırdı.
“Geh! Biraz nazik ol! Bırak kolumu.”
Güm.
Ishizaki yerde.
“Aaahhhh!”
Bu saçma gösteriyi görünce, ister istemez komik buldum. Tabii, bizim gruptakilerin çoğu Ishizaki’gili parazit olarak görüyordu..Keisei de dahil, onları görmezden geldi. Olduğu yerden kalkıp sınıftan çıkmaya hazırlandı. Ben de oturduğum yerden yavaşça kalkarak ayakta dikeldim.
“Komikler, değil mi?“
Keisei’nin dikkatini çekmek için konuştum.
“Onları kendi haline bırakalım, Kiyotaka. Onları görmezden gel, dikkatlerini çekme. Bizim yapabileceğimiz en iyi şey onlara bulaşmamak olur.”
Keisei, bakış açımı değiştirmek için bu sözleri sarf ediyordu…
“Sudou kadar kötü olmayabilir ama Ishizaki de sonunu düşünmeden kavga eden bir tip. Dahası, Ryuuen tekrar onların başına geçebilir, hiç bulaşmayalım onlara.”
“Ama aynı gruptayız, mecbur bir bağımız var bir hafta birlikte olacağız yani?.”
Gözlerimle onları işaret etmemle Ishizaki’nin bizi görmesi bir oldu. Bize dik dik baktı. Keisei korkup gerildi. Ishizaki, Albert’i de yanına katarak dojo odasından çıktı.
“Ne oldu?“
“..bu ne cesaret? Benden habersiz yürek mi yedin kahvaltıda, Kiyotaka.”
Aslında olanların aslını bildiğim için, Ishizaki’gile burada dikkat çekmenin yersiz olduğunu söylemek isterdim, yani dolaylı olarak tabii. Zaten Keisei lider olduğu sürece, gruptaki öğrencilere rehberlik etmesi şart. En azından belli bir otoritesi olması gerekiyor.
“Keisei, bu dağ okulunda bir şeyleri değiştirmek zorunda kalabiliriz.”
“Nasıl yani?.”
“Yani… Ishizaki ve Albert ile arkadaş olmak gibi. En azından bir bağımız olması şart.”
“Saçmalıyorsun. Aynı gruptayız tamam ama rakip olduğumuz gerçeği değişmiyor. Ne olursa olsun, onlarla dost olamam ben. Zaten bu ilk ve son özel sınavımız da değil ki, her şeyi unutup sıfırdan başlangıç yapalım.”
Kısacası, Keisei onlarla arkadaş olmanın mümkün olmadığını dile getirdi.. ben de başta öyle sanıyordum, yani okula ilk geldiğimde.
Sonuçta okulun amacı öğrenciler arasında rekabet oluşturmak. Fakat son zamanlarda bu rekabet oluşturmanın arkasında…bir bit yeniği var gibi.
“Duyduğum kadarıyla, Başkan Nagumo 10. sınıfları bir araya getirmeyi başarmış.”
“Çünkü—o Nagumo. Özel birisi. Benim onun gibi yeteneklerim yok…..dahası, onun yaptığını başaracak birinin çıkacağını da sanmıyorum? Nagumo-senpai’nin planlarının mezun olana kadar işe yarayıp yaramayacağını da bilmiyoruz. Belki de kumar oynuyor ve her an elinde patlayabilir? Sınıflar birbirleriyle ne kadar iyi anlaşırsa anlaşsın, son gülen sınıf yine A olacak. Diğer sınıflar da kafalarını taşlara vurur artık.”
Keisei bu sözlerinden sonra dojo sınıfından ayrıldı.
Çeviren:pro123flash & Fatoshisme
Editleyen: fatoshisme