Elitler Sınıfı - Cilt 8 - Bölüm 29 - Kızlar cephesinde İkinci Yarı - Suzune Horikita
Cilt 8 – Bölüm 29 – Kızlar cephesinde İkinci Yarı – Suzune Horikita
Sınav yarın. Şuanda herkes kafeteryada bu okulda son kez yemek yiyor. Ben, Horikita Suzune, grup odamızda biriyle baş başayım. Öğrencilerin çoğu kafeteryada olduğu için, odada tek kalmamız kolay oldu.
“Horikita-san. Açıkçası içinde bulunduğun durumun farkında değilsin.“
Gözlerimin önündeki sınıf arkadaşım, Kushida-san, bana ciddi bir yüz ifadesiyle bakıyordu.
Böyle küçük bir okulda, herkesin nerdeyse dip dibe kaldığı bir yerde, yerin kulağı olabilirdi. Tüm bunlara rağmen, sınıfım için asıl tehlikeli kişi, Kushida-san’a tüm dikkatimi vermek zorundayım.
“Bulunduğun durumun farkında değilsin derken?”
“Hani bana göz kulak olmaya çalışıyorsun ya… daha doğrusu senin tabirinle, beni zorla aynı gruba sürükleyerek ‘dost’ olmaya çalışıyorsun ya… bunu kast ediyorum?”
Odaya her an birisi gelebilir diye, Kushida-san her zamanki haliyle – kısacası sahtekar bir tavırla – gülümsüyordu. Fakat ses tonundan, konuşma tarzından içten içe kinlendiğini hissedebiliyordunuz.
….bu cüretkar tavırlarının bir sebebi de, odada onun ses kaydını alacak herhangi bir alet olmadığındandı. Benim için iyiydi tabii. Malum, gerçek düşüncelerini gizlediği, beni sahte gülüşü ve karakteriyle kandırmaya çalıştığı sürece, asla ortak paydada buluşamayacağız.
“Bu saydığın sebepler, amacımın bir parçası evet.“
Parçası diyerek özellikle vurguladım ama Kushida-san’ın umrunda olmadı.
“Kişisel duygularına göre hareket ediyorsun ama bu işin sonu nereye varacak merak ediyorum doğrusu. Horikita-san, seninle anlaşamıyoruz. Grubun iyiliği için…..hmm, daha doğrusu sınıfın iyiliğini düşünüyorsan eğer, kişisel duygularını bir kenara bırakman gerekmez mi?”
Kushida-san derin bir iç çekerek kollarını birbirine doladı. Düşüncelerinin doğru olduğunu ima ediyordu.
“Senin önceliğin benim, kazanmak ya da kaybetmek senin için ikinci planda kalıyor. Haksız mıyım?”
“Evet, bunu inkar edemem.“
“Demek kabul ediyorsun.“
Açıkçası, inkar etmek için hiçbir sebebim yoktu. Kağıt karıştırma sınavının başından beri, Kushida-san’ı hesaba katarak hareket ediyordum. Bana ayak bağı olduğu doğruydu.
Kış tatilinde onu çay içmeye davet etmemin de sebebi buydu. Bu kız yüzünden, hayatımda hiç yapmadığım şeyleri yapar oldum.
“Ne yaparsan yap. Ama bu işin olmayacağını kabullen artık.“
“Maalesef, isteğini yapmam mümkün değil.“
Kushida-san ile yaşadığım problemi aşmadığım sürece, bana huzur yoktu.
“Beni zorla eski öğrenci konsey başkanının önünde söz verdirdiğin günü unuttun herhalde? Kolayca geçiştiremeyeceğin kişisel duygularımı bir kenara bırakıyorum, Horikita-san seni sabote etmeyeceğime dair söz verdim ben. En azından dikkatsizce hamle yapmayacağımı bilmen gerekirdi. Yoksa hemen sözümden döneceğimi mi sandın?”
Bu sözlerine karşılık verecek halde değildim, zaten Kushida-san da düşüncelerimi gayet iyi biliyordu. Sözlerinin yarısı doğruydu.
Kushida-san’ın sözüne sadık kalacağını düşünsem de, onun kendine has bir karanlık tarafı vardı. Belki arka planda beni okuldan attırmak için uğraşıyordu.. bunun garantisi yoktu ki.
Zaten ondan şüphelenmeseydim, ona güvenim tam olsaydı, Kushida-san’ı 7/24 gözetimim altında tutmak için uğraşmazdım.
…abim de aramızda geçen iddiayı herkese söyleyecek bir tipte değildi. Hatta ağzını açıp kimseye tek kelime etmemiştir, etmez. Bir nevi, abim okuldan mezun olur olmaz, aramızdaki sözler geçersiz kalacaktı. Çünkü şahit kalmıyor ortada..
Harekete geçmek için, abim okuldan mezun olmadan önceyi seçmem gerekiyordu: Çok az zamanım kaldı.
“Bana güvenmeni istiyorum.“
Onunla dürüstçe konuşmaya karar verdim.
“Çok dürüstsün.“
Kushida-san hafifçe gülümsedi. Fakat, ‘olur manasına gelen bir gülümseme’ değildi. Hata yapma lüksüm yok.
“Ne yaşanırsa yaşansın, senin geçmişini ortaya çıkarmayacağım. Bana nasıl inanmanı sağlayabilirim, sen söyle?“
“Kusura bakma ama sana asla güvenmeyeceğim.“
Kushida-san net bir cevap verdi, hiç düşünmeden.
“Geçmişin açığa çıkarmakla elime hiçbir şey geçmeyecek.“
“Olabilir.. Fakat birine anlattığını duyarsam şayet, senin işini bitiririm. Hatta bizim sınıfa da ortaokuldaki sınıfıma yaptığımın aynısını yaparım. Senin gibi A sınıfını hedefleyen birisi, bu tarz sakıncalı eylemlere kalkışamaz değil mi, Horikita-san?“
Düşüncelerimi anladığına eminim, bu sözleriyle benim ona zarar verecek bir şey yapmayacağımı bildiğini gösteriyordu. Daha doğrusu tehditle karışık, bu işe kalkışamayacağımı dile getiriyordu. Fakat Kushida-san buna rağmen, bana güvenmiyordu..
“Fakat şöyle de bir gerçek var ki…bizim durumumuz her an değişebilir.“
“Nasıl yani……?”
“Mesela, birinin kafana silah dayayarak senden yardım istediğini düşün. Ona yardım edersen, o tetiğe basmayacağını söylüyor… sen inanır mıydın o insana? Bizim durumumuz da buna benziyor. Sen istediğin her an o tetiği çekebilirsin, bana defalarca söz versen de… ne demek istediğimi anlıyor musun?”
Kushida-san kimseye güvenmiyormuş meğer.
Kararlarını, içinde bulunduğu durumun avantaj veya dezavantajlara göre değil de kendisinden başkasının daha avantajlı bilgi sahibi olmasına katlanamıyor gibiydi.
Bu yüzden benden kurtulmaya çalışıyordu. O herkesin bilgisine sahipken, ben de onunla ilgili bilgiye sahiptim. O, ortaokulda sınıfının pinini çeken kişi olmuşken, bu sefer de pin benim elimde diye endişeleniyordu.
“Fakat bu durum iyice sarpa sarmaya başlamadı mı? Senin hakkındaki gerçeği bilen insanların sayısı yavaşça artıyor.“
“Evet, durumun kötüye gittiğinin farkındayım.“
“Gayet yeteneklisin de. Akademik ile atletik başarıların ortalamanın üstünde ve iletişim becerin üst düzey. … hatta belki okuldaki en sosyal öğrencisindir. Seninle böyle konuştuğum halde, çok rahat benimle iletişim kurabiliyorsun. Bizim sınıf için iş birliği yapsan, çok katkın olur. Hatta sınıf arkadaşların seni daha çok sever.“
“Bu her şeyi en iyi ben bilirim havalarını bıraksan artık? Bu teklifini bile benim asıl kişiliğimi bildiğin için yapıyorsun. Bense bu duruma katlanamıyorum. Beni tanımıyor olsaydın, bu tonla benimle asla konuşamazdın.“
“Ama….”
…beni tanıyan birini asla kabul etmeyeceğim diye resmen bağırıyordu.
“Benden daha zekisin, her okul seni kabul ederdi. Zaten abin için geldiğini varsayarsak şayet, abin bu yıl mezun oluyor. Seni burada tutacak bir şey kalmıyor kısacası. Başka bir okula gidip orda eğitimini tamamlayabilirsin.Bence bunu bir düşün, senin için en uygunu bu, Horikita-san?”
Sanki daha fazla bu konuyu eşelemenin bir anlamı yok, her seferinde aynı sonuca ulaşacağız der gibiydi. Kushida-san artık bu sohbeti daha fazla sürdürmek istemiyordu. Derin bir iç çektim. Beni okuldan attırma fikrinden de vazgeçmemiş.
“Şimdilik sessiz kalacağım. Fakat ne sana güvenirim ne de seninle iş birliği yaparım, Horikita-san. Aramızdan biri bu okuldan ayrılmadığı sürece, bu sohbet hep burada tıkanacak; hiçbir zaman düşüncem değişmeyecek. Bunu da aklında tut, istersen.“
“…peki, o zaman bugünlük burada kapatalım.“
“Hayır, bugün son kez konuşmuş olalım.“
Bu sözlerinden sonra, Kushida-san odadan çıkıp koridora geçti.
“Çok güçsüzüm.”
Güvenebileceğim arkadaşım çok az. Ayanokouji-kun, şuan güvenebileceğim en iyi kişi olsa da aramız pek iyi değil, hatta aramız açıldı desem yeridir.
Kushida-san’ın önünde konseye katılma konusunu açtırdığım için olabilirdi bu durum. Fakat bu işin artık geri dönüşü yoktu. Hem olan oldu hem de….
Kushida-san ile aramdaki sorunu çözmenin en iyi yolu, onunla sürekli iletişim kurmaktı.
Kushida-san’ı seçmemin bedeli olarak, Ayanokouji’nin yardımından olabilirim.
Fakat, Kushida-san’ı seçmek zorundayım.