Elitler Sınıfı - Cilt 8 - Bölüm 8 & 9 - Teste Tabi Tutulan İnsan Doğası
Cilt 8 – Bölüm 8 – Teste Tabi Tutulan İnsan Doğası
Sabah saat altıyı sularında hafif bir müzik odada yankılandı. Odaya kurulu hoparlörlerden geldiği için, uyanma vakti olduğu açıktı. Bu arada, oda hala karanlık ve perdeden içeri güneş ışı da sızmıyor.
‘Ne oluyor lan… sessiz olun.’
Ishizaki’nin sabah sabah uyku semesi bir halde bağırdı.
O sesi duyduktan sonra uyanamayanlar hala olsa da, kimisi gözlüklerini temizlemeye başlamış, kimisi yatakta oturup boş gözlerle yeri izlemeye koyulmuştu.
‘Büyük ihtimalle bugün bu saat bizim için planlanan neyse onunla başlayacağız, ha?’
Hashimoto’nun iç çekerken yatağımın üstünden bunu fısıldadığını duydum.
‘Herkes kalksın. Birimiz bile geç kalırsa hepimiz ceza yiyebiliriz.’
Keisei formasını giyerken uyardı. Aynı odada kaldığımız için, bu ortak sorumluluğumuzdu.
‘Hey, arkadaşlar.. Kouenji burada değil.’
‘Günaydın, beyler. Beni arıyordunuz?’
Kan ter içinde gülümseyerek içeri girdi, Kouenji. Anlaşılan biz uyanmadan önce kalkmış.
‘Lavaboya gitmişe benzemiyorsun, nerdeydin?’
‘Fufu. Gördüğünüz üzere, bu güzel dağ sabahını antrenmanla taçlandırdım..’
‘Ne antrenmanı? Bugün bizi neyin beklediğini bilmiyoruz. Kendini manasızca yormanı anlamıyorum.’
Keisei onu uyarsa da dinleyecek bir çocuk değil ya. Aksine, cevabını her zamanki gülümsemesiyle verdi. Saçını da savurmayı ihmal etmiyor, paşam.
‘Bu ne ki. Uzun antrenmanlardan sonra bile sapasağlam kalacak kadar enerjim var benim. Ayrıca benim sabah antrenmanıma takacağına dün akşam gruba laf etseydin?’
‘…sabah antrenman olacağı aklıma gelmedi dün.’
‘İyi de senin beni en iyi tanıyan kişi olman lazım. Seninle gemide aynı odayı paylaşmadık mı? Asla antrenmanlardan kaçmayan biri olduğumu biliyor olman lazım.’
İnsanın aklında az çok yer edinir.. olabilir bir şeyden bahsediyordu, Kouenji.
‘Sürekli kendini övüp, kendini bir şey sanmayı bırak artık, Kouenji.’
Keisei’yi korumak için değil de…Kouenji’ye sinirlendiği için Ishizaki onun karşısına dikildi. Malum grup lideri seçiminden bu yana Kouenji bencil ve bir nevi -içten pazarlıklı- olduğunu herkese göstermiş oldu. Grupta kim olsa, böyle sert çıkar, ona gıcık olurdu.. Büyük ihtimalle, ondan kimse hoşlanmıyordur.
Bu arada, tartışmanın manası yok.. Çünkü bunun için bile zamanımız yoktu. İlk günden geç kalmak kimse istemez yahu. Normalde şartlarda sınıfımıza liderlik edip rehberlik eden Hirata olurdu ama o burada olmadığı için… Dahası grubun da gerçek bir lideri var sayılmazdı. Keisei zoraki lider olmuştu malum.
‘Burada, bize işbirliği yapacağına dair söz ver.’
‘İşbirlikçi olmaya söz ver derken? Bu gruba karşı sadakat yemini mi edeyim? Sanki herkes uyum içinde de ben çürük elmaymışım gibi davranıyorsun.’
‘Bende işbirliği içerisinde olmak istemiyorum.’
Ishizaki etrafa bakındı. Bun tavrının en önemli nedeni bendim…. Bilinçsizce bakışını bana yöneltti.
‘A sınıfı yüzünden. Bu neden seni tatmin etmiyor mu?’
Benim üst ranzamdan inip yanımda gelen Hashimoto bu garip bakışı kendi üzerine alındı..
‘Sadeca A değil, tüm sınıflar yüzünden.’
Hepimizi aynı gruba dahil ederek Ishizaki bir kere daha Kouenji’ye dik dik baktı.
‘Tıpkı sizin sınıftaki mor kafa (Ryuen) gibi sen de kötü bir yola sapmışsın. Seni izlemek güzeldi, eğlendiriyordu ama muhatap olmak can sıkıcı. Bana dalaşmaktansa buluşma noktasına gitmen gerekmiyor mu? Boş işlerini de kendine sakla.’
Kouenji haklıydı, durumu güzel analiz ediyordu ama ateşe de körükle gidiyordu…
Kimsenin söylemeyip içine attığı ya da bir şekilde halının altına süpürdüğü sorunları -tahrik edici sözlerle- dile getirmesi…Ishizaki’nin öfkeden deliye dönmesine en büyük sebepti.
Dahası, içinde olduğumuz durumdan da haberdar; geç kalıyoruz ağa…
‘Hadisene, seni pislik.’
Ishizaki bağırdı bağırmasına da….. Kouenji’nin saat uyarısına dikkat kesilen Keisei panikledi.
‘Toplanma saatine 5 dakika bile yok. Lütfen kavgayı sonraya bırakın.’
‘Benim suçum değil. Eğer geç kalırsak bu onun suçu.’
Ishizaki’nin öfkesini dindirmek zor olacak gibi.
Aksine daha çok deliriyor. Keisei olaya bir noktaya kadar müdahale edebiliyor karar verebiliyordu ama… her zaman yanlarında olamayacağı gibi, bu ikiliyi dizginlemek de zor yani.
Yahiko : ‘Sen basit kafada birisin. İşte bu yüzden D sınıfına düştün.’
Arkadaşlar, oda da yangın çıkarmaya karar vermiş de haberimiz yokmuş.. olaya dahil olmayıp geri planda kalanlar, B sınıfı öğrencileriydi. Bir köşede tarafsız duruyor… olayın bitmesini bekliyorlardı.
‘Kara bahtım kör talihim mi deniyor bu duruma? Bu grupla okuldan atılmazsak iyidir.’
Yanımdaki Hashimoto derin bir iç çekti ve durumu özetledi.
‘Yapabileceğimiz bir şey yok herhalde.’ Hashimoto ekledi.
İzleyici rolünü devam ettirir diye düşünüyordum ama elini yumruk yapıp tahta yatağına okkalı bir yumruk attı. Kouenji dışında, odadaki herkes bu sese tepki verdi.
‘Sakin olun, arkadaşlar. Tartışıp konuyu çözmek için uğraşmak kötü bir fikir değil. Ancak kozlarınızı paylaşmanın ne yeri ne de zamanı. Ayrıca, kullandığımız eşyalara zarar verirsek de, bunun sorumluluğunu almamız gerekecek. Yüz kızartıcı bu suçtan dolayı sorguya da çekileceğiz…?’
Bu sözleri ile odada bir sessizlik yaratan Hashimoto, olaya el atarak son noktayı koymuş oldu. Az önce bağırarak geç kalırlarsa bunun kendi suçu olmadığını söyleyen Ishizaki sanırım şu anda yersiz bir çıkış yaptığını fark etmiştir.
‘Gözlüklü arkadaş… ismin neydi?’
‘Yukimura.’
‘Tam da Yukimura’nın söylediği gibi zaman yok. Şu an için öfkenizi kendinize saklayın ve toplantı yerine gidelim olur mu? Sonra kahvaltı yaparız ve öfkeniz hala geçmediyse tekrar tartışmaya başlayabilirsiniz. Grup olmak budur..değil mi?’
‘Mutlu oldun mu, Kouenji? Ömrün uzadı.’
‘Evet mutluyum, ben hep barıştan yana olmuşumdur.’
… A sınıfı öğrencisinden de bu beklenirdi. Hashimoto sınıfının hiyerarşisinde nerede duruyor bilmiyorum ama olaya son noktayı güzelce koyup konuyu kapattı.
Bombanın fitilini ateşlediler ama patlama olmadı. Her an patlamaya hazır bir bombayla odadan çıktık ve tüm okuldan karışık bir grup olarak bir sınıfa tek yürek olarak toplandık.
Aşağı yukarı 40 kişiyiz. Bir sınıf olduk denebilir..9’lar, senpailerine selam verdi. Kısa bir süre sonra bir öğretmen sınıfa girdi.
‘Ben 11/ B sınıfından sorumlu öğretmen Onodera. Birazdan yoklama alınacak ve daha sonra dışarıya sizin için belirlenmiş alanları temizlemeye gideceksiniz. Sonra okul binasını temizleyeceksiniz. Bu her sabah rutininiz olarak devam edecek. Eğer yağmur yağarsa okul bahçesini temizlemekten muaf olacaksınız. Ancak bu sadece içerideki temizlik sürenizin artacağı anlamına geliyor; yani temizlik süreniz azalmayacak. Ayrıca derslerinize okulun öğretmenleri değil, alanında uzman kişiler girecek. Onlara karşı saygıda kusur etmeyin. Kolay gelsin.’
Bu kısa açıklamadan sonra temizlik için yerlerimize dağıldık.
Cilt 8 – Bölüm 9 – Zazen Öğretisi ve Kahvaltı Görevi
Tatamiden yayılan çim kokusu biz daha adım atmadan burnumuzu rahatsız edip gıdıklattı. Her nedense nostaljik hissettiren bir oda gözümün önünde canlandı. Hani, animelerde görürsünüz ya… o garip nostaljik his. [Ç.N: Tatami: Japonların zemin malzemesi olarak kullandığı bir minder türü.]
Öğretmenin bizi yönlendirdiği alan dojo gibi havadar bir mekandı. Vaziyetten anladığım kadarıyla, başka gruplardan öğrencilerle yapacağız bu görevi.
‘Burasu, bugünden itibaren sabah-akşam Zazen çalıştığınız yer olacak.’
‘Hayatımda ilk defa Zazen yapçam.’ [Ç.N: farklı bir aksan-ağız kullanıyormuş.]
Profesör odanın bir ucundan normal bir şekilde düşüncelerini dile getirmişti ama bizden sorumlu olan uzman kişi, ona doğru yürüdü.
‘…Y-yanlış bir şey mi dedim?’
Profesör sessizlikten kaynaklanan baskıyı damarlarında hissederek, kafasını yukarıya kaldırıp bakışlarını kaçırarak sordu.
‘Bu ağız nerden geliyor? Memleketinden mi kaynaklı acaba?’
‘Değil ama...’
‘O zaman Muromachi veya Edo zamanından da değilsindir?’ [Ç.N: Japonya’daki eski krallıkların adları]
‘Hah? Elbette öyle bir durum yok.’
‘Peki. Neden böyle konuşmayı seçtin bilmiyorum ama bir daha olmasın. O saçma konuşma tarzını düzeltmek için, bugünden işe koyul. Ve olgunlaş.’
‘Efendim..?’
‘İlk defa birisiyle görüşüyorsun diyelim ve böyle konuştun? Belki bu açıdan bakarsan, anlarsın ne demek istediğimi.’
Profesörün neden böyle konuştuğunu bilmiyorum ama ben bile kasıtlı yaptığını anlayabiliyordum.
Toplum içinde… ya da en azından ciddi bir ortamda böyle konuşmasına kesinlikle izin verilmeyecektir.
Kurallarla ya da zorunluluklarla alakalı değil de ‘görgü’ ve ‘ahlak’ kuralları ile alakalı bir durumdu. Tabii ki, düzgün davranmayı reddedip bunun kendi mizacınız olduğunu söyleyebilirsiniz ancak bunu başarabilen insan sayısı iki elin parmağını geçmeyecektir. Hani, şu her haliyle insanları birbirine kitleyen insanlar vardır ya.. sadece onların erişebileceği bir seviye kısacası.
‘Tamam burayı dinleyin. Tanınmak, ünlü olmak için, özel olduğunuzu kabul ettirmek için diğer insanları umursamaz bir şekilde davranan…bir sürü insan var. Sadece gençler değil aynı zamanda yetişkinler de böyle yapıyor. Arada bir böyle insanlarla karşılaşırsınız.’
Grubun başındaki uzman kişi, bütün sınıfa sert bir tonla öğüt vermeye başladı ve ekledi.
‘Kişiliğinizin tamamen yabana atın demiyorum, kendinizi göstermekte özgürsünüz ancak söylemek istediğim şey topluma girdiğiniz zaman diğer insanların duygularına dikkat etmelisiniz. Burada bununla ilgili düşüncelerinizi etkileyecek etkinlikler yapacağız. Bu derslerden bir tanesi de Zazen. Sözleriniz ve eylemlerinizi kendi içinizde bir bütün haline getirecek, duygularınızı, zihninizi sınıflandıracaksınız. İnsanlara karşı neler yapıp neler yapmamanız gerektiğini anlayacak, kişiliğinizi ve yeteneklerinizin derecesini anlayabileceksiniz.’
Anladın mı? Dercesine, uzman kişi, profesöre bakış atıp yerine geçti.
‘Ben korktu–– hayır, dikkatli olmalıyım.’
Konuşma şeklini hemen düzeltemeyebilir ama profesör sürekli zazen çalışarak kendine çeki düzen verebilirdi..
Odada gruplar yerlerine oturdu ve basit bir açıklama yaptılar.
Zazendo denilen bu yerde, sağ yada sol el hiç fark etmeksizin, birini top haline getiriyoruz ve diğer elimizle kavrıyoruz. Bu hareketi otururken ve ayakta tekrarlıyoruz. Ve elimizi çölyağımızda tutmamız gerekiyor. Shasyu diye bilinen bir pozisyonmuş. [1]
Hangi okul tekniği bilmiyorum ama kavrama için belirlenmiş bir el de oluyor normalde. Ancak bu okulda bu kurallar geçerli değilmiş. Ardından, tekrar bir açıklama geldi zazen ile ilgili: Yaptığımız şeyin meditasyondak farksız olmadığı…
Zazen insan zihnini boşaltmaktan çok zihinde bir resim oluşturmak ile alakalıdır… Zazende, ‘On Mermi(Ten Bulls)’ isminde bu görüntüye şekil verilen bir teknik varmış. [2]
Zen öğrencilerinin, aydınlanma yolunu tarif eden on resim ve bunlara eşlik eden şiirlerden oluşuyormuş. Zazen’i ben de ilk kez yapıyorum bu arada..
‘ Bağdaş kurup oturduktan sonra bacaklarınızı kalçalarınızın üzerine koymaya çalışın. Sınav sonuçlarınız aynı zamanda lotus pozisyonu ne kadar başarılı yaptığınıza da bağlı olacak. Kaytarmayın sakın.’
‘Ahhh… Gerçeği mi söylüyor? Bir bacağımı bile kaldıramıyorum ama.’
‘Eğer hiç beceremiyorsanız yarım lotus pozisyonu olan tek bacaklı versiyonu deneyebilirsiniz.’
Bizden sorumlu olan kişi, örnek olsun diye gösterdi. Ben pek sorun olmadan bağdaş kurabiliyordum, o yüzden lotus pozisyonunu yapmayı seçtim. Gördüğüm kadarıyla çok fazla öğrenci şaşırtıcı bir şekilde başaramamış.
Nasıl durumda diye meraklandığım Kouenji’ye gelirsek… Zazen için zorlanmadan bağdaş kurmuştu. Sırıtarak Zen pozisyonuna girdiğini belli ediyordu.
Oturuş tarzında düzeltilecek bir şey olmadığı için sorumlu kişi, onun önden gitmesini sorun etmedi.
‘O çocuk, aklını koyduğunu yapıyor...’
Yanımda lotus pozisyonunu başaran Tokitou bana doğru fısıldadı.
‘Böyle şeyler hoşuna gidiyor bence.. en azından bu konuda yırttık diyebiliriz.’
‘Ona şüphe yok.’
Sorumlu kişinin sert bir yapısı olmasına rağmen, Kouenji hiç çekinmeden ona karşı durabilir, olay çıkartabilirdi..
Öğrenciler genel olarak ne olduğunu anladığı, kısa açıklamaların olduğu giriş bölümünden sonra, Zazen dersi başladı. Bu arada açıklama zaman adlığı için, ilk dersi 5 dakika olarak kısa tutmuşlar.
☆☆☆☆
Sabahın ilk işleri olan; temizlik ve zazen bitti. Saat 7.00 ve kahvaltı zamanı. Dün kullandığımız büyük kafeterya yerine dışarıya çıkarıldık. Orada kocaman havadar bir alan yemekler hazırlanmıştı ve hatta birkaç mutfak bile vardı. Bazı gruplar çoktan bizden önce gelip yerleşmişlerdi bile.
‘Yemeği bugün okul veriyor ancak yarından itibaren havanın da iyi olması şartıyla kendi yemeğinizi kendi grubunuzla yapacaksınız. Ne kadar yapacağınızı ve nasıl paylaşacağınızı ise kendi aranızda karar vereceksiniz.’
‘Gerçekten mi? Daha önce hiç yemek yapmadım ama.’
Ishizaki söylendi ancak bu bir kural olduğu için bundan kaçış yoktu, uymak zorundayız. Biz yarından itibaren nasıl yemek pişireceğimiz ile alakalı bilgiler alırken yemek için hazırlık devam etti. Kahvaltı menüleri çoktan kararlaştırılmış galiba bize yemek tarifleri için kitap da verilecekmiş. Ne pişireceğiz diye derde düşmeyeceğiz, en azından bu bile bizi bir dertten kurtaracaktı.
‘Geh, Hepsi bu mu…?’
Basit bir menü vardı: çorbanın yanında ana yemek olarak pirinç lapası, birkaç meze ile klasik bir Japon kahvaltısı. Tabii, çeşitli yemeklerle midesini dolduran öğrenciler için az ve basit gelebilirdi. Galiba bu yemeği, kendimiz hazırlamamız şartıyla değiştirebiliyormuşuz.
‘Issız Ada deneyimine şükürler olsun. Bunu her gün yiyebilirim.’
…hiç sorun yokmuş, huzurluymuş gibi Keisei kahvaltısını yemeye başladı.
‘Eğer adil olsun dersiniz, 9-10-11’ler olarak sırayla yapalım?’
Kahvaltının ortasında bir grubun lideri gibi görünen 3. sınıflardan bir çocuk, Nagumo’ya döndü ve kahvaltı hazırlama konusunda bir teklif sundu.
‘Olur. Benim bir itirazım yok. 9. sınıflarla başlayalım?’
‘Ne dersiniz 9. sınıflar? İtirazınız var mı?’
Böyle bir durumda hiç kimse itirazını dile getiremezdi.
Geri kalan günlerin hepsinin güneşli olacağını farz edersek, yemek yapmamız gereken gün sayısı altı. Dahası, hangi sırada yemek yapacağımız itiraz için yeterli bir sebep değil.
Kouhai(çömez) olarak kabul etmemiz gereken bir şey ancak sadece çenemizi kapayıp onayda veremeyiz.
‘Olur. Bize uyar, uygulayalım.’
Liderimiz, Keisei, bu teklifi kabul etti.
‘Yarın kahvaltı için saat kaçta kalkmalıyız?’
‘… bir sorun yaşamamak adına iki saat önceden kalkmalıyız.’
Ishizaki Keisei’nin önerisini başını sağa sola sallayarak şiddetle reddetti. İki saat önceden uyanmak demek, saat 4’te kalkıp önceden hazırlık yapmak demekti…
‘Başka çaremiz yok ki. Ya kahvaltı hazırlamayı beceremezsek? Asıl o zaman çok kötü olur.’
‘O zaman kendiniz yapın. Ben uyuyacağım.’
Ishizaki’nin, Ryuuen’in emri altındayken çok büyük bir yetkisi yoktu ancak bu grupta hiyerarşinin en tepesine tırmandı. Böyle kararları pozisyonu değiştiği anda vermeye başlaması ilginç…
Ryuuen’i alt eden birkaç kişiden biri olarak bilinmesinin bunda etkisi olabilirdi, hani sözde aralarında kavga çıkıyor ve Ryuen’i alt ediyorlar ya…
Gerçeği bilmesine rağmen kabadayı gibi davranan Ishizaki ile, kozlarımızı yeniden paylaşmaya niyetim yoktu. Çünkü şans eseri benimle aynı gruba denk gelmesi Ishizaki’de mental bir hasar bırakmış zaten…
Her karar verdiğinde sadece kendisini değil etrafındakileri de zarar veriyor. Ishiza ve Albert stratejist ya da lider olmak için uygun yapıda değiller. Üstlerinden emir alıp diğer insanları olaya sürüklemeye uygunlar. Hatta Ryuuen onları fazla yüceltmiş desem yeridir.
Keisei ve Yahiko da, onlardan farksız değiller. Ishizaki kadar aptal olmasalar da, yönetimi elde tutacak güçleri yoktu.
Bu arada, B sınıfının daha aktif olmasını beklemiştim ancak şu ana kadar sessiz kalmaya devam ettiler. Belkide ilk adımı atamıyorlardır? Beklentimi karşılamadıkları kesin ama..
Sadece Kanzaki ve Shibata’yı hariç tutuyorum bu lafımdan. Ve şimdiye kadarki tüm gözlerimlerimden, grubu yönetmeye en uygun kişinin Hashimoto olduğu ortaya çıkıyor.
Hem A sınıfında olmanın prestijine sahip, hem de durumlara anında müdahale edebilme yeteneğini var. Ayrıca karar verirken diğer üyeleri de düşünebilmesi cabası. Ancak kendisinin grubu yönetmeye niyetli olduğunu düşünmüyorum.
Çeviren: pro123flash
Editleyen: fatoshisme