Elitler Sınıfı - Cilt 8 - Bölüm 28 - Gizli Buluşmalar
Cilt 8 – Bölüm 28 – Gizli Buluşmalar
Gece yarısıydı. Ranzadan gelen seslere uyandım.
Üst katımda yatan kişi, Hashimoto olmalıydı. Üst ranzamdan olabildiğince az ses çıkartmaya çalışarak inip yanına fener almadan odadan çıktı. Odanın içinde hareket etti. İçerisi zifiri karanlık olduğu için, o olduğundan emin değildim, maalesef.
Ben de yavaşça yatağımdan kalktım. Lavabo için kalkmış olsa gerek diye düşünsem de, aklıma başka ihtimaller de geldi. Bütün hafta boyunca gece yarısı, Hashimoto’nun lavaboya gitmek için bir kez bile kalkmadığını fark etmiştim.
Ona biraz zaman tanıyıp arkasından gitmeye karar verdim. Kapının önünde duruyorsa şayet, lavabo için kalktığımı söylerim.
Aynı ranzada kaldığımız için, Hashimoto, bunu normal karşılayacaktır. Gürültüme uyanıp lavaboya o da kalkmış gibisinden düşünecektir. Varlığımı gizleyip koridora çıktım.
Dışarda sadece acil durum alarmının ışığıyla ay ışığının yansıması vardı, fenersiz yürümesi mümkündü. Hashimoto’yu lavaboya doğru giderken gördüm.
Arkasından gittim, Hashimoto sola dönmek yerine koridordan aşağı indi. Lavaboya gitmediği de böylece ortaya çıktı. Hashimoto, zemin kata indikten sonra, içerde giyebildiği ayakkabılarıyla dışarı çıktı.
Kapıya yaklaşıp iç tarafta duvara kendimi gizledim. Hashimoto dışında kimse yok. Belki de hava almaya çıkmıştır? Ya da birini bekliyordur.. sorularıma cevap ararken birisi üst kattan inip geldi.
Bana doğru yaklaştığını görünce hemen başka bir yere geçtim. Gölgesini gördüğüm kişi, yakınımdan geçerek Hashimoto’nun olduğu yere, kapının önüne çıktı.
Bu dağ okulunda, bu geç saatte böcek sesi bile duyulmayan bir yerdeydik. Dışarda konuşulanları içerden çok rahat duyabiliyordum.
“Yo, Ryuuen.”
“Benden ne istiyorsun?“
“Sadece seninle konuşmak istedim yahu. Kafeteryada herkesin gözü üstünde resmen. Bu saatte görüşmemiz en uygunuydu?“
“Hem de burada geçirdiğimiz son gecede?“
“Evet, son gecemiz olduğu için görüşmek istedim zaten. Herkes mışıl mışıl uyuyordur şimdi.”
“..Eh, doğru.”
Yarın sınav olduğunu bile bile, uyanık kalacak öğrenci yoktur. Bu yüzden Hashimoto, Ryuuen’le gizlice buluşmak için doğru bir zaman seçmişti.
Ryuuen ile Hashimoto…beklemediğim bir ikiliydi. Issız ada sınavında, Ryuuen’in A sınıfı ile bağ kurduğunu biliyordum. Belki de o zamanlarda Hashimoto, aradaki köprü görevini üstlenmiştir?
“Offf, lafı dolandırmak da hiç bana göre değil. Sadede geliyorum. Sınıfın liderliğini gerçekten bıraktın mı?“
“Kuku. Yemedin mi yoksa?“
“Ishizaki’gilden dayak yemeyeceğin konusunda eminim diyelim.”
Hashimoto, bu konuya nasıl inanmadığını söyledi. Açıkçası, Ishizaki’nin son günlerdeki salakça tavırlarından bu söylentinin kulağa aptalca gelmesi normaldi.
“Hatta onu geçiyorum, Albert de garip biri. Onunla birebir mücadele versem, zorlanırım herhalde.” biraz soluklanıp analizine devam etti.
“Eh, Albert gerçekten tehlikeli birisi. Ama benim tanıdığım Ryuuen Kakeru, düşmanının önünde asla diz çökmez. Hatta her zaman bir B planı vardır. Haksız mıyım?“
ILLUSTRATION:
“Bana karşı gelenlere liderlik etmekten bıktım. A sınıfını sömürdüğüm sürece, kendimi güvende tutacağım. O salakları kurtarmak gibi bir zorunluluğum yok zaten.”
Şüphelerini gidermek yerine ona şüphelenmek için daha çok sebep verdi sanki.
“Hmm, demek doğru olanlar.”
“İkna oldun mu?“
“Bilmem. Yarı yarıya diyelim. Ayrıca, şuan olduğun yerden savaş vermeni istiyorum.”
“Sen daha çok kazanasın diye mi?“
“Evet, aynen öyle. Aynı senin gibi, ben de A sınıfından söz almak istiyorum.”
20 milyon puanın olduğu sürece, A sınıfına yükselmek konusunda kimsenin endişesi olmayacaktı. Fakat gerçekleştirmesi zordu, imkansız bir hayalden öteye gitmiyordu. Demek, Hashimoto da bu fikre sahip öğrencilerden biri.
“İstediğin zaferi kazanmak için, Sakayanagi’ye ihanet etmeyi göze alıyorsun demektir. Sözlerini böyle mi yorumlamalıyım?”
“Gerekirse, evet.”
Hashimoto hemen bu cevabı verdikten sonra ekledi.
“Sakayanagi’yi ucuza satamam, Ryuuen. Sakayanagi şuan A sınıfının lideri ve ben de onun ekibindenim, anlıyor musun durumumu?“
“Bu garip prensibini ne kadar sürdüreceksin merak ediyorum doğrusu.”
“Kendi işimi kendim görmekten yanayım. Göründüğümden daha güçlü olduğumu sana kanıtlayacağım. Böyle konuşmamız da hoşuma gitmedi değil. Gözlerinde ölü bakışlar kalmamış, güzel.”
Esnedikten sonra, Hashimoto ekledi.
“….Hirata’gilin sınıf, C sınıfına yükselince. Dedim ne oluyor. Şok oldum! Ama göründüğünden daha dirayetlisin, maşallah. “
“Ha?“
“C sınıfının öğrencilerine dikkatli bakınca, her şey daha netleşiyor. Ardından da onları tek tek ezmek istiyorsun. Sana hak vermedim değil.”
“Böyle fikirlere sahip olduğuna göre, gözüne birini kestirdin herhalde?“
“Yani, Kouenji tehdit oluşturan birisi. Sınıfı için hareket etmeye kalkarsa, A sınıfını ezebilirler. Hirata veYukimura gibi akademik başarısı yüksek olanlar var. Bu okulun gözde sporcusu Sudou var.. “
“Diğerlerini bilmem ama Kouenji pek kılını kıpırdatacak tipte birisi değil.”
Hashimoto güldü ve ona hak verircesine başıyla onayladı.
“Yine de başımıza ne geleceğini bilemeyiz. Bir gözüm o çocuğun üstünde olacak.
Hirata’gil A sınıfına yükseldi diyelim, ben kendime o sınıfta yer açtığım sürece gerisini hallederim diye düşünüyorum.”
“Bu işi başarabilecek kadar gücün var mı bilmem ama en azından kendini ateşe atmamaya dikkat et, olur mu?“
Ryuuen, Hashimoto’yla dalga geçerek konuyu kısa kesmeye çalışıyordu.
“Zorlu olacaktır, tabii. Kolay değil böyle işler.”
“Aynen öyle.”
Sohbetin ana konusundan az çok bahsettikleri için, başka yere geçmeye karar verdim. Belki odaya da dönerim. Yeterli bilgi aldığımı düşünüyorum. Zaten devam etmeyeceklerse sohbete, Hashimoto odaya geri dönecek demektir. Ranzada yatıyor olmazsam benden şüphelenebilirdi.
Okulun giriş kapısının oraya başka birilerinin daha geldiğini fark etmemle, odaya gitme fikrimden vazgeçtim. Tam ikisi birden içeriye doğru yürümeye başlamışken, Ryuuen ile Hashimoto’yu gören birisi hemen onlara seslendi.
“Hey çömezler… burda gizlice buluşup ne konuşuyorsunuz bakalım?“
“Ha?“
Nagumo Miyabi ile Horikita Manabu bu saatte yan yanalardı. Ryuuen, bir anlığına sesi duyunca arkasını dönüp baktı ama onlara aldırış etmeden içeri doğru yürümeye devam etti.
Nagumo’nun önüne doğru ilerlemesine rağmen, Nagumo kenara çekilmedi.
“Çekil önümden.”
Ryuuen’in sert bakışlarına rağmen, Nagumo güldü, sanki hoşuna gitmiş gibiydi. Hashimoto da neler olduğunu görmek için koridora geldi, Nagumo’nun sert bakışlarıyla karşılaştı.
“Sorunlu bir öğrenciymişsin. Adın Ryuuen’di, değil mi? Horikita-senpai ile konuşacağız biraz, siz de bize katılın.”
Hashimoto’yu da konuya dahil etti.
“Bu konu beni ilgilendirmiyor.”
Ryuuen, Nagumo’nun omzuna çarptı.
“Benden korkmuyorsun herhalde, Ryuuen?“
“İster öğrenci başkanı ol, ister başka bir şey. Önüme çıkan herkesi ezerim.”
“Heh.”
Nagumo, kendisine karşı herhangi bir duygu beslemeyen Ryuuen’e taktı kafayı herhalde.
“Senin gibilerden nefret etmiyorum ama öğrenci konseyinde olmak için de uygun değilsin.”
Ryuuen konuyu kapatıp ilerlemeye çalışsa da, Nagumo arkasından seslendi.
“Konudan bağımsız biri olarak iddiaya girmeye ne dersin? Bu özel sınavda, Horikita-senpai’nin mi benim grubum mu başarılı olacak diye. İddia başına, 10,000 puan, nasıl ama? Kimi seçersen seç, doğru tahmin edersen ödeme yapacağım. Kaybedersen de 10.000’i alırım.”
“Saçmalık bu. Senin puanına kalmadım.”
“10,000’a kalmadın mı? Sen D sınıfı öğrencisisin. Sizde puan olmaz ki. Biraz puan kazan bu iddiadan işte, fena mı?“
“O zaman, 1 milyon olsun iddia. Bu kadar ödemeye razı gelirsen, benim için tamamdır.”
Ryuuen bu sözlerinden sonra, arkasını döndü.
“Hahaha. Çok komiksin, Ryuuen. Ne kadar güzel bir şaka.Bir daha olmasın, şimdi gidebilirsin.”
Ryuuen’in teklifini şaka sanmış…
“Bana bu kadar ödeme yapacak puanın yoksa, böyle iddialar sunmamalısın. Hey, çömez. Ryuuen o kadar puanı ödeyebilir mi sence?“
Nagumo, Hashimoto’ya sordu.
A sınıfı ile olan anlaşmasından haberdar olan Hashimoto, yapabileceğinin bilincindendir ama–
“Bilmem…aynı sınıfta değiliz emin değilim.”
“Telefonlarımız yanımızda olsaydı, kontrol ederdik. İddia fena değildi, gerçekçi olsaydı keşke.”
Ryuuen daha fazla durmadı ve gözden kayboldu. Böylece iddia da iptal oldu. Hashimoto da Ryuuen’in yokluğundan faydalanıp ilerlemek için harekete geçti ki— Nagumo biraz daha ileriye bahçeye geçip önü dönük halde Horikita Manabu’ya laf attı.
“Horikita-senpai, yarınki sınavdan çekil.”
Ryuuen, konuya dahil olmak istemediğinden midir bilinmez ama çekip gitmişti. Hashimoto da binanın içine girdiği an bu sözleri duyunca, refleks olarak durdu.
“Çekileyim mi?“
“Evet.”
“Ryuuen’in yaptığı şakadan daha kötü bir şaka oldu bu.”
“Ben çok ciddiyim ama.”
Ellerini cebine sokup boynunu hafif bükerek, ekledi.
“Senin iyiliğin için söylüyorum, senpai.”
“Seni tanıdığım kadarıyla, kafanda kendi kendine senaryo yazıp oynuyorsun. Bu huyunu değiştirmen lazım artık.”
“Gelecekte yaşananları çok net görebiliyor olmak da güzel bir yetenek, senpai. Yani, demem o ki…sınavdan çekilmezsen, pişman olacaksın. Bir anda acı gerçekle yüzleşme diye nazikçe uyarıyorum seni.”
“Planın ne…? Her neyse, ben kabul etmiyorum.”
“Üçüncü bir grubu dahil etmeden bizim bu adil savaşımızı kimin kazandığını belirlemek çok zor olacak. Bu savaşı kazanmaya yakın olduğum gibi, kazanmayı da arzuladığım için de, sana sürprizler hazırladım.”
“Bu yüzden mi sınavdan çekilmemi istiyorsun?“
“Evet, sınavdan çekilirsen, alacağın darbeyi en aza indirmiş olacaksın, senpai. Sen benim hazırlıklarımın hiçbirini fark edemedin. Hayır, hayır. Bu okulda kimse fark edemedi. Çünkü bu okulda nasıl düşündüğümü anlayacak kadar yetenekli bir öğrenci bile yok. Hani şu pohpohladığın öğrenci vardı ya. Dokuzuncu sınıflardan… neydi adı?“
Nagumo etrafına bakındı ve Hashimoto’nun onları dinlediğini fark etti. Hashimoto ne dediklerini anlamıyordur şuan.
“Evet, evet hatırladım. Bu arkadaşla aynı grupta olan çocuktu. Adı, Ayanokouji Kiyotaka, demi?“
Hashimoto’nun özellikle bilgisi olsun diye, adımı verdi.
“Sen ne düşünüyorsun, Hashimoto? Ayanokouji nasıl biri?”
“Neden soruyorsun ki… bence sıradan bir öğrenci…“
Hashimoto aniden adımı duyunca çok şaşırdı.
“Aynen öyle değil mi? Ama Horikita-senpai, 9.sınıflar arasında Ayanokouji’yi en üste koyuyor.”
“Spor festivalinde iyi bir izlenim bıraktığı için..?“
“Normal şartlarda herkes öyle sanar ama bu kadarla bitmiyor bence. Horikita-senpai, Ayanokouji’yi, Sakayanagi hatta Ryuuen ve Ichinose’den daha üstün görüyor. Aynı grupta olduğunuz için belki sen de farklı bir şeyler hissetmişsindir diye düşünmüştüm.”
“Yok……“
“Söylesene senpai. Neden onu üstün görüyorsun?”
“Konuyu saptırıyorsun, Nagumo. Ben ne zaman Ayanokouji ile ilgili görüşümü paylaştım ki? İnsanları yanıltarak bir yere varamazsın. Çömezleri kendi hallerine bırak artık.”
“Pardon, senpai. Evet, haklısın. Az önce şaka yaptım sayalım.”
“Öyle mi....?“
Sohbetin konusu biraz endişe verici olsa da burada kulak misafirliğime son vermeye karar verdim. Koridora çıkan yolun üstünde oldukları için, merdivenleri kullanıp odaya çıkacağım. Biraz uzun yoldan gideceğim ama Hashimoto’dan önce odaya girerim diye düşünüyorum. Zaten odaya geldiğinde beni bulamazsa, o zaman şüphelenirdi.
Odaya girip yatağıma geçtikten birkaç dakika sonra, Hashimoto sessizce odaya girdi. Karanlıkta bana doğru dik dik baktığını fark ettim. Yaklaşık otuz saniye kadar bir baktı… sonra ranzaya çıkarak uyudu.